4. Bölüm

4. Bölüm

Lady Midnight
donebaskoparan9gma

 

Yeni bölüme hoş geldiniz......

 

 

Aşkoo aşağıdaki yıldıza bir bas bakalım seni çok güzel bir şey bekliyor 🩷

 

 

 

Bastın mı kız yıldıza bastıysan bölüme başla ne bekliyorsun 🩷

 

 

Kapının istikrarlı bir şekilde çalınmasıyla gözlerimi araladım.

 

 

" Ne oluyor ya? Ses çıkarmıyorsam kapıyı çalmayı bırakırsınız,değil mi? " diye kendi kendime mırıldandım.

 

 

Tam o anda kapı bir anda açıldı ve içeri birisi girdi. Sanırım Yıldız Hanım’ın bahsettiği biyoloji kardeşlerimden biriydi, fakat hangisiydi?

 

 

"Annem ve babam seni akşam yemeği için bekliyorlar, çabuk gel!" dedi yüzüme çemkirir gibi.

 

 

Bu kim oluyordu da benimle böyle konuşabiliyordu? Kendini ne sanıyordu, kral veya lord falan mı?

 

 

Ona boş ve sinirli bir şekilde baktım.

 

 

Cevap vermemi beklemeden hızla odadan çıktı.

 

 

Yataktan kalktım. Oda’ da bulunan lavaboya girdim. Karşımda bir banyo vardı. Yüzümü yıkayıp kuruladıktan sonra odadan çıktım ve aşağı inmeye başladım.

 

 

Gerçi nereye gittiğimi de bilmiyordum. Odanın karşısındaki merdivenlerden aşağıya inmeye başladım.

 

 

Giriş katına geldiğimde solumda, büyük bir masanın etrafında oturmuşlardı.

 

 

Tek boş yer, Selim Bey’in sağındaki sandalyeydi. Benim sağımda ise beni uyandırmaya çalışan, kapıyı kıracakmış gibi çalan kişi oturuyordu.

 

 

Karşımda ise Yıldız Hanım oturmaktaydı.

 

"Afiyet olsun çocuklar, başlayabilirsiniz," dedi.

 

 

Herkes tabaklarına yemeklerini koymaya başlamıştı!

 

 

Tabağıma iki küçük parça et, bir buçuk kaşık pilav ve bir servis kaşığı salata koydum.

 

 

Bu kadar yemek bile midemi zorlayacaktı, ama yemem gerekiyordu. Aksi takdirde diğer günler çok halsiz olacaktım. Zaten birkaç gündür hiçbir şey yememiştim.

 

 

(Üvey) annem, yalnızca 2 kilo aldığım için beni sürekli salata yemeye zorlardı.

 

 

Her sabah tartılmak benim için bir rutindi.

 

 

Tabağımdaki yemekleri bitirdikten sonra masadan kalkmak için Selim Bey’den izin istemek için oturduğum yerde dikleştim.

 

 

 

" Yemek çok lezzetliydi, izninizle kalkabilir miyim? " dedim, gülümseyerek.

 

 

 

Yıldız Hanım bana dönerek, "Kızım, çok az yedin, biraz daha yeseydin," dedi.

 

 

 

" Teşekkür ederim, Yıldız Hanım ama gerçekten çok doydum.Bir lokma bile yiyecek yerim yok " diye cevap verdim.

 

 

Yıldız Hanım beni anlamıyor olacak ki her konuşmamda Selim Bey’e bakıyordu. Selim Bey benim söylediklerimi Yıldız Hanım’a anlatıyor olmalıydı.

 

 

"Peki kızım, sen nasıl istersen. Afiyet olsun tekrardan," dedi.

 

 

Gülümseyerek başımı salladım ve arkama bakmadan merdivenlere yöneldim.

 

 

Ben masadan kalkar kalkmaz, kapıyı kıracakmış gibi çalan çocuk konuşmaya başladı.

 

 

"Anne, gerçekten de bu kız bizimle mi kalacak? Ben onu hiçbir zaman ablam olarak kabul etmeyeceğim!"

 

 

Selim Bey,çocuğa bağırmaya başlamıştı.

 

"Mert! İstesen de istemesen de o senin ablan. Bu duruma bir gün alışacaksın!" diyerek kaşığı ve çatalı masaya çarptı.

 

 

Selim Bey’in söyledikleri beni bile korkutmuştu. Gerçek ailemin nasıl insanlar olduğunu hiç bilmiyordum. Çocuğa bu kadar kızmaları beni derinden etkilemişti.

 

 

 

Merdivenleri çıkarken içimde bir sıkıntı hissettim. Bu evde bana nasıl davranacaklarını bilmiyordum. Gerçek ailemle tanışmak çok garip bir duyguydu şu an hissettiğim tek duygu huzursuzluktan başka bir şey değildi.

 

 

Odama geri döndüğümde, pencereden dışarı bakarak derin bir nefes aldım. Akşam karanlığı, şehrin ışıklarıyla birleşip sakinleştirici bir manzara sunuyordu. Ancak kafamın içindeki düşünceler bir fırtına gibi dönüp duruyordu.

 

 

"Buraya ait miyim?" diye sordum kendi kendime. Onca yıl uzak kaldıktan sonra, şimdi gerçek ailemin yanında olsam bile sanki hâlâ bir yabancıymış gibi hissediyordum.

 

 

O sırada kapım yeniden çalındı. Bu sefer daha nazik bir şekilde. İçeriye bakan kişi Yıldız Hanımdı.

 

 

"Rahatsız ettiysem özür dilerim, kızım. Seninle biraz konuşmak istiyorum," dedi sıcak bir sesle.

 

 

 

" Tabii , buyrun " dedim, gözlerinin içine bakarak yanımda ayırdığım yeri göstererek.

 

 

 

Yıldız Hanım, yanıma oturdu ve gözlerimin içine bakarak konuşmaya başladı:

 

"Biliyorum, her şey senin için çok ani oldu. Yeni bir aile, yeni bir düzen... Ama şunu bilmeni istiyorum, biz burada seni sevmek ve kabul etmek için varız."

 

 

Sözleri beni şaşırtmıştı. Gözlerimde biriken yaşları gizlemeye çalışarak ona gülümsedim. Bu, belki de aradığım umut ışığıydı.

 

 

 

Yıldız Hanım’ın sözleri içimi biraz da olsa rahatlatsa da hâlâ kafamdaki sorulara yanıt bulamıyordum. Ona teşekkür edip başımı salladım. Yıldız Hanım, omzuma nazikçe dokunduktan sonra odadan çıkarken, akşam yemeğinde yaşanan o gerilimi tekrar düşündüm. Mert’in bana karşı olan düşmanlığı... Gerçekten bu eve adapte olabilecek miydim?

 

 

Kafam allak bullak olmuştu. Artık çok düşünmek istemiyordum. Bu olanların bir rüya olmasını istiyordum. Tek isteğim buydu şu an bu durum beni çok geriyordu. Yatağa uzanıp gözlerimi kapattım.

 

 

 

Ertesi sabah, gün ışığı odama dolması ile gözlerimi araladım. Yatakta uzanıp sadece tavana bakmaya başladım. Kaç dakika tavana öylece boş boş baktığımı bilmiyordum. Yataktan kalkıp kıyafet dolabından tişört ve pantolon giyinip aşağı inmeye başladım.

 

 

Kahvaltıya indiğimde, herkes masanın etrafında toplanmıştı. Masadaki sessizlik, gece olanların ardından daha da ağır bir hale bürünmüştü. Selim Bey, gazeteyi eline almış okuyordu. Mert ise telefonuna gömülmüş, hiç kimseye bakmıyordu. Yıldız Hanım, beni görünce gülümseyerek, “Günaydın, kızım,” dedi.

 

 

“ Günaydın ”diye mırıldandım ve masadaki boş sandalyeye oturdum. Tam bir şeyler almak için uzanıyordum ki, Mert birden sert bir şekilde konuştu:

 

“Ne oldu, yeni evine alıştın mı? Rahat mı burası?”

 

 

Sözlerindeki alaycı ton, herkesin dikkatini çekmişti. Selim Bey’in kaşları çatıldı. Yıldız Hanım, “Mert!” diye uyarmaya yeltendi, ama ben durdurdum.

 

 

“ Beni istemediğini biliyorum, Mert. Ama buraya isteyerek gelmedim. Bende burada olmaya alışmaya çalışıyorum ” dedim, sesimdeki kararlılığı koruyarak.

 

 

Bu sözler Mert’i susturmaya yetmişti. Ama bakışlarından hâlâ beni bir yabancı olarak gördüğü belliydi.

 

 

O gün, bu ailede yerimi bulmanın kolay olmayacağını bir kez daha anladım.

 

 

---

 

 

Kahvaltıdan sonra, odama çıkıp biraz yalnız kalmak istedim. Masadaki gerginlik, Mert’in tavırları, her şey beni iyice yormuştu. Yıldız Hanımın ben eve geldiğimde beş kardeş olduğumuzu öğrenmiştim Mert böyle ise diğerlerini düşünmek dahi istemiyordum.

 

 

Günlerden cumartesi olduğu için Mert evdeydi , Mert ile yüz yüze dahi gelmek istemiyordum.

 

 

Odada boş boş dolanıp etrafı inceledim.

 

AYY RABBİM biraz daha burada beklersem deliricem vakit öldürebileceğim hiç bir şey yok. Yatağa uzanıp öylece tavana baktım. Belki on,belki yirmi dakika olmuştu tavana boş boş bakışmamız. Biraz daha böyle durursan overthing kanalına geçiş yapıcam ya odada böyle duracağıma Mert'in dırdırını çekerim.

 

 

Yataktan hemen fırlayıp aşağı inmeye başladım. Salonda kimse yoktu hatta etraf çok sessizdi. Biraz etrafıma bakınmaya başlayınca fark ettim

 

Yıldız Hanım ve Selim Beyden ne ses nede başka bir şey ne oluyordu şimdi ben evde tek başıma mı bırakılmıştım.

 

Etrafa tedirgin gözlerle bakmaya başladım. Arkamdan bir ses gelince korku ve irkilerek arkamı döndüm. Arkamda bir hanımefendi vardı. “ Erna Hanım anne ve babanıza bakıyorsanız onlar havalimanına yurt dışından gelecek olan abilerinizi karşılamaya gittiler ” demesi ile gülümseyerek yanımdan ayrıldı.

 

Neee abilerim mi şimdi mi geleceklerdi. Beni kabul edecek miydiler , bana Mert gibi mi davranacaklardı, belkide beni kabul etmeyip Selim ve Yıldız Hanım’a karşı dolduracaklardı.

 

Ayyy lütfen komplo uydurma güzel beynim anlamıyorum yaa sabah programlarıda dinlemiyorum ama benim bilinçaltımda ne yatıyor anlamıyorum.

 

 

Yapacak hiçbir şeyim olmadığından salonda koltuğa oturup bir haftadır ses çıkmayan arkadaş grubuna girdim.

Erna: Ne yapıyorsunuz hiç ses çıkmıyor guruptan

 

Sofía: kuzum ne olsun öyle okul dersler gidip geliyoruz.

 

Sofía: kızz sen neden okula gelmedin bir şey mi oldu, hem sen şuan nerdesin ki sizin eve benzemiyor burası

 

Erna: Canım akşam diğerlerine cevap verirse görüntülü konuşalım olur mu

 

 

Sofía: Ne olmuş benim güzelime moralin mi bozuk senin

 

Erna: Ayy sofía bir dur kız soruların ile boğdun beni akşam konuşalım.

 

Sofía:Söz mü kız bak sen aramazsan ben ararım bilmiş ol.

 

 

Erna: Tamam kız arayacağız dedik ya

 

 

Telefonum ile boş boş oynamaya başladım. Nereden bakılsa yirmi dakika sonra ise kapının çalınıp açılması bir olmuştu.

 

Salon kapısında ilk Yıldız Hanım sonrası da Mert denen çocuk belirdi arkasından ise kim olduğunu bilmediğim üç erkek çocuk belirdi. Ne olduğunu anlamadığım için sadece onlara bakmaktaydım. En son ise içeri Selim Bey girmişti.

 

Birbirimize olan bakışmalarımız ortamı daha da çok germişti. Bu ortamı daha da germek istemediğim için bakışlarımı

 

 

Onun konuşması ile kaçırdığım bakışlarınıkaçırdım. Ben bakışlarımı kaçırmam ile kim olduğunu bilmediğim çocuklardan biri konuşmaya başladı.Artık pür dikkat onun üzerindeydi. Kumral uzun boylu beyaz tenli çocuk geniş omuzlu iri yapılı bir çocuktu. “ Mert'in bize yolda annem ve babamın siz sürprizi var, görür görmez evi terk edeceğinize eminim dediğinde Mert'in geveze şakalarından birisi olduğunu düşünmüştüm ” dedi sert duygusuz bir ses tonuyla “ Anne keşke önce söyleseydin bilseydim gelmezdim ” yandaki Yıldız Hanımın gözlerine sert bir ifade ile bakarak.

 

Yeni gelen çocukların abim olduğunu öğreneli 10 dakika olmuştu. Selim Bey ve Yıldız Hanım salonda hepimizi oturtup. Tanıştırmıştı sanki onlar benimle tanıştıklarını hiç memnun değillermiş gibiydiler.

 

Bana öyle bakıyorlardı ki sanki bir kelime etsem ağızlarından ve gözlerinden ateş püskürtecek gibiydiler. Benim yaptığım ise tek bir şey vardı süt dökmüş kedi gibi halının desenini ezberlemek. Sanki suçluymuşum gibi asla kafamı kaldırmıyordum.

 

 

Mert koltukta oturmuş benim bu halime bıyık altından gülerek ve beni bakışlarıyla ezerek izlemekteydi.“ Yine dalgın görünüyorsun. Ne oldu, İspanya’daki prenses hayatını mı özledin?” dedi, küçümseyen bir ifadeyle.

 

Ona cevap vermek isterdim ama bu gerici ortam hiçte yardımcı olmuyordu.

 

Cesaretimi toplayıp yerdeki olan bakışlarımı Selim Bey'e diktim. “ İzninizle odama çekilmek istiyorum biraz yorgunum ” dedim ve yorgun bakışlarımı Selim Bey’in bakışlarından kaçırmadım.

 

“ Tabi kızım sorman hata ” dedi bu sevabına karşılık gülümseyerek koltuktan kalktım ve koş aradım sayılacak bir şekilde merdivenleri çıkmaya başladım.

 

Benim merdivenlerden çıkma bile aşağıdakilerin benim hakkımda konuşup kavga etmeye başlamışlardı bile.

 

 

Beğenmeyi ve Yorum yapmayı unutmayın 🪐

 

Yeni bölümde görüşmek üzere....

 

Bölüm : 18.07.2025 18:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...