SELAMMM "AKIŞINA BIRAK" KİTABININ SADECE İKİ BÖLÜM HAZIR ANCAK BU KİTABIN ÇOĞU BÖLÜMÜ DÜZENLİ YÜKLEYEBİLECEĞİM ŞEKİLDE. İYİ OKUMALAR DİLERİMM🤍
Adını baldan alan ama hayatı acı biberden farksız bir lise öğrencisiyim evet…
Okuldan dönüyordum. Otobüs tıklım tıklım doluydu ve klostrofobim yüzünden nefesim daralıyor, başım dönüyordu. Okulda en yakın arkadaşım Güneş ile bir çocuk yüzünden kavga etmiştik. Kavganın uzayacağını anladığımdan ortamı otobüse yetişme bahanesiyle terk etmiştim. Hiçbir zaman bu tarz bir tartışmaya girmemiştik. Hoşlandığı çocuğun Ömer'in onun için iyi olmadığını söylediğim için benim de ondan hoşlandığımı düşünüyordu. Ben de tabii ki bunun doğru olmadığını ve onun iyiliğini düşündüğümü söylüyordum.
Bana inanmamıştı.3
Tek yakın arkadaşım olduğu için çok kırıldım. Bu konu kafamı kurcalayıp duruyordu. Kendimi otobüsün durduğu ilk durakta otobüsten dışarı attım. Nefesimi düzenlemem gerekiyordu. Klostrofobim bu aralar başıma büyük dertler açıyordu. Aslında ablamı arayıp beni almasını isteyebilirdim ama sanırım bugün dünya kavga günüydü, çünkü sabah ablamın rimelini ondan izinsiz aldığım için onunla da kavga etmiştik! Lanet olsun ki yine küçük kardeşim Asrın'a kalmıştım.
Asrın ile aramda 3 yaş vardı. Ablam Hilal ile ise 1. Lisede hazırlık okumuştum o yüzden 12 değil 11. sınıfa gidiyordum. Hemen telefonumu cebimden çıkardım ancak ellerimin titremesinden dolayı telefonu yere düşürdüm. Tam öne eğilip telefonu alırken üzerime düşen gölge ile duraksadım. Gölgenin sahibi telefonuma elini uzatıp bana verdi. Yüzüme çarpan güneş onu görmemi engelliyordu. "Teşekkür ederim." diyerek elinden telefonumu aldım. Tam ayağa kalkacakken kolumdan tuttu. "İyi misiniz?" diye sordu, "Pek iyi görünmüyorsunuz. İsterseniz evinize kadar eşlik edeyim. Eviniz yakında mı?" dedi. Gelen ani teklif ile kaşlarımı çattım. Etrafıma bakındım. Evimle en alakasız durakta inmiştim ve diğer otobüsü bekleyemeyeceğim kadar sıcak bir hava vardı. "Teşekkür ederim. Kardeşim gelip alacak beni zaten." diyerek teklifini reddettim.
Telefonu açıp Asrın'ı aradım. "Alo?" diyerek telefonu açtı. Arkadan müzik sesleri geliyordu. Allah aşkına neredeydi bu çocuk? "Asrın?" dedim soru sorar gibi. Cevap gelmedi. Arkadan kızlara sarkan mı ararsınız, küfürler mi ararsınız. Her şey vardı ve Asrın'ın kesinlikle orda olmaması gerekiyordu. "Asrın beni duyuyor musun?" dedim karşıda cevap beklerken. "Abla?ABLA! Hasso, abi ablam arıyo yakalandım!". NE DİYOR BU ÇOCUK!
"Asrın ya şimdi bana nerde olduğunu söyler konum atarsın, ya da Hilal ablamı arar seni gelip alırız." dedim. "Abla tamam sakın Hilal ablama haber verme!" dedi adeta yalvarırcasına. "NERDESİN?!" diye haykırdım telefona. Karşımdaki adam bana hayretler içinde bakıyordu. Neden burda durmaya devam ediyor bu adam?
Asrın'dan cevap gecikmedi, "Arkadaşlarla bardayız..." dediği anda "NE!!!" diye bağırarak onu azarlamaya başladım. "OĞLUM MANYAK MISINIZ LAN OKUL SAATİNDE BARDA NE İŞİN VAR! KONUM AT BANA! HEMEN!". Asrın lise sınavına hazırlanıyordu. Okula bir sene geç başladığı için 15 yaşındaydı. Ama biraz iri olduğu için benimle yaşıt görünüyordu. Bar senin neyine be çocuk! Hem bu yaşta çocukları bara nasıl aldılar ki?! Kesin yaşıyla kandırdı! Kısa bir süre sonra mesaj geldi. Asrın konum atmıştı. Yürüyerek 4 dakika görünüyordu. Karşımdaki adama ilgilendiği için teşekkür edip iyi olduğumu bir işim olduğunu ve gitmem gerektiğini söyleyip yola koyuldum. 4 dakika sonra içerden rengarenk ışıklar gelen küçük bir alan vardı. Cesaretimi toplayıp içeri girdim. İçeride kucak kucağa dans eden çiftler vardı. Bu çocuk neyin kafasını yaşıyor ya? Niye geldi ki buraya. En sonunda onu gördüm. Arkadaşlarıyla bir fıçının etrafında lıkır lıkır bira içiyorlardı.
Kolundan tuttuğum gibi dışarıya çıkardığım kardeşimi karşıma aldım. "NAPIYORSUN SEN!" dedim ama oralı olmadı. Resmen sarhoş olmuştu. Daha 15'ine yeni girmişken bunun keyfini bu şekilde çıkaramazdı. "Yürü eve gidiyoruz!" Bira şişesini elinden burakmadığını hatta içmeye devam ettiğini gördüm. Hemen şişeyi alıp çöpe fırlattım. "Asrın kendine gel eve gidiyoruz. Hava zaten sıcak. NE ÇEKTİRDİNİZ BUGÜN BANA YA!".
En sonunda yürümeye başladı. Bizi gören herkes bizden uzaklaşıyordu. En sonunda durağa geldik. Şu lanet otobüse tekrar binmek istemiyordum. Ama başka çarem yoktu. Ablam bizi almaya hayatta gelmezdi. En sonunda 24 numaralı otobüs geldi. Asrın'ı zar zor bindirdim. Arkamdan biri daha bindi ama kim olduğunu görmedim. Asrın sürekli sallanıyor, düşüyor ve bir yerlere tutunmaya çalışıyordu.
Arkamdan birisi omzuma dokundu. "Şimdi yardım lazım mı?". Bu sesi tanıyordum. Duraktaki o adam. Sapık mı lan bu adam?! Arkamı dönüp onunla göz göze geldim. Üstünde efil efil bir gömlek, altında ise havanın sıcaklığına uygun bir açık mavi şort vardı. Güzelce şekillendirilmiş saçlarıyla çok yakışıklı bir görüntüsü vardı. "Siz sapık mısınız?" diye saçma sapan bir soru sordum. Normalde dan dun konuşan bir insan değildim ama şu anki durumda aklıma gelen ilk şeyi söylemiştim. Adam kahkaha atmaya başlamıştı-ne güzel gülüyordu- SAÇMALAMA ASEL KENDİNE GEL, ADAM RASMEN SAPIK! "Sapık değilim sadece yardımsever bir insanım." soru sorar gibi baktı.
"Yardım lazım mı?" diye yeniledi sorusunu. Başımı olumlu anlamda salladım. Asrın'ın kolundan girdi ve kendine yapıştırdı. Yaklaşık yarım saat o şekilde durduk. Sonunda evimizin durağına geldiğimizde adama doğru yönelip "Teşekkürler size de zahmet verdim." dedim özür dileyerek. "Hiç sorun değil, belki kaybettiğim bu yarım saati bir şekilde telafi edersiniz bir ara...". Ne demekti bu şimdi. Adama dönüp kısa bir süre baktıktan sonra Asrın'la beraber otobüsten indim. Eve geldiğimde çantamdan anahtarı çıkardım ve kapıyı açtım. Asrın'ı duşa sokup kahve hazırladım. Biraz kendine gelince onunla sohbet etmeye başladım. "Asrın, ablacım, napıyosun güzel kardeşim?!" dişlerimin arasından kurduğum cümle Asrın'ı korkutmaya yetmişti. Neyseki annemle babam bugün dışarı çıkmıştı, ablam da arkadaşları ile buluşmaya gitmişti. Asrın'ı toparlamak için yeterince zamanım olmuştu. Asrın yeşil gözleriyle masum masum bana bakıyordu. "Abla gerçekten kötü bi niyetim yoktu, biz sadece 15 yaşında olmamızın şerefine dışa-"
"LAN GERİZEKALI BENİ NE HALLERE SOKTUĞUNUN FARKINDA MISIN!? 15 YAŞINDA ÇOCUKSUN BARDA NE İŞİN VAR! GÖRÜNTÜDEN KANDIRDIN DEĞİL Mİ GÖREVLİLERİ?! KURNAZ TİLKİ!"
diye kükrediğimde sıçradı. "Özür dilerim..." dedi söyleyebildiği tek şey buymuş gibi.
"Git yat zıbar gözüme gözükme." dedim otoriter bir sesle. Neyseki yarın eğlenmek için kuzenlerimle beraber korku evine gidecektik. Adrenaline aşık biri olarak yarın rahatlayacağımı düşünerek mutfağı toplamaya başladım. O sırada kapı çaldı. Kapıyı açtım ve bir kutu ile karşılaştım. Dışarıya göz attım ancak sağda solda kimse yoktu. Kutuyu içeriye aldım. Kutuyu açınca iki tane şarap bardağı ile bakıştım.
Ben sipariş etmemiştim. Ayrıca sipariş olsa kurye ile gelirdi. Tam kutuyu kapatacakken yere bir kağıt düştü. Kağıdı elime aldığımda bir not ile karşılaştım. "Tarifi olmayan güzellikteki o yarım saatin bedelini bunlarla ödeyebilirsin." Neydi bu yani? Bana şarap mı teklif ediyordu? Kimdi bu adam? Nerden çıkmıştı? Adı neydi? Yakında mı oturuyordu? Neden korkmuyordum? İnsan kendi sapığından korkmalıydı değil mi?
Okur Yorumları | Yorum Ekle |