2. Bölüm

2. Korku Evi

Ada
dorttarafimsukapli

selammmm birinci bölüm çok kısa olduğu için ikinciyi hemen atayım dedimm iyi okumalar ballarımm🤍

 

 

 

 

Sabahın köründe rahatsız edici bir alarm sesiyle uyanmıştım. İyi de ben alarm kurmadım ki! “Kim kurdu şu lanet alarmı da beni rahat yatağımdan sabahın altısında kaldırıyor?” diye söylendim. Mutfağa doğru yol alırken Asrın’ı ve kahve bardağını gördüm. Çocuk hala ayılamamış mıydı cidden? Onu es geçip masada oturan mükemmel aileme selam verdim “Günaydıııııın!” Yüzleri güldüğüne göre Asrın’ı yakalayamamışlardı. Hemen masadaki yerime geçtim. “Anne,” annem bana döndü. “Şarap bardağı sipariş edip babamla karşılıklı romantik ilişkiler yaşamak gibi bir fantaziniz mi var yoksa ben mi şu garip kutunun nerden geldiğini anlamıyorum?” diyerek kutuyu gösterdim. Herkes bana hayretler içinde bakarken annem “Ne saçmalıyon kız sen gene. Tövbe estağfurullah!” diye söylenerek kendine ve bize çay koydu. “E ne ayak bu kutu o zaman?” diye direttim. Annem omuz silkti, ablama döndüğümde ablam dudağını büzdü, babama bakmadım bile çünkü o bırakın sipariş vermeyi, telefonunun şifresini bile unutuyordu. Daha fazla üstelemeden yemeğimi yedim.

 

 

Okula gitmek için hazırlanırken telefonuma gelen bildirimle yerimden sıçradım. Niye sesini bu kadar açtım ki? Bildirim Güneş’ten gelmişti-ki buna şaşırmadım çünkü benimle küs kalmaya dayanamayacağını biliyordum- Hemen mesaja tıkladım. “Asel ben özür dilerim. Dünkü meseleyi gereğinden fazla abarttım. Okula geldiğinde haber ver olur mu? Sana anlatacak dedikodularım var. Seni seviyorum.”

 

Bu kız işini gerçekten biliyordu. Dedikodu denince akan sular dururdu. Hemen yola koyuldum. 24 numaralı otobüsü görünce hemen öne atıldım. Kartımı basıp içeri girecekken cihazdan bip sesi geldiğinde ekrana baktım. “YETERSİZ BAKİYE” Aman ne harika. Okula nasıl gidicem ben şimdi? O sırada birisi cihaza kart uzattı ve iki ödeme yapıp geçti. “Buyrun hanımefendi, bu seferlik benden olsun.” Ciddi misin? Yine mi bu adam. Kim bilir bu sefer evime çeyiz takımı falan gönderirdi belki de. Benimle derdi ne bunun ya?

“Pardon bakar mısınız!” diye arkasından seslendim. “Siz kimsiniz ya? Napıyorsunuz?” bana döndü. Açık kumral rengindeki dağınık saçlarını eliyle biraz daha karıştırdı. Simsiyah gözleri vardı. İçine dalıp gidebilirdim. dudakları hafif aralıklıydı. Burnu dümdüz ve küçüktü, çekici yüz hatlarıyla her şeyi birbirine tam uyuyordu. Ne yakışıklı bir adamdı. “Ne yapmışım?” dedi kafasını omzuna yatırarak. “Size de iyilik yaramıyor galiba.” dedi imalı imalı göz kırparak.

 

“Bakın bu iki oldu. Bir daha karşıma çıkarsanız sizi polise şikayet ederim haberiniz olsun.” Adam bana bakmaya devam ederken,

 

“Karşı apartmanınızda oturuyorum ve aynı lisede okuyoruz. Tabii bunun farkına varman için benim söylemem gerekiyordu çünkü beni gördüğünü zannetmiyorum Asel." Sözlerinin altında kaldığım için bir daha konuşamadım. Otobüs okulun önündeki durakta durunca birlikte otobüsten indik. Güneş beni karşılamak için durakta bekliyordu. Ne sevecen bir kızdı. Benim gibi yeşil gözleri vardı. Dalgalı kızıl saçları omuzlarından dökülüyordu. Yüzünde her zamanki gülümsemesi yerine mahçup bir ifade vardı. Onu çok özlediğim için kollarımı açarak ona sarıldım.

Kulağına “Enişteci değilim ben.” diye fısıldadığımda kıkırdadı. Ayrıldığımızda gözlerimin içine bakıp “Özür dilerim. Gerçekten.” dedi. Gözleri dolu doluydu. Buna kim kıyabilirdi ki. Onu affettiğini kanıtlamak için elini tutup “Dökül. Ne dedikoduların var?” dedim. Gülümsedi ve sınıfımızdaki en bilindik çiftin birbirini aldatma hikayesine başladı. Zaten herkesin bildiği ilişkiler genelde böyle son buluyordu. Sınıfa geldiğimizde sırama geçtim. Tam o sırada Güneş aklına yeni gelmiş gibi bana gözlerini pörtleterek döndü. “Sen bu Karan’la ne iş?”. Ne? Karan kim ya?! “Karan kim Güneş?” diye sordum. “Şu otobüsten beraber indiğin okula yeni gelen çocuktan bahsediyorum. Yoksa kayadan mı demeliyim.” Yuh! Öyle ölmem füze at. Demek çocuğun adı Karan’dı. Tam o sırada sınıfa biri girdi. Kapıya döndüğümde göz göze geldik. Karan… Kapının eşiğinden bana bakıyordu.

 

Güneş beni dürtükledi. Çocuk ilerlemeye başladı. Güneş kulağıma fısıldadı. “YANINA GELİYOR!”. Cidden yanıma geliyordu. Sonunda yanımdaki boş sıraya oturdu ve çantasını koydu. “Boş değil mi?” diye sordu. Başımı salladım. Güneş arkadan “Boş canım boş. Kimse oturmuyor enişte hazretleri.” dedi. Şok içinde Güneş’e döndüm. “Güneş ne saçmalıyorsun canım arkadaşı-"diyecekken Karan araya girdi “Sorun değil tamam boşver.” Neyse Güneş ile sonra hesaplaşırdım nasıl olsa. İlk ders fizikti. En nefret ettiğim dersti. Fizik hocası sınıfa girince önüme dönüp kitabımı açtım. Kitapla ilgileniyor gibi yapsam da tüm ders boyunca Karan izledim. Ders zili çaldığında ikinci derse girdiğimizi fark ettim. NE! BEN ÇOCUĞU 1 DERSTİR SAPIK GİBİ İZLİYOR MUYDUM?

 

Gün Sonu

 

Son ders zili çaldığında çantamı toplamaya başladım. Güneş’e korku evine gelmesi için teklifte bulundum ama proje ödevini bitiremediğini ayrıca piyano dersi olduğunu söyledi. Çok üstüne gitmeden onunla vedalaştım ve kuzenlerimin beni almaya gelmesini bekledim. Korna sesiyle sıçradım. Gökçe, Selin ve Sena beni bekliyordu. Arabaya binip hepsiyle selamlaştıktan sonra yola koyulduk.

 

20 dakikanın sonunda korku evinin önüne geldiğimizde arabadan indik. İçeri girdiğimizde korkunç bir ses bizi karşıladı. “Tüm eşyalarınızı kapının yanındaki askılığa bırakın.” dedi korkuç ses ve askılığa doğru yöneldiğimde bir çift tanıdık göz ile karşılaştım. Evet tam karşımda duruyordu. Karan ve birkaç kişi daha. 2 kız 3 erkek vardı. Karan gülümseyerek başıyla selam verdi. Karşılık verdiğimde çantamı askılığa astım ve kızların yanına gittim. Arkamdan bir kızın konuştuğunu duydum. “Kim bu aşkım? Niye selam verdin? Tanıyor musun?” Aman Allah’ım sevgilisi mi vardı! Aferin Asel. Zaten hep böyle insanları bul tamam mı. Karan arkadan konuşmaya başladı. “Gizem bana aşkım demeyi keser misin şu kalabalık ortamlarda. Yanlış anlaşılıyor.” Ne yani sevgili değiller miydi. Bu nasıl bir ilişki biçimi ya? “İyi ya tamam sustum.” dedi kız bozulduğunu belli ederek. İçeri doğru ilerlerken mikrofondan gelen ses “Evet iki grup da geldiğine göre başlayabiliriz.” dedi ve kahkaha attı. İki grup mu. Biz. Beraber mi…Nasıl?..”NE!” diye bağırdığımda herkesin gözü bana çevrildi. Soru sorar gibi bana bakıyorlardı. “B-ben iki grup olacağını bilmiyordum da, ondan şaşırdım, p-pardon…” diye paçayı kurtardım.

 

Korku evinin çok dar bir merdiveni vardı.

Kahretsin ben klostrofobimi hesaba katmamıştım ki!

 

Merdivenden çıkarken nefesimin daraldığını hissettim. Çıkmaya devam ediyordum ki arkamdan birisin “İyi misin?” diye bir soru yöneltti. Başımı salladım ama iyi değildim. Arkamdaki Karan’dı. Omuz silkti. Yürümeye devam ettim ve en sonunda merdivenden kurtuldum. “Şimdi yukarıdaki işaretlere göre herkes sıraya girsin ve kendi rengindeki maskeleri saymaya başlasın." dedi korkunç ses. Bana mavi denk gelmişti Karan yanımdaydı. Ona da kırmızı gelmişti.

 

Karşımızda bir sürü maske vardı. Kendiminkileri saymaya başlarken duvarlar üstüme üstüme gelmeye başlamıştı. Görüşüm bulanıklaşıyor, kulaklarım uğulduyordu. Burası niye bu kadar sıkışıktı ki? Dengemi kaybetmeye başladığımda Karan’ın bana baktığını gördüm. Gittikçe endişelenen bakışları bir süre sonra korkuya dönüştü. “Asel!” diye bağırırken son gördüğüm şey beni tutan kolları oldu.

 

 

 

Gözlerimi açtığımda ambulanstaydım. Karan’ı yanımda görünce halisülasyon gördüğümü düşündüm ama tuttuğu elimi ve dolu gözlerini görünce o olduğunu anladım çünkü halisülasyonlar elim tutamazdı. Daha fazla dayanamayıp gözlerimi geri kapatıp kendimi karanlığa teslim ettim.

 

 

 

 

İçinizden "İnsan nasıl klostrofobisini hesaba katmadan korku evine gider?" dediğinizi duyar gibiyim ama Asel'imiz birazcık şapşik galibaa

 

Ve bir sorun varr.

Karan'ı sevdiniz mi?2

 

Yorum yapıp oy vermeyi unutmayınn sizi seviyorum🤍

Bölüm : 08.12.2024 18:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...