6. Bölüm

5. Mesela Öpsen?

Ada
dorttarafimsukapli

Güneş'in Anlatımıyla

 

Asel’den babamla konuşmasını rica etmiştim. Babamla konuşmalarını odamdan dinledim. Gerçi Asel'in konuşmalarını duymadım ama babamın düşüncelerini değiştirmiş olabilirdi.

 

En azından %30'unu.

 

Konuşmaları bitince salona daldım.

 

"Baba?" dedim yanına yanaşırken.

 

"Ne var Güneş?" dedi ciddi bir sesle.

 

"Ne yapıyorsun?"

 

"Düşünüyorum."

 

"Neyi?" diye sordum.

 

Duraksadı. Yüzüme baktı. "Nereye taşınabileceğimizi." Şok içinde yüzün baktım. "Ne taşınması baba! Ne diyorsun?!" Bana bakmaya devam etti.

"Baba bakmasana öyle, ne taşınması diyorum!" dedim öfkeyle.

 

"Adam psikopat, seni her yerde bulur. En iyisi bilmeyeceği bir yere taşınıp seni ondan uzak tutmak. Ya da darp raporu çıkartacağım adam hapiste kalacak, en sonunda olacak olan bu." Gözlerimi kocaman açtım. "Ne darp raporu, ne hapsi? Baba sen neler söylüyorsun? Ne değiştirdi senin fikrini?" Asel ile konuştuğunu düşünmüştüm ama Asel bu şekilde konuşup babamın kararını bu yöne çekmiş olamazdı.

 

 

Olmamalıydı.

 

 

Babam konuşmaya başladı ve söylemesini en istemediğim cümleyi kurdu.

"Asel aradı." dedi telefonunu masaya bırakırken. Adamın okuldan atılırsa iyice sinirlenip sana zarar vermesinden korktuğunu, sadece gözünü korkutmak için okuldan uzaklaştırma olmasının kendi nezdinde yeterli olduğunu söyledi. Ama ben bu riski alamam. Kızımı tehlikeye atamam..." dedi.

 

Gözlerimi sanki becerebilecekmişim gibi daha fazla açtım. Nasıl olur da böyle şeyler düşünebilirdi? Asel’in söylediklerini kendi kafasında değiştirip taşınma kararını nasıl alırdı?

 

 

Gözlerimin dolmasını engelleyemedim. Kararlılıkla babama döndüm. "Hayır! Ben hiçbir yere gelmiyorum! Burada kalacağım okulumu bitireceğim ve doktor olacağım. Sizin kararlarınızın hiçbiri beni etkilemeyecek!" dedim ve sert adınlarla odama ilerledim. "Emin misin?" dedi ters bir sesle. "Burslu okuyorsun. Bursunu kesip başka yere taşınırsam ve evi satarsam ne yapacaksın?" Yapamazdı. Bir insan kızını bu kadar kötü şeylerle tehdit edemezdi. "İzmir'in en küçük dairesini kiralar part-time çalışırım. Okulun bursunu sene sonuna kadar kesemezsin. Yaz tatilinde işe girer paramı kazanırım. Hiç dert etme 'babacım' kızına güvenebilirsin" dedim ve imalı imalı gülümsedim. "Hadsiz! Bensiz bir hafta yaşayamazsın burada!"

"Dene de gör baba! Bak bakalım yaşıyor muyum yaşamıyor muyum!"

 

 

 

Babama inat yapacaktım, başaracaktım. Kendi ayaklarım üstünde duracaktım.

 

 

 

 

 

 

Sabah 9.30

 

Asel’in Anlatımıyla

 

İlk ders 10 dakika sonra bitiyordu. Güneş ise hala ortalıkta yoktu. Karan yanımdaydı ama hiç konuşmamıştık. Sürekli esniyordum. Dünkü mesajdan sonra iyi uyuyamamıştım. Bu halim Karan'ın ilgisini çekmiş olacak ki "Asel, iyi görünmüyorsun. Uyumadın mı sen? Gözlerinin altı mosmor. Bir şey mi oldu?" diye art arda sorular sordu. "Güneş..." diyebildim yalnızca.

 

"Ne olmuş Güneş’e?"

 

"Babasına Ömer’i okuldan attırmasın diye söylediğim yalanlar Güneş'in taşınmasına sebep olacak. Bu da yetmezmiş gibi Güneş taşınmak istemediği için babası bursunu kesip evi satmakla tehdit etmiş. Burada yaşamasın diye elinden geleni yapıyor. Ne kadar berbat bir arkadaşım ben!"

"Şşt, tamam. Ağlama,"

 

Ağlıyor muydum? Yanaklarımdan süzülen yaşları yeni fark etmiştim.

 

"Bak, sen berbat bir arkadaş falan değilsin. Önce bunu kafana sok tamam mı? Ömer konusunu ailesine Asel kendisi mi söylemiş?"

 

"Bilmiyorum, sanırım..."

 

"Tamam onu ben halleceğim, sen sadece Güneş'ten Ömer'in söyleyip söylemediğini öğren. Eğer Ömer bunu Güneş'in ailesine söylediyse size yardım edebilirim, emin olabilirsin. Ama Güneş gidip ailesine itiraf ettiyse o zaman büyük sorun çünkü asize yardım edebileceğim hiçbir şey kalmaz. Bana haber ver tamam mı?"

 

Başımı sallamakla yetindim. Teneffüs zili çaldığında Karan yerinden kalkıp tam önümde durdu. Elimi tutup beni kaldırdı. Kolumden çektiği gibi bana sarıldı.

 

 

"Düzeltmeye çalışacağım. Söz veriyorum."

dediğinde daha çok ağlamaya başladım.

 

"Tamam, sözlerle değil de göz yaşlarıyla içini dökeceksen ağla. Buna göz yumabilirim."

 

"Neden?" diye sordum fısıltıyla.

 

Neyin nedenini sorduğumu anlamıştı. "Çünkü Ömer denilen herifin ağzını yüzünü dağıtmak için fırsat kolluyorum."

dedi. 

 

Göğsüne hafifçe vurdum. "Yalancı."

Gülümsedi. "Gerçek nedenin bu değil biliyorum. Ama öğreneceğim." diyerek ondan ayrıldım.

 

 

Öğlen yemeği için aramız 1,5 saatti. Ben de kantinden bir tost almış boş bir masaya oturup onu yiyordum. O sırada karşımdaki sandalyeye biri oturdu. Kafamı kaldırdığımda onun Karan olduğunu gördüm. Uykusuzluğumun sebebiyet verdiği baş dönmesini yemek yiyerek gidermeye çalışıyordum. "Güneş’e yazdım ama cevap vermedi, hatta mesajım iletilmedi bile." diyerek merak ettiği sorunun cevabını verdim. Sormasa da gözlerinden anlamıştım. Tekrar tostuma gömüldüm. "Yavaş yavaş! Boğulacaksın!" dedi gülümseyerek. "Açım, sabah hiçbir şey yemedim ne yapayım? Öğle arasını bekliyorum 5 saattir.”

 

"Aferin yani Asel! Gece uyuma, sabah kahvaltı etme sonra da bir tostla bütün gününü geçir. Gerçekten hasta olacaksın." diye beni azarladı.

 

"Geçerli sebeplerim vardı..." diye onu geçiştirdim. "Her neyse, yine de kendine bakmayı ihmal etme, hayat senin dışındaki herkesten ibaretmiş gibi davranıyorsun. Bunu yapma."

 

"Peki bu seni neden ilgilendiriyor. Bir otobüsle hayatıma giren adam neden kendi hayatından çok benim hayatımın analizini önüme serdi şu an?" dedim ağzım dolu dolu.

 

"Çünkü kendine iyi bakmıyorsun Asel! Şurada yığılıp kalacaksın şimdi! Gözlerin bayık bayık bakıyor. Bence git hocalardan izin, al evde uyu."

 

"Ders kaçıramam." diye kesin bir cevap vererek reddettim. Tostumun son parçasını da ağzıma attım.

 

"İyi, ama bir yerlerde bayılırsan ben seni uyardım. İçim rahat." diyerek ayaklandı.

 

Ben de onunla birlikte ayağa kalktım ancak tam o anda ani bir baş dönmesiyle geri oturdum. Elim başıma gitti. Öylece bekledim

 

"Al işte, demedim mi ben sana! Kalk tutun bana revire gidiyoruz!" diye kolumdan tuttu. Ayakta duracak halim yoktu. Başım çok dönüyor, gözlerimin önü kararıyordu.

 

"Karan, ben...çok başım dönü-" cümlemi tamamlayamadan yere yığıldım.

 

"Asel! Asel bak bana! Aç gözlerini Asel!"

 

Olmuyordu açılmıyordu. Çok ağır bir uykuydu. Son hissettiğim şey Karan'ın beni kucaklayıp ilerleyişiydi...

 

 

1,5 saat sonra

 

Gözlerimi açtığımda revirdeydim. Karan yanımdaydı. Başım ağrıyordu. Ben hareketlenince Karan başını kaldırıp bana baktı. "Bak işte dedim sana bayılıp kalacaksın diye." Beni azarlayınca kendimi tutamayıp gülmeye başladım. Ben gülünce o da gülümsedi. "Hadi bakalım gidiyoruz. Ders kaçırmamak için eve gitmedin ama şimdi sadece son derse girebiliyorsun." diye mırıldandı.

 

 

"Ders ne ki?" diye sordum.

 

"Fizik, sen çok seversin."

 

"Of ya! Şansıma sıçayım!"

 

"Sakin ol şampiyon! Sıçmak için sadece tuvaletleri kullanıyoruz."

 

Yanıtı beni güldürmeyi başarmıştı. Kahkaha atarak koridorda ilerliyordum.

 

"Güneş’ten haber almam lazım ama telefonum... Bir dakika! Telefonum nerede benim?" Karan'a baktım.

 

O sırada koridordan bir ses "Bende." diye seslendi. O tanıdık sesin olduğu tarafa dönüp çığlık attım. "GÜNEŞ!"

 

"Yaa Güneş tabi. Telefonunu bulduk ya hemen GÜNEŞ!"

Sözleri zerre umrumda değildi koşarak ona sarıldım.

 

"Sana ulaşmaya çalıştım ama.."

 

"Biliyorum, ancak gelebildim. Eşyaları falan topladı annemler. Yardım falan istediler, ondan geciktim." dedi üzgün bir ses ile.

 

 

Bu kadar ciddiler miydi taşınma konusunda?

 

 

 

"Karan'ın sana bir sorusu vardı. Ben sizi yalnız bırakayım..." diyip oradan ayrılacakken Karan kolumdan yakalayıp beni kendine çekti.

 

"Hiçbir yere gitmiyorsun, yürü, onu en iyi sen tanırsın. Nasıl soracağımı bilmiyorum."

 

"Neyi nasıl soracağını bilmiyorsun? Direkt 'Ailene Ömer ile ilişkini sen mi söyledin Ömer mı?' diyeceksin. Bunda bilmeyecek ne var?" diye itiraz ettim.

 

"Yanımda olmanı istiyorum bir kez olsun sözümü dinleyemez misin?"

 

"Off iyi tamam ama derse yetişeceğiz hızlı ol!" dedim ve birlikte Güneş'e doğru yürüdük.

 

 

"Güneş, selam. Bir şey soracağım tamamen yardım amaçlı. Ailene Ömer ile arandaki ilişkiyi sen mi söyledin yoksa Ömer mi?"

 

Güneş bana sorar gibi baktı. Kaşlarımı kaldırıp başımla Karan'ı işaret ettim.

Derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.

 

"Ömer söyledi, yani söylemiş. Babamı aramış, numarasını nereden bulduysa..."

 

"Pislik." diye fısıldadım. Karan söylediğim duymuş olacak ki dudakları yukarı kıvrıldı.

 

"Pekala o zaman sorun yok, ben halledeceğim, taşınmayacaksınız Güneş merak etme." Sonra bana döndü.

"Ayrılmayacaksın arkadaşından." dedi gülümseyerek.

 

Ne yapacaktı ki?

 

 

Karan’ın Anlatımıyla

Bu sabah

 

 

Mutfaktan gelen bağırışma seslerine uyandığımda saat 6’ydı. Abimin kiminle konuştuğu normalde beni ilgilendirmezdi ama beni uykumdan edecek kadar bağırıyorsa geçerli bir sebebi olmalıydı çünkü gürültü yüzünden uyanmaktan nefret ederdim. Odamdan çıkıp mutfağa doğru kafamı uzattım ve amcamı gördüm. Evet amcam, yaklaşık 3 yıldır sesini bile duymadığım amcam tanımadığım bir adamla benim evimde bağırışıyordu.

 

“Bana bak Cihan! Abimin ortadan kaybolmasıyla bir bağlantın varsa bitiririm seni!”

“Abini bile tanımıyorum Tarık! Ben napayım senin abini?! Babalarımız kanlı bıçaklı diye abini öldürecek ya da zarar verecek değilim!”

“Cihan, bak son defa soruyorum kızın da yeğenimle aynı okulda ve o okulla önemli bağlantılarım var. Kızını okutmak için yeterli paranın olmadığının da farkındayım. Yalan söylediğini bir şekilde öğrenirsem keserim kızının bursunu!”

“Sen beni tehdit mi ediyorsun lan?”

“Aynen öyle.”

 

Bir anda araya girmeye karar verdim. Çünkü bu Cihan tahmin ettiğim Cihan ise Asel’i mutlu etmek için Güneş’i kurtarabilirdim.

 

“Amca? Hayırdır sabah sabah? 3 yıldır yüzünü bile görmüyoruz. Nereden esti buraya gelme kararı kafana?”

 

“Sana da merhaba yeğen. Önemli bir mevzu var onu seninle sonra konuşacağız.”

 

“O mevzu babamla ilgiliyse umrumda değil. İsterse gebersin, isterse sürünsün s!k!mde bile değil.”

 

“Bak yeğen, ağzımı bozmayayım diyorum ama zorluyorsun.” diye diklendi. Bu büyük bir hataydı. Bana diklenmek hele ki babam konusunda diklenmek yapacağı en büyük hataydı ve yapmıştı.

 

“Asıl sen bak amca! Ben o herifi sildim ailemde de yeri yok.”

 

“Ama benim senin ailende yerim var. Bu evin kirasını ve faturalarını ben ödüyorum. Elektriğiniz suyunuz kesilsin istiyorsan ya da canın evden atılmak istiyorsa söylemen yeter. Keserim bütün ödemeleri olur biter. Benim iki dudağım arasında oğlum sizin hayatınız!”

 

“İstersen kes amca, sana bağlı olacağıma boş zamanlarda çalışır faturaları da öderim.” diye sakin bir cevap verdim. O sırada abim mutfağa geldi.

 

“Saçmalama Karan, otur oturduğun yerde. Çalışacak biri varsa o benim. Şimdi ödeme sorununuz kalmadıysa defolun gidin evimden!”

 

Amcam bir şey söyleyecek gibi oldu ancak abim elini kaldırarak onu susturdu ve kapıyı gösterdi. İkisi de kapıya yöneldiğinde Cihan Bey’i kolundan tutup “Bir saniye bekler misiniz? Bir şey soracağım.” diyerek çıkmasını engelledim. Başını salladı. Amcam kapıdan çıktıktan sonra konuşmaya başladım.

 

“Sizi amcamdan kurtarmamı ister misiniz?” diyerek direkt olarak konuya girdim. Başını olumlu anlamda sallayınca konuşmaya devam ettim.

 

“Bakın… Şimdi size bir teklifte bulunacağım çünkü amcam size kafayı taktıysa peşinizi bırakmaz. Ben sizi amcamdan kurtaracağım, siz de bana bunun karşılığında-“

 

“Para falan isteyeceksen o yok bende. Ama amcan peşimi bırakacaksa canımı bile veririm, yeter ki para isteme.”

 

Demek canını verirdi…

 

“Canınızı istemiyorum,” dedim omuz silkerek. “Sadece gelecek zamanlarda ihtiyacım olursa küçük basit bir dilek hakkı istiyorum.

 

“Sen ne demeye çalışıyorsun. Gelecekle ilgili belirsiz plan kuranları sevmem delikanlı!”

 

“Amcamı peşinize takmak kolay olacaktır. Birkaç sahte şahit ve delil yeterli olur değil mi?” diyerek kaşlarımı kaldırıp soru sorar gibi Cihan Bey’e baktım. Teslim olur gibi ellerini kaldırdı.

 

“Tamam, tamam kahretsin tamam! Amcanı peşimden al yeter. Sonra ne istersen bakarız.” Zafer kazanmış şekilde gülümsedim ve elimi uzattım.

 

“Anlaştık o zaman.”

 

Elimi tutup sıktı.

 

“Anlaştık.”

 

 

Şimdi

 

Asel’in anlatımıyla

 

 

Karan’ın neyden bahsettiği ve ne yapacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu ama içimde bir güven duygusu vardı. Sanki ne olursa olsun halledebilir gibi, ona her şekilde güvenebilirmişim gibi…

 

Güneş beni sabahtan beri darlıyordu. Karan’ın ne yapacağını bildiğimi ve ondan sakladığımı düşünüyordu. Ama ben de hiçbir şeyden haberdar değildim.

 

Karan her şeyi halledeceğini söyleyip gitmişti ve yaklaşık 1 saattir ortalarda yoktu. Nasıl bir planı vardı, neyi nasıl halledecekti bilmiyordum ama kararlı olduğu için iyi bir şeyler çıkacağını ümit ediyordum.

 

 

Karan’ın Anlatımıyla

 

Amcamdan Cihan Bey’in numarasını istedim ve vermesi için yaklaşık 20 dakika uğraştım. Sonunda ikna ettim ve Cihan Bey’e buluşma noktasının konumunu atıp onu beklemeye başladım. Cihan Bey geldiğinde ise ona “Şartımın gerçekleşmesini ve istediğim şeyi yerine getirmenizi istiyorum.” diyerek konuya bodozlama girdim. Cihan Bey önce şaşırsa da sonra merakla başını salladı. “Ne istiyorsun Tarık’ın yeğeni?”

 

“Büyük bir şey değil. Sadece kızınıza savurduğunuz tehditleri geri çekerek kızınızın taşınmasına sebep olmamanızı ve onu sefil bir hayata sürüklemenizi kendi kendinize engellemenizi istiyorum.”

Cihan Bey önce gözlerini açtı sonra iyice kaşlarını çattı ve itiraz etmeye hazırlandı ama ben onu durdurdum.

 

“Bakın Cihan Bey, istediğim sizin de benim de çıkarlarımızın olması. Eğer şartımı sağlamazsanız maalesef sizin de çıkarınız elinizden alınmış olacak çünkü amcam zaten tamamen ikna olmuş değil. O yüzden eski fikirlerini beynine geri yüklemem saniyelerimi alır. Ona göre karar verin ve bana saat 19.00’a kadar bilgi vermiş olun. İyi akşamlar.” diye net bir yanıt verdim ve sokağın ortasında onu bırakıp gittim. Gerisi onun kararı…

 

 

Akşam saat 18.47

 

Cihan Bey’den mesaj beklerken beklediğim mesajın geldiğinin ümidini veren bir bildirim sesiyle ayaklandım. Ancak mesajın Asel’den olduğunu görünce sakince yerime geri oturdum ve mesajı okumaya başladım.

 

“Karan, neler çeviriyorsun bilmiyorum ama Güneş çıldırmak üzere. Lütfen bana bilgi ver yoksa ben de çıldırma raddesine geleceğim.”

 

Kısa bir cevap vererek onun içindeki merakı söndürdüm.

 

“Sorun yok. Cihan Bey eski bir aile dostumuz. Tanışıyoruz yani, onunla konuştum. Net bir yanıt bekliyorum. Cevap verirse sana geri dönerim.”

 

Cevap gecikmedi.

 

“Tamam, haber bekliyorum.”

 

Cihan Bey’e bana haber vermesi için verdiğim süre doluyordu. Beklemekten başka şansım yoktu.

 

Akşam saat 18.58

 

İki dakika sonra yazmazsa verdiğim tüm emekler boşa gidecekti ve benim ilk defa yapabileceğim bir şey yoktu, beklemekten başka. Ve bunları düşünürken telefonuma bir mesaj geldi. Evet Cihan Bey…

 

“Kararım hiç istemesem de seninle anlaşmak olacak delikanlı. Umarım sözüne sadık birisindir ve amcanı benden uzak tutarsın. İyi akşamlar dilerim.”

 

Başarmıştım! Bunu Asel’e hemen söylemeliydim. Telefonumdan numarasını bulup aradım. Telefon ikinci çalışında açıldı.

 

“Alo?”

 

“Alo Asel. Sana iyi bir haberim var. Arkadaşını çalışmak zorunda bırakılmaktan ve taşınmaktan kurtardım. Cihan Bey ile anlaştık. Sorun kalmadı, Güneş’e de müjdeyi verirsin.”

 

Telefonun diğer tarafından bir çığlık koptuğunda telefonu kulağımdan uzaklaştırmak zorunda kaldım. Tepkilerini biraz dizginlemesi gerekiyordu.

 

“Tamam sakin. İmkansız bir şeyi başarmışım gibi çığlık atmasana Asel.”

 

“Ya sen niye bana kızıyorsun şimdi? Sen beni sevmiyor musun?” dedi ağlamaklı bir sesle.

 

Niye böyle konuşuyor ya? Sarhoş mu o?

 

“Asel sen sarhoş musun? Ne içtin sen?”

 

“Bira içtikk Güneş’le! Depresyona girmek istemedik ve mükemmel bir kanıya vardıkkk!”

 

“Güzelim, bira ile bu kadar sarhoş olunmaz. Ne içtin sen?”

 

“Ay güzelin miyim gerçekteeen?”

Allah’ım delireceğim şimdi!

 

“Asel nerdesin sen?”

 

“Asrın’ın geçen gün gittiği bardayızzz. Çok eğlenceli! Herkes dans ediyoo!”

Şaka mı bu? Neyse en azından Asrın’i aldığımız durağın yerini biliyordum. Oraya gidip Asel’i alabilirdim.

 

“Tamam, Asel şimdi içmeyi kesiyorsun. Ben arabaya atlıyorum, 15 dakikaya ordayım. Daha fazla içeyim deme!”

 

“Ama ben içmek istiyorumm,” diyerek ağlamaya başlayınca duraksadım. İçmek istediği için ağlıyor mu o? Şaka mı lan bu?!

“Asel lütfen bana şu an içmek istediğin için ağlamadığını söyle. Hem Güneş nerede? Yanında değil mi? Hani beraberdiniz.”

 

“Güneş bir adamla dans ediyor! Çok tatlılarr!” diyerek daha fazla ağlamaya başladı. “Benimle dans eden kimse yok!”

 

“Asel! Tamam, sakin! Ağlamayı kesiyoruz! Ben geldiğim zaman çıkacağız oradan ve bugün olmasa da dans edeceğim seninle söz veriyorum.”

Diyerek arabanın anahtarını cebime atıp arabaya doğru yürümeye başladım.

 

“Gerçekten mi? Söz mü?”

Of tamam, lütfen bu kısımlar hafızandan silinsin Asel.

 

“Söz, söz tamam.” diyerek arabayı çalıştırdım. “Bak, şimdi geliyorum. İçmeyi kesiyoruz ve dışarı çıkıp beynimize oksijen gitmesini sağlıyoruz çünkü belli ki başka türlü ayılmayacaksın.”

 

“Ya bir de sen mi kızıyorsun bana Karan! Bana sinirlenmeyen bağırmayan tek kişi sendin. Niye kızıyorsun bana şimdi?” Hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ettiğinde barın sokağındaydım.

 

“Asel-“

 

“Hani güzelindim ben senin?!”

 

“Tamam, güzelimsin tamam. Geliyorum sakin.”

1 dakikalık mesafe kaldığı sırada telefondan başka birinin sesini duydum.

 

“Oha kız güzel parça abi.”

 

“O kim lan! Asel! Geldim! Bekle geldim!”

 

 

Arabayı rastgele bir yere park edip bara koşmaya başladım. Barın önünde geldiğimde gördüğüm manzara karşısında daha fazla duramadım çünkü iki ayyaş Asel’i sıkıştırmış resmen taciz ediyordu! Adamlardan birinin yüzüne yumruğu yapıştırdığım gibi diğerinin de Asel’den ayrılıp bana doğru geldiğini gördüm.

 

“Asel! Geri çekil ve gözlerini kapat güzelim! Bundan sonrası pek hoşuna gitmeyebilir.” Diyerek adamın yüzüne bir yumruk daha indirdim. Arkadan gelen diğer adam kolumdan tutmaya çalıştığında kolumu silkeledim kolumu ondan kurtardım.

 

“Lan bi siktir git! Arkadaşınla ilgileneyim sana da geleceğim bekle! 5 yıllık box eğitimini boşuna almadık ulan!”

 

Adamın kafasına, karnına ve bacaklarına indirdiğim sayısız yumruk ve tekme sonrasında sonunda yere yığıldı.

 

“Benim arkadaşımı dövmek senin ne haddine lan, orospu çocuğu!”

Cümleyi duyduğum gibi Asel’e asılan adam sağ elmacık kemiğimin tam üstüne elindeki bira şişesiyle vurdu.

Yüzümde kırılan bira şişesi yere düştüğünde yanağımdan süzülen sıcak kanı hissettim. Bu beni daha da öfkelendirdi ve adamın kafasını eğip dizimi geçirdim. Adam bilincini kaybettiğinde Asel’e dönüp baktım.

 

Sözümü dinlemeyip bütün olan biteni izlemişti. Onun gözünde nasıl göründüğümü tahmin etmek zor değildi. Ona doğru ilerlediğimde eliyle beni durdurdu. “Yaklaşma! Yaklaşma Karan!” Elbette sözünü dinlemeyecektim. Ona doğru ilerlemeye devam ettim tam önüne gelip elimi ona doğru uzattığımda göğsümü yumruklamaya başladı.

 

“Asel bir durur musun güzelim. Sakin ol. Seni korumak için yaptığımı biliyorsun değil mi?” dediğimde başını iki yana salladı.

 

“Ö-öldüler mi? ÖLDÜRDÜN MÜ ONLARI?! KATİL Mİ OLDUN SEN ŞİMDİ?!” Diye bağırmaya başladı endişeyle.

 

“Asel, bak güzelim. İki yumrukla kimse ölmez. Zaten sarhoşlardı, iki darbe aldılar diye kafaları iyice gitti. Yaşıyorlar, ölmediler. Sakin ol ve yanına gelmeme izin ver lütfen.”

 

Geriye doğru bir adım attı ve konuşmaya başladı.

 

“Nabızlarına bakacağım. Sana inanmıyorum.”

Şu an bana inanmaması umrumda olmalıydı belki ama benim umursadığım tek şey güvenli şekilde evine dönmesini sağlamaktı.

 

“Tamam, tamam gel bak.” Diyerek önünden çekildim.

 

Asel adamlara doğru ilerledi ve birinin önünde eğilip elini adamın alnının ortasına koydu.

“Yok. YOK! ÖLMÜŞ İŞTE KALBİ ATMIYOR!”

 

“Hayır Asel,” dedim bıkkın bir sesle. “Kalbi atıyor ama kalp kafada olmadığı için adamın alnının ortasında nabzını hissedemezsin tabi.”

 

“Öyle mi?” Dedi masum masum bana bakarak. Her an yere yığılacak gibi bir hali vardı bu yüzden elimi çabuk tutmalıydım.

 

“Öyle güzelim, bak şimdi ver elini bana. Adamın boynuna bastırırsak hissederiz. Böyle bir şerefsizin- aman adamın işte, boynuna dokunmanı hiç istemem ama madem ikna olmak istiyorsun ikna edeceğiz o zaman. Başka çare yok.” Diyerek Asel’in elini tuttum ve adamın boynuna yerleştirdim.

 

“Bir şey pıt pıt ediyor Karan!” dedi gözlerini kocaman açıp bana bakarak.

“Evet, biz o pıt pıta nabız diyoruz. Şimdi inandın mı?”

 

Başını olumlu anlamda salladı.

“Tamam o zaman, seni eve götürme vakti.”

 

“Olmaz! Babam çok kızar! Eve gidemem kii. Ben sokakta mı kalacağım? Evsiz mi oldum ben şimdi?” diyerek tekrar ağlamaya başladığında derin bir nefes aldım.

 

“Tamam, benim evime gelmek ister misin?”

Bir anda ağlamayı kesip bana baktı.

 

“Sahiden mi?”

Başımı salladım.

 

“Sahiden, bir gece bende kalırsın. Zaten abim dün amcamın yanına gitti onun odası boş. Orada kalabilirsin. Sabah okula gideriz. Abimin arabasını çalmak ne kadar iyi bir fikirdi bilmiyorum ama onun odasında yatmana bir şey söyleyip bana olan sinirini senden çıkarmaz diye düşünüyorum, yani umarım.”

 

“Tamam ama biz şimdi füzeye nasıl bineceğiz?”

Füze mi? Ne füzesi? Füzenin lafını bile etmedim ki ben?

 

“Ne füzesi Asel? Sen iyi misin?”

Yukarıya doğru başını çevirdi. Kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu. Onca şeyin arasından sadece “Bulutlar pamuk şeker gibi değilmiş.” Cümlesini ayırt edebilmiştim. Çok içmişti. Arabaya yürütmek aptallık oldurdu.

 

“Yürüyecek halde değilsin Asel.” Diyerek bir elimle dizinin arka kısmından bir elimle de belinden kavrayıp onu kucağıma aldım.

 

“Karan! KARAN UÇUYORUM!”

Bu kızı her gün sarhoş etmek lazım. Bu kadar saf ve tatlı olması için içirmem gerekiyorsa seve seve yapardım.

 

“Evet güzelim, uçuyorsun.”

 

“Biraz daha uçursana beni. Meselaaa öpsen…”

Dehşetle ona döndüm

 

“Ne yapayım?”

 

“Öpsen beni diyorum.”

 

“Asel tamam senin kafa iyice güzelleşti. Bak boynun acıyacak başını sabit tut.”

Başını bir öne bir arkaya atıyordu. Canı acıyacaktı ama umursamıyordu.

 

“Güzel mi buluyorsun benim kafamı.” Dedi gülümseyerek. Kendimi tutamadım ve ben de ona tebessüm ettiğimde bir anda yüzünü yüzümün tam önüne getirdi. Kollarını boynuma doladı. “Ben de senin kafanı güzelleştireyim mi?” Diyerek dudaklarımız arasındaki mesafeyi azalttı. “Sen öpmezsen ben öperim seni o zaman.” dedi ve aradaki mesafeyi tamamıyla yok ederek dudaklarıyla dudaklarımı birleştirdi.

  

 

Bölüm : 08.01.2025 20:48 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...