
I
Bir şarkısında Orhan Gencebay;
“Başa gelen çekilirmiş çekemem diyemem
Yar eliyle zehir verse içemem diyemem
Ben aşkımı sende buldum, sana inandım, ah
Yeminim var senden başka sevemem, sevemem”
derken; Bitlis Hizan dağlarının ince kıvrımlı tozlu yollarında araçla ilerliyorduk. Sol elim direksiyonda; sağ elim Hayal’in elindeydi.
…
II
Bu sahnenin tam 20 sn. sonrası bir şey oldu. Ömür boyu hafızamdan çıkmayacak bir şey. Birden önümüze bir şey çıktı ve fren bile yapamadan ona çarptım. Elim hala Hayal’in elindeydi. Hayal çığlık çığlığaydı. El frenini çektim. Aynadan arkama baktım. Belirsiz bir nesne yerdeydi. Cansız birşey. İçimden bildiğim tüm duaları hatırlamaya çalıştım. Hatırlayamadım. İçkiliydim. Viski içmiştim. Soranlara sonradan papatya çayı dediğimi hatırlıyorum. Duaları hatırlayamama canım sıkıldı. Şeytan aklıma geldi. Cehennem sonra. Sonum geldi diye düşündüm. Ölürüm sandım. Araçtan indim. Yavaşça yürüdüm. İçimden Allah’ım ne olur hayvan olsun dedi. Ne bileyim köpek, tilki, çakal, sansar, tavşan, kedi, vahşi kedi her neyse. Aklımdan her birinin cüssesi geçiyor, yerdeki hiçbirine benzemiyordu. Uzaktan kan gördüm. Birden kaçıp araca döndüm. Ona bakamamıştım. Yüzleşmeye cesaret edemedim. Kaçtım. Araca bindiğimde Hayal zangır zangır titriyordu. Korkulu gözlerle bana baktı. “Canım önemsiz bir şey köpekmiş” dedim. “Kenara aldım” bile dedim. Bana baktı “Emin misin” dedi. “Evet” dedim. Şüpheli ve korkmuş gözlerle bana baktı ve şunu gördüm gözlerinde: o da bu yalana inanmak istiyordu. Çekip gittik oradan. Yolumu doğal olarak değiştirdim. İzimi kaybettirmek istiyordum. Van’a geçtik. Orada bir tamirci buldum. Tamponu değiştirttim. Hatta eskisini aldım. Uzak bir çöplüğe attım. Hayal bu arada otelde beni bekliyordu. Geceyi konuşmadan ayrı yataklarda geçirdik. O da ben de telefonla ilgilendik. Aramıza bir kaza girmişti, bir de şüphe.
Sabah olunca Van’da kahvaltı salonuna geçtik. Masa envai çeşit kahvaltılık malzemeyle doluydu. Ne o ne ben yiyemedik. Az da olsa yedik aslında. Çalışanlar bile şaşırmıştı bu duruma. Hava iyi sayılırdı. Dışarıda oturup sessizce sigara içtik. Telefona gömülmüştüm. Bir ara Hayal’e baktığımda bana korkulu gözlerle bakıyordu. Ben telefonda kaza haberleri arıyordum. Bitlis Hizan civarıyla ilgili kaza ya da kayıp haberi yoktu hiç.
III
Hafta sonu biraz sessiz ve üzgün geçti ama en çok da korkuyla. Şaşkınlık ve üzüntü yerini korkuya bırakmıştı. Ya o çocuksa. Ya o bir insansa. Ya o an ölmediyse kurtulma şansı vardıysa. Ya bizi bulurlarsa. Ya bana ulaşırlarsa. Ya basına düşürsem. Ya hapis. Ya insanlıktan düşersem, atılırsam. Elim ayağım titriyordu. Çaresizdim. Yalnızdım. Hayal’le yan yanaydık ama o da ben de yalnızdık.
Bir ara bana bakıp “beni otogara bırak” dedi. Ben buna çok kırıldım. Ama birden neden yaptığımı anlamadan, hiç konuşmadan onu Van otogara bıraktım. Nereye bilet aldı bakmadım bile. Otobüse binişini bile görmedim. Sanki Albert Camus’un Yabancısı’ydım. Yabancıydım. Yabaniydim. Kendimi insanlıktan çıkarmıştım. Hayvandan da aşağı kılmıştım kendimi. Hayal fazla masumdu. Tek günahı benim yanımda oluşuydu. Onun masumiyetiyle kirlenmek istemiyordum sanki. Ya da onu günahımla kirletmek istemiyordum. Yalnız kalmak, yalnız olmak, yalnız ceza çekmek istiyordum.
Ölmeyi çok istedim o an. Otelde ölümü, intiharı düşündüm. Kahretsin canım kıymetliydi. Anam geldi aklıma. Kardeşlerim sonra. O masum yavrucaklar. Ben onların kahramanıydım. Bir otel odasında kendimi öldüremezdim. o zaman hem annemi hem kardeşlerimi öldürürdüm. Hayal artık hayalimde bile değildi. Birden annem, kardeşlerim, babam, köyüm, arkadaşlarım, işim, öğrencilerim, meslektaşlarım geldi. En çok da o Yatılı Bölge İlköğretim Okulundaki (YİBO) masum çocuklar. Gözlerinde çok iyi biriydim. Benim intihar haberim onlarda nasıl etki yapardı acaba.
Anladım ki intihar düşüncem, basit bir kendimi kandırma bir tür manipülasyon tekniğiydi. Ben vahşi bir yaşama iç güdüsüyle donanmış bir yaratıktım. O gün o cansız duran (belki canlı) şeyi, belki insanı kurtarabilirdim. İnsafsızdım. Onu ben öldürdüm. Ben intihar değil idam edilmeliydim.
Bunu şimdi sana yazarken yazıyorum dostum. O zamanlar öyle değildim. Vahşi bir yaşama tutunma iç güdüsüyle hareket etmeye başladım. Birden suçluluk düşüncesinden uzaklaştım. Telefonumda kazaları araştırdım, sabahlara kadar. Gece uzundu, o gece hiç bitmedi. Plan plan üstüne; kurgu kurgu üstüne…
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
![Marcus Bruce Marshall / HAYALDİ / Başa Gelen Çekilir [I-III]](https://cdn.kitappad.com/image/img_thump/1/drmert-hayaldi-975.png)
| 3.43k Okunma |
2.1k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |