
VI
Sabah uyandığımda üstümde bir ağırlık ve pişmanlık vardı. Pencereden kar geliyordu. Yatağın üstünde biraz kaldım kalkıp duş alıp hazırlanıp acilen okula geçmem gerekiyordu ama kalkamadım. Uzandım. Instagrama baktım. Mesaj vardı. Mesaj o kızdandı ve benimle geçe yaptığı konuşmayı unutamadığını yazıyordu. Günaydınlaştık. Öpücükleştik. Birden kanım kaynadı neşelendim, enerjikleştim. Duşa girdim, çıktım, ütü yaptım, kahvaltı hazırladım, yaptım. Giyinip okula geçtim.
O zamanlar farkedemediğim ama sonradan olayı öğrenince farkettiğim bir hal vardı öğrencilerde. Ben normalde derlere girmiyordum ya bireysel görüşme yapardım ya da bilgilendirme ya da rehberlik faaliyeti kapsamında sınıflarda öğrencilerle görüşmeler yapardım. Odama geçerken bana bakıp gülümsediklerini gördüm bazı öğrencilerin. Başta anlam veremedim ama işin rengi sonra ortaya çıktı.
Okul sorunsuz tamamlandı o gün. Eve geçtim. Gece olunca yine yazışmamız başladı. “Slm cnm nbr” ile başlayan sohbet, gece yarısı sextingle devam etti. Uzun süren gerilimli 😀 yazışma nihayet mutlu sonla bitti.
Her zevkin bir de acı sonucu da vardır ya da atasözündeki gibi “zamanında yediğin hurmalar, şimdi yavrum tırmalar”. Tabi sözü çok sonra söyleyeceğim. O sıralar her gece neredeyse özel görüştük. Özel şeyler yaşadık. İlginç bir ayrıntıyı sonradan farkettim. Biz o kadar yazıştık, özel şeyler yaşadık da kim olduğu hakkında bilgim net değildi. İsim söylemişti söylemesine de gerçek miydi? (Merve). Yaşı da gerçek miydi? (19 demişti). Nedense ne benim ne de onun fotoğraf isteği olmuştu. Telefon numaralarımızı da almadık.
Aradan zaman geçti. 2016 yılının henüz başında bir kış gecesi, yurtta nöbetçiyim. Bir çocuk geldi yanıma. Ağlıyordu. “Neden ağlıyorsun, Sinan” dedim. O da “Öğretmenim, arkadaşlarım benimle dalga geçiyorlar” dedi. “‘Oğlum dalga denizde olur’ demedin mi?” dedim. Sonra mahçup oldum, üzüldü. Sinan da boynu bükük, ağlamaklı gözlerle anlamsızca baktı. Sonra “oğlum kimler dalga geçiyor?” dedim. Başta söylemek istemese de söylettirdim. O öğrencilerin savunmalarını almak, hesap sormak için ‘kapılarını çaldım’. Doğal olarak bu öğrenciler de: “duymadık, görmedik, haberimiz yok” modunda. Yalnız bir çocuk çakmak çakmak bana bakıyor. Yanına gittim, elimi omzuna attım. “Sen hayırdır böyle?” dedim. O da “bişey yok öğretmen” dedi. “Gelsene sen bi” deyip odadan çıkarttım. Koğuş dışında koridorda ikimiz başbaşa kaldık. “Sen diğerlerinden farklıydın. Ne biliyorsun, ne oldu aranızda” dedim. O da “öğretmenim, sen, bunun ablasıyla çok ayıp şeyler yapıyormuşsun” deyince başıma kaynar sular döküldü. Birden aparkat yemiş boksör gibi ayakta zor durarak, anlamsız anlamsız çocuğa baktım. Olay açıklığa kavuşmuştu. Instagramdaki kız buydu. Ya değilse. Hemen teslim olmadım. Olayın aslı astarını öğrenmeye koyuldum.
Anlatılanlar doğruymuş. Benim Instagramda görüştüğüm kız, Sinan’ın (11 yaş) ablasıymış. Sonradan öğrendim ki kız da 19 değil, 15 yaşındaymış. Eyvah, eyvah. Çocuk Koruma Kanununa göre büyük suç işlemiş oluyordum. Üstelik Rehber öğretmenim ya suçum sadece kanunen değil vicdanen de toplum nezdinde de kınanacak boyuttaydı. Üstelik de bu yazışmadan haberdar olanlar varken nasıl paçayı kurtaracaktım?
VII
Kulaktan kulağa giden sır, yetkili mercilerin de kulağına gitmiş. Okul müdürümüz çok nezaketli ve merhametli birisi. Beni çağırdı. Yüzü kızararak bir şeyler söylemek istiyor ama söyleyemiyor. Ben de ona yardım amaçlı, konuyu kendi ağzımdan özetledim. O da rahatladı. lakin bu büyük suçtu. Bense suçun mahiyeti ve cezası hakkında hiçbir fikrim yokmuş gibi olayı rahatlıkla müdür beye anlatıvermiştim. Müdür bey de yılların idarecisi olarak olayı kavramış olacak ki biraz mahçup edayla, kulağıma fısıldar gibi “Öğretmenim, sen iyi birisin, nefsine uymuş olabilirsin, yapmaman gereken bir şey yapmışsın ama bunu ulu orta yerlerde konuşma ve avukat tut onun onayı olmadan kimseyle -benimle dahi- konuşma!”. Haklıydı. İşlediğim suçun cezası, meslekten ihraca kadar gidebilirdi hatta tutuklanıp, cezaevinde mahkeme görmeye kadar ağır sonucu olabilirdi. Beni rahatlatan tek şey o sıralar, tarafların bunu savcılığa, mahkemelere taşımamış olmasıydı. Ama o kadar konuşulan bir konu, illa ki resmi makamlara taşınırdı, taşınacaktı. Şimdilik olay müdüre yansımıştı. O da benden yanaydı.
VIII
Şubat soğuğu gelip dayanmıştı. Sürekli olarak az az da olsa kar yağmaktaydı. Yerlerde 40,50 cm kar vardı. Okula gitmekte zorlanıyorduk. O günlerin birinde, bir öğle vaktinde, tam da meşe odunlarıyla harlanan sobanın başında çay ve sigara keyfi yaparken müdür bey öğretmenler odasına geldi. Bana işaret ederek, “hocam gelir misin bi” dedi. O önde ben arkada ilerledik. Birden paniğe kapıldım, kaygılandım. Ayaklarım uyuştu, gitmez oldum. Sanki olacakları tahmin ediyordum.
Olan şey, hakkımda il milli eğitim tarafından soruşturma açıldığıydı. Elime zarfı tutuşturdu. meğer geçen bir ay içinde, kızla olan münasebetim herkesçe duyulmuş, olay il milli eğitime yansımış, idari soruşturma açılmış ve hakkımda savunma istiyordu. Adli soruşturma da açılabilecekti belki.
Öğrendiğime göre kızın ailesi olaya müdahil olmuş, kızlarını etkilemiş, aramızdaki gece konuşmalarını ilçe milli eğitim müdürüne teslim etmişlerdi. O da il milli eğitim soruşturmacılarına kanıtları teslim etmişti. Yüz kızartıcı bir durum ve suç. Ben sok olmuştum. Ayakta duracak halim, kendimi savunacak halim yoktu. İlk tepkim beni idam etsinler, razıyımdı.
Sonrası hukuki bir mücadele, hayal kırıklıkları, pişmanlıklar, üzüntüler, hastalıklar, açığa alınmalar, insan içine çıkamamalar…. Hayal için hayal kırıklığıydım. O zaten son kaza olayından sonra yoktu. Şimdi ise tamamen uzaklaştı. Sanki gizli bir el onu benden saklıyordu ya da Hayal bilinçli olarak kar izlerime ayağına basmıyordu. Nereye gitsem orada değildi. Yoktu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
![Marcus Bruce Marshall / HAYALDİ / Başa Gelen Çekilir [VI-VIII]](https://cdn.kitappad.com/image/img_thump/1/drmert-hayaldi-975.png)
| 3.43k Okunma |
2.1k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |