43. Bölüm

Bir Aşkın Bittiğidir [I-III]

Marcus Bruce Marshall
dr.mert

I

Biraz hüzünlüyüm. Kırık bir sazım duvarda. Duygulu bir müzik kulağımda. Uzaklara bakıyorum. Kestane ağaçları hırpalanmış, ıhlamur yapraklarını dökmüş, çınar kızıllaşmış, ahlat ağacı sığırcıklardan simsiyah.... Kaç mevsim gördüm Kaç güz, kaç zemheri, kaç bahar yaz, kış.... Zihnimde geçiyor birileri... Kimileri silikleşmiş, kimisinin sesi kulağımda, kimisiyle yürüdüğümüz yollar, kimisinde dinlediğimiz müzikler, okuduğumuz kitaplar, kimisinde tamamlanmamış projeler, okuyacağımız kitaplar, izleyeceğimiz filmler, bilmem hangi sahil kenarında içerek uğurlayacağımız akşam kızıllığı.... Ankara kalesinde bir kız tanıdım, sesi silinmeyecek güzellikte ve kalbi gibi... Bir tavşan var, dağda, ürkek hüzünlü gözlerle veda ediyorum... Sahilde kafka okuyan birisini anımsıyorum sonra, bitti mi o kitap açılmaz mi artık... Güneyde üşümüş bir üveyik var, sığınmış bir tavan arasına, yerinde mi hala.... Bir türkü gelir uzaktan, tütün tarlasında küçük bir kızın kahkahasına karışan.... Soğuk bir iklimde kar altında yürüdüğüm aklıma geliyor, kulağımda "Sana verdiğim o güller belki de / Bir kitap içinde hala duruyor / insan yaşlansa da unutamıyor" şarkısı çalarken…

 

II

Hayal ile hayalimiz vardı. Batı şehirlerden birine, haydi söyleyeyim İzmir’e tayin isteyecek ve orada yaşayacaktık. Hatta seçtiğimiz ilçeler bile belliydi. Çeşme, Karaburun, Seferihisar, Foça tercihimizdi. Bazen de yok ilçe olmasın merkez olsun derdik. Bornova ya da Karşıyaka iyiydi. Hatta yaz tatilini birlikte geçirecektik. Tüm Ege’yi belki baştan sona gezecektik. Kaz Dağları, Küçükkuyu ile başlayıp, Muğla Fethiye ile tamamlayacaktık. Ama karış karış gezecektik. Bazen karavan hayalimiz olurdu.

Yan yanayken etrafımızdaki herkesi unutacak kadar birbirimizi seviyorduk. Gözlerinin içine bakarak konuşurdum. O da öyle. Bazen dudaklarıma bakarak konuşması daha çok hoşuma giderdi. Sanki herkesi unutup dudaklarıma yapışacak gibiydi. Aramızdaki cilveleşmeli konuşmalar rahatsız edecek düzeyde değil ama dikkat çekecek düzeydeydi. Hatta bu türden konuşmalarımız öğretmenler odasında dalga sebebi olmuştu. öğretmenler bizim taklidimizi falan yaparlardı. Bizim yaklaşık 6 aylık birlikteliğimiz neredeyse 6 yıllık bir birliktelik gibiydi. Sevgililik ilişkilerinde yaşanacak her şeyi yaşamıştık.

   

III

Şubat ayının ilk haftasıydı, okullar tatil olmuş, ara tatil başlamıştı. Hayal’le olan İzmir’de tatilimizi geçirme planı yalan olmuştu.

Ben tam memleketime gitme hazırlığı yaparken müdür bey beni çağırdı. Odasına geçtim. Baktım odada sessizce bekleyen üç resmi giyimli orta yaşlarında birileri var, müdüre: “hocam sonra mı gelsem” dedim. Müdür de “Hocam ben çağırdım ya seni! Hocamlar il milli eğitimden gelen müfettişler,” der, demez bende bir panik ve kaygı başladı. Olayı anlamıştım. Konu benim soruşturmamdı.

Olayın uzun geçen bir müzakere, soruşturma, ifadesine başvurma, savunma yazma safahatı var ama ben kısa geçiyorum. Tek cümle ile bana görevden el çektirildiğim, açığa alındığım söyleniyordu. Beynimden vurulmuşa döndüm. Üzüldüm. Beynim ve ellerim hatta ayaklarım uyuştu. Sarhoş gibiydim. Mayhoş oldum.

Okul içinde odamı toplamaya gittiğimde içimde fırtınalar kopuyordu. Öğretmenler odasına, dolaptaki eşyalarımı almaya gittiğimde, Hayal öğretmenle karşılaştım. Sadece ikimiz vardık. Bir aya yakındır hiç yüz yüze bakmadık, hiç konuşmadık. Oysa şimdi yüzyüze bakışmak zorunda kaldık. Konuşmamız da icap ederdi. Daha doğrusu bir şeyler söylemeliydim. Görevime son verilmiş, büyük ihtimalle de görev yerim değiştirilecekti. Son görüşmemiz olabilirdi. Yüzüne baktığımda onun o yeşil gözleriyle karşılaştım. Birden altı ay önceki ilk bakışmamız aklıma geldi. Kalbim seri biçimde yüksek sesli atmaya başladı. Sesi yanımızda birisi bulunsa duyabilecekti. Hayal ise birden ruh gibi olmaya karar vermiş biriydi. Bana baktı ama boş gözlerle. Tam bir hayal kırıklığı. Konuşmaya başladım. Dinlemediğini anlayabiliyordum. Hakkını helal et, seni sevdim ama olmadı işte. Ne olur kırgın ayrılmayalım mihvalli konuşmam çok tesir oluşturmadı. En son “hocam hakkınızda hayırlı olsun. İnşallah görevinize geri dönersiniz. Nasip bu! başka bir şehirde birlikte meslektaş olarak çalışmak da olabilir. Bilinmez. Siz gönlünüzü ferah tutun. Bu işten de her zamanki gibi sıyrılacağınızı düşünüyorum.” dediğinde onun sözlerindeki ironiyi hemen kavradım. Zehirli bir okla veda ediyordu. O sözlerden sonra odada çok kalamadım. Hızlıca başım önde dolabımı bile boşaltmadan çıktım. Bahçeye geçip sigara içmeye başladım. Kadınım beni vurmuştu. Canevimden.

Bölüm : 06.12.2025 21:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...