
IV
Hülya'yı okuldan almışlar. Akrabalardan biriyle evlendirmeye karar vermişler. Hülya da evden kaçıp, arkadaşına sığınmış. Onun öğrenci evinde kalmak istemiş. Çocuk da hem korkmuş hem de ev arkadaşlarını başka yere gönderemeyeceğinden çaresizce biraz da korkakça kızı terk etmek istemiş. Hülya büyük bir hayal kırıklığıyla. Karaköy'den Eminönü'ne saatlerce yürümüş yürümüş. Çaresizmiş. Yemek de yiyemediğinden, üzüntüden ve biraz da sürekli yürüdüğünden baygınlık geçirmiş, Karaköy'de bir ara sokakta baygınlık geçirmiş, yol kenarında oturmuş kalmış. Ayaklarını yola sırtına duvara koymuş vaziyette saatlerce durmuş, bir Allah'ın kulu da sen kimsin necisin hasta mısın diye de sormamış. Taa ki elinde fotoğraf makinasıyla meraklı bir genç erkeğin dikkatini çekmiş. Başka bir şehirden İstanbul'u gezmeye gelmiş bir yerli turistmiş bu. Orada kısa sürede arkadaş olmuşlar. Yemeğe götürmüş. İlgilenmiş. Akşam da gidecek yeri olmadığından kaldığı günlük kiralık evine götürmüş. Evde de içkiyi fazla kaçırmışlar. Hayatında ilk kez biriyle ileri gidecek kadar sevişmiş, kendine geldiğinde de utanç içinde kala kalmış. Üstüne üstlük çocuk "ben gidiyorum, sen de eşyalarını topla bir an önce ailene git" deyip, "hoşçakal" demiş ve çıkıp gitmiş. Bu kadar. Çıkıp gitmiş. Doğru dürüst bir şeyler bile söylemede hatta yüzüne bile yarım yamalak bakarak ve yarım ağızla bir şeyler gevelenmiş ve gitmiş. Kız hayatında ilk kez sevişmiş olmanın verdiği şaşkınlığı ve utancı mı yaşasın, seviştiği erkeğin hayatından kolaylıkla çıkıp gitmesine mi üzülsün, eve gitmekten başka çaresinin olmamasına yıkılsın yoksa ya akşamki ilişkiden hamile kalırsam endişesi mi yaşasın öyle kala kalmış.
Bu kadar kolay olmamalıydı her şey. Neler yaşıyordu. Evden apar topar kaçarak çıkmasıyla evden telefon almadan çıkmıştı. Zaten telefon babasının ona aldığı, okulda yaşadığı sorun nedeniyle elinden alındığı telefondu. Ne yapardı acaba. Karakola gitmek hiç aklına gelmemişti. Şimdi bile o konuyu açtığımda "Kime sığınacaksın ki, onlara mı" demişti acı acı bakarak. Anladım orda da ayrı bir hayal kırıklığı ve yaşanmışlık vardı. Sonradan düşününce, karakola gitmemesinde, babasının eski korucu olması nedeniyle güvenlik güçleriyle arasının iyi olmasını o yaşlarda akıl edip, beni yine ona teslim ederler korkusunun etkisi olabileceğini düşünmüştüm. Ayrıca en büyük sebep, akşamki ilişkisinin ortaya çıkacak olması ve ailesinin bunu nasıl karşılaştıracağını kestirememesiydi. Aslına bir fikri vardı ve bu çok korkunçtu. Şöyle ki:
Geçmiş zaman olur ki akrabalarından bir kız, sevdiği ve kendisinden yaşça büyük bir erkekle kaçmış. Sonrasında bu kaçmanın ailede nasıl karşılandığı ve sonucunun ne olduğu kültürel bellekte iyi korunuyordu. Nesilden nesile aktarılmıştı bu olay. Aynı zamanda "Sakın haa!" uyarısı anlamı taşımaktaydı. Bir çeşit sosyal kontrol. Anlatıya göre; o kız ve sevgilisi acımasızca sığındıkları Adana'da vahşice katledilmişlerdi. Anlatırlar ki kız, katili olan abisinin gözlerinin içine bakarak Kürtçe, "Bira bira, de were bira, ez birayê te me, tu çawa dikarî min biêşînî? ("Abi abi, yapma abi ben senin kardeşinim bana nasıl kıyarsın?") demiş abisi de, o canından çok sevdiği kardeşine "Xwişka min, gula min a şermok, ez dikarim çi bikim?" ("Kardeşim, nazlı gülüm, elimden ne gelir ki") deyip öldürmüş. Yine görenlerin sonradan aktardığına göre abi, ölü kardeşinin saçlarını koklamış ve tiksinerek silahını fırlattığı gibi uzaklara kaçmıştı. Hem adaletten hem ailesinden.
V
Hülya, eli mahkum evine geri dönmüş dönmesine de ailede istenmeyen ilan edilmişti. Kimse günlerce onla konuşmamış, ama korkudan da o kayıp 1 günde neler yaşadığını da sormamışlardı. Ana yüreği yavaş yavaş kızına sahip çıkmış, kardeşleri ve abisi de durumu kanıksamış, son olarak da babası tavrını yumuşatmıştı. Denildiği gibi zaman en iyi ilaçtı.
Liseyi açıktan okumasına karar verilmiş. Sınavlara da bazen abisi bazen de babası getirip götürmüş, iyi bir ortalamayla da mezun olmuştu. Üniversite sınavlarına hazırlanmış. Yaşadıklarından aldığı dersle daha bir hırsla hazırlandığı sınavlardan yüksek puanlar alıp, iyi bir yere gitmeye hak kazanmıştı. Allah'tan ailesinin çok haberi olmadan nasıl yaptıysa uzak yerleri ve özellikle Gazetecilik bölümünü, yüksek puanına rağmen bilinçli tercih etmişti. Konya'ya yolu da bu hadiseler sonucu düşmüştü.
Ben onun farklı bir kentteki ilk sevgilisiydim. Eskileri anlatırken çocukluk aşklarıydı derdi. Belki de beni üzmemek için "sen bambaşkasın" derdi. Öyle miyim bilmiyordum ama benim için Hülya öyleydi. Bence Hülya için de öyleydi haksızlık yapmayayım. O içten bakışı var ki unutamam. Hani aşki aşki bakış dedikleri bu olsa gerek. Kara zeytin gözleri içime işlerdi. Ondaki o canlılık, tazelik ve içtenlik ömürlüktü.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
![Marcus Bruce Marshall / HAYALDİ / Hülya'nın Hikayesi [IV-V]](https://cdn.kitappad.com/image/img_thump/1/drmert-hayaldi-975.png)
| 3.43k Okunma |
2.1k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |