36. Bölüm

İlk Görüşte Aşk [III-IV]

Marcus Bruce Marshall
dr.mert

III

Bizim hararetli ve şevkli sohbetimiz, diğer öğretmenlerin ilgisini çektiğini, içlerinden bir öğretmenin bana söylediklerinden çıkardım. O gün anladım ki Hayal’i sevenler var, hatta aşık olanlar. O kadar kısa süre içinde ne ara zaman bulup ta ondan hoşlanmışlardı diyeceğim de bizzat kendim tek bir göze tek bir söze düşmem bu düşünceyi boşa çıkardı.

Hoşlanmıştım. Sevmiştim. Aşık olmuştum. Hiç ayrılmak istemiyordum. Ona bakıp, gözlerine dalıp konuşmak istiyordum. O hep anlatsın ben hep dinleyeyim. Bir şey daha var. Sesimi çok beğenmiş. Bir öğretmen arkadaşı demişti ilerleyen günlerde. “Hocam sesiniz de çok güzelmiş, şiir falan da okuyormuşsunuz. Bize niye bu bilgi ulaşmadı, peki?” deyip, gülümsemişti. Biraz üstüne gidince de “Hayal, sana ama özellikle de sesine aşık olmuş” demez mi. Aman Allah’ım, karnımda yine kelebekler, kalbim küt küt, ne söyleyeceğimi unutmuş vaziyette, dalıp gitmiştim.

O günün akşamında öğretmenevinde köşede bir masaya oturduk. Öğretmenevini size anlatayım. Küçük bir ilçeye, kendisi gibi yurdun pek çok yerinden gelmiş öğretmenlerin, tek sığınağı öğretmen eviydi. İlk başlarda kalacak yeri olmayanların, köylerde görev yapıp da sadece hafta sonu gelenlerin yurduydu aynı zamanda. Bizim gibi YİBO’da çalışanların (bekar öğretmenler akşamları daha çok YİBO’da nöbet tuttukları için, kiralık evlerde kalmıyor, ya YİBO’da ya da nöbet dışı akşamlarda da öğretmenevinde konaklıyorlardı.) uğrak ve konaklama yeri öğretmeneviydi. Orada çok hoş sohbetler de olurdu. Kimisi kağıt oynar, kimisi televizyonda akşam programlarını seyrederdi, kimisi de kenara çekilir kütüphaneden çıkardığı bir kitabı okumaya dalardı. Ben daha çok ya sohbeti tercih eden ya da sessizce bir köşeye çekilmiş kitap okur bulurdum kendimi. Öğretmenlik gibi bu kutsal göreve başlayışımın henüz ilk günleriydi. Hayal de öğretmenevinde kalmaktaydı. Bazı akşamlar da yurdun kızların kaldığı kısmında nöbet tutmaktaydı. O akşam yani tanışmamızın ilk akşamı, öğretmen evinde bir köşede başbaşa vermiş tatlı bir sohbete dalmıştık.

Saatler nasıl ilerledi bilmiyorum. Bazen bir an olur, sevdiğinin yanında, saatler saniyeler gibi olur. Hemen gelir de geçer. Bu arada neler neler konuşmamıştık ki. Çaylar geldi gitti, sigaralar yandı söndü. Duman dumana, göz gözeydik ve de diz dize. Hafif biçimde çalan müzikler de bize özel armağandı sanki. Aklımda kalan şarkılardan biri “Ada sahillerinde bekliyorum / Her zaman yollarını gözlüyorum / Seni senden güzelim istiyorum.” Gece 12 olmuştu, içeride çok insan kalmıştı. Birkaç masada tek tük kişi. Eylül’ün ortalarıydı ve burası yüksek rakımlı bir yer olduğu için hava dışarıda serindi. Dışarı çıktık. Üstümdeki kapşonlu sweatshirtümü ona verdim, bu onun çok hoşuna gitmişti. Sigarasını yaktı, benim de sigaramı yaktı. Karşılıklı son sigaralarımızı içmeye durduk, esas birbirimizi bırakmak istemediğimizden bahaneleri artırmaktı amacımız. Birden elimi tuttu. “Hocam, üşümüşsün” dedi. Ne yapacağımı bilemedim. Sarsıldım. Elinin sıcaklığı kalbimi alevden bir topa çevirdi, hızla atmaya başlayan. Aklımı sarhoşa çevirdi, konuşan dilimi söylemez eyleyen. Ellerimi hareket edemez hale çevirdi. Kala kaldım. Sigarayı nasıl bitirdim, hatırlamıyorum bile. Anlamıştı. Onun da benzer duyguları yaşadığına yemin edebilirim ama ispat edemem:) Az kalsın sarılacaktık birbirimize. Zaten üşümüştük. Biraz da şefkate ihtiyacımız vardı. Ayrıca sanırım aşık da olmuştuk. Buzel bir başlangıç yapmıştık. Sadece bir ad verememiştik. Henüz başındaydık.

IV

Yıl 2015. Aylardan Eylül. Güneydoğuda küçük bir ilçede öğretmenim. Yeni biriyle tanıştım, adı Hayal. Akşam az kalsın sarılacaktım, zor tuttum kendimi. O ise elimi tuttu, eli ateş gibiydi, sımsıcak. Gözleri yeşil bir deniz. Boğuluyorum.

Gece uykum tutmadı. Telefondan “uyudun mu” yazdım. Mesajı gönderemedim. Birden bana yazdı. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Uzanıyordum. Yatakta doğruldum. “Bir şey mi yazacaktın” diye yazdı. “Çok şey” dedim ve gözümü yumup gönderdim. Cevaba bakamadan telefonu fırlattım. Dayanamayıp baktım. Aşk dolu gülücüklü bir emoji. Sayesinde emojileri keşfettim o gece. Ben de ona aşk dolu emoji. Kalp. Öpücük. ... derken gece 1’i geçmişti. Sonrası ... Sabah görür görmez sarılacaktım ama öğrencilerimiz görmemeliydi. Aracım yoktu o yıllarda. Onun da yoktu. Öğretmenevinden okulumuza epey yol da vardı. Aynı minibüsler gitmeyi hayal ettim ama yan yana oturamazdık. O yıllarda kadın öğretmenlerle erkek öğretmenler ayrı ayrı otururlardı. Onu çok göresim geldi. Yan yana olamasak da görsem yeterdi. Zaten okulda görecektim ama ne kadar önce görsem o kadar iyiydi.

Minibüse bindiğimde Hayal de minibüsteydi. Bana bakmadı. İlgilenmedi. Başka bir erkek öğretmenle koyu sohbete dalmışlardı. Beynimden vurulmuşa döndüm. Dünü ve akşamı unuttum. Kırıldım. Kızdım. Endişelendim. Ne olmuştu da bana soğuk ve ilgisizdi. Üzüntüden kimseyle görüşmeden minibüsten indim. Bir köşeye geçtim ve sigaramı yaktım. Ahh Hayal! Ah be güzelim bu kadar hızlı girdin kalbime de ne ara çıktın ki. Yapılır mı bu bana. O gün öğretmenler odasına da gitmedim. Öğrencilerimle meşgul oldum sadece. Bir kız öğrencim gülümseyerek yanıma geldi: “Öğretmenim seninki başka erkek hocalarla konuşuyor” dedi. Vay be dedim. Demek herkesin dilindeydik. Herkes olup biteni gözlemliyordu. Kahroldum. O gün çıkışta minibüsü beklemeden bir araç bulup okuldan erken ayrıldım. Bir lokantacı abimizde yemek yedim. Garson başkasına yemek görürken üzerime yemek döktü. Kızmadım. Abi evden kıyafet getirdi. Onları giydim. Abi “hocam merak etme benim hanım yıkar onları, ütüleyip getiririm ben” dedi. Bol bir gömlekle bol pantolonla oradan ayrıldım. Dert etmedim. Öğretmen evine geçemeden alçak sandalyeli bir kahvehaneden kaçak çay içmeye geçtim. Burası ilçenin en ortası ve en hareketli noktasıydı. Herkes oradan geçerdi. Neden orayı tercih ettiğimi bilmiyorum. Büyük bir çınar ağacının altında oturdum, çaylar geldi. Yalnızdım. Sağı solu gözlemlemek istedim. Yapamadım. Şiir kitabım vardı, Attila İlhan’ın. Aysel şiirini okumaya başladım. Okudukça daraldım. Daraldıkça daraldım. Huzursuzluğumu çaycı fark etmiş olmalı ki “hocam sarma tütün var içer misin” dedi. “Bitlis Hizan’dan geldi Marlboro’dan daha iyi” dedi. “Sar bakalım” dedim. Sardı. Sohbet açıldı. Ne konuştuğumuzu hiç hatırlamıyorum. Tütün güzeldi. Bilmiyorum tabakasından kaç tane çıkardı ikram etti. “Hocam sen de bir hal var dedi. Canın sıkkınsa bir şeyin varsa de hele. Gurbettesin, misafirimizsin. Bekarsın da. Akşam gel bize. Hanım güzel yemek yapar. Sohbet ederiz” dedi. “Benim oğlanlarla tanıştırırım. Komşular gelir. Güzel bir akşam geçiririz” dedi. Kabul ettim. Nedense öğretmenevine gitmek istemiyordum. Hayal’i görmek istemiyordum.

O akşam güzel bir akşam oldu. Sohbet bir Türkçe bir Kürtçe ilerledi. Oradan buradan memleketlerden konuştuk. Hayattan. İşlerden. Terörden. Onların küçük dünyaları vardı. Neşeliydiler. Güzelce kaynaştık. İyi geldi. Sarıldık her biriyle tek tek. Onlar da batıdan önyargıyla gelmiş bir öğretmenin evlerine konuk olup, onlardan biri gibi konuşması çok memnun etmiş olmalı ki. Yere göğe sığdıramadılar. Öğretmenevine kadar bıraktılar. Hemen kimseye görünmeden yatağa girdim ve sonrasını hatırlamıyorum bile. Yarın hafta sonu tatiliydi ya nasılsa uyuyabildiğim kadar uyuyabilecektim.

Bölüm : 29.10.2025 14:23 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...