9. Bölüm

ÖLDÜR, ÖLDÜR , ÖLDÜRRRRRR

Medine
dunyadanmarsa355

Kanım kaynıyor bedenimdeki karıncalanma acıdan yada başka bir şeyden değildi, Saf öldürme arzumdandı tüylerim diken dikendi karşımdaki kişinin kim olduğu artık önemsizdi aynı nerede olduğum gibi pençe gibi incecik boğazını kavradım sarışın aptalın, sıktım var güzümle sıktım gözleri genişledi parmaklarımın altında atan nabzı hızlandı, parmak uçlarında yükseldi elleri ellerimi itmek için bileklerime yapıştı. Etrafta yükselen uğultular panikle atılan çığlıklar anlamsız bir sinek vızıltısı gibi arka pilanda rahatsız edici bir şekilde dönüyordu.

Kedicik kan görmek istiyor. Kopuk bir baş, belki de oyulmuş iki çift göz ama bunların hepsi bu sarışına ait olmalı

Tırnakları bileğime saplanıyordu, aynı benim parmaklarımın altında kesilen moraran deriden akan kan gibi ve benim kanım kaynıyordu bu görüntüye zihnimin içindeki kedi miyavlamaları annem olacak kadının sesi o pislik soysuzun sesi hepsi tek bir ağızdan tek bir kelime haykırıyordu **“öldür…ÖLDÜR…ÖLDÜR YAŞAMAYI HAK ETMİYOR O DA İNSANLARIN HAYATLARIYLA ALAY EDEN O PİSLİKLERDEN… DURMA ÖLDÜR”**

**“NE DURUYORSUN ÖLDÜRELİMONU SAHİP ONLAR BENİ ÖLDÜRÜRKEN HİÇTE ÜZGÜN DEĞİLDİ SONUÇTA”**

**“SENİ SÜRTÜK SEN ÖLMEDİN DİYE HAYATIM MAHVOLDU… ÖLDÜR ONU”**

**“KÜÇÜK PİÇ ÖLDÜR ONU YAKSA SENİNLE OYUNLAR OYNARIM”**

omzuma dokunan zarif ince titreyen parmaklarla zihnimdeki tüm sesler kesildi kalbim deli gibi atıyordu, işte o anda az önceki tüm olayların zihnimin bir oyunu olduğunu fark etim sarışın sürtük karşımda alay eder gibi tiksinti ve görmeye alışık olduğum o korkmuş gözlerle bakıyordu. Hala olduğumuz gibi duruyorduk ne onun boynundaki damarlar benim tarafımdan yırtılmıştı nede bileklerimde tırnakları tarafından yapılmış çizikler vardı

Rahibe Elina…uzak dur o cadıdan lanetleniceksin

“ii-iymisin?.. lütfen bir şey söyle….Rahibe Jolie neden, neden bunu yaptın?” esmer rahibeyle göz göze geldiğimizde bir iki adım geriledi korkuyla. Sadece bir bakışım bile yetiyse bu kadar korkmasına o zaman nasıl görünüyordum ki dışardan

“Ben bir şey yapmadım suçu bana atma rahibe Elina. Bu lanet olası cadının bakışlarını görmüyor musun? bizi lanetliyor beli ki, bence derhal rahiplere bildirmeliyiz” esmer rahibenin korkusu titreyen ellerinden bille beliydi koluma hafif temas eden parmakları buz kesmişti sarışın sürtükse karşımda kollarını bağdaştırmış gözlerindeki korkuyu saklamak istercesine tek bir ifadeyle yüzüme odaklanmıştı *tiksinti*

“rahibe jolie… neden az önce durduk yere suyu üzerine fırlatın ki sence bu durumda bu kadar sinirlenmesi normal değil mi, lütfen cadı hanım affedin rahibe jolie’yi size yalvarıyorum” ona doğru panikle haykıran rahibeye göz deviren sürtüğe çarptı gözüm görmek bile kanımı kaynatıyordu ellerimi tutarak önümde dizlerinin üstüne hıçkıra hıçkıra çökmesini, sanki bir tanrıçaya dua eder gibi avuçlarının arasında kı ellerimi alnına yaslayıp yalvarmasını beklemiyordum “kesin şunu rahibe kendinizi bir cadı için böyle düşürmeyin… aşağlık bir soydan geldiğinizi bu denli beli etmeseydiniz keşke” tiksintiyle yüzünü buruşturarak başını iki yana salayıp yanımızdangeçmekte olan sürtüğe kaydı bakışlarım

“fazla cesursun Rahibe… haddinden fazla bu cesaret, kendi ağzınla bir cadı olduğumu söyledin peki dediğin gibi bir cadıysam başına neler gelebileceğinden korkmaz mısın?” klişenin taş duvarları arasında derin bir sessizlik oluştu, sözler söylendi, tehditler edildi, kozlar paylaşıldı. Sıra bedel ödemekteydi ellerimi usulca Rahibe Elina’ nın avuçlarından çektim Jolie denen sürtüğe doğru atığım her adım sesiz bir tehditi, içimdeki kedicik hala öldürmem için tezhaurat yapıyordu

Bileğimden yakalanıp durdurulmamla geriye sendeledim iki adım ,dizleri üstünde bileğimden tuttan rahibe göz yaşları içinde elimi alnına yaslamış yalvarıyordu “lütfen onun adına özür dilerim”

“KORKMAKMI HHAHAHAHHAAHA gülerim işte buna, sen kim oluyorsun da senden korkucakmışım, o ucube bakışlarından korkucağımı sanıyorsan yanılıyorsun lanet yaratık”

Gülümsedim içimdeki kedi peçele diye haykırsa da sakin sesiz bir tebessümle yetindim, göz bebeklerinin titrediğini görebiliyordum kalbinde yeşeren kokuyu hisediyordum işte bu korkan yüzü görmeyi seviyordum, usulca ona sırtımı dönüp yerde dizleri üstünde duran rahibenin ellerini tutup kalkması için hafifçe sıktım, ikiletmedi kalktı gözleri kızarmıştı

“rahibe jolie bence bu gün hadinizi çok aştınız rahip Cedric bunları duyarsa sizin için iyi olmaz” başı eğik, jolie denen sürtüğe göz ucuyla bakarak konuşan genç rahibe cesurdu ve bunu sevmiştim.

rahibenin sesi kesildiğinde Jolie’nin yüzündeki o sahte güven yerini ince bir titremeye bıraktı. Nemli taş duvarların arasından süzülen loş ışık göz bebeklerinde kırılırken, onun korkusunun kokusunu daha net duydum. Kalın, ağır bir koku… kanla karışık küf gibi. İçimdeki kedi kuyruğunu yere sertçe vurup tısladı.

**“Korkuyor…”**
Ses zihnimde fısıldadı, ama bu kez daha zayıftı. Sanki az önceki öfke seli dağılırken o da güç kaybediyordu.

Jolie çenesini kaldırdı, kendinden emin görünmeye çalışıyordu fakat boğazındaki damarların ritmi hızlanmıştı.
“Ben… hadimi aşmadım,” dedi, sesi ince bir tonda çatladı. Herşyerağmen aynı hadsiz uslubla konuşmaya devam eti “Sadece… hak ettiğini söyledim.”
Sözlerinin ardında yatan o tiksinti… o kibir… kanımı yeniden ısıttı.

Bir adım attım. Taş zeminde yankılandı.
Elina’nın nefesi kesildi. Jolie geriye çekilmek istedi ama arkasında duvar vardı. Kaçacak hiçbir yer yoktu.

İçimdeki kedicik sevindi.
**Yaklaştın… biraz daha… bir tırnak ucu kadar bile yaklaşsan sızlayacak sesi…**

Jolie dudaklarını araladı. “S–sakın… yaklaşma.”
Gözlerimde bir şey gördü. Ne olduğunu bilmiyordu ama onu titreten şey buydu. Bana değil, içimde kıpırdayan şeye bakıyordu. Tam o anda— Bir uğultu. Sanki kulaklarımın arkasında kuşlar kanat çırpımış gibi.
Kedicik bir anlığına hırladı, sesi bozuldu, yankısı kırık bir aynadan süzülen görüntü gibi çatlayıp dağıldı.

Derin bir sessizlik: Taşların sessizliği bile nefes alıyordu. Derin bir soluk çektim. İçimdeki karanlık geri çekilmişti ama izi hâlâ derimde soğuk bir katman gibi duruyordu. Bu sessizliği ilk bozan, ellerimi sıkı sıkı tutan Elina oldu. “lütfen…”
Elimi tutan parmakları hâlâ titriyordu.

“Lütfen, Rahibe Jolie adına tekrar özür dilerim. Lütfen daha fazla yaklaşmayın ona…” Sözleri bir ağıtın titrekliğindeydi. Ve nedense, bu beni sakinleştirdi.
Elimi ondan usulca çektim. Yavaşça doğruldu, gözlerini kaldırmaya cesaret edemedi.

Jolie ise o anı fırsat bilip nefesini sertçe verdi.gözleri deli gibi açmış heran etraftan her hangi bir objeyle beni öldürmek ister gibiydi aslında komik duruyordu
“Şovun bitti galiba.”parmağını kaldırdı rahibe Elina’ya doğru tehditle salladı “ Hepiniz kandınız. Bir cadının manipülasyonlarına düşüyorsunuz. Rahip Cedric duysa—”

Sözünü kesen şey bendim.
Bir adım daha attım. Aramızdaki hava sertçe gerildi. “Çok konuşuyorsun Jolie…” dedim sakin, neredeyse fısıltıya yakın bir tonla. “Seni lanetleyecek kadar sabrım yok. Ama…” Gözlerimle yüzüne eğildim, nefesi kesildi. “…korkmak sana yakışıyor.”

Bir anda omuzları düştü. Çenesindeki inat kırıldı. Gözbebekleri titredi. Bu. İçimdeki kedinin istediği tam olarak buydu. Onu öldürmek değil… korkusunu tatmak.

Elina’nın ince sesi yankılandı:
“Lütfen… artık yeter.”

Bunu duyunca geri çekildim. Kedicik öfkeyle tırnaklarını içime geçirdi ama artık kontrolü bende değildi. Birkaç adım geri yürüdüm, nefesim yavaşça düzeldi. Jolie ise duvar boyunca kayıp yere o oturdu. Gözlerinde hem öfke hem de kabullenmek zorunda kaldığı bir dehşet vardı.

“Bu…” dedi nefes nefese, “bitmedi.”

Gülümsedim. İçimdeki kedi hafifçe mırıldandı.
“haklısın…seni bilmem ama kesinlikle benim için yeni başladı,” her bir kelime, geleceğin zorluğunu tasvir eder gibiydi. Derin bir ağırlık yaratıyordu...

Jolie bir anda nefesini kesik kesik çekip duvardan destek alarak ayağa fırladı. Gözlerinde o tanıdık tiksinti hâlâ vardı ama artık korkuyla kirlenmişti. Eteğinin ucunu toparlayıp tek kelime etmeden, topuklarının taş zeminde çıkardığı yankıyla koridorun karanlıklarına doğru koşturdu.

Arkasında bıraktığı o tiz nefes… içimdeki kedinin hazzıyla karıştı. Kan konusu alamamış olmak içten içe onu zorlasa da eninde sonunda bununla yetinmişte kediciğim

Derin bir nefes aldım. Dizlerimin istemsizce titrediğini, omuzlarımdan aşağıya ağır bir uyuşukluğun indiğini o an fark ettim. Elina hemen yanıma geldi; küçük, utangaç bir dokunuşla koluma sarıldı.

“lütfen… giyinmelisiniz. Yaralarınız…” Sesi pamuk gibi, yumuşak ve korkuyla sarılıydı. Başımı ona çevirdim. Elina’nın yüzündeki telaşlı kızarıklık, endişesi… kedicik bile sustu o an. “Tamam,” dedim kısık bir sesle, “yardım et.”

……………………………………………

Elimi tuttu, sanki kırılacak bir şey taşıyormuş gibi dikkatle. içi yağ kokan mumların sıcaklığını taşıyordu. Orta çağda olduğuma ikna eden o buram buram mumlar aklımı bulandırıyordu

“Lütfen oturun.”

Sözünü dinledim samandan yapılma eski yapağa oturdum. O anda kanımdan renginin değiştiğini yeni fark etim ne kadar kan kaybetmişim böyle ve ginede yaşıyorum tuhaf hemde çok tuhaf. Ben düşüncelere dalmışken “vücudunuzu silmek istiyorsunuz biliyorum ama ben su getirene kadar dua merasimini kaçırabiliriz bu yüzden emiz bezle silmekle yetinicem” sesi titrek çıkıyordu, ama o kadar hoş bir tınısı vardı ki küfür etse **“ay ne güzel küfür etin”** derdim sanırım.

Kumaş omuzlarıma değdiğinde acı bir yanma hissettim. Yaralarım hâlâ tazeydi; Jolie’nin suyu fırlattığı yer kızarmıştı, bazı yerlerinden küçük kesikler sızlıyordu. Elina dizlerinin üzerine çöktü, yaralarımı temizlerken elleri titriyordu.

“Çok… derin,” dedi fısıltıyla. “acıyor olmalı…kızmazsanız bir şey sorabilir miyim?”

“Acı bana yabancı değil. Sorma dersem merakın geçer mi küçük hanım” güldüğümü görmek ona cesaret vermiş olmalı ki o da gülümsedi ama onun gülüşü buruktu

“o uçurumdan…nasıl düştün? Yani şey. Sen ciden… boş verin lütfen hadimi aştım” evet bu soruyu duymayı bekliyordum sanırım zamanı gelmişti zaten, elimi usulca kaldırıp saçlarına götürdüm “sorun değil… aslına bakarsan hatırlamıyorum dürüst olmak gerekirse anılarım yok arada kabuslarımda kulaklarımı tırmalayan sesler duyuyorum onları da anlayamadan uyanıyorum aralarından sadece Abigai Asena Arven ismini ve kedicik lakabını seçebiliyorum.” Acı bir gülüşle bakışlarımı kaçırdım “Bu pekte merakını gidermedi sanırım”

Elerini dizlerimde hisedince bakışlarımı ona çevirdim beklemediğim bir sahneyle karşılaştım. ağlıyordu “tanrının izniyle iyileşeceksiniz bayan Abigai inanıyorum ki iyileşeceksiniz”

“Asena”

“anlamadım” yaşlı ıslak gözlerini elinde tutuğu kanlı bezden yüzüme çevirdiğinde şaşkın şaşkın bakıyordu şapşal kız “Abigai ismini duymak rahatsız ediyor Asena de lütfen” gülümsedi, gülümsedim bu kızla anlaşacaktık belli ki

Başımı yana eğip kalemin içinde yankı yapan o boşluğu dinledim. İçimdeki kedicik hafifçe mırıldandı ama saldırgan değildi artık. Giyinmem bitince Elina ayağa kalktı, şalımı omuzlarıma dikkatlice yerleştirdi.

“Dua için… halk çoktan toplanmış olmalı. Geç kaldık.” Gözleriyle iznimi aradı, sanki yürüyüp yürüyemeyeceğimden emin değildi. “koluma girermisin,” dedim. Gözleri parladı. Başını hızlıca salladı.

Koridora çıktığımızda büyük çan odanın içinden yankılandı — dua saatinin başladığını haber veren o tok ses. Adımlarımızın ritmi bozuktu; ben yürüdükçe Elina koluma daha sıkı sarılıyordu. Her adımda göğsümdeki ağırlık dalga dalga büyüyor, içimdeki karanlık sessizce sızıyordu ama yüzüme yansımasına izin vermedim.

Dua odasının ağır ahşap kapısı aralanınca tütsü kokusu hemen yüzüme doldu. İçerisi insanlarla doluydu; fısıltılar, hareketler, mırıldanışlar… hepsi tek bir uğultuya karışmıştı. Bazı rahibeler dönüp bize baktılar. Bazılarının gözlerinde endişe, bazılarında belli belirsiz bir korku vardı.

Elina beni en arkadaki sıraya yönlendirdi.

“Buraya… oturabilirsiniz,” dedi. “Daha rahat… olur.”

“haklısın baksana heran duayı boşverip beni yakma merasimi yapmak ister gibiler gözlerine fazla batmasam daha iyi olur” kıkırtı dudaklarımdan firar ederken onun gözlerinde belirsiz bir ifade yakaladım…neydi,acımak mıydı bu acımasa daha iyi olur aslında

Oturduğumda ahşap bankın sertliği sırtımdan aşağı sızıyı artırdı. Nefesimi tutup yerleştim. Elina yanımda, ellerini kucağında kenetlemiş oturuyordu.

Kasaba halkı bana bakım fısıldaşıyordu çocuklar annelerinin eteklerine sokulup koku dolu gözlerle izliyordu bazıları garip sorular soruyordu ailelerine yetişkinlerse lanet dolu laflar fısıldıyordu güya *TANRI* nın evinde ne komik bir görüntü

sunağın önündeki loş ışıkta Rahip Cedric’in sesi yükseldi. Kalabalık hemen sustu. “Bugün,” dedi gür, derin ve sarsılmaz bir sesle, “İlahi Kitap’ın Yedinci Parşömeninden bahsedeceğiz.” Sesi taş duvarlara çarparak ağır bir yankı bıraktı. “Işığın dokunmadığı kalpte karanlık büyür, karanlık büyüdüğünde insan gölgesini bile tanımaz.”

 

Elina başını öne eğdi. Dua eden herkes gibi sessizce, saygıyla. Ben ise Cedric’in sözlerinin arasındaki sessizliğe kulak verdim. İçimdeki kedicik kıpırdandı.

**“Biliyor… sesinin altına saklanmış bir şey var… bizi izliyor…”** Gözlerimi Cedric’ten ayırmadım. Sanki o da bir an yüzünü kaldırdı ve beni gördü. Sanki…Biliyordu. Bu odadaki en günahkar ruhun bana ait olduğunu ama hala koruyup kolamakta ısrar ediyordu

Yüzüme yansıyan gülüşüm onun içinbir selamdı

“cok cesursun genç bayan…bir klişede bir rahibe kur yapmak güneş gibi kızıl buklelere inat hemde…cesaretine hayran kaldım” yanıma dakikalar önce oturan ve her mimiğimi izleyen yaşlı adam sonunda konuşma cüretinde bulunmuştu….

Başımı usulca ona çevirdim içtenlikle gülümsedim “sizin kadar cesur olamam tevecünüz… tanrının terk etiği bir savaş kahramnını tanrının evinde görmek… bence burdaki en cesur kişi sizsiniz bayım” dedim göz ucuyla kopuk bacğına bakıp gülerek önüme döndüm sunağın üstünde asılı olan isa heykeline çevirdim bakışlarımı

“haklısın genç hanım… ikimizden biri tanrı tarafından terk edildi diğeri tanrıyı terk eti…komik”

“Evet…komik.”

Bölüm : 05.12.2025 17:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...