6. Bölüm

KİBRİT - 4-

Duygu
duygusalbeybb

​​​

Bölüm şarkısı : Kerkük Zindanı / Kıraç

Ayy hoş geldiniz...

Çiçekler açtıracak çiftimizeee 🥂

Keyifli okumalar ❥☙

______

Dinlenme odasında ki sohbet bir süre sonra bitince kafamı geriye atıp koltuğa yaslandım. Emre ve Aslan da benim gibi sessizliğe gömülmüş dinleniyorlardı zannımca

Gözlerim kapalı olsa da zihnim bir türlü kapanmıyordu. Aslan Demiray ile olan benzerliğimiz beynimde bir kurt gibi, içimi kemirip duruyordu.

Bu kadar benzerlik olması normal karşılayıp muhatap olmak bile istemiyordum ama istenmeyen ot misali burnumun dibinde bitiyordu sürekli

Bir de görev emri gelmişti üstelik. Artık yeni görevlerde destek ekip olarak birlikte hareket edecektik.

Oftu poftu vallahi

Onun gözlerine her bakışımda yaşanmayan gençliğim, giden çocukluğum tokat gibi çarpıyordu suratıma. Yalvarıyorum Allahım, yalvarıyorum olmayan ailem bu yaşımdan sonra çıkıp gelmesin.

Ailesiz geldim, ailesiz gideyim...

Gözlerim kapalı dinlenirken odanın kapısı açılıp içeriye paldır küldür giren Bedo ve Burak sayesinde doğruldum. Burak elinde taşıdığı yemek tepsileri ile oturma grubuna doğru gelirken Bedo yanıma yaklaşıp resmen kucağıma oturacak derecede yapışmıştı yanıma.

"Lahmacun söyledim hadi gelin"

Burak bir yandan yiyor bir yandan davet ediyordu. Ama o kadar iştahım yoktu ki oturduğum koltuğa yapışmayı diliyordum.

"Bize de yer var mı?"

Emre muzip bir tavırla söylenince "Olmaz mı komutanım. Buyrun" diye karşılık vermişti Burak

Kırk dakika sonra toplantıya gireceğimiz için şuan yeterince beslenmemiz yararımıza olacaktı. Karşı tim ve toplanan arkadaşlarım güzelce karnını doyururken ben hala Bedo ile dip dibe oturuyordum

"Öteye mi gitsen?"

Elimle kış kışlarken yine de yapışıp duruyordu

"Hayır gitmem." dedi

"Bak yemek var orada. Nasıl dayanıyorsun yemeden, arkandan ağlar" diyerek yemeğe olan aşkını hatırlatmıştım ama bana mısın demiyordu

"Kızım biliyoruz herhalde yemeğin orada olduğunu. Zaten yememek için zor tutuyorum kendimi. Ama şuan konu başka."

Yönünü bana çevirip gözlerimin içine baktı

"Anlat bakalım. Benim bacımın neyi varmış?"

Derin bir nefes çektim içime. Görev öncesi bir şey düşünmek istemiyordum. O yüzden elimle dizine bir sille çakıp ayaklandım. "Şu lahmacunu bu sefer bensiz yerseniz -" diyerek masaya adımladım

Arkamdan oflayan Bedo kafama bir tane patlatıp" Konuşma da ye, göreve başlamak üzereyiz "dedi

Yemeğimizi yiyip toparladıktan sonra Albay postası odaya girip" Toplantı için bekleniyorsunuz "dedikten sonra çıkmıştı.

Hep birlikte, iki tim halinde odaya ilerlerken Mahir kolumdan tutup" Halini fark etmedik sanma. Toplantıdan sonra konuşacağız "diyip önümden çekildi.

Bu sırada cebimdeki telefonun çaldığını duyup ekrana baktım. Bilinmeyen numaradan gelen bir çağrıydı. Şuan önemli olan toplantıydı. O yüzden meşgule atıp odaya girdim.

Albayı selamlayıp yerimize oturduktan sonra toplantının detayları paylaşıldı

"Soysuz büyüyen yurtsuz gömülür. Bu ekranda gördüğünüz adam demeye bin şahit isteyen şahsiyete iyi bakın."

Projektöre yansıtılan fotoğrafta kırmızı bültenle aranan listenin elebaşı vardı. Pislik adeta yüzünden akıyordu. Aldığı canlar, kıydığı arkadaşlarımız... Hepsini düşündükçe içimde büyüyen nefreti durduramıyordum, durduramıyorduk...

" Fotoğraf da gördüğünüz kırmızı listenin ilk ismi. Kod adı Şeyh. Kadın taciri, çocuk kaçakçılığı, göçmen ticareti her türlü pisliği yasa dışı yollarla ülkeye sokma, yüksek derecede patlayıcılar yani kısacası ne ararsanız bu şeytanda mevcut ! "

Gözlerimi fotoğrafa kilitleyip nefretimi daha da harladım. Bugün ellerimle teslim edeceğim, ellerimle ateşini dökecektim.

"Ancak bu sefer göreviniz dağlar değil, merkez. Kendisi şuan içimizde herhangi bir evde konaklıyor. Evi henüz bulduk. O yüzden yer değiştirmesi imkansız. Ama olası bir duruma karşı elimizi çabuk tutmamız lazım. İki tim de görev için hazır bulunsun. Yarım saate çıkış yapmanız gerekiyor. Planlamanızı hızlıca hazırlayın. Gidin, alın ve gelin!"

Albay Kuraç Ali 'nin konuşması bitince ayaklandık, selam durduk.

" TİM, EKSİK GELME! "

​​​​​​" Emredersiniz komutanım! "

Silah odasına hızlıca geçip hem hazırlanıyor hem de planın üzerinden geçiyorduk. Yeni gelen tim ile ilk defa göreve çıkmanın tuhaf bir gerginliği olmakla beraber kendimi kanıtlama isteğim de vardı.

Dolabımı açıp saçlarım için örgü tokasını çıkarırken Gökalp'in sesini duyduk.

"Komutanım timin bir ismi var mı?"

Aslında bunu bende merak ediyordum. Hep yeni tim diyip duruyordum

"Var. Kurt Timi ​​​​​​"

Kurt Timi... Türk sembolü...

"Komutanım bizim de tim adımız Kurt."

Mahir'den gelen cevapla Aslan Üsteğmen yarım bir gülüşle "Gönüller birmiş demek ki aslanım" dedi

Bu sırada silah odasının kapısı açılmış, bende örgü yaptığım saçlarımı maskenin altına gizlemiştim. Dünden beri görmediğim Boz Komutan aklıma gelince yine içime bir ürperti düşmüştü.

Kapıdan gelen sesle naneyi yiyenler başkanı olarak bir kere daha şansıma bipledim. Boz komutan hazır halde odanın kapısında duruyordu.

" Kurt Timi ​​​​​​"

Sesi...Sesi, nasıl diyeyim gerçek bir kurtu andırıyordu. Derinden hırlayan bir sesti. Sesi çok güzeldi

Ne oluyordu yahu...

"Görevden yeni döndüm, umarım yetişebilmişimdir."

"Komutanım" diyerek yanına yaklaştı Burak. Elini alnına yaslayıp selam durduktan sonra "Hoş geldiniz. Hemen çıkmamız gerekiyor. Yolda detayları aktaralım efendim" dedi saygılı bir tavırla

Burak ve görev aşkı... Ölümüne kapışır

"Tim. Toplan"

Arkasına bizi aldıktan sonra önden çıkan Aslan Üsteğmen'e yetişip onunla bir şeyler konuştuktan sonra ejdere yerleştik.

"Şimdi iki tim de Kurt Timi adını aldı ya Albay Kuraç bizi çağırınca kurtlar mı diyecek?" dedi Gökalp saçma bir sessizlik içinde kulağıma

Tövbe çekip kafasını ittirdim elimle.

"Aynen abi."

"Sen böyle şeyleri gerçekten düşünüyor musun?"

"Sus artık Gök. Ağzın yırtılsın"

Aynı anda benden, Mahir ve Bedo'dan gelen cevaplar sonrası aracın içinde koca bir kahkaha koptu

"Gök, Şeyh'i alalım söz abi seninle baş başa ilgileneceğim" dedi Burak

Ellerini maskenin üzerinden suratına kapatıp şok ifadesi takınan Gökalp "Ayağımı ağzına sokarım senin. İffetimle mi oynuyorsun eşşeoğlusu!" kendini yırta yırta konuştu

"Yarabbi şükür. Sabırlar diliyorum kendime"

Bakışlarım Boz ve Aslan arasında gidip geliyordu. Tim birdenbire kalabalık grup haline geldiğinden gözüm korkuyordu. Hangisiyle muhatap olup olmayacağım konusunda net değildim çünkü bu savaşın yolcusuyduk hepimiz.

Her birimiz başkaydık. Ama bir yandan da aynıydık...

Boz bir yandan yönetecek, Aslan bir yandan yönetecekti. İki ayrı timdik, ama tek bir tim olacaktık yeri geldiğinde...

Görev yerine gelip arabayı terk etmeden önce planın üzerinden geçip Boz Üsteğmen ile istişarelere varılmıştı. Şeyh denilen pisliğin bulunduğu hücre evine girip sessizce alıp çıkacaktık. Arkada kalan ekip, belgeleri toparlayıp karargaha gelecekti.

Alana geldikten sonra sessiz bir sıralama eşliğinde yerimizi aldık. Boz Üsteğmen önde, Gökalp, Ben, Çınar, Mahir, Bedo ve Burak şeklinde ilerliyorduk.

"Komutanım!"

Kulaklıktan gelen sese herkes dikkat kesilince Boz'dan da cevap gecikmedi

"Gürkan!"

"Komutanım, acil bomba imha!" nefes alışveriş sesinden sonra "Evin arkasından giriş yapıyoruz. Kapıda bomba düzeneği var, hareket edemiyoruz" dedi

Kalbimin şiddetle çarpmasıyla elim hemen ceplerime gitti. Tim hazır komuta beklerken bir adım öne çıkıp "Komutanım" dedim

"Teğmen, burnun bile kanamasın. Daha tanışmadık, burnun bile kanamasın yoksa burayı yakarım"

Gözümü kırpıştırıp boş bakış atmayı bıraktım. "Emredersiniz komutanım" diyerek evin arka tarafına sessizce ilerledim. Timin içinde bulunduğu hal tam olarak Cafer bez getir ​​​​​​...

Evin arka duvarı tamamen tuğlalarla kaplı halde minik bombalar şeklinde döşenmişti. Dışarıdan bakan bu bomba düzeneğini göremezdi ama belli ki Kurt Timi erken fark etmişti.

Kısa bir süre düzeneğe bakıp elimi cebime attım. Bakıldığı zaman karışık, ama çözülmesi sadece iki dakikayı alan bir programdı. Bu berbat zekalı heriflerden de bu beklenirdi zaten.

Kablonun bağlantı noktasını bulup devre dışı bıraktığımda kapı usulca aralandı. Kulağıma gelen cızırtı sesinden sonra "Ulan helal sana be. Aferin kızım!" dedi yeni tanışmaya başladığım Emre

Ufak bir öksürük sesiyle "Emre Teğmen. Ağzımıza mukayyet olalım" diye uyarı yemişti Aslan Üsteğmenden.

Kafamı iki yana sallayıp "Basitti" diyerek yerime geçtim

Keyifli bir gülüşle beni karşılayan Boz Üsteğmen "Şaşırttın beni Teğmen" dedi

"Neden komutanım?" diye sordum

"Dışarıdan bakılınca anne ve babanın adını kullanıp buraya geldiğini düşünüyordum. Torpil ile gelen birinin bu kadar başarılı olacağını düşünmemiştim!"

Torpil mi!

Ben mi torpilliyim!

Üzerime devrilen binanın altında kalmıştım sanki. Aile konusu her açıldığında kanamaya devam edecektim. Ne kadar ailesiz geldim, ailesiz gideyim desem de bir kere de olsa anne demeyi istiyordu bir yanım. Allah kahretsin ki içimdeki çocuğu susturamıyordum.

"Boz komutan. Görevine odaklan"

Aslan Üsteğmen sert bir sesle uyarı yapınca Boz bir anlık gözlerini arkaya çevirdi ve tam o esnada benim gözlerimden bir tutam yaş süzüldü yıllar sonra.

Beni ailesiz olmakla, terbiye almadan büyümekle, annen baban nerede diyen kimseyle konuşmak istemiyordum. Canım yanıyordu ama can yakmak istemiyordum.

Bir mucize olsun Allahım. Bir mucize olsun ve bir yerlerde ben de bir kere olsun anne, baba demek nasıl bir hismiş bileyim...

"Komutanım benim aile-"

Konuşmama izin dahi vermeden "Demiray ailesinin kızı olduğunu neden söylemedin?" dediğinde patlayan silah sesiyle kaç kez vurulduğumu fark edemedim.

O an ailesiz büyüyen Dila, Mahpare olan ben... Yüzleşmem gereken gerçek ve bir yanda da vatanım...

Bu Dila ne yapsındı, bu Dila kendine ne zaman güneş olup da ışık saçacaktı ki...

________

Bölüm sonu...

Geç geldiğimiz için kusurumuza bakmayın lütfen. Biraz aksilikler oldu

Dila kuşumuz sürekli bu konudan vuruluyordu bende gerçekten vurayım dedim jahsjsk

Diğer bölüm ailemiz hikayemize dahil oluyor. Bakalım kimmiş bu Demiray Ailesi...

Herkese bol sevgiler. Boz'a hakaret etmeyin, Dila'nın kapısında yatıracağım onu jsjsjssk

Kıymetli yorumlarınızı bekliyorum 🥂

 

​​​​​​_________

Bölüm : 29.12.2024 00:52 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...