

Aaaa merhabaaa
Çiçekler açtıracak çiftimizeee
🥂🥂
🦋
__________
Demiray ailesinin kızı olduğunu neden söylemedin?"
Demiray Ailesi mi?
Görev sekteye uğrayacaktı, ciddi bir şekilde azar yiyecektik o yüzden hiçbir şey söylenmemiş gibi yapmaya çalışıyordum.
Çalışıyorum sadece çünkü yapabileceğim tek şey görevime odaklanmaktı. Tim arkadaşlarımın bakışlarını üzerimde hissetmedim, hepsi görevine odaklıydı ama biliyordum ki yürekleri benimleydi.
Hatta kulaklığımdan bir ses geldi tam o anda
"Güzel kızım. On dakika içinde iti alıp çıkacağız, dik dur! Dik dur, düşme ki yüzüne vurulan kimsesizliğin acısını başkasından çıkarayım"
Canım Bedo...
Ağabeyim olan, erkek kardeşim olan, yeri geldiğinde babalığını hissettiren Bedo... Çok yiyen ama bensiz yiyemeyen Bedo 'm
Aldığımız eğitimler boşuna değildi. Tam şuan ihtiyacım olan şey, duygularını görevine katmamaktı.
Çabucak toparlamaya çalışıyordum kendimi, sorduğu sorulara cevap bile vermek istemiyordum. Ki zaten kendisi de sanırım yanlış bir sorunun içinde yuvarlandığımızı anlamıştı.
Umuyorum...
Gözlerimi gözlerinden çekip kulaklığıma dokundum,
"Saat iki yönünde üç kişi yaklaşıyor, komutanım emriniz nedir? "
"Aferin lan sana. Aferin kızım"
Gazı açmaya devam eden Bedo'dan hemen sonra Aslan komutanın sesi duyuldu
Düşünme düşünme düşünme
"Anlaşıldı. İkişerli grup halinde ilerleyeceğiz. Biz evi sararken biri de Şeyh'in odasına girecek, evrakları alıp gelecek. Dila toparlan odaya sen giriyorsun!"
Yüksek ihtimalle küçük girişlerden dolayı heybetli arkadaşlarımın zorlanacağı kapılar olduğundan beni uygun görmüş diye düşündüm.
" Emredersiniz komutanım "
Zihnimi toplayıp aklımı darmadağın eden düşünceleri bir kenara attım. Atmaya çalıştım dahası...
İkiye ayrılan tim ilerlemeye devam ederken ben sessizce yerimden hareketlenip odanın penceresine yaklaştım.
Herhangi bir bombalama ihtimaline karşı hazırlıklıydık, ancak şuan için bomba düzeneği yoktu. Sessiz hareketlerle içeri süzüldüm. Leş gibi bir koku hakimdi içeriye. Yoğun kokudan başımın döndüğünü hissetsem de evin içinde ilerlemeye başladım.
"Dila içeride misin?"
Aslan Üsteğmen cevap beklerken, yan odadan hareketlenen birini hissedince yerime sinip sessiz kaldım.
Telefonla ya da biriyle konuşuyordu sanırım. Daha da yaklaşıp dinlemeye çalıştım
"Dila!"
Üzgünüm Üsteğmen, şuan cevap verebilecek durumda değil burası
"He bende gelecem bu akşam. Eyi eyi, dediklerimi ne ettiniz? Eskerler için gözel bir sürpriz hazırlamışak"
Yarım yamalak şiveli konuşması sebebiyle anladıklarımdan sonra elimi çabuk tutup çıkmam gerektiğine şartladım kendimi
"Dila eğer burnun bile kanasın, sana bunu çok fena ödetirim!"
"Aslan, germe ortalığı!"
"Tövbe Yarabbim, Boz sen konuşmak için değil nefes almak için bile ağzını açma şuan. Çok pis bilendim sana"
Şerefsiz burada oturup eylem planı yapıyordu. Bizimkiler hala neyin derdineydiler. Boz ve Aslan'ın konuşmasını umursamadan yerime geçip kulaklığa dokundum.
"Tim!"
"Dila, sen ne halt yiyorsun, ses de vermedin!"
Aslan Üsteğmenin panik dolu sesinden sonra biraz bocalasam da kendimi toparladım.
"Yakınım da duruyordu komutanım. Konuşma yapacak alanım yoktu üzgünüm. Hemen bu herifi alıp çıkmamız gerekiyor. Eylem için tuşa bastı bile. Müsaadeniz olursa sağ taraftan giriş uygun"
"Tim sağdan giriyoruz!"
Hareketlerime güvenip derhal uygulaması bir nebze de olsa hoşuma gitmişti ama şuan ciddi anlamda duygularımı kapı dışarı etmiştim.
His yok kızım unutma
Birkaç saniyenin ardından içeri süzülen time bakmasam da hissediyordum. Bu sırada konuşması biten pislik içeride horlamaya geçmişti sanırım.
Kapıya yaklaşıp kulağımı yasladım. Doğru tahmindi. Horul horul uyuyordu. Şimdi bende ona sonsuz bir uyku verecektim. Kapı koluna tekmeyi sertçe geçirip açtığımda silahı direkt hedefime yönelttim.
Eli yastığının altına gidince cıkladım.
"Hiç tavsiye etmem. Bok gibi bir gün geçiriyorum. Eğer o silaha elin değerse tüm stresimi sende atarım anladın mı!"
Korkuyla kafasını sallayıp ellerini başının üstünde birleştirdi. "Bana ne yapacaksın?" diye korkuyla sordu.
"Sen ne yapacaktın!"
Gözleri fal taşı gibi açılıp "Bak - bak benim heçbir suçum günahım yohtur. Bana yap derler yaparım. Nolarr bana bir şey etme" dedi canhıraş şekilde
Yalandan gülüp elimle ensesinden yakaladım. O kadar tutuyordum ki içimde her şeyi deli gücü gelmişti sanki bana. Eşek kadar adamı tek elimle almıştım yattığı yerden.
"Kalk. Sana bir daha kalk dersem" diyip silahı ağzına soktum "Bunu ağzına akıtırım" diyerek sürükledim.
Kulaklığıma dokunup "Paket hazır." dedikten sonra Emre ve Gürkan içeri girdiler. Elimden adamı alıp ilerlerken Emre bir bakış atıp "İçinden canavar çıktı kız senin" dedi
"Tövbe tövbe, oğlum yürü şimdi canavarın bir pençesi de sana gelir" diyerek Emre'yi payladı Gürkan
Gürkan'ı hala çözememiştim. Aslan Üsteğmen ile çok iyi anlaştığı belliydi. Hatta belki arkadaşı bile olabilirdi. Kapıyı dinlediğim zaman, aman şey kulak misafiri olduğum zaman konuştuğu kişi Gürkan'dı
Birinden bahsediyorlardı. Annesinin rahatsız olduğunu, kardeşlerinin kaybolduğunu söylüyordu Gürkan'a
Çok üzülmüştüm o an. Hem Aslan'a hem kendime. İçimde bir yerlerde benim de ailem olduğunu, beni bulabilecek olduğunu düşünmüştüm ama sadece düşündüğüm ile kalmıştım.
Çöpe bırakılan birisini kim niye arasındı ki...
Aptal biri değildim evet, Demiray ailesi kim bilmiyordum ama Aslan Üsteğmenin onlardan biri olduğunu biliyordum. Acaba gerçekten ailemden biri olabilir miydi, neyimdi, ağabeyim, ikizim, kuzenim...
Aklım binbir soru içinde yüzüyordu.
Görev başarı ile tamamlanmıştı. Gerekli evrakları da toplayıp karargaha teslim olmuştuk. Albay bahçede karşılayıp araçlardan inişimizi gördükten sonra, gülümsedi babacan tavırla
"Üsteğmen Aslan Demiray, görev başarı ile tamamlanmıştır, zaiyat yoktur komutanım!"
"Asker, rahat!"
Kuraç Ali Albay'ın komutu ile rahatta durup durumu arz ettik. Sağlıklı olduğumuzu gördükten sonra memnun olup "Adama naptınız, kelepçe bile takılmadan koşa koşa girdi sorgu odasına" dedi.
Tim birden bakışını bana çevirince kabak gibi kaldım. Naneyi yiyenler derneği başkanı olarak pis bir şekilde sırıtıp "Komutanım müsaadenizle lavaboya gidebilir miyim!" dedim
Koca bir kahkahayı patlatıp "Ah deli kız ah. Hadi toparlanın dinlenin. Yarın sabah raporu masamda istiyorum Aslan" diyip ayrıldı yanımızdan
Boz, Albayın arkasından hızlıca ilerleyip onunla gözden kayboldu. Zaten kaybolsundu, yüzünü görmek bile istemiyordum şuan
Koştur koştur içeri giderken birden kolumdan çekilmemle geri savruldum
"Yavaş lan!" dedi Aslan Üsteğmen
Bedo kolumu bırakmadan "Anlamadım" dedi
"Anlarsın" diyip sinirle içeri girdi
Bugün bir an önce bitsindi gerçekten. Yeterdi artık
"Dila, noldu gülüm iyi misin?" dedi umursamayarak
Kafamı iki yana salladım. "Bedo eve gitmek istiyorum artık. Şu gün bitsin yeter ki"
Kafasını onaylar anlamda salladı. "Tamam, tamam üzerimizi giyelim gideceğiz."
Anlaşıp dinlenme odasına girdik. Dolabımdan kıyafetlerimi alıp kısa bir sürede giyindim. Üniformamı bir poşete koyup yanıma aldım. Acayip bir koku sinmişti üzerine. O leş kokuyu unutamıyordum.
"Lahmacun söyledim Dila" dedi Mahir. Tebessüm edip tam reddedecek iken "Kes sesini, bana geliyorsunuz hepiniz." dedi çirkefce
"Biz beraber yaşamıyor muyuz zaten?" dedi Gökalp
"Dila karşı dairede ya oğlum. Harbiden sen niye ayrı yaşıyorsun, gelsene la yanımıza"
Mahir ve Gökalp'in atışmasına gülümseyerek bakarken içeri Boz girdi.
Kanı bozuk Boz
Göz göze gelmek istemediğim için montumu askıdan alıp giyindim. Hakkari soğuğu adamı beter ettiği için atkımı ve beremi takıp arkadaşlarıma döndüm.
"Hazırım. Çıka-" derken telefonum çaldı. Geçen günkü arama gibi yine bilinmeyen numara arıyordu. İçimdeki seslerden artık daral geldiği için aramayı yanıtladım
Bu esnada Boz da elinde kupasıyla gelip oturma grubuna yayılmıştı
"Efendim" dedim
"Dila Kılıç ile mi görüşüyorum?" dedi bir erkek sesi
Kaşlarımı çatıp "Evet, siz kimsiniz?" dedim
Her zamanki senaryo yine canlamıştı Bedo, Burak, Gökalp, Mahir ve Çınar yanıma adımlamış hoparlöre almamı istemişlerdi
Ama şuan Boz içerideydi, Aslan içerideydi olmazdı...
Hayır anlamında kaşlarımı kaldırdım ama dinlemedi. Daha önce de başıma geldiği için hepsi tedirgin oluyorlardı
Telefonu elimden çekmeden hoparlörü açtı. "Dila hanım ben Hakkari Özel Ada Hastanesi adına arıyorum" dedi
Burak'a ürkek bir bakış attım. Gözlerini yumup içini rahatlatmak isterken gözüm Aslan ve Boz'a çarptı. Kaşları çatık buraya bakıyorlardı
Umursamadım. "Evet dinliyorum" dedim
"26 yıl önce hastanemiz tarafından yapılan bir yanlış için çok üzgün olduğumuzu belirtmek amacıyla aradım. Doğduğunuz tarihi hatırlıyor musunuz?" dedi
"22 Ocak" dedim usulca
Gelecek olan felaketi hissediyordum...
"Dila hanım, o gün sizinle aynı gün bir ailemiz daha bebek sahibi oldu. Ama maalesef onların bebeği bir saat sonra vefat etti, prematüre olduğundan."
Elim ayağım boşalacak gibi hissediyordum. Telefonu Burak'a uzattım. Bedo'nun koluna tutundum.
Çınar elleriyle saçımı geriye atıyordu. Ne gerek vardı aileye... Ailem vardı zaten...
" Dila hanım, karışıklık olduğunu düşünüyoruz hatta neredeyse eminiz. Hastaneye gelmeniz gerekiyor. Burada aileniz olduğunu söyleyen kişiler var" demesin mi birde
Ailem olduğunu söyleyenler... Çöpe de bırakırken üşür dediniz mi?
Telefon kapanınca gitmek için hazırlanan ben değilmişim gibi üzerimi indirdim. İçimi kavuran bir sıcak vardı sanki karlı havada...
"Dila" dedi Boz Üsteğmen
Gözlerimi kaldırıp baktım. Pişmanlık yüzünden okunuyordu. Gözlerini sıkıca yumup burnunu çekti.
"Özür dilerim"
"Sen ne özründen bahsediyorsun?"
"Komutanım, bilip bilmeden söylenecek şey değildi o"
Çınar ve Burak'ın konuşma ile ortalık kızışmaya varmadan albay postası içeri girdi
"Komutanım" diyip selam verdikten sonra "Albayım timi sorgu odasında bekliyor. Dila teğmenim ve Boz üsteğmenimden sorguya girmesini istedi" dedikten sonra gitti
"Dila ben girerim. Eve git" dedi Burak
"Beni düşündüğünü biliyorum Burak. Ama hayır, ilk değil bu biliyorsun. Soruyu yaptıktan sonra güzel bir kahvaltı hazırla bana, söz mü" dedim gülümsemeye çalışıp
Beni kendine çekip sıkıca sarıldıktan sonra "Güçlü durmaktan yorulmadın mı be kızım. Rahat bıraksınlar artık seni" dedi kısık sesle
Derince oflayıp odadan çıkarken köşedeki Aslan'a değdi bakışlarım. Gözlerinde öyle büyük bir keder vardı ki bir an yanına gidip iyi misin diye sarılmayı düşünmedim değildi. Ama şuan iyi olamayacak olan bendim. Düşüncelerimi ikinci kez kapı dışarı bırakmam gerekiyordu. Öyle de yaptım
Dinlenme odasında ki olay hiç yaşanmamış sayıp sorgu odasına çıkarken mesaj sesiyle duraksadım.
Gönderen : Ada Hastanesi
Sayın Dila Kılıç yarın saat 14.10 'da hastanemiz de olmanız önemle rica olunur.
İşlem : DNA testi
__________
Merhabaaaa
5.bölümüz ile buluştuk
Kanı bozuk Boz' a kızmayın bilmiyordu bebeğim :'(
Çiftimiz için bırakalım 🥀
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |