

Herkese merhaba
Keyifli okumalar diliyorum
Ayrı kaldık ama bölüm çok minnoşşş
Kıymetli yorumlarını bekliyorum
☙☙☙☙
______
"Uzun yoldan sonra denizi görmek gibisin Dila "
Geri dönmek inan içten değil
Hani var ya tutamazsın kendini
Bir ümitle ya olursa dersin hep
Bile bile her şeyin bittiğini
Sonradan kor sonradan kor
Ayrılıklar an be an
Akıp gider akıp gider
Zaman sana aldırmadan
...
Mırıldanarak mutfakta oyalanıyordum. Geçen bir hafta boyunca hiç yaşanmamış saymak imkansız olsa da, yaşamamış gibi davranıyordum.
Telefonumu kapatmıştım. Bir haftadır izin kullanıyordum. Yıllardır bir an bile izin kullanmayan ben, komutana gidip izin istediğimde şaşkınlığını hala hatırlıyordum.
1 hafta önce karargah...
Albay postası geldiğimi görünce selam vererek kapıyı açtı.
Komutanım makamında oturuyordu. Tekmil vererek içeri girdim.
"Gel, Dila" dedi babacan tavrıyla
"Kuraç Baba" dedim sesimin titremesini engelleyemeden.
Ses tonumdan bir şeylerin bok yolunda yuvarlandığını anladığından, tedirginlik oluştu gözlerinde
"Dila, noldu güzel kızım? Geç otur şöyle" dedi eliyle masasının önündeki tekli koltukları gösterirken.
"Şu an resmiyeti kaldırdık değil mi?" diye sordum çocuk gibi burnumu çekerken
Kafasını sallayıp tebessüm etti hemen.
"Baba. Ben yani O karargaha geldiğinde aslında anlamıştım bazı şeyleri. Yani çok benziyorduk ve sanki içimdeki ses durmadan hadi diyordu. Bir adım at Dila..."
Ellerini masanın üstüne koyup birleştirdi.
"Aslan üsteğmenden bahsediyoruz" dedi kararlılıkla
Başımı salladım sıkıntı içinde. "Bahsetmez olaydık"
Güldü buna içtenlikle
"Kirli sepeti gibidir insanlar Dila. İçine atarlar, toplarlar pisliklerini sıkıştırırlar, görünmez sanarlar. Ama biliriz ki o sepet bir gün dolar taşar. Demirayları tanırım. Yakından tanırım hemde" dedi
Harika...
"Zaten Boz komutan sizin oğlunuzmuş. Onu da demediniz bana." Küskünce konuşmama gülümsedi hemen.
"Evlat ayrımı yapmam ben. Asker askerdir. Evlat kısmına gelecek olursak bizzat kendisi istemedi bilinmesini. Torpil olması düşüncesi canını sıkar çünkü" dedi içten bir şeklide
"Demirayları nereden tanıdığıma gelecek olursam, o kısım çok karışık kızım. Ama bir zamanların en güçlü askerlerinden biriydi Demir. Adı gibiydi. Yumruğu vurduğu zaman acısını biz bile hissederdik. Silah arkadaşımdı o benim. Sonra emekliye ayrılmak zorunda kaldı. Yoksa hala devam ederdi eminim. Ama daha fazlasını benden değil de bizzat ailenden duysan daha doğru olur. "dedi uzunca konuştuktan sonra
Ailenden...
" Aile deme baba. Belki beni istemezler bile. Her neyse. Müsaadeniz olursa izin kullanmak istiyorum Komutanım " dedim çabucak bir toparlanma eşliğinde
Önce bir ofladı.
" Git kızım. Süresiz olsun iznin. Toparlandığın an gel. Ama emin ol Demir sabırsızlıkla seni bekliyor. "
Bir süre daha uzak kalmak istiyordum ama karargahı da çok özlemiştim. Henüz evime gelen giden yoktu. Sanırsam Albay büyük bir ihtimalle uzak tutuyordu dinlenmem için.
Bu süre zarfında Bedo, Mahir, Çınar ve Gökalp her zaman yanımdaydı. Hiç yanıma gelmemelerinin sebebi huyumu biliyor olmalarıydı.
Ancak evler karşı karşıya olunca maalesef buluşmamak imkansız oluyordu. Yaklaşık iki saat önce karnımız aç diye evimi basmışlar, yetmezmiş gibi bir de bulaşıkları bana yıkatmışlardı
Şuan mutfakta düşüne düşüne canım, asla nefret etmediğim, boğmamak için zor durduğum arkadaşlarıma tatlı yapıyordum.
Zıkkımın kökünü yemezlerdi inşallah
Yapraksız Çınar, mutfaktan içeriye gümbür gümbür girdi.
"Ah aşkım aman aşkım sen ne dersen tamam aşkımmmm"
"Ayyy sus. Acılar içinde kalan biz olacağız suss!"
Ufak bir kahkaha attı hemen.
Muhallebisini hazırladığım magnolya tatlısı için kupları çıkarmaya başladı
Üst rafta duran aşırı şatafatlı bir kase gözüne çarptı. "Bu ne be? Böyle bir şey niye var?" dedi böğürerek gülerken
"Ben aldım çünküüğğğ" dedi mutfağın kapısına uçarak giren Bedo
Ellerini bir kaç defa birbirine çarpan Çınar "Hah bende diyorum bu vizyon düşeren şey kime ait olabilir."
Kafasını iki yana sallayıp cıkladı "Zevksiz maymun" dedi kınayarak
"Diloş şuna bir şey de. Bak resmen zevkli kişiliğimi ayaklar altına alıyor"
"Siz ikiniz de burayı terk etmezseniz asıl ben ayağımın altına alacağım. Yallah odaya. Tatlıları alıp geliyorum."
Tıpış tıpış mutfaktan çıkarken aslında yaptıkları tüm şebeklikler beni biraz olsun güldürmek içindi. Ciddi ciddi konuşmamıştık daha. Bilmiyordum ne diyeceğimi de zaten.
Tatlıları alıp koltuklara kurulduk. Televizyonda açık olan filmi kapattı Mahir. Bu artık konuş demek oluyordu sanırsam

"Boz Haznedar, Kuraç Albayın oğluymuş" dedim pat diye
Mahir elindeki tatlı kaşığını ağzına götürmek üzereyken durdu. Çınar ise "Ne yani bunun için mi günlerdir evdesin?" dedi şaşkınlıkla
Kafamı sallayıp gülümsedim. Gözümden bir damla yaşın düşmesine izin verdim
"Ankara, Sarrafoğlu Yetimhanesi'nde bana ailen yok, yolun kenarında bulduk dediler. Soyadın ne bilmiyoruz o yüzden uydurduk Kılıç dediler. Değiştirmedim, istediğim soyadı alabilirdim ama yapmadım. Unutmamak için yapmadım. Şimdi hislerim o kadar karmaşık ki kardeşim dediğim sizlerden bile uzak durduğum için beni affedin. Bir deli saçması gibi görünse de Aslan Üsteğmenin karargaha geldi ilk günü hatırlarsınız." dedim soluklanırken
Hepsi bir yandan başını onaylar anlamında salladı. Hatta Bedo öne atılıp" Evet, sana ne kadar çok benzediğini de söylemiştik "diyerek ortalığı yumuşatmak istercesine konuştu. Bu cümle her ne kadar onun yüzünde bir gülümseme oluştursa da benim kırgınlığımı katlar boyuttaydı.
Acı acı başımı salladım" Evet Bedo sorun tam da bu. O benzerlik o an bana o kadar ürkütücü gelmişti ki, zaten günlerdir içimi yakıp kavuran ateş bugün söndü sandım. Ancak daha da harlanmış bir hale geldi. Demiray ailesi geçen günlerde bana ulaştı" dediğimde hepsini bir şaşkınlık kapladı
" Nasıl yani seni nereden tanıyorlar ki? "dedi Mahir konuşmanın başından beri ilk defa yorumda bulunarak.
" Bir hafta öncesine kadar bunu ben de bilmiyordum ama bana Ada Hastanesi'nden mesaj geldiği günü hatırlarsınız, o an her ne kadar tahmin etmiş olsak da gerçekliği ile yüzleşmek hep gözümü korkuttu. Hastane bizden DNA testi istedi ve basit bir özürle bunun bir karışıklık olduğunu ve sadece özürlerini iletti. Yirmi beş yılım o kadar basit cümlelerle ağzından çıktı ki... Sevgisizliğimi, ailesizliğimi, gördüğüm çaresizliği kime nasıl anlatayım da içimi soğutayım diye çok düşündüm. Ama o an sadece sizlerin bildiği gerçeği Demiray ailesinin de öğrenmeye aç olduğunu hissettim"

"Benden şu an haber bekliyor olabilirler ya da beni unutmuş olabilirler. Yedi gündür telefonum kapalı, iletişimin kimseyle yok, merak ediyorlar mı bilmiyorum bile, sadece boş boş takılıyorum hiçbir işe yaramayacağını bildiğim halde" dedim hüzünle
Hepsi yanıma doluşup sımsıkı sardılar beni. Ben bu kolların arasında asla güçsüz hissetmezdim ki...
"Ağabey, abla ya da kardeş eksikliği hiç çekmedim. Baba eksikliği de düşünüyorum da, onu da çekmedim. Kuraç Albayın gölgesi bile yetti hep. Ama o, on sekiz yaşıma kadarki süreci affedemiyorum ben" dedim hıçkırarak ağlarken.
"Ağabey ve kardeşi anladım da burada ki abla inşallah ben olmuyorumdur"
Bedo'nun lafıyla birden pıskırarak gülmeye başladık
"Lan itoğlusu"
"He abla sensin. Şikayetin mi var lan!"
Çınar ve Mahir'in üstüne gitmesiyle bana sarıldı Bedo. "Ben Güneşime her şey olurum lan, hoşt" dedi haylaz haylaz
Sımsıkı sarıldım, sımsıkı sarıldık...
Tatlıları sonunda yiyip evlerine göndermiştim benimkileri. Bu hafta içinde Kurt timi için kesin karar çıkacaktı. İki tim içinde aynı isim bizce sıkıntı değildi ama timden ayrılanlar olacaktı. Tim ya birleşecek ya da başka bir isim düşünecekti.
İş çoktu ve ben burada ailevi sorunlar diyemediğim sorunlarla boğuşuyordum. Gerek var mıydı, Allah aşkına...
Ekip gittikten sonra ortalığı toplayıp cam kenarına yaklaştım. İç hesaplaşmamın artık son bulması gerekiyordu
Telefonumu cebimden çıkarıp açtım. Açar açmaz önce bir kendine gelmesi zaman almıştı. Ekrana birden o kadar çok bildirim geldi ki, hangisine dikkat çekeceğimi şaşırdım.
Bilmediğim bir numara birçok kez aramıştı. Aslan Üsteğmen de aramıştı. Ha bir de mesajım vardı
"Gözyaşı döktüğünü düşünmek bile aklımı kaçırmama yetiyor Güneş"
Ah Boz...
Ben ne hissedeceğimi biliyor muyum ki, sana bir cevap vereyim ...
Zilin sesiyle dikkatim dağıldı. Cam kenarından ayrılıp kapıya doğru yaklaştım. Dürbünden bakıp gelen kişiye saniyelik bir şok yaşarken zil bir daha çaldı.
Boz kapıdaydı...
Evet şu bizim Boz ayı kapıdaydı...
Heyecan neden yaptım ki ben şimdi? Ayrıca benim evimi nereden biliyordu ki.
Kapının yanında duran aynaya bir bakış attım. Allah kahretmesin ben böyle mi açacağım kapıyı şimdi.
Kıçı başı dağıtmıştım. Salya sümük görünüyordum. Gözlerim şişti...
Aç kızım, görsün korkup kaçar belki dedi içimden bir ses
Kapıyı açtım. Elinin biri zilin üstünde duruyordu. Sanırım tekrar çakmak üzereyken açmıştım kapıyı.
"Güneş" dedi derinden gelen sesiyle
O an, gerçekten tamamen iç güdüsel davranmıştım. Neden, nasıl yaptığımı bilmiyordum. Elimi uzattım, tuttu. İçeriye aldım onu seri hareketlerle
Bana Güneş demesine dayanamıyordum. Kimse ismimin anlamını bu kadar derinden söylememişti. Hep tanıdık bir his vardı onunlayken, bir o kadar da ürkütücü bir yabancılık...
"Boz" dedim kısık tonda
Dudaklarını dişiyle ezip "Şu ses tonuna kurban olurum" dedi sessizce
Kapıyı örtüp ona döndüm. Elim hala elindeydi. Sürükleyerek koltuklara götürdüm onu. Karşı karşıya oturduk. Ellerimi hala çekmedim.
Çekmek istemiyordum. Geçmişten gelen bir his gibiydi sanki bu an.
"Ben biraz daha ağlasam olur mu?" dedim salak salak
"Yapma ben kızım. Şu göğsümü açıp, içine seni sokasım geliyor zaten. Bir de şu halinle deşme gönlümü"
Utandım bir an. Omuz silktim hemen. "Ben çok üzüldüm biliyor musun?"
"Güneş"
Bu son noktaydı. Artık utanmak kavramını bir köşeye atmıştım. "Özür dilerim" dedim. "Niye ki" dedi salakça
Anlamasına izin vermeden atladım kollarına. Sımsıkı sarıldım. Öyle güzel bir koku yayılıyordu ki boynundan. Burnumu gömüp derince bir nefes aldım. O an kasıldı. Elini belime atıp sımsıkı sardı beni.
"Bu anı çok bekledim Güneş" dedi burnunu saçlarıma gömüp.
Boz hep bir gizem içindeydi bana göre. Kir yerlerde hayatımızın kesiştiğini hissediyordum ama değildi. Öyle olsa tanırdım ilk görüşümde.
Umursamadım. Derin derin kokladım. Burnumu sürtüp durdum. Sümüklerimi omzuna sildim. Hiçbirini umursamadı
Saçlarımı alnımdan çekti, elleriyle yanaklarımı avuçladı. "İnşallah beni gebertmezsin Güneş" dedi önce ağzının içinden.


Dudaklarını usulca dudaklarımı örttüğünde içimden önce beynini patlatmak geldi, sonra sakinleştim, sonra bir daha şok oldum. En son bu masum öpücüğün sillesini sonra atmaya söz verip ayak uydurdum.
Elleri beni saha sıkı sardı. Kulağıma usulca teşekkür etti... Ve ben o gece atlatamam dediğim her şeyin bir saniyede silindiğini anladım...
________
Canım Boz & Güzel Dila
Yeni bölüm umarım keyifli geçmiştir. Güzel yorumlarınızı eksik etmeyin. Bundan sonraki bölümler daha sık gelecek...
Bu arada Dila tabi ki Duygu patlaması ile karşılık verdi. Ve tabi kendine itiraf edemediği bazı gerçekler de var....
O yüzden öpücüğü sakın yanlış anlamayın, iyi bile oldu jsjkgşdş
Çiftimize bırakalım 🥂🥀🦋
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |