
"Acele edin!"
Kılıçarslan başlarda kıza sinirlenmese de biricik gemisinden ilk defa ayrı kalıyordu.Onun için karada bu kadar uzun süre kalmak esaret demekti.
Sinirle ayaklarını yere vurdu ve şapkasını sıktı.Komutan Barbaros çocuğun bu haline uzaktan bakarak güldü.Yanındaki Gündüz de Kılıçarslan'ın aklının uzun zaman sonra bu kadar durmasına gülüyordu.
Telaş yapmıyordu Barbaros.Çünkü zaten gemi ait olduğu yere geri dönerdi.Yanına almasını istedikleriyle beraber.Köstekli saatinin kapağını açıp saate baktı.
Gündüz,"Olması gerektiğinden daha rahatsınız Komutanım.Hatta sizi hayatımda ilk defa bu kadar rahat görüyorum."dedi.
Barbaros gülümsedi.Derince nefes aldı."Toprak her daim sakinleştirir Gündüz.Suya inananları bile sakinleştirir.Uzun zaman sonra bu kadar güçlü bir toprak muhafızının üzerimizde etkisi olması oldukça doğal."
Gündüz güldü."Kılıçarslan'ın üzerinde pek etkisi olmamış gibi."
Barbaros da güldü bu dediğine."Su muhafızı karşısına gelen sakinliği kabullenemiyor olabilir.Haklı o da hayatı boyunca hırçın dalgaları sakladı ruhuna."
"Siz de öyle yapmadınız mı Komutanım?Hayatınız boyunca hırçın dalgaları katmadınız mı kendi benliğinize?Nasıl bu kadar çabuk kabullenebiliyorsunuz?"
Barbaros buruk bir gülümseme sundu okyanusa,"Hırçın dalgalarım en sonunda bir kıyıya vurdu Gündüz.Ben bir toprak muhafızı ile dostluk ettim.Ve bu hayatımın dostluğuydu.Tıpkı sen ve Kılıçarslan gibi."
Gündüz severdi Komutanından akıl almayı,anılarını dinlemeyi.Kılıçarslan öyle değildi.Akıl alırdı ama kendi bildiğini okurdu.
Gündüz bu sefer sıkıntılı bir nefes verdi.
"Bazen endişeleniyorum.İyi bir dost olamamaktan korkuyorum.Sanki şans eseri buradaymışım ve yerime başka birisi gelmeliymiş gibi geliyor."
Barbaros biliyordu Gündüz'ün böyle hissettiğini.Çünkü o da emindi.Başrol olmak zordu fakat onu ayakta tutan yan karakter olmak daha zordu.
Kılıçarslan,Gündüz olmadan bir hiçti.Gündüz de Kılıçarslan olmadan bir hiçti.
Barbaros,dostça sıktı Gündüz'ün omuzunu.
Sessizce konuştular sanki.Barbaros oldu olası Kılıçarslan'ı kendine benzetirdi.
Bunun sebebi suydu elbette.Fakat Gündüz'ü kendi için çok daha önemli birilerine benzetirdi.Dostluk ettiği insanlara.
O yüzden Gündüz'ü eğitmekte zorlanırdı.Daha anlayışlı ve söz dinleyen biri olmasına rağmen.
Barbaros bu düşünceleri aklından sildi.
Emin olduğu bir şey vardı.O da toprağın sadık olduğuydu.Eninde sonunda geri dönecekti.
Mürettebatın iki gündür üzerinde uğraştığı gemi bitmek üzereydi.Hazır yapılmış bir gemiye binemezlerdi büyüyle korumaları gerekiyordu.
Bu yüzden Kılıçarslan,mürettebata hayatlarının en zor ve yorucu iki gününü yaşatmıştı.
Biraz daha ayakları toprağa değerse sinir krizi geçirecek gibiydi.
***********
Tomris
Adagan,iki günlük yolu yalnızca bir kaç saniye içerisinde geçmişti.
Ve ben bunu yeni fark ediyordum.Gücünden ötürü bunu başarmış olması o an için iyiydi fakat iki gündür geminin üzerinde olmak bana iyi gelmiyordu.
Üşüdüğüm için üzerime ne bulduysam geçirmiştim.Saçlarım sürekli rüzgardan ötürü dağılıyordu bu yüzden kazımak üzereydim.
Güntek bu günleri dinlenip balık yiyerek geçiriyordu.Gemiyi karıştırırken bulduğum ilaçlarla da günden güne toparlanıyordu.
Gemide yalnızca Güntek ve ben vardık.Bir de son anda peşimize takılan maymun.
O geceki sevimliliği asla yoktu.Sürekli hareket ediyordu.Garip bir şekilde oldukça mutlu görünüyordu.Benimle yemek yiyor sürekli susmadan sesler çıkarıyor ve yelkenlerde geziyordu.
Açık konuşmak gerekirse ona sinir olmuştum.Bu yüzden ona Terminus ismini verdim.Evet ona bir isim verdim çünkü benimle gelecekse bir isme ihtiyacı vardı.
Bugün kendimi biraz olsun geliştirip çorba yapmıştım.Geminin ortasına kurduğum kazan oldukça büyüktü.Bunun sebebi de diğerlerine yaklaşıyor olmamdı.
Okyanusta yön bulurken yıldızları kullanıyordum.
Bu yüzden son zamanlarda kaptanlar azalmıştı.Çünkü yıldızlar görünmüyordu.
Kendimi bir kez daha şanslı hissettim.
Çorbaya gelecek olursak da birazdan tadına bakacaktım.
Yemek yapma konusunda berbattım.Çorba da Okyanus annenin tarifiydi zaten.
Tutturmuş olmak için dua ettim.Çorbadan mürettebata yedirerek kendimi affettirecektim.
Aslında hayatımda hiç kendimi affettirmek için uğraşmamıştım.Ama yinede bunlar tekin adamlar değildi.Minnoş olmaları beni hiç alakadar etmiyordu.
Terminus, omuzuma atlamışken çorbadan bir kaşık aldım.Önce kendim içtim.
"Çok kötü değil.Hatta neredeyse Okyanus annenin yaptığına yakın."
Gülümsedim ve bir kaşık daha alıp Terminus'a uzattım."Nasıl olmuş?"diye sordum.
Her yemeği beğenmiyordu.Balık sevmiyordu mesela.Bu yüzden ambardaki meyveleri tüketiyordu.Ambar,ağzına kadar dolu olduğu için sıkıntı yaşamamıştık.
Terminus beğendiğini gösteren sesler çıkardı.Yani ben öyle yorumladım.
Derince nefes aldım."Sen bide Okyanus anneninkini göreceksin.Çok az malzemeyle harikalar oluşturabilir."
Buruk bir gülümseme aldı yüzümü.Daha sonrasında toparlanıp saçlarımı baştan sıkıca topladım.Dağınık duruyordum.
Sürekli kusmaktan dudaklarım çatlamıştı ve biraz kilo vermiştim.Ama ne yalan söyliyim aynanın karşısına geçtiğimde karşımda hala güzel,alımlı bir kadın duruyordu.
Kendi kendime gülerken göz devirdim.Bu günlerimi su elementi ile ilgilenerek geçirdim.En azından öğrenme kısmında.
Gemiyi karıştırırken alt katta bir kütüphane odası olduğunu gördüm.İçinde de okyanus ile alakalı uzun bir bölüm vardı.
Vaktimin çoğunu kütüphanede çalışarak geçirdiğim için kütüphane darmadağındı ve kağıtlarla doluydu.
Neredeyse her şeyi ezberlemiştim.En çok da karşıma çıkma durumlarından ötürü okyanus yaratıkları hakkında çalışmıştım.
Suyu bükebiliyordum ama yeterli değildi.
Ben bunları düşünürken karşıdan bir geminin buraya yaklaştığını fark ettim.
Direğe dayanmış geminin en önünde bana bakan biri vardı.
Kılıçarslan.
Sinirli olmasını beklerken iki elini önünde birleştirmiş bana bakıyordu.
Geminin ucuna gelip, bende direğe yaslandım ve kollarımı önümde birleştirdim.
Onların gemi yavaşça buraya gelirken aramızda az bir mesafe kalmıştı.
Tayfası hemen arkasında dizilmişti.Komutan Barbaros buraya gülerek bakıyordu.
Kılıçarslan,"Merhaba!"diye bağırdı.
"Merhaba beyefendi."dedim bende yüksek sesle.
"Ya bi geçiyorduk da geminiz çok güzelmiş rica etsek biz de binebilir miyiz?"
Yalandan saçımı arkaya attım,"Gerçekten güzel mi gemim,sağol ya."dedim.
Gemiler artık dip dibeydi. Kılıçarslan ile göz göze geldik.
"Nereye gittin sen?"diye sorduğunda direğe vurdum iki kez,"Bu bebekle turladık geldik biraz."dedim.
Gülümsedi."Ya öyle mi,nasıl geçti turunuz?"
Aynı gülümsemeyi sundum."Muhteşem geçti."
Bu sohbeti bölen arkadan yüksek sesle bağıran Gencay oldu."Kaptanım iki gündür uyumuyoruz şu konuşmayı bitirseniz de yataklarımıza mı geçsek!"
Kılıçarslan sinirle arkasına döndü,"Kaptanı kurban olsun.Sen bu gün güvertede uyu!"diye çıkıştı.
Kahkaha atarken Dündar gemiye bir tahta uzatıp köprü yaptı.Hepsi teker teker gemiye geldi ve güvertede toplandılar.Güntek yanımda dikilmeye başladı.
"Hoşgeldiniz beyler,nasıl geçti tatiliniz?"diye sordum.
İki günde zayıflamış gibi duruyorlardı.Çok bitkinlerdi.Saçları başları dağılmıştı.
Berkay sinirle soludu."İnanılmaz açım ve biraz daha bu gemide bu kızın sesini duyarsam şu kurdu yerim."
Ona doğru yürüyerek diklendim,"Kimin kurdunu yiyorsun bakalım?"
Çağrı,"Yeter bu kadar.Hepimiz çok yorgun ve açız.Bir an önce yemek yiyip uyuyalım."dedi.
Gencay,"Kim yemek yapacak şimdi?"diye söylenirken geriye çekilerek sahne selamı verdim.
"Hiç telaş yapmayın beyler.Size bildiğim tek yemeği yaptım.Çorba kaynattım."dedim.
Gencay sevinçle gülümseyip yanıma gelirken Kıvanç kolundan tuttu,"Bizi zehirlemeyeceğini nerden bilicez?"
Göz devirdim."Sence zehirlemek istesem geri döner miyim ablak herif."
Komutan Barbaros derince nefes aldı.Çorbanın kokusunu almış olacak ki gülümsedi.
Yavaş adımlarla yürüyerek kaseye çorbadan koydu ve bir kaşık aldı.Beğendiğini belirten bir yüz ifadesiyle baktı.
Mürettebat da o, bu hareketi yaptıktan sonra kıtlıktan çıkmış gibi çorbanın yanına ilerlediler.
Onlar arkaya gidince önümde, kollarını önünde birleştirmiş Gündüz ve Kılıçarslan kaldı.
Gülümseyerek başımı yana eğdim."Görüşmeyeli nasılsınız?"
Gündüz sinir bozukluğuyla güldü ve elini bana uzattı.Elini sıkarken söze girdi.
"Öncelikle sana teşekkür ediyorum Tomris.Çünkü iki gündür Kılıçarslan'ın dikkati ben hariç her şeyin özellikle de mürettebatın üzerinde.Bana bir kafa tatili yaşattın."
"Ne demek canım, her zaman."
Gündüz gülerek arkaya gitti.Kılıçarslan gözlerime bakarken bende onun gözlerine baktım.
"Seninle çok işimiz var Tomris."dedi nefes vererek.
Ciddileştim."Bunu esaretten,"Kılıçarslan bana cevap vermek için tam söze girecekken işaret parmağımla sus işareti yaptım,"Pardon ödünç alınmaktan çıkış bil.Artık özgür irademle bu gemide bulunuyorum."
Kaşlarını kaldırdı,"Toprak muhafızı kendi isteğiyle su üstünde yaşamayı kabul etti öyle mi?"
"Bir de,"diye başladığım sözümü kesti,"Bunları daha sonra konuşuruz.Şu an aşırı açım ve şu çorbanın tadını çok merak ediyorum."diyerek yanımdan ayrıldı.
Ona dönerken kafasını çevirdi,"Bu arada,beni çorbayla ikna edemezsin bunun bir intikamı olacak."dedi.
Göz devirdim.Hepsi güverteye çökmüş çorba kaşıklıyordu.Özellikle Komutan Barbaros çok memnun görünüyordu.Bu herifin Okyanus anne ile bağlantısını o kadar merak ediyordum ki çatlayacaktım.
Bende yanlarına çöküp bir kase aldım.Güntek dinlenmek için gitti.
Kılıçarslan çorbayı afiyetle içip ikinci için kasesini Gencay'a uzattı.bana dönüp,"Kafa tutmaktan başka yeteneklerinde varmış bak.Aslında ne kadar hanım bir kızsın."
Göz devirip yüzümü buruşturdum."Bu hanım kız gemini yakmadığı için şükret bence."dedim.
Bıkkın bir nefes verdi,"Sen hep böyle miydin acaba?Seni kim yetiştirdiyse artık nasıl sabretti kim bilir.”
Sinirle soludum.İkinci çorbasını eline aldı ve ağzına aldığı kaşıktan sonra Kılıçarslan'ın bir anda yüzü buruştu.Şaşkınlıkla bakarken neden iğrendiğini anlamaya çalışıyordum.
Kılıçarslan,"O ne be?"diye çıkışınca herkesin gözleri bana döndü."Ne,ne,mal mısın sen Kılıçarslan?"
Omzuma atlayan canlıyı hissettiğimde Kılıçarslan iyice geriledi."Maymun mu o?"derken iğreniyor gibiydi.
Önce durdum,daha sonra koca bir kahkaha attım.Hızla yakaladım ve Terminus koluma çıktı.
"Tanıştırmayı unuttum.Tatil yaptığım adadan sonra peşime takıldı ve bende ona isim verdim.Adı Terminus."
Kılıçarslan da ayaklandı,"Gemimde o tarz bir hayvan asla barınamaz.O bir toprak hayvanı."
Göz devirdim."Güntek de toprak hayvanı."
"Ama o büyülü bir hayvan."
Alınmış gibi yaptım ve Terminus'un başını okşadım,"Sen hayvanları büyülü veya değil diye ayırt mı ediyorsun?Çok alındı Terminus buna,"ona doğru uzattım,"Hadi öp de affetsin."
Kılıçarslan iyice geriledi."Uzak tut o şeyi benden.Maymunu nereden buldun?"
"Diyorum ya tatil yaptığım adada buldum.Ama abisi niye öyle diyorsun bak ne kadar tatlı?"
Mürettebat gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu.Kafamı onlara çevirip maymunu onlara uzattım.Gencay hariç hepsi geriledi.
"Beyler niye korkuyorsunuz, minicik şey."
Gencay hevesle yanıma geldi,"Bende sevebilir miyim?"diye sordu.Başımı olumlu anlamda salladım ve Gencay Terminus'u kucağına aldı.
Kılıçarslan,"Gencay,bırak oğlum şunu.Atın şu hayvanı okyanusa."dedi.
Gencay'ın hemen gözleri doldu.Elimi ağzıma götürerek şaşırmış gibi yaptım.Gencay,"Ama kaptanım şuna bakın.Bizimle kalsın ne olur?"
Kılıçarslan çok sinirli duruyordu."Gencay at oğlum şu hayvanı."
Gencay,maymunu arkasına doğru çekti."Kaptanım lütfen."dedi.
Kılıçarslan sakinleşmek adına derince nefes alıp verdi.
"Gencay,bırak çocuğum şu maymunu."
Gencay,"Kaptanım okyanusa atmayalım ne olur,çok şeker bir şey bakın."diyerek maymunu Kılıçarslan'a doğru uzattı.Terminus bu işi fırsat bilip Kılıçarslan'ın omzuna çıktı.
Kılıçarslan donakalırken gözleri kocaman açıldı.Donakalmış bir şekilde,"Omuzumda,toprak canlılarının en kötüsü var!"diye çıkıştı.
Yüzümü buruşturdum,"Sen tüm toprak canlılarına böyle mi davranıyorsun?"diye sordum.
Gündüz keyifle kahkaha attı,"Yok hepsine değil maymunları hiç sevmiyor sadece.Biz küçükken geminin ambarına saklanmış bir maymunla kilitli kaldı.Maymunla ne yaşadılarsa nefret ediyor."
Kılıçarslan'a küçümseyen gözlerle baktım,"Seninle mahsur kalan hayvana üzüldüm.Kim bilir ne yaşamıştır yavrucak."dedim.
Tayfa kendilerini tutamayıp gülerken Kılıçarslan onlara yalnızca göz bebeklerini çevirerek baktı.
"Gencay,al şunu omzumdan!"
Gencay gülerken,"Ay tamam kaptanım benim."diyerek maymunu Kılıçarslan’ın omzundan aldı.Bana uzattı hüzünlü gözlerle.Daha sonra durdu ve Kılıçarslan'ın yanına gidip bir anda sıkıca sarıldı.
"Kaptanım hep bir maymunum olsun istemişimdir ne olur, benim banyomda yaşayabilir,koca gemi sonuçta."dedi.
Bir anda attığım kahkahaya diğerlerininki de karıştı.
Kılıçarslan derince nefe saldı."Tamam lan tamam.Ama o şeyi yanımda görürsem hepiniz bir hafta yemek yiyemezsiniz."
Gencay sevinçe ellerini birbirine çarptı."Yaşasın!"dedi.
Elimi burnuma götürdüm."Üç adada da kırmızı listede olan asilerle dolu bir gemideyim fakat bir tanesi maymunum oldu diye el çırpıyor."
Gündüz gülmeye başladı,"Sinirlerim çok bozuldu."dedi.
Çağrı,"Ne demek üç adada da aranıyoruz.Var olmuş tüm adalarda aranıyoruz Tomriscim.Dinlenme adalarında bile."dedi.
"Sizinle daha fazla uğraşamam.Ben odama gidiyorum.Afiyet olsun."
Arkamı dönüp gidecekken Komutan Barbaros'un sesini duydum."Orda dur bakalım."dediğinde arkamı döndüm.
Şimdi ise Kılıçarslan eğleniyor gibiydi."Her yapılanın bir karşılığı vardır Tomris.Kızmıyor olmamız bir cezayı hak etmediğin anlamına gelmez."
Önce bir süre sessiz kalıp yüzlerine baktım.Ardından koca bir kahkaha attım."Ne cezası be kaç yaşında adamlarsınız ceza sistemi ile mi yürüyor bu gemi.Ne yapıyorsunuz,vaktinde kalkmayan güverteyi falan mı yalıyor?"gülmeye devam ederken gülenin sadece ben olduğumu ve hepsinin bana sessizce baktığını fark ettim.
Gencay,"Yalamaya kadar harfi harfine doğruydu aslında."dedi.
Gözlerim büyürken bu sefer mürettebat gülüyordu ve ben donakalmıştım.Komutan Barbaros boğazını temizledi,"Senin cezan güverte temizlemek olmaz zaten.Mürettebat odalarına geçtiğinde sende kütüphanede ol."dedi.
Sessiz kalarak odama geçtim.
Üzerime kat kat giydiğim kıyafetleri değiştirip kendime çeki düzen verme vakti gelmişti.
Kapım tıklatıldı ve tahmin ettiğim ismi söyledim,"Girebilirsin Gündüz."dedim.
Gündüz kapıyı açtığında bıkkın bir yüz ifadesi vardı."Evet yine ben.Kılıçarslan bunları sana vermemi söyledi.Ne olursa olsun gemideki herkesin eli yüzü düzgün insanlar olmasına dikkat ettiğini ve inanılmaz temiz olduğunu da söylememi istedi."
Göz devirip elimi uzattım ve Gündüz elindeki hurcu bana uzattı.
Odadan çıktığında kapıyı kapatıp hurcu yatağa koydum.
İçinde son zamanlarda ihtiyacım olan her şey vardı.İç çamaşırları,kalın çoraplar,kalın birkaç kazak.Kalın polar tayt ve eşofmanlar.Uzun bir kaban.Son olarak da uzun siyah botlar.
Evet bunlara gerçekten ihtiyacım vardı.Lavaboya girip hızlı bir duş aldım.Çıkıp üzerime polar bir tayt ve siyah uzun bir kazak giydim.
Kalın çorapları ayağıma geçirdim ve uzun zaman sonra temiz hissetmek çok iyi geldi.Botları da giyinip saçlarımı sıkı bir at kuyruğu, ardından topuz yaptım.
Bir süre Güntek'in yanında oyalandıktan sonra güverteden gelen sesler kesilmişti.Odadan çıkıp kütüphaneye inmek için merdivenlere geçtim.
Umarım kütüphanenin dağınıklığı onlar için sorun oluşturmazdı.
Kütüphaneye geldiğimde ise sinirle bakan Kılıçarslan için sorun oluşturduğunu fark ettim.
Gündüz,Kılıçarslan ve Komutan Barbaros.
Muhteşem kurul.
Kılıçarslan masanın üzerindeki kağıtlara bakarken,"Buranın hali ne?"diye sordu.
Masalardan birine oturdum."Ne yapsaydım,korsanlar gibi cahil mi kalsaydım?"
"Korsanlar cahil veya pis değildir Tomris."dedi.
"Bu algıyı yıkmak için çaba sarf etmen gerekir."dedim.
Komutan barbaros yukarıdakinin aksien daha ciddiydi,"Yeter,bırakın didişmeyi."dedi.
Gülümserken yüzünü bana çevirdi,"Ama elbette korsanlar pis ve cahil değildir sevgili Tomris.Bu algıyı yıksan iyi edersin."
Kılıçarslan keyifle güldü.
"Tamam neden şu anda burada olduğumuzu söyleyin."dedim.
Komutan Barbaros,"Esas sen bize neden gemide olduğunu ve kararını değiştirenin ne olduğunu söylemelisin.Evet dinliyoruz."dedi.
Boğazımı temizleyip ciddileştim.Ve konuşmaya başladım.
"Gemiyi kaçırırken,"Kılıçarslan'ın gözleri büyürken lafımı düzelttim,"Ödünç alırken,tutsak olan kahin."dediğimde Gündüz,"Yerinde yoktu."diyerek diğerlerini bilgilendirdi.
Başımı olumlu anlamda salladım."Gemiyi kaçırırken güvertedeydi.Nasıl çıktığını sordum ve o da,"bu sefer sözlerimi Kılıçarslan kesti.
"İstediği zaman çıkabilirdi.Orada kendi isteğiyle duruyordu."dedi.
Komutan Barbaros sinirli bir nefes alırken ikisine baktı,"Bir susun da kız anlatsın."dedi otoriter bir sesle.İkisi de küçük çocuklar gibi susup kaldı.
Ve bende devam ettim.
"Hakkımda bir şeyler söylemeye başladı ve bende boğazına hançeri dayadım.Geminin yanına doğru ittirdim,"ve Kılıçarslan yine sözümü kesti.
"Kahinler su yılanına dönüşür.Elinden kaçtı."dedi.
Ve Komutan Barbaros daha büyük bir sinirle,”Kılıç,ben sana az önce ne dedim?."dedi.
Kılıçarslan suç işlemiş çocuk gibi,"Ama Komutanım,"diye başladı söze ama Komutan Barbaros'un sinirli gözlerini görünce sustu.Komutan bana dönüp,"Devam et sen kızım."dedi.
Onu dinleyip devam ettim.
"Yılana dönüşmeden önce bana bir şeyler söyledi."
Kütüphanedeki kağıtlarımın arasından bir parşömen çıkardım ve yazdıklarımı okudum.
"Gemiden erken ayrılıyorsun fakat yolun tekrar buraya düşecek,gemiye geri dönmesen bile bir yola çıkacaksın.Gemiye dönmezsen yol karanlık mağaralara çıkacak.Yolu ise yalnızca sen belirleyeceksin,yalnızca sana seçme hakkı verilecek,sevmediğin okyanus sana yeni kapılar açacak.Fakat bu kapıların üçü yanlış yola çıkıyor.Yalnızca biri doğru yola çıkıyor ve doğru yolda yanlış kapının içerisinde."
Gündüz,"Hepsi bu mu?"diye sorduğunda başımı olumsuz anlamda salladım.
"Alderomin'in karşısında basit toprağa bağlı bir kız ve okyanusun gücüne inanmış bir erkek çaresiz kalacak.Senin sonunu okyanus getirecek,Kaptanın ise toprak."
Kehanetin son cümlesini de söyledikten sonra hepsinin yüzünde düşünceli bir ifade oluştu.
"Aslında bu tarz bir kahinin sözlerine inanmam.Ama Adagan'ın adasına gittiğimde,"Kılıçarslan hızla sözümü kesti,"Adagan da ne?"
Komutan hızla ona cevap verdi.
"Yalnızca toprak muhafızlarının zor durumlarında ya da ihtiyaçları olduğunda gelir.Toprağın,ateşin hilesiyle diğer elementler tarafından hor görüldüğü bir efsanede var olduğu söylenir.Derler ki,elementlerin özü toprak kendine yapılan bu hileyi görmezden gelmez ve sığındığı dağ,balina büyüklüğünde bir kuşa dönüşür.Hiçbir toprak muhafızının gücü küçümsenmesin diye."
Ardından ekledi."Toprak elementini yok saymasaydın bilirdin Kılıç."dedi.
Kılıçarslan küstah bir tavırla masaya oturdu."Kim,niye herkesin ayaklarının altında olan bir elementi önemsesin?"
Ona ters bir bakış attım,"Toprak olmasaydı diğer elementler var olmazdı biliyorsun değil mi?"
Başını olumlu anlamda salladı,"Ama toprak tek başına en güçlüsü değil."
"Ama tek başına hepsinin özü."dedim.
"Ama su tek başına hepsinin en güçlüsü."dedi.
"Bazen yalnızca gösteriden ibaret olan bir element en güçlüsü olamaz."dedim.
Gündüz,sıkılmış gibiydi."On dakikada bir laf yarışında tutuluyorsunuz ve asla bitmiyor."dedi.
Kısa süren sessizliğin ardından bir kaç gündür aklıma takılan meseleyi ortaya döktüm.
"Kılıçarslan bana kehanetimi okuduğundan ve onun elinizde olduğundan bahsetti.Bana bunun nasıl mümkün olduğunu anlatın.Çünkü Alderomin'in eline geçmemesi için saklandı.Ve herhangi birinin eline geçmesi çok tehlikeli."
Komutan önce Kılıçarslan'a ciddi misin der gibi bir bakış attı.Daha sonra söze girdi.
"Öncelikle sevgili Tomris,madem bizimle bir yola çıkacaksın şu hırçın cümlelerini ve güvensizliğini bir kenara bırak.İlk olarak,Kılıçarslan kehanetini falan okumadı.Yalnızca ona bahsettiğim kadar biliyor."
Kılıçarslan mızmız bir çocuk gibi,"Ama Komutanım,okudu diyecektiniz."dedi.Dalga geçiyordu.Onu okuduğuna inanmış olmanın bana vereceği rahatsızlıktan haberdardı.
Komutan,"İkinci olarak,kehanetin elimizde falan değil.Kimsenin kehanetini gemide taşıyıp geminin gücünü zedelemek gibi bir aptallık yapmıyoruz."
"O halde bana ait kehanetle ne gibi bir ilginiz var?"
Komutan derince nefes aldı."Bu uzun bir hikaye Tomris.Henüz anlatabileceğim bir hikaye değil."
"O halde bana güvenden bahsetmeyin!"dedim sinirle.
Komutan,"Hala güvenden bahsedebilirim çünkü seninle sana ait kehaneti bulmaya gidiyoruz."dedi.
Kaşlarım şaşkınlıkla havalandı.Komutan ise devam etmeden önce su elementinin olduğu raftan büyük bir parşömen kağıt çıkardı ve masaya koydu.Hepimiz masanın önünde toplandık.
Parşomeni açtığında bunun bir harita olduğunu gördüm.
"İlk işimiz Alaye'ye gitmek olacak,"gözlerini bana çevirdi,"Alaye bir su muhafızı şehridir.Okyanusun altında bulunuyor.Kuzeyde bir mağaradan giriş yapılıyor.Girişi Susulu'lar koruyor.Eğer,onların testinden geçebilirsen şehre girebiliyorsun."
Susulu,namı değer deniz kızları.Nefret ettiğim canlılardı.Bir kaç yerde birkaç kraliçeleri olurdu.Dehşet verici şekilde güzel olurları fakat bu çok tehlikeli bir güzellikti.
Öylesine güzellerdi ki insanların arasına girdiklerinde adeta bir elmas gibi parlarlardı.
Yumurtlayarak çoğalırlardı,tıpkı balıklar gibi.Susulular'ın korsan efsaneleri de oldukça meşhurdu.O yüzden mağaralarında bir sürü batık vardı.
Efsaneye göre Susulular korsanlar sebebiyle insanlarla tanışmışlardı.Ve gördükleri ilk insanlar erkekler olmuştu.Başlarda iyi niyetli olan Susulular erkekleri sevmişlerdi.Onlara,güzelliklerini ve mücevherlerini vermekten çekinmemişlerdi.Fakat yapıları gereği erkekler Susulular gibi kibar ve saf güzellikten oluşan canlıları kırdılar.
Susulular ise onlara karanlık yüzlerini gösterdi.Güzelliklerini göstererek kandırdılar.Benliklerini aldılar.
Susulular erkeklerden nefret ederken kadınlara bakış açıları da farklı değildi.Erkeklerle beraber yaşadıkları ve üredikleri için kadınlara da oldukça karşılardı.Özellikle güzel kadınlardan nefret ederlerdi.
Hepsi suyun kibrini taşıyordu.
Komutan,"İlk işimiz o şehre girmek.Fakat şehrin içine bir toprak muhafızıyla,elimizi kolumuzu sallayarak giremeyiz."dedi.Gözler üzerime döndü.
"Ne yapayım yani?"diye sordum.
Gündüz,"Şükürler olsun,yıllardır çektiğimi biri daha çekecek."dedi.
Kılıçarslan büyük bir keyifle,"Seni kısa bir süreliğine Susulu yapıcaz."dedi.
"Asla,o aptal,kibirli su canlılarına dönüşmeyeceğim.Hepiniz hayal görüyorsunuz!"diye çıkıştım.
Kılıçarslan,"Dönüşemezsin de zaten su elementin çok zayıf."dedi.
Komutan,"İşte bu yüzden siz ikiniz aşağıdaki boş odaya giriyorsunuz ve durumun aciliyeti sebebiyle işe su elementi ile başlıyorsunuz.Bu sefer geminin büyük bir sarsıntıyla alabora olmasını istemediğimiz için de girerken yemin etmeyi unutmuyorsunuz.Tomris,işlerin hızlı yürümesi için Kılıçarslan'ın seni dönüştürmesine izin ver."dedi ve odanın çıkışına ilerledi.Gündüz de arkasından çıktı.
Komutan giderken geri döndü ve seslendi,"Bu arada Kılıçarslan,sonrasında bunun aynısını toprak için de yapıcaz.Bu yüzden alışsanız iyi edersiniz birinci kademeler."
Kılıçarslan hızla kapıdan çıkarken onu takip ettim.Aşağı kata indi ve bir kapının önüne geldi.Başını bana çevirip,"Elini ver."dedi.
Şaşkınca bakarken göz devirdi,"Yemin için."
Elimi uzatıp elimi tutmasına izin verdim.Onun eli üstte benim elim alttaydı gözlerini kapattı,"Kayıp zamana yemin olsun ki,"gözlerimin içine bakınca söylediklerini tekrar ettim.
"Kayıp zamana yemin olsun ki,"dedim ve o da devam etti.
"Bu odaya girdiğim süre boyunca güçlerime hakim olacağım ve yalnızca gerektiği kadarını kullanacağım.Hiç bir mala ve canlıya zarar vermeyeceğim."
Söylediklerini söyleyince ellerimizden havaya küçük toz parçaları aktı.Birbirine kenetli ellerimiz ve gözlerimiz ayrılınca da aynı anda,"Yemin ederim."dedik.
Bu kısa an bittiğinde Kılıçarslan keyifle kapıyı açtı.İçerisi ger.ekten de bomboştu.Kılıçarslan kollarını iki yana açtı,"Hazır mısın?"diye sorduğunda sessiz kaldım.
Duvar tarafına gitti ve iki elini de duvara yasladı.Ardından bir kaç cümle fısıldadı ve duvarlar yok oldu.
Suyla baş başa kaldık.İçeriye su dolmaya başladığında ona sinirle baktım.
"Ne halt yiyorsun sen?"
"Sessiz ol Tomris.Birazdan balıklar buraya gelecek işte o zaman her şey çok daha görülesi olacak."dedi.
Ben şaşkınca bakarken su,ayak bileklerimin biraz yukarısına birikmişti ve artık içeride bir kaç renk balık vardı.Kılıçarslan memnuniyetle gülümseyip gözlerini kapattı ve açtığında duvarlar tekrar oluşmuştu.
"Ayaklarımızın okyanusa değmesi gerekiyordu Tomris."dedi.
"Haber verebilirdin mesela"
"Öyle hiç eğlenceli olmuyor."
Ayaklarımızın altındaki suyu düz bir hale getirdi ve içerisindeki balıkları daha net görmemi sağladı.
Önce başını dikip yanıma geldi."Öncelikle şu asi atışmaları bir kenara bırakalım.Su,hafife alınabilecek bir güç değildir.Odak ister."dedi.
Göz devirmemek için kendimi zor tuttum.Fakat su elementim bu kadar güçsüzken karşımda bir okyanus muhafızının olması inanılmaz işime yarayacaktı.
Suyun içerisine, küçük,tahtadan, iki adet sandalye oluşturdu ve karşılıklı şekilde koydu.
Elini sandalyeye oturmam için uzattı.Oturur oturmaz da karşıma geçti.
Az öncekine kıyasla oldukça ciddi ve istekli duruyordu.Ayaklarının suya değdiği her dakika ona büyük çarpıntılar yaşatıyordu sanki.
"Gözlerimin içine bak Toprak Muhafızı."dediğinde ayaklarımın altındaki suyu incelemeyi bırakıp lacivert gözlerine baktım.
"Suya duyduğum sonsuz saygı ve bağlılıkla,"diye başladı söze.Gözlerime baktığında tekrar etmem gerektiğini anladım.
"Suya duyduğum sonsuz saygı ve bağlılıkla,"dedim.
"Anıların içerisinden geçen her bir zerresinin karşısında eğiliyor ve onun gücünü kullanmak istiyorum."
Aynısını tekrar ettiğimde tatmin olmuş bir ifadeyle gülümsedi.
"Suda cisimlenmek diğerlerine kıyasla daha zordur Tomris,"diyerek ayaklandı ve karşıma geçti,"Eğer solungaçlarının var olduğunu düşünmezsen,"elleri boynuma gitti,"Nefes alamazsın."
Eli boynumda tüy gibi dolaştı ve gözlerini kapatıp açtı kısa bir an.Ardından geriledi ve kollarını iki yana açtı,"Suyu kullanan bir canlıya dönüşeceksen su her daim yanında olmalı.Ona,onu kabullendiğini göstermelisin."dedi.
Ayağımızın altındaki tüm sular çevremizde bir fanus oluşturdu ve biz arasında kaldık.Su,kendi içerisinde akmaya devam ediyordu.
Akıntının sesini işitince yüzümü buruşturdum.Kılıçarslan bunu fark etmiş olacak ki yanıma gelip çenemi hafifçe kaldırdı.
"Akıntıların kulağından içeri girmesine izin vermezsen çığlık sesleri gibi gelirler Tomris.Ama eğer izin verirsen,"gözlerimin içine baktı ve bir şeyler değişti sanki.O an,hayatımda ilk defa okyansuun sesinde bir şeyler hissettim.
Çok kısa bir andı ama sevdiğim bir şarkı gibiydi sanki.
Kılıçarslan gülümsedi,"Sana ulaşmasına izin verirsen bedenini sarar ve sana şarkı söyleyecektir."
O kısa an gülümsedim fakat hemen sona erdi.Ve suyun sesi yine çığık gibi gelmeye başladı.
Kılıçarslan gülerek başını iki yana salladı,"Hemen olmasını bekleyemezdik zaten."dedi.
Omuzlarım çökerken Kılıçarslan sandalyesini çekti,"Ayağa kalk ve suya uzan."dedi.
Ne kadar yapmak istemesem de ayaklandım.Kılıç,benim sandalyemi de alıp kenara çekti.Önce oturdum sığ suyun üzerine.Ardından yavaşça uzandım.Yalnızca yüzüm dışarıda kalmıştı.
"Kendini iyice bırak toprak muhafızı.Sonunda toprağın olmasına gerek yok seni gücüyle ayakta tutacaktır."dedi.
Gücü yalan geliyordu.Sığ su bile beni içine çekip yok edecek gibi geliyordu.Ama bir an için bu duyguları dizginledim.
"Bir kaç saniyeliğine bilincini kaybedeceksin.Güvenerek kaybet."
Dediği gibi oldu ve bilincimin benden gittiğini hissettim.Fakat bir şeyler oldu.Güvenimi engelledi.
Su sanki beni içine çekecekti ve koca bir karanlığın içerisine dalacaktım.Önümü göremeyecektim dalgalar beni alıp götürücekti.Öylesine korktumki salgıladığım adrenalin duygusu titrememe sebep oldu.
Kalkmaya çalışırken daha çok girdim suyun içine ve nefesim kesildi.
Birkaç saniye boğulduğumu hissettim.Ardından bir kol beni boğulduğum yerden çekti.Yüzüme gelen saçlarımı geri atarken gözlerimi araladım.
Ayaktaydım fakat bu sefer tüm bedenim suyun içerisindeydi.içeriye yoğun bir sesle su giriyordu.
"Tomris,beni duyuyor musun?"
Karşımdaki bulanık görüntü netleşti ve karşımda yine okyanus renginde mavilikler belirid.
"Ne oluyor?"dedim zorlukla.
"Şuan her ne yapıyorsan yapmayı kesmen lazım.İçeriye okyanus suyunu dolduruyorsun ve durduramıyorum."
Etrafıma baktım.Su giddikçe boyumuza yaklaşıyordu.Sıkıca tutundum Kılıçarslan'a,"Durdur şunu,su görmek istemiyorum!"
"Yapamam bunu sen yapıyorsun."diye çıkıştı.
Derince nefe alırken su boyumuzu aştı ve Kılıçarslan beni yukarıya doğru çıkardı.Neredeyse çeneme dolarken Kılıçarslan,"Bak,az önce seni harekete geçiren ve büyünün, bağımsız gitmesini sağlayan duygu ne ise durdur onu."
Su tamamen odayı doldurdu ve suyun altında kaldım.Suyun içi benim dünyam için fazla büyüktü.Kocaman bir yerdi burası.Kaybolmak için oldukça olası.Balıklar geçiyordu yanımdan.Biraz daha burada kalsaydım boğulacaktım.
Kılıçarslan omuzlarımdan tuttu ve beni dürttü.İstemsiz büyüyü harekete geçiren güçlü duygum güvensizlikti.Suya güvenmiyordum.
Aslında ben kimseye güvenmiyordum.Su sadece bunun yansımasıydı.
Kılıçarslan endişeli gözlerini üzerimden çekmezken nefesim daralıyordu.Ne kadar süre kaldığımızı bilmiyordum ama nefes alamıyordum artık.
Kılıçarslan'a bir şey olmuyordu.Su muhafızıydı asla su ona zarar vermeyecekti.
Tam o an gözlerimin karardığını hissettiğim an,bütün güç başka bir güç tarafından çekildi.
Ve suların hepsi dağılıp gitti.Öksürerek yere çöktüm.Oda yerli yerindeydi.Sular yoktu yalnızca ıslaklıkları vardı.
Yere eğilmiş öksürürken sırtımda bir el hissettim."Ne yaptın ona?"
Komutan Barbaros sinirle bağırıyordu.Kılıçarslan,"Abartmaya başladınız Komutan,ona hiç bir şey yapmadım.Kasıtlı olarak zarar vermem."
Komutan Barbaros sinirle solurken boğazıma kaçan tüm suyu çıkarmıştım.Saçlarımı geriyr attım.
Komutan,"Tomris,nasıl oldu bu,nasıl okyanusu kendine bu denli çektin?"
Cevap veremedim hala olayın etkisindeyim.Bedenim deli gibi titriyordu.
Komutan,"Çağrı,Gencay,Tomris'i güverteye çıkarın.Gündüz,sende havlu getir."dedi.
Her şey bir anda oldu.Gözlerimi kırpamazken biri beni kucağına aldı ve merdivenleri çıkmaya başladı.
Gözlerim geride kalana kaydı.Kılıçarslan'ın gözlerinde düşünceli bir ifade vardı.Aynı zamanda kuytularında endişe barındırıyordu.
Güneşi görmemle biraz daha kendime geldiğimi hissediyordum.Bir sandalyeye oturtuldum.Üzerime havlu bırakıldı ve ben sıkıca sarıldım.
Aşağıdan yüksek bir ses geliyordu.
Kılıçarslan ve Komutan kavga ediyor olmalılardı.
"Bunca yıldır yetiştirdiğine güvenmiyor musun?Bu kadar gözümün döndüğüne mi inanıyorsun gerçekten?"
"Konumuz güven değil Kılıçarslan.Ne kadar ileriye gidebilceğini kestiremiyordum ve son zamanlardaki tavırların da bunu gösteriyor.İşte bu yüzden soruyorum."
"Beni sen büyüttün.Ne yapacağımı kestiremiyor olabilirisn ama ne yapmayacağımı çok iyi biliyorsun."
Sesler artarken karşımdaki Çağrı,"Gündüz,bakman gerekebilir.Ben Tomris'e çorba getiririm."dedi.
Gündüz düşünceli bakışlarını bana çevirdi.Şüphe yoktu gözlerinde.Kılıçarslan'ın yapabileceğini düşünmüyor olmalıydı.Anlamlandırmaya çalışıyordu sadece.
Hızlı adımlarla aşağıya indi.Gencay'ın omzundaki Terminus kucağıma çekingen adımlarla geldi.Gülümsemeye çalıştım.Havluya sıkıca sarılmışken onu da kollarımın arasına aldım.Başını kaldırıp sevimli gözlerini bana dikti.
"Belki de sormamam gerekiyor ama çok merak ediyorum Tomris.Aşağıda ne oldu?"
Sessizce baktım Gencay'ın yüzüne."İnan bilmiyorum Gencay.Hayatımda ilk defa bu kadar bilinmezliğin içerisindeyim."dedim.
Sessiz kaldı.Kısa bir süre sonra Termimus'un başını okşarken Çağrı,elinde metal bir tepsi ve ahşap bir kase ile yanıma geldi.Bir parça ekmek ve su da vardı tepside.
Karşıma iki sandalye çekip oturdular.Güvertenin kenarındaydık.Tepsiyi kucağıma verdi.
Terminus ekmeğe uzanınca ikisi de güldü.Bir parça koparıp ona verdim ve küçük elleriyle yemeye başladı.
Çağrı,"Nasıl hissediyorsun?"diye sordu.
"Galiba iyiyim.Teşekkürler."dedim.
Güvertenin bir diğer ucundan Güntek koşarak yanıma geliyordu.Hepimiz oraya bakarken yarasının kanadığını fark ettim.
Endişeyle tepsiyi sandalyeye bıraktım.Ve yanına gittim.Yanına gider gitmez durdu ve nefeslendi.
Başını okşayıp sıkıca sarıldım,"Çağrı,git ve Gündüz'ü çağır yarası kanıyor!"diye bağırdım endişeyle.Çağrı ayaklanıp aşağıya inerken Kılıçarslan,Komutan ve Gündüz merdivenleri çıkıyordu.
Gündüz görür görmez endişeyle yanıma gelip bir dizinin üzerine çöktü.
"Sana söylemiştim,dikkatli olmalıydın.Üstüne üstlük hassas döneminde.Bir süre ikinizin de dinlenmesi gerekiyor."
"Zırvalamayı bırak da bir şeyler yap."
Güntek hırıltılı nefesler alırken yere çöktü ve daha rahat nefes almak için yattı.Yarası sanki gittikçe açıldı ve kan akışı hızlandı.
Üzerimdeki havluyu çıkarıp yaranın üzerine bastırdım.Sanki nefesi her zorlaştığında benimki de daralıyordu.
"Bir şey yap artık!"diye bağırırken boğazımın yandığını hissediyordum.Gözlerimin dolduğunu hissettim.Neden bir anda yarası açılmıştı?
Gözyaşlarımı gizledim.Çağrı,"Tomris,sakin ol biraz kenara çekil."dedi.
Başımı olumsuz anlamda salladım."Gündüz bir şeyler yap!"
Ellerim titriyordu ve kan olduklarını gördüm.Ellerimde tek dostumun kanı vardı.En büyük bağımın ve en büyük zaafımın kanı.
Güvendiğim tek canlının kanı.
Biri beni geriye çekti.Az önce yaşadıklarımdan ötürü zihnim duraklamaya çok müsaitti.Kılıçarslan'ın endişe ile Güntek'in yanına eğildiğini fark ettim.
"Gündüz,git ve odamaki dolaptan küçük şişedeki Meliorem’i getir!"
Kılıçarslan ellerini yaranın üzerine bastırdı.Güntek acıyla inledi.Elimi ağzıma götürüp tutmaya çalıştığım göz yaşlarını akıttım.Yanına gitmek için yeltendiğimde biri beni tuttu.
Başımı çevirdiğimde Kıvanç bana bakıyordu."Bırak beni!"
Sinirle,"Biraz daha yanında durursan aranızdaki bağdan ötürü canın yanmaya başlayacak Tomris.Bırak,Kaptan halletsin."
Hiç bir şey yapamıyordum.Gündüz koşarak elinde küçük bir şişe ile geldi ve Kılıçarslan'ın Güntek'in kanı ile kirlenmiş ellerine bıraktı.
Kılıçarslan hızla kapağını açıp birkaç damlayı yaranın üzerine bıraktı.Güntek acı ile inledi ve o an içimde bir şeyler harekete geçti.Canımın yandığını hissettim.
Benim ağzımdan da küçük bir çığlık kaçtı.Aynı yara benim bedenimde de açıldı sanki.
İnlemeleri azaldığında ise yara kapanmıştı.Onun gözleri yorgunlukla kapanırken bende çırpınmayı bıraktım ve benimde gözlerim kapandı.
**********
Çağrı,Tomris'i odaya taşırken Gündüz de Güntek'i hemen yanına bıraktı.
İkisi de aynı yatağın içerisindeydi.İyileşmek için dinlenmeleri gerekiyordu.
Mürettebata odalarına dağılmasını söyleyip kendi odasına geçmişti Kılıçarslan.Ellerini yıkamak istiyordu.Suyun onu temizlemesini ve aklındaki düşünceleri almasını.
Lavaboya girdi ve ellerini sertçe yıkadı.Arkasında onu sessizce izleyen Gündüz'ü fark etmeyecek kadar düşünceliydi.
Neden bu denli endişeliydi.Öngörememek her daim ona zevk veriyordu.Heyecan ve mutluluğu getiriyordu.Ama şimdi.
Yüzünü de yıkadığında aynadan Gündüz ile göz göze geldi.Derince nefes alıp ellerini ve yüzünü kurulardı.Endişesini Gündüz'den gizlemeye ihtiyacı yoktu.
Aksine Gündüz'ün onu görmesine ve yolunu aydınlatacak bir yol göstermesine ihtiyacı vardı.Her zaman olduğu gibi.
Odasına geçip, koltuğa bıraktı kendini ve başını arkaya yatırdı.
Gündüz kollarını önünde birleştirmiş Kılıçarslan'ı izliyordu.
"Ne yapacağım ben şimdi Gündüz?"
Gündüz olgunlukla başını iki yana salladı."Ne zamandan beri ileride ne olacağını sorguluyorsun Kılıç.Ne olacağını bilmemek sana neden iyi gelmiyor?"
Kılıçarslan gözlerini kapattı."Bilmiyorum Gündüz.Heyecan hissediyorum ama eskisi gibi beraberinde saf mutluluğu getirmiyor.Ben,”sıkıntılı bir nefes verdi,“Endişelenmeye başladım."
Gündüz,Kılıçarslan'ın yanına oturdu.Ve derince nefes aldı.
"Seni merkezden kaçırırken göz göze geldiğimizde,daha önce gözlerinde görmediğim bir mutluluk vardı.O an benim gözlerimdeki endişeyi alıp götürmüştün sanki."
Kılıçarslan gülümsedi.
"Seni nereye götüreceğimizi bilmiyordun Kılıç,yalnızca okyanusa gideceğimizi biliyordun.Okyanusun üzerindeyken belirsizlik dahi seni mutlu ediyordu.Endişelendiğim gecelerde gökyüzüne bakardım.Boş ve siyah gökyüzüne.Ve sen her gece bana şöyle söylerdin,"
Gündüz'ün cümlesini Kılıçarslan tamamladı,"Yıldızlar bize kendini göstermezse biz de kendi yıldızlarımızı çizeriz."
Gündüz de gülümsedi.Ardından tekrar söze girdi,"Sen belirsizliğin içerisinde sadece okyanusun üzerinde olduğun için güçlü kalabilen bir insansın Kılıç.Ya da yıldızlar gökyüzünde görünmediğinde kendi yıldızlarını çizebilecek kadar cesursun.Şimdi ise korkmanı gerektirecek hiç bir şey yok.Çünkü hala okyanusun üzerindeyiz ve sen hala yıldızlarını kendin çiziyorsun."
Kılıçarslan buruk bir gülümseme sunarken başını olumlu anlamda salladı.Fakat içini kurcalayanlar vardı.
"Bu sefer yıldızları ben çizmiyorum Gündüz.En azından hepsini.Çünkü o,yıldızların nerede olduğunu zaten biliyor.Tomris yıldızları görebiliyor."
Kısa süreli bir sessizliğin ardından Gündüz,bu sefer muzip bir gülümseme sundu arkadaşına.Kılıçarslan ise göz devirdi.
"Şurada uzun zaman sonra sana edebi cümleler kuruyorum gelmiş sırıtıyorsun Gündüz!"
Bu anlarını bölen içeriye giren Komutan oldu.İkiside yakalanacakken Komutan oturmalarını işaret etti ve karşılarına bir sandalye çekti.
"Anlat Kılıçarslan."dedi.Oldukça otoriter ve sert sesiyle.
Kılıçarslan az önce aralarında geçen tartışmadan ötürü sinirliydi ama sakin bir ses tonuyla söze girdi.
"Yalnızca içeriye az bir okyanus suyu doldurdum.Ardından duvarları kapattım.Tomris suya uzandığında büyüyü tamamlayacaktım.Su,ayak bileklerimden biraz yukarıdaydı.Tomris'in su ile bütünleşmesini bekledim.Ne olduysa o an oldu."
Kılıçarslan endişesini gizledi.
"Bir şey oldu.Sanki bir tılsım okyanusu harekete geçirdi.Ve okyanus ilk defa beni dinlemedi.Su odayı doldururken Tomris krize girmiş gibiydi.Omuzlarından tutup sarstım ama şoka girmişti.Su odayı doldurduğunda hiç bir şey yapamadım.Yalnızca gözleri açık suyun içerisinde bana bakıyordu."
Kılıçarslan düşündü o an.Koca mavinin içerisinde açıp duran kahverengi büyük gözler.Ve kararlı bakışlar.
Barbaros,"Okyanus ona zıt olan şeylere gitmeyi sever.Tomris en başından beri güvenmiyor.Bu nedenle olmuş olabilir.Güvensizliği okyanusu kendine çekti."
Hepsi başını olumlu anlamda salladı.
Gündüz,"Güntek'e niye böyle oldu o halde?"diye sordu.
Barbaros,"Kurtlar yalnzıca sahiplerine sadık kalırlar.Toprak hayvanlarının çoğu sadıktır ama Güntek ile Tomris'in arasındaki bağ çok kuvvetli.Tomris güvende hissetmediği an onun bedeninde de bir şeyler harekete geçiyor.İlacı bedenine damlattığımızda Tomris'in de canı yandı.Üstelik hassas zamanında."
Gündüz başını olumlu anlamda salladı ve gitmesi gerektiğini hatırlayıp odadan çıktı.Kılıçarslan ve Barbaros'un sakince konuşması gerekiyordu.
İkisinin kavgaları yeni var olmuyordu.İkisi de okyanusun gücünü ve hırçınlığını taşıyordu bir yerde.
Fakat Kılıçarslan ilk defa kendine karşı güvensizlik hissetti.Onu Barbaros büyütmüştü ve ne kadar eğitmeni de olsa ilk sevgiyi ondan görmüştü.
Üstelik Kılıçarslan doğduğundan beri laboratuvarda büyütülmüş bir çocuktu.Ona okyanusu veren adama karşı ister istemez bir bağlılığı vardı.
Barbaros için de durum farklı değildi.Gözlerinde kendini gördüğü çocuğa o da bir öğretmenden daha fazla bağlanmıştı.Gündüz'ü her zaman daha çok severdi fakat Kılıçarslan'da kendini görürdü.
Kılıçarslan sanki tekrar küçük bir erkek çocuğuna dönüşmüştü.Fakat bunu gizledi.
"Komutanım size bir şey sorabilir miyim?"
Komutan sessizce başını olumlu anlamda salladı.
"Bana güvenmiyor musunuz?"
Komutan sessiz kaldı.Güveniyordu elbette.Ama kestiremediği şeyler vardı ve Kılıçarslan'da göz ardı edilemez bir değişim.Sessizliğini anladı Kılıçarslan.
Okyanus asla sessiz kalmazdı.Dalgalarıyla kendini belli ederdi bazen mırıldanırdı.
İşte bu yüzden içlerinden biri sessiz kaldığında sorunun cevabını bilmediğini bilirtirdi.
Barbaros odayı terk etti.Ve Kılıçarslan kendi ile baş başa kaldı.Duvara yaslı merdivene ilerledi ve geminin tepesine,çatıya çıktı.
Uzanıp gökyüzünü izledi.O an onu şaşırtan bir şeyler oldu.
Kendi çizdiği yıldızları görürdü her zaman.Ve görmesi ne kadar garip de olsa yolunu öyle bulurdu.
Fakat o gün başka bir şey vardı.Yıldızlar onun bildiği gibi dizilmemişti.
Doğrusu gibi dizilmişti bir kaçı.Ve Kılıçarslan anladı.Bundan sonra kendi kaderini tek başına çizemeyecekti.
Kız,kendi kaderiyle beraber onunkini de alıp götürücekti yıldızlara.
**********
Gözlerimi zorlukla araladım.Etrafıma baktığımda içimi rahatlatan tek şey Güntek'in de yanımda uyuyor olmasıydı.Yarası temizlenmiş ilaç sürülmüştü ve kapanmıştı.
"Kızım."dediğimde gözlerini araladı.
Daha iyiydi.Üşüdüğümü hissettim.Ayaklanıp yorganı üzerime aldım ve yanan şöminenin önüne oturdum.Yine akşam olmuştu.
Güntek de hemen yanıma gelip sokuldu.Burnunun üzerini serçe parmağımla okşadım.
Mağaraya gitmemiz gerekmiyor muydu?Peki ya ben bunu nasıl yapacaktım?
Okyanus bana gelmişti.Endişemi hissetmişti.Fakat bana bun kadar güçlü bir dalga ile gelmesinin başka bir sebebi vardı.
Tek başına toprak muhafızı değildim.Hepsinde iyi olmam gerekirdi ve doğa beni içine almak istiyordu.
Okyanus ile barışmalıydım.
Gemide geçirdiğim her gün bir şekilde bitkin düşüyor ve bu odada uyanıyordum.Bu şekilde yol alamazdım.Bitkin olmamalıydım.
Bunun bir diğer sebebi zaten benim gibi bir birinci kademe ile aynı gemide olmamdı.
Güçlerimizi en kısa sürede uyumlamalıydık.
Bunları düşünürken aklım geçmişteki tozlu bir anıya gitti.Birini daha rafından indirdim.
Bundan tam on yıl önceydi.Dokuz yaşındaydım.
Alkurah'ın talihsiz topraklarının üzerine kar yağmıştı.
Üşüyordum.Adadakilerin tümü kış aylarında aynı evin içerisinde toplanır ateş yakar ve sohbet ederlerdi.
Talihsizlikleri geride bırakarak.
Fakat bazılarının diğerlerinin mutlu yaşayabilmesi için kendini feda etmesi gerekir.Bu her zaman böyledir.
Adanın ilerisinde okyanusa yakın taraftaydım.yanımda Komutan Günkut vardı.
Yorucu bir gün olmuştu.Bütün gün ezber yapıp saatlerce çalışmıştım.
Ne olursa olsun suya odaklanmam benim lanetimdi.
Çenemi kaldırarak baktım gözlerine.Derince nefes aldı.Her zamanki gergin yüz hatları küçük Tomris için geceleri daha da gergin duruyordu.ifadesis gözlerini bana çevirdi.
"Dinle Tomris,okyanusa güvenmiyor olman ona, bir gün ihtiyacın duymayacağın anlamına gelmez.Sana hiç bir zaman böyle bir şey öğretmedim.Fakat burada konu su veya güç değil."
Yorgundum ve neredeyse ağlamak üzereydim.Başaramıyor olmak beni yiyip bitiryordu.
"Öyleyse sorun ne?"diye sordum kısık çıkan sesimle.
"Sorun,bazen ön plana neyi çıkaracağını bilmemen Tomris.O esnada yaşaman gerekeni düşüncelerin ile gölgeliyorsun.Odaklanman gereken su ama sen başarıya odaklanıyorsun."
"Ama amacım suyu başarmak!"
Sert çıkan sesimden sonra sinirli gözlerini üzerime çevirdi.
"Amacın başarmak olabilir ama başarmak en üst basamaktır.Hayatın boyunca her şey merdivenler gibi ilerleyecek.Bak,"okyanusun yanına ilerliyordu bende peşinden gittim.
Sol elini kaldırırken beraberinde küçük bir su parçasını da hemen aramıza getirdi.
"Amacın başarmak olabilir ama başarı yalnızca başarıya odaklanarak gelmeyecek.Önce başarıyı oluşturan parçaları belirlemelisin."
Dikkatle su parçasına baktım.O da devam etti,"Bu parçanın amacı da her daim okyanus olmaktı.Ve şu an yanımızda gördüğün koca okyanusun da amacı öyleydi.Fakat önce,o ana odaklandılar.İşte bu,onları başarıya götüren şey oldu Tomris.Odaklanman gereken tek şey su."
"Ama ben toprak muhafızıyım.Hepsini yönetebiliyor olmam suya zorunlu olduğum anlamına gelmez."
Başını olumsuz anlamda salladı.
"Hiçbir şey tek başına var olamaz bunu sende biliyorsun.Eğer sana bahşedilen güç ikinci kademe olsaydı yalnızca toprağı bu denli iyi bükmen işine yarayabilirdi ama sana vaad edilen güç hepsini veriyor."
Çok yorgundum.Üzerimdeki sorumluluk bana ağır geliyordu.
"Peki ya ben o gücü istemiyorsam?"diye sorduğumda hafifçe gülümsedi.
"Sen istemedin zaten,o seni istedi.Başlarda herkes seçilendir.Sende öylesin."
Başımı olumsuz anlamda salladım.Sessizce okyanusa baktım.İlerleyip kısa uçurumun kenarına oturdum.
Lider Günkut derince nefes aldı.Yanıma oturdu ve ilk defa çok daha yumuşak bir ses tonuyla söze girdi.
"Bende senin gibi düşünürdüm Tomris."
Şaşırarak başımı ona çevirdiğimde gülümsediğini fark ettim.
"Bütün bir insanlığa gücünü bahşeden toprağın bana hayatım boyunca yeteceğini düşündüm.Fakat sonra ne oldu biliyor musun?"
Meraklı gözlerim büyüdü.
"Toprağın tevazusu kalbime işledi ve bir süre sonra yapayalnız kaldım.Çevrem kalabalıktı ama ben yalnızdım.En sonunda ise inanmadığım okyanus bana birini verdi.Benden tamamen ters ama bir o kadar beni tamamlayacak parçalar taşıyan birini."
"Kimi?"diye sordum.
Gülümsemesi büyüdü.
"Sadece bir dost, Tomris."
İyice şaşırmışken gözleri bana döndü.
"İşte bu yüzden sana söylediklerimi unutma.Okyanusa güvenemezsin,çünkü bazen yalnızca bir yansımadır.Ateşe de güvenemezsin çünkü güçlü görüntüsünün ardında illüzyondur.Ama bir gün,karşına okyanus çıkarsa,onu eski bir dostun gibi selamla.Çünkü en sonunda seni içine alıcaktır."
Kısa süren sessizliğin ardından ayaklandı,"Bir süre daha okyanusla baş başa kal sonra eve git."dedi.
Tam ilerlerken ardından ona baktım.Tekrar geri dönüp,"Eğer bir gün okyanus ile karşı karşıya gelirsen ona benden selam söylemeyi de sakın unutma."dedi.
Anının içerisinden çıktım.Bazen geçmiş şu an bulunduğumuz anı daha iyi anlamamız için bize kendini sunuyordu.
Her şeyin cevabı gelecekte falan değildi.Her şeyin cevabı geçmişin parçalarındaydı.
Aç hissediyordum.
Güntek de bir şeyler yemeliydi.Odamdan çıkıp merdivene ilerledim.Aşağıdan sesler geliyordu.
Aşağı kat oldukça genişti.Mutfak,merdivenin hemen sağındaydı.İki büyük kapısı vardı.Merdivenin solunda ilse iki büyük kapıya sahip bir oda daha vardı.
Gemide yalnızken dolaşma fırsatım olmuştu.Odada mürettebat kalıyordu.
İki tane,çift kişilik ranza ve bir tane de tek kişilik yatak vardı.Şu an içeriden gelen yüksek seslerden, hepsinin içeride olduğunu anlıyordum.
Umursamadan mutfağa girdim.Fakat mürettebatın odasından gelen sesler yükselmeye başladı.Yine umursamamaya çalışarak depodan bir elma aldım.
Et aramak için dolabı karıştırırken büyük bir şey düşmüş gibi bir ses duydum.
Merak edip mürettebatın kapısına geldim.Bir büyük ses daha koptuğunda içlerinden biri çığlık attı.
Merakıma yenik düşüp bir anda kapıyı açtım.Herkes donakalmış bana bakıyordu ve bende onlara.
İçerisi çok dağınıktı.Kıyafetler,silahlar,yorganlar.Bir kısmının üstü çıplaktı.
Çoğunun üzerinde de pijama vardı.
Çağrı,"Tomris,burada ne işin var?"diye sordu.
Yakalanmış gibi bakıyordu bana.Şüpheyle hepsinin gözlerinin içine baktım.
"Ne halt yiyorsunuz siz burada?"diye sorarken Berkay'ın arkasından Gencay çıktı ama Berkay hızla onu tutup ağzını kapattı.
"Bir şey yapmıyoruz.Ne yapıcaz çok yorgunuz yatıcaz hepimiz."
"O sesler neydi o halde?"
Gencay çırpınırken hepsinin gözlerinin içine teker teker baktım.Oda oldukça genişti ve hepsi bir taraftaydı.
Dündar hariç.Eline kitap almış tek kişilik yatakta duvara yaslanarak kitap okuyordu.
Bu esnada Gencay Berkay'ın elini ısırdı ve kurtularak yanıma geldi.
"Senin Terminus odayı dağıtıyor bir saattir onu yakalamaya çalışıyoruz."dedi.
Kıvanç,"Sussana gencay,yakalamak istesek yakalardık.gezsin hayvancık."dedi.
Güldüm.Kıvanç,oldukça sert mizaçlıydı ve bana karşı iyi davranılmasından haz etmiyordu.
"Gezmesi bitmiştir onun Kıvanç.Hadi yakala da ver bana."dedim.
Sessiz kalıp durakladı.Herkes ona baktı.
Çoğu okyanusa bağlı olduğundan maymun gibi önemli bir toprak hayvanından oldukça korkuyorlardı.
Kahkaha attım.Bu esnada Terminus ortaya çıktı.Boynunda inciden bir kolye ve elinde de güzel bir ayna vardı.
Berkay,"Geldi yine."derken Gencay koşarak Terminus'u yakalamaya çalıştı.
"Terminus gel buraya kızım.Hadi bak sana muz vericem söz."
Bu halleri beni kahkahalara boğdu.Hepsi yine koşuştururken Dündar sessizce kitabını okumaya devam etti.
Bu karmaşaya son vermek için gözlerimi bir saniye kapattım ve Terminus'u yönettim.Durakladığında havalandırarak kucağıma gelmesini sağladım.Dona kalmıştı.
Kucağıma gelir gelmez yönetmeyi bıraktım ve sıkıca tuttum.
"Bu abiler sana kötü mü davranıyor kızım?"
Terminus sanki her şeyi o yapmamış gibi baktı gözlerime tekrar kahkaha attım.
Havaya kaldırıp Kıvanç'a doğru tuttum ve Kıvanç geriledi.
"Ne oldu,korkuyor musun?"
Kıvanç başını olumsuz anlamda salladı."Ne korkucam ben bundan."
"Sen bilirsin."deyip Terminus'u bırakıcakken hepsi geriledi.Gencay hariç.
Çağrı,"Tomris,nolur al o şeyi buradan."dedi.
Gencay yanıma gelip Terminus'un başını okşadı.Kolyeyi ondan aldı fakat aynayı almaya çalışınca Terminus kendine çekti.
"Aynayı vermiyor bu Berkay abi."
Berkay sinirle,"Vermezse vermesin alın götürün o şeyi artık!"diye çıkıştı.
Gülerek elinden aynayı aldım ve Gencay'a uzattım.Terminus'u da alıp odalarından çıktım.
Merdivenleri çıkarken,"Afferim Terminus.Uğraş o aptal korsanlarla."derken güverteye çıkmıştım.
Yukarıdan bir ses,"Sen yine korsanların aptal olduğunu mu iddia ediyorsun?"diye bağırdı.
Kafamı kaldırdığımda Kılıçarslan ile göz göze geldik.Çatı tarzı bir yere çıkmıştı.
"Ne yapıyorsun sen gece vakti orada?"diye sordum.
"Gemimde ne yapacağımı sana mı sorucam?"dediğinde göz devirdim ve Terminus'u göstererek yere bıraktım.
Kılıçarslan,"Tamam,tamam bir şey demedim al o hayvanı ne olur!"diye çıkıştı.
Gülerek aldım minik Terminus'u.
"Gerçekten ne halt yiyorsun orada?"
"Yıldızları izliyorum Tomris."
Şaşırdım."Onları görebiliyorsun değil mi?"
Başını olumsuz anlamda salladı."Kendi çizdiklerimi görebiliyordum ama sayende göremiyorum."
********
Naberrr.
Nasıl gidiyor kurguu
en sevdiğiniz karakter?
en sevdiğiniz sahne?
gelecek bölüm tahminleri?
Zaman araısnın finalinden sonra düzenli bölümde gelecek şimdilik bir düzen yok atıyorum.
Neyseee.
Sizi seviyorum oylamayı ve yorum yapmayı unutmayınn.
uzun soluklu bir kurgunun içerisindeyiz ve bana inanılmaz keyif veriyor.
Büyü sistemi ile alakalı sorularınız varsa da alabilirm.
sosyal medyadan da paylaşım yapıp bana destek olursanız sevinirim canlar.
Çoook öptüm.
"Zamanı sakın kaybetmeyin."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |