20. Bölüm

18.Gerçek

Ebrar Aydın
ebi_books

Müzik:
James Arthur-İmpossıble
Billie Eilish-Bellyache

Ağlamaktan şişmiş gözlerimi aralarken yatakhanelerden sesler geliyordu.

Birkaç Hoca,"Uyanın kızlar!"diyerek odaları geziyordu.

Döngünün ikinci günü.Aynı gün,aynı sıkışmış anılar.

Seslerini duyduğum hocalar da gözlerimi döngüden açtığım ilk günkü hocaların sesleriydi.

Dün olanların aynısı olacaktı ve bende döngüyü bozamazdım.Bu yüzden uyanır uyanmaz okul eteğimi,gömleğimi giydim.Dün giyinmemişim gibiydi.

Zaten dünde bugün olduğu için, hiç olmamıştı.

Tekrar sığınağa gidecektim.Öncekinde olduğu gibi.Ama bu sefer diğerlerini orada bulamama korkusu vardı içimde.

Montumu da alıp saçlarımı at kuyruğu topladım.Hızla bahçeye giderken artık her şeye hakimdim.

Herkes kahvaltıya ilerliyordu.Karlı hava hala yerli yerindeydi.Sığınağın önüne geldim ve etrafı izledim.

Kapağın altında sığınak olmadığını biliyorduma am kontrol ettim.Çünkü Zerrin Hoca ardımdan çıkıp gelecekti.

"Umay,kahvaltıya gitmedin mi canım?"

Tam zamanında ve anında.

"Günaydın Hocam."dedim gülümsemeye çalışarak.

"Günaydın canım,neden kahvaltıya gitmedin?"

"Biraz dolaşmak istedim Hocam.Daha sonra da küpemi düşürdüm."

Şüpheyle baktı."İki kulağında ki de mi düşürdün?"

Tam bu esnada ardımdan Eren'in gelmesi gerekirdi ama burada değildi.Korkuyla nefes aldım.

"Ah Umay,sonunda gelmişsin."diyen bir ses yükseldi.

Kafamı çevirdiğimde Eren ile göz göze geldim.Şaşkınlığımı ve mutluluğumu gizlemeliydim.

Zerrin Hoca,"Böyle anlarda yalan söylememelisin Umay.Genç bir erkeğe ilgi duyman oldukça normal."dedi ve gülerek yanımızdan ayrıldı.

O gider gitmez Eren ile göz göze geldik.Kısa süren bakışmanın ardından bir anda sıkıca sarıldım.

Başta afalladı ama sonra gülerek o da sıkıca sarıldı.

"Çok korktun mu?"diye sordu.

Ondan ayrılıp yüzüne bir tane tokat attım.Fazla sert olmuş olacak ki yüzü yana düştü,"Korktun mu derken?"

Kafasını kaldırıp saçlarını düzeltti."Korktun mu ne demek lan?Nerdesiniz siz,gittiniz sandım sizi aldılar ve geri kalan yolu kendim tamamlayacağım sandım."

Eren gülerek,"Sakin ol buradayım."dedi.

Ve çalılıklardan ses gelmeye başladı.Bu da Demir'di.Kafasını çıkarırken oldukça eğleniyor gibiydi.

Hızlı adımlarla yanına gidip bir tane de ona vurdum ve bu sefer Eren'in kahkaha sesi duyuldu.

"Aptal mısınız lan siz!"

Demir,"Yalnız elin ağırmış."derken ikisine de iğrenerek baktım.

"Yokluğunuzda bir döngü kaçkınıyla karşılaştım,okuldaki cinayet gerçekleşti,polisler ifademi aldı ve çok daha korkutucu olan gece bir sürü dakika muhafızı etrafı gezerken gözyaşlarımı gizleyerek uyumaya çalıştım!”

Hızla kurduğum cümleleri dinlerken yine sakinlerdi.

Yanlarına gidip bu sefer çok daha kısık bir sesle,"Ve esas bilmeniz gereken ne biliyor musunuz?Döngü kaçkını bana döngünün yalnızca iki kez tekrarlayabileceğini söyledi ve bu da bu gün son demek oluyor!"

İşte bu cümleden sonra ikisi de şaşkınlıkla baktı.

Demir,"O halde hızlı olmalıyız.Cinayet anından bahset Umay."dedi.

Tam ağzımı açıcakken Eren,"Döngüyü bozamayız.Önceki sefer yaptığımız gibi yemekhaneye gidip bir şeyler almalıyız."dedi.

Onayladık ve zaman kaybetmeden dün yaptıklarımızı yaptık.

Elime bir ekmek alıp üzerine peynir koydum ve ağzıma attım.Sınıfa geldik ve yerlerimize oturduk.

Saat aynıydı.Dünü gösteriyordu.Hoca gelmeden önce Demir,çantasını karıştırdı ve içinden bir şey çıkardı.Bu,daha önce İrem'in elinde gördüğümüz eşyaydı.

Libelorum.

Zaman arasında doğru saat yoktu.Doğal olarak doğru tarih de yoktu.Libelorum doğru tarihi gösteriyordu.

"Bu senin eline nasıl geçti?"diye sordum Demir'e.

Derince nefes aldı."İrem'den şüphelenmeye başladığımda bu tarz eşyaların onda kalmaması gerektiğini anladım.Çünkü zaman arasının verdiği eşyalar büyü hataları içindir.İnsan muhafızının elinde biraz daha kalsaydı bize dair bir kanıt olabilirdi."

Çok zekiceydi.

Libeloruma baktım.Şubatın sekizindeydik.Bu yüzden etraf karlıydı.

Biraz sonra içeriye Zerrin Hoca girdi.Rehberlik yapmak istediğini söyledi ve hepimize birer kağıt dağıttı.

Aynı şeyleri yazdım ve yine ders sona erdi.

Bu teneffüs ne yaptığımız belliydi.Selin yanıma gelip lavaboya gitmek istediğini söyledi.Onu onaylayıp peşinden giderken Eren ve Demir de yerlerinde kaldı.

Tuvalete gittim ve aynaya bakarken yine hissettiklerimi hissettim.Döngü kaçkını ile tekrar karşılaşacaktık.

Kızlar yine kayboldu ve ben bu sefer hazırlıklı olduğum için panik yapmadım.

Tuvaletten çıkar çıkmaz karşımdan koşan döngü kaçkınına gülerek baktım.

Duraklayıp yanıma geldiğinde,"Aynı günü,cümleleri tekrarlayacak mısın?"diye sordum.

Gülerek başını olumsuz anlamda iki yana salladı.

"Döngü kaçkınları tekrar edenlerin arasında gezer ama kendileri tekrar etmezler."

"Peki bana söyleyeceğin tekrar eden bir cümle var mı?"

Başını olumlu anlamda salladı."Yazıların değil sözlerin önemli olduğunu bir kez daha hatırlamanı isterim."dedi.

Başımı olumlu anlamda salladım.Bileğine baktı,ipe.Ve yine,"Geç kalıyorum tekrarlananlara."dedi.

Gitmeden yine yanıma geldi ve saçımdan bir tel aldı.Dönüşen ipi bileğindeki ipe doladı ve koşarak ayrıldı yanımdan.

Bu kısa an tekrar sona erdi ve yine lavaboda olduğumu fark ettim.

Selin elini gözlerimin önünde iki kez salladı.

"Hadi,Umay."

Hızla başımı salladım ve tuvaletten çıktım.Sınıfa geldim ve nefes nefese kapıda dikildim.

Fakat Eren ve Demir'in yine kaybolmayacaklarına emindim.Çünkü döngüyü biz açmıştık ve bize göre ilerliyordu.

Sahi onlar dün ya da bu günün öncesi bugün nereye kaybolmuştu?

Kapıda dikildim çünkü Kenan iyi olmadığımı fark edip hatrımı soracaktı.

Omuzuma dostça dokundu,"Umay,iyi misin,neden kapıda dikiliyorsun?"diye sordu.

"İyiyim,dedim sessizce."

Gülümseyerek yanımdan ayrıldı ve bende,bir şeylerin hızlanmasını istediğim için notun yanına gittim.

"Duman ve Gökalp ile bahçede maç yapıyoruz Umay.Sınıftaki herkesi yanına alıp gel."

Eren.

Koşar adım bahçeye çıktım ve neyseki bu sefer beni sahanın yanında bekliyorlardı.Onlara döngü hakkında öğrendiklerimi anlatmalıydım.

Beni görür görmez yanıma geldiler ve üçümüz bir sıraya oturduk.Ortalarına geçtim.

Demir,"Anlat bakalım."der demez söze girdim.

"Dün tekrarlanan bu günde,"diye söze girmiştim ki Eren,"Lütfen şu değişik cümleleri kurma güzelim.Döngünün ilk günü, de çünkü ben kaldıramıyorum."dedi.

Gülüp söylemeye devam ettim.İnatla,"Dün tekrarlanan bu günde tuvaletten çıkarken döngü kaçkını ile karşılaştım.Bana bir defter verdi,"derken defteri öne çıkardım ve Demir'in eline verdim,"Aynı zamanda birkaç önemli şey söyledi.Döngünün iki kez tekrarlanacağını zaten biliyorsunuz.Bir de döngüde önemli olanın yazı değil söz olduğunu söyledi.Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını döngünün her daim kanıt istediğini de söyledi."

"Kanıt istemesi çok mantıklı.Buraya girmek için kullandığımız ağacın yaprakları her görevi tamamladığımızı gösteren kanıtlardan oluşuyordu.Yazı bizi zaman arasından kurtarıyordu çünkü neyin tekrar edip etmeyeceğini bilmiyorduk ve yaptığımız her şeyi kanıtlamamız gerekiyordu.Ama döngüde buna ihtiyacımız yok.Çünkü tekrar başladığında cümlelerimiz de tekrar edecek.Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmaması da oldukça açık zaten.Olmaması gereken olay için buradayız yanlış suçlanan biri için."

Demir öylesine hızlı konuşmuştu ki bir an duraksadım.Eren ile göz göze geldik ve ikimizde alkışlamaya başladık.

Elimi Demir’e uzatıp,"Tebrik ediyorum kardeşim.Senin zaman arasından çıkmana gerek de yok zaten.Burda kalıp büyü hatalarına rehberlik edebilirsin."dedim.

Eren,"İnanılmaz katılıyorum.Napıcaksın geri dönüp boşver.Burada bulmaca çöz en iyisi."dedi.

Demir gülerek başını iki yana salladı.

"Sonuç olarak ne yapmaya karar verdik?"diye sordu.

"Cinayet saatini biliyorum.Ondan önce her şeyin hazır olması gerekiyor.Madem ortada bir gerçek var bizim o gerçeği diğerlerine göstermek için önce kendimiz bilmeliyiz.Bu yüzden şahitleri takip edelim diyorum.Biriniz Duman'ı takip etsin.Biriniz Gökalp'i ve birimiz de temizlikçi adamı."dedim.

İkisi de onayladı.

"Duman'ı Eren takip etsin.Sınıftayken suluğunu almak için izin alacak ve peşinden müdürün oğlu da çıkacak.Olanlar o esnada oluyor.Bu yüzden derse girme.Sahada bekle.Gökalp'i de ben takip edicem.Ben sınıftan çıkmak istedim ve olanlara şahit oldum.Gökalp de benden sonra çıktığı için hangi ara çıktığını bilmiyorum.Aynı zamanda durumu diğerlerine göstermeliyiz.Bu yüzden Gökalp önümden giderken bir kaç hocayı da peşimden sürükleyebilirim.Aynı zamanda öğrencileri de.Son olarak Demir de temizlikçi adamı takip etmeli.O her şeyi görüp hocalara söylemeden halletmeliyiz."

Eren,"İyi de cinayeti Duman işlediyse yalnzıca Gökalp'in gitmesi garip olur.Suçlu olan Duman ise,onun yerine Duman'ı gönderirsek çıkarız."dedi.

Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Birini suçlayamayız.Döngü kaçkınının dediğine göre hiçbir şey göründüğü gibi değilmiş."dedim.

İkisi de onayladı.

Duman hızla yanımıza gelip,"Demir,Eren gelinsenize oğlum."dedi.

Eren hızla ayaklanırken Demir oturmaya devam etti.Eren başını ona çevirip,"Ne o,oynamıyor musun?"diye sorduğunda Demir,"Takım oyunlarını oynamayı pek sevmem.Karda top oynamak zaten akıllı insanların yapacağı bir iş değildir."dedi.

Demir kesinlikle kendi zamanında da Sabahattin Ali falan okuyup evde edebiyat konuşan bir çocuktu.Bunun başka bir açıklaması olmazdı.

Duman onunla dalga geçerek sahaya indi.Eren ve Demir çok ters karakterlerdi.

Bunu bir kez daha fark etmiştim.Demir gerçekten sıcak kanlıydı ve bunun onu yetiştiren aileyle alakası vardı.Babası ve annesi de cana yakın insanlardı.

En önemlisi Demir insandı.Merhametliydi,olgundu gerçekten hayatında olduğunda birçok sorunu çözebilecek bir insandı.

Eren ise çok daha farklı yetiştirilmişti.O da oldukça olgundu ama kolay kolay güvenip kollarını insanlara açmıyordu.Bu onun savunma mekanizmasıydı ve en azından söylediği kadar bilsem de bunları yapmakta haklıydı.

Karakterlerinin dışında hobilerinin farklılığı ise şu anda gözler önündeydi.

Demir,sakince defteri inceliyordu.Eren ise diğerleriye futbol oynuyordu.Ve bunu yaparken çok yetenekli görünüyordu.Oldukça formundaydı.

Dizlerimi kendime çekip başımı dizlerine yasladım kısa bir an.Hayal ettim.Aynı zamana ait insanlar olsaydık ve onu herhangi bir boks maçında görmüş olsaydım hayran kalır mıydım?

Elbette kalırdım.Çünkü oldukça yakışıklıydı.

Ama zaman arasının bana öğrettiği bir şey daha vardı.Kendimizi öyle bir savaşın ortasında bulmuştukki birbirimizin fiziksel görüntülerini inceleme fırsatımız hiçbir zaman olmamıştı.

Kaldığımız süre boyunca insanların karakterleri ve tavırları hakkında çok fazla düşünmüştüm.

Eren ve ben güzel,yakışıklı denebilecek insanlardık.Ama hayat bizi,onlar güzel oldukları için beraber kavramından uzaklaştırmıştı.

Çünkü deli olmayan kimse yalnızca bir hafta geçireceği ve doğru zamanda kendinden yirmi yaş büyük birine aşık olmazdı.

Üşüdüğümü hissedip elimi ısıtırken yanıma sırnaşan kediyi fark ettim.

"Naber Şemsi,döngüde ne işin var?"

Miyavlayarak,"Eren bahçede bana sıcak su verdi.İçtiğimde kendimi burada buldum."dedi.

Güldüm.Eren bunu hangi ara yapmıştı?

Şemsi,Demir'e de sırnaştı ve Demir başını kaldırıp tüylerini okşadı.

"Ne işi var bunun burada?"diye sordu.

"Eren buna da çaydan vermiş.Hangi ara yaptı bunu?"

Demir,"Dün buraya gelmek yerine aşağıdaki spor salonuna inmiştik.Kışın burada futbol oynayacaklarını düşünmemiştik çünkü.Dakika muhafızları etrafımızı sardı ve döngüden çıktık.Bir süre beklememiz gerekiyormuş.Biz Yasemin ile konuşurken Eren hava almaya çıktı.Bir ara biz fark etmeden girip sıcak suyu almış olmalı."dedi.

Şemsi'nin başını okşadım."Yazık benim Şemsi'me."derken kucağıma kuruldu.Nefes nefese kalmış Eren yanımıza geldi bu esnada.

Şemsi'ye sırıtarak baktı.Şemsi hırlarken montunu ve üzerindeki kazağı çıkardı.Yalnızca ince gömlekle kaldı.

İkisini de yanıma bıraktı.

"Ne oldu,sana öyle her şeyi içmemeni kimse öğretmedi mi?"diye Şemsi'yle uğraşırken bir kaç düğmesini açtı.

Sporun ona ne kadar iyi geldiği yüzünden belliydi.İstemsizce onu süzdüğümü fark ettim.Gülerek saçlarımı karıştırdı ve sahaya geri indi.

Güldüm arkasından.Şemsi,"Gerçekten bu mu?"diye sordu.

"Evet Şemsicim bu."dedim.

Demir bu halime güldü.Bir süre sonra zil çaldı.Demir notlarını topluyordu ve herkes içeriye geçiyordu.

Eren bahçede kalıcaktı bu yüzden önce benimle sınıfa geldi.Dakika muhafızları bahçeden ayrılır ayrılmaz hoca gelmeden sınıftan çıktı.

Bende sınıfta kalıp Gökalp'in çıkmasını bekledim.

**********

Demir

Temizlikçi adamı bulmak için okulu dolaşmaya başladım.

Dakika muhafızları ile karşılaşırsam diye bu sefer cebime bir tüp toz koymuştum.

Merdivenleri yavaş yavaş inip eksi birinci kata geldim.Hafif karanlık koridorda ilerlerken gözlerim bir çift göz ile kesişti.

Karanlığın içinde seçtim o gözleri.

Nefes alamadım kısa bir an atlattım dedim sakinleşmek için.

Korkmadan yanımdaki düğmeye basıp ışıkları yaktım.Beyaz ışık koridoru aydınlattı ve gözlerini daha net gördüm.

Sarı saçları dökülüyordu yüzüne.Muhafız formunda değildi.İrem gibiydi.Benim tanıdığımı zannettiğim İrem gibi.

Olgunlukla bakarken gülümsüyordu.Tehditkar bir sesle,"Nasılsın sevgilim?"diye sordu.

Gerilemedim,cevap vermedim yalnızca onu izlemeye devam ettim.

Yanıma gelip kollarını boynuma doladı.Kafamı başka bir tarafa çevirdim.Saçlarıma gitti elleri.

"Hadi ama küsmüyüz?"

Başımı iki yana salladım."Sen ,insan değilsin.Hiçbir zaman hayatımda olmadın."dedim sakin bir sesle.

Kahkaha attı.Kollarını çekti,"Düşündüğün gibi değil aslında sevgilim.Ben her zaman insandım.Fakat zaman arasına geldiğimde senin gibilerle varolmanın anlamsız olduğunu fark ettim."

"Bu anlamsızlık bedenini ve ruhunu satacak kadar mı kötüydü?"

Yine güldü."Gerçek gücün karşısında beden ve ruh önemsiz kalıyor öyle değil mi?"

Neşeyle gülerek koşturdu koridorda."Saat muhafızı,neredesin?"diye bağırdı.

Korkmadım.Saat muhafızının adım sesleri duyuldu ve onunla da göz göze geldim.Hayatımı benden alanın muhafızlarıydı onlar.

Gözleri korkutucuydu.Tedirgin hissettiriyordu.

"Demek büyü hataları döngüyü açmış."diyerek yanıma geldi.İrem de hemen peşinden geldi ve artık burun burunaydık.

"Korkmuyor musun,büyü hatası?"

Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Gerçek dışı yaratıklardan sadece sözlerimle çıkabileceğim döngüde neden korkayım ki?"

Kahkaha attı."Seni, korkutan bu olmamalı zaten."derken elini İrem'e uzattı ve karşıma getirdi.

"Cebindeki tozlarla yok et bizi.Önce beni yok et ardından da kızı."dedi.

Yapabilir miydim?Bir zamanlar sevdiğim birinin önümde erimesini izleyebilir miydim?

Saat muhafızı,"Yapamayacağını hepimiz biliyoruz öyle değil mi?"derken İrem ile göz gözeydik.Bana masum gülümsemesini sunuyordu.Bir zamanlar kandığım gibi.

Hızlı davranıp tozun bir parçasını dakika muhafızına doğru attım.Dakika muhafızı eriyip gitti gözlerimin önünde.

Ve geriye yalnızca İrem kaldı.

Yine elleri saçlarıma gitti ve sonra da enseme.

Fısıltı gibi çıkan sesiyle,"Hatırladın mı Demir?Beni ilk öptüğün anı?"

Gözlerimi kapatıp açtım.Hayır Demir.Hatırlamadın.

"Neden cevap vermiyorsun ki aşkım?"boynuma doğru ilerlediğinde çok güç kullanmadan ittirdim onu.

"Ne yaptığını zannediyorsun?"

Kahkaha attı."Neden ittirdin ki bebeğim."derken midemin bulandığını hissettim.

"Hadi,madem bu kadar atlattın dök üstüme tozu.Acılar içinde yok oluşumu izle."

Bunu yapabilir miydim?Çocukluğumdan beri insanları affetmiştim.İkinci şansı vermiştim çünkü kız kardeşim kaza geçirdiğinde bende ikinci bir şans dilemiştim.

İkinci şans bana hiçbir zaman zarar vermemişti çünkü ailem hatalarımı yüzüme vurmaz şans verirlerdi.Bende bir daha yapmazdım.

Zarar vermemiştim bana zarar verenlere.Nefretin insan bedenine çok ağır geleceğine inanırdım.

İrem gözlerimin içine bakıyordu.

"Sıkılıyorum ama Demir.Ne yapacaksan yap artık."

Sinirle baktım gözlerine.Sinirim hoşuna gitmiş gibi,"Neden yapmıyorsun ki?Sonuç olarak sen artık o sıkışığı sevmiyor musun?Neydi adı,Yasemin."

"Onun adını ağzına bile alma!"

"Neden almıyorum?Pardon almama gerek yok.Çünkü neden biliyor musun?Yasemin'in annesi ölüyor doğru zmanda.Artık onu hatırlayacak kimse yok.Ve biz,sırf o aptal sıkışığı annesi hatırlıyor diye zarar veremiyorduk.Ama şimdi bizi durduracak hiçbir şey yok."

"Ne saçmalıyorsun sen?"

"Gerçekleri söylüyorum Demircim.Senin cesur kız Yasemin'in dokunulmazlığı son buluyor.Boynundaki izi görmedin mi?Bağları ve cesareti öylesine güçlü ki en ufak acısında büyü özü güçleniyor ve sonra yaklaşıyoruz."

Yasmein'e zarar gelmesi içimi öylesine yakmıştı ki gözüm dönmüştü adeta.Şişeyi çıkarıp İrem'e dorğultucakken İrem yine bir kahkaha savurdu.

"Sende o kadar yıl peşimden koştun gördüğün ilk sıkışığa tutulmuşsun.Ama haklısın,güzel kız.Tabi güzelliği yakında son bulucak."

Durakladım."Ne yapacaksınız ona?"

Çok keyif alıyordu.

"Onun için ayrılan yatağa yatırılıcak.Sırası geliyor.Ve ruhlar sıkıştırılmadan önce bedenlere acı çektirilir.Ruhların çok daha güçlü alınması için.Senin için de, kızın yüzünden başlayacağıma emin olabilirsin.Tabi bu esnada sende o sedyelerden birinde yatıyor olmazsan."

Bu sefer öfke bedenimi sardı.

İkinci şansı verirdim,merhametli davranırdım.Ama bu,benim sevdiklerime zarar gelene kadardı.

Tozu üzerine attığımda koca bir çığlık attı.Gözlerimi kapattım o an.Acı içinde bağırırken tekrar muhafız formuna geçti.

İhanetin çirkinleştirdiği yüzü midemi bulandırdı.Saçları yanık gibi görünürken gözleri eridi ve en sonunda yok oldu.

Kısa bir süre kendimle baş başa kaldım.

Ama hatırladım.Çabalamam gerektiğini hatırladım.Yasemin için,diğer kızlar için.

Sonradan bulduğum kız kardeşim Umay için.Ve dostum Eren için.

Bu yüzden bu anı atlayıp koridorun sonuna ilerleyen temizlikçiyi takip ettim.

Bir kapının önüne geldiğinde ceplerini karıştırdı."Kahretsin!Anahtarlarım çay ocağında kaldı."diyerek yukarıya çıktı.

İçeride ne olduğuna bakmak için kapıyı zorladım ama açamadım.

"Yardımcı olayım mı bari?"

Duyduğum sesle hızla arkamı döndüm.

Bu,İrem'i kurtardığımız alt zaman arasında gördüğümüz çocuktu.Kaan.

"Yine burdasın."dedim şaşkınlıkla.

"Maalesef."dedi dalga geçer gibi.

Kapının yanına ilerledi ve gözlerini kapatıp bir kaç bilmediğim dilde kelime fısıldadı.

Kapı açılınca eliyle beni buyur etti.İçeriye girerken şaşkınlıkla ona bakıyordum.

"Söylesene nesiniz siz?Sürekli değişik değişik insanlar karşımıza çıkıyor ve yok oluyor."

"Birincisi öyle direk nesiniz siz diye sorulmaz.İkincisi bunları sorgulamana gerek yok.Yardım ediyoruz ve gidiyoruz."

"Madem yardım ediyorsunuz ve olağanüstü güçleriniz var neden biz buradayız?"

Bıkkın bir nefes aldı.Odanın içerisindeki masanın üzerine oturup bacak bacak üstüne attı."İnan bana bu soruyu Profesörlere sürekli olarak soruyorum ama bana olması gerekenin olması gerektiğini söyleyip duruyorlar."

Güldüm."En azından nasıl insanlar olduğunuzu söyle?"

En sonunda,"Tam olarak açıklayamam belki ama şunu söyleyebilirim.Olağan dışı olayların olduğu tek yer zaman arası değil.Ve inan bana buradan daha zevkli bir gerçeklikten geliyorum."

"Başka yerlerde mi var?"

Başını keyifle olumlu anlamda salladı."İnanırsan neden olmasın?Sonuçta bu döngünün varlığına inandın ve buradasın."

Kafam karışıyordu bu yüzden soruları bıraktım.O da arkasını dönüp gidecekken,"Hey!"diye seslendim.

Başını çevirdi."Teşekkür ederim."dedim.

Başıyla selam verdi."Rica ederim."derken keyifle gülümsedi.Rahat tavrıyla ilerledi.

Güldüm ve gözümü kapatıp açtığımda yoktu.

Bu beni gerçekliğe itti.Adım sesleri işittim ileriden.Odanın kapısını kapatıp köşedeki dolap ile duvar arasına saklandım.Oda zaten küçücüktü.

Adam içeriye girip küçük tekli koltuğun altına eğildi.Aşağıdan küçük bir battaniye aldı ve battaniyeyi masaya koyup açtı.

İçinden küçük bir hançer çıkardığında gözlerim kocaman açıldı ve tepki vermemek için ağzımı kapattım.

Cinayeti o işliyordu.Ama hangi ara.

Odadan çıkıyordu.Vakit gelmiş olmalıydı.

Fakat olmaması gereken oldu.O,odadan çıkar çıkmaz kapıyı kilitledi ve bende içeride kaldım.

Birinin Umay ve Eren'e cinayeti bu adamın işleyeceğini söylemesi gerekiyordu.Sinirle soluyup ellerimi saçlarıma geçirdim.

*******

Umay

Gökalp,Duman'ın hemen ardından tuvalet izni alarak çıktı sınıftan.

Ve bende hocaya acil bir ihtiyacım var diyerek çıktım.Gökalp aşağı iniyordu ve Duman şutu atmak üzereydi.O, bahçeye çıkarken çok ilerlemedim.

Eren de hemen o taraftaydı ve arkadan izliyordu.

Göz göze geldik.

Duman,ayağına topu aldı ve biraz gerileyip şut çekti.

Ve yine her şey kısa bir anın içerisine sığdı.

Çocuk yere düştü ve Duman başta şaka yaptığını sandı.Gökalp hemen yanına koştu.Bayıldığını söyledi ve ikisi de korkuyla oradan uzaklaştı.

Eren peşlerinden ilerleyerek yanıma geldi.Temizlikçi adam geldiğinde gözlerimiz Demir'i aradı.Fakat Duman ve Gökalp'in peşinden gitmeliydik.

Tam bu esnada Demir,koridordan bize doğru koşuyordu,"Çabuk arkanızı dönün.Çocuk sadece bayılıyor esas öldüren Temizlikçi!"

Hızla arkamızı döndük ve kapının dışına çıktık.Gerçekten de adam ceketinin içinden bir hançer çıkarıyordu.Üçümüz de bahçedeydik ve şahit oluyorduk.

Aklıma döngü kaçkınının sözü geldi.

Döngü kanıt ister.

"Bunu diğerlerine nasıl kanıtlayacağız?"

Demir ve Eren de bilmiyordu.An yaşanırken yapmalıydık.

Demir'in aklına bir şey gelmişti."Döngü kanıt ister,"dedi ardından duraklayıp devam etti,"Zaman arasında kanıt olarak ne kullanıyorduk?"diye sordu.

Eren hızla,"Yazmayı."dedi.

Demir'in ne söyleyeceğini anlayıp,"Zaman arasında kanıtlamak için yazıyorduk.Döngüde ise söylememiz ve inanmamız yeterli.Döngü kanıt ister."

Adamın yanına gidip,"Cinayeti temizlikçi işliyor!"diye bağırdım.

Bizi yeni fark eden adamın korkuyla gözleri açıldı.Eren hızla gidip kollarından tuttu.Adam çırpınırken Demir bir kez daha bağırdı,"Elindeki kanlı hançere bakın!"

Hocalar dışarıya çıkarken sanki özgür iradeleriyle değil de bir güç tarafından getiriliyor gibiydiler.Hepsi bir sıra halindeydii.

O an anladım.Söylediklerimiz kanıt niteliği taşıyordu ve onların gelip görmesini sağlıyordu.Hepsi çevremizde halka oluşturdu.

Ardından tüm öğrencilerin buraya akın ettiğini fark ettim.Hepsi yan yana geldi.Ortalarından da Duman ile Gökalp çıktı.Müdür de öndeydi.

Bu sefer bankın üzerine çıktım."Sözlerimiz kanıt taşıyor!"diye bağırırken hepsi benimle beraber tekrar etti.

"Cinayeti temizlikçi işliyor."ve yine hepsi tekrarladı.

Döngünün üzerinden o yeşil ışıklar geçti.Kafamı kaldırıp gülümsedim.Demir,yanıma çıkıp bağırdı.

"Suçlu olmayan yargılanmayacak,yaşanmaması gereken yaşanmayacak."

Bütün kalabalık söylediklerimizi tekrar etti.Kalabalığın coşkusu ruhuma da işledi.

Biz buradan çıkacaktık ve tüm bu yansımalar buna şahit olacaktı.

Görev tamamlanıyordu.Müdür,temizlikçinin yanına ilerledi ve bir hocayı yanına çağırdı.

O ikisi o an büyünün etkisinden çıkmış gibiydi.

Olması gereken olacaktı ve bu döngünün hatası düzelecekti.

Normalde müdür,Gökalp'in boğazına yapışıyordu fakat döngüyü doğruya çevirip düzeltmiştik.

Her şey çok hızlı gözlerimizin önünden geçmeye başlayacaktı.

Bulunduğumuz yerden indik.Eren,adamı bıraktı ve yanımıza geldi.Üçümüz yine yan yanaydık.

Tüm yansımalar kayboldu.Geriye sadece olması gerekenler kaldı.

Müdür,temizlikçinin hançerini görüyordu ve boğazına yapışıyordu.Gökalp ve Duman'ın yalnzıca ifadeleri alınıyordu.

Polis sirenleri ve ambulans sesleri gözümüzün önünden geçti.

Gökalp ve Duman'ın aileleri geliyordu ve hocalarla konuşuyorlardı.İşin sonunda ikisi kol kola bahçedeydi.

Müdürün odası geçti bu sefer önümüzden.Kimse atılmıyordu.

Kendimi tutamadım ve güldüm.Son göreve giriyorduk.Bitiyordu.

Tüm bu olaylar bittiğinde müdür izne ayrılıyordu.Bütün öğrenciler çocuğun cenazesine katılıyordu.

Olması gerektiği gibi hiç biri gitmiyordu.Temizlikçinin ise müdürün kuzeni olduğunu ve arsa meselesi yüzünden oğluna zarar verdiğini öğrendik.

Tüm bunlar,bir ayın içerisinde ya da iki haftanın içerisinde oluyordu belki de ama bizim yalnızca bir kaç saniye içerisinde önümüzden geçmişti.

Ve her şey son bulduğunda bahçedeydik.

Bir anda uzun bir filmin etkisinde gibiydim.

Demir de öyle olacak ki durdu ve,"Az önce ne yaşadık biz?"diye sordu.

Eren gülmeye başladığında hepimizin kahkahaları birbirine karıştı.

Bir süre sonra coşkulu bir sesle “O halde son göreve kollarımızı açalım mı beyler!"dedim keyifle.

Demir,"Dur bir önce okula dönelim."dedi.

Dudağımı büzerken Eren yanıma gelip kolunu omzuma attı."Bitiyor ve eminim ki bizim için güzel bitecek."

Demir dalga geçerek,"Nereden biliyorsun güzel biteceğini?"dedi.

Eren büyük bir keyifle bana döndü ve yanağımı öptü.

"Seviyorum çünkü Demircim.Mecbur güzel olana inanıyorum."

Keyifle güldüm.

"Evlilik programına çevirdiniz zaten zaman arasında döngüye girme yolu arıyorum kafamı bir çeviriyorum koyun koyuna oturuyorsunuz.Ben olmasam aşkınızdan kalırsınız burada."

İkimiz de güldük.

"Hadi çıkalım buradan da sığınağa gidelim."dedi Eren.

Tam bu esnada,"Durun bir dakika."dedim.

İkisi de bana baktı."Şemsi'yi burada mı bırakacağız!"

Eren hızla,"Evet burada kalması uygun."dedi.

"Saçmalama Eren!"derken Şemsi koşarak yanıma geldi ve kucağıma atladı."Bebeğim,seni burada bırakıcaktık az kalsın?"

Bana sokulurken Eren iğrenerek baktı."Bide bebeğin oldu şimdi."

"Şaka mısın Eren sen?"

Demir en sonunda,"Hadi bir sakatlık çıkmadan çıkalım şuradan, sonra Umay'ı aranızda bölüşürsünüz."dedi.

Gitmeden önce yerde duran kanlı hançeri aldım.Ağaca bunu bırakacaktık.Kanıt.

Arka bahçeye geldiğimizde ise söğüt elbette yerinde değildi.Bize dair izler bulunmuyordu.

Üçümüz birbirimize bakarken kucağımdaki Şemsi'nin tüylerini okşadım.

Demir,"Gözlerinizi kapatın ve döngüden çıktığınıza inanın.Gözlerinizi açtığınızda sığınakta olucaz."dedi.

Başımı olumlu anlamda salladım.

Gözlerimi kapatıp derince nefes aldım.

Döngüde değilim.Kendim girdiğim döngüden kendi isteğimle çıkabilirim ve burası gerçek değil.

Bu düşüncelerime inandım ve her şey bitti.

Zaman bir kez daha sona yaklaşırken üzerimize çöktü ve ben tüm bu zamana gülümsedim.

***********

Zamandan korkmak akıllıca bir tercih miydi?Bana kalırsa her zaman evet.

Çünkü sizden bağımsız akıp giden ve kontrol edemeyeceğiniz anılar ürkütücüdür.

Ya da çok sevdiğiniz anların bir daha geri gelmemesi,eskiden hayatınızda var olan kişilerin hayatınızdan çıkması.

Tüm bunlar elbette acı verir ve işin sonunda suçlu zamandır.

Unutulmak ve unutmak da zamanın eserleridir aslında.

Fakat şimdi anlıyorum.Zaman kötü bir olgu değildi ben onu çok yanlış anlamıştım.

Sürekli ona yetişmeye çalıştım,her anın içinde var olmaya açlıştım ve bu esnada olması gerekenleri göz ardı ettim.Kendimi göz ardı ettim.

Unutulmaktan korktum.Ama unutulunca dahi var olmaya devam ettiğimi ve kendim olabildiğimi bende unutmuştum.

Unutmaktan da çok korktum.Ama hayatımızdaki acıları unutmasaydık tüm bu zamanlarda,acıyı içimizde taşımanın ne kadar ağır olduğunu fark ederdik.

Belki de bu yüzden zaman arasındaydım.

Ya da buraya sıkışmasam dahi hayat bana bir şekilde bunu öğretecekti.

Elimdeki sıcak çay ve üzerimdeki örtü ile şömineyi izliyordum.Hemen yanımda Eren vardı.Başımı omzuna yaslamıştım.

Biraz dinlenmeye ihtiyacımız vardı.Ve Eren'in içine ne kattığını bilmediğim çayına bağımlı olduğum için ikinci bardağımı içiyordum.

Demir de çayı beğenmişe benziyordu.Bir anda söze girdi.

"Temizlikçiyi takip etmeye aşağıya indiğimde İrem ve Saat muhafızı ile karşılaştım."

Şaşırarak başımı kaldırdım ve Demir devam etti.

"Zaten yanıma toz almıştım bu yüzden çabuk kurtulucaktım ama bir şeyler tahmin etitğim gibi gitmedi,"derken derince nefe saldı.

"Saat muhafızını hallettikten sonra İrem ile karşı karşıya kaldım.Ve anlarsınız ya bir şeyleri hemen geride bırakmak zordur.Hayatım boyunca insanlara ikinci şansı verdim affettim,kin tutmadım ve bundan hiç zarar görmedim.O anda da merhametim ağrı bastı."

Eren büyük bir şaşkınlıkla,"Onu serbest mi bıraktın?"diye sordu.

Demir başını olumsuz anlamda salladı.

"Bırakmadım ama bir an duraklamıştım işte.Tam o esnada bana Yasemin'den bahsetti.Kızlar için yerlerin hazırlandığını ve ruh çıkarma işleminden önce,"cümlenin devamını getirmedi gözlerini kapattı,"İşlemden önce fiziksel acı çektirilirmiş.Yüzlerini parçalayacaklarmış hepsinin, sıra sıra."

Gözlerimi acıyla kapattım ve bunun gerçekliği yüzüme çarptı.Başımı tekrar Eren'e yasladım ve o da destek olmak ister gibi kollarını bana doladı.

"Yasemin'in annesi ölüm döşeğindeymiş.Onu önceden hatırladığı için tam olarak zarar veremiyorlarmış ama şimdi,"Demir'in gözleri doldu.Ve benim de gözlerimden bir damla yaş düştü.

Eren,"Yeter artık.Bunları düşünmeyelim.Elimizden geleni yapıp görevleri bitiriyoruz ve eminim son görevden de başarıyla çıkıcaz.Hadi artık hançeri ağaca bırakalım."dedi.

Sessizce onayladım onu,ama kalbim hala o kızlar için atıyordu.

Yavaş adımlarla çıktık bahçeye.

Hançer,Eren'in elindeydi.Yavaşça yaklaştı ağaca.Ardından yere bıraktı.

Toprak,bir kez daha görevin kanıtını kabul edip aldı içine ve ağaca karıştı kanlı hançer.

Yanlış suçu veren hançer.İki dostun birbirine olan sadakatini kanıtlayan,hırsın ve öfkenin yapabileceklerini gösteren ve bizi yine bir döngünün içerisine sokan hançer.

Olmaması gereken olmadı ve herkes yerli yerinde.

Biz ve sıkışıklar hariç.

Ağacın büyümesine bir kez daha şahit olduk.Artık koca bir ağaçtı ve büyüyeceği son bir gün vardı.

Zaman arası için geri sayım dahi sona eriyordu.Son bir görev.Son bir gün.

Bir rüzgar esti üzerime doğru.Gözlerim Eren'e kaydı.Onun da gözleri benim üzerimdeydi.

Son günümüzdü sanki.Son aynı zamana ait oluşumuzdu sanki.

Ya da zaman bize bir hediye verir de buradan çıktığımızda aynı anılarda var oluruz.

Ona gülümsedim.Demir sığınağa girdiğinde bir tek ikimiz kaldık.

Yanına gittiğimde eli,tıpkı rüzgar gibi okşadı yanağımı.

"Eren,"diye başladığım sözümden sonra beni susturdu ve dudaklarıma kapandı.

Ayrılır ayrılmaz,"Sonlardan bahsetmeyelim olur mu sevgilim?Çünkü gerçekliğine inanırsak olur ve bahsetmezsek inanmayız."

Gülümsedim."İnanmazsak gerçek olmaz mı?"

"Neden olmasın?"dedi hiç beklemeden.

Başımı yana yatırdım.

"O halde son günmüş gibi sevelim,"ve devamını o getirdi.

"Ama son gün değilmiş gibi de düşünmeyelim geri kalanını."

Nasıl altı gün gibi kısa bir sürede bu denli tamamlamıştık birbirimizi?

Cümlelerimin devamını anlayacak kadar mı biliyordu beni?

Peki ya o zaman neden kendi zamanlarımızıda tanışmamıştık?

Belki de tanışmıştık ve ben sadece yanından geçmiştim.Ya da kardeşi bizim okuldaydı ve okuldan almaya gelmişti.Kardeşi var mıydı?

Nasıl bir evde büyümüştü?Nerede oturuyordu?

Bunların çok normal ayrıntılar olduğunu ama hiç birini bilmediğimi fark ettiğimde başta üzüldüm.Ama daha sonra bunlar olmadan da birbirimizi sevebildiğimizi fark ettim.

Biz,aynı zamana ait insanlar değildik.Ama birbirimize ait insanlardık.Bu yeterliydi.

Elleri ellerimdeyken sığınağa girdik.Yarının bize ne vereceğini asla bilemezdik.

*********

Ve nefesler kesildi.Zamandan korkanlar zamanın getirdiklerini kabullenmek için toplandı.

Karanlık ve soğuk odada yalnızca korkuyla atan kalpler vardı.Sessiz çığlıklar ve derin nefesler.

İçeride duyulan bir diğer rahatsız edici seste tik tak sesiyle yavaş yavaş hareket eden saate aitti.

Durucaktı bir ara.Ya da durmayacaktı.Artık önemi yoktu.Onlar bunu göremeyecekti.

İçeriden çığlık sesleri gelmeye başlıyordu.

Zaman arası,sona yaklaşıyordu ve kimse kaderin değişeceğine inanmıyordu artık.

Yasemin titrek bir nefes aldı.Yanındaki kızlara güven vermek istedi.Ama her zamanki gibi dik duramıyordu artık.Kimsenin gözlerine de bakamıyordu zaten karanlıktı.

Işıklar kapatılmıştı her birinin içerisindeki korku daha da alevlensin ve hissettikleri her duygu ruhlarını güçlendirsin diye.

Bir kaç gözyaşı damladı yere.Hepsi öylesine odaklıydı ki düşüncelere.

Korkutucu adım sesleri duyuldu ve kapı gıcırtıyla açıldı.İçeriye uzun zaman sonra ışık girdiği için hepsinin gözleri zorlukla açıldı.

"Yasemin."diyen ses de oldukça tedirgin ediciydi zaten.

Yasemin bir adım öne çıktı.Tedirgin eden sesin sahibi muhafız,irite edici gülümsemesi ile tuttu kızın omuzlarından.

Ardından içeriye aldı.Bir sandalyenin üzerine oturttu ve ellerini bağladı.

"Bu sadece hazırlık."dedi Yasemin içinden."Henüz tam sıkışma gerçekleşmeyecek sakin ol,hala umut var."

Makinenin sesi duyuldu.Ardından bir muhafız Yasemin'in koyu kumral saçlarını kazımaya başladı.

Ağlamayacaktı.Çığlıklarını onlara gösterdiği her an bundan çok daha fazla zevk alıyorlardı ve ruhun güçlendiğine inanıyorlardı.

İşte bu yüzden sessiz kaldı.Spn sessiz kalışı olsa dahi bağırmayacaktı.

Karşısına gelen yüz ise onun canını hep diğer muhafızlardan daha çok fazla yakmıştı.

İrem.

Çünkü diğerleri bu kötülük üzerine vardı ama İrem öyle değildi.İrem,bir insanken güce teslim olmuştu ve en kötüsü de ihanet etmişti.

Yasemin herkes için dik durmaya çalışan bir insandı ve sırf bu yüzden ihanete asla anlam vermeyecekti.

İrem,alkış yaptı coşkuyla.

"Aslında bakarsan kıskançlık gibi aptal bir huyum yoktu.Ama bana verilen sevginin bir benzerinin sana verilmesi hoşuma gitmedi."

Yasemin sessiz kalırken şaşırdı.Burada ruhu söz konusuyken oturup erkek kavgası yapmasını beklemiyordu herhalde.

Zaten Demir'in ondan hoşlanabileceğine tam olarak inanmıyordu.İrem'den hemen sonra karşısına çıktığı için öyle olduğunu düşünmüştü.

"Ne saçmalıyorsun İrem?"

İrem,"Sana nasıl davrandığını görmedin mi yoksa?"dediğinde Yasemin göz devirdi.

"Gerçekten ne zaman ne düşünmen gerektiğini bilmiyorsun.Tavırların öyle tutarsız ki ne yapacağın belli değil.İhanet gibi bir duyguya ev sahipliği yapabiliyorsun.Ailen seni nasıl yetiştirdi bilmiyorum ama gerçek bir insanken bile bu denli körelebilmen oldukça garip."

Yasemin tüm nefretiyle kurduğu bu cümlelerin ardından sert bir tokatla karşılaştı.

İrem sinirlenmişti elbette.Ama bu,karşısındaki Yasemin'e vereceği zararı körüklemişti.

"Karşımda aciz halinle eğilmiş dururken kurduğun cümleler sence de fazla cesur değil mi?O sevgili anneciğin de ölmek üzereyken üstelik."

Yasemin'in kalbi acıdı.Daha annesiyle vakit geçirememiştiki?

En son on sekiz yaşındaydı.O hep o yaşta kaldı ama annesi kalmamıştı belliki.

Bu düşünce kalbini acıtıyordu.Vakit geçiremediği annesinin ölümünün ani gelişi.Gözlerini kapattı dolmasını engellemek için.

İrem,eline küçük bir bıçak alırken Yasemin soluklandı.Ve her ruhu sıkıştırılan genç kızın başına gelenler geldi.

Küçük kesikler,derin yaralar ve yüksek çığlıklar.

Acı dolu bir kaç saat geçiyordu odada.Yasemin,gözyaşlarını bir süre sonra bırakmıştı.

Bir kaç dakika muhafızının odada bulunmasıyla da bu hali ona ağır geliyordu.

En sonunda bayılacak seviyeye gelmişti.

Gözlerini zorlukla açarken kapının açıldığını duydu.Bilmekten nefret ettiği ses,"Hepiniz çıkın."diyordu.

Artık korkmuyordu.Daha ne kadar kaybedebilirim ki diye düşündü.

Kapı tekrar kapatıldığında bir sandalye çekildi Yasemin'in yorgun bedeninin yanına.

Kafasını çevirip gözlerini yarı açık tutarak baktı karşısındakine.

Büyücüye.

Ve büyücü de ilk kurbanına baktı.Büyünün ilk tohumlarına.Eseriyle gurur duyuyor gibi gülümsedi.Yasemin bir kez daha iğrendi.

Büyücü,elinde tuttuğu kavanozu gösterdi Yasemin'e.Cam bir kavanozdu fakat kapağı Demir'di.Ve hiç açılamayacak gibi duruyordu.Ne olduğunu tahmin etti Yasemin.

Byücü,"Elimde tuttuğumun ne olduğunu tahmin edebiliyor musun?"diye sordu.Elbette cevap veremedi.Kavanozun içerisinde gri bir bulut oluştu sanki.Ardından siyaha döndü.

Herkezin ruhu,en çok yaşadığı duygunun rengine bürünüyordu.

Ve kavanozun içerisindeki ruhun kime ait olduğu belliydi.

Biricik Sinem'e.

Yasemin'in gözünden bir damla yaş süzüldü.

"Dostluk,"dedi büyücü iç çekerek."Zaman arası gibi mükemmel berbat bir sistemin içerisinde dahi yeşerebiliyor öyle değil mi?"

Cevap vermek için ağzını açmaya çalıştı Yasemin ama beceremedi.

"Hareket etmemelisin bence."

Yasemin bu sefer sessiz kaldı.

Büyücü ise söze girdi.

"Neden ilk olduğunu hiç merak ettin mi Yasemin?Sen konuşamıyorsun ama ben sana söyliyim.Umudun vardı.Her zaman umutluydun.Çocukluğundan beri sana verilenle yetinmedin,çalıştın ve bunu sadece kendin için yapmadın.Bencil değildin seviyordun insanları.Ve işte bu ruhunun gücünü verdi bana.İşte bu yüzden bu duvarların içine sıkıştırdığım ilk ruh sendin.Çünkü ruhun büyünün özünü oluşturabilirdi."

Bir süre sessiz kaldı.

"Senden sonra gücüne en inandığım ruhta Sinem'di,"bunu söyledikten sonra kavanozu kaldırıp içine baktı ve gülümsedi,"O da tersindi.Kendi için bile çabalamamıştı.Mutluluk görmeyen bir kızın ne kadar çabalayabileceğini ve en ufak iyilikte ne kadar güçlenebileceğini görmek istedim.İşte bu da büyüyü güçlendirecekti."

Bir damla gözyaşı daha düştü.Canı yanıyordu.Koca hayatların kavanoza sıkıştırılıp sonsuz acıya gömülmesi adil olmamalıydı.

"Daha sonra aranızda bir duygu güçlendi.Ve siz istemeseniz bile zinciri güçlendirdiniz.Sen çabalarken o herkese umutsuzluğundan verdi ama senin çabana ortak oldu.Bu ne demek biliyor musun?İnanç.Ve her şeyin sonuna seni götürecek olan da inançtır Yasemin,şimdi ise inancın sonuna geliyoruz.Çünkü kendi başlattığım svaşta galip geliyorum.Ve dünyamdan haberi olmayan bir sürü kız buna kurban gidecek."

Sesi keyifli gelmeye başlıyordu.

"Hepinizin kadın olmasının da elbette sebebi vardı.Hepiniz,ruhunuzda birer duyguyu en coşkulu haliyle taşıyıp güçlendiriyorsunuz ve bunu bütün hemcinsleriniz yapıyor.Ruhları kullanarak güçlendireceğim bir büyüde duygu dolu ruhları istedim ve vakti geldi.Birazdan oda zamanın gücüyle dolacak ve sen hazır olacaksın."

Son sözlerini söyleyip çıktı.

Ve Yasemin,kendini kötü hissedeceği soğuk,dar bir yere yatırıldı.Bulunduğu yerde ayağa kalkmazdı tam burnunun ucu tavandı.

İçeriye bazı duygular girdi.Çocukluk anıları kirlendi.Ruhu hazırlandı ve çekildi.Teni soğuk ile birleşti.Gözyaşı bile akıtamayacak hale geldi.

Bulunduğu kapsülden yan yana otuz altı tane daha vardı.Ve bir kaç kızda emindiki yanındaydı.

Zorlukla nefes alırken umut bitmişti.

Ta ki kavanozun içindeki ruh,bırakıldığı masadan çıkana kadar.

Büyücünün yine atladığı bir şeyler vardı.Evet,Sinem güçlü ve umutsuz bir ruhtu.Ama güçlü ruhlar son kez çıkabilirler.Her zaman sıkışık olarak kalsa da o an için çıkabilirler.

Büyücü diğerleriyle ilgilenirken ruh odalar arasında dolaştı.Kapsüllerin hepsinin önünden bir ışık gibi geçti ve onun kapsülünün önünde durdu.

Ruh,bir zamanlar onu güçlendirenin içine güç verdi.Ve kapsülün kapağı yavaşça açıldı.Ardından sedye geriye doğru çekildi.

Yasemin yarı baygın halinden bir anda güçlenen bedenine şaşırdı ama gözlerini açtığı an karşısındaki ruhun kim olduğunu tanıdı.

Doğrulduğunda ise eski dostunu olgunlukla selamladı.Ve ne kadar sonsuza kadar görüşemeyecek dahi olsalar içinden,"Teşekkür ederim."dedi.

Duyacağına inandı.Birbirlerine ait olan sonsuzlukların güçlendiğine de.

Yasemin,buradan çıktığında unutmayacaktı Sinem’i.En azından bir mezar yapıcaktı ona ve her gün ziyaret edicekti.

Sinem,ne olursa olsun unutulmaktan korkardı.Yasemin,burada çektiği tüm acılara rağmen Sinem’i tanıdığı için şükretti.

Elbette Sinem artık yoktu ve kavanoza geri dönmesi gereken sıkışmış ruhu vardı ama her büyüde küçük bir yırtık olur.

Ve Yasemin ondan uzaklaşan ruhun arkasından bakarken gözlerinden yaşlar tekrar döküldü."Kendine iyi bak olur mu?"diye fısıldadı.

Bu sondu.

Gecenin ilerleyen anlarında,Yasemin diğer kapsüllerin kapaklarını açtı.Koşarak odada bekletilen kızları çıkardı ve beraber kapsüle alınan yaralıları odalarına taşıdılar.

Bu gece hepsi bu işlemlerden geçecek ve bir süre soğuk odada kalıcaktı ama öyle olmadı.

Son görev bitmek üzereydi ve kabul etmeyeceklerdi.

Umutları ise son bulma noktasındaydı.

*********

Umay

Demir,odasına gitmişti ve biz Eren ile yan yana kalmıştık.Tekrar.

Ne kadar görevi tamamlamış da olsak içimi kaplayan huzursuzluğu bir türlü engelleyemiyordum.

Küçük odadaki yatağa uzanmış yatıyordum ve bu tedirginliğimi bölen belime sarıldığını hissettiğim eller oldu.

"Bence daha fazla düşünmeden uyumalısın?"

Güldüm.Başımı olumlu anlamda salladım.Eren saçlarımı geriye doğru atarken,"Son görev Umay.Korkacağın hiçbir şey yok çünkü buradayım,buradayız."dedi.

Gözlerimi kapatıp zaman arasının son gününe uyanmayı bekledim.

**************

Naberrrrr

Son göreve geliyoruz son dört bölüm.

Heyecanlımsıınızzz?

Bu arada en başindan beri favori erkeğim Kenandı ama şu andan itibaeren Demir.

 

Herif o kadar olgunki onu aldatip mahveden kıza dahi vurmuyor affetmeyi falan düşünüyor.

Ama Erenimin hakkimi yemiyim karda futbol oynadiktan sonra gelirken endamı falan muhteşem herif.

Araya da yine Kaanimi ekledim gölgenin kristali isimli uzun soluklu kurgumun karakterleri arada girip çikiyo keza Sinan abi zaten o kurguya ati biraz daha gelişip yayinladiğimda umarim hepiniz beğenirsiniz çünkü yazmaya başlama sebebim o kurgu.

Yorumlarınızı almam lazım hanımlarr

Ve 5k olmusuz kitapped de bine yaklastık.Çok sağolun canlar umarım beraber çok daha iyi günler ve zamanlar yaşarız.

Sizi çok seviyorum sonraki bölümlerde tekrar görüşücez ve o zamana kadar;

Zaman arasına sıkışmamaya dikkat edin.

Bölüm : 15.12.2024 15:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...