21. Bölüm

19.Çocukluk

Ebrar Aydın
ebi_books


 

Müzik:
Berkay Altunyay-Olmazlara inat
Shawn Mendes-Mercy

Yine bir o kadar tanıdık ama tanıdık olmayan bir yerdeydim.Daha önce uğradığım bir yer.

Kendi bilinçaltımdaydım.

Karanlık bir yerdi burası.Yerde su birikintileri vardı.Tıpkı daha önce büyüde gördüğüm gibi.

Kendimi bu tarz mekanlarda bulmaya alıştığımdan mıdır nedir asla garipsemiyordum.Üzerimde oldukça farklı bir sakinlik vardı.

Derin bir nefes aldım.

Bir anda duyduğum seslerle kafamı sağa çevirdim.Bir çocuk koşuyordu.

Çocuğu tanımamam imkansızdı.Çünkü karşımdaki bendim.

Gülerek yanımdan geçti.Ve kendimi bir anda sandalyede otururken buldum.

Önümden koşan çocuğun anıları çıktı sanki ortaya.Hepsi bir bir gözlerimin önünden geçti.Ama belirli olanlar.

Neden burada olduğumu bana anlatanlar.

Şemsi'ye isim koyduğum park,ilk arkadaşlıklarım,kalbimi kıran her şey.

Zamanın akıp gitmesine ağladığım ortaokul mezuniyetim.Lisede geçirdiğim mutlulukla karışık tüm o karanlık duygular.

O an tekrar bir ışık yandı gözlerimin önünde.

Ben her zaman,zamanı düşünen olmuştum.Ne kadar vaktim olmasada burada bulunma sebebimi düşündüğüm anlar olmuştu.

Ve tıpkı Sinan abinin dediği gibi her bir anım buraya gelişimi açıklıyordu.

Ve bir anda karşımdaki sahneyi canlandıran sarı ışıklar söndü.Yerine beyaz bir ışık tozlar eşliğinde canlandırdı aslında yaşamadığımı zannettiğim anıyı.

Bu sefer sol tarafımdan bir çocuk koşarak yanıma geldi.

Unutulmuş gibiydi sanki.Nasıl anladığımı bilmiyordum ama öyleydi.

Su birikintisinin üzerinden nefes nefese ve sertçe geçtiğinde üzerime su sıçradı.

Üzerindeki yırtık kıyafetlerden oldukça kötü bir halde olduğu anlaşılıyordu.Bu anıyı ilk gördüğümde aslında yaşamadığımı düşünmüştüm.Ama şimdi bilinçaltım bir şeyleri geri getiriyor gibiydi.

Altı yaşlarında olmalıydım.

Bahçeli evler vardı.Müstakil ama küçük evler.Bir tanesinin önündeyken bir anda kayıp düştüm.

Korkuyla nefes alırken bir adam arabasından indi ve endişeyle benim yanıma geldi.

"Hey iyi misin?"

Adamın sesi ve yüzü oldukça tanıdıktı.Ama bu,kendi zamanımda tanımadığıma emin olduğum biriydi.

Aynı zamanda hiçbir zaman olması gereken yaşta tanımadığım biri.

Bu Demir'di.

Korkarak başımı olumsuz anlamda sallıyordum.

"Ne oldu sana?"diye sorarken korkmamam için sesini ılımlı tutmaya çalışıyordu ama endişeli bakıyordu.

Ben Demir'i kendi zamanımda görmüş müydüm?

Zorlukla söze giriyordum,"Ben,bir hafta önce sokakta oynarken kaçırıldım ve ailemi bulamıyorum."diyerek ağlamaya başladığımda gözlerim tekrar kocaman açıldı.

Mekan değişirken Demir'in elimi sıkıca tutan eli değişmedi.Otuzlu yaşlarda, gözlerinde gözlük ve elinde bilgisayar taşıdığı belli olan bir çanta vardı.

Beni arabasına alıp karakola getiriyordu.

Bana su veriyorlardı ve üzerime de bir havlu.İçeride bir şeyler konuşuluyordu.

"Ne zamandır aranan kız bu,ailesi haftalardır bu kızı arıyor.Adı,Umay Öztürk."

Sürekli olarak ağlıyordum şoka girmiş gibiydim ve yanımdaki büyük adamlar adımı söylüyordu.Bu esnada içeriye oldukça uzun sert mizaçlı bir adam girdi.

"Çıkın buradan.Kızın ailesi birazdan gelecek daha fazla korkutmayın!"

Hepsi çıkarken, küçük Umay başını yavaşça kaldırdı.Adam yanına geliyordu ama görüntüsü başta bulanıktı.

Daha sonra ise gördüğüm yüz beni tekrar güvende hissettirdi.

Siyah saçları dağılmış üzerinde üniforması ile gelen adam,saçlarımı geriye doğru ittirdi.

"İyi misin?"diye sordu ılımlı bir sesle.Duruşu oldukça sertti.

Zorlukla yutkunarak başımı olumlu anlamda sallıyordum.Masanın başına geçiyordu ve çekmecesinden iki kupa çıkarıyordu.Arka taraftaki su ısıtıcısından su dolduruyordu.Üzerinde duman olan kupanın birini önümde diz çökerek bana uzatıyordu.

"Annenler birazdan gelecek Umay.O zamana kadar sana birkaç soru sorucam hepsini cevaplamanı istiyorum olur mu?"

Başımı olumlu anlamda sallıyordum ve o da başımı okşayıp üzerimdeki havluyu düzeltiyordu.

"Sen çok akıllı bir kıza benziyorsun zaten."dedi.

Karşımdaki kişinin kim olduğuna emin oluşum ise,üniformanın üstünde yazan,Başkomiser Eren Türkdoğan,yazısıydı.

Bu anı, gerçek veya bana mı aitti?

Tekrar su birikintileriyle yalnız kaldım.Ayaklarımın altındaki su birikintisi ile göz göze geldim.Oraya dikkatle baktığım bir sürede, bulandı.Ardından net bir şekilde kendimi gördüm.

Kendi kendime gülümsedim.Fakat tam bu esnada burada olmamam gerektiği aklıma geldi.

Ben en son zaman arasındaydım.Son zamanlarda en çok yaptığım şeyi yaptım ve farkına vardım.

Farkındalık ise rüyayı çoktan bitirdi.

**********

Bazı sonlar hakkında ne düşüneceğinizi bilemezsiniz.

Okulun son günü.Yeni yılın son günü.Güldüğün bir anının sonu.

Hepsinin sonu bir şekilde gelir.Ne kadar var oldukları anın sonsuz bir zaman arasında devam ettiğini düşünsek de biz sonlarını görürüz.

Gördüğüm rüya kafamı karıştırmıştı.Bana mı aitti yoksa bilinçaltımın bir şeyleri birleştirmesi miydi?Bunları düşünmek istemedim çünkü kendi zamanımdan benden çok daha farklı hayatlara sahip olmalarını istemedim.

Saçlarımı geriye doğru atıp derin bir nefes çektim içime.Sabah olmuştu ve ateşin sönük olmasına rağmen oda çok sıcaktı.

Eren yanımda uyuyordu.Beraber geçirdiğimiz çok kısa anlarda uykusunun hafif olduğunu fark etmiştim.

Gece uyanıp defterime bir şeyler karaladığımda o da gözlerini aralıyordu.En ufak sese dahi uyanıyordu.

Bugün farklı bir şey vardı sanki.Çok yorgun duruyordu ve uyumak ona iyi geliyor gibiydi.

Onu izlemenin içimdeki sevgiyi alevlendirdiğini fark ettiğimden saçlarına gitti ellerim.Önce çekingen bir tavırla dokundum.Ardından gerçekten derin uyuduğunu anlayıp tekrar yanına uzandım ve yüzlerimizin arasında bir kaç santim kala onu izlemeye devam ettim.

Gözlerimi kapatıp açtım gülümseyerek.

Uyumak ona iyi gelmiş gibiydi.Yüzündeki o gerginlik yoktu.Aksine hoş bir tebessüm yayılıyordu.

Sebebini çok merak etmiştim.Ne gördüğünü bilmek istiyordum.

Kendi kendime güldüm.

Bugün son gündü.Birbirimizin zamanına ait olduğumuz son gün.

Bilemezdik dönünce aynı zaman ait olup olmayacağımızı ama bildiğimiz tek şey burada birbirimize ait bir zamanın olduğuydu.

Bu düşünce bile zaman arasını terk etmemek için yeterli miydi?

Tabiki hayır.Ama zihnimin küçük bir köşesinde onu kaybetme korkusu beni korkutuyordu.

Saçlarını hafifçe geriye atarken iyice baktım ona.

Fısıltıyla,"Eğer geri döndüğümüzde birbirmizi hatırlamazsak,gördüğün tüm yeşiller sana beni hatırlatsın."dedim.

Bu esnada gözlerini sırıtarak yavaşça araladı.Şaşkınlıkla ona bakarken,"Gerçekten uyuduğumu mu düşündün?Son günümüzde."

Gülerek başımı iki yana salladım.Beni kendine çektip kollarını belime doladı.

Gülümseyip iyice sokuldum ona.Saçlarımı,sanki bi daha hiç öpemeyecek gibi öptü.

"Öyle saçma cümleler kurma bir daha."

Geriye gidip gözlerine çevirdim gözlerimi,"Nasıl saçma cümleler?"

Tekrar sıkıca sarıldı."Unutmak hatırlamak falan.Hiç gerek olmayan cümleler bunlar."

Gülerek başımı olumlu anlamda salladım.

"Bunlar gereksiz ama kalkmamız gerekli Erencim."diyerek yataktan çıkmaya çalıştım ama öyle sıkı sarıldı ki çıkamadım.

Çıkmak da istemedim zaten.

"Demir ipuçlarını bulsun biz burada kalalım."derken oldukça ciddiydi.

"Oldu canım başka istediğin?"

Gülerek beni iyice kendine çekti."Bir de şu odaya klima alalım bu nasıl bir sıcak,daha dün kar yağmıyor muydu?"

Ben gülerken yatakta diklenip üzerindeki tişörtü çıkardı ve geri yattı.

"Gerçekten biraz daha uyumak için vaktimiz yok mu?"diye sordu.O an onu reddetmek istmediğimi biliyordum ama mecburdum.

Bu yüzden ayağa kalktım.Eren arkamdan,"Neden kısıtlı zaman aralığında tanıştık ki,of!"diye hayıflanıyordu.

Sığınak da oldukça sıcaktı.Üzerimdeki kalın kazak beni terletiyordu.Eren yanıma geldi ve beraber dışarıya çıktık.

Şaşkınlıkla gözlerim açıldı.

Heryer kurumuştu.Güneş tam tepede ve parlaktı.Hava yirmi derecenin üzerindeydi sanki.

Arkamızdan bir ses,"Bende şaşırdım ama son günün bize vereceği bir sürpriz daha varmış."dedi.

Bu Demir'di.Beraber güneşli bir günde tekrar buluşmuş gibiydik.

Demir,"Güneşin tepede olması ne kadar beni mutlu etse de bu,zamanın ilerlediğini gösterir."dedi.

Beraber yürümeye devam ederken,"Nasıl olabilir?"diye sordum.

"Görevleri tamamlıyor oluşumuz zaman arasının sona yaklaşmasını engellemiyor.Son gün.Okulun ise son haftası.Pansiyonun yarısı valizlerini toplamış eve gidiyor.Son sınıflar sınava girmiş.Bu akşam yıl sonu balosu var."

Gözlerim kocaman açıldı.Okul bitiyordu.Büyü sonlanıcaktı.hatalı zaman ilerlemişti.

"Demir,bana libelorumu ver."dedim hızla.Elime alır almaz tarihe baktım.

11 Haziran Pazartesi.

Demir,"Odalarınıza gidip kıyafetlerinizi değiştirin.Daha sonra görev için araştırma yapmamız gerekecek."dedi.

Pansiyona girip odama çıkar çıkmaz gerçekten ilk sınıfların odaları boşalttığını gördüm.Bu bana oldukça farklı hissettirdi.

Bir zamanlar insanlarla dolu gördüğün koridorların ve okulun boşalacak olması.

İçimi bir korku kapladı.O çok dert ettiğim sınav geçmiş olabilir miydi?Ya da bensiz bir mezuniyet gerçekleşmiş miydi?Ben tüm bunların gerisinde mi kalmıştım?

İçeride Filiz dolabındaki eşyaları düzenliyordu yüzünde büyük bir gülümseme ile.Selin ve Burçin yataklarında uyanıyorlardı.Selin, tarih kitabı okuyordu,Burçin'in elindeki ise bir aşk romanı olmalıydı.

Beni görünce hepsi gülümsedi.

Filiz,"Günaydın Umay."dedi.Bende ona karşılık verdim.

Selin muzip bir gülümsemeyle,"Nerelerdesin bakalım,üzerine de kazak geçirmişsin,hayırdır bahçede mi sabahladınız?"diye sordu.

Göz devirdim.Burçin de gülerek bana baktı.

Kıyafetlerimi alıp kabine ilerledim ve üzerime dizimin biraz daha altında biten yazlık bir elbise giyindim.Saçlarımı tekrar topladım.

Aslında bu elbiseyi kendi zamanımda dolabımın dibinde gördüğüme emindim ama tam olarak hatırlamıyodrum.Dersler işlenmeyeceğine göre serbest giyinebilirdik.Altıma da beyaz spor ayakkabı giyindim.

Çıkar çıkmaz kızların da hazırlandığını fark ettim.

"Nereye gidiyorsunuz?"diye sordum.

"Sınıfta toplanıcaz.Yoklama alınacak daha sonra da çarşıya gidicez,unuttum deme sakın."

Hiç bilmedim ki unutayım Selin demek çok isterdim ama,"Dalgınlıkla sordum canım."dedim.

Burçin Selin'i dürttü,"Bakma,mezuniyet elbisesi sevgilisi tarafından seçildiği için bu kadar rahat."dedi.

Şaşırdım,"Eren bana elbise mi seçti?"diye sordum.

Bu sefer üçü de kahkaha attı.Burçin,"Umay,kızım senin kafan mı yerinde değil?Eren sana sürpriz yapacağını söyledi ya."

Hatırlamış gibi,"Ha öyle mi dedi?"dedim.

Selin,"Artık sabah kadar ne yaptıysanız unutmuşsun."diyerek kahkaha attı.Filiz ağzını kapatarak güldü.Ne olursa olsun hayalı kızdı canım.

Üçü odadan çıkar çıkmaz yatağa çöktüm.Biz geziye nasıl gidecektik?Büyü hataları okuldan çıkamazdı.

Yalnız kaldığımı düşünürken yine yalnız kaldığım anların baş rolünün sesi geldi kulaklarıma.

"Dert etme,zaman arası bir yol bulur."

Göz devirdim."Yine nasıl yardımlar yapmaya geldin acaba Sinan abi."

"Ne yardımı yapıcam sana Umay,bak bitti işte son gün."

"Son gün görevini söyleyebilirsin mesela."

Başını olumsuz anlamda sallarken oldukça keyif alıyordu.

Aklıma gördüğüm rüya gelince gülümsemem soldu ve ona sormam gerektiğini düşündüm.

"Sinan abi?"

"Efendim Umay."derken ne diyeceğimi biliyor gibiydi.

"Sence bana ait olmayan bir anıyı ,zaman arasında, rüyamda görmem mümkün mü?"

Bilmediğini göstermek için ellerini kaldırdı.Ve derince nefes alıp uzun açıklamalarından birine başladı.

"Bak Umay,kasabada gördüğün rüya sana ait bir anı değildi.Gelecek de değildi.Zaten sen hiç bir zaman geleceği görmedin çünkü zaman arası her zaman yaşanmıştı."

Sessiz kaldıktan sonra ona soran gözlerle bakmama dayanamayıp devam etti.

"Ama,şu ihtimali sakın unutma.Ne kadar hatırlanmaya ve unutmamaya özen göstersen de zihnimiz bu şekilde çalışmaz.Bazı şeyleri senden silip alabilir.Senin de bir şeyleri unutabileceğin ihtimalini her zaman hatırla."

Başımı olumlu anlamda salladım.

Bende unutabilirdim.Ama neden?Her zaman, hatırladığım güzel anılarla yaşadım ve kopukluk hissetmedim.

Odadan çıkıp tek başıma sınıfa yürürken de bunu düşündüm.

Eren ve Demir'e bir şeyleri anlatmalıydım.Belki de onlar bir şeyler biliyordur.Sonuç olarak gördüğüm insanlar onlardı.

Farklı zamanlarda olsa da onlardı.Sıkıntılı verdiğim nefesin sonunda sınıftaydım.

Reha Hoca sınıfı sayıyordu."Umay neredesin kızım servis kalkacak."

Eren ve Demir de beni görünce gülümsedi.Demir'in üzerinde kahverengi bir pantolon ve siyah bir tişört vardı.Eren'in üzerinde ise siyah bir pantolon ve beyaz tişört vardı.

Beni görünce gözleri mutlulukla baktı.

Demir,"Çok güzel olmuşsun."dedi sevecen bir tavırla.

"Teşekkür ederim."

Sınıfın geri kalanı hocayla beraber bahçeye,servise gitti.Ve biz Eren ile baş başa kaldık.

Gözlerime öyle bir sevgiyle bakıyordu ki içim ısındı.Kollarını belime dolarken saçımın bir tutamını geriye doğru ittirdi.

"Çok güzel görünüyorsun."dedi.

Gülerek kollarımı boynuna doladım."Teşekkür ederim."dedim nazlı nazlı.

"Eren benim sana bişey söylemem lazım."dediğimde beni susturmak için iyice yaklaştı yüzüme.

Aramızda bir kaç santim kala bir el iki kez kapıya tıklandı.

İkimiz de korkuyla irkildik ve Eren beni hemen arkasına aldı.Ama karşımızdaki dakika muhafızı değil Zeynep'ti.O da şaşkınca baktı.

"Arkadaşlar bu nasıl bir korku,ne yaşıyorsunuz siz?"

Eren boğazını temizleyerek yanımdan ayrıldı.Zeynep gözlerini büyüterek bakarken kahkaha attı.

"O neydi öyle be,çocuk seni bir anda arkasına aldı falan.Ne olurdu görsem,yok mu olacaktınız?"

Beraber merdivenleri inerken yanaklarımın kızardığını hissettim.Zeynep Hoca kendi zamanımda Din Kültürü öğretmenimdi ve ister istemez ona öğrenci gözüyle bakamıyordum.

Utanıyordum!

Servislere binerken Eren ile yan yana oturacaktık ama Selin son anda beni çekerek yanına oturttu.

"O kadar da değil Umay!"dedi.

Gülümsedim.Neyseki Demir,hemen yanımda tekli koltuğa oturmuştu.Yavaşça kulağıma eğildi,"Gezi,zaman arasının döngüsüne ait olduğu için çıkabiliriz.Endişe etmene gerek yok."dedi.

Başımı olumlu anlamda salladım.

Ortam gerçekten çok eğlenceliydi.Sürekli şarkılar söyleniyor,erkek öğrenciler aralarında şakalaşıyordu.Başımzıdaki matematik hocamız bile bugün oldukça neşeli duruyordu.

Yolun onuncu dakikasında Reha Hoca bir anda,"Hepiniz sessiz olun!"diye bağırdı.

Herkes sessizce onu izlerken servisin ortasına geldi ve derince nefes aldı.Gerçekten şu kısacık zaman aralığında oldukça iyi bir öğretmen olduğunu fark etmiştim.

"Madem son bir haftanız, o halde size bir kaç kelam edeyim."dedi.

Gökalp arkadan,"Hocam Edebiyat mı okusaydınız?Çok yakışırdı aslında."dedi.

Herkes gülerken Hoca bu sefer ters bir cevap vermedi

"Geçtiğimiz günlerde hayatınızın belki de büyük ekrandan izlediğinizde çok küçük, ama o an için önemli olduğuna inandığımız sınavını atlattınız.Beraber iyi veya kötü dört yıl geçirdik.Ve ne olursa olsun hiç birinizin bana karşı ciddi bir saygısızlığı olmadı.Benimde sizi istemeden kırdığım anlar olduysa,"derken Duman bir anda,"Hocam sözlüme on vermenize çok kırılmıştım."dedi.

Reha Hoca bu sefer hafifçe başına vurdu.Ardından devam etti.

"Yolun devamında sizi karşılayacak olanın ne olduğunu bilmiyorsunuz.Hep iyiye odaklanın elbette ama kötünün de gelebileceğini unutmayın.Konu hiçbir zaman benden matematik öğrenmeniz değildi çocuklar.Benden en ufak aldığınız güzel davranış bile benim için çok önemliydi.Benim sizden aldıklarım da öyle.Ve bize ayrılan zamanın sonuna geldik.Sakın unutmayın zaman her zaman bir şeylerin sonunu getirecek.Ama hayatınızı bu sonları düşünerek geçirirseniz yeni başlangıçları kaçırırsınız.Nacizhane tavsiyem yaşamaya odaklanmanız.Geleceği düşünmek elbette önemli ama sabahlara kadar ağladığınız o notları bundan bir iki yıl sonra dahi hatırlamayacaksınız.Ve eminim hepinizi iyi yerlerde göreceğiz.Hatta bazılarınız meslektaşım olup bu okulda görev yapacak.O zaman geçtiğiniz koridorların sizde bıraktığı mutlu duyguları tekrar hatırlayın."

Konuşmanın sonunda herkes alkışlamaya başladı.Hepsi bir anda,"Reha Hoca adamdır."diye bağırınca Reha Hoca sert imajına geri döndü,"Suyunu çıkarmayın.Gidin çarşınıza akşam baloda tekrar görüşücez.Hala bir haftamız var."

Hala bir haftamız var.

Benim için bu kadar anlam taşıyacağını tahmin etmediğim bir cümle.

Bizim yaşayacak bir haftamız daha yoktu.Ve bu zamanın renklerine aldanamazdık.

Servis,şehrin merkezinde durdu ve hepimz teker teker indik.Reha Hoca,"İki saat sonra ortadaki kahvede buluşalım."dedi.

Kızların biri bir koluma öbürü diğer koluma girince Eren ve Demir'i çoktan kaçırmıştım.

Onlar da hallerinden memnun gibiydi zaten.

*******

Eren

İnsanlar bana her zaman ne kadar karamsar ve kötüye odaklı bir insan olduğumu söylerdi.

Haklılardı.Çünkü renklere odaklanmaya vaktim yokmuş gibi hissederdim.En kötüsüne inanırsan başına gelecek olan seni yıpratmaz.

En kötüsünü yaşadım belki de.Zamana arasına sıkıştım ve geride bıraktıklarıma bir daha hiç dönemedim.

Ama bir şey oldu.Hayat bana en kötüsünün içerisinde bir güzellik sundu.

Eskiden erken yaşta yitip gitmeyi düşünen Eren'e bir şey oldu ve gelecek hakkında planlar yapmaya başladı.

Kendi hakkında merak etmeye başladı.Düşünmeye ve bu düşünceleri dışarı vurmaya başladı.

Demir ile beraber terzinin son işleri bitirmesini bekliyorduk.

Umay'a elbise yaptırdığımı öğrenmiştim.Buna neden bu kadar mutlu olduğumu bilmiyordum demek isterdim ama artık kendime yalan söylemenin anlamı yoktu.

Neden mutlu olduğumun çok farkındaydım.Çünkü Umay'a aşıktım.Tüm duvarlarımı kırmış gibi hemde.Ve sonu ne olursa olsun beraber geçirdiğimiz dakikaları ve bana öğrettiklerini unutmayacaktım.

Demir,"Sende somurtarak geziyorsun ama bak,kıza elbise bile yaptırmışsın."diye benimle dalga geçiyordu.

Kafamı duvara yasladım.Terzi adam elinde elbise ile gelince ayaklandık.

O an elindeki elbiseyi Umay'ın üzerinde görecek olmak beni çok heyecanlandırdı.

Elinde,tıpkı Umay'ın gözleri gibi yeşil renkte bir elbise vardı.Kumaşı satendi ve yeşili zümrüt yeşiliydi.Askıları vardı çok büyük bir göğüs dekoltesi yoktu ama bileklerine kadar uzanan elbisenin bacak tarafında yırtmacı vardı.

Ben donakalmış bakarken Demir parayı verdi.Terzi adam,"Bereket görün delikanlılar."dedi.

Demir,"Sağolasın abi."derken elbiseyi, kılıfına yerleştiren terziden aldım.

Ve beraber çıktık.

Erkeklerin işi zaten yarım saate bitmişti.Bu yüzden hep beraber kahveye girdik ve birer çay aldık.

İnsanlara bağlanmazdım ve sohbet etmeyi de pek sevmezdim.Ama Demir sınıftakilerle sohbet edip duruyordu.

Ben ise kahvenin camından gördüğüm gülerek gezen Umay'a takılı kalmıştım.

Bir kez daha.

***********

Umay

Belki de bunu milyon kere tekrar etmiştim ama tarih öğretmenimle erkek konuşup kıyafet bakmak oldukça farklıydı.Farklı diyordum çünkü tanımlayabileceğim bir kelime yoktu.

Bir çanta ve ayakkabı almıştım.Elbise işi bende değildi.Ayakkabı da sade,siyah bir topukluydu.

Filiz de elbise konusunda rahat görünüyordu.Çünkü bir ara yanımzdan ayrılıp Kenan ile bakmışlardı ve kısa sürede halletmişlerdi.

Selin ve Burçin için aynı şey söz konusu değildi.

Burçin,üzerine giydiği elbise ile kabinden çıktı.Kesinlikle onun rengi kırmızıydı.Çok yakıştırmıştım.

Selin de çok daha farklı bir tarzda mor bir elbise ile çıktı.Bu elbiseler sabahtan beri denedikleri arasında en iyileriydi.

"Bence muhteşem oldu hadi çıkalım artık."deyince ikisi de ters birer bakış attı.Ardından birbirlerine baktılar,aynanın karşısına geçtiler.

İkisi de onaylayınca Burçin,"Paketleyebilirsin abla."dedi.

Kıyafetleri çıkarıp kadına verdiler ve ödemeyi yaptılar.Ayakkabı işi o kadar uzun sürmedi.Zaten hepsinin aklında bir şeyler vardı.

Acaba ben ne giyecektim?Ya da kendi zamanımda olsam ne giyerdim?Şu anda hangi günde olurduk?

Bu düşüncelerimi Selin böldü."Hadi bir şeyler yiyelim okula gitmeden önce.Daha saç,makyaj yapıcaz."

Gerçekten acıkmıştım.Bulduğumuz,çok büyük olmayan restorana girdik ve hepimiz birer lahmacun söyledik.Büyük bir zevkle limon sıkarken güzel yemek yemeyi çok özlediğimi fark ettim.

Bu esnada Zeynep kafeden içeriye girdi.Elinde poşetler vardı ve terlemiş görünüyordu.Yanımıza oturunca hemen bir ayran sipariş etti.

"Evet hanımlar her şeyi önceden ayarlamasaydım bugün bu iki saat içerisinde hiç bir şeyi yetiştiremezmişim cidden."dedi.

Selin,"Valla biz tek günde halletmiş bulunduk."dedi.

Zeynep,"Bu tamamen benim mükemmeliyetçi kişiliğim ile alakalı Selincim."diyerek gülümsedi.

Yemeklerimizi bitirir bitirmez de süremiz doldu ve servise gitmek zorunda kaldık.Biner binmez Eren ve Demir'in henüz gelmediğini fark ettim.Reha Hoca sayım yapıyordu.

"Kenan,Eren ve Demir'i gördün mü oğlum?"

Kenan,"Geliyorlar Hocam Demir'in küçük bir işi vardı da."dedi.

İkisi de yavaş adımlarla buraya gelirken farklı bir yaşamda onları görüyordum sanki.Eren'in elinde büyük bir poşet vardı.Demir'in elindeki ise oldukça küçüktü.

Eren daha yapılı ve uzun dururken Demir biraz daha kibardı.Ama yine de çok uzundu.

Gülümseyerek ikisini karşıladım.Demir tam bir sıcak hava insanıydı.Antalya'nın havasına katlanmasından anlamıştım zaten.

Yüzündeki o gerginlik yoktu ve içi ısınmıştı.

Onlar da binince servis çalıştı ve yirmi dakika içerisinde okula gelmiştik.Her şey çok hızlı oldu.Kızların çekiştirmesinden kendimi tekrar pansiyonda buldum.Herkes bizim odadaydı.En az sekiz kişiydik.

Ama beni şoka sokan bir detay daha vardı.Yüksek ihtimalle yan sınıflardan birinde olduğu için şu zamana kadar fark etmediğim biri.Coğrafya öğretmenim Hayal.

Hafif sarı saçları ve gülüşüyle gerçekten hiç değişmemişe benziyordu.Hala oldukça pozitif bir insandı.Aynı zamanda olgun.

Odaya geldiğimizden beri onu izlediğim için gülerek bana döndü,"Hayırdır Umay ne oldu?"diye sordu.

"Hiç bir şey."dedim.

Gülümseyerek hazırlanmaya devam etti.

Geçmiş bitmiş anıların içerisindeydim ve içimi tekrar bir huzursuzluk kapladı.Bu zamana kadar dersime giren tüm öğretmenler beraber büyümüştü.

Mahallemdeki kız hiç var olmamış ablasından bahsediyordu.Matematik öğretmenim şizofren olarak adlandırılıyordu.

Her zaman hayatımın bir parçası olmuşlardı ve ben içine girene kadar farkına varmamıştım.

Kendi imkanlarımızla saçlarımızı yapıyorduk.Yüksek ihtimal henüz elektrikli fön makineleri icat edilmediği için herkes ütünün altına yatıyordu.

Sıra bana gelince Zeynep saçlarımı açtı ve yanağımı ütü masasına bastırdı.Bu ne biçim bir konum diye düşünürken sinirle,"Umay,mal mısın kız yanağını yakmayacağım düzgün dur."dedi.

"Tamam be,sanki her zaman ütüyle saç yapıyorum."

Şaşırarak durakladı,"Ya neyle yapıyorsun mal,Eren ile buluşmaya giderken de saçını ütüyle yapıyorsun."dedi.

"Ya ben heyecandan ne dediğimi biliyor muyum Zeynep?Şunun şurasında mezun oluyoruz."

"Hakkaten mezun oluyoruz he."dedi şaşırarak.Güldüm.

Ütü ve çamaşırların olduğu odanın kapısı tıklandı.Zeynep,"Gir."dediğinde içeriye başını hafifçe uzatan Demir'i gördüm.

Zeynep,şalını düzelterek,"Oğlum senin kız pansiyonunda ne işin var?"diye sordu.

Demir,"Kusura bakma Zeynep.Umay'a bir şey vermem gerekiyor da."dedi.

Zeynep göz devirerek yanımdan ayrıldı.Demir,iki büklüm olmuş ütü masasına yatırılmış halimi görünce gülmemek için zor durdu.Zeynep çıkar çıkmaz da bir kahkaha patlattı.

"Bak gördün mü Umay,sizin zamanınızda ütü mü vardı güzel fön makinelerinizle yapardınız saçlarınızı."

Göz devirdim.Demir'in gülüşü yavaşça soldu.

"Buraya fazla aldanmamalıyız.Son görev olduğu için her şey bu kadar muntazam."dedi.Başımı olumlu anlamda salladım ve eski,iki kişilik koltuğa oturdum.

Demir de hemen yanıma oturdu.

"Gece rüyanda ne gördün?"derken defterini çıkardı.

Tekrar hatırlamak yine içimi şüpheyle doldurdu.

"Aslında bu her zamankinden farklıydı.Zaman arası ile ilgili değildi.Benimle ilgiliydi."

"Nasıl yani?"

"İlk günler Yasemin'in bilinçaltıma girmek için yaptığı büyüde gördüklerimi gördüm Demir.Çocukluğumu gördüm.Yine ayağımın altında su birikintileri vardı.Çocukluk anılarımı gördüm önce.Bir kaçını,"bir an duraksadım,"Zamana arası ile bağlantılı olanları.Çocukluğumdan beri zamana olan takıntımı.Daha sonra geçip giden günlere ağlamamı.Bunların sonunda tekrar önümden altı yaşlarındaki kendim koşarak geçti.Bir anda yere düştü üzerinde yırtık kıyafetler vardı.Ama tek sorun bu değildi Demir.Ben böyle bir anıyı hatırlamıyorum."

Demir düşünceli bakışlarını kağıttan kaldırıp bana çevirdi."Nasıl hatırlamıyorsun?"

"Rüyanın gerçek olup olmadığını ya da bana ait olup olmadığını bilmiyorum.Zaten içinde siz de vardınız."

"Biz mi?"

Başımı olumlu anlamda salladım."Koşup yere düşüyordum daha sonra beni sen buluyordun.Ama bu halinle değildin.Otuzlu yaşlardaydın.Gözlerinde gözlük ve elinde bir bilgisayar çantası vardı.Bana ne olduğunu soruyordun ve bende sana,kaçırıldığımı ailemi bulamadığımı söylüyordum.Beni alıp karakola götürüyordun çok daha garip olanı ise,"söylediklerimi not almayı bitirip gözlerimin içine baktı,"Karakolda gördüğüm komiser Erendi.Beni aileme kavuşturan kişi Elendi."

Demir'in elindeki kalem durdu.

"Eren kaç yaşlarındaydı?"derken sesi duygusuzdu.

"Yirmili yaşlarda olmalı."dedim.

"Bu,anının senin olduğunu kanıtlıyor olabilir Umay.Çünkü herkes sensin zamanında olduğu yaşta."

Anlamaz gözlerle baktım.

"Bak,sen 2006 yılında doğdun.Eren ise 1986'da.Ben de 1982'de doğdum.Ve söylediğine göre sen altı yaşlarındayken ben otuz Eren yirmi altı yaşında oluyor.Her şey olması gerektiği gibi.Bir gariplik yok."

"Ama rüyalar bazen çok gerçekçidir,işin sonunda rüya oldukları gerçeğini değiştirmez."

Başını olumlu anlamda salladı."Bu sadece bir teori Umay.Yeni görevi anlatıyor da olabilir ve bunu senin bilinçaltınla oynayarak yapıyor da olabilir."

"Peki ya sence bana ait olan bir anıyı cidden unutma ihtimalim var mı?"

"Zaman arasındayız Umay.İhtimaller neredeyse her zaman değişken ve oluru var.Her şeyin sonunda öğreneceğimize eminim."

Kapı tıklatıldı."Hadi Umay daha kaç kıza ütü basacağız."

Demir,"Görev üzerinde çalışacağım.Sen bu esnada düşünmeye devam et ama akışa da uy.Mezuniyette bulunmamız gerekiyor."dedi.

Onu onayladım ve kapıdan çıkmadan önce arkasına döndü."Unutmadan."cebinden bir takı kutusu çıkardı.

Gümüş,üzerinde zeytin ağacı şekli olan bir kolye.Oldukça zarif görünüyordu.Gözlerim anında dolarken bana gülümseyerek bakıyordu.Arkamı döndüğümde kolyeyi boynuma taktı.

"Ben küçükken,Antalyada şehirden uzak bir evimiz vardı ve çevresinde zeytin ağaçları doluydu.Bu yüzden zeytin ağaçları bana her zaman çocukluğumu ve masum anılarımı hatırlatır Umay.Tıpkı senin gibi.Buradan geri döndüğünde bile benden bir parça yanında kalsın.Bunu bir abi hediyesi olarak gör.Her zaman farklı zamandaki kız kardeşim olarak kalacaksın ve seni hep hatırlayacağım."

Ona bakarken gözümden bir damla yaş aktı.Dayanamayıp ona sıkıca sarıldım.

"Seni tanıdığımda aslında hayatımda bir parçanın eksik olduğunu fark ettim Demir.Ve eminim tekrar görüşeceğiz."

Ayrıldığımızda Demir'in de ağladığını fark ettim.Hızla yaşını sildi."Tamam suyunu .çıkarmayalım kızlar daha birbirlerine ütü basacak."diyerek odadan çıktı.

Kolyeyi parmak uçlarıma alıp bakmaya başladım.İçimi dolduran güzel duygularla Zeynep'e gülümsedim.Ama bu,birazdan saçıma ütü basacağı gerçeğini değiştirmedi tabi.

**********

Eren

"Selin,bunu benim için yapmalısın."

Selin hala anlam veremez gözlerle bakıyordu.

"Kızların hepsi hazırlanıyor Eren seni nasıl pansiyona sokabilirim?"

Eren derince nefes aldı.

"Kızları bir süre için dışarıya çıkartacaksın ve bende elbise ile notu bırakacağım."

Selin,"Elbiseyi ben bırakayım işte neden ısrar ediyorsun?"

Eren başını olumsuz anlamda salladı.

"Olmaz,size güvenmiyorum notu okursunuz."

Selin muzip bir gülümseme sundu."Haklısın okuruz ama kızları çıkarmam da mümkün değil."dedi.

Kısa süren sessizliğin ardından aklına bir fikir gelmiş olmalı ki gözleri parladı.

"Tamam bir yolu var,elektrikleri keseceğiz.Mum için giriş kata inmeleri gerekecek.O esnada hızlıca sakla nereye saklıyorsan."

Eren memnuniyetle gülümserken Selin gururlu bir bakış sundu.

"Aferin lan Eren.Hep böyle hanımcı ol."Eren hızla yüzünü düzeltti ve Selin'i takip etmeye başladı.

Beraber pansiyonun giriş katına geldiler.

Depo tarzı bir odaya girdiklerinde Selin ,duvarın oldukça yukarısında duran şalteri gösterdi.Oldukça yüksekte olan şaltere Eren sandalye ile ulaşabileceğini biliyordu.

Elbise zaten elindeki poşetteydi,not ve resim de öyle.

Hemen bir sandalye çekti ve uzanmaya çalıştı.Selin,"Sağdan iki ve üçüncüyü indir Eren."dedi.

Eren hızla şalterleri indirip aynı hızla kapıya yöneldiğinde Selin,oldukça kinayeli bir sesle,"Rica ederim Eren."dedi.

Eren de çıkarken,"Sağol Selin."dedi.

Kızların sesleri geliyordu.Merdivenleri çıkmayı bitirdiğinde Umay da diğer kızlar ile merdivenden iniyordu.Hızla duvara yaslandı Eren.

Sonunu bilmediği sona gelmeden önce,kendinden bir hatıra bırakmak istedi, bu kadar kısa zamanda ona sevmenin ve duyguların anlamına öğreten kıza.

Eren daha öncesinde bir kaç kız ile takılmıştı elbette ama hiç birini sevmemişti.Zaten en uzun süren ilişkisi iki aydı.

Her şeyin sonunda insanların onun karanlığından şikayet edeceğine emin olduğu için tekrar sevmemişti.

Umay için durumlar farklıydı.Ondan yıllar sonra doğmuş büyümüş ve bambaşka bir hayat yaşamış kıza ne zaman bu kadar bağlandığını bilmiyordu.

Ama emin olduğu bir şey vardı artık.

Zaman arasının başına gelmesi kötü değildi.Ne olursa olsun.

Odaya girdi temkinli adımlarla.Önce Umay'ın gözlerine ne kadar yakışacağını bildiği elbiseyi bıraktı yatağın üzerine.Ardından başka kimse görmesin diye elbisenin içerisine bir not ve bir resim bıraktı.

En başından beri sıkışmış ruhları çizmek için kullandığı kağıt kalemi bir kez daha çıkardı.Ve yalnızlığını verdiği kağıtlara bu sefer şükrünü verdi.

Çizime bir kez daha baktığında içli bir nefes aldı.Çizim,bir yerden örnek alınarak yapılmamıştı tamamiyle Eren'in hatırladığı anılarla çizilmişti.

Beraber bir fotoğrafları bile yoktu.Veya birbirlerine ait hatırlayacakları bir eşya.

Eren'in son zamanlarda zaman arası yerine aklına takılan detay da buydu.Ya geri döndüklerinde iyimser bir son ile karşılaşmaz ve Umay'ı çok özlerse,o zaman ne yapacaktı?

İşte bu yüzden gece,Umay'ın derin uyuduğuna emin olduğu bir vakit masanın başına geçmişti.

Hayatinda İlk defa bu kadar iyi bir çizim yaptığına emindi.Hayır,teknik açıdan değil.Çizdiği şeyin ona verdiği mutluluktan ötürü getirmişti bu kanaati.

Resim,kara kalemle çizilmişti aslında ama birkaç kuru boya ile soluk renkler vermişti Eren resme.

Resimde,kar yağıyordu.O gece canlanmıştı resimde.

Umay ayakta,elinde kar topuyla kahkaha atıyordu.Eren,çizdiği en iyi gülüş olduğunun farkındaydı.

Ama ona bu sefer garip gelen Umay'a bakan kendini çizmekti.Ellerini cebine atmış samimi bir gülümseme ve hayranlıkla Umay'a bakıyordu.

Bu resimden iki tane yapmıştı.Biri ona biri kendine.

Resmin arkasında bir tarih vardı.O günün ne zamana ait olduğunu bilmese de tarih atmıştı.

Elbiseye bakarak gülümsedi.Belki de birbirlerine ait olmayan zamanda tanışsalardı Umay'ı bu elbise içerisinde hiç göremeyecekti.

Ya da yanında uyurken.Hatta birbirlerinin yanından geçseler dahi fark etmeyeceklerdi.

Ama zaman arası onlara birbirlerini verdi.

Her şeye öfkeli ve düşman olan Eren ise ilk,zaman ile barıştı.

************

Demir

Sığınağa inip plan yapmaya başlayalı az bir süre olmuştu.

Ama ben hiçbir şey bulmamıştım.Sürekli rüyayı düşünüyordum.Yazıyordum siliyordum.

Bir şey çıkmalıydı.Yasemin ortalarda yoktu ve o yardım etmeden hiçbir şey yapamadığımı fark ettim.

Hadi ama Demir kendine yalan söyleme.Hiç bir şey yapamamanın sebebi Yasemin değil,ona duyduğun endişeden ötürü odaklanamaman.

Söylediği son sözler dönüyordu aklımda.Ya onları hazırlayıp almışlarsa ve geri kalan yolu yalnız gideceksek.O zaman ne olacaktı?

Başımı iki yana sallayarak bu düşünceleri geçiştirdim.

Şemsi,sabahtan beri şöminenin önünde uyuyor arada geriliyordu.Çaresizlikle yanına gidip şöminenin önüne,yere oturdum.

Dizlerimi kendime çekip yanan ateşi izledim.

Bir insanın ruhu nasıl ondan çıkıp gidebilirdi?Yanmak kadar acı bir şey miydi?Ya da acısı fizikselden çok ruhsal mıydı?

İki türlü de berbat hissettirdiğine emindim.

Ayaklanıp,sıkışan ruhların resimlerini astığımız panoya ilerledim.Resimlerin içerisinden yalnızca birininkini aldım.Yasemin'in kini.

Tekrar şöminenin önüne geçip resmi seyrettim.Şemsi ayaklanıp mırlayarak elime sürtündü ve bende başını okşadım.Ardından bağdaş kurduğum bacaklarımın üzerine kuruldu.

Mırlayarak,"Hala bir şey bulamadın mı?"diye sordu.

Başımı olsumsuz anlamda salladım.Patisini yalamaya başladı.Başını okşadım.

Umay'ın zaman arasındaki varlığı sadece kendi ile sınırlı değildi.Burada kendine ait izler barındırıyordu.

Çocukluğuna ve yaşanmışlığına dair.Elbette hepimiz barındırıyordu ama Umay ona ait özelliklerin burayla bağlantısını çözmüştü.

Ve belki de bizde bu bağlantıyı çözemeden buradan çıkmayacaktık.

Rüya,kendine ait izler.Umay'ın rüyasında unuttuğu bir anı görmesi.

Aklıma gelen düşünceyle hemen defteri elime aldım ve hızla yazmaya başladım.

Rüyalar artık sıkışıklarla ilgili değildi.Bizimle ilgiliydi.Çünkü zaman arasının, sıkışmış ruhlar için olan kısmı sona ermişti.

Sıra bizim zaman arası ile bağlantımızdaydı.

Kağıtların içerisinde,rüyada en çok ön plana çıkan simgeyi düşündüm.Koşan çocuk,su birikintisi.

Şemsi miyavlayarak kapıya doğru ilerledi ve sığınağı terk etti.Ben arkasından kapıya bakarken de biri girdi içeriye.

Kırmızı önlüklü sıkışmış ruh.Kiraz.

Sessizce girip şöminenin önüne geldi ve ellerini uzattı."Merhaba."dediğinde gülümsemeye çalışarak,"Merhaba."dedim.

Yanıma otururken şaşkınlığımı gizlemeye çalıştım.Çünkü saçları kazınmıştı.Kırmızı önlüğünün ise rengi solmuştu.Çok daha zayıftı ve bedeni yara bere içerisindeydi.Hemde görünür bir şekilde.

Sessiz kaldım.Sormak ve hatırlatmak istemedim.Hatırlatmak yaşatırdı çünkü.

Ama o bunu anlamış gibi,"Son hazırlıkları yapıyorlar,o yüzden bu haldeyim."dedi.

Sessiz kaldım.Başını yavaşça kaldırdı ve feri sönmüş gözleriyle bana baktı.Ardından elimdeki deftere ve resme kaydı gözleri.

Yasemin'i görünce gülümseyerek eline aldı.

"Onu seviyorsun öyle değil mi?"diye sorduğunda hazırlıksız yakalanmıştım.Yalnızca gülümsemekle yetindim.

O da gülümsedi ve gözünden bir damla yaş düştü.Kimi hatırladığı barizdi.Umut'un kalbi hala onun için atıyordu ve o,ölümle burun burunaydı.

Hızla yaşı sildi."Sevmek güzeldir Demir ama zordur."

Başımı olumlu anlamda salladım.Boğazımı temizledim,"Diğerleri nerede?"

Gülümsedi."Sona yaklaştık.Hepimizi teker teker aldılar.Önce işleme soktular ardından herkesi kapsüllere aldılar ama bir şey oldu,"bir süre durakladı,"Yasemin'in anlattığına göre Sinem'in ruhu ilk ve tek kısa süreliğine çıkma hakkını kullanmış.Yasemin'in kapatıldığı kapsülü açmış.Ardından Yasemin hepimizi çıkardı."

Gülümsedim."Peki o nerede?"

Kiraz'ın gözlerinden bir damla daha gözyaşı düştü,"Annesi ölüyor Demir.Onu kalbiyle hatırlayanın sonu geliyor.Hepimizden çok daha bitkin ve çıkamıyor.Zaten bir tek ben çıkabiliyorum."

Boğazımın düğümlendiğini hissettim.

"Neden bir tek sen çıkabiliyorsun?"

Gülümsedi,"Umut,her gün yapbozu tekrar tekrar yapıyor ve beni hatırlamaya devam ediyor.Diğerlerini hatırlayanlar çevre baskısından ötürü dile getirmeyi bıraktı.Firuze'nin kız kardeşi artık ablasının varlığını dile getirmiyor çünkü ona sürekli hasta olduğunu söylüyorlar.Ferda'nın arkadaşları da yavaş yavaş unutuyor.Diğerleri de öyle."

İçim acıyordu ama hala umut vardı.

Kiraz ayaklandı,"Yanına oturmama izin verdiğin için teşekkür ederim.Hiç kimse çıkamıyordu ve konuşacak kimsem yoktu."

"Rica ederim."dedim gülümsemeye çalışarak.O da hızla sığınaktan çıktı.

Ondan kısa bir süre sonra odağımı tekrar topladım ve araştırmaya devam ettim.Az önce yazdıklarımı tekrar okudum.

Su birikintisi,anılar bize dair işaretler.

Bu esnada alnıma su damladı.Başımı kaldırdığımda tavanın su sızdırdığını fark ettim.

En son hava güneşliydi.Kağıtlarımı yanıma alıp koltuğa geçtim ve kucağımdaki defter ile çalışmaya devam ettim.Suların damlamaları kulağımı rahatsız edince o tarafa ilerledim.

Fakat gördüğüm şey oldukça garipti.Bir süredir damlayan sular yoktu.Birikinti oluşturmamıştı.

Gördüğüm tek şey küçük toz yığınıydı.Uzaklaşıp baktığımda damlayan her suyun masaya değer değmez toza dönüştüğünü gördüm.

Ve zihnimdeki tüm taşlar yerlerine oturdu.Rüyada ön plana çıkan suydu ve su bize kendimize dair cevapları verecekti.

Benliğimizin zaman arası ile bağlantısını bulmadan da buradan çıkamayacaktık zaten.

Hızla sığınaktan çıktım ve kapalı gökyüzüne çevirdim bakışlarımı.Okulun ön bahçesine ilerledim.

Bahçedeki öğrenciler başlarına hırkalarını tutarak içeriye kaçıyordu ama ben,yağmurun tenime değmesine izin verdim.

Ardından ilerleyip biraz daha ortaya geldim.Tam,büyük su birikintisinin önüne.

Kendimi gördüm.Dalgalanan birikinti çarşaf gibi oldu, en net şekilde baktım gözlerime ve sanki su,beni bir anda içerisinde çekti.

********

1999 Antalya

Büyük bir keyif ve mutlulukla evden çıkıyordum.Lisenin son yılına yaklaşıyorduk.Evden çıkan bendim ama tüm bu olanı dışarıdan izleyen de bendim.

Güneşli bir gündü.Hava da oldukça sıcaktı.

Parçaları yerine yerleştir Demir.Her zaman olduğu gibi.

Annem ben evden çıkarken ağzıma reçelli ekmek tıkıyordu ve bende gülerek yiyordum.Ardından yanağına öpücük kondurup tek koluma taktığım çanta ile evden çıkıyordum.

Okulum yakın olduğu için yürüyerek gidiyordum tabii.O günleri aslında ne kadar özlediğimi fark ettim.

Arkadaşlarımla buluşuyorduk.Okula gidip dersleri dinliyorduk ve biraz da olsa ders çalışıyorduk.Beraber sohbet edip kahkahalar atıyorduk.

Ve ben zamanın verdiği her anı kabullenip şükrediyordum.Kendim hakkında gözlerime çarpan en büyük özellik bu olmuştu.

Yanımda arkadaşım vardı.Şimdi ne yapıyordu acaba?

Beraber sahil tarafında otururken,"Vay be Demir.Son yıl geldi.Sence bundan sonra ne olacak?"diye soruyordu.

Çoktan unuttuğumu düşündüğüm bu anının sözleri zihnime doldu.

"Ne olucak Kerem.Büyüyeceğiz,yaşayacak güzel günlerimiz var.Zaman yine bize gerekeni verecek."

"Amma kafa şişiriyorsun Demir ya."derken gülüyordu bende gülüyordum.Evet zamana öylesine güvenmiştim ki bana ne getirirse getirsin güzel olacağına inanıyordum.Ama hayat her zaman böyle değildi.

Zaman size kötü şeyler de getirebilir.İyiyi düşünmek güzeldir ama aradaki dengeyi kaybetmemek gerekir.

Masadan kalkıp,"Ben gidiyorum beyler babamla balık tutacaktık."dedim.Hepsiyle selamlaştıktan sonra başıma şapkamı geçirip sahile yürüyordum.

Bu esnada yanıma sarı bir köpek geliyordu.Başını okşayıp diz çöküyordum ve o da kendini sevdiriyordu.Bu köpeği unutmam zaten mümkün değildi.

"Balkız."dedim içimden.Gülümsedim.

Yine her şeyden habersiz olan on yedi yaşındaki ben,babamın yanına tekneye gelmiştim.Teknenin ucuna oturmuş oltasını sallıyordu.

Gülümseyerek yanına gittim ve o da beni gülümseyerek karşıladı.

Babam ve beni bu şekilde uzaktan görmek aslında birbirimize ne kadar benzediğimizi gösterdi bana.

Sırtımı sıvazlayıp,"Hoşgeldin aslanım."dediğinde içim sıcacık oldu.

"Hoşbulduk baba."diyerek iyice yanına yerleştim.

"Ne konuşacaktın sen benimle?"

Bu soruyu sorduğumu ve yaşadığım bu günü hatırlamıyordum öncesinde ama şimdi görünce yaşadığımı fark ettim.

Babam gülümseyerek,"Bir şey konuşmayacaktım oğlum genel durumlar işte."

"Hayırdır bir şey mi oldu?"

Başını olumsuz anlamda salladı.

"Yarın kız kardeşinin doğum günü ona bir sürpriz yapalım teknede."

Gülümsedim.Asel'imin doğum günü.

"İrem ve ailesi de gelsin mi baba?"diye soruyordum neşeyle.Babam başını olumlu anlamda sallarken ayaklanıyordum,"O halde ben hemen haber vereyim."

Babam ben tam kalkarken kolumdan tutuyordu."Demir,dikkatli ol oğlum."dedi.

Şaşırarak baktım."Hayırdır baba."

"İrem'i seviyorsun öyle değil mi?"diyince tekrar yerime yerleştim.Başımı olumlu anlamda salladım.

"Bak oğlum,hayat sana her zaman en iyisini vermez.Onu kabulleniyor oluşun senin için iyi olduğu anlamına gelmez."

Sessiz kalıyordum ardından,"Ne olacak baba.Çok şükür iyiyiz beraberiz atlatırız."diyordum.

Babam gülüyordu,"Bir denge vardır aslanım.Zamanın getirdiği her şeye düşman kesilemeyeceğin gibi her dostça da bakamazsın.Çünkü işin sonunda sevdiklerimizi alıp götüren de onları sevmemiz için bize vakit veren de zamandır.Bunu sakın unutma."

Ve her şey tekrar su birikintisi gibi dalgalandı.

Son görev,hepimizin birikintinin içerisinden zaman arasıyla olan bağımızı bulmamızdı.

Ve ilk birikintiye giren ben olmuştum.

Benim zaman arasıyla olan bağım da onu hep dostça ve iyimser karşılamamdı.

Babamın dediği gibi,bir denge vardı ve dengeyi kaçırmak kendimi zaman arasında bulmamı sağlamıştı.

*************

Naberrr

Geç geldi farkındayım ama sınav haftam oldugu için anca vakit bulabildim.

Onun haricindee son üç bölüm kaldi.

Kısa olduğunu düşünenler için aydınlatma metni,en başından tek kitaplık ve tek mekan bir kurgu olduğunu söylemiştim.Zaten uzatamadıkk.

Onun haricinde bir devam kitabı olmayacak ama ilerleyen zamanlarda size bir sürprizim olucakkk.

Ara tatil gelmeden 20. Bölümü de yollamaya calısırım ara tatilde zaman arasına veda ederiz.

Aranızda sosyal medyadan paylasım yapmaya baslayanlar var bu beni çok mutlu etti en azından finalden önce bir 10k yı görsek çok güzel olur.

Tekrar rica ediyorum sosyal medya paylaşımlarını eksik etmeyinn.

Çook öpüyorum ve seviyorum hepinizi.

2025 için güzel kurgu planlarım var burada yani finalden sora bir yere kaybolmuyorsunuzzz.

Öpüldünüz bebekler.

Zaman arasına sıkışmamaya dikkat edin.

Bölüm : 29.12.2024 23:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...