
Müzik:
Billie Eilish-Birds of a feather
Taylor Swift:Don't Blame Me
Saatlerin on ikiyi vurması.Sihrin sona ermesi,yolculuğun son adımlarının atılması.
Büyük bir son.Ya da sonlar.
İşte büyü hatalarının bulunduğu durum da tam olarak buydu.Sonlar.
Ama unuttukları bir şey vardı ki o da,değişmeyen tek şeyin değişimin ta kendisi olduğuydu.
Bulunduğumuz her anın bir sonraki adımı aslında yenidir.
Bulunduğu an için Eren,ilk defa Demir'i görüyordu.Çünkü o an içerisinde kan akışı,düşünceleri ve kendine dair bir çok özellik değişiyordu.
Zaman arasının bir mantığı yoktu.Ama bu,içerisinde mantıklı olanı barındırmayacağı anlamına gelmezdi.
Eren sıkıntılı bir nefes verdi.Kenan,aceleyle yanlarından ayrılırken öfke nöbeti geçirmemek için kendini zor tutuyordu.
Demir ise bir elini alnına yaslamış düşünmeye çalışıyordu.Zaman arası onları bulundukları ve yenilenen her anda bir çok çıkmaza sokmuştu.Ama bu seferki farklıydı.Son dakikalar,son anlar ve atılan her bir adımın önem taşıdığı zaman.
Hepsinden önemlisi Umay'ın onların kalbinde edindiği yer.Belki de bu yüzden ikisi de mantıklı düşünemiyordu.
Ama gidebilecekleri ve yapabilecekleri tek bir şey vardı.Demir'in aklına gelen son çare.
Okulda arayarak zaman kaybedemeyeceklerini anlamalarının ardından bulmuştu bu fikri.
Derin bir nefes alıp söze girdi.
"Mor dakika muhafızı ile bir anlaşma daha yapmamız gerekiyor."
Eren başını kaldırdı.Onun da aklına çoktan gelmiş olan bu fikre nasıl bir yanıt vereceğini bilmiyordu.
"Sence zaman arası sona yaklaşırken büyücüye çalışan bir muhafızdan yardım almamız ne kadar mantıklı olur?"
Demir başını bilmediğini göstermek için iki yana salladı.
"Başka çaremiz var mı?"
Eren başını olumsuz anlamda salladı.
"Daha fazla beklemeyelim."derken ayaklandı ve beraber,okulun karanlık koridorlarına ilerlediler.
Dışarıdan gelen şarkı ve kahkaha sesleri gittikçe korkutucu gelmeye başlıyordu aslında.Çünkü ne kadar farkında olmasalarda son dakikalarda zaman arası kendini büyüye veriyordu.
Her şey olması gerektiğinden ters ve rahatsız edici bir hal alıyordu.Öyleki duydukları gülüş sesleri bir cızırtı gibiydi.Bozuk bir plak gibi.
Balo alanındaki tüm yansımalar yavaş yavaş gerçek dışı formlarına dönüyordu.Dakika muahfızları artık gizlenmiyordu.
Demir ve Eren içlerine doğan bu tedirgin edici hissi engellemek için aynı anda birbirlerine,"Zaman arası ile ortak noktan ne?"diye sordular.
İkisi de sessiz kalırken kısa sürenin ardından Demir,"Zamanı olduğu gibi kabullenip dostça karşılamışım.Ve dengeyi bozmuşum."dedi.
Bunu söylerken aklında bambaşka korkular vardı.Kulağına gelen çığlık sesleri miydi?Ve neden bulundukları ortam gittikçe soğuyordu.
Kanı çekiliyordu sanki.Sanki odalarda,sıkışmakta olanlar vardı.
Eren ise korkusunu bastıran endişe ile yürüyordu."Benimki de seninkinin zıttıydı.Aslında bunların var olduğunu biliyorduk ama farkında değildik Demir.Ben zamana hep düşmandım."
Demir gülümsedi.
Bir anda değişen atmosfer ikisini de bozguna uğratmıştı.Ama bunu dile getirmiyorlardı.Çünkü zaman arasının onlara öğrettiği bir şey varsa o da kabullenmenin gerçekliği getireceğiydi.
Eksi birinci kata geldiler.Demir,sebebini bilmediği şekilde muhafızın burada olduğuna inanıyordu.İrem ile karşılaştıkları yerde.
Geçen sefer girdiği sınıfın kapısını yavaşça araladı.Ama aralamasıyla korkuyla göğsünün inip kalkması bir oldu.Eren de gördüğü bu manzara karşısında dehşete düşmüştü.
Yerde iki kız yatıyordu.İki can.İkisi de yarı baygın durumdaydı.İçerideki atmosfer de tıpkı alt zaman arasında olduğu gibiydi.
Mor tozlar,kırmızı izler ve nefes alması zor bir atmosfer.
İkisi de yerde yatanlara bakmamaya çalıştılar.Mor dakika muhafızı ise gelmelerini bekliyor gibiydi.
İkisini kapıda dikilirken görünce başını yana eğdi ve korkutucu derecede rahatsız eden gözlerinden birini kapatırken birini kocaman açtı.
"Büyü hataları."dedi fısıltıya yakın bir ses tonuyla.
Eren ve Demir biraz da olsun kendinden emin adımlarla içeriye girdiler.Mor dakika muhafızı her zamankinden daha rahatsız ediciydi.
Ve bunun esas sebebi büyünün sona yaklaşıyor olmasıydı.Eren ve Demir'in yanına iki büyük adımla gelip iğrenç nefesiyle,"Yoksa bana vaad edeceğiniz yeni bir ana muhtaç mı kaldınız?"dedi ve gülümsedi.
Demir iğrenerek yüzünü buruşturdu,"Yalnızca neler yapabileceğini öğrenmek istiyoruz."
Mor dakika muhafızı gülümsedi."Bana bir anı bahşederseniz yaparım ne isterseniz."dedi ve yine keyifle kahkaha attı.
"Lafı uzatma,"diye sertçe çıkıştı Eren,"Arkadaşımız insan muhafızı tarafından kaçırıldı.Bize onu bulup bulamayacağını söyle."
Mor dakika muhafızının yüzü ciddileşti ve yana yatırdı."Karşılık?"
Demir büyük bir hızla,"Ne istiyorsun,yine küçük bir anıyı mı?"diye sordu.
Muhafız başını salladı.Eren yine hızla,"Kabul,hadi al ne alıyorsan.Doğduğum günü alma yeter."dedi.
Demir düşünceli bir şekilde,"Almadan önce yemin edeceksin ama,gerçekten önemli olmayanı aldığına dair."
Mor dakika muhafızı başını olumlu anlamda salladı ve karşısındaki ikiliye elini uzattı.Demir,iğrenerek de olsa sıkarken Eren yine büyük bir sinirle sıktı.
Mor dakika muhafızı söze girdi.
"Zamanın çaldıkları,düşmanlık ve dostlukla sonuçlandı.Bozuk olanda dahi kaçırılan ve kaybedilenler var.Onlara yol göster ve yardımcı ol.Karşılığında önemsiz hatırayı bana ver."
Her şey olması gerektiği gibi ilerlemeliydi aslında.Ama büyünün sona yaklaştığını muhafız da unutmuştu.Bir anda büyünün ters tepmesi ile iki tarafta büyük bir şiddetle duvara tosladı.Bir süre duvar kenarında hissettikleri şok etkisi ile kaldılar.
Demir elini başına götürdü ve zorlukla,"Ne oluyor?"diye ordu.
Mor dakika muhafızının rengi solmuştu.Çok daha korkunç görünüyordu artık."Olamaz,"dedi ve ayaklandı.
"Kız,anıların dahi kurtaramayacağı bir alanın içerisinde artık.Ve büyücü size son gücünü,hamlesini oynuyor büyü hataları."
Eren ve Demir birbirlerine baktılar.Mor dakika muhafızı ikisinin arasından büyük bir hızla çıktı.Ardından yüksek ve korkutucu sesiyle,"Sona yaklaşıyoruz!"diye bağırdı.
Eren de hemen onun arkasından koşar adım ilerlemeye başladı.Fakat muhafız çoktan gözden kaybolmuştu.Artık zaman arası koca bir hiçliğe kendini bırakıyordu.
Demir ve Eren bahçeye geldiklerinde,okulun etrafını koca bir sisin kapladığını ve hiç bir yansımanın burada olmadığını fark etti.
Kaybediyorlardı.Ve bulundukları an için kaybettikleri an bir sonsuzluğa gömülüyordu.Eren bu sonsuzluğu kabullenmek istemiyor gibi,"Ne bekliyoruz,Yasemin'i bulalım."dedi.
Demir başını olumsuz anlamda salladı."Onun sağ kalabileceğini mi düşünüyorsun?Büyü tamamlanmak üzere Eren.Onu çoktan almışlardır."
Eren öfkeyle ellerini saçlarına geçirdi.Demir,kendini ilk defa bu kadar çaresiz hissediyordu.Ama çok daha kötüsü umutsuz.Eren için durum tam tersiydi.O da sona yaklaştığını bildiği için daha umutluydu.
Bu da büyücünün bir oyunuydu çünkü.Kendilerine zıt davranışlar.Zaman arasına bu davranışlarının seviyesizliği sebebiyle sıkışmışlardı.Ve çıktıklarında bir dengeye oturması gerekiyordu.
Ama sona yaklaştıkları ve başaramadıkları dakikalarda, dengeden çok olayları tersine döndürüyordu.
Zaman arası,hatalarıyla ters olanları düze,düz olanları terse çevviriyordu.Düşman olanı umutlu bir dosta.Ve dost olanı umutsuz bir düşmana çeviriyordu.
Ama büyü hatalarının kaçırdığı bir şey vardı.Kendilerinde eksik olan düzeliyordu.Ve bu da hala umut var demekti.Çünkü denge için önce zıt olanı kabul etmek gerekirdi.
Tıpkı Demir'in babasının dediği gibi,"Bir denge vardır,zamanın getirdiği her şeye düşman kesilemeyeceğin gibi dostça da bakamazsın.Çünkü işin sonunda sevdiklerimizi alıp götüren de onları sevmemiz için bize vakit veren de zamandır.Bunu sakın unutma."
Eren gittikçe soğuklaşan havayı sıcak nefesiyle dışarıya bıraktı.Bahçenin ilerisindeki kamelyaya oturdu.Demir de çaresizce yanına ilerledi.
"Bir şeyler yapmamız gerekiyor,onu bu şekilde kaderine terk edemeyiz."
Demir başını iki yana salladı."Artık umutların tükendiği yerdeyiz Eren.Belki de gerçekten onun için yapabilecek hiçbir şeyimiz yoktur."
Eren sinir bozukluğu ile güldü,"En başından beri yapabilecek bir şeylerimiz vardır Eren,umutsuzluğa kapılma diyen adam nerede?"
Demir kendine bile yabancı hissediyordu.Büyü,ikiliyi ele geçiriyordu."Artık o adamın çok uzaklarda olduğunu hissediyorum."dedi.
Eren sinirle ayaklandı."Sen ciddi misin?"Demir cevap vermedi.
"Demir sen ne saçmaladığının farkında mısın?Umay ortada yok ve sen gelip yapabilecek hiçbir şey kalmadığından bahsediyorsun.Sevdiğim kadın ortalarda yok lan!"
Bu sefer Demir de sinirle ayaklandı."Bir zamanlar benim de sevdiğim kadın ortalarda yoktu Eren,sonra ne oldu biliyor musun?Ben umut etmeye devam ettim ve onu bulduk.Ardından koca bir ihanetle karşılaştım."
"Ne saçmalıyorsun Demir?Bunun şu an olduğumuz durumla ne gibi bir bağlantısı var?Umay ile İrem bir mi?"
"Bir demiyorum.Yalnızca benzer duyguların varlığından ve anlamsızlığından bahsediyorum.Belki, de gerçekten biz zaman arasından çıkmak için gelmemişizdir ve buranın bir parçası olmuşuzdur."
"Evet,zaman arasının bir parçası olduğumuz doğru.Ama buradan çıkmak için gelmediğimiz tamamen bir aptallık.Madem çıkmayacaktık o zaman neden çabaladık,neden ben kendi yaşamımda tatmadığım duyguları tattım ve burada hayal kurdum."
Demir başını umutsuzca iki yana salladı."Artık her şey için çok geç Eren."dedi ve baş parmağıyla okulu gösterdi.
Eren yavaşça başını çevirdiğinde,okulun,yavaş yavaş, siyah toz parçalarıyla yok olmaya başladığını gördü.
Bu bir sondu.Ama son adımı henüz kimse bilmiyordu.Çünkü son adımı ,yolu açan kişi atıcaktı.
Umay için hala vakit vardı.herkes için olduğu gibi.
**********
Umay
Bilincimi kaybetmenin ve her zaman belirsiz olan sona yaklaşmanın nasıl bir his olduğunu hep çok merak etmişimdir.
İşte bu yüzden şu anda o kadar da kötü hissetmiyorum.Ne kadar süredir burada olduğum hakkında en ufak bir fikrim yoktu,ya da bedenimdeki yaraların hissizleştiğimi düşünmeme rağmen nasıl hala canımı yaktığını da bilmiyordum.
Çok düşünüyor olmak oldukça garipti.Bu tarz bir durumda bile aklımdan komik senaryolar geçirmek çok daha garipti.
Ne yani,sona mı geliyordum?Üstelik henüz ne olduğunu bilemediğim ve hatırlayamadığım bir anıyla beraber mi gidecektim?
Bu da oldukça garipti.Canımı yakan soğuk değildi.Acı değildi.Yalnızca zihnimdeki kopukluğu ve benden gitmiş bir anıyı hatırlayamamaktı.
Oysaki unutmak ve unutulmak oldukça korkunç bir ihtimaldi.Ama bundan çok daha korkunç olanlar varmış.Bunu öğrenmiştim.
Mesela belirsizlik.Sonun ne olacağını bilmemek.Tedirginlik.
Zorlukla nefes alıp sırtımı soğuk duvara yaslamaya çalıştım.Çok üşüyordum.Hiç üşümediğim kadar çok hemde.Canım yanıyordu,hiç yanmadığı kadar çok hemde.
Bedenimde açık yaralar vardı.Etrafta böcekler ve fareler.Ayaklarıma bağlı bir zincir de vardı elbette.Çok daha ilerisi etrafta bir damla bile su yoktu.
Acıkmıştım,çok acıkmıştım.bana kalırsa uzun bir süredir buradayım.Yaklaşık bir hafta kadar diye tahmin ediyordum.Öyle hissettiriyordu.Aynı zamanda hesaplamalarıma göre bana her gün bir parça ekmek getiriliyordu.Yedi parça ekmek olmuştu.
Bu da yedi günün geçtiğini gösterirdi.Ya da her gün aynı günü yaşıyor ve bunu saymaya çalışıyor da olabilirdim.Zamanı düşündükçe bunaldığımı fark edip başımı yasladım ve uyumaya çalıştım.
Umutsuzluk bedenimi çoktan sarmıştı.Bunun sebebi de burada geçirdiğim zamanın,çoktan zaman arasının sonuna geldiğine inanmamdı.Son görevin süresi dolmuş olabilirdi.
Ve biz kaybetmiş olabilirdik.Gözümden akan bir damla yaş bir nebze de olsa sıcak bir şeyin tenime değmesini sağladı.
Gülerek başımı sallarken ağlıyordum.Ben deliriyordum galiba.Sinan abi de ortalarda yoktu. Acaba o da mı kaybettiğimiz için gitmişti?Ya da en başından beri sıkıştığım anlarda zihnimin bana oynadığı bir oyun muydu?
Yine de onu sevdiğimi düşünüyordum.Bence iyi bir adamdı.Tabii gerçekse.
Bacağıma değen tüylü şey ile irkildim.Bu bir fareydi.Korkarak gerilerken yine açık yaralarımdan bir tanesinin kanadığını hissettim.Neyseki fare çok uzun süre durmayıp kaçıp gitmişti.
Buraya nasıl gelmiştim?O kısım silikti.Eren'e görevden ve Kenan Hoca'dan bahsetmek için koşuyordum.Su birikintilerini hatırlıyordum.İçlerinden bir tanesinin dalgalanması dikkatimi bir hayli çekmişti.Fakat duyduğum sesle kafamı kaldırmıştım.
Tanıdık bir ses adımı söylemişti.Karşımda ise İrem vardı.Anlam veremediğim duygulara ve tavırlara sahip o kız.
Arkasından gelen saat muhafızı beni aldı ve sonrasını hatırlamıyordum.Gözlerimi ilk araladığımda beyaz bir odadaydım aslında.Üzerimde yine elbisem vardı ve birileri akıbetimin ne olacağı hakkında konuşuyordu.
Ve sonrasında kendimi bu zindanda buldum.Çok korktum başlarda.Etraftaki hiçbir şey görünmüyordu.Yalnızca hemen yanımda bir zindan daha vardı.Köşede duran siyah örtü başlarda orada birinin olduğunu düşünmemi sağlamıştı ama daha sonra orada yaşama dair hiç bir şey olmadığını fark etmiştim.
Titrek bir nefes aldım.Yine de başardığımıza inanmak istiyor muydum?Her şeyden çok.Ama gerçekler de gözler önündeydi.
Bir anda duyduğum kilit sesiyle başımı kaldırdım.Yine o tedirgin edici formuyla içeriye bir, dakika muhafızı gelmişti. Ama bu sefer eli boştu.Ve diğer günlerin aksine gülümsüyordu.
"Mutlu olmalı mısın?"diye sorduğunda hem anlamadığım için hemde gücüm olmadığı için cevap vermemiştim.
"Geliyor Efendi."derken de çok mutluydu.Zorlukla da olsa ne demek istediğini anlamıştım.Efendi dedikleri büyücüydü.Ve söylediğine göre geliyordu.
Korku sarmadı bu sefer kalbimi.Beni bu tarz bir olgunun içerisine atanın kim olduğunu merak ettim yalnızca.Ve içeriye oldukça uzun boylu bir adam emin adımlarla girdi.
Başımı kaldırdım ve ilk defa göz göze geldim.Korkmadım emin oldum kendimden.Çünkü kabul etsemde etmesemde ben zaman arasının bir parçasıydım.
Ve çok daha ilerisi ben,zaman arasının başrolüydüm.Ayağa kalkmaya çalıştım ama ayak bileklerimdeki zincirler ve yaralarım buna izin vermedi.Büyücü gülümseyerek bir dizinin üzerine çöktü.
Yüzü düşündüğümden daha farklıydı.Yaşlı,uzun boylu bir adama benziyordu."Nasılsın sevgili Umay?"
Öfkeyle ve iğrenerek baktım yüzüne ve cevap vermedim."Kaybetme hissi,öyle değil mi?"derin bir nefes aldı."Ne demek olduğunu emin ol çok iyi bilirim."
"Yakında tekrar öğreneceksin!"diyerek hareketlendim ama zincirler yine buna izin vermedi.Büyücü kahkaha attı.
"Belki bir gün.Ama şimdi değil."
Sessiz kaldım."Neden büyü hatalarından biri olduğunu hiç düşündün mü?Ya da büyünün kendine hata olarak neden senin kadar normal bir kızı seçtiğini?"
Başımı olumsuz anlamda salladım.Gülümsedi ve"Emin ol bende buna uzun bir süre cevap aradım.Ta ki gördüğün son rüyaya kadar."dedi.
Şaşırmıştım.Rüyalarıma erişmemesi, için Yasemin büyü yapmıştı."Rüyalarıma erişemezsin."dedim.
Başını olumsuz anlamda salladı."Ben erişmedim,sen söyledin."
Şaşırarak ona bakarken büyük bir keyifle söze girdi."Yanında olan ve güvendiğin o öğrenci yansımalara neden yansıma dediğimizi biliyor musun?"
Başını iki yana sallayarak devam etti,"Elbette bilmiyorsun.O yansımaların hiçbiri senin zamanındaki öğretmenlerinin yansıması değil.Hepsi benim bir yansımam ve askerim.İstediğim zaman,"elini şıklattı ve karşımda Selin belirdi,"İstediğim kişinin,"bir kez daha şıklattığında karşımda Duman belirdi."Formuna girebilirim."
Başımı hızla iki yana salladım."Ama yansımaların yanında hiç rüyalarımdan bahsetmedim."
Güldü."Sıkıştırılan ruhlardan biri,Yasemin'in sana başlarda ne söylediğini hatırlıyor musun,hani şu yazmakla ilgili olan."
Aklıma gelen cümleyi sesli söyledim,"Yazmak sizi bu sıkışık zaman aralığında aydınlığa götürür.Ama unutmayın yazılar kanıt niteliğindedir ve yakalanırsa karanlığa da götürür."
Büyücü.gözlerini kocaman açarak,keyifle başını olumlu anlamda salladı."Günlüklerini hiçbir zaman yanından ayırmadın.Ama ben oradaydım.Gece sen uyurken hepsini bir bir kopyaladım."
"Neden engel olmadın o halde?Her bir adımımızı biliyordun."
"Hayır Umay.Eğer sizi engelleseydim bu büyü güçlü olurdu, evet.Ama son dakikaya kadar savaşmanıza izin verdim.Ve zaman arasına,bir aşk ve dostluk verdiniz.Hepsinden öte hatalar o olguyu güçlendirir.Sayenizde büyü çok daha güçlü olucaktı ve sizi son dakikaya bırakmak da benim oynadığım bir kumardı."
"Kaybettik,öyle değil mi?"
Büyücü başını olumlu anlamda salladı."Üstelik siz,kazandığınızı zannettiğinizde kaybettiniz.Hayal kırıklığı güçlü bir duygudur.Ve ruhları duygular besler.O kızları neden hemen sıkıştırmadığımı düşünüyorsun,burada geçirdikleri her günde çektikleri acılar,unutulma ve sıkışıklık hissi.Umut,umutsuzluk savaş ve ışık.Hepsi onların ruhunu ve sonucunda da büyümü güçlendirdi."
Sessiz kaldım."Zindandaki günlerini aradığın günler gelecek.Diğerlerinin zamanı yok,onları hemen büyüye dahil edicem.Ama senin için kısa bir zaman tanıyabilirim."
Arkasını dönmüş yavaş adımlarla çıkarken arkasını döndü ve gözümden akan yaşa gülümsedi."Tabii sana vereceğim bu kısa zamanın ne kadar olduğunu hiçbir zaman bilemeyeceksin."
O gitmeden önce bu sefer ben,"Peki sen nede zaman arasını oluşturduğunu biliyor musun?"diye sordum.
Adımları durdu ve tekrar arkasını döndü."Yaşadığın dünya ve yaşadığım dünya öylesine farklı ki.Bazen kötülerin saf kötü olabileceğini düşünemiyorsun.Ya da güç için neleri göze alabileceğimi kestiremiyorsun."
"Bu güçle ne yapacaksın?"
Derin bir nefes aldı."Hiç bir şey."dedi.
Ben şaşırırken yüzü mimiksizdi.Bir hiç uğruna sıkıştırıyordu bunca insanı,anıları ve ruhları.Ben sessiz kalınca,"Yeterli olmasına sevindim."dedi ve bu sefer gerçekten uzaklaştı.
Ve ben hıçkırıklarımı gizlemeden ağlamaya başladım.Acı çekiyordum.Yaşamaya devam etmek istemiyordum.En azından normal şartlarla yitip gitmek istiyordum.Bir büyünün parçası olarak sıkışmak istemiyordum.
Ama bitmişti ve hiç kimse benim isteklerimi düşünmeyecekti.
Umay,burada kaybolup gidecek ve belki de yüzlerce yıl önce sıkışmaya başlayan ruhlardan biri olarak kalacaktı.
Acaba rüyamda gördüğüm o anı gerçek miydi?Bana mı aitti?Unutulmuş bir anıyla ölmek istemiyordum.Belki de şu an için önemli değildi ama hatırlamak istedim.
Eren'i daha önce görüp görmediğimi.
Başımı kaldırıp önümdeki parmaklıklara bakarken adım sesleri işittim.Kafamı oraya çevirmedim artık görmek de istemiyordum zaten.
"Sende haklısın tabi,belirsizlik zor iş."
Duyduğum ses ne bir dakika muhafızına aitti ne de tanıdıktı.Kafamı kaldırdığımda hemen yanımdaki parmaklıkların ardında,sırtını duvara yaslamış siyah giyimli bir kız olduğunu fark ettim.
İrkilerek geriledim,"Sen kimsin?"
Yüzü tam görünmüyordu ve sorduğum sorunun ardından ışığa ilerledi.O an göz göze geldik.
Bir gözü beyaz ve bir gözü de siyahtı.Üstelik bu,hayatımda gördüğüm en koyu siyahlardan biriydi.
"Kim olduğum bence bulunduğumuz durumda önemsiz ama sana göre önemliyse ismimi verebilirim."
Sessiz kalırken bıkkın bir nefes vererek göz devirdi."İsmim Esil."
"Nesin sen?"diye sordum büyük bir hızla.
"Senin gelecekteki halinim."duyduğum şeyle gözlerim kocaman açıldı.Bu şaşkınlığımın ardından koca bir kahkaha patlattı."Saçmalama istersen,tamam zor durumdasın da bir sana bir bana bak benziyor muyuz sence?"
"Ne bileyim ben!"diye çıkıştım.
Esil güldü.Onu incelediğimde bir kadına göre boyunun oldukça uzun ve vücudunun yapılı olduğunu fark ettim.Neredeyse iki metre bir kızdı karşımdaki.
Siyah saçlarını at kuyruğu yapmış ve kollarını rahat bir duruşla önünde bağlamıştı.
"Ne işin var burada?"
"Sinan abinin ne işi varsa benim de o işim var."
Gözlerim kocaman açıldı."Sinan abiyi tanıyor musun?"
Yüzünü buruşturdu,"Saçmalama, sana benden bahsetmediğini söyleme sakın."
Sessiz kaldım.Parmaklıkların ilerisine gidip kapısını açtı ve benim olduğum yerin kapısına geldi.Kapıyı sertçe ittirdi ve bir anda demir kapının parçasının büküldüğünü gördüm.Kapıyı aralayıp yanıma geldi.
Ayaklarıma eğildi ve cebinden çıkardığı küçük anahtarla zincirleri bileklerimden kurtardı.Refleksle bileklerimi ovuşturdum.
"Madem bunu yapabiliyordun,bu zaman kadar nerdeydin?"
"Gerekli olan anda gelmem gerekiyordu.Aslında senin için farelerden birinin ayağına not bağlamıştım ama görmedin."
Yüzümü buruşturdum."Nasıl görmemi bekliyordun?"
Bana yandan ters bir bakış atarken yine güldü."Sen benimle dalga geçiyorsun."dediğimde başını olumlu anlamda salladı.
"Hadi çıkar beni burdan."dedim.
Eliyle açılmış kapıyı işaret etti,"Kapı orada çıkıp gidebilirsin."dedi.
Gerçekten afallayarak kapıya ilerlediğimde arkamdan yine dalga geçer gibi bir kahkaha patlattı.
Başımı çevirdiğimde,"Nereye gittiğini biliyor musun da bu kadar emin adımlarla çıkıyorsun?"
"Okulda değil miyiz?Yolu bulurum."dedim.
Başını olumsuz anlamda salladı."Gerçekliği belli olmayan bir hiçlik bulutunun içindeyiz Umay.Yürüyerek hiç bir yere gidemezsin."dedi.
"O halde nasıl çıkacağımı söyle."
Sessiz kaldı.Acıyan bedenimi daha fazla dik tutamayacağımı fark ederek yine duvar kenarına ilerleyip yere çöktüm.Esil de aynısını yaptı ve yanıma oturdu.
Bir süre sessiz kaldık."Ne yani sen buradan nasıl çıkacağını bilmiyor musun?"
"Tabiki de biliyorum."
Biraz yüksek bir sesle,"O halde söyle!"dedim.
"Ama herkes kendine ait özelliklerle çıkabilir.Oturup bide senin özelliklerin hakkında fikir yürütememe herhalde."
Omuzlarım düştü.Belki de hayal görüyordum.Tıpkı Sinan abiyi gördüğüm gibi."Sinan abi nerede?"diye sordum.Yine gülümsedi,"Ne yapacaksın Sinan abiyi.Sanki sana bir yardımı dokunuyordu.Boş boş laf ebeliği yapıp gidiyordu işte."
Yine sessiz kaldım.Gözümden akan bir damla yaşın ardından,"Kaybolmuş hissediyorum.Yanlış zamanın içerisine düştüm ve artık buradan çıkmak için ümidim kalmadı.Ve belki de sevdiğim adam da çoktan sıkıştırıldı."
Bir anda içimi dökmeye başlamıştım.O kadar yalnız hissetmiştim ki anlatma ihtiyacı hissediyordum.
Esil mimik oynatmadan beni izledi.Ardından derin bir nefes çekti içine."Sen sadece yanlış zamanda kayboldun Umay ve ait olduğun yere dönmeyi düşlüyorsun.Ben nerede kaybolduğumu ve nereye dönmem gerektiğini hiç bir zaman bilemedim."
Sessiz kaldım ve o da yavaşça ayağa kalktı."Unuttuğunu hatırlamalısın Umay.Unutulmuş bir anıyla zaman arasından çıkamazsın.Her şeye ve herkese hatırlamalısın.Aslında kim olduğunu ve kendini neden burada bulduğunu."
Yine sessiz kalınca elinde metal bir su matarası olduğunu gördüm.Yavaşça mataranın ağzını açtı ve benden bir kaç adım uzağa gitti.
Matarayı ters çevirdi ve yavaş yavaş damlayan suyun sesi doldu kulaklarıma.Ne yaptığına anlam veremezken yine mimiksiz yüzü ve sabit ses tonuyla,"Su anıları taşır Umay,suya güvenme ama inan.Ve bundan sonra bir su birikintisi dikkatini çekerse,gerçeği öğrenmek için içine atlayabilirsin."
Su damlaları bir birikinti oluşturdu.Esil,bulunduğumuz yerden çıkıp hiçliğe doğru ilerledi."Nereye gidiyorsun?"
Arkasını dönüp gülümsedi."Hiç bir fikrim yok."dedi.Ve ardından iz bırakmadan gitti.
Zorlukla ayaklanarak dalgalanan su birikintisine ilerledim.Dalgalanan suda kendimi görünce başta korkuyla geriledim.
Zayıflamıştım ve yüzüm çökmüştü.Hala üzerimde bulunan yeşil elbise de yırtıklar ve kir içindeydi.Saçlarım dağınık ve yağlı.
Birikintiye çok daha dikkatli bir şekilde baktığımda beni içine çekti.Ve çoktan anladığım son görevin içine girdim.
Neden zamana arasında olduğumu bulmak.
*********
Ve gözlerimi araladığımda kendimi tekrardan üçüncü kişi olarak izliyordum.
Kendimi bu kadar farklı bakış açılarıyla izlemek artık bana garip gelmiyordu belliki.
Ve yine rüyamda,bilinçaltımda gördüğüm o günün içerisindeydim.
Belki de herşeyin en başında.Parkta oynuyordum.Okuldan çıkmış olmalıydım üzerimde etek ve okul forması vardı.
Hava kararmak üzereydi."Eve gitmeliyim."diyerek arkadaşlarımın yanından ayrılıyordum.
Ne oluyorsa o an oluyordu.Bir adam beni zorla tutup kaçırıyordu.Çırpınıyordum ama bir arabaya bindiriliyordum.
Ardından her şey çok hızlı gözlerimin önünden geçiyordu.Bir süre soğuk,eski bir evin bodrum katından bir kaç çocukla daha ,beraber tutuluyordum.
Bir gün kapıyı kilitleyip çıkıyorlardı.Ve odanın yukarısında bulunan camı,sandalyenin üzerine çıkarak açıp oradan kaçıyordum.
Geri kalan ise tıpkı rüyamda gördüğüm gibiydi.Koşuyordum ve Demir'e çarpıyordum.Bana yardımcı oluyordu.
Demir,yalnızca zaman arasında değil,kendi zamanımda da sıkıştığım anlarda bana yardımcı olup yol gösteriyordu.
Ve beni güvende hissettiriyordu.
Arabaya binip karakola geldiğimizde titriyordum ve tedirgindim.Demir'in de ifadesini alıyorlardı ve bir süredir arandığımdan bahsediyorlardı.
Soluklanırken önüme oldukça uzun boylu,üniformalı bir adam geliyordu.Eğilip bana gülümsüyordu ve başımı okşuyordu.
İşte bu da Eren'di.
Eren,yalnızca bu zamanda değil kendi zamanımda da beni güvende hissettiriyor ve rahatlatıyordu.
O an anlamıştım.Hepimizin zaman arası ile bir bağı vardı ama biz,buradan önce de karşılaşmıştık.Üstelik bunu hatırlamıyorduk.Belki de hatırlayamadığımız için biz seçilmiştik ve buradaydık.
Eren'in bana uzattığı bardağı yudumluyordum.Sıcak,bitki çayını.Tarifini asla bilmediğim ve kendimi iyi hissetmemi sağlayan o çay.
O çayı ilk içtiğim yer zaman arası falan değildi.Altı yaşındaki Umay da çoktan içmişti çünkü.
Rüyada görmediğim bir şey daha oluyordu.İşte o an,o günü neden unuttuğumu hatırladım.Ailemle önce hastaneye ardından eve dönüyorduk.
Ateşleniyordum ve herkes başımda bekliyordu.Küçük bedenim soğuktan titriyordu.Lavabo için ayağa kalktığımda da dengemi kaybedip düşüyordum ve başımı vuruyordum.
O gün,şokun etkisiyle o anıyı unutmuştum.
Ve her zaman olduğu gibi yine anılarım gözlerimin önünden geçti.
Diğerlerinin neden zamana arasında olduğunu tahmin etmek zor değildi.Demir,her şeye olduğu gibi ,zamana karşı da iyimser ve dostça yaklaşıyordu.Ve Eren de her şeye olduğu gibi zamana da kötümser ve düşmanca yaklaşıyordu.
Demir,zaman arasında ihanete uğramış geride ailesini bırakmış ve aslında zamanın ona verdiği her şeyin iyi olmadığını her şeyi dostça karşılayamayacağını öğrenmişti.
Eren ise,zaman arasında sevmeyi öğrenmiş ilk defa birine duygularını belli etmişti.Ve zamanın ona getirdiği her şeyin kötü olmadığını fark etmişti.
Benim için ise durum çok daha basitti.Her zaman zamanın akıp gitmesinden endişe duymuş ve tedirgin olmuştum.
Öyle ki her anının içerisinde var olmak,yaşamak ve unutulmamak istemiştim.
Ama zaman arası bana,akmayan zamanın tehlikeli olabileceğini,sonsuz bir döngüde kalmanın hata olduğunu aynı zamanda unutmanın da bizim bir parçamız olduğunu gösterdi.
Burada yaşadığım her anıyı hatırlamayacaktım belki de ama kötü olanları unutmak bana iyi gelecekti.
İşte ben bu yüzden buradaydım.
Neden burada olduğumu anladığımda ise gökyüzü,sanki bir su birikintisi gibi dalgalandı.Zaman arasının son görevinin son damlası benim için sona eriyordu.
Ve girdiğim su birikintisinin içerisinden büyük bir farkındalık ile çıktım.
Çünkü farkındalık yalnızca rüyayı değil,kandırıldığımız ve sahte olan tüm anıların içerisinden çıkmamızı sağlardı.
Artık biliyordum.
***********
Gözlerimi araladım.Sanki derin bir uykudan ve yine karmaşık bir rüyadan çıkmış gibiydim.
Hala parmaklıkların ardından olduğumu fark ettim.Ama bu sefer başkaydı.
Bedenimdeki yara izleri yerli yerindeydi ama ben acıyı hissetmiyordum.Soğuğun hissi tenimdeydi ama üşümüyordum.
Ben büyük bir farkındalıkla ,bulunduğum bu hiçliğinde sonunu getiriyordum.
Avucumun içerisinde gördüğüm küçük şişeyi de ne yapmam gerektiğini çok iyi biliyordum artık.
Ayaklandığımda başım dönüyordu ama durmadım.Esil'in yere damlattığı su birikintisinin içerisinde daldırdım elimdeki küçük,cam şişeyi.
İçine dolan su,sanki daha önce pis bir yere değmemiş gibi berraktı.
Bu sondu ve umutsuzluğun bedenimi terk etmesi an meselesiydi.
Parmaklıkların yanına ilerledim.Elimi uzattığımda sanki karşımdaki parmaklık bir toz bulutuna döndü ve yavaş yavaş yok oldu.
Çevremdeki her şey yok olduğunda beyaz bir ışık gözlerimi kamaştırdı.Artık bembeyaz bir hiçliğin ortasındaydım.
Kısa bir an içime doğan korku ile etrafıma bakarken bacağıma sürtünen tüylerin kime ait olduğunu tahmin ettim.
"Şemsi."dediğimde Şemsi başını kaldırdı.
"Sona geldin."dedi.
"Bu hiçlikten nasıl çıkacağım?"
Şemsi bilmediğini gösterdi.Ardından,"Zaman arasına nasıl girdiysen öyle çıkabilirsin Umay.Hiç bir şey bilmeden ve beklemeden."
"Peki çıktığımda ne olacak?"
Şemsi benden uzaklaşmaya başladı.Durup bir patisini yalarken,"O kısım hala yazılmadı."dedi.
Ve benden epey bi uzağa gittiğinde artık onu göremiyordum.
Girdiğim gibi çıkacaktım.Hiç bir şeyi beklemeden.O halde kendimi belirsiz duygunun tam içerisine atmalıydım.
Gözlerimi kapattım ve açtığımda belirsizliğimi çoktan kabullenmiştim.Korktuğum her şeyi kabullenmiştim.
***********
Yere düşüyormuş gibi hissettim.Ama ayaktaydım.Üstelik tam karşımda akan bir su ve kendi yansımam vardı.
Gözlerimi araladığım ilk bir kaç dakika nerede olduğumu algılayamasam da buranın kızlar tuvaleti olduğunu fark etmiştim.
Geldiğim yerdeydim.Ama fark ettiğim detayla gözlerim kocaman açıldı.
Zaman arasından çıkmış mıydım?
Hayır ,bu olamazdı.Diğerleri neredeydi?
Üzerimde yerli yerinde duran yeşil ve yırtıklar içerisindeki elbise bana bunun tersini gösteriyordu.
Tuvaletten dışarı çıktığımda ise karanlık koridor ile karşılaştım.Ve tenimde hissettiğim rüzgar kısa bir an kendimi tedirgin hissetmemi sağladı.
Ama bunu hemen üzerimden attım.Çünkü son görevi başarmıştım.
Geriye diğerlerini bulup ağaca gitmek kalmıştı.
Bileğimi kontrol ettiğimde,kendimi hapishanede bulduğumdan beri olmayan Yasemin'in saati tekrar bileğimdeydi.
Rahat bir nefes aldım.Zamanın farkına varabilecektim.Ama bu rahatlığımın kısa süreceği aklımın ucundan geçmezdi.
Saatte, artık akan bir akrep ve yelkovan yoktu.Yalnızca beyaz bir daire vardı karşımda.
Derin bir nefes aldım.Okul,tozlaşıyorud ve geride bıraktığım her adım ruhlar alemine gidiyordu sanki.
Lise anılarımı geçirdiğim bu okul,asla inanamayacağım şeyler göstermişti bana.Ve şimdi yok oluyordu.Üstleik tüm sıkışmış ruhlar ve zaman ile beraber.
Kararlı adımlarla zemin kata indim.Ama iner inmez üzerime gelen yaratıklar görmemle adımlarım geriledi.
İçlerinden biri bana doğru koşarken bir el beni kendine doğru çekti.Ben ne olduğunu anlamadan bir dolabın arkasına saklanmıştım ve gördüğüm bir çift göz kendimi güvende hissetmemi sağladı.
Eren.
Hem şaşkın hemde rahatlamış gözlerle bakıyordu bana.Ağzımın üzerindeki elini yavaşça çektiğinde gözlerime uzun uzun baktı.Ardından fısıldadı,"Neredeydin?"
Başımı bilmediğimi göstermek için iki yana salladığımda gözlerimin dolduğunu hissettim.Yavaşça yanağımı okşadı.
"Yaratıklar birazdan gider."
Üzerinde çok farklı bir sakinlik vardı.Aynı zamanda burukluk.Sanki karmaşanın içerisinde değilmişiz gibi sakince konuşuyordu.
Bende sessiz kalıp ona uyum sağladım.Bir süre birbirimize baktık.
"Demir nerede?"diye sordum.
"Bir yandaki dolabın arkasına saklandı.Aşağı zaman arası ile üst zaman arası birbirine karışıyor."dedi..
Yine sessiz kaldım.Gözlerimin içine büyük bir yenilgi ama beraberinde zafer ile bakıyordu.
"Galiba başaramadık."derken de olgunlukla kabullenmiş gibiydi.Anlını anlıma yasladı."Ama şu geçirdiğim bir haftayı önceki hayatımın on sekiz yılına değişmem."dedi.
Güldüm.Anlımı geri çekip son kez öpüyor gibi kısacık bir an dudaklarına yasladım dudaklarımı.Geri çekildiğimde yine gözlerinin içi parlıyordu.
Geri çekilip beni süzdü."Yaralanmışsın."dedi.
Başımı olumlu anlamda salladım.Yüzümü avuçlarının arasına aldı."Zayıflamışsın."dedi.Ben yine başımı olumlu anlamda salladım."Elbisen de yırtılmış."
"Sence artık bir önemi var mı?"
Bu sefer o sessiz kaldı ve ardından,"Benim için her zaman önemi olucak."dedi.
Demir,sürünerek yanımıza geldi.Ve beni bir anda kendine çekerek sıkıca sarıldı.O da bu yenilgiyi kabullenmiş gibi duruyordu.Olgunlukla bakıyordu yine bana.
"Neredesin sen?Ne kadar endişelendik haberin var mı?"
İyi miyim diye beni yoklarken sessiz kaldım.Bir kaç dakika üçümüz de sessiz kaldık.Üç büyü hatası.
Şimdi üçümüz de sıkıştığımız zaman arasında,bir dolabın arkasında saklanmıştık ve birbirimize bakıyorduk.Eren ve Demir kaybettiğimizi düşünüyordu.
Ben ise hiç bir şey için geç olmadığının farkındaydım.
Sessizliği bozan Demir oldu."Kaybettik."dedi fısıldayarak.Başımı olumsuz anlamda salladım."Hayır."dedim.
Benimle alay eder gibi,"Şimdi kaybetmedik ben sizi buldum.Aşkı buldum falan diyeceksen bu kadar spesifik bir hikayeye hakaret etmiş olursun."dedi.
Güldüm.Avucumun içerisinde sıkıca tuttuğum şişeyi çıkardım."Henüz değil Demir.Birikintiye girdim ve geriye bunu söğüde bırakmak kaldı."
Demir'in gözleri kocaman açıldı.Eren'inkiler ise tekrar parladılar.Bana yol göstermek için.
Demir başını kaldırıp yaratıkların gittiğinden emin olduktan sonra ayaklandı.Zemin katın tam ortasına geldiğimizde bir tozlaşan okula bir de önümüzdeki sisli bahçeye baktık.
Bu esnada bir top patladı.Bir ses duyuldu.Ardından bir bebek ağlaması.
Demir başını bana çevirid,"Bu zamana arasının son bulmasına son beş dakika anlamına geliyor."dedi.
Üçümüz donakalmış bakarken Demir yine gerekeni yaptı."Ne bekliyorsunuz,koşsanıza!"
Üçümüz de beklemeden bahçeye koştuk.Hızla giderken sığınağın olduğu arka bahçeye geldik ve söğütün önünde durduk.
Tam şişeyi dökecekken biri bileğimden yakaladı.Şişe yere düşücekken Demir yakaladı.
Bileğimden tutan ise Eren'di.Yüzümü şaşkınlıkla ona çevirdiğimde dudağıma yapışmasıyla gözlerim tekrar kocaman açıldı.Ardından uyum sağladım.
Geri çekildiğinde,"Sonu ne olacak bilmiyorum ama şu ana değerdi."dedi.Ona gülümserken bir yanağımı okşadı.
Çok kısa bir anımız vardı ve her şey çok hızlı ilerliyor gibiydi.Eren ise ona yetişmek ister gibi öpmüştü beni.
Arkamı döndüğümde Demir de bir anda kollarını bana doladı."Seninle tanışmak güzeldi Umay.Emin ol,tekrar karşılaşacağız."
Gözlerim doldu.Ben ondan ayrılınca ikisi birbirlerine baktı.Önce Demir'in sarılacağını düşündüm ama Eren onu bir anda kendine çekti.
"Bana dostluğun ve gerçekten koşulsuz sevmenin anlamını verdiğin için teşekkür ederim kardeşim."dedi.
Gözlerimden yaşlar akarken son dakikaya girdiğimizi hissettim.İkisi ayrılır ayrılmaz gözlerimin içine baktı ve bende gülümseyerek şişeyi açtım.
Ve suyu gözyaşlarımla beraber söğütün köklerine boşalttım.Üçümüz de çok kısa bir süre bekledik.
Hiçbir şey olmadı Bekledik,bekledik ve bekledik.
Ve en sonunda gökyüzünde bir yıldız kaydı.Saat fark etmeden.Elimi bir el sıkıca kavradı.Güvenle baktı gözlerime.
Demir önümüzden bahçeye giderken Eren ile ellerimiz birbirine kenetlendi ve zaman arasının sonuna el ele ilerledik.
Hava gün batımına döndü sanki.Okulun çıkış kapısı da altın tozlarla bir geçit oluşturdu bize.
Arkamı döndüğümde bir kaç kızın dışarıya temkinli adımlar attığını gördüm.
Unutturulan kızların.Hatırlanmayı hak eden kızların.
Birer birer gözlerimin içine baktı hepsi.
Hepsi yan yana dizildiğinde üçümüz ortalarındaydık.Ve gözlerimden akan bir damla yaşı sildim.
Ardından o tanıdık yüz ortaya geldi.Yasemin.Derin bir nefes aldı ve oda gözyaşını sildi.
Önce herkes sessiz kaldı ve yalnızca onun ağzından çıkacak cümleleri bekledi.Neredeyse uzun olduğuna emin olduğum dakikaların ardından Yasemin söze girdi.
"Her birimiz,"dedi ve yutkundu,"Burada yaşamamamız gereken anlar yaşadık belki de.Katlanılamayacak acılar gördük ve umutsuzluğa kapıldık."
Durakladı.Derin bir nefes daha aldı."Bibrimize tutunduk ve tutunduklarımızın dahi sıkıştığını gördük bazen.Ama şimdi buradayız.Benimle savaştığınız için ve kabul etmediğiniz için teşekkür ederim."
Kızların hepsi birbirlerine kenetlendiler ve içlerinden biri,"Biz buradan çıkıyoruz ama ya sonsuzluğa sıkışanlar.Onlar da bizimle gelmiyor mu?"diye sordu.
Yasemin zorlukla yutkundu.Gözyaşlarına hakim olamazken,"Bazıları için umutlar tükendi belki de.Ama şunu unutmayın,mutlu olduğumuz anılar da kendi içerisinde bir zaman arası oluşturur ve sonsuzluğa gömülür.Ve buna inanmak istiyorum çünkü biliyorsunuz,"kimden bahsedeceği belliydi,"Sinem için de ışıkların kapandı."
Kızlar yine sessiz kaldı ve hemen ardından hepsi işaret parmaklarını teker teker havaya kaldırdı.Yasemin onlara şaşkınca bakarken yine içlerinden bir başkası,"Burada bıraktıklarımızı sonsuzluğa kadar unutmayacağız."diye bağırdı.
Hepsi bir ağızdan aynı şeyi söylediler.Öyle çok duyguyu aynı anda yaşadım ki hıçkırıklarımı serbest bırakıp Eren'in boynuna gömülmemek için hiçbir sebebim yoktu.
Yasemin yine soğukkanlılığını konuşturarak,"Herkesin teker teker çıkması gerekiyor.Hepinizin çıktığından emin olmadan çıkmayacağım."dedi.
Kızların hepsi donakaldı başta.Üzerlerinde hastane kıyafetlerine benzeyen kıyafetler vardı ve saçları kazınmıştı.
Önce aralarından sıska bir kız ileriye adım attı.Yasemin,gerçek bir lider gibi gülümsedi ve devam etmesi için güçlendirdi.
Kız bir kaç adımın sonunda geçide ulaştı ve geriye dönüp baktı.Ardından geçitten içeriye girdi.
Geri döndüğünde ne olacağını bilmeden.Önemi var mıydı?Özgür olduktan sonra küçük ayrıntıların bir önemi kalmazdı.
Diğer kızlar da teker teker çıktılar zaman arasının kasvetli ortamından.
Kiraz ile göz göze geldim.Bir anda bana sıkıca sarıldı.Ve geri çekilip,"Kendinle aynı zamana ait olanı sevmek kolaydır Umay.Ama farklı zamanlara ait olduğun adamı sevmek cesaret ister."
Ağlamaktan gözyaşlarım kurumuştu ama başımı sallayarak ona sıkıca sarılmaya devam ettim.Bileğine taktığı kırmızı tokayı bana uzattı ve gülümseyerek kapıya ilerledi.
Firuze abla yanıma geldi ve yine bana sıkıca sarıldı."Zaten tekrar görüşeceğiz Umay."diyerek o da yanımdan ayrıldı.
Ve Ferda geldi yanıma.Sessizce sarıldı bana.Kapıya ilerledi ve o da çıkıp gitti bu zaman arasından.
Geriye dördümüz kaldık.Yasemin,Demir,Eren ve ben.
Demir Yasemin'in tavırlarını izlerken Yasmin çekingen adımlarla yanına geldi.Demir kollarını onun beline doladı ve dudaklarını dudaklarına yasladı.
Bende başımı Eren'in omzuna koyarak bu ana şahitlik ettim."Tekrar görüşeceğiz Yasemin."dedi Demir.
Yasemin ise gözyaşını silerken başını salladı."Tekrar görüşeceğiz Demir.Ve o zaman seni kurtarmalarımın karşılığını alıcam."
Demir ufak bir kahkaha attı.Yasemin'in kapıya ilerleyeceğini düşünürken durakladı ve okula baktı.Okul,toz bulutu halinde yok oluyordu.
Ellerini yumruk yaparak sıktı ve bu sefer hıçkıra hıçkıra ağlarken."Seni unutmayacağım."diye fısıldadı.
Yüzünü bana çevirdiğinde gülümsedi ve bende hızlı adımlarla yanına gidip ona sıkıca sarıldım.
"Sen yapabileceğinin en iyisini yaptın ve savaştın.Ben onu her zaman hatırlayacağım."dedim.
Başını iki yana sallayarak omuzları sarsılarak ağladı."Ama o artık sonsuza kadar yok."dedi.
"Sana söylediklerimi hatırlamıyor musun?"
O sessiz kaldı ama ben devam ettim.
Bir teoriye göre bulunduğumuz her anı kendi içerisinde ilk defa yaşanır ve sonsuzluğa gömülür.Sinem ile geçirdiğiniz her bir güzel an da kendi içerisinde bir sonsuzlukta ve daha güzeli o sonsuzlukta sıkışık değil,özgür."
"Ama biz hiç özgürken beraber olmadık."
"Kimin o an için özgür olduğunu kimse bilemez Yasemin."
Ağlaması duruldu ve dik durmaya çalıştı tekrardan.Kapıya ilerledi.Geri dönüp,"Geri döndüğümüzde iki alt mahalledeki üç katlı pembe apartmanı göreceksin Umay.Eğer rengi hala pembe değilse de ikinci sokak lambasının hemen solunda kalacak.Hatırladığıma göre orada yaşıyorum.Beni orada bulabilirsiniz."dedi.
Sessiz kaldım.Yılların hatırladığı evden çok şey alabileceğini söylemedim.Çünkü belki de yıllar bizden hiç bir şey almayacaktı ve biz kendimizi doğru zamanda bulacaktık.
Ve Yasemin de geçitten geçti.Zaman arasının en umutvar ve güçlü savaşçısı son adımını attı,kurtuluşa dair.
Buraya el ele yaklaşan iki kişi gördüm ve şaşırmadım.Çünkü buradan el ele çıkması gereken bir diğer çift de onlardı.
Kenan Hoca ve Filiz yanıma geldiklerinde onlara gülümsedim.Filiz diğer yansımalar gibi yok olmamıştı çünkü hiç yansıma olmamıştı.
Yarım sıkışmış ruhtu o.Kenan ise olması gerektiğinden çok daha iyiydi.
Yanıma gelir gelmez saçlarımı karıştırdı."Geri döner dönmez ders içine yüz giricem."
Güldüm."Sonunda belge alabiliyorum desenize Hocam."
O da güldü.İkisine de teker teker sarıldım.Demir ve Eren de öyle.
Kenan Hoca,"Hatırlayamadığımı hatırlattığın ve acıma son verdiğin için teşekkür ederim Umay.Seni her zaman hatırlayacağım."
"Hatırlamak konusunda söz vermeden önce iki kez düşünmelisiniz Hocam."
Kahkaha attı.Filiz,ellerimi tuttu ve o güzel,büyük gözleriyle gözlerimin içine baktı."Beni bu işgenceden kurtardığın ve sevdiğim adamı geri verdiğin için teşekkür ederim."
Kulağına eğildim,"Rica ederim Filiz,ama Kenan Hoca gibi bir sümüklüyle evlenmeden önce iki kere düşün bence."
Kenan Hoca,"Umay!"dediğinde ikimiz de güldük.
İkisi de geçide ilerledi,önce birbirlerine baktılar.Önden Filiz çıktı ve hemen arkasından Kenan Hoca.
Kendi öğretmenlerimin öğrenci olduğu zamanı bu şekilde gözlemleme şansım da son bulmuş oluyordu.Fena bir deneyim değildi aslında.Özellikle tarihçi ve fizikçi arasındaki olayları öğrenmek için.
Demir bir kapıya bir ize bakıyordu.Eren,"Buyrun Demir bey.Önden ilerleyin.Telepatik yeteneklerinizle bunu çoktan hak ettiniz."dedi.
"Estağfurullah Eren Bey,Umay gelene kadar her kriz anında olumsuz yorumlarınızla bizi umutsuzluğa sürükleyerek ilk çıkma şerefine siz nail oldunuz buyrun."
Ben gülerken ikisi de birbirlerine güvenle baktı.Demir,"Önden Umay çıksın bence.O gelene kadar yerimizde sayıyorduk."dedi.
Başımı olumsuz anlamda salladım."Siz olmasaydınız yapamazdım."
"Bırak şu başrol laflarını."dedi Demir.
"Bırakamam Demircim.Ben seçilmiş kişiyim."diyerek saçlarımı geriye savurdum.
Üzerimdeki parçalanmış yeşil elbise.Demir ve eren'in çamurlar içerisindeki takım elbiseleri ve tenimizde hissettiğimiz rüzgar.
Umutsuzluk için hiçbir sebebimiz yoktu.Peki ben neden böyle hissediyordum?
İçimi büyük bir özlem kasıp kavuracak ama ben ona gülümseyecekmiş gibi.
Elimi ortaya koydum ve bekledim.İkisi de bir şey yapmayınca,"Ellerinizi elime koyup bağırmayacak mısınız?"
Demir,"Tamam Umay daha olgunlaşamamış bir ergensin ama buna cidden gerek var mı?"diye sordu.
Eren güldü,"Güzelim gerçekten bu biraz fazla değil mi?"
Onlara oldukça ciddi olduğumu göstererek baktım."Hadi beyler.Anladık dedoşsunuz da bu kadar yeniliğe kapalı olmayın."
İkisi de gülerek ellerini koydu.Aynı anda,"Zaman arasına!"diye bağırdık.Kabul ediyorum gerçekten utanç vericiydi ama yapmam lazımdı.
Demir,"Tamam,önce ben gidiyorum.Madem klişelere oynuyoruz.Ben gidince öpüşür çıkarsınız."
"Anahtarları almayı unutmayın da diyecek misin?"diye sordum.Güldü ve saçlarımı karıştırdı.
"Hoşçakalın."dedi çok daha fısıltılı bir sesle.Ve geçit kapısına ilerledi.Bir elini uzatıp geri döndüğünde gözleri kocaman açıldı.
Her şey o kısa an içerisinde oldu.Demir bir güçle fırlatılmış gibi yere yığılırken arkamı döndüm ve saat muhafızı ile göz göze geldim.
Hemen yanında mor dakika muhafızı vardı.Ve onun da yanında büyücü vardı.Gülümseyerek bakıyordu.
Demir ayaklanarak yanımıza geldiğinde Eren beni korumak ister gibi arkasına aldı.
Mor dakika muhafızı büyük bir keyifle,"Anının küçüklüğü büyüklüğü önemli değil.Eğer zaman arasına verilmişse sonsuza kadar zaman arasında kalmalı."dedi.
Ben hiçbir şey anlamazken Demir ve Eren birbirlerine baktılar.
Ve büyücü,"İki büyü hatası mor muhafıza anılarını verdi.Sıkışıkları kurtardınız belki ama o ikisi burada kalmak zorunda."dedi.
Başımdan aşağı kaynar sular dökülürken zihnimin uyuştuğunu hissettim.Ve çaresizlik bedenimizi tekrar sardı.
Ne yapacağımı bilemedim.
*************
öö
Bu yazının altına final teorilerinizi(tahminlerinizi) yazın ballar.
Sonraki bölüm final.
Esaslı teşekkür bölümü içina yrı bir bölüm ayırıdm o yüzden şu an etmicemm.
Finali çok beklemeyeceksiniz 10 bin olur olmaz atarımm.
Wp kanalı açtım alıntıları finalin yayın tarihini oradan paylaşacağım.Gelmek isteyenmler bana tik tokdan ulaşabilirrr.
Sizi seviyorum bu arada.Biraz değişik bir bölüm oldu benim için çok fazla duygu hissettim.Umarım her şey güzel olur.
Bölümdeki esil karakteri,Sinan abi bu karakterlerin hepsi henüz kurgu aşamasında olan bir kurguma ait ve onlar sayesinde yazmaya başladım aslında.Bir hikayemde diğer hikayeme ait karakter yazmak çok hoşuma gidiyor.
Bu yoldan sonra benimle devam eder misiniz bilmem ama umuyorumki güzel yerlere geleceğiz.
neyse burayı çok uzatmamam lazım.Umarım ağlıyosunuzdur bu arada bazı sahnelerdeeee.
Çok öpüyorum ballarım benim.
Zaman arasına sıkışmamaya dikkat edin.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |