
Oy ve youmları unutmayın.
Son kez zaman aramıza hoşgeldiniz.
Sizi çok sevdiğimi hatırlayın.
********
Müzik:
Adamlar-Okyanus
Güneş-Zor
Alphaville-Forever Young
Sezen Aksu-Beni Unutma
Sezen Aksu-Biliyorsun
Sophie Fetokaki-How They Fall
Kaybolan okul,kendini tozlaştıran bahçe.
Hızla ve gürültüyle atan kalbim.Ne yapacağımı bilmiyordum beynim uyuşuyordu.Nefes almakta zorlanıyordum.
Ne hissetmem gerektiğini bilmediğim dakikaların ardından ilk defa ne hissetmeme gerektiğini biliyordum.
Ben korkuyordum.Hemde hiç korkmadığım kadar.Derin bir uykuya dalıp bir daha uyanmak istemeyecek kadar.
Eren kafasını yavaşça bana çevirdi.Mor dakika muhafızı onu izlerken bana buruk bir gülümseme sundu.Başımı iki yana salladım.
Demir bir Eren'e bir de bana baktı.
Ardından birbirlerine baktılar ve başlarını yavaşça salladılar.Eren derin bir nefes aldı.Gözünden bir damla yaş aktı.
Eren ağlıyordu.Demir gözlerini sildi.Demir de ağlıyordu.
"Hayır,"dedim ama sesim çıkmıyor gibiydi.Büyücü başını yana yatırmış bizi izliyordu.Mor dakika muhafızına baktım.
Bir ipucu fark etmek istedim.Ben zaman arasının bir parçasıydım ve belki de kurtaracak olan yalnızca bendim.
Ama onlar da benim bir parçamdı artık.
Eren,"Umay,"dedi fısıltılı bir sesle,"Gitmen gerekiyor."
Hıçkırarak ağlamaya başlarken başımı yalnızca iki yana sallıyordum.Büyücü,"Vedalaşma anınız bittiyse iki büyü hatası benimle geliyor."
Donup kalmıştım sanki.Başımı kaldırıp Demir'in gözlerinin içine baktım.Birşey yapmasını istedim her şeyi çözmesini istedim.Bir şey yapamadı belki ama gülümsemekten de asla vaz geçmedi.
Başını salladı,"Gitmelisin."dedi.
Eren gitmediğimi gördüğü her anda gözlerimin içine bakıyordu.Yalvarır gibi bakıyordu."Umay,lütfen git."gittikçe tahammül seviyesi azalıyordu.
Kendi için endişelenmesinin yanı sıra benim için endişeleniyordu.Tıpkı ilk gün olduğu gibi.
Demir ise çok daha yumuşak bakışlarla kabullenmem gerektiğini gösteriyordu.İlk gün olduğu gibi.
"Siz olmadan çıkamam."
Eren sert bir sesle,"Çıkmak zorundasın!"dedi.
Geriye bir adım attım.Sanki bozuk zaman bile durmuş ve bizim vedalaşmamızı bekliyordu.Sonrasında her şeyi içine çekmek için.
Gitmeli miydim?Evet gitmem gerekiyordu.Burada daha fazla duramazdım.Ama onları bırakmak istemiyordum.
Yalnızca bi haftamı geçirdiğim bu insanları,abim gibi gördüğüm Demir'i ve sıkışık zamanda bulduğum aşkımı nasıl bırakacaktım?
Kendime her soru sorduğumda bir el boğazımı sıkıyordu artık.Devam edemiyordum.
Unutma Umay,geçirdiğiniz her bir dakika sonsuzluğa sıkıştı.Sen,sonsuz bir,bir haftanın içerisinde onları sevdin.
Bir adım daha attım çıkış kapısına doğru.Demir başını salladı."Yanlış bir şey yapmıyorsun Umay,çıkman gerekiyor."dedi.
Başımı olumlu anlamda salladım.Onları görürsem devam edemem.Arkamı döndüm ve adım atmaya devam ettim.
Artık kapı ile aramda iki adımlık bir mesafe vardı.Tekrar o tarafa dönmek istedim.Ama biliyordum dönersem yapamazdım.
Ta ki onun sesini duyana kadar."Arkanı dönme Umay.Gitmeye devam et.En azından doğru zamanda olduğunu bileyim."
Eren'in sesi az öncekine kıyasla çok daha yumuşaktı.Başımı çevirmedim,"Seni bir daha göremeyecek miyim?"
"Gördüğün anlar sonsuza kadar devam edecek."dedi çok daha kısık bir sesle.
Ve kendimi tutamadım.Tekrar yüzünü görmek istedim.Başımı çevirdiğimde göz göze geldim koyu kahveleriyle.Dağınık saçları ve her şeye rağmen bana gülümseyen yüzüyle.
Demir'e de çevirdim başımı.Bana yine gülümsedi.Bu anı ,daha kaç kez yaşayacaktık bilmiyordum ama sonsuza kadar sürmesi iyi hissetmemi sağlıyordu.
Büyücüye çevirdim gözlerimi ,bu sefer yumuşak bakmıyordum ama.Nefret ve kin ile bakıyordum.Onun yüzünde ise zafer gülümsemesi yoktu.
Aksine korkuyla bakıyordu.Sebebini anlamak için yanında duran Mor dakika muhafızına baktım.
Yavaş yavaş tozlaşıyordu.Mor dakika muhafızı yok oluyordu.
Başımı yana yatırıp tekrar büyücüye baktım.Ve anladım.
Sakın unutma Umay,hiç var olmamış veya yok olan bir olgu içerisinde anıları barındıramaz.
Büyücü harekete geçerken çenemi dikleştirdim.Evet,ben zaman arasının parçasıydım,başrolüydm.
Ve şimdi son perdeye gelmiştik."Mor dakika muhafızı zaman arasının sona gelmesiyle yok oluyor."
Eren ve Demir şaşkın gözlerle bakarken hikayenin son cümlelerini söylüyordum."Ve yok olan,var olmamış hiç bir olgu kendi içerisinde anıları barındıramaz.Sorgulamak ise gerçeklik dışı olanların sona varmasını sağlar.Son görevi tamamlayarak son anı da sorguladık.Büyü hatalarının anıları artık özgür."
Büyücü, başını iki yana salladı ve bu sefer mor dkaika muhafızının çığlığı duyuldu, okulun kaybolan bahçesinde.
Korkutucu bir çığlık.Hemen ardından büyücü gözlerime son kez baktı.Yenilgiyi, kabullenmiş gibi görünüyordu,başını salladı.
"Şimdi büyümün ne kadar güçlü olduğunu anlıyorum.Hata olarak,güçlü bir ruhu seçecek kadar üstelik."
Ve simsiyah parçalarla gökyüzüne karıştı.Gökyüzü denemezdi artık.Etrafa koyu renk bir kan akmaya başladı.Ayaklarıma kadar geldi ve yansımada kendimi gördüm.
Kanın üzerinde de olsa gülümsedim.Kendime bakarken kimin olduğunu bildiğim kollar beni kendine çekti.Ve sıkıca sarıldı.Yüzümü boynuna gömerken belimdeki elleri sıkılaştı.
"Bitti."dedim sakin bir sesle.
"Bitti sevgilim."
Ağzımızdan çıkan cümlelere sonsuz güvendik ve ruhlarımız, o güvenin içerisinde birbirlerini buldu.
Eren'den ayrılıp Demir'e baktım ve ona da sıkıca sarıldım.
Bu saatten sonra olanlar sessizce gerçekleşecekti.Çünkü finali biliyorduk.
Demir,az önce yaptığımız veda konuşmasını tekrarlamadı.Tekrara düşmek istemedi.Sebebini hepimiz biliyorduk.
Ve geçitten içeriye girdi.O giderken boynumda asılı zeytin ağacı kolyesini sıktım.
"Hoşçakal."dedim fısıldayarak.
Geri dönüp kollarımı Eren'in boynuna doladım.O da belime yerleştirdi tekrardan.İkimiz de gülümsüyorduk.Hızlı uyum sağlıyorduk çünkü başka çaremiz yoktu.
"Tekrar bir veda konuşması yapmayacağım sevgilim,"başımı yana yatırarak onu dinledim,"Ama ikinci bir veda öpücüğüne asla hayır demem."güldüm.
Dudakları ile dudaklarım arasında birkaç santim kala durdurdum onu."Geri döndüğümüzde birbirimize ait zamanlarımız olmazsa beni hatırlamaya devam et."
Yüzünü buruşturdu."Veda konuşmalarında saçma şeylerden söz edilmez Umay.O yüzden,geri döndüğümüzde birbirimize ait zamanda uyanırsak seni arabamla almaya geleceğim."
Güldüm.Bu sefer dudaklarımız buluştu ve bu,öyle uzun bir öpücüktü ki ruhlarımızı birbirlerine mühürlenmişti.
Bir daha ayrılmamak ve unutulmamak üzere.Alnımı alnına dayadım,"Hayatımda geçirdiğim en güzel ama en kötü bir haftaydı."dedim.
Başını iki yana salladı."Sen benim en güzel bir haftamsın Umay.Kısa zamanın içerisinde çok zamanım,sonsuz zaman aramsın."
İkimizde durakladık ve aynı anda,"Seni seviyorum."dedik fısıldayarak.
Ardından benden ayrıldı.Artık aramıza zaman bile giremeyecek gibi hissettim.Kapıya ilerledi ve gülümseyerek,"Seni her zaman diliminde bulucam."diyerek zaman arasından çıktı.
Zaman arasında aşık olduğum adam,artık doğru zamandaydı.
Benim sona kalmam aramızda sessiz bir anlaşmaydı aslında.Görmem gereken son bir kişi kalmıştı ve o da sakin adımlarla buraya geliyordu.
Yanıma gelir gelmez de kollarını iki yana açtı ve ben koşarak sarıldım.Ayrıldığımda söze girdi,"Veda vakti geldi öyle değil mi?"
Başımı olumlu anlamda salladım.
"İnsanların çoğu vedalar hakkında konuşurken berbat şeylerden bahseder.Ama bana kalırsa gitmesi gerekenin doğru zamanda gitmesi bir hediyedir."
Gülümsedin."Bu yüzden buradayım,"dedi derin bir nefes alarak,"Gitmesi gerekenlerin doğru zamanda gitmesine üzülürdüm hep.Ama zaman arası bana olması gerekn olmadığında olabilecekleri gösterdi Sinan abi."
Güldü."Benden bir şeyler kapmış gibi duruyorsun."
Başımı olumlu anlamda salladım.
"Kendine iyi bak Umay."
"Seni bir daha görebilecek miyim?"
Ellerini iki yana kaldırdı bilmediğini göstermek için."Kim bilir,kimse bilmez.Kanlı canlı olmasa bile rüyalarının ve anılarının köşesinde buluşabiliriz."
"Peki sen gerçekmiydin,en başından beri?"
Yine bilmediğini gösterdi,"Gerçek olduğuma inanıyorsan gerçeğimdir,hatırlamaya devam ediyorsan yaşıyorumdur,bu tamamen sana kalmış."
Kapının yanına geldik yavaş adımlarla."O halde bu bir veda."dedim.
"Her şeyin sonsuzluğa gömüldüğü bir teorinin içerisindeyiz ve teoriye göre bulunduğumuz her an sonsuzluğa gömüldü bu da demek oluyor ki beraber olduğumuz anılar sonsuz ve biz hiç veda etmedik."
Gözümden akan bir damla yaşı sildim.Kulağıma yaklaştı,"Ama biliyor musun,her şeyde olduğu gibi vedalar ve kötü anılar da sonsuzluğa gömülür."
"Artık biliyorum ve buna üzülmüyorum."
Kapıya gittim ve zaman arasının son adımını atarken son sözlerini duydum.
"Dengeyi korumaya devam et Umay."
****************
Doğru Zaman
On Beş Eylül Pazartesi,2025
Umay
Alarmın sesiyle güne uyanmam yaşadığım bunca yaşanmışlıktan sonra oldukça klişe olurdu öyle değil mi?Ama ben alarmın sesiyle normal bir şekilde uyandım.
Üzerime zamanın çöktüğünü hissederek ve irkilerek uyandım.Uyandıktan birkaç saniye sonra kendime gelemedim ve bedenimi kontrol ederken kapım tıklatıldı.
İçeriye babam girdi."Günaydın kızım.Üniversitenin ilk gününden uyuyakalmaman gerektiğini bilmen ne kadar güzel."
Gözlerim kocaman açıldı."Üniversite mi?"
Babam geriledi."Tamam Umay mezuniyette yeterince ağladın.Artık zamanın sana getirdiklerini kabullenmen gerkeiyor."
Kabullenmek,zaman.
Hızla ayağa kalkıp babama sıkıca sarıldım.Kısa bir an şaşırdı ama daha sonra sıkıca sarıldı."Kabus falan mı gördün?"
Başımı olumsuz anlamda salladım ve aklıma gelen şeyle,"Şu an rüyada mıyım?"diye sordum gerileyerek.
Sorgulamak rüyayı bitirir Umay.Ellerime baktım.Babam deli görmüş gibi bakıyordu,"Hayır,kızım rüyada falan değilsin.hadi hazırlan da sana sürprizimizi gösterelim."
Sorgulamıştım ve hala buradaydım.Rüyada değildim.
Babam odamdan çıkıp kapıyı kapattığında aynadaki yansımamı gördüm.Kilo vermemiştim.Yüzüm oldukça sağlıklıydı,saçlarım düz ve bakımlı duruyordu.
Üzerimde ise kareli pijamam ve askılı üstüm vardı.Aynaya bakıp gülümsedim ve koca bir kahkaha attım.
"Çıktım!"diye bağırdım istemsizce.
"Evden de çık kızım!"diye bağırdı annem.
Annemi çok özlemiştim.Evimi,arkadaşlarımı kendime ait olanları.Bana ne olmuştu böyle?
Sandalyenin üzerine bıraktığım kıyafetlere ilerledim ve hızla üzerimi değiştirdim.
Altıma diz kapaklarımın üzerinde biten kot,siyah bir etek giydim.Üzeirmi giymeden önce telefonumu elime aldım.
Bu eski telefonum değildi,son model bir telefon olmalıydı.Ekranı açtığımda gözüme çarpan ilk detay tarihti.
Fısıldayarak,"On beş eylül iki bin yirmi beş."dedim.
Ve anladığım şeyin karşısında ne tepki vereceğimi bilemedim.
Zaman,biz zaman arasındayken de akıp gitmişti.Üstelik sorunsuz bir biçimde.İki bin yirmi dört yılının son aylarında sınav haftasındaydım ve şimdi üniversiteye başlıyordum.
Bu da demek oluyordu ki birbirimize ait zamanlarda değildik.Yalnızca doğru zamandaydık.
Fakat bu beni yaralamadı.Çünkü doğru zamanda olmanın her şeyden çok daha önemli olduğunu biliyordum artık.
Bir diğer detay ise zamanın bensiz akıp gittiğini gösteren ikinci şeydi.Mezuniyete ait bir fotoğraf vardı ekranımda.
Neslihan ile kol kola duruyorduk.Üzerimizde cübbeler vardı ve yanaklarımızı birbirimize yaslamıştık.
Üzerimde ise zümrüt yeşili saten bir elbise vardı.Evren bize yine olması gerekenleri göstermiş olmalıydı.
Eren'in aldığı elbiseydi bu.
Durup düşününce,doğru zamanımdaki mezuniyetimde hiç var olamadığımı ama bunun yerine öğretmenlerimle yıllar öncesinde bir mezuniyete katıldığımla yüzleştim.
Çalışma masamın üzerinde duran albümü elime aldım ve yere oturup duvara yaslandım.
Albümü açtım ve bunun bir lise yıllığı olduğunu fark ettim.Üstelik öğretmenlerin yazdıkları da vardı.
Gözüm ilk Kenan Hoca'nın yazdığına döndü.
"Bir öğrenciyle her zaman diliminde karşılaşmak her matematik hocasının harcı değildir."
Zaman bizsiz akmıştı.Ama hatırlıyorduk.Umutsuzluğa kapılmadım ve bir not defteri çıkardım.Ve tekrar yere oturdum.Not defteri de zamana arasında tuttuğum günlüğün aynısıydı.
Açar açmaz da bana hatıralar bıraktığını gördüm.Yazılarım silinmişti belki ama tam arasında Eren'in benim için çizdiği resmi gördüm.
Ardından sayfaların arasına sıkışmış zeytin ağacı kolyeyi.Hediyeler benimle beraberdi.
Birbirimizi hatırlıyorduk.Defterin bir sayfasına hızla Yasemin'in çıkmadan önce bize verdiği adresi not aldım.Unutmaktan korktum.
Üzerime ince badiyi geçirip hazırladığım çantayı da aldım ve göz yaşlarım benden uzaklaşmadan odamdan çıktım.
Koridorda annem ile karşılaşınca durup bana baktı.Kısa bir an bakıştık ve annem,"Çok güzel olmuşsun."dedi.
Ona olan özlemimi hissettim kalbimde ve sıkıca sarıldım."Ne yapacağız biz senin bu duygusallığınla kızım."
Güldüm."Kabulleneceksiniz yapacak bir şey yok."
"Hadi in bakalım, sana sürprizimiz var."
Salona iner inmez bana hazırlanmış olan kahvaltı sofrasını gördüm.İçimi kemiren bir duygu vardı ama acele etmedim.
Olması gereken anda olacağına inanmaya devam ettim.Kahvaltımı edip ailemle bana ayrılan zamanın tadını çıkardım.
Kahvaltı bittiğinde beraber bahçeye çıktık ve karşımda gördüğüm şey, kocaman bir kahkaha patlatmama neden oldu.
Bu,uzun süredir istediğim arabaydı."Ama bu nasıl oldu ya!"diye bağırarak arabaya ilerledim.Babam anahtarları atınca havada yakaladım.
İkisine de sıkıca sarıldım.Tekrar sarılacakken annem,"Hadi geç kalacaksın."dediği için arabaya bindim.
Geç kalmak artık benim için sorun teşkil etmiyordu.Zaten aklımda bambaşka bir plan vardı.
Hızla haritalara girdim ve Yasemin'in bahsettiği yeri buldum.Çok uzakta değildi.
Navigasyonu açınca,"Teknoloji budur!"diye bağırdım arabanın içinde.Ehliyet almış olmalıydım çünkü ben farkında varmadan arabayı çoktan sürebiliyordum.
Hava çok açık değildi.Yağmur atıştırıyordu.Ama soğuk da değildi.
Radyoyu açtım.Birkaç müziğin ardından daha önce duymadığım bir şarkı çalmaya başladı.
Adamlar,Okyanus.
Şarkının sözleri içime daha önce uğramamış duygular yerleştirdi.Çünkü fark ettim.
“Koşan çocuklar uçuşan zaman,”ne şaşırdım ne de güldüm yalnızca duymam gerektiğini biliyordum.
“Garip bir şeydir hatırlamak,sallanır anılarım salıncakta,aklım hep rüyalarda.”
Şarkı sonlanırken yol da bitmişti.
Gerçekten bahsettiği gibi binanın rengi hala pembeydi.Arabadan indiğimde buranın eski bir mahalle olduğunu fark etmiştim.
Apartmana ilerlerken bir ses duydum,"İkinci sokak lambasının yanı demişti.Ama burada değil."diyerek kendiyle konuşuyordu.Arkası dönüktü.
Kim olduğunu anlamadan ,buraya değil de mahallenin ilerisine yürüdüğünü fark ettim.Peşinden ilerledim kısa bir süre.
Seslenmedim biraz uzağımdaydı.Bir kabristanın girişine geldiğimizde anladım.Yasemin,evinde değildi.Sinem'in mezarında olmalıydı.
Karşımdakinin kim olduğunu hala tam anlayamamıştım.Ta ki bir mezarlığın başına geldiğimizde,onunla göz göze gelen kadar.
Ve zamanın bize son golünü attığını görene kadar.Eren'in koyu kahve gözleriyle buluştu gözlerim.
Mimiksizdi yüzü.Sanki yabancı bir adamla karşılaşıyor gibiydim.
Ve deminden beri takip ettiğim adamda Eren'i görünce durakladı.Üçümüz de arka arkayaydık ve Eren, hem Demir'e hemde bana bakıyordu.
Ve adımlarını ilk devam ettiren Demir oldu.Hepimiz burada olacağımızı bir şekilde biliyorduk.
Zaman arasına sıkışmış üç büyü hatasıydık biz.Ve bir şekilde düşüncelerimiz birbiriyle kesişmişti.
Demir'in ardından bende mezarlığın yanına geldim.Eren ile gözlerimiz birbirinden asla ayrılmıyordu.Bir yabancıya bakıyormuş gibi hissetmek beni beklediğim kadar üzmüyordu.
Belki de ikimizde en başından beri bunun bilincindeydik.Hemen ardından Demir başını bana çevirdi ve onunla ilk defa göz göze geldik.
"Umay."dedi şaşkın bir sesle sessizliği bozarak.Ona gülümsemeye çalıştım."Demir."dedim.
"Sen,hiç değişmemişsin."dedi o da gülümsemeye çalışarak.
Güldüm.”Az önce beraberdik bir anda değişmemi beklemiyordun herhalde.”
Aynısını o ikisi için de söylemek istedim belki de ama yapamadım.
Gençlikleri akıp gitmişti onlar yaşamadan.Demir,kırk yaşlarında üzerinde takım elbise ve deri bir çanta ile bana bakıyordu.
Gerçekliğini sorgulayamayacak kadar gerçekti.
Eren de gülümsemeye çalışıyor gibiydi.Onu incelediğimi fark ettiğinde buruk bir gülümseme sundu.
Otuzlu yaşların sonlarında olmalıydı.Kirli sakalları vardı ve dağınık saçlarının birkaç tutamı beyazdı artık.Gülümsedim.
Üstelik garip olan zamanın üzerimize çökmesi değildi.Hepimizin zamanı tıpkı eski bir dostumuzmuş gibi selamlayıp olgunlukla karşılamamızdı.
"Kırk yaşların getirdiği bir olgunluk varmış cidden."dedi Demir gülerek.Dayanamayıp güldüm.
"Liseyi bitirmişim.Üniversitenin ilk günü bu gün."dedim.
Demir sanki onu ilk defa tanıyormuşum gibi kendinden bahsetti."Biliyor musun,bir oğlum var."
Şaşırdım."Evli misin?"
Başını olumlu anlamda salladı.Korktuğum isim aklıma geldi ve Demir anlayarak güldü."İrem ile evli değilim.Feride adında bir kadınla evliyim.Güzel ve sakin biri.Tabi onunla bugün tanıştığımdan haberdar değil."
Eren de güldü."Hayatımdaki çoğu kişiyle bu gün tanıştım.Siz hariç."dedi.
"Bizimle de tanışıp tanışmadığını kesin değil,ne zaman tanıştın deseler ne cevap vereceksin?"dedim gülerek.Üçümüz de kahkaha attık.
"Ben hiç böyle hayal etmemiştim ya ikinizi de tekerlekli sandalyede seksen yaşında hayal etmiştim."
Demir saçlarımı karıştırdı."Ne yapıyım dedoşlar."dedim gülmeye devam ederek.
Eren,"Bu dünyada bensiz yirmi yılın geçmesi ne kadar garipmiş.Yaşamışım ve bitmiş ama ben yokmuşum gibi."
Demir,"Gençlik yıllarım benden çok uzaklarda gibi."dediğinde gözümden bir damla yaş geldi.
Eren,"Ama ne biliyor musunuz?Bu beni üzmedi.Biz bu yüzden zaman arasındaydık.Kabullenmek ve dengeyi bulmak için."
Başımı yana yatırıp ona baktım.Parmağındaki yüzüğe gülümsedim.Korktuğum son bu muydu yoksa milyonlarca son arasından bu en iyisi miydi?
Ne önemi vardı.Artık zaman arasında değildik ve doğru zamandaydık.
Mezarlığın başındaki yazıya döndü gözlerim."Sinem Yılmaz."toprağın üzerindeki çiçekler ise masmaviydi.
Unutmabeni çiçekleri.Yasemin'in imzası olduğuna yemin edebilirdim.
Telefonum çalmaya başladı.Neslihan arıyordu."Neredesin Umay sen, yalnız mı gireceğim fakülteye?"
Boğazımı temizledim,"Mal mısın ya,kayboldum bana konumu tekrar at."dedim.
"Çabuk ol!"diyerek telefonu kapattı.Demir ve Eren'e baktımn tekrar,"Gitmem gerekiyor galiba."dedim.
Demir,"Başarılar eminim güzel bir gün olur."diyerek omzumu sıvazladı.
Eren ise,"Kızlar tuvaletine girme yinede ne olur ne olmaz."dedi.Üçümüz de kahkaha attık.
"Gitmeden numaralarınızı verin."dedim.Hızla kaydettikten sonra grup oluşturdum.
Büyü Hataları.
İkisi de ciddi misin der gibi baktı."Aşk olsun geçmişinizi silecek misiniz?"
Eren,"Hadi Umay iyi değilsin sen git artık şu üniversiteye."dedi.
Gülerek arabama ilerledim.Her şeyi geride bırakmak bana iyi gelirken zaman arası konusunu yakın zamanda açmayacağımızı biliyordum.
Hepimiz doğru zamana ayak uyduracaktık.
Ta ki okulun bahçesi kar ile kaplanana kadar.
*************
Büyü hataları için kısa bir süreydi belki de ama yaşadıkları anılar zihinlerinde iz bırakmıştı.
Peki ya sıkışmış ruhlar?Yaralarını nasıl saracaklardı?Unutulmuşluğun verdiği hiçliği nasıl atlatacaklardı?
Her biri evlerinden içeriye girdi.Zamanın onlar olmadan akması onları üzmedi.Çünkü artık ruhları özgürdü.Geride bıraktıkları ile beraber.
Hepsinin hikayesine ve kavuştukları anlara tanıklık edemeyiz tabi ama hikayede etkisi sıkça gördüklerimizin şimdi ne durumda olduğunu bilmek hepimizin hakkı.
Yasemin gözlerini araladığında evinin pek de değişmediğini gördü.Ayağa kalkarken belinin ve bacaklarının ne kadar ağrıdığını fark etti.
1980 yılında on sekiz yaşında olan bir kızdı o.Şimdi ise tam tamına altmış iki yaşında olmalıydı.
Aynanın karşısına geçtiğinde gördüğü yaşlı kadına gülümsedi ve gözyaşlarını sildi.O genç kız,sanki yanına geldi ve omzunu sıktı, dostça.
Önemli olan özgürlüktü başarmaktı.Zaman üzerine çökse dahi.
Bu yüzden üzülmedi.Evin içerisini yavaş adımlarla dolaştı.Camdan raflar vardı salonun ortasında.Her birinde ödüller vardı,Yasemin'in adı yazıyordu.
Bu gülümsemesine neden oldu.Çünkü o bir bilim kadınıydı ve birden çok projeye imza atmıştı.Başarmıştı.Üstelik dönemin başkanlarıyla fotoğrafları vardı.Yurtdışında çekilmiş fotoğrafları vardı.
O günleri yaşamak çok istedi ama yapamadı.Çerçevelerden birini eline aldı.Üzerinde önlük vardı,saçları topluydu dimdik duruyordu.
Yanında ise öğrencileri vardı.Gelen öksürük krizi ile eğilmek zorunda kaldı.
Sıkışık ruhların ve iki büyü hatasının yaşadığı kader aslında Umay'ın korkusuydu.En başından beri zamanın onsuz akıp gitmesinden korkan Umay'ın kaybettiği yalnızca birkaç ayken,Yasemin gençliğini kaybetmişti çoktan.
Yasemin,evin mütevazı mutfağına ilerledi.Ve mutfağın raflarından birinde gördüğü resim gözyaşlarının ondan ayrılmasına sebep oldu.
Annesi ve o vardı,yurtdışından çekilmiş bir fotoğrafa benziyordu.
Başını yana yatırıp eline çerçeveyi aldı.Annesi oldukça yaşlı görünüyordu Yasemin ise otuzlu yaşlarda olmalıydı.Gülümsedi.Annesini en son gördüğü yaştan çok daha yaşlıydı.
Ve annesinin vefatının zaman arasının yalanlarından biri olmadığını öğrenmesi de uzun sürmedi.
Keder kapladı başta içini.Hayır,yitip gitmesi değildi üzücü olan.Ona doyamamasıydı.
Sonra düşündü,tüm bu zamanları beraber geçirseler de içini keder kaplardı.Bir annenin evden gidişi şartlar ne olursa olsun acıydı.
Tüm bunlar olurken hayatın çiçekler verdiği sıkışıklar da vardı.
Ferda,kasabaya dönmüştü.Önce korkmuştu,bıraktığı gibi bulamamaktan.Daha sonra fark etti,değişmeyen tek şey değişimin kendisiydi.Ama önemli olan sevdiklerinin orada olmasıydı.
Yıllar geçmişti belki ama dostlarını aynı yerde bulmuştu.Hepsi ile sarıldı ve zamana gülümsedi.Zaten çoğu insanın zamana gülümsemekten başka çaresi yoktur.
Birçoğu evliydi hatta çocukları vardı.Ferda'yı en çok duygulandıran da çocuklarının birbirleriyle dostluk etmesiydi.Zaman kendini sürekli tekrarlardı aslında.Birebir olmasa dahi duyguları tekrarlardı.
Üzüldüğü noktalardan bir diğeride mutlu anlarına tanıklık edememesiydi.Oysaki beraber vakit geçirdikleri günlerin hayallerini kurarlardı,birbirlerinin evlendiği günlerin,mezun olduğu günlerin.Ama artık ne geri dönebilirdi ne de tanıklık edebilirdi.
Yapabileceği hiçbir şey yoktu.Zamana gülümsemekten başka.
Ve ışıklar,Firuze için de yanmıştı.Gözlerini araladığında,çocukluk arkadaşıyla evlenmiş üstelik çocuk sahibi olduğunu gördü.
Ardından,evinin kapısından içeriye girdi.Yanındaki küçük kızıyla beraber ailesini ziyarete gelmişti.
Okul okumamıştı mutlu bir evlilik yapmıştı.İçeriye girdiğine çocukluğu gibi kokan eve gülümsedi o da.
Hepsinin ortak yönüydü gülümsemek.Tüm olan bitenin ardından ayakta kalmak.
Damla'yı gördü kapının arkasından.Hissetmişti sanki ablasının uzun zaman sonra geldiğini.Çünkü o hep eksikliği hissetmişti.
Koşar adım gitti ablasının yanına ve sıkıca sarıldı.Ağlayarak hemde.İkisi de gözyaşlarını silerken evdekiler şaşkınlıkla baktı ve neye ağladıklarını sordular.
İkisi de cevap vermedi yine.Sessiz kaldılar.
İki kız kardeşin bağıydı bu.Zaman arasının aşamadığı bir bağ.
Dostluk,kardeşlik.
Zaman arasının engel olduğu aşklara ne olmuştu peki?
Eren ve Umay,aynı zaman ait değillerdi ama birbirlerine aitlerdi.Birbirlerine ait olmayan zamanda uyanmaları belki de en normaliydi.
Ama Kiraz ve Umut için durum böyle değildi.Kiraz,gözlerini araladığında çift kişilik br yataktaydı.Ve hemen yanında saçlarında elini hissettiği Umut yatıyordu.
Sessiz kaldı başta,inanmaya çalıştı ve mutluluğunu nasıl hissettirdiğini hatırladı,daha sonra sıkıca sarıldı Umut'a.Umut şaşırırken biraz uykulu bir sesle,"İyi misin karıcım?"diye sordu.
Kiraz'ın gözlerinden bir damla yaş aktı."Uzun zamandır bu kadar iyi olmamıştım."dedi.
Evlenmişlerdi.Ve Kiraz,doğru adama seçtiğini sıkışık zamanda da anlamıştı.
Onu her zaman hatırlayacak adamı seçmişti.Aşk,özellikle bulundukları zamanda bir saplantıydı,özgün değildi bazen anlık duyguların içerisinde yanıyordu ateşi.Ama sevgi öyle değildi.Ne olursa olsun hatırlayacak kadardı sevgi.
"Neden ağlıyorsun?"dedi Umut Kiraz'ın gözyaşlarını silerken.
Kiraz,"Önemli bir şey değil.Korkutucu bir rüya gördüm."dedi.
Umut,eşinin saçlarını geriye attı."Ben buradayım."dedi.
"Biliyorum,"dedi Kiraz ve yutkundu,"Teşekkür ederim."
"Ne için teşekkür ediyorsun?"
"Beni her daim hatırladığın için."
"Sana ,seni unutacağım kadar benden uzağa gidemeyeceğini söylemiştim,hem uzağa gitsen dahi sevgim seni bir toz olarak bulurdu."diyerek sıkıca sarıldı eşine.
Kiraz,huzurlu bir uykuya daldı,epey zamanın üstüne.İçindeki sevgi kalbinden taştı.Bu başka bir şeydi.Sonsuzluk değildi bu.Anın içerisinde değerli olan bir duyguydu.
Ve zaman arasının fedalar istediğini en iyi bilen iki insana gelmişti sıra.
Yokluğuna kalbinin ağrısıyla tüm o güzelliğini geride bırakan Kenan ile karşı karşıyaydı Filiz.
Üstelik okulun bahçesindelerdi.Hayır,buraya gelmeyi seçmemişlerdi.İkisi de burada çalışıyordu.Olması gerektiği gibi.
Edebiyat Öğretmeni Filiz ve Matematik Öğretmeni Kenan.
Kenan,kolunu Filiz'in omzuna attı.Filiz başını Kenan'a yasladı.
İkisi de bu sona inanmışlardı ve eminlerdi.Filiz,ruhundaki tüm yaraları geride bırakmamıştı,bırakamamıştı.Kötü bir ruh tarafından sevilmenin ve hissettiği acıyı hatırlayamamanın emareleri duruyordu ruhunda.
Fakat Kenan,büyük fedalarla sarmıştı o yaraları.
"Sınavları okudunuz mu Hocam?"dedi Filiz saçlarını arkaya atarak.
Kenan güldü."Akşam evde okuruz beraber karıcım."dedi.
Filiz o yaşta bile öylesine güzeldi ki Kenan hala bakmaya kıyamıyordu ve sevgisinden hiçbir şey eksilmemişti.
Aynı zamana aitlerdi.Birbirlerine aitlerdi.Beraber olmamaları yalnızca bozuk zaman arasında mümkün olabilirdi.Doğru zaman arasında birbirleri için yaratılmışlardı çünkü.
İleriden onlara yaklaşan Duman ve Gökalp'i gördüler kol kola.Zaman arasına hiç sıkışmayan ama bir şekilde rol alan o iki adam.
Belki de zaman arasında bu denli önemli bir yerlerinin olmasının sebebi dostluklarıydı ve okulun duvarlarına işlenmişti bu duygu.
"Kenan Hocam,eşinizle muhabbetiniz bittiyse kahve içelim."dedi Duman.
Kenan ve Filiz birbirlerine bakıp güldüler.
Kenan,"İçeriz Duman içeriz,daha çok zamanımız var."
*************
Altı ay sonra /15 Mart
Demir,elindeki çanta ile okuldan çıkıyordu.Başlarda bu okulda çalışıyor olması onu şaşkına uğratmıştı ama daha sonra tesadüflerin de bir parçası olduğunu hatırladı.
Gençliğini verdiği,ihanete uğradığı,kaçmaya çalıştığı,korkularla dolu olan o okul.
Kendi kendine güldü.Şimdi ise burada Fizik öğretmenliği yapıyordu.Üstüne üstlük kendini buraya ait hissediyordu.
Bunun yegane sebebi öğretmenliğin ona en uygun meslek olmasıydı tabiki.Fakat Umay'ın,"Ya bir sabah dakika muhafızı olarak uyanırsan,o daha kötü."şakalarından kaçamamıştı.
Hava oldukça soğuktu.Okulun bahçesi karlarla kaplıydı.Bu zamana kadar pek kar yağmamıştı.Bu yıl ilk defa okulun bahçesi karlarla kaplıydı.
Ve Demir,bu gece ne olması gerektiğini biliyordu.
Sözlerin,zaman ve mekan fark etmeden tutulması gerektiğini de.
Arabasına bindi.Öncesinde oğlunu Eren'in evinden almalıydı.
Arabayı sürerken düşündü.Başlarda bağ kuramamaktan korkmuştu.Sonuç olarak o insanlarda geçmişi yoktu.Ama tanıdıkça zamanın ona yine bir hediye verdiğini mutlu bir evlilik vaad ettiğini anladı.
Zamanın ondan aldığı kayıplar da vardı tabii.Babasını son bir defa görememişti mesela.O geldiğinde çoktan vefat etmişti.Annesi ve kız kardeşi de hemen yan evlerinde yaşıyordu.
Feride,çok naif bir o kadar da düşünceli bir kadındı.Demir'in kız kardeşiyle çok iyi anlaşıyordu.Mükemmel bir anneydi.
Demir'e baba olmak çok yakışmıştı.Oğluyla ve eşiyle çok ilgiliydi.Sabırlıca anlatıyordu oğluna bildiklerini.Henüz üç yaşlarındaydı oğlu.Her zaman kız babası olmak istemişti ama erkek çocuğunun verdiği sorumluluğu ve bu dünyaya düşünceli bir erkek bırakabilmenin verdiği hissi de sevmişti.
Gözünden bir damla yaş aktı o fark etmeden.Babası burada olsaydı oğluyla gurur duyardı.
Çünkü o iyi bir adamdı ve Demir'i de kötü düşüncelerden uzak yetiştirmişti.
Demir,Eren'in evinin önüne çekti arabasını.Lojmanda kalıyordu ailesiye.Oldukça lüks bir lojmandı.Eren'in polis oluşuna hatta,cinayet büroda çalışmasına şaşırmamıştı.
Kapıyı çaldığında Eren açtı ve o daha bir şey demeden arkadaki küçük kız Demir'in kucağına atladı."Demir!"diye bağırdı.Tam konuşamıyordu ama Demir'i çok seviyordu.
Demir güldü.Eren gibi bir şeyden böyle dünyalar tatlısı bir kız çocuğunun nasıl çıktığını sorgulamıştı bir süre.
Eşi çok güzel bir kadındı.Doktordu ve Eren'e çok aşık olduğu her halinden belliydi.
Buraya geldiklerinde üçü de bir sürü kez buluşmuştu.Ve o buluşmalarda fark etmişlerdi.
Zaman arası ,zamana arasında kalmıştı.Yalnızca onlara kattıklarını hayatlarına geçirebilirlerdi.Çünkü burada hepsinin bambaşka hayatları vardı.
Eren'in kızı Tanem,Demir'i çekiştirdi.Sevimliliğini annesinden almıştı.Ama siyah saçları,asi bakışları ve şeytan tüyünü babasından aldığı kesindi.
Demir içeriye girdiğinde kendi eşinin de orada olduğunu gördü.Gülümsedi ve alnına minik bir öpücük kondurdu.Ardından eşinin kucağındaki oğlu kucağına geldi.
"Baba,"derken uykusu olduğu çok belliydi."Oğlum benim."dedi Demir sevgi dolu bir sesle.
Sofra kurulmuştu.Oğlu ise kucağından atlamış ve Tanem ile oynamaya başlamıştı.
Yemekler yenirken normal hayatlarının içinden normal sohbetler geçti.Günün bir diğer sürprizi de eşinin dört aylık hamile olmasıydı.
Şok geçirirken Eren kulağına eğilip,"Çocuğu telekinezik yetenekelerinle yapmadım ya,ne şaşırıyorsun bilader?"diye sordu büyük bir keyifle.
Demir hızla,"Dört aya kadar nasıl anlamadım ben?"diye sordu.Feride güldü."Üstelik bir kız babası olacağını da anlamadın!"dedi.
İşte Demir için dünyaların onun olacağı haberlerden biri de buydu.Kız babası olmak.
Eren omzunu sıvazladı,"Kolay gelsin kardeşim."dedi.Demir gülerken Tanem,Eren'in kucağına yerleşmiş uyukluyordu.
Keyifli bir akşamdı.Ama Demir ve Eren'in bu güne dair tutması gereken bambaşka sözleri vardı.
Bu zaman ait olmayan sözler.Eşlerine hava alacaklarını söyleyip çıktılar evden.
Beraber gideceklerdi fakat Demir,Yasemin'e uğrayacağını daha sonra geleceğini söyledi.
Eren onaylayarak knedi arabasına bindi.Ve hayatını uzun ama kısa bir kısmına şahitlik ettiği o okula ilerledi.
Umay'ın da orada olacağını biliyorlardı.
*************
İşte zamanın Demir'e her zaman dostça yaklaşmadığını öğrettiği bir diğer gündeydi.
Her zaman iyimser yaklaşamayacağını öğrendiği için,içi rahat olsa da biliyordu.İçini kemirenin ne olduğunu.
Yasemin,özgürdü.Altı aydır.Sürekli görüşüyorlardı,dostça.Beraber özgür sohbetler ediyorlardı.
Ama Demir fark etmişti.Yasemin'in gün geçtikçe bitkin düştüğünü.Yasemin,ölüyordu.Çok hastaydı.
Yavaş adımlarla merdivenleri çıkıp eve girdi.Yasemin ile bir hemşire kalıyordu.Demir'i tanıdığı için evden çıktı.
Yasemin tatlı bir uykunun kollarındaydı ama gözlerini araladı.Koluna bağlı olan seruma çevirdi bakışlarını.
Ne düşünmesi gerektiğini her zaman olduğu gibi biliyordu.Sonu düşünüyordu bu sefer.
Çünkü o da biliyordu.Sonsuzluğa veya zaman aralarına sıkışmayan tek şey ölümün ta kendisiydi.Çünkü ölüm,zamanla işi olmayan tek olguydu.
Demir yatağın kenarındaki sandalyeye oturdu ve Yasemin'in elini tuttu sıkıca.
"Nasılsın bakalım?"diye sordu buruk bir gülümsemeyle.
Yasemin de gülümsemeye çalıştı,"Yaşlıyım."dedi.
Demir güldü.
Sessizce baktılar birbirlerine.Hayır bunun adı aşk değildi.Sevgiydi.Birbirlerinde bıraktıkları anılar vardı.Yalnızca bir kaç gün olsa dahi.
"Galiba bende sona geldim Demir."
Demir başını olumsuz anlamda salladı,"Böyle şeylerden bahsetmen hoş değil bence."
"Niye,kabullenmezsem gerçekleşmez mi?"diye sordu Yasemin.
Ölümün yaklaştığını hiç bir canlı fark edemezdi.Ama Yasemin o gece hissediyordu.Yakın bir zamanın ona kendinden bağımsız ölümü getireceğini.
"Zaman arasındayken sığınakta dans ettiğimiz anı hatırlıyor musun?"diye sordu Demir.
Yasemin gülümsedi."Unutur muyum sence?"
"Hangi şarkının çaldığını hatırlıyor musun peki?"
Yasemin başını salladı.Demir,onun son anları olduğunu ve güzel bitmesini istediğini biliyordu."Sezen Aksu,Beni Unutma."
"O gün için ne kadar da uyumlu bir şarkıydı öyle değil mi?"
Yasemin başını salladı."Köşede duran plağı çalıştırırsan maziyi canlandırabiliriz."dedi.
Demir gülümseyerek plağın yanına gitti.Başlarda cızırtılı sesi duyuldu ardından çalmaya başladı.
Demir göz yaşını sildi.Ve tekrar Yasemin'in yanına gidip elini tuttu."Sende kendi payından bir hatıra seç,"ikisi de kısık sesle mırıldandılar.
Ellerinde bu sefer çözmeleri gereken bir ipucu yoktu.Çıkış yolu da yoktu.Ulaşmak istedikleri son da yoktu.
Yalnzıca kaçınılmaz son vardı."Bir tek seni seçtim hatıralar arasında."
Yasemin,bu sefer çok daha farklı bir uykunun kollarında buldu kendini.Artık duymuyor,görmüyor ve düşünmüyordu.
Dinleniyor olmalıydı.Ölüm,acı ya da korkutucu değildi.Yalnızca soğuktu.Yine de Demir emindi,sonsuza kadar unutulmaktan veya sıkışmaktansa böyle bir yerde öldüğü için Yasemin'in mutlu olduğuna.
Hıçkırıklarını tutamadı.Başını Yasemin'in avuç içine yasladı ve uzun bir süre ağladı.
Hayat böyleydi.İçinde her şey var oluyordu.Mutlu bir günde ölüm haberi almak da normaldi.
Demir'in hıçkırıkları ve müziğin sesi odayı doldurdu.
"Söz veriyorum bir daha unutulduğunu hissetmeyeceksin."
Yasemin'in hikayesi burada sona eriyordu.Geriye üçlünün birbirlerine verdiği söz kalıyordu.
**************
Umay
Arabamdan indim ve okulun bahçesine girdim.Hava kararmıştı çoktan.Okulun bahçesi ise o gün olduğu gibiydi.
Karla kaplı ve umut dolu.
Adımlarımın karda bıraktığı izlere bakarak ilerleyip kapının yanındaki banka oturdum.Ayaklarımı sallayarak diğerlerinin gelmesini bekliyordum.
"Hadi ama unutmuş olamazsınız herhalde."dedim ve telefonumu açıp,"Büyü Hataları."isimli gruba girdim.
Tam mesaj yazacakken,"Lütfen o gruba mesaj atma tetikleniyorum."diyen tanıdık bir ses duydum.
Başımı çevirdiğimde gülümseyerek yanıma gelen Eren'i gördüm.Ayaklanıp yanına gittim ve sıkıca sarıldım.O da büyük bir dostluk ve vefa ile sarıldı bana.
Geriye çekildim ve beraber banka oturduk."Tanem ne yapıyor?"
"İyi,onun için bir Demir bir de sen varsın.Bizi görmüyor."
Güldük ikimizde.
Aramıza zaman girmişti.Bu bizi üzmemişti çünkü zaman, aramıza girmeden önce hazırlamıştı bizi.
Ona aşık mıydım?Zaman arası için evet.Ama doğru zamanda aynı zamana ait olmadığımız gerçeği aşkımın önüne geçiyordu tabiki.
Hepimiz bir şekilde hayatımıza devam ediyorduk.Olması gerektiği gibi.
"Nasılsın?"diye sordu Eren.
"İyiyim."dedim nefes vererek.
Bir çok kez buluşmuştuk ama yaşadıklarımız ve şu anki biz hakkında çok fazla konuşmamıştık.
Mesela ben,Eren ile yaşadığım günleri geride bırakabilmiştim.Peki ya o bırakabilmiş miydi?
Olgunlukla karşılayıp zamanı eski bir dostumuz gibi selamlayabilmiş miydik?
Eren sanki hissetmiş gibi söze girdi."Şunu bilmeni istiyorum Umay,seni sevdiğim için hiçbir zaman pişman olmadım."
Gülümsedim ve devam etmesine izin verdim.
"Başlarda birbirimize olan duvarlarımızın,"yüzüne gözlerimi büyüterek baktığımda gülümsedi,"Duvarlarımın en büyük sebebi de buydu.Bir geri dönüşe inanmak istiyorduk ama sonucunda ne olacağını bilmiyorduk.Şimdi ise belki de,yani en azından benim için, korktuğum başıma geldi ama,"devam etmesine izin vermeden ben devam ettim.
"Ama korktuğumuzun aslında o kadar korkunç olmadığını ve zamanın bize getirdiklerinin aslında ne kadar değerli olduğunu öğrendik."
Gözlerini bana çevirdi ve başını olumlu anlamda salladı."Yaşamamız gerekiyordu Eren,birbirimize ait bir hafta da olsa yaşamamız gerekiyordu ve elbette,"bu sefer o tamamladı.
"Eskiyi eskide bırakmamız da gerekiyordu."
Bu sefer ben onayladım.O artık benim için bir haftalık bir hatıraydı.Onu asla kötü hatırlamayacaktım en önemlisi de hatırlayacaktım.
Demir'in buraya yaklaştığını gördüm.Eren'e biraz daha yaklaştığımda o da sağıma oturdu.
"Tekrar buradayız,"dedi Demir.
Güldüm."Doğruyu söyle dakika muhafızı olman için sana form gönderdiler mi?"Demir bıkkın bir nefes verirken Eren ile kahkaha attık.
"Çok komik Umay.Sen söyle asıl, hala kızlar tuvaletine girmeye korkuyor musun?"
Göz devirdim."Erkekler tuvaletine giriyorum Demir."
İkisi de güldü.Aklıma gelen soruyla,"Sahi,madem geçiş yeri kızlar tuvaletiydi siz nereden girdiniz lan zaman arasına?"
Eren,"Zamana arası kız erkek ayırmıyormuş tuvaletleri."dedi.
Hızla ayaklandım,"Zaman arasında kar yağdığında ne yaptığımızı hatırlıyor musunuz?"Demir anlamadan yerinde oturmaya devam ederken Eren gülerek ayağa kalktı.
Aynı anda yere eğilip kar topu yaptık ve ikimiz de Demir'e fırlattık.
Demir ayaklanarak peşimizden koşarken kahkahalarla gülmeye ve kaçmaya başladım.
"Hani kardeştik lan!"diye bağırdı Demir.
"O kardeşlik oğlun kızıma bu yaştan sarkana kadardı!"diye bağırdı Eren.
Gülerek,"Demir,bak oğlun senden hızlı çıktı."dedim.
Ardından ikisi bir anda durdu.Ne oldıuğunu anlamadan beni yakaladılar ve kendimi yerde buldum.Demir,"Görüyorsun değil mi Eren,bir an bizi zaman arasında bırakıp çıkacaktı."
Eren,"Tabi, bu dediğini İrem bile yapmaz."dedi.
Demir Eren'e anlamlı bakışlar atınca Eren,"Kapı açılır açılmaz topukları bir yerlerine vura vura kaçardı değil mi?"diye sordu.
Demir ve ben başımızı olumlu anlamda salladık.
Elimi kaldırmaları için ikisine uzattım.Elimi tuttuklarında ikisini de yere çektim.Artık hepimiz yerdeydik.
"Bu numarayı her seferinde yemenize bayılıyorum.Koca adam oldunuz bir de."dedim kahkaha atarak.
Artık üzerimizde yıldızlar vardı ve özgür bir gökyüzü.Doğru bir gökyüzü.
Üstelik hayatla hiç olmadığımız kadar barışıktık.Zamanı sorgulamıyor ve olaylar karşısında ne tepki vereceğimizi biliyorduk.
Biz,olgunlaşmıştık.Ve bunu,bir parçası olduğumuz zaman arasına borçluyduk.
Saatlerce kar topu oynadık.Kahkahalarımız gökyüzüne karıştı.
Ve şimdi herkes evlerine dağılmıştı.geriye ben ve yıllarımın en güzel hatıralarımın geçtiği bu okul kalmıştık.
Telefonumun ışığını yakarak içeriye girme cesaretinde bulunduğumda korkmuyordum.
Burada yaşadıklarım vardı.Hayatım,zaman arasından önceki ve sonraki Umay olarak ikiye ayrılmıştı.
Ve önceki Umay,zaman arasından sonra bir daha eskisi gibi olamamaktan çok korkmuştu.
Şimdi ise zaman arasının bana kattıklarını söyleme vaktiydi.
Artık biliyordum.
Eski benliğine gitmek,büyük olayların ardından eski seni aramak ve bulmak mümkün değildi.Ama yeninin eskiden parçalar taşıdığını ve tüm bunların şu an bulunduğun seni oluşturduğunu unutma.
Artık biliyordum.
Bir şeyleri geride bırakmak,eskide kaldığını bilmek,unutmak,ihanet etmek değildi.Aksine bu büyük bir olgunluk göstergesi ve kabullenişti.Kabullenmek doğru zamanda sorunu çözmenin en önemli adımıydı.Tabii zaman arasında tam tersiydi.
Artık biliyordum.
Zamanın akıp gitmesi,zamanın bir düşmanın olduğunu göstermezdi.Ona nefretle yaklaşman akıllıca olmazdı.Çünkü akıp gitmediğinde neler olabileceğini ve sıkışıklığın verdiği tedirgin hissi artık biliyordum.
Artık biliyordum.
Düşmanca yaklaşamayacağın gibi dostça da yaklaşamayacağını.Çünkü seni hayal kırıklığına uğratabileceğini.
Artık biliyordum.
Dengeye sahip olamazsam kendimi bir zaman arasında bulabileceğimi.Dengeyi koruyamayan insanların bir zaman arasında olmasa bile aklının içine sıkışabileceğini.
Artık biliyordum.
Hepimiz olmamız gereken evrende ve zamandaydık.Doksan yıl öncesine doğmamız norma olmayacağı gibi yirmi yıl sonrasına doğmamız da normal olmayacaktı.Herkes olması gerektiği yerdeydi.Doğru zamanda.
Artık biliyordum.
Birbirine ait zamanlarda birbirini seven iki kişi her daim kavuşabilirdi.Fakat farklı zamanların insanları kavuşamazdı.Zaman bunu kaldırmazı.
Ve sakın unutma.
Zamana karşı gelemez ona isyan edemezsin.Sürekli onu düşünüp kendini dipsiz bir kuyunun içerisine sürükleme.
Zaman arasına sıkışmamak için de yalnızca iki kural var.
Kabullen ve dengeyi koru.
Hepsi bu.Eğer bunlara uyamayacak ve kendini bir an için kaybedecek olursan.Sana zaman arası hakkında vereceğim bir kaç tavsiye var.
Ne yaparsan yap,Mor dakika muhafızına anılarını verme.Umutsuzlukla burun buruna dahi olsan.Asla ama asla anılarını verme.
Dakika muhafızlarının gözlerinin içine fazla uzun süre bakma ve gerçekliklerini kabullenme.Çok gerçek dahi hissettirseler.
Aşağı zaman arasına zorunlu kalmadıkça inme.Benim orada gördüklerim yalnızca sınırlı bir kısmıydı.Ama senin görebileceklerinden kimse sorumlu değil.
Kimseye güvenme.İçinizden biri bir insan muhafızı çıkıp güce ,kendini ve ruhunu satabilir.Olamaz deme olduğunu gördüm.
Ve en önemlisi.
Daima hatırla.
Okulun koridorlarını bir kez daha dolaştım.Kızlar tuvaletine girdim ve ışıkları yaktım.Elimi aynaya doğru tuttum.Gülümsedim.
Hala doğru zamandaydım.
Yavaş adımlarla,gülümseyerek Okuldan çıkıp geri adım atarak okulu izlemeye başladım.
Ve zaman arası,asla eskiye dönülemeyeceğini bildiğim bir geçmiş ile kapandı.Artık hatıralara alışmıştım ve sonları beni üzmüyordu.Her son,yeni bir ben veriyordu bana.
Vedalaşma vakti geçmişti,ya da geçmemişti.Çünkü sakın unutmayın,zaman arasında zaman akmaz.Her zaman,o an sonsuz kalır.
Sonların sonsuzluğunun içinden bir son.
SON
**********
Ve son kez:
"Zaman arasına sıkışmamaya dikkat edin!"
Tüm o duygusal konuşmayı teşekkür bölümüne bıraktım bu yüzden bir yere kaybolmayın.
Zaman arası tarzında,bir yere sıkışmak ve oradan kaçmakla ilgili,tek kitap bir fantastik okumak istiyorsanız benimle beraber "Lunapark"kurgumla devam edebilirsiniz.
Epik fantastik,uzun soluklu,büyü sistemi yaratıklar ve adalarla dolu,bozuk düzene karşı koyan Asi bir kaptan ve Toprak muhafızının kayıp zamanı bulmak için çıktıkları yolu okumak isterseniz de benimle beraber "Kayıp Zamanlar Gemisi"kurgumla devam edebilirsiniz.
Tekrar görüşmek ve benimle bu yola devam etmeniz dileğiyle ballar ❤️🩹
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |