27. Bölüm

☆Anıları Kurtar☆

Ebrar Aydın
ebi_books

Öncelikle hepinize selam.Bölüme gelecek yorumlardan önce, finalden beri yapmak istediğim bir açıklamam var onu yapıp gideceğim.

 

Finalden sonra çoğu olumlu, bir sürü yorum aldım ki,çoğunuz da kısa sürenin ardından bana hak verdiniz.Fakat bir kere daha bu açıklamayı yapmam gerektiğini düşünüyorum.

 

Bu kitabı yazarken amacım,sürekli zamanı düşünen Ebrar'ı da bir nebze olsun büyütmekti ve kurtarmaktı.Finalde,zaman ile problemi olan üç karakterinde bir yerde korkularıyla yüzleşerek onlar için en iyiyi kabullenmeleri de bu yolcuğuma dahil olan yegane şeydi.

 

Özel bölümden beklentilerinizi biliyor ve anlıyorum lakin onlara şu an için verilen hayatın, onlar için en iyisi olduğunu ve her birinin iyisiyle kötüsüyle mutlu olduğunu bilmenizi isterim.Keza çoğunuz zaten bunu finalde anlamıştı.

 

Özel bölümdeki amacım,size alelade bir özel bölümden ziyade biraz daha zaman arasının özlediğimiz,atmosferini göstermekti,umarım beğenirsiniz.

 

Tüm bunların dışında sizi ne kadar sevdiğimi de unutmayın,beklettim farkındayım ama biliyorsunuz ki bekleyebilecğeimiz doğru bir zamanın olması çok kıymetli.
(benim hataları örtbas ediş ŞEWFKŞI)

 

Sizden küçük bir ricam olucak bir de.Bölümü okuyanlar,bölümle ilgili ufak ufak videolar paylaşıp beni etiketlerse o kadar mutlu olurumki.Aklınıza bir şey gelmiyorsa sadece "zaman arası özel bölüm geldi"şeklinde de yayınlayabilirsiniz.

 

Çook öpüyorum ve keyifli okumalar diliyorum o halde.

 

Ebrar Aydın.

 

****************

 

Müzik:
Ayten Alpman:Ben varım
Lp:Lost on you
Nilüfer:Ta Uzak Yollardan
Sertab Erener:Farzet

 

Hayatınızda,zaman ile olan mücadelenizi bir şeylerin geri plananına atmayı başardığınız an,ön plana çıkan şeylerin ne olursa olsun sizi ne kadar mutlu ettiğini fark ediyorsunuz.

 

Ve yaz gecelerinin sabahına yaklaşırken farklı bir huzur kaplıyor içinizi.Sanki güneş,doğmadığı o kısa anda bile içinizi ısıtmaya çalışıyor.

 

Bundan uzun zaman önce,sürekli bir karmaşa halinde olduğumu anlamamıştım.Oysa,düşünmekten kafayı yemiş bir zihinle hayatta kalmak oldukça zormuş.

 

Odamın küçük balkonu, karşıdaki apartmana bakıyor.Havalar sıcak lakin akşam saatlerinde hafif rüzgar esiyor.Üzerimde minik, polar bir battaniye var,yere oturmuş son zamanlarda yapmadığım şeyi yapıyorum.Geçmişi düşünüyorum.

 

Ama bu seferki hatalı bir düşünce değil.Gözümden bir damla yaş aktı.Mutlu bir yaştı bu.insanın saatlerce düşünme ihtiyacını karşılarken şükrettiklerinin yaşı.Ve iyikilerinin.

 

Derin bir nefes aldım.Günlük vardı elimde.Zaman arasından çıktığımdan beri, yazmak benim için bir kilit taşıydı.Ya da fotoğraflar.Çünkü unutmak istemediğimi fark etmiştim.Unutsam bile,ki bu normal olandır,fotoğraf karesine bakıp gülümsemeyi.

 

Kalın bir defter var elimde,siyah ama üzeri süslenmiş.İçerisinde fotoğraflar,bir sürü fotoğraf.Her fotoğrafın altında notlar.Ve en başında ise onun sözü yazıyor.Hayatımın bir haftasının kahramanı.

 

"Yazmak sizi bu sıkışık zaman aralığından kurtarır."Yasemin'in sözü bu.

 

O yıllardaki Umay'ın üstünden koca bir üniversite geçmişti.Şimdi yirmi üç yaşına girmek üzereydim.Ve yarın hayatımın en güzel günlerinden biri olacaktı.

 

Çünkü üniversite bana vermesi gereken hediyeyi vermişti.Onunla tanışmıştım,Burak ile.Aslında bakarsanız onunla tanışmam da her şey gibi bir anda olmuştu.

 

Hayatımdaki herkes bir şekilde kendini kabullendirmişti,Demir ve Eren'e bile.Keza ikisi de abim olma rolüne fazla girmiş ve onu halısahaya götürme bahanesiyle ufak bir sorguya çekmişlerdi.

 

Ama en değişiği annemlere Demir ve Eren'i tanıştırmak olmuştu.Nerede tanışmıştık?Hiçbir yerde.Birbirimizin neyiyidik?Hiçbir şeyi.Ne zaman tanışmıştık,hiçbirzamanda.

 

Kendi kendime güldüm.Ama hayatlrımızdaydık işte.Haftada bir görüşüyorduk.Nasıl olduysa hala çok iyi anlaşıyorduk,ikisi de kırk yaşın üstünde dedoşlar olsa bile.

 

Annemlere, onların neyim olduğunu açıklamamıştım.Ama onlar da hayatımıza bir anda giren bu iki genci çok fazla sorgulamamıştı.

 

Kenan Hoca ve Filiz ise zaman arasının etkilerinden kurtulmuş gibilerdi.Zaten birbiri için yaratılmış iki kişi yapboz parçası gibi oturmuşlardı.

 

Kenan Hoca yalnızca matematik öğretmenim değildi.Ben onun hayatını kurtarmıştım.Kendi kendime güldüm.Ona sürekli,"Ben olmasaydım mutlu hayatınız olmayacaktı Hocam,ben seçilmiş kişiyim."diyordum.

 

Filiz ise buna gülüyordu.Aslında onlara isimleriyle hitap etmem de çok garipti.Demir ve Eren’e abi demem,Filiz'e ise teyze demem gerekiyordu.Ama yapamıyordum.

 

Hukuk bitirmiş avukat olmuştum.kendimi kanıtlayacağım kısmın bu olduğuna karar vermiştim sonradan.Aynı zamanda tiyatrolarda sahne alabiliyordum.

 

Dünyayı gezme planım vardı,nişandan hemen sonra Burak ile gezmek için birbirimize söz vermiştik.Burak, gerçekten iyi biriydi.Onu ilk gördüğümde bir şeyler olacağını hissetmiştim.Doğru bir şeyler.Üniversitede tanışmış olsak da gördüğüm ilk hafta,markette,tiyatroda,sinemada,alışveriş merkezinde ve sürekli olarak gittiğim birçok yerde görmüştüm onu.

 

Bunu bilerek yapmıştı beni takip ediyordu.En sonunda ise sanki bilmiyormuş gibi numaramı istedi.Aslında insta hesabımı isteyeceğini düşünmüştüm ama o tarz şeyler ciddiyetsiz olduğunu söylemişti.İşte o zaman doğru olanla tanışmanın ne demek olduğunu anladım.

 

Yarın ise istemeye geleceklerdi.Herkes orada olacaktı arkadaşlarım,sevdiklerim.Çok fazla düşündüğümü fark ettim.Yarın için uyumam gerekiyordu.Başımı iki yana salladım gülerek.

 

Balkondan çıkıp ışığı söndürdüm ve yatağıma uzandım.Kendimi huzurlu bir uykunun kollarına bıraktım.Neyseki her rüya için bir savunmam vardı,unutma Umay farkındalık rüyayı bitirir.

 

*************

 

"Kalk!"

 

Eren üzerindeki yorganın çekilmesiyle bozguna uğramıştı.Demir endişe ve hızla onu kaldırıyordu saat daha yeni,üçe geliyordu.

 

"Ne oluyor lan!"Eren etrafına baktı,karısı ile beraber uyuyordu Demir'in odaya girmesi normal değildi.

 

Şaşkınlığını atınca Demir'in ciddiyetini fark etti."Ne oluyor Demir?"dedi sinirle.

 

Demir,"Sadece kalk Eren,Umay'ı uyandırmalıyız."

 

"Evine girelim de babası bizi vursun.Zaten adam bizden hiç haz etmiyor."

 

Eren durup ne dediğine baktı."Bir dakika neden Umay’ı uyandırıyoruz."

 

"Acil durum,zaman arası ile ilgili."

 

Eren hemen ciddileşti."Karım nerede lan?"

 

"Bizim eve gitmesini söyledim.Eren ile önemli bir şey konuşmam lazım dedim."

 

"O da gecenin bu saatinde teklifini kabul mu etti?"

 

Demir başını olumlu anlamda sallarken,"Sende kabul etmelisin ki değişik insanlarız.Karın artık böyle şeylere şaşırmıyor."

 

Eren yatağa geri yatıp saçlarını karıştırdı.Arka odadan bir ağlama sesi geldi."Kızımı mı unuttun?"diye çıkıştı Demir'e.

 

Demir unuttuğunu hatırlayarak dudaklarını dişledi.Eren hızla ayaklanıp çocuk odasına ilerledi.Tanem altı yaşlarındaydı ve son zamanlarda çok fazla kabus görüyordu.Eren hızla kucağına aldı kızını."Ne oldu babacım?"diye sordu.

 

Tanem ağlarken Demir kapıdan göründü.Tanem kısa bir an sustu,"Demir amcam neden geldi?"diye sorud hiçbir şey olmamış gibi.

 

Eren başını iki yana salladı sinirle,Tanem'e çaktırmamaya çalışarak,"Beni özlemiş,Demir amcan, arada yapar bunu."

 

Tanem'in yaşlı gözleri babasına döndü."Bende Murat ile böyle geceleri buluşabilir miyim?"diye sordu.

 

Demir şu durumda bile gülebilirdi.Eren'in biricik kızı Demir'in oğluna abayı yakmış durumdaydı.

 

Eren derin bir nefes aldı."Asla."dedi gülümseyerek.Ardından,"Hadi üzerine bir şeyler giyin bu akşam Demnir amcanlarda kalacaksınız annen gitti bile dedi."

 

Tanem başını salladı.Havalar sıcaktı temmuz ayıydı ama yine de bir sweat çıkardı Eren dolaptan,nazikçe Tanem'in üzerine giydirdi.

 

Yine kucağına aldı,Demir,"Hadi kardeşim arabaya gidelim de konuşuruz."dedi.

 

Eren sabır çekerek arabaya geldi.Tanem kucağında tekrar uykuya dalmıştı.Demir Tanem'i uyandırmamaya çalışarak derin bir nefes aldı. Araba, boş yolda giderken bir anda önlerine hızlı giden bir arabanın çıkması ile aniden fren yapmak zorund kaldılar.Tanem uyanıp paniklediğinde Eren onu sakinleştirmeye çalışıyordu.

 

Karşıdaki araba Umay'a aitti.Umay hızla Demir'in arabasına geldi ve ön kapıyı açtı.Eren'e,"Arkaya geçmen gerekiyor anlatacaklarım var."dedi.Endişeliydi saçları dağılmıştı ve göz bebekleri büyümüştü.

 

Eren kalkarken Tanem Umay'ı gördü,"Umay abla."Umay zorlukla gülümsedi."Bebeğim,nasılsın?"derken ön koltuğa oturdu.

 

Araba çalışırken Umay derin bir nefes aldı.Üzerinde şortu ve bol tişörtü vardı.Aceleyle çıktığı için yalnızca kahverengi bir şal alabilmişti üstüne.Şala sarılırken,sakinleşmeye çalıştı,"Bir rüya gördüm ve rüyamda,"bir süre devam edemedi,"bakın çocuklar paranoya yapıyor olabilirim sonuçta hepimiz zaman arasını görüyoruz ama bu sefer farklı."

 

Demir,arabayı kendi evinin önünde durdurdu evleri zaten yakındı.Eren hızla inip Tanem'i bıraktı ve geri döndü.Şimdi üçü yalnızdı,Eren arka orta koltukta öne doğru yaklaşarak dikkatle dinlemeye başladı.

 

"Okula sür Demir."dedi Umay.

 

Demir,"Zamana arasından çıktığımda yanıbaşımda büyü kitabını buldum.Tıpkı Yasemin'in resmi gibi.Bazı eşyalar benimle gelmişti."dedi.

 

Umay başını olumlu anlamda salladı."Benimde uyandığımda günlüğüm ve birkaç eşya yanımdaydı."dedi.

 

Demir devam etti."Birkaç saat öncesine kadar büyü kitabının sayfaları boştu.Sadece dışı yerli yerindeydi,aslında bu olası çünkü yaşadığımız zamanda büyü diye bir şey yok ama birkaç saat önce defteri açtığımda,üzerindeki yazıların belirmeye başladığını gördüm."

 

Umay başını olumlu anlamda salladı."Rüyamda okuldaydım,çok garipti aslında bu yaşlardaydım,on sekiz yaşındaydım veya kırk yaşındaydım sanki yaşlarım birbirine giriyordu.Daha sonra o günü gördüm."

 

"Hangi günü?"diye sorud Eren.

 

Umay dikkatle ikisine baktı."Zaman arasından çıktığımız gün,mor dakika muhafızının söylediklerini."

 

Dmir ve Eren aynı anda tekra retti,"Anının küçüklüğü büyüklüğü önemli değil.Eğer zaman arasına verilmişse sonsuza kadar zaman arasında kalmalı."

 

Umay,başını olumlu anlamda salladı.Derin bir nefes aldı."Mor dakika muhafızı yok olmuş olabilir,çünkü ben orada gerçekliği sorguladım ama bakın,zaman arası gerçekti orası kendi içerisinde bir olgu oluşturdu bu da demek oluyor ki anılarınız orada."

 

Demir,"Ne yapacağız o halde?"diye sorud.

 

Sorunun cevabını Eren çok iyi biliyordu."Bize ait olanı almak için zaman arasına geri döneceğiz."

 

Üçü de birbirlerine baktıklarında çoktan üzerine gece çökmüş okulun önündelerdi.

 

************

 

Umay

 

Anıları kurtar.Çünkü onlar da tıpkı zaman gibi sıkışıklığa bölündüklerinde hataya bulanırlar.Onları karanlığa sürüklemeye hakkın yok.Her biri senin anın.

 

Başımı iki yana salladım.Ne yapıyorduk burada gecenin bir vakti?Ya üç kafayı yemiş insandık ya da söylediğim gibi zaman arası bir olguydu.

 

Demir,arabanın arkasından üç tane el feneri çıkardı ve elimize verdi.Kendi elinde de de büyü kitabı vardı.

 

Girişe doğru yürümeye başlarken,"Peki ya büyü kitabı neden yazılarını gösterdi?"diye sordu Eren.

 

"Bilmiyorum."dedim.

 

Demir buruk bir gülümsemeyle baktı."Çünkü yazılar,bizi bu sıkışık zaman arasından kurtarırken sonsuzluğa da sürükleyebilir,kanıt niteliğindedirler."

 

Yasemin'in sözleri.Çoktan üzerinden yıllar geçmiş günlerin gözlerinizin önüne buğulu bir şekilde gelmesi nasıl bir his uyandırırdı?Ya da gerçekliğinden emin olmadığınız bir anıyı sorgulamak?

 

Bilmiyordum.Çünkü ben bunları merak etmeyi bırakalı uzun zaman olmuştu.Hatlı zamanda bile uzun bir zaman.

 

Kapının önüne geldiğimizde gözlerimi etrafta gezdirdim.Hava hafif esince şalı üzerime daha sıkı sardım.Demir cebinden anahtarları çıkarıyordu.

 

O an,tekrar tozlu anılar gibi hissettirdi."Gerçek değil gibi hissettiriyor."dedi Eren'in sesi.

 

Başımı olumlu anlamda salladım.Demir kapıyı açar açmaz temkinli adımlarla içeriye girdik.Her adımımda ürperdiğimi hissettim.Daha önce okula geldiğimde böyle hissetmiyordum.Gerçekten bir şeyler oluyordu.

 

Hızla,kızlar tuvaletine çıktık.Işığı açtığımızda kızlar tuvaletinin ışığı okulu aydınlatıyordu.Aynanın karşısına geçtik.Üçümüz de birbirimizi seyrediyorduk ve bu,bir süre devam etti.

 

En sonunda Eren dayanamayaıp,"Mal gibi aynaya baktığımızın farkındasınız değil mi?"diye sordu.

 

Haklıydı ama Demir aynaya çok dikkatli bakıyordu.Eren sırtını duvara yasladı,"Üç şizofren hastasının gecenin bir köründe okulu açıp aynaya dik dik bakması işte gerçek bir hikaye,"burun kemerini sıktı,"Hatta içlerinden biri burada öğretmen."

 

Sinir bozukluğuyla güldüm."Eren haklı."dedim.

 

Eren,saçlarımı karıştırdı,"Ben hep haklıyım."dedi.

 

"Tamam Eren amca haklısın."

 

Tam bu sırada tuvalete biri girdi.Bir kız öğrenci hepimizin bakışları ona döndü."Seren,"dedi Demir şaşkınlıkla,"bu saatte okulda ne işin var?"diye sordu.Kendisi çok normal bir hareket yapıyormuş gibi.

 

İkisi konuşurken Eren ile kısa bir an bakıştık,Eren belindeki silahını tutarken Seren'in gözlerine baktım.Tam bu sırada Demir'in görmediği,arkasında tuttuğu kolunun, bir elinde sekiz parmak olduğunu ve renklerinin farklı farklı olduğunu gördüm.

 

Tüm bunların ötesinde dikkatli baktıkça bedeni değişiyordu.

 

Eren yavaşça silahını tutarak arkasına geçti.Bende Demir'in yanından geçip biraz yana kaymasını sağladım.Seren,"Kitabımı unutmuşum Hocam."dedi.

 

Olağandışı olanlar doğru olanın içerisine ayak uydurmazlar.

 

"Gecenin köründe ve yaz tatilinin ortasında mı?"diye sorduğumda tedirgin edici gözleri bana döndü ve o an gözlerinin içerisindeki akrep ve yelkovanı gördüm.

 

Bozuk olan saati.

 

Demir’i kenara çektiğimde Eren silahına ateşledi.Dakika muahfızı başından vuruldu ama sadece bir delik açıldı.Başını çevirip arkasına baktı ve gülümsedi.Gülümsediğinde ağız şekli genişledi ve sanki makasla kesilmiş gibi açıldı.Ardından büyüyen gözleri ile bana baktı dikkatle yanıma yaklaşmaya çalışırken Demir önüme geçti.

 

"Eren,Toz bul!"

 

Aradan sıyrılıp tuvaletten çıktım.Demir de geldi, koşmaya başladığımızda dakika muhafızı ardımızdan hızla geliyordu.Eren gitmiş olmalıydı.

 

Uzun,karanlık koridorda koşarken elimizdeki fenerin ışığı titreyerek duvarlara yansıyordu."Bunlar görmeyeli daha hızlı koşmaya başlamış."

 

Demir,"Şakanın sırası mı Umay,o benim öğrencim."dedi.

 

"Gerizekalı herif,o senin öğrencin falan değil dakika muhafızı!"

 

"Ama öğrencim gibiydi."

 

"Amacı da buydu zaten!"

 

Merdivenlerden inip zemine geldik.Kapıyı zorladım fakat artık dışarı çıkamıyordu.Tam bu sırada Eren diğer taraftaki merdivenden hızla indi.

 

Elindeki tozu bir anda dakika muhafızına doğru attı.Dakika muhafızı yüzüne gelen tozla acı dolu bir çığlık atarak sendeledi.Öyle rahatsız edici bir bağırtıydı ki bu neredeyse sağar olduğuma emindim.

 

Eriyerek yok olduğunda ise hızla nefes alıp veriyordum.Üçümüz de sakinleştik.

 

Eren,"Haklısınız,bu gece bu okulda bambaşka şeyler oluyor."dedi.

 

Ardından merdivenlerden üzerinde pijama ile erkek bir öğrenci indi.Bizi görmemiş gibiydi.

 

Üçümüz de ona dikkatle bakarken yanımızdan geçti ve kilitli kapıyı açtı.Arkasından ilerledik.

 

Pansiyona doğru ilerliyordu.Doğru zamanda kapalı olan pansiyona doğru.Pansiyonun duvarları çatlamış,camlarının ardında gazeteler vardı ve parmaklıkları paslıydı.

 

Demir seslenecekken onu durdurdum."O bir döngüde,baksana bizi görmüyor."

 

Eren,"Döngüler zaman arasının içerisinde olmaz mı?"diye sordu.

 

Başımı salladım."Zaman arasıyla döngüler aynı dakikalarda gerçekleşebilir."

 

"Ya da,"dedi Eren anlamış gibi,"bir, dakika muhafızı bizi kandırıyor olabilir."

 

Eliyle çocuğun arkasını işaret etti.Dikkatli baktıkça bedeni büyüyor sırtında koca bir kambur çıkıyordu ve yürümeye devam ediyordu.Eren,Demir ve benim ellerime toz bıraktı.

 

Öğrenci hızla koşarken biz de onun peşinden gittik.Tam tozları kullanacakken duraksadı ve üçümüze de baktı.Bizi fark etmesine şaşırmıştım.

 

Ardından,”Öğretmenim,”dedi Demir’e bakarak,Eren,Demir’i arkaya çekti,öğrenci,”Pansiyonun anahtarı sizde mi?”diye sorarken biraz daha bekleyemeyecektim.

 

Hızla tozu gözüne doğru fırlattım ve acı çığlığı eşliğinde ölmesini seyrettim.

 

Derin nefesler alarak soluklanırken başıma keskin bir ağrı girdi.Eren,”Umay,”elini omzuma koydu,”iyi misin?”diye sordu.

 

Başımı olumlu anlamda salladım.”Sadece,bir an için,”derin bir nefes aldım,”atlattıklarımızın karşımıza tekrar çıkıyor olmasının sebebi nedir?”

 

Eren gülümsedi,”İçlerinde bize ait bir şeyler bırakmış olmamızdır.”

 

Gülümsedim ve Demir’in sesi duyuldu,”Nasıl aklımıza gelmedi?”ona döndüğümüzde gülümseyerek bakıyordu,”Pansiyon bulunduğumuz zamanda yok ama zaman arasında var,yani geçişi pansiyondan yapacağız.”

 

Eren,”Başlıyoruz yine.”diye hayıflandı.

 

Pansiyonun kapısına geldiğimiz kilidi açamıyorduk zaten içerisi berbat durumdaydı.Orası artık depo olarak kullanılıyordu.

 

Eren,”Uzaklaşın.”deid ve silahını çıkardı,susturucusunu takarak kildin olduğu bölgeye sıktı.Kapı,eski olduğu için zaten sağlam değildi.

 

Açılır açılmaz,içeriye doluşan güveler tıpkı bir korku filmindeymişiz gibi dışarı çıktı.Rutubet ve küf kokuyordu,sıcak hava içeriyi daha basık bir hale getirmişti.

 

El feneri ile Demir önde yürürken içeriye,doğru zamanda ilk defa girdiğimi fark ettim.Yemekhane katında olmalıydık.Burada,Filizi, Selin ve diğerleriyle sıra beklerken gerçekliğini sorguladıklarımı seyrederdim.

 

Ve geçirdiğim her bir gün farklı bir teoriye vardığımı hatırladım.İster istemez gülümsedim.Eren’in sesi ile başımı kaldırdım.

 

“Şizofrene bağladı bizim kız.”dedi gülerek.

 

Omzuna vurdum.”Çok konuşma istersen,”ilk tanıştığımızda kurduğu cümleyi kurarak sesini taklit ettim,”Bu anahtar nereye açıldığı bilinmez,”cümlenin devamını unuttuğumda donakaldım,Eren saçlarımı karıştırdı.”Çok konuşma bak, o anahtar olmasa Demir’i kurtaramazdık.”

 

“Evet,sadece Demir’i kurtaramamış olmazdık,Antalya’da gecekonduda reçel eşliğinde karnımda bebekle kahvaltı da etmezdik.”

 

Güldü,gülüşü kahkahaya dönüştü.

 

“Hatta bir ara on yaşlarında bir çocuk olarak da gördüm ben seni,ailenden daha çok gördüm geçmişini de geleceğini de.”

 

Yine güldü.”Tamam,seçilmiş kişi,en son telefonum diye ağlıyordun.”

 

Biz didişmeye devam ederken Demir,”Tuvaleti buldum sanırım.”dedi.

 

Kapıyı açması ve kapının elinde kalması bir oldu.Kapı yıkılırken Eren üzerime düşmesin diye geriye çekti.

 

Kinayeli bir sesle,”Keşke zaman arasında da bu polis yeteneklerin yerinde olsaydı.Belki daha çok işimize yarardı.”dedim.

 

İçeride üst üste dizilmiş sıralar vardı çoğu kırık veya yamuktu.Arkalarında ise,demirden, bükülmüş ranzalar vardı.”Hala kalmaları mucize.”dedi Demir.

 

Tek bir sorunumuz vardı,burada ayna yoktu.O an aklıma gelen şeyle duvardan sızan suyu takip ettim ve damladığı küçük birikintiyi gördüm.

 

“Son görevi hatırlıyor musunuz beyler?”

 

İkisi de aynı anda,”Birikintinin içerisinden anılara.”dedi.Gülümsedim.

 

Su birikintisinin etrafında toz birikintileri vardı.”Doğrunun içindeyken yanlışa gidiyoruz ve tozlar yine burada.”dedim.

 

Demir,başını olumlu anlamda salladı,”Çünkü gerçekliğe giden yol gerçek dışının arasından geçiyor Umay.İkisi arasında ince bir çizgi var.”

 

Birikintiye bakarak yine derin bir nefes aldım.”Hazır mısınız?”

 

Eren önce çıktı,”Önce ben gideceğim,ne olacağını bilmiyoruz sonuçta.”dedi.

 

Ayağını birikintiye soktuğunda sanki bir güç onu itmiş gibi gerisin geri sendeledi.Demir başını olumsuz anlamda salladı.”Hepimiz sıkışma sıralarımıza göre gitmeliyiz.”dedi.

 

Ve yavaşça adımını attı,birikinti onu kabul ederek büyüdü.

 

Onun hemen ardından Eren ilerledi, bir bacağı birikintinin içine girerken elini uzattı,”Yalnız sıkışmana izin vermem.”dedi.

 

Gülümseyerek elini tuttum ve içimdeki tedirginlik hissini en azından bir süre almasını istedim.

 

Ve kendimi bir kere daha o geçişin içerisinde buldum.Fark ettiğim zaman uyanabileceğim bir rüyadan çok daha uzun olanın içerisinde.

 

Zaman Arasının içerisinde.

 

***************

 

Zaman,tek başına sizi saatlerce düşündürebilir iken kendi içerisine hapsedebilen yegane olgudur.Ve ondan ne kadar kaçmaya çalışırsnaız, içerisinde bir döngüye hapsolursunuz.

 

Üçümüzün de bunu öğrenmeye ihtiyacı vardı ve en iyi şekilde öğrenmiştik.

 

Gözlerimizi aradığımızda ise yine yıllar önce ya da yıllar sonra ne zaman olduğu bilinmeyen bir günün içerisinde beraber olduğumuz o yerde uyanmıştık.

 

Sığınakta.

 

Tekrar yatakta uyanacağımı düşünmüştüm ama öyle olmadı.Anılar,yine kuralların üzerini örttü.

 

Yavaşça ayağa kalkıp etrafa baktım.Bu defa içimde korku yoktu.Kalan ufak bir parçayı almaya gelmiştik, hepsi bu.

 

Üçümüzün de etrafı inceleyen düşünceleri,sessizce anlaşarak bizi yukarıya çıkmaya itti.Rutubet kokması gereken ama kokmayan, anılarla dolu bu sıcak yerden çıkmalıydık.

 

Merdivenleri çıktığımızda ise üzerime soğuk bir rüzgar esti.

 

Demir,"Hava biraz önce sıcaktı."dedi.

 

Eren ile birbirimize baktık.Aynı cümle geçti zihnimizde ve ikimiz de oldukça manidar bir gülümseme ile,"Biraz önce diye bir şey yok."dedik.

 

Demir güldü.Bir kolunu bana bir kolunu Eren'e attı,"Ne yapıyoruz bakalım?"dedi.

 

Eren ona ters bakışlar attı,"Herifteki tonlamaya bak sanki keyfimizden geldik."diye söylendi.

 

Zaman arasının üzerine çöken gece,adeta bir film şeridi gibi gözlerimizin önünde sona erdi.Ve güneş açtı.Ama güneş,gerçek değildi sanki.Olağandışılığın verdiği o hissi bir kere daha hissettirdi.

 

Etraf,puslu kameranın merceğinden izleniyor gibiydi.

 

Ama bu defa yolu bulmak için haritayı en baştan çizmemize ihtiyaç yoktu.Çünkü minik bir hayvan sürtünüyordu bacağıma.

 

"Şemsi!"dedim keyifle.Şemsi başımı eline yasladı Demir de yanıma eğilip onu sevmeye başladı,Eren kollarını önünde birleştirmiş uzaktan memnuniyetsiz bakışlarla izliyordu.

 

"Hoşgeldiniz."dedi Şemsi mırıltılar çıkararak.

 

"Burada ne işin var?"diye sordum.

 

Başını yana yatırdı,"Senin burada ne işin varsa ben de o nedenle geldim bu garip yere."

 

Devrik cümlesiyle güldüm.Başını okşadım.Demir ayağa kalkıp ileriye baktı.

 

"Okul çatlaklarla dolu.Bakın,çatısı çökmüş."dedi.

 

Ayağa kalkıp baktığımda kaşlarımı çattım garipseyerek."Ama neden?"dedim kendi kendime.

 

Cevabı Şemsi verdi."Zamanı bozuk olan bir olgunun içerisinde var olan okulun,nasıl olur da her şey düzeldiğinde sağlam kalacağına inanırsınız?"

 

Eren kısık sesle,"Zaman,okulun üzerine çöktü."dedi.

 

Demir'in bakışlarında minik bir hayal kırıklığı geçti."Tıpkı bizim üzerimize çöküp yıllarımızı vermediği gibi."

 

Eren ile birbirlerine baktılar.Aralarına Şemsi girdi ve kuyruğunu Eren'in bacağına sürttü."Üzerinize zaman çökmedi,eğer çökseydi böyle olmazdınız?"

 

"Nasıl yani?"diye sordum yanlarına adımlarken.Şemsi,üçümüzün de önünde durdu."Zaman üzerinize çöktüğünde ne olur bilmiyor musunuz?"

 

"Bilmiyoruz."dedik aynı anda.

 

Şemsi patisini yaladı,"Bende bilmiyorum."diyerek kuyruğunu salladı.

 

Eren öfkeyle soluyup burun kemerini sıktı."Bu aptal kediyi hiç özlememişim."

 

"Ona aptal deme!"diye çıkıştım."O benim çocukluğumun kedisi."

 

Ben tekrar Şemsi'nin başını okşarken o da memnuniyetle mırlıyordu.

 

Demir,"İyi ama okul yıkıldıysa burada bir anımız da kalmadı ya da anıları taşıyan herhangi bir canlı yok."

 

Başımı olumsuz anlamda salladım."Anıları sadece canlılar taşımaz."dedim ayağa kalkıp,"Beni takip edin."dememle ikisi de peşimden gelmeye başladı.Şemsi ise bahçede sadece bir anı olarak kaldı.

 

Okulun içerisine,pansiyona girdik.Fena durmuyordu en azından doğru zamanda, depo olmuş hali kadar.İçeride hala yataklar vardı ve üzerinde örtüler.

 

Bir tanesinde ise benim battaniyem vardı.Yırtıklar vardı üzerinde ve oldukça tozlu duruyordu.

 

"Yansımalar yok,yaşam hiç yok."dedim.

 

Eren,"Bahçedeki salkım söğüt de yerinde değil."dedi.

 

Onları götüreceğim yeri biliyordum.İkisinin de kendi odalarına gitmesi gerekiyordu.Yatakları geçip erkek pansiyonunun önüne geldik.Kapıyı açtığımızda ise burnuma küf kokusu geleceğini zannetmiştim.Ama gelmedi.

 

O an,sığınağın da rutubet kokmadığını fark ettim.Etrafta koku yoktu.Canlı yoktu,rüzgar dahi kokmuyordu.

 

İçerisi tamamen hissizdi.İlerlerken ellerimizdeki fenerleri açtık.Eren,"Oda bu tarafta."dedi.

 

Odanın önüne geldiğimizde ise her şey yıkılmıştı.Yataklar içeri göçmüştü ranzanın demirleri yamulmuş,komedinlerin çekmeceleri kırılmıştı.

 

Ama tıpkı içime doğduğu gibi bir görüntü vardı karşımızda.İki yatak,sanki ilk günkü gibiydi.Birinin üzerinde siyah, sarı batman işaretleri olan bir örtü vardı.Herşeyi jilet gibi ve tertemizdi.

 

Bir diğeri ise lacivertti üzerinde küçük spidermanler vardı.O da bozulmamıştı,yeni yıkanmış ve serilmiş gibiydi.

 

Başımı çevirip Eren ve Demir'e baktım.Ellerini önlerinde birleştirmişlerdi."Kusura bakmayın beyler ama bu çarşafları çok mu aradınız?"

 

Demir spidermanli olana Eren ise batmanlı olana ilerledi Eren,"Kusura bakma Umay’cım ama biz erkekler genelde çocukluğumuzdan kalma çarşafları kullanırız.Ayrıca Batman gayet asil."

 

"Hadi ordan Spıderman çok tevazulu bir çocuk."

 

İkisine de ciddi misiniz der gibi bakarken derin bir nefes aldım.Buradan çıkmalıydık fazla oyalanmadan.

 

"Şimdi ikiniz de yataklara yatın."

 

Şaşkınlıkla bana bakarken,"Yatın dedim beyler."

 

Dinleyerek uzandılar,"İçlerine girin."yine dinlediler ama bu sefer Eren,"Ne yapıyorsun Umay?"diye sordu.

 

İkisi de yerleştiğinde üzerlerini örttüm.

 

"Zaman arasında buradan çıkmamızı sağlayan en önemli şey neydi?"

 

Eren,"Tabiki de benim meziyetlerim."dedi.

 

Başına bir tane vurdum.Bu sefer Demir,ondan beklenebilecek bir şekilde,"Büyü kitabı."dedi.

 

Bir tane de ona vurdum.

 

"Beyler,zaman arasından çıkmamızı sağlayan ve tabiki ,ben seçilmiş kişi olduğum için,bana gelen o şeyin adı neydi?"

 

Bu defa aynı anda,tıpkı yeni bir şey öğrenmiş ilkokul çocukları gibi yavaşça,"Rüya."dediler.

 

Gülümsedim."Benim çarşafımı gördünüz mü girişte?Parçalanmış ve eskimişti,rengi soluktu tıpkı burada kalan her şey gibi.Zaman,üzerine çökmüştü.Ama sizin anılarınız,küçük de olsa,büyüye dahil oldular ve zaman,üzerlerine çökemedi.Tıpkı zaman arasındayken okulun üzerine çökemediği gibi,okul da büyüye dahildi."

 

İkisi de uykuya yatırdığım oğlan çocukları gibi battaniyeler üzerlerindeyken sessizce dinliyorlardı.

 

"Bu da demek oluyor ki onları yanınızda götürmeniz için üzerlerinde uyumanız gerekiyor."

 

Eren doğruldu,"Ama ben uyumak istemiyorum."

 

Ardından Demir doğruldu,"Ben korkarım burada uyumaya."

 

Göz devirdim."Yatın beyler,gözlerinizi kapatıp açtığınızda doğru zamanda olacaksınız ve yataklar eskiyecek.

 

İkisi de gözlerime baktıklarında onlara gülümsedim.Bana güveniyorlardı ve yatağa yatıp gözlerini kapattılar.İçimden üçe kadar saydığımda ise uykuya daldılar.

 

Madem zaman yoktu o halde uykuya dalmak için belirli bir süreye ihtiyacımız da yoktu.Ardından ikisinin de bedenleri gözlerimi kapatıp açtığımda buradan ayrıldı.

 

Ve sanki kısa sürede üzerinden yıllar geçmiş gibi iki yatak parçalandı,yavaşça gelen bir dalga gibi hepsi gözümün önünde yavaş,ama hızlı gerçkeleşti.

 

Ardından çarşafların her biri eskidi,üzerlerinde yırtıklar ve tozlar vardı artık.Dışarıya çıktığımda hava yine kararmıştı.

 

Güldüm,zamana arası her zaman aynıydı.Belirsiz,ne hızlı ne de yavaş.Başımı iki yana sallayarak sığınağa ilerledim.

 

Zaman arasının içine aldığı son kişi olduğum içindir belki,burada ne yapmam gerektiğini biliyordum.

 

Bu defa zaman arasından çıktığımızda içinde anılar da kalmayacaktı.Bu kadar küçük bir an için buraya geleceğim ise aklıma gelmezdi.

 

Salkım söğütün yanına geldim.İlk geldiğimiz an yoktu fakat yine buradaydı.Gülümseyip yapraklardan birini aldım ve kaldırdım.Derin bir nefes aldım.

 

"Zamanın hataları,büyü hataları ile birbirlerini sonsuzluğa götürdü."

 

Ve kendimi,doğru zamanın içerisinde buldum.

 

****************

 

Gözlerimi araladığımda,kısa süre nerede olduğumu sorguladım.Nerede olduğumuzu.

 

Hepimiz okuldaydık.Girdiğimiz yerde.Tozlu pansiyonda karşımda,yerde Eren yatıyordu ve onun hemen yanında Demir.Başını Eren'in omzuna koymuştu.Bu hallerine güldüm.

 

Telefonuma baktığımda saatin sabah on olduğunu fark ettim ve hızla ayağa kalktım.

 

"Çabuk kalkın!"dedim panikle.

 

İkisi de başlarını panikle kaldırdı.Ardından birbirlerine baktılar,durumu aydıklarında ise ayağa kalkıp üzerlerini silkelediler.

 

"Hemen beni eve bırakmanız gerekiyor."dedim endişeyle.

 

Eren,"Ne oldu ya?"diye sordu.

 

Ona ciddi misin der gibi bir bakış attım."Eren saat on,akşam beni istemeye geliyorlar!"

 

Eren güldü."Ne güzel işte geç kal."

 

Göz devirdim,"Kalkın çabuk evi hazırlayacağız."dedim.

 

Demir ayaklanıp çıkarken onun peşinden gittik.Arabaya bindiğimizde önce Demir'in evine geldik.Eren ve Demir üzerlerini değiştirdi Eren,"Bizim eve geçip bir kahvaltı yapsaydık."dedi.

 

Ama yine sert bakışlarıma maruz kaldı.Gereksiz rahattı,geç kalmam hoşuna gidiyordu.

 

"Bana neden öyle bakıyorsun Umay’cım,banane o lavukla nişanından."

 

"Boş boş konuşma evde kalıcam sizin yüzünüzden."

 

Demir,"Amma da evde kaldın üniversite bitti ve evleniyorsun işe."dedi.

 

İkisine işaret parmağımı kaldırdım,"Bana bakın ikinizden herhangi biri,abilik taslamaya ya da,"birkaç adım daha yaklaşırken oldukça ciddiydim,korkmuş gibiydiler,"nişanı berbat etmeye kalkarsa bir daha yüzümü göremezsiniz ve karılarınıza onlarla daha birkaç yıldır tanıştığınızı,evlilik yıldönümlerini bilmediğinizi söylerim ve emin olun bunu kanıtlarım."

 

İkisi de usluca başlarını salladı."Şimdi,giyindiyseniz gidiyoruz alınacak edilecekler var."

 

Emir vermişim gibi başlarını salladılar.Kapıyı çaldığımızda ise annem şaşkınca bakıyordu.Ne diyeceğimi bilmediğim için gülümsedim.

 

Eren ve Demir'in üzerinde eşofman tişörtleri vardı ama ben hala pijamalıydım.Üstelik saçlarım biraz dağılmıştı.

 

Demir,"Ablacım,nasılsın bakalım?"diyerek anneme sarıldı,"Şu ilerde kaza yaptık dedik sizi uyandırmayalım Umaycığım sağolsun yetişti."

 

O bunları söylerken Eren de anneme sarıldı,"Nasılsınız bugün?"diye sordu.

 

Annem, arada gelen bu garip tavırlara alışmış gibiydi."İyiyim."dedi yüzünde mimik oynamazken.Ben de gülümseyerek eve girdim.

 

Mutfağa geçtiğimizde annem,"Kızım,Eren ve Demir abini neden getirdin buraya?"diye sordu,"Zahmet verme çocuklara."

 

Güldüm."Annecim olur mu öyle şey,biliyorsun yardımcı olmayı seviyorlar mesela Eren şimdi hazılardığın kıymayı pideciye götürecek akşam da alacak.Demir de tatlıları yapmamızda yardımcı olur diye düşünüyorum."

 

İkisi de başlarını salladı."Ben de üzerimi değiştirip geliyim,malumunuz biraz evleniyorum."

 

Hızla odama çıktım.Elbisemi şimdi giyinmeyecektim.Bu yüzden rahat bir tişört ve eşofman altı aldım.Camımdan hava esiyordu,birkaç şeyim düşmüştü.Onları düzeltip balkona ilerledim.

 

Gece buradan atlamak zorunda kalmıştım.Yere düşen çarşafa baktım.Eren,elinde kıymalarla evden çıkıyordu,bir yandan da söyleniyordu.

 

"O lavuk gelip Umay’ı isteyecek diye ben niye pideleri yaptırıyorum anlamadım,benden rıza alınmadı."

 

Göz devirdim,masanın üzerindeki metal kumbarayı alıp tam başına attım.Metali hafif de olsa, küçük bir inleme düştü Eren'in dudaklarından.

 

"Söylenmeyi bırak aptal,şu çarşafı al şurdan."

 

Eren önce şaşırdı,"Ne fırlatıyorsun be manyak!"ardından çarşafa baktı ve bir kere daha,"manyaksın sen,cidden bununla mı atladın aşağıya."

 

Başımı olumlu anlamda salladım."Hadi al babam görürse şüphelenir bak,Burakla buluştum zanneder."

 

Burak diyince yüzü buruştu."Buluşma da zaten,baban beni sevmese de çevrendeki her erkeğe yaptığı bu tavır oldukça yerli."

 

"Kes artık."diyerek odama geçtim ve balkon kapısını kapattım.

 

"Salak Eren."dedim gülerek.

 

Aşağıya indiğimde ise Demir'in üzerinde önlük vardı,hamur yoğuruyordu.Anneme,"Bunu iyi yoğurmak gerekiyor yoksa yumuşak olmuyor."diyordu.

 

Annem gülümseyerek başını bana çevirdi,"Gördün mü adamı,poğaça bile yoğuruyor,sen ne yapacaksın bilmiyorum."

 

Demir tıpkı güne gelmiş kadınlar gibi güldü."Öyle deme abla öğrenir o da bak.Hem kızın elinde altın bileziği var maşallah çok da öğrenmesine gerek yok."

 

"Doğru diyorsun Demircim."dedi annem.Demir,kendini babama bile sevdirebilmişti,az çok.Ama annem bayılıyordu.Hem öğretmen,hem saygılı hem nasıl davranması gerektiğini bilen biriydi o.Çocuğu yaşında olabilirdim ama annem de onu abim gibi gördüğümü biliyor olmalıydı.

 

"Senin çocuklar ne yapıyor Demir?"

 

Demir gülümsedi."Benim oğlan iyi futbol oynuyor bu sene biricik kızım Yasemin üç yaşında yakında dört olacak."

 

Annem gülerek,"Kız çocuk başka."dedi.

 

Demir de içi giderek"Evet ya."dedi ve telefonunu aradı,elleri hamurlu olduğu için,"Umay şurdan aç da göster annene prensesim elbisesini giyindi geçen."

 

Bu haline göz devirmemek için zor dururken telefonunu açtım.Fotoğrafı anneme gösterdim,"Ay çok güzel maşallah aynı Feride'ye benzemiş."

 

Demir gururla baktı,"Aynı annesi gibi güzel benim kızım."dedi.

 

"Tamam dedoş,anladık."dedim gülerek.Annem ayıplayarak baktı,"Dalga geçme Demir abinle.Adam ne güzel babalık yapıyor bak nasıl düşkün çocuklarına maşallah."

 

"Sağolun ablacım."deid Demir gururla.

 

Kapı tekrar çaldığında kapıyangidipa açtım.Eren gelmişti kıymaları bıraktığı için eli boştu.Ama yanında babam vardı.

 

Babam yandan ters bakışlar attı Eren'e.Eren'e attığı bakışlar aynı bana benziyordu.Bilmiyor ki bilinmeyen bir zamanda bambaşka manalarla da baktım ben bu çocuğa.

 

"Geç içeri."dedi babam Eren'e sertçe."Tabiki."dedi Eren gülümsemeye çalışarak.İçeriye,Demir'in yanına gitti.Babam beni görünce gülümsedi aniden yumuşadı,"Oy benim güzel kızım."diyerke sarıldı sıkıca.

 

"Bu adamlar neden yine burada."

 

"Baba,konuştuk bunları hepsiyle çocukluktan tanışıyoruz abim gibiler."

 

"Ben neden hatırlamıyorum bu çocukluktan tanıştığın abileri acaba?"

 

"O da senin sorunun baba."

 

Hepsi içeriye geçtiğinde Demir annemle hazırlık yapmaya devam etti.Babam,sürekli Eren'i darlıyordu.Bugün zaten mutsuzdu Eren bu mutsuzluğa tuz olmuştu.

 

Saatler böyle geçerken Eren ve Demir'in aileleri geldi.Tanem kucağıma atlarken gerçekten annesi gibi güzel olan Yasemin de bana gülümseyerek bakıyordu.Hepsini öpüp içeriye buyur ettim.

 

Sıra ise benim hazırlanmama geldi.Neslihan,elbiseyi yaptırmaya gittiği için geç kalmıştı.Odama geçip hazırlanmaya başladık.

 

Bebek mavisi,keten bir elbise vardı üzerimde.Gğüs kısmı kare şekilde açıktı,kollarımın yarısına gelen kolları balon koldu,dizlerimin hafif üzerinde bitiyordu.Mavi seçme sebebimiz de yeşil gözlerime uymasıydı.

 

Saçlarım ise düzleştirilmiş ve hafif makyaj yapılmıştı.

 

Aşağıda son telaşeler olurken Burakların gelmesine bir saat vardı.Ama ben sanki yıllardır görmemiş gibiydim.Ne tesadüf ki Burak da benim gibi düşünüyordu.İşte tam bu yüzden aramış,arka bahçeye gelmemi söylemişti.

 

Arka bahçeye seke seke gittiğimde gülümseyerek bana bakan sevgilimi gördüm.Üzerinde beyaz bir gömlek ve altında kumaş pantolon vardı.Kumral saçları taranmıştı ama hafif dağınık bir duruşu vardı.

 

Oldukça uzun ve yapılıydı yanına gidince hızla kollarımı omzuna doladım, o da kollarını belime sardı.

 

"Sevgilim,"derken geriye çekildiğinde dudağıma minik bir buse kondurdu,"Heyecanlı mısın bakalım?"

 

"Evet!"derken onun parlayan gözlerine baktım.Doğru adamı ilk bulduğumu anladığımda garip bir sakinlik bulmuştu beni.

 

Galiba sevmek de olgunlaşmak gibiydi.Her şey sorunsuz ve yetişebilecek gibi.Burak saçımı geriye atarken tekrar dudaklarıma yaklaştı.

 

Tam bu sırada,"Hop hop!"diyen gür bir ses duydum.

 

Geri çekilip etrafa bakarken Eren ile göz göze geldim."Ayrıl,çabuk ayrıl!"dedi belindeki, silaha uzanırken.

 

"Yok artık,sen bizi mi izliyorsun?"

 

Arkamızda kalan masa takımından bir ses daha geldi,"Sadece o izlemiyor."diyen Demir'in sesi.

 

Cdiyetle ayağa kalktı ikisi Burak’ı uzağa çektiler."O benim müstakbel kocam!"diye çıkıştım.

 

Eren,"Senin müstakbel kocan olabilir ama benim değil."dedi.

 

Kolunu Burak'ın omzuna attı.Boyları neredeyse eşitti."Öyle değil mi Burakcım?"

 

Burak güldü.Alışmıştı bu hallerine,ilk buluşmamızda yan masada çıktıklarında Burak'ın,"Sen sorunlu musun bunlar kim?"demesini beklerdim ama o sadece gülüp beni her halimle kabul edebileceği hakkında uzun uzun konuşmuştu.

 

Tabii,o günün akşamı Eren onu taklit ederek bütün romantizmin içine sıçmıştı.

 

"Nasılsın Eren abi?"dedi Burak.

 

Eren gülümsedi,"İyidir koçum iyi gördüm seni."dedi.

 

Burak,"Tabii iyi olacağım abi malum dünya güzeli bir hanımefendiyle evleniyorum."dedi bana bakarak.Ben ona nazlı nazlı gülümserken,Eren omzunu biraz daha sıktı,yüzü gerildi ve iğrenerek baktı,"O ağzını topla,yanımda da şöyle konuşma evlilik falan,"Burak'ın başını okşadı,"Tamam mı damat?"

 

Demir,kollarını önünde birleştirmişti,"Bir daha da sizi düğün arefesi, böyle sarmaş dolaş görmiyim,"dedi sertçe,"hiç münasip değil."

 

Burak başını iki yana salladı,"O halde sonra görüşürüz sevgilim."diyerek gitti.Son söylediği söz kesinlikle ikisini de deli etmiş olmalıydı.

 

Bana sertçe bakarlarken ben Burak'ın ardından aşkla bakıyordum.Eren burun kemerini sıktı."Şöyle bakma Umay."dedi.

 

"Bakıcam!"dedim inatlaşarak.Burak'ın yanında çirkef tarafımı en azından bu gecelik ortaya koymak istemezdim ama gittiğine göre ortaya koyabilirdim.

 

İkisinin yanına yaklaşıp tekrar işaret parmağımı doğrulttum,"Bana bakın,size evde ne dediğini hatırlıyor musunuz?"

 

Başlarını salladılar.

 

"O zaman akıllı olun."

 

Bahçeye doğru koşan Tanem, Eren'in kucağına atladı.O da güzel bir elbise giymişti,mor renkteydi.

 

"Baba!"dedi neşeyle.

 

Eren sanki kurtarıcısı gelmiş gibi,"Oy benim canım kızım,gel gidelim buradan babacım."dedi ve adeta kaçtı.

 

Bir süre sonra kapı çaldı,ve içeriye Burak ile ailesi girdi.Herkez yerleşti kahveler yapıldı.Burak'ın kahvesini hazırlarken içeriye Eren girdi,eline geçirdiği çamaşır suyunu dökmeye çalıştı ama izin vermedim.

 

Neyseki karısı da içerideydi de onu tutmayı başardım."İyiki varsın."dedim gülerek.

 

"Sağol Umay’cım ama sen yine de o oğlanı Eren’den uzak tut,bak iyi değil bu gün."

 

Başımı olumlu anlamda salladım.Kahveler verildi ve isteme kısmına geçildi.Soru sorulup sıra babama geldiğinde ise babam kısa süre bekledi.

 

Bu anı fırsat bilen Eren babamın kulağına eğildi,"Abicim bak ilk defa ortak bir karardayız verme kızı."dedi.

 

Babam ikna olur gibi,""Öyle mi diyorsun?"dediğinde ikisine de ciddi misin der gibi baktım.Gözlerim beni kurtarması için Demir'e döndü.Demir memnun gibiydi ağzını oynatarak ve ellerini kaldırarak,"Beni ilgilendirmez."dedi.

 

Ona sertçe baktım ardından karısını ve dizinde oturan oğlunu,hemen yanımda pembe elbisesiyle duran Yasemin’i işaret ettim.

 

Korkuyla yutkundu ve Eren'i omzundan tutup kendine çekti."Canım arkadaşım ya."dedi gülerek.

 

Babam yüzüme baktı,"Hadi."dedim azğımı oynatartak.Başını salladı ve çaresizce,"gençler biribirini sevmiş,"o cümleyi devam ettirirken salonda alkış sesleri duyuldu ama baygınlık geçiren Eren'i tutan Demir en mükemmeliydi.

 

Karısı başını umutsuzca iki yana salladı.Eren'in yanına gidip,"Salak mısın Erencim bak kızın mutlu gününde."diyerek onu azarlayınca hızla kendine geldi.

 

Erencim ne yapacan edecen karının sözünü dinleyecen koçum.Gece bittiğinde ise her şey olması gerektiği gibiydi.Annemler dışarı çıkınca Burak ile biraz daha bahçede oturmuştuk.Demir ve Eren de karıları tarafından çekiştirilerek götürülmüştü.

 

Onlar gitmeden,"Düğünde ağlarken görecem sizi,hadi bakalım koçlarım karılarınızın peşine!"diye bağırmıştım.

 

Burak ile gülme krizine girerken ikisi de en çok Burak'ın gülmesine sinir oluyordu.

 

Gece geç olunca Burak da eve gitti ve ben,ev bomboşken kendimi bahçede esen serin rüzgarın içinde buldum.

 

Sandalyeden kalkıp betona oturdum ve ayakkabılarımı çıkarıp çimene koydum,çıplak ayaklarımı.

 

Başımı,kendime çektiğim dizlerime yasladım.Gözlerimi kapatıp açtığımda ise bana gülümseyerek bakan esmer bir adam vardı karşımda.Uzun zamandır görmediğim ama aklımın köşesinde gerçek olduğuna inandığım.

 

"Abi."dedim şaşkınlıkla.

 

"Umay."dedi sakin bir ses tonu ile.

 

Yanımda oturuyordu."Sinan abi."dedim mutlulukla,"ama burada ne işin var?"

 

"Bulunduğumuz yerde var olabilmek için yalnızca orada işimiz olması gerekmez."

 

Güldüm hemen ardından kahkaha attım gözümden tutamadığım bir damla yaş düştü."Seni bir daha görebileceğimi düşünmemiştim."

 

"Sana ne dediğimi hatırlamıyor musun,"gülümseyerek baktı ve derin bir nefes aldı,"var olduğuma inanıyorsan gerçeğimdir ve hatırlamaya devam ediyorsan yaşıyorumdur Umay."

 

Başımı olumlu anlamda salladım.

 

"Bugün ne duymaya ihtiyacım olduğu için geldin?"

 

Güldü.

 

"Bugün hiçbir şeyi duymaya ihtiyacın olmadığı için geldim."

 

Başımı olumlu anlamda salladım.Kollarını açtığında Ona sıkıca sarıldım."Sanırıma artık senin de gerçekliğini sorgulamaycağım."

 

Güldü."Büyüdün Umay,hem de çok büyüdün."dedi.

 

Başımı olumlu anlamda salladım gözümden akan yaşı silerken,"Peki bu sefer gözlerimi hiç kapatmazsam yine kaybolur musun?"

 

Başını olumlu anlamda salladı."Ben,zaman muhafızıyım Umay.Kaybolurum ama tekrar bulabilirsin beni."

 

"Nerede?"

 

"Unutamadığın her bir anının içerisinde ve bildiğin teorinin ışığında."

 

Tekrar gülümsedi ve gözlerimi kapatıp açtığımda onu bir kere daha göremedim.Ağlamam şiddetlenirken son söylediği teoriyi tekrarladım.

 

"Çünkü bulunduğumuz her an,kendi içerisinde bir zaman arası oluşturdu ve sonsuzluğa gömüldü."

 

*****************

 

 


(wp kanalına alıntı da atıyorum gelmek isterseniz bana ulaşın)

 

Nasıl başlayacağımı bilmiyorum.

 

Özlediğimiz şeylere geri döndüğümüzde kısa bir an onlara alışmaya çalışırız ya.Tam olarak bunu hissediyorum.Her neyse,sizi çok seviyorum.

 

Bu kitap beni,tıpkı Umay gibi büyüttü ve eminim bir çoğunuzu da öyle.Öyle güzel geri dönüşler aldım ve öyle güzel insanlarla tanıştım ki bir kere daha doğru şeyi yaptığımı hatırladım.

 

Umarım beğenmişsinizdir,finalin ardından bana alternatif final soran bir sürü insan oluyor bir kere daha söyliyim bunu yapmayacağım.Çünkü bölümü okuduğunuzda anlamanızı istediğim şey her şeyin olması gerekene varması.biz istesek de istemesek de.Umarım iyisinizdir ve kendi içinizi yiyip bitiren her neyse bu bölümle rahatlarsınız.

 

Her biriniz benim için çok değerli bana ulaşanlarınız ya da ansızın mesaj atanlarınız beni çok mutlu ediyor.Umarım zamana arasını bir gün gerçekten toplanabilecek raflarda da görebiliriz.

 

İyiki varsınız ballar ve umarım özel bölümümüzü beğenmişsinizdir.Bana ulaşmayı,yazmayı gerektiği yerde dertleşmeyi unutmayın.

 

Ve beni her zaman hatırlayın kendinizi de bana hatırlatın.Bir gün hepinizi gerçekten görüp sıkıca sarılmak çok isterim.

 

Neyse çok uzattım herhalde,nasıl devam edeceğimi merak edenler,ya da kitap hakkında sorusu olanlar sorabilir.

 

wp kanalına alıntılar vb.paylaşıyorum oradan devam ediyorum gelmek isteyenleriniz bana tik tok veya insta dm den ulaşabilir.

 

tüm hesaplarda adım :
hesap:ebi_books

 

Şimdi çok heyecanla meşhur sözümü söylüyorum.

 

"Zamana arasına sıkışmamaya dikkat edin."

 

Bölüm : 11.08.2025 00:40 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...