
Canlarım önceliklee hepinize Merhabaa, akşam okuyorsanız İyi akşamlar sabah okuyorsanız günaydın, tünaydın. 😋
Fazla geç kaldım yine öncelikle özür dilerim.
Uzatmadan bölüme geçeceğim, lütfen oylamayı unutmayın, iyi okumalar!!. 💫🎀
✨💫✨
Kahvaltımızı etmiştik ve yola çıkmıştık. Beni korkutan o adamın burda kalmasını ve onu almaya geleceklerini söylemişti.
Ona baktım. Araba sürerken değişik bir ciddiyet vardı yüzünde.
"Ne istiyorsun?" dedi ona baktığımı anlarken.
"Telefonunu alabilir miyim? Abimi aramadım daha."
Telefonu koyduğu yerden alarak uzattı. Elime aldım ama şifre olduğu için açamamıştım. Tam soracağım sırada "2040" dedi.
Şaşkında olsam şifreyi girdim. Sonuçta beni zararlı, kötü bir insan gibi görmeden telefon şifresini vermişti..
Aramalara girerken sadece 5 kişinin kayıtlı olduğu listede göz gezdirdim.
Huzurevi müdür
Abim
Samet
Babam
Buğra
Hızla başımı iki yana sallayarak numara kısmından abimin numarasını tuşladım.
Acaba neden annesi kayıtlı değildi? Annesimi yoktu?
Huzurevi ne içindi acaba?
Aman canım banane.
Telefonu kulağıma koydum. Çaldı çaldı.
Kulaklarıma abimin çatallı sesi doldu. "Efendim?"
Sesine hasret kaldığım abimi çok özlediğimi fark ettim şimdi. Gerçekten onu çok özlemiştim. Ailemi çok özlemiştim.
Eminimki benim için çok korkmuşlardı, Kutay ve Çınar hariç.
"Alo? Kimsiniz?"
"Abi" dedim gözlerim dolu dolu.
Bir süre telefonda ses gelmezken "Günce!" diye bağırdı.
Yüzümü buruşturup telefonu biraz kulağımdan uzaklaştırırken "Abicim, kurban olduğum! Nerdesin bir tanem. Nerdesin sen, söyle hemen gele-" lafını böldüm.
"Abi biraz sakin olur musun?" dedim sessiz bir tonda.
"Nasıl sakin olayım, 2 gün neler çektim ben. Nerdesin güzelim ne olur söyle!?"
"Abi ben Pars'ın yanındayım, yani beni kurtaran adamın. Beni getiriyor, eve gelince her şeyi anlatırım."
"Pars mı?"
Abimin sesi gidip gelirken anlamazca telefona baktım ve tekrardan kulağıma koydum.
"Alo" dedim ama ses yoktu.
"Şebeke gitmiş olabilir."
Omuz silkerek aramayı sonlandırdım. Yağmurun habercisi bulutlar etrafı kaplamıştı.
Telefonu aldığı yere koyarak Pars'a baktım ve gülümsedim.
"Teşekkür ederim"
Bana baktı uzunca. Gözlerimdeki gözleri tekrardan dudaklarıma kayarken, yutkunduğunu oynayan adem elmasından anlamıştım.
Kızaran yanaklarımı hissederken hızla önüme döndüm.
Araba ani fren yaparken öne savrulacağım sırada önümde beliren kola sıkıca sarıldım.
Gözlerimi korkuyla yummuştum.
"İyi misin Günce?"
Gözlerimi yavaşça aralarken, ona baktım hemen.
"Özür dilerim, dikkatim dağıldı. İyimisin Günce, cevap ver."
Sıkı sıkıya kolunu tuttuğumu fark ederken yavaşça ellerimi ayırdım kolundan.
Kalbim deli gibi çarparken, derin bir nefes bıraktım.
"Sadece korktum, iyiyim."
Önümüzde bir kaç tane araba dururken, dikkatli bir şekilde oraya baktım.
Arabanın içinden inen adamlar gözüme tanıdık gelirken yutkundum. Bu, bu üvey babamdı.
Silahların hepsi arabanın içindede olsam camda bana doğrulurtulurken Pars'a baktım.
Hemen torpido gözünden kendi silahını aldı ve gözlerini bana çevirdi.
"Burda kal, ben indikten sonra şuraya basıp kapıları kilitle ve arkaya geç. Sakın başını kaldırma."
Kapı kolunu açacağı sırada hıçkırsamda hemen onun kolunu çektim.
Başımı iki yana salladım ağlarken. "Gitme Pars. O çok kötü kalpli, o acımaz. Gitme."
Hıçkırık.
Her şeyin bir anda düzeldiğini düşünmüştüm. Kurtulduğumu sanmıştım.
Gerçi bunu düşünmemde hataydı.
Kendi hayatımın yandığı gibi birinin hayatını daha yakamazdım.
"İn lan aşağıya!"
Babamın ses çınlaması deli gibi arabaya dolarken bana baktığını hissedebildim.
Kalbim deli gibi çarpıyordu. Korkuyla derin nefesler alıp verirken yanağımda bir el hissettim.
O el gözyaşlarımı sildi önce.
"Korkma güzelim, hiç bir şey olmayacak. Söz veriyorum sana zarar gelmesine izin vermeyeceğim. Sadece dediğimi yap."
İstemsizcede olsa başımı tamam anlamında salladım.
Son kez bana bakarak ellerini çekti ve arabadan indi.
Adamların hepsi silahlarını ona doğru çevirirken dolan gözlerimi sildim.
Hızla söylediği düğmeye bastım. Klik sesi gelirken titreyen ellerimle koltuğa tutundum ve ayağımı arka tarafa doğru uzattım.
Gelen silah sesiyle yerimden sıçrayıp kafamı arabanın tavanına vurmam bir oldu.
Acıyla inleyerek dönen başıma ragmen arkaya geçmiş ve eğilmiştim.
Kafamı sadece biraz çevirmiş ve bakıyordum.
"Benim kim olduğumu bilmiyorsun galiba!"
Pars'ın yüzünü göremiyordum. "Kim olduğun umurumda mı sanıyorsun?"
Çok rahat bir tavır sergiliyordu.
Kalbim ağzımda olacakları bekliyordum sadece.
Sonra telefona baktım.
Hemen uzanarak aldım ve açtım. Şuan abimi aramanın tam sırasıydı.
Pars'a destek çıkabilecek tek kişi abimle babamdı.
Onun için bir şeyler yapmalıydım, burada böyle boş boş bekleyemezdim.
Konusma sesleri keskin bir şekilde arabayı inletirken, şifreyi aklıma getirmeye çalıştım.
Titreyen ellerimle hızla bir kaç şifre denerken. Aklıma gelmişti ve girdim.
Aramalara girerek abimin numarasına tıkladım.
Çaldı, çaldı..
"Abim!"
"Abi, sana konum atacağım. Ne olur buraya gelin, üvey babam Pars'ı öldürecek."
Abimin diyeceği şeyi beklemeden aramayı kapattım.
Hızla bir konum gönderirken telefonu koymak için öne doğru uzanırken kırılan cam ile acıyla bağırdım.
"Ne yaptığını sanıyorsun lan sen!"
Silah sesleri bir tane atışa kalmadan çoğalırken, ağlamaya başlamıştım.
Canım oldukça acıyordu, elime batan cam parçasını kendime hiç acımadan çıkartırken bir çığlık daha attım.
Daha fazla kanamaya başlayan elime rağmen korkuyla kulaklarımı kapattım.
Telefon çalma sesi uzaktan duyulsada gözlerimi açmaktan deli gibi korkmuştum.
Bir süre öyle bekledim. Silah sesleri azalsada kulaklarım duyma yetisini kaybediyordu sanki.
Kapıya vuruldu bir süre. Korkuyla kendimi daha çok çekerken "Günce, aç kapıyı!" gelen tanıdık sesin kime ait olduğunu anlayamamıştım.
Uyuşmuş ellerimi kulaklarımdan çekerken korkuyla yavaş yavaş gözlerimi açtım.
"Günce hadi güzelim, aç kapıyı."
"Ellerimi hissetmiyorum"
Sessiz bir şekilde söylemiştim.
Duyduğundan emin değildim.
Kendimi zorlayarak Pars'a kapıyı açmak için elimi kapı kulpuna uzattım.
Büyük bir çaba sarf ederek kapıyı açtım.
Pars anında kapıyı sonuna kadar açarak geriye doğru düşmüş kafamı kaldırdı.
Başım deli gibi zonkluyor ve dönüyordu.
Koltuk altlarımdan ellerini geçirerek bedenimi kaldırdı ve beni arabadan dışarı çıkardı.
Yüzüne baktım yarım yamalak.
Kaşı ve dudağı patlamış kanıyordu.
Yere bırakmasıyla geriye doğru sendeledim. Tam düşeceğim sırada beni tuttu.
"İyi misin?"
"Pars" dedim gözlerimden yaşlar akarken.
Beni bir anda kucaklamasıyla gözlerimi yorgunca kapatıp açtım.
"Dudağın kanıyor, birde kaşın."
"Biliyorum" dedi ilerlemeye başlayarak.
Acılı sesi kulaklarıma dolarken, beni taşımakta zorlandığını fark ettim.
"Pars"
"Efendim?"
"Sen, vuruldun mu?"
Dönen başım biraz olsada durulmuştu.
Omuzuna baktım önce, sonra kollarına bakmaya çalıştım.
Silah sesinin çok yakından geldiğini işitirken yerinde duran Pars'a baktım.
Korkuyla ona bakarken gözlerinin gittiğini fark ettim. Hala beni tutsada kolları direncini kaybediyor olmalıydı.
Hızla kucağından inmemle karnını tuttu.
Korkuyla karnından akan kana baktım.
"Hayır!"
Cebinden silahını alarak arkasına döndü ve arkadaki adama sıktı.
Bu son vuruşuydu. Yere düştü.
"Pars!"
Hızla yanına çöktüm.
Uyuşmuş ellerimi yanaklarına götürdüm. Deli gibi korkudan titriyordum.
Benim yüzümden vurulmuştu. Hepsi benim yüzümdendi.
"Pa-"
"Günce!"
Abimin sesi kulaklarıma dolarken başımı kaldırdım. Bulanık olan gözlerimin içi gülüyordu ama yüreğim acıyordu.
Tekrardan Pars'a baktım.
Gözlerini yavaş yavaş kapatıyordu. "Pars, kapatma gözlerini!"
"Abi!" diye bağırırken, Pars'ın gözleri kapandı...
💫✨💫
Gelecek bölümde yazıyorum. Umarım hoşunuza gitmiştir.
Yorumlarınızı bekliyorum.
Teşekkür ederim canlar 🐣🎀
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 75.88k Okunma |
5.42k Oy |
0 Takip |
34 Bölümlü Kitap |