20. Bölüm

🎀 19. BÖLÜM 🎀

Ebrar
ebrrqry

Genç kaldım yine demi, sorry ):

İYİ OKUMALAR CANLARM..🎀🐣💗

~

Pars odadan çıkalı 1-2 saat olmuştu. Babamın o adamla olan konuşmaları hepimizi gerdiği için eve gelmeye karar vermiştik. Dinlenmeye ihtiyacım vardı da zaten.

Bende bana uyanıp uyanmadığını haber etsin diye Samet abiye telefon numaramı vermiştim.

Tabiki onunla bir kaç defa sohbet etmiştik. Beni o gün korkuttuğu için defalarca özür dilemişti.

Sercan'a baktım. Ona abi demek beni oldukça zorlayacaktı. Neden uzağa gittiğini, babamla annemin neden hiç onu gitmemesi için durdurmadığını deliler gibi merak ediyordum. Sormak istiyordum ama üstümdeki şoku hala atlatamamıştım.

"Bir şey mi istiyorsun güzelim?"

Gözlerimi bir kaç defa kırpıştırarak ondan hızla gözlerimi ayırdım.

Adama takılı kaldık resmen.

Tam bir sarı civciv katil mafya..

"Yok" dedim belli belirsiz.

Arkadan dürtülmemle arkamı döndüm.

"Canın acımıyor değilmi?"

Gülümsedim. Ama ben bu çocuğu yerdimki. Şapşal şey seni!

"Yok acımıyor."

Biraz daha arkaya yönelerek hızla yanağından öptüm. Vücudum ağrısada bunu belli etmemeye çalışmıştım.

Gökay bana büyük bir gülümsemeyle baktıktan sonra oda öpmüştü yanağımdan.

Günlerdir aradığım tek ilacım buymuş gibi hissetmiştim. Bir anda bütün yaralarım gitmişti sanki, acıyan vücudumun ağrıları dinmişti.

Eve varmamız uzun sürmüştü, hepimiz arabalardan inerken gözlerimi gezdirdim evde.

Bu bir kaç günde ne kadarda özlemiştim burayı. Belki Kutay'ı bile, beni sevmemesini bile özlemiştim.

Ne diyorsun aptal!?

Evet saçmaladım. O meymenetsizin neyini özleyecektim ben.!

Annem koluma girerek dolu gözleriyle bana gülümsedi.

"Annem" dedim yanağından öperek.

"Evine hoş geldin bebeğim."

Gülümsedim kocaman.

Kendimi ilk defa bu kadar huzurlu hissediyordum. İlk defa bir ailem olduğunu hissediyordum ben.

Kapıyı açan Fatma abla beni kendine çekerek sarıldı. Sırtım acısada bunu belli etmeyerek bende ona sarıldım.

"Çok şükür iyisin güzel kızım."

"İyiyim Fatma abla, teşekkür ederim."

Birbirimizden ayrılırken herkes hemen beni odama çıkartmak ve dinlenmemi istiyordu.

Yorgun olduğum için kabul etmiştim. Şimdi rahatlıkla gözlerimi yumabilir ve rahatça uyuyabilirdim. Ailem yanımdaydı ve babam beni korurdu..

Annem beni odama getirirken yanaklarımdan öpmüş ve kapıyı kilitlemememi söylemişti.

Üstümdeki Pars'ın kıyafetlerine baktım bir süre. Her ne kadar bunları çıkartmak istemesemde kıyafet odasına girerek üzerime rahat bir şeyler seçtim.

Yeşil, geniş bir eşofman ve geniş, uzun kollu bir sweet. Yaralarıma batarsa, bedenim ağrıyabilirdi.

Üstümü değiştirdikten sonra Pars'ın kıyafetlerini katlayarak koltuğun üzerine koydum ve gözlüğümü çıkararak yatağa girdim.

Daha sonra gözlüğümü Alper abime verirdim, benim için yaptırırdı.

Gözlerim beni deli gibi uykuya iterken bulanık gözlerim koltuğa gitti.

Acaba iyi olur muydu?

Başına gelen her şey benim yüzümdendi. Uyanmazsa kahrolurdum ki..

Gözlerimi kapatmamla uykuya dalmam uzun sürmedi...

SERCAN'DAN

Beni öğrenmesiyle oldukça şaşırsada bunu belli etmemişti. Belkide beni sindirmeye çalışıyordu, çünkü bende ona aynı şekilde karşılık veriyordum. Evdekiler onunla daha fazla vakit geçirmişti ama benim onunla geçirecek bir zamanım olmamıştı.

Üvey babasını bulmuştuk. O çatışmanın arasından kaçsada benim elimden asla kurtulamamıştı.

Günce'ye neler yaptıysa ben bin kat mislini ona yaşatacaktım. Eroğlu'lardan kız kaçırmak ne demek öğrenmesi gerekiyordu.

Dudaklarım istemsizce kıvrılırken koltuktan kalktım.

"Nereye abi?" dedi Kutay.

"Seni ilgilendirmez!" dedim.

Salondan çıkarak merdivenlere yöneldim. Kutay'ın Günce'ye nasıl davrandığını biliyordum. Bunu duydukça damarlarım sıkılaşıyor ve oldukça geriliyordum.

Bizim ailemizde bir kadına el kaldırmak yoktu, ona kötü davranmak yoktu. Kutay'a ceza verilmesinin tam zamanıydı, madem kurallarımızı öğrenememişti ona bunu öğretmeliydim.

Günce'nin odasına yönelirken annem önümde belirdi.

"Odan hazır, Günce'nin odasının karşısındaki oda. Günce uyumuşum bir tanem, sende biraz uyu. Çok yoruldun."

Anneme tamam anlamında başımı sallamamla aşağıya indi.

Derin bir nefes alarak Günce'nin odasına doğru ilerledim.

Onu bulduğumuzda mutlu olsamda onun acı çeken yüzünü görmek beni kahretmişti.

Günce'yle yeni tanışmamıza rağmen benim gerçekten abi hissetmemi sağlayan bir his vardı.

Elbette kardeşlerimede hem bir abi hemde bir babaydım ama Günce'ye karşı bu hissim alevlenmişti sanki.

Kapının önünde derin bir nefes alarak, belki uyumuyordur diye kapıyı tıklattım.

Ses gelmeyince yavaşça kapıyı açarak odaya girdim.

Önce pembeyle donatılmış odada gözlerimi gezdirsemde, gözlerim en sonunda yatakta güzel bir şekilde uyuyan Günce'ye ulaştı.

Üstündeki battaniyeyi deli gibi sıkıyordu. Titreyen elleri, ha bire değişen yüz ifadesiyle bir rüyanın içinde olduğunu anladım.

Yutkundum ve hızla yanına yaklaşarak yatağa oturdum.

Ellerim yanaklarını bulurken "Yapma!" diye bağırarak uyandı bir anda.

"Güzelim, bir şey yok."

Gözlerindeki yaşlar bir bir ellerimi ıslatırken hıçkırığı beni kahretmişti.

Onun gözlerinden akan her bir yaşın sorumlusu hak ettiğini bulacaktı.

Bir anda bana sarılmasıyla afallamıştım. Ani olarak ne yapacağımı bilemesemde bir elim sırtına diğer elim başına gitmişti.

"Çok korktum." dedi titreyen bir sesle.

"Çok korktum abi"

Abi mi?..

YAZAR'DAN (Benden yani (: djskjd )

"Günce nasıl?" dedi Pars. Daha yeni uyanmıştı. Şuan yanında Samet dışında kimse yoktu.

"O iyi gibiydi abi, ama hiç ayrılmadı kapıdan. Hep senin uyanmanı bekledi ama Devren bey ve Kara bey gelince huzursuzluk çıktı. Gittiler."

Pars başını sakin bir şekilde sallasada onu gözleriyle görememiş olması, kendi içini hiç bir şekilde rahatlatmıyordu.

Hastaneden bir an önce kendine gelip çıkmayı ve onun yanına gitmeyi diledi.

Evini bilmese bile Pars bir şekilde bulurdu onu bulmanın yolunu.

"Ben araya-"

"Telefonu varmı ki sende?" dedi Pars şaşkınca.

"Evet, hastaneden çıkmadan önce senden haber almak için vermişti."

Pars hafifçe gülümseyerek "Ben ararım, sen şuan arama!" dedi.

Samet onu onaylayarak telefonunu ona uzattı.

Pars doktorun gelmesiyle telefonu elinde tutsada daha sonra onu aramayı koydu kafasına...

Günce, Sercan abisinin verdiği huzuru en derinlerinde hissediyordu.

Ona abi dediğinin farkında bile değildi ama gözleri huzurla yavaş yavaş kapanmaya başladı.

Tek istediği şuan birisinin onun yanında olmasıydı..

Sercan şok içinde kardeşinin saçını okşarken hala duyduğu kelimeyi sindirmeye çalışıyordu.

Abi demişti Günce.

Daha yeni tanışsalarda küçük kız kardeşi ona abi demişti.

"Ben burdayım abim." dedi başından öperken.

Abi kelimesi ne kadarda yakışmıştı onun ağzına diye düşündü.

Bengü ona abi dediğinde hiç bu kadar mutlu olmamış ve heyecanlanmamıştı. Belki o zaman anlamalıydı her şeyi ama anlayamamıştı.

Ne ailesi anlamıştı ne kendisi.

Sercan Günce'nin hareket etmemesi ve boynuna vuran düzenli nefes alışverişleriyle uyuduğunu anladı.

Onu yavaşça yatağına yatırarak yatakta ayaklandı ve onun üstünü örttü.

"İyi uykular meleğim, seni duyabilecek kadar yakınındayım. Sana bir daha uzak olmayacağım."

Alnından öperek kendince gülümsedi.

Odadan çıkmaya yeltenirken Günce'nin masada gördüğü gözlüğü gözüne çarptı.

Fazla kırılmış ve yamulmuş gözlüğü eline alarak, son kez Günce'ye baktı ve odadan çıktı...

GÜNCE'DEN

"Ötme artık!" diye yatakta öylece söylenirken uykulu ve bulanık gözlerimle telefonumu aramaya koyuldum.

Sesin geldiği yöne elimi uzatırken sonunda telefonumu bulabilmiştim.

Telefonu açarak kulağıma götürdüm.

"Uyuyoruz burda, ne arayıp duruyorsunuz ya!"

Kendimi tutamayıp bağırırken "Günce" diyen sesi duymamls yatağımda doğruldum.

Gözlerimi bir kaç defa kırpıştırırken bu duyduğum sesin Pars'a ait olması benim kalbimi oldukça hızlandırmıştı.

Uyanmışmıydı gerçekten?!

"Pars!" dedim heyecanla.

Gözlerim anında dolarken Allah'a bir çok kez şükür ettim.

"Seni uyandırdığım için özür dilerim. Ben iyi olduğumu haber etmek için aradım."

Her zamanki sesinden biraz daha hasta ve pütürlü çıksada iyi olmasına oldukça sevinmiştim.

Yaşasın, uyanmıştı..!

Bir süre onunla sevinçli ve heyecanlı bir şekilde konuşmuştum. Ona hem bir kek sözüm hem de bir çorba sözüm vardı.

Okula başlamadan, hastanede onu görmeye gitsem iyi olacaktı.

Benim yüzümden bu hallere düşmüştü..

Yataktan kalkarak masada bir süre gözlüğümü aradım. Elime gelen gözlüğü gözüme takarken etrafı oldukça net görmemle şaşırdım.

Evet kırıkkende net gözüküyordu ama fazla değildi.

Gözlüğüm artık ne kırıktı ne de yamuktu.

Yaptırılmıştı ve yanlarında pembe taşlar vardı. Bu oldukça hoşuma giderken odadan çıktım.

Karşımdaki odadan sesler gelirken oraya doğru ilerledim. Annem geldiğimde bu odanın boş olduğundan bahsetmişti.

Şimdi ise oda açık kapıdan belli oluyordu. Siyah'a bürünen odaya bakınırken bir süre kapıya biraz daha da yaklaştım.

"...ben gelmeden dokunma Alper. Bırak biraz eziyet çeksinler Betül hanım ve Bengü aptalı!"

Yutkunurken Sercan'ın ne ile ilgili konuştuğunu anlamamıştım.

Ayrıca ben uyurken rüya gördüğümü ve birine sarıldığımı hatırlıyordum. Alper abime sarılıyordum galiba, ama tek şüphelendiğim konu onun kokusu, ağır bir vanilya kokusu değildi. Yoksa parfümünümü değiştirmişti.

Vay çakal!.

Bize söylememiş yazıklar olsun..

Omuz silkerek, onu dinlemenin yanlış olduğunu düşündüm.

Odanın kapısından gerileyerek merdivenlere doğru yöneldim. Ara koridordan geçip merdivenlerden yavaş yavaş inerken "Anne!" diye bir bağırışla olduğum yerde durdum.

Arkamı dönmemle merdiven başında Gökay'ın saçını çekiştiren bir Çınar görmeyi beklemiyordum.

Şaşkınca onlara bakarken annem merdiven başında ikisine baktı.

"Yine ne yapıyorsunuz siz!"

Bana bakıp gülümsedi "Günaydın bir tanem." diyerek tekrardan ikisine döndü ve sinirli bakmaya devam etti.

Kadın az önce 1 saniyede 2 farklı role bürünmüştü.

Kendimce gülerken bende ikisinde gözlerimi gezdirdim.

"Anne bu oğlun benim sweetlerimi giyip giyip duruyor, uyarıyorum hala bunu yapıyor, vallaha elimde kalacak!"

"Ne oluyor?" diyerek diğer merdivenin başında beliren Sercan'a baktım.

"Bırak saçımı hayvan. Sende benim en sevdiğim ayakkabımı giymiştin!"

Çocuk gibi olmaları beni güldürürken, ikisininde eşek kafası gibi olan saçlarına baktım. Bu beni dahada çok güldürürken, karnımı tutarak merdivenlere çömeldim.

"Çok komik duruyorsunuz." demekten çekinmezken Sercan ikisininde kafasına vurup ayırdı.

Annem gülerek içeriye giderken Çınar ve Gökay sinirle bana bakıyordu.

Anlamazca ikisinin saçlarına hala gülmeye devam ederken ikiside üzerime doğru gelmeye başladı.

Gülmem yavaş yavaş kesilirken arkamı dönerek hızla merdivenden indim.

"Ne geliyorsunuz be üstüme?"

"Demek komik duruyoruz he?" diyen Gökay ile şirince gülümsedim.

"Öyle duruyorsunuz ama, saçlarınız eşek kulaklarına benziyor." derken yine gülmeye başlamıştım.

"Demek eşek kulakları!" diyen Çınar, Gökay'a bakıp gülümsedi.

Gülmem bir anda dururken ikisininde bir anda üstüme koşmasıyla, "Anne!" diye bağırarak bende koşmaya başladım..

"Yetiş anne, iki tane ayı beni kovalıyor!.."

 

✨💫✨

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum canlar, yazım hatalarım varsa affola.

Şurayada Sercan'ın fotosunu koyayım (:

Sercan Eroğlu

 

Sarı civcivlendinizz canlar 🎀💗🐣

Bölüm : 08.02.2025 14:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...