
Babamın bana aldığı kulaklığı kulağıma takarak telefonu cebime sıkıştırdım.
Her ne kadar beni götürmek isteseler de ben bunu istememiştim. Sabah Aslı'yla yolda buluşacağımızı ve beraber gideceğimizi söylemiştim.
Evden okula ara yollardan gidersem 15 dakika sürüyordu ama uzun yolu tercih edersem 25 dakika da ancak okulda olurdum.
Üstelik Aslı'nın evi çok ters yöndeydi, o yüzden ortak bir noktada buluşmaya karar vermiştik.
Sabah saat 07.50, kulağımda çalan bir Göksel İpekçi.
Bana da yürüyüş olması için Aslı'nın evine doğru gidecektim.
Hatta cumartesi bizde çalıştıktan sonra pazar günü eğer annem izin verirse onlarda kalacaktım. Pijama partisi yapacaktık. Belinay'da gelecekti.
Bu benim ilk arkadaşlık deneyimimdi. İlk defa arkadaşlarım bana gelecek ve ben ilk defa birinin evine gidecektim.
Şarkım değişip semicenk açılırken gülümsedim.
Adam karizmaydı ya!
Üstelik konseri de vardı yaza doğru. Gitmek istiyordum ve aynı zamanda yazın tam ortasında Ceza'nın da konseri vardı.
İkisinede gitmek istiyordum.
Sonra takip ettiklerimde Mavi gri ve dedublüman falanda vardı.
Yerimde nedensizce zıplama isteği gelirken kendimce güldüm.
Yolu daha da kısa hale getirecek ara sokağa girerek binaları inceledim. Gerçekten güzel binalar yapılmıştı buraya. Her mahallede bir kaç tane apartman varken buradaki kesim çoğunluk olarak müstakil evdi.
Bizim ev daha yüksekte ve daha sakin bir yerdeydi.
Sola doğru dönerken biraz daha yürüyerek sağa doğru döndüm bu sefer.
Burdan dümdüz yürürsem tam Aslı'nın mahallesine çıkmış olacaktım ama bu sokak çok kötü durumdaydı.
Karşılıklı iki apartman varken pekte iyi bir yer gibi durmuyordu. Mesela binaların yanlarnda duran boş içki şişeleri gibi.
Bir an önce burdan çıkma isteğiyle hızlı hızlı yürüdüm.
Önüme çıkan bir motor ile sendelerken, sağa kırmış ve son anda beni ezmekten kurtulmuştu.
Arkasında yazan yemek sepetiyle kurye olduğunu anladım. Tam özür dileyeceğim sırada sinirle kaskını çıkarmıştı.
Yutkundum.
Kırmızı gözleri, dudağındaki dikiş izi ve kaşında belli olan yara beni korkuttu.
"Özür-"
Bir anda beni itelemesiyle geriye doğru sendeledim.
"Sikerim kızım seni!" dedi elini boğazıma uzatırken.
Hızla korkuyla geri çekildim.
Soldaki yol çıkmaz yoldu. O yüzden onun arkasındaki yola doğru koşmalıydım.
Titreyen dizlerimi dinginleyerek "Özür dileyecektim zaten, görmedim seni. Abartmana gerek yok!" dedim sinirle ve sesimin titremesini engelleyerek.
Galiba canıma susadım!
Kahretsin, şimdi cidden bitmiştim.
Güldü.
Gözleri resmen daha da çok kızarırken dizime tekme atmasıyla acıyla yere düştüm.
Üstüme doğru gelirken sağ bacağımla sert bir tekmeyi bastım.
Oda benim gibi acıyla sendeleyerek geriye doğru giderken hemen ayaklandım.
"Ah!"
Sol dizim deli gibi acıyordu.
Son gücümle koşmaya başladım, yanından geçerek.
Hızla sağa dönerek yine düz yolumdan ilerledim.
Arkama bakmamla onu görememle tekrardan önüme döndüğümde ağzımdan çığlık kaçtı.
Ne? Nasıl?!
Şuan önümde bana sırıtarak bakıyordu.
Geriye doğru adımlar atarken anında arkama dönerek koşmaya başladım.
Bu sefer önümü başka bir adam keserken hızlanan kalbimi tuttum.
Gözlerim dolarken hem önüme hem arkama bakıyordum.
"Bizim semtte kolayca kaçabileceğinimi sandın yavru kuş?" diyen bir başka biri ile hızla arkama döndüm.
Gözlerim sonuna kadar açılırken, birden bir anda altı kişi olan adamlara baktım.
Bittik.
Gerçekten bitmiştim..
Gözlerimdeki yaşlar bir bir akarken, onlar bana bir adım yaklaşsada uzaklaşmaya çalışıyordum.
Elindeki sopalar beni daha da çok korkuttuğu için bir şey yapamayacaktım.
Ölmek istemiyorum Allah'ım. Ne olur bana bir yol göster.
"Gerçekten bilerek olmadı!" Sesim bu sefer titriyordu. Kendimi artık tutamıyordum.
Sakin ol.
Amk bu ortamda nasıl sakin olmamı bekliyorsun!.
Bir anda çığlığımı basarak elinde sopası olmayan adamın karnına tekmemi geçirdim. Dönerek diğerinede aynı şekilde tekmemi atarken ikisi de yere yığıldı.
Hızla koşmaya başlasamda çantamdan tutulup yere fırlatılmam bir oldu.
"Yardım edi-"
"Kes sesini!"
Yanaklarımı elleriyle sıkarken, onu kendimden uzaklaştırmaya çalıştım ama nafile. Gücüm daha fazla yetmiyordu.
"Bırak."
Çok sakin ve rahat gelen bir ses duysam da bulanık gözlerimden onu görememiştim. Çünkü beni yere fırlattıklarında gözlüğüm yere düşmüştü.
"Sen kimsin?"
Eli gevşeyen adama vurmak için doğru anı bekliyordum.
"Seni ilgilendirmez, sana kızı bırak dedim."
Sakin olması beni oldukça gererken, kendimi tutamayıp adamın suratını yarım yamalak görerek dirseğimi suratına geçirdim.
Boşluğa doğruda tekmemi sallarken kime denk gelirse diye düşünmüştüm.
Hızla ayağa kalkmamla sendeleyerekte bir tarafa doğru koşmaya başladım.
Biri beni anından çekip gerisine alırken korkuyla çığlık atacağım sırada "Gerimde kal" diyen ses beni durdurdu.
Derin bir nefes bırakarak kurtulduğum için kalbimi tuttum.
Eli hala kolumdaydı.
Etrafı tamamiyle bulanık görüyordum ve ben çok korkuyordum.
Bir anda elini kolumdan çekerken sinirli sesleri duydum.
Adamları dövüyordu, gözlerimi kırpıştırarak nefesimi dizginlemeye çalıştım.
Telefonumun sesi kulaklarıma dolarken gözlerimi etrafta gezdirdim.
Ne diye gezdirdiğimi bilmiyordum, sesin nerden geldiğini algılamaya çalışıyordum.
Gözlerimdeki yaşlar akmaya başlarken hıçkırdım ve yere çöktüm.
Titreyen ellerimle gözlerimi silmeye çalışırken bir el omzuma dokundu.
Onun kokusu burnuma dolarken derin bir nefes aldım.
Hıçkırık..
"Bu senin galiba?"
Elindeki gözlüğümü alarak taktım.
Gözlerimi bir süre kırpıştırdım ve bakışlarımı yanımdaki adama çevirdim.
Mavimsi ve yeşilimsi gözleri vardı. Kaşları kalın, saçları hafif uzundu. Çene ve yüz hatları belirgindi.
"İyi misin?" dedi yine sakin bir sesle.
Öncekine göre sesi ne kalın nede sertti. Yumuşak bir şekilde bakıyordu bana.
Başımı salladım.
Telefonumun sesi tekrardan kulaklarıma dolarken, etrafta gözlerimi gezdirdim.
Duvarın tam kenarında duran telefonumu almak için kalktım.
Sendelesemde telefonumu aldım.
Ekranı kırılmıştı.
Aslı arıyordu.
Açmaya çalışsamda açılmadı. Dokunmatiğide gitmiş olmalıydı.
Harika!
Gelen polis siren sesleriyle hızla yanımda duran adama baktım.
Yerdekilere bakarak koca bir siktir dedi.
Hızla beni kolumdan tuttuğu gibi koşmaya başladı. Ona ayak uydursamda yinede yetişemiyordum. Hızlı koşuyordu.
Önündeki motora hızla binerken eğilerek bir şeyler yaptı.
"Bin çabuk!"
Yutkundum.
Ben bir tek Kutay abimin motoruna binmiştim. Korkuyu iliklerime kadar hissettim. Ürküyordum.
"Ben bir kere motora bindim." dedim sessizce. Hızla motordan indi ve beni bir anda kucaklayarak arkaya oturttu. Motor tam düşeceği sırada tutmuş ve hemen binerek çalıştırmıştı.
Bir anda hızla gitmesiyle kollarım beline dolandı.
Mahalleden çıkıp polis araçlarının yanından geçerken derin bir nefes bıraktım. Başım istemsizce sırtına yaslanırken gözlerimi kapattım...
"İyi misin gerçekten?" Başımı salladım Aslı ve Belinay'a.
Okula gitmek istememiştim. Bu yüzden Aslı direk olarak yanıma gelmiş, Belinay'da okuldan kaçmıştı.
Alper abimi aramıştım az önce. Yanıma gelecekti. Benim için çok korktuğunu sesinden anlamıştım.
Titremem daha yeni geçmişti. Kendimi sanki çok değişik bir savaştan çıkmış gibi hissediyordum.
Suyumdan bir yudum daha alarak derin bir nefes bıraktım.
O çocuk beni arkadaşlarım gelene kadar beklemiş ve daha sonra gitmişti. Tabi neyim oluyorsa beni tembihlemiştide.
"Günce'm!"
Abimin endişeli bir şekilde ismimi söylemesi kulaklarıma dolarken başımı çevirerek uzaktan bana doğru gelen abime baktım.
Hızla ayağa kalktım. Başım dönse de sızlayan dizlerime rağmen abime doğru koştum.
Beni kollarının arasına alırken, kollarım beline dolandı.
"Ne yaptılar bebeğim sana?"
"Çok korktum abi!"
"Abin yanında, geçti güzelim."
Beni kendinden ayırarak anlımdan öptü ve hasar tespiti yaptı.
Vücudumu tamamiyle gözden geçirirken tek yara olan ellerim ve dizlerimdi.
Sinirle içinden küfür ederek bu olayı halledeceğini söyledi.
Derin bir nefes bırakarak kızlara baktım.
Benim yüzümden ikisi de bugün okulu ekmişti. İkisi de yanıma gelirken "Hadi bizim eve gidelim" dedim.
Belinay hızla gidip çantalarımızı alıp gelirken gülümseyerek teşekkür ettik Aslı ile.
Abimin arabasına binerken abimde arabaya binmiş ve sürmeye başlamıştı. Bu sırada yol boyunca abime arkadaşlarımı tanıtmış ve konuşmuştuk...
Eve geldiğimizde anneme kızları tanıttıktan sonra odama çıkmak istediğimi söylemiştim.
Yaşadığım olayı bir tek kızlar ve Alper abim biliyordu. Aileme anlatma gereksiniminde bulunmuyordum ama telefonum ölmüştü.
Mezarını bizim arka bahçeye gömerdim artık.
Şahsen ben şimdiden Pars'ı özlemiştim, ona bugün gün boyunca yazma hayalleri kursamda, hayallerim kursağımda kalmıştı.
Kızlarla odama girerken Alper abimi son kez söylememesi için tembihlemiş ve kapımı kapatmıştım.
"Odan güzelmiş." diyen Aslı'ya gülümsedim.
Dizlerime ilk başta pansuman yaparak okul elbisemi değiştirdim.
Annem dersimizin erken bittiğini sanıyordu, o yüzden bir şey dememişti.
Kızlarında üstünü değiştirmesi için kıyafetlerimden verirken ikiside teker teker üstünü banyoda değiştirdi.
"Bugün burada kalsanıza?" Derken buldum kendimi. Bir o kadarda yorgun söylemiştim bunu.
"Aşkım biz sana yük olmayalım, bugün yeterince yor-"
"Lütfen, bana iyi gelecek kişilersiniz. Hem çok eğleniriz, sizi abilerimle tanıştırırım!"
Belinay annesine arayıp haber verirken sevinçle yerimden zıpladım.
Aslı'da izin alırken daha çok yerimde zıpladım, dizlerimin sızlamasına rağmen...
🎀
1 HAFTA SONRA
Harika bir başlangıcın ortasındaydım yine. Bugün günlerden perşembe saat 2 buçuktu.
"Hocam yetermi?" dedim kollarım artık ağrıdan sömürülmüşken.
Bana başını salladı ve "Hadi git dinlen biraz," dedi.
Yorgunca kendimi oturağa, Aslı'nın yanına atarken derin bir nefes bıraktım. Bana uzattığı şişeyi alarak kafama diktim içindeki tüm suyu.
Geçen 1 haftanın ardından okula eskisi gibi sürekli birileri bizi bırakırken, abim tek çıkmamı yasaklamıştı. Olanları öğrenen ailemde -özellikle babam- üstüme daha fazla titremeye ve koruyucu kanatlarını daha fazla açmaya karar vermişti.
Tabiki bu 1 haftada her sabah okul bahçesinde koşu yapıyor ve spor yapıyorduk. Son iki gün soğuk hava oldukça kendini belli ettiği için kapalı salonumuzda bunu yapıyorduk.
Takımımızın kaptanı Tuana'ydı. Onunla bir hafta çok güzel iletişim kurmuş hatta en yakın arkadaşım haline gelmişti. Gerçekten hoş bir kızdı. Güçlü ve gerçekten koruyucu kanatlarını son derece açan bir kızdı, tabiki sevdiklerine karşı.
Pars ile aramız oldukça iyiydi. Bunu Gökay'a söylemek zorunda kalmıştım çünkü Pars okul çıkışları beni almaya geliyordu. Bunu ona önceden söylemediğim için bana 3 gün boyunca trip atsada, üstün güçlerim sayesinde kendimi ona affettirmiştim. Her ne kadar Pars'ı sevmediğini söylesede üzülmemem için bu konuyu kapattığını biliyordum, en azından şimdilik.
Hocanın ismimi seslenmesiyle hızla ayağa kalktım. Hepimiz sahada yerlerimizi alırken iki takım şeklinde yine ayrıldık. Gizem bu sefer bana çok değişik bakışlar atsada onunla aynı takımda olduğumuz için pek bir şey olacağını zannetmiyordum.
"Başlıyoruz!"
Hocanın düdük sesiyle topu servisle attık ve oyuna başladık...
1 set bitti ve yerlerimizi değiştirdik, tabi birazda dinlendik.
Aslı bana gülümseyerek bakarken bende ona gülümsedim, sonra buraya doğru gelen Gökay'ı fark ettim. Sırıttım.
Gökay'la bu konuda konuşmuş ve ağzını okumuştum. Şapşal hemende dökülmüştü, o Aslı'ya aşıktı. Tabiki iki -gerizekalı- çiftin arasını yapmak bana düşerdi. Aslı her ne kadar ağzından kaçıracak diye korksada bunu fark etmiştim ve Gökay'ı Aslı ile konuşması için ikna etmiştim.
İşte feraset işte karizma!
Dimi?
Kendimce gülümsedim tam önüme döneceğim sırada kafama gelen sert bir topla acıyla inledim.
Sesler yarım yamalak kulaklarımda duyulurken gözlerimin karartısı arttı ve kendimi daha fazla ayakta tutamadım.
"Günce!"
Gözlerimi bir kaç defa kırpıştırdım ve gözümün ilk görüş alanına yarım yamalak Belinay girdi.
"Günce'm?" Sonra kulaklarıma Gökay'ın sesi doldu.
"Senin o elinin ayarını münasip bir yerlerine sokarım!" Tuana'nın bağırtı sesi kulaklarıma doldu.
Gözlerim tam netleşirken kafam zonklarken yavaşça Belinay'ın dizinden kafamı kaldırdım.
"Bilerek yapmadım, laflarına dikkat et!"
"Karşıda kimse oynamıyordu Gizem, bunu bilerek yaptın!"
Olanı anlamaga çalışırken Tuana'ya baktım. Gizem'in üstüne doğru yürüyordu. Tam bu sırada yavaşça ayağa kalktığımda Gökay ve Aslı hızla koluma girdi.
"Tuana sakin ol," dedim nazikçe. "Ben iyiyim." bana döndü ve endişeli bir şekilde baktı.
"Ne oluyor burada!," hocanın bağırtı sesi salonda yayılırken herkes sus pus oldu. "Tuana?, bağırtı sesin ta öbür mahalleden duyuluyor," kaşlarını çattı ve kollarını göğsüne bağladı. Tuana'ya döndüm üzüntüyle, bana bakıp gülümsedi ve tekrardan hocaya döndü. "Birileri haddini aşıyordu da haddini bildirmek istedim hocam, kusura bakmayın."
Belinay'ın kıkırtı sesi arkamdan duyulurken bende gülümsememek için kendimi zor tuttum.
"Ay hocam, ben gidiyorum!," diyen Gizem memnuniyetsizce yüz kıvırdı ve spor salonundan çıktı.
Gir git, peşinden gelende olmaz zaten. Hoca'da Gizem'in gitmesiyle çalışmanın bittiğini söylemiş ve gitmişti.
Tuana yanıma gelerek beni kendine çekti. "Sen iyimisin?"
"İyiyim şekerim, sağol"
Gökay'da yanağımdan öperken zilin çalmasıyla gitmişti. Bizde eşyalarımızı toplarken herkes yavaşça soyunma salonuna gitti ve geride kalan topa bakarak ona koştum ve elime aldım.
"Seninle daha işim bitmedi kezban."
Kendimçe sırıttım ve sahanın başına, çizginin tam önüne geldim.
"Sertliğin en alasını yaşatacağım sana Gizem kezbanı," elimdeki topa sertçe baktım ve karşıdaki sahada Gizem'i düşündüm. Derin bir nefes alarak topu havaya attım ve bir iki adımda koşarak smaç bastım. Top sert gitmedi ve bizim sahada kaldı.
"Yapana kadar buradan gitmeyeceğim!"
Topu aldım ve olana kadar tekrar tekrar denedim. Bu sırada derslere girmemişken, kimse henüz yanıma gelmemişti. Hava kararmıştı ama umurumda değildi.
"Bu sefer olacak," alnımdaki teri silerek topu önümde sektirdim ve bana alayla gülümseyen Gizem'e baktım. "Son gülen iyi gülermiş kezbancım."
Topu havaya attım ve son gücümle topa vurdum. Karşı sahada ki vurma potasına sert bir şekilde çarpan topun sesi her yerde yankılandı.
Gözümdeki Gizem giderken bu sefer ben alayla gülümsedim.
"İşte bu kadar!"
Etrafı topladım ve topu alarak yerine koydum. Çantamı, eşyalarımı alıp ve sahanın lambasını kapatarak soyunma odasına geçtim.
Telefonum çalarken arayana baktım. Gökay...
"Efendim?"
"Nerdesin ikizim?"
"Okuldayım bir tanem," dedim ve dolabıma eşyalarımı koyarak giyeceğim elbiselerimi aldım.
"Lan sen daha eve geçmedin mi?"
Göz devirdim. "Sen de evde değilsin demek ki," dedim ve telefonu hapörlere alarak üstlerimi çıkarmadan duşa kabinlere baktım. Bir su tutunup çıksam iyi olurdu.
"Ben abimlere okuldan erken çıkacağımı, seninde okulda voleybol turnuvası için hazırlandığını söyledim. Abim daha gelmedi mi?"
Derince bir nefes aldım. "Kimse gelmedi Gökay, haber etmenede gerek yok ben eve dönerim."
Kısa bir süre daha konuşmuş onu abimleri aramaması konusunda ikna etmemle duşa kabine girdim ve perdeyi kapattım.
Ufak bir duş alıp havluya sarındım ve tekrardan soyunma odasına geçtim. Üstlerimi hızla bir şekilde değiştirmemle ışıklar bir anda kesildi.
Hızla etrafıma bakarken, ufak camdan giren ışık içeriyi aydınlatmaya yetmemişti.
"Bir bu eksikti!"
Derin bir nefes alarak telefonumu aradım. Kalbim hızla çarpınca bu git gide beni korkutmaya başlamıştı.
"Tamam sakin ol Günce," derken buldum kendimi. Derin bir nefes aldım ve telefonumu en son nereye koyduğumu aklıma getirmeye çalıştım.
Bir şeye çarpmamak için tetikte yürürken gelen sesle korkuyla arkama döndüm. Bir süre öylece beklerken, yavaşça tekrar yürümeye başladım.
"Nerede bu lanet telefon!"
Dizim oturaklara çarpınca acıyla inledim. Ellerim orada gezinirken elime gelen telefonla hızla gülümsedim ve ışığını açtım. Abimi arayacaktım ki şebeke olmadığı için çekmedi.
Hay ben böyle işin.
Kalbimi tutarak gözlerimi sıkıca kapattım ve derin nefesler alıp verdim.
Ya elektriğin gelmesini bekleyecektim yada okuldan bir şekilde çıkacaktım. Yolu ezbereydim zaten, en fazla ne olabilirdi ki?..
✨💫✨
Yine geç kaldım biliyorum ):
Hepinizden teker teker özür dilerim. Bundan sonra sık sık bölüm yazıp atmaya çalışacağım.
Okuduğunuz için teşekkür ederim 🐣 💗
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 75.88k Okunma |
5.42k Oy |
0 Takip |
34 Bölümlü Kitap |