

Üste bir adet Günce ve Pars bırakıyorum 🤭
İyi okumalar canlarrr 💗🎀
...
🌸
Korkunun ecele bir faydası yok diyerek sırt çantamı almış ve soyunma odasından çıkmıştım. Ama tabi elektriğin gelmesini yaklaşık 15 dakika beklemiştim. Flaş bu süre boyunca açık kaldığı için de şarjım 5 olmuştu.
Eğer elektrikler uzun bir süre gelmezse, bitmesi beni galiba öldürürdü korkudan.
Uzun koridorda yürürken ayak seslerim beni korkuttu. Gelen bir takırtı sesiyle hızla arkama döndüm ve tekrardan önüme baktım.
Kalbim deli gibi korkuyla atıyordu ve bu benim nefesimi daralttı. Hızla ilerlemek ve bir an önce burdan çıkmak istedim.
Tekrardan ilerlerken telefonumu kucağıma bastım bu birazda olsa beni rahatlattı ama kendimi hala güvende hissetmiyordum. Yine bir ses doldu kulaklarıma ve adım sesleri işittim. Korkuyla duvarı arkama alırken telefonum kapandı.
Hızla telefonumu açmaya çalıştım ama açılmadı.
Şimdi zamanımıydı canım telefonum. Şarjı bitmişti.
Korkuyla gözlerim dolarken derin nefesler alıp verdim. Yavaşça duvara tutuna tutuna ilerlemeye başladım ama nefesim git gide daralmaya başladı.
Yanımdaki kapı aniden açılırken çığlık attım ama ağzım seri bir şekilde kapatılmış, ve sertçe duvara itelenmiştim. Göz yaşlarım gözlerimden akarken, derin nefesler alıp verdim. Gözlerim yavaş yavaş kararırken, bir ışık tutulmasıyla gözlerimi alan ışık göz kapaklarımı kapatmama sebep oldu.
"Senin ne işin var burada, bu saatte?"
Korkuyla gözlerimi açtım ve başımı hafifçe kaldırarak şaşkınca ona baktım. Ağzımdan yavaşça elini çekerken, yutkunmaya çalıştım ama yutkunamadım. Nefesim kesilmişti sanki.
Asıl senin ne işin var burada diyemedim. Bana saldıran kişilerden kurtaran o motorcuydu.
Konuşmak istedim ama gözlerim karardı. Gözlerimdeki yaşlarla zar zor "Korkuyorum," dedim.
Kaşlarını kaldırdığını fark ettim ama o kaşlar indi.
Işık olması beni biraz rahatlatsada kendime gelmem lazımdı. Duvarda kayarak yere çöktüm ve derin derin nefesler alıp bıraktım.
"Tamam sakin ol, bak ışığımız var. Bak etrafa -dedi telefonunun ışığını etrafa tutarak- her yer aydınlık."
Önümde çömeldi ve endişeyle bana baktı, bunu fark etmiştim en azından. Eli yanaklarımı buldu ve göz yaşlarımı sildi.
Kalbim hızla atsada kendime gelmiştim.
"Senin ne işin var burada?" dedim sesim titrerken. Hızla ondan çekildim. Bozulsada elini büyük bir soğuklukla çekti benden.
"Seni ilgilendirmez."
Gözlerimi devirdim. 'Orası seni hiç alakadar etmez' gibi demişti resmen. "Beni buradan çıkarırmısın?" dedim gözlerimi kırpıştırarak.
Burdan çıkmak istiyordum şuan, o hiç bir şekilde umurumda değildi.
Bana nazikçe başını salladı ve önden ilerledi. Korkuyla hemen arkasından koştum. "Yavaş olsana manyakmısın nesin," dememle arkasını döndü.
"Laflarına dikkat et küçük kız"
Küçük senin götündür aslan.
"Sensin küçük," dil çıkardım ve tekrardan önüme döndüm. İçinden sabır dilerken beni beklemeden geri ilerlemeye başladı. Bende peşinden koşuşturdum.
Tam merdivenlerden çıkacağamızda gelen sesle attığım adımı geri aldım.
"Bu ses ne?" dedi bana dönerek.
Korkuyla bilmiyorum manasında başımı salladım. Bir anda merdiven korkuluklarından bir seyler döküldü. Gördüğüm böceklerle çığlığı bastım.
Hızla beni kendine çekerek kucakladı ve koşar adımlarla merdivenlerden üste çıktı. Korkuyla gözlerimi sımsıkı kapatmıştım, ona şuan güveniyordum. Ayaklarım onun beline dolanmış, kollarım boynuna sarılmıştı.
Okulun ana girişine yaklaşmamızla beni yavaşça indirdi. "Seni acilen dışarı bırakıp, bunu kimin yaptığına gidip bakmam gerekiyor," dedi sinirle.
"Teşekkür ederim," dedim utançla. Nedense utanmıştım.
Bir şey demedi ve önden yavaşça ilerledi, bu sefer yavaş ilerlediği için kendimi şanslı hissettim.
Peşinden ilerledim ama bir elim nazikçe onun farketmeyeceği kadar onun tişörtünden tuttu. Tabikide ben farketmedi sanıyordum.
"Bu kadar korkmadığını bilsem seni odada bırakırdım," demesiyle benimle alay ettiğini anlayıp sırtına bir tane geçirdim.
"Öküz!"
Kahkahası duyulurken beni göremesede dil çıkardım. Sonunda okul çıkışına gelirken yanan bahçe lambalarıyla derin bir nefes bıraktım ama bu havayıda derince içime çektim.
"Bir an hiç size kavuşamiycam sandım," dedim havaya doğru.
"Harika senaryonla seni baş başa bırakıyorum küçük hanım."
Son kez bana baktı ve ellerini cebine sokarak arkasını döndü. "Benim bir ismim var büyük bey!," dedim. Olduğu yerde durdu. "İsmin beni ilgilendirmiyor küçük hanım."
Gözden kaybolmasıyla göz devirdim. "Yok abi bu cidden hödük, öküz, odun, kömür falan yani.."
Omuz silktim ve merdivenlerden inerek okuldan çıktım. Sürekli bir olay yaşamaktan yorulmuştum, hemde çok yorulmuştum...
Eve varmanın mutluluğunu en derinliklerime kadar hissederken odama çıkmadan ufak bir sorguya çekilmiştim. Ben eve gelene kadar saat 11 olmuştu, yani geç bir saatte eve dönmüştüm.
Abilerim sırayla beni sorguya çekerken beni rahat bırakmayan en çok Sercan abimdi. Bende ona gerçekleri anlatmış ama tabiki 'büyük beyden' tabiri caizse öküzden bahsetmemiştim.
Onuda böyle atlatıp kendimi direk banyoya atmıştım. Sıcak suyun altında yaklaşık yarım saat boyunca kalmıştım. Pijamalarımı giyerek saçımı taradım ve kuruttum.

Yorgun olduğum için bugün ders çalışmayı es geçtim ve kendimi yatağa attım. Her ne kadar aç olsamda yorganın altına girerek kendimi uykuya teslim ettim...
💗
Sabah kahvaltımı aceleyle yaptıktan sonra hızla hazırlanmıştım. Sabah biraz zor uyanmıştım, Kutay abim beni okula yetiştirmişti.
Neyseki 2 gün tatildi ve bugün okul çıkışı Pars ile gezecektim.
Tabiki dün okulda yaşadıklarımıda anlatmıştım kızlara. Tuana'nın gözü deli gibi tetikteydi, bize bakan her kişinin üstüne yürüyordu. Zor tutuyorduk. Herkesten şüpheleniyordu bu elektrik kesme ve böcekler konusunda.
Bunlardan ziyade elektrikler gittikten sonra devreye giren jeneratör olduğunu öğrenmiştim. Yani elektrikler yinede çalışmaya devam ediyordu. Bu demek oluyordu ki her şey kasıtlı yapılmıştı.
Acaba düşündüğüm şeymi?
Yok ya.
Ofladım. Gerçekten neyin içine düştüğümü bilmiyordum.
"Günce!" Yerimden sıçrayarak arkama döndüm. Gözlerim hocanın yanındaki kişiye takılırken şaşkındım.
"Kızım zil çaldı koridorun ortasında ne yapıyorsun hala?," dedi kaşlarını kaldırarak. Yutkundum, ne diyeceğimi bilemedim. Gerçekten salak gibi en ortada duruyordum.
"Dalmışım hocam," utançla söyledim. Başını sallayarak bana gülümsedi ve yanındaki kişiye baktı.
Onun burada ne işi vardı? Neden sürekli buradaydı mesela, neden sürekli karşıma çıkıyordu?
Hoca hala bana kocaman gülümserken "Bu Yekta Efe, yeni sınıf arkadaşın," demesiyle ellerim istemsizce yumruk oldu. Dudaklarımı dişlediğimin farkında bile değildim. "Ona okulu tanıtıp gezdirmeni istiyorum Günce."
Hocaya baktım şaşkınca. Okuldu işte neyini tanıtmam gerekiyordu ki? Hem bence okulu benden daha iyi bildiği kesindi, yoksa gece ne işi vardı ki okulda?
"Hocam be-"
"Lütfen Günce, seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun."
Yutkundum. "Ama Kemal hocam, benim çıkışta iş-," yine böldü beni hızla.
"Rica ediyorum Günce," demesiyle onun gözlerine baktım. Neden ben? "Peki hocam," dememle hoca teşekkür ederek yanımızdan ayrıldı.
"Beni gördüğüne pek sevinmedin galiba küçük hanım," dedi alayla. Ona göz devirerek sınıfa ilerledim. Ayak seslerinden peşimden geldiğine kanaat vermiştim.
Doğrusu ismini beğenmiştim. "Çok konuşuyorsun büyük bey," sınıftan sırt çantamı alarak ona döndüm.
"Bildiğin sınıf," diyerek tekrardan ilerlemeye başladım. Koridordaki bütün sınıfları ve gerekli yerleri tanıtarak aşağıya indim. "Üst kattada kütüphane falan filan fistan var."
Bir an önce işimi bitirip Pars'ın yanına gitmek istiyordum. Onu gerçekten özlemiştim.
Bu katıda tanıtmış, alt katıda tanıtıp bitirmiştim. Yaklaşık 1 saat ona zaman ayırdığıma inanamıyordum. "En alt kata gerek yok benden daha iyi bildiğin belli," diyerek ona memnuniyetsizce gülümsedim. "Hoş geldin sınıf arkadaşım."
Arkamı dönerek ilerleyeceğim sırada kolumdan tutulup çekilmem bir oldu.
"İsmin -durdu ve gülümsedi- çok güzelmiş küçük hanım."
Yutkundum. Yanaklarımın kızardığına emin olarak başımı indirdim. Kolumu ondan çekerek arkamı döndüm ve koşarak okuldan çıktım.
Neden utanmıştım bilmiyordum, aptal çocuk...
🎀
Pars'a bakınca kendimi görmemin güzelliği bir farklıydı. Ona karşı hissettiğim bu güçlü sevgi beni ona daha da fazla iteliyordu. O kadar aşkla bakıyordum ki ona, öyleydi de gerçi. Aşkımdı o benim.. Ona bakınca hayatı bulduğum, gözlerinde huzuru hissettiğim koca yürekli bir adamdı o. Tabiki o koca yüreği sadece benim içindi.
"Çok mu yakışıklıyım ne?," demesiyle kendime geldim.
"Ne?"
Elimi tutarak öptü ve kocaman gülümsedi. "Seni çok seviyorum sevgilim," bu söz kalbime bir kelebek gibi kondu. Bunu bana hep diyordu ama bugün nedende daha farklı hissediyordum. Bu sözü duymanın heyecanını anlatamazdım, sevilmek gerçekten bambaşka bir şeydi. Anlatılamazdı. "Seni hep seveceğim."
Gülümsedim ona "Bende seni çok seviyorum yakışıklım." dedim.
Tatlılarımızı yiyerek kalktık ve sahile doğru yürümeye başladık. Genelde gün batımında beni hep buraya getirirdi. Ayrı olan ellerimize baktım ve elimin içine elimi koydum. Gülümseyerek bana baktı ve elimi sıktı.
Sahil çalgısı yine aynı yerinde olsa gerekti ki sesi hafifte olsa buraya geliyordu.
"...Yıpranmamış hayatlar, büyük hüzünler bekler
Her işte bir hayır, bu işte hepsi sensin..."
İki gün sonra 18 olacaktım artık. Ben hayatı anlamaya başladığımdan beridirli hep bir hayal kurmuştum. Pars'a baktım.
İşte benim hayalimin ikincisiydi. Kalbimde her ne kadar bir tahta sahip olsa da, ben hep harika bir ailem olsun istemiştim. Onlardan dayak yemediğim, özgürce davranabildiğim bir aile. Sevsinler isterdim beni, sevmeseler bile canımı yakmasınlar isterdim. Canım acımazdı ki, canım hep yanardı sadece. Yanıp kavrulurdu.
Aslında sabırla oluyormuş her şey. Ne kadar çok zorluk çekersen çek, sabırlı olduğun zaman Allah bunların sonucunda sana daha iyilerini gönderiyormuş.
Düşünsenize; bir yandan harika, sizin her şeyi göze alacak ve yapacak bir aile diğer yandan da küçük kalbinize sığdırabileceğiz, kahramanım dediğiniz bir adam. Bunları yaşamak hep hayal ettiğim şeylerdi. Hayatınızda ne kadar sevgi görmezseniz en sonunda o sevgi o mutluluk buluyormuş sizi.
"Şimdi senden vaz mı geçmeli?
Masal olup yola devam mı etmeli?
Ben kalpten sorumlu, aşka sorumluydum
Anladım her şey sensin..."
Çok mutluydum hemde o kadar çok ki, bazen boğazım düğümlenirdi düşününce bunları. Mutluluktandı hepsi bilirdim.
Dolan gözlerimi kocaman gülümseyerek geri gönderdim.
"...işte öyle."
Hızla Pars'a baktım. "Ne?"
"Sen beni dinlemedin mi?"
Yutkundum. Şirince gülümserken bir anda iki parmağının arasına yanağımı kıstırdı ve çekti. Eline vurarak geri çekildim. "Acıdı be!"
Güldü ve sıktığı yere kocaman bir öpücük koydu. Kalbim deli gibi atarken, yanaklarım kan pompalamaya başladı. Yüzü o kadar yakındı ki, bunu ne zaman yaşasak hem utanıyor hemde kalbime hakim olamıyordum.
"Geçti mi güzelim?"
Munzurca gözlerime baktığı için daha da çok utanmıştım ve elimi nereye koyacağımı bilemedim. Hatta dizlerim bile beni tutmuyordu sanki. Biraz daha eğilerek yaklaşmasıyla sendeledim geriye doğru. Belimden tutarak beni kendine çekmesiyle dudağım dudağına değdi.
Gözlerim anında sımsıkı kapanırken, kendimi rüyadaymışım gibi hissettim.
Bunu beklemiyordum, bunu hiç düşünmemiştim ve şuan ne yapacağımı bilmiyordum. Her yerim birbirine dolanmıştı sanki.
"...Ben kalpten sorumlu, aşka sorumluydum
Anladım her şey sensin..."
Eli belimi okşarken, ellerimi onun göğsünden çıkartarak boynuna doladım. Dudakları aralanıp, alt dudağımı dişlerinin arasına kıstırdı.
Ona karşılık vermeye çalışırken, ne kadar becerebildiğimi bile düşünememiştim o an.
Ben Günce. Hayatını sonunda bulan bir kızım. Ben kahramanımı, kalbime ok gibi saplanan o adamı bulmuştum. Ben hayatımda ilk defa öpüşmüş ve ilk öpücüğümü hayatımı ona adadığım o adama vermiştim.
"Ben kalpten sorumlu, aşka sorumluydum
Anladım her şey sensin.
Anladım her şey sensin."
💫✨💫
Biliyorum kısa oldu ama sizi bekletmek istemedim.
Yazım hatalarım varsa affola.
Sarı civcivlendiniz🎀🐣
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 75.88k Okunma |
5.42k Oy |
0 Takip |
34 Bölümlü Kitap |