
Ayça'ın Anlatımı
Uyandığımda yanımda Furkan yoktu. Dünden beri hiç eve gelmemiş miydi? Ama bana geç geleceğini söylemişti. Seri bir şekilde telefonumu aldım önce saate baktım, saat 12'di bu saatte eve gelmemesi mümkün değildi. Hemen onu aramaya başladım.
Furkanişkoo aranıyor...
Yerden çalan telefonun sesini duyunca tavana fırladım. Hızlıca yere bakmak için yatağın ucuna doğru gitmemle çığlık atmam bir oldu. "AĞAĞAĞ Furkan ölmüş ! Annee koş, Elif abla gelin çabuk ! Ay kim bayılttı bunu dağ gibi çocuğa noldu ? AY bismillahirrahmanirrahim ay bakamayacağım. Gitti dağ gibi çocuk ambulansı arayın çabuk. Furkan kalk nolur Furkan hani beni kurtaracaktın kalk nolur kalk !"diyerek tokat atmaya başladığımda Furkan tavana fırlayarak kalktı.
"Noldu Ayça ? Dur bir sakin ol biri bir şey mi yaptı ?"
"Furkan bak sakin ol ama sen bayıldın şu an atak geçiriyorsun. Dur ellerini tutucam dövme beni şimdi. Ay anne gelin gelin ben kurtardım onu ayy ama anne atak geçiriyor.Elif abla gel gel ben ellerini tuttum onun şimdi saldıramaz."
"Ayça beni bırakır mısın ? Atak falan geçirmiyorum ben ya. Anne Ayça'yı tutar mısın ?"
Elif abla beni alıp kenara çekti ve Furkan'a dönüp "Oğlum niye yerdeydin ?" diye sordu.
"Anne ben uyuyordum valla Ayça'nın bağırma sesine kalktım bende."
"Nasıl ya sen baylmamış mıydın ?"
"Hayır uyuyordum."
"Yerde yatılır mı gerizekalı ? Aklımı çıkardın."dedim ve koluna bir tane yumruk geçirdim.
Annemler olayı anlayıp bir şey olmadığını fark edince gülerek odadan çıktılar.
Furkan tekrar bana bakarak "Sen beni niye tokatlıyorsun kızım, asıl sen benim aklımı çıkardın."
"Ay ne bileyim bayıldın sandım bende öyle tokatlamaya başladım belki kalkarsın diye ve kalktın da zaten."
"Ama uykumdan kalktım bayılmamıştım."
"Olsun ben öyle sandım."
"Hem ben bayıldım sandığında sen bana daha beni kurtaracaktın mı dedin?"
"Evet yani belki şaka yapıyorsunda öyle kalkarsın sandım ne var ?"
"Pardon Ayça hanım hiçbir sıkıntı yok doğru. Sizin uyandığınız saati bekleyeceğim ve size bayıldım şakası yapacağım ve sizin yardıma ihtiyacım var demenizle kalkacağım."
"Ya dalga geçmesene. Hem yardıma ihtiyacım olsa gelmez misin ?"
"Gelirim tabiki de Ayça bu da soru mu ?"
"Peki."
"Trip mi yiyorum şuan da ?"
"Beni eski sevgililerinle karıştırdın sanırım Furkan'cım." dediğimde gülmekle yetindi. Bende daha bir şey söylemeden banyoya gittim elimi yüzümü buz gibi bir suyla yıkadım sabahları anca böyle ayılabiliyordum. Gerçi bugün Furkan yüzünden yeterince ayılmıştım ama neyse. Dağılmış olan saçlarımı da düzelttikten sonra mutfağa doğru ilerledim yüzümü yıkadığım için enerjim yerine gelmişti. Mutfakta sanki bugün ilk defa karşılaşmışçasına annemlere günaydın dedim. Yani tam olarak demiş olmayabilirim biraz bağırmıştım, annem aşırı sinir oluyordu böyle bağırmama sabahları ama benim umrumda değildi açıkçası, ben böyle zevk alıyorum. Umarım annem hiçbir zaman zihnimi okuyamaz eğer düşüncelerimi bilseydi kesin süper terliğini alnımın çatına yerdim.
Annem sadece o 3 saniyelik ama içinde onlarca tehdit geçen bakışını atıp sabır çekmekle yetindi. Mutfaktan çıkıp tekrar odaya gittim ama Furkan odada yoktu büyük ihtimalle banyodaydı. Bende bu anı fırsat bilip banyo kapısının az arkasına saklandım, bana sabah yaşattığı şeyin illa ki bir intikamı olacaktı dimi. Sessizce Furkan'ın çıkmasını bekledim ve kapının açılma sesini duyduğum gibi.
"Böö !" diye bağırarak banyonun önüne atladım. Furkan geriye doğru zıpladı ama hiç istediğim gibi olmamıştı. Böyle çığlık atıp geriye zıplarken adeta hint dizisindeki gibi yere düşmesi gerekiyordu ama olmadı.
"Ayça kafayı mı yedin ne yapıyorsun ? Aklımı aldın."
Adeta bir savaş kazanmşçasına gülümseyerek "İntikam soğuk yenen bir yemektir." derken bu yemeğin pekte soğuk olmadığını anladım. Furkan'ın gülmeye başladığını fark edince sinirlerim tepeme çıktı.
"Sen benimle iyi dalga geçiyorsun bu ara hee."dedim ve arkamı dönerek gitmeye başladım. Önce odaya gittim telefonumu aldım ardından mutfağa doğru ilerledim annemler kahvaltıyı hazırlamıştı ve işte o vardı benim vazgeçilmezim; Yeşil Zeytin. Yeşil zeytini sofrada gördüğüm gibi koştum ve hemen boş bulduğum sandalyeye oturdum.
"Valla kusura bakmayın bugün hiç kibarlık yapamayacağım size, ben direkt başlıyorum." dememle yemeklere dalmam bir oldu. Annem arkamda görgüsüzlük metinlerini sayarken onu duymamazlıktan geldim ve yeşil zeytini keyifle yemeye başladım. Mutfağa giren Furkan'ı "Yavaş ye kaçmazlar onlar." demesiyle fark ettim. Arkamı dönüp göz devirdikten sonra yemeye devam ettim. Artık annemlerde oturmuştu sofraya hep beraber yiyorduk. Önümdeki çayın bittiğini fark edince bu lezzeti yarıda bırakamam diye düşünüp Furkan'a döndüm ve önce güldüm ardından.
"Hadi Furkan'cım sen bana yılların hatrına bir iyilik yap ve çayımı doldur."dedim. Dememle birlikte masa da Elif abla dışında herkes yani annemle Furkan kafasını şok olmuş bir şekilde kaldırdı.
"Ne var yani çay isteyemez miyim ?"
"Kızım kendine gel istersen, ben koyarım çayını."diyen annem bardağıma doğru uzanırken bardağımı çektim.
"Ben Furkan'ın doldurmasını istedim anne, hem bir çayın kırk yıl hatırı varmış. Ben Furkan'la kırk yıl daha görüşmeyi istiyorum." dediğimde Furkan ayaklandı.
"O kahve olacaktı ama neyse ver bardağını doldurayım çayını." dedi.
"Tamam o zaman kahvaltıdan sonra birde kahve yaparsın bana olur biter." diye cevaplayınca annem yine dürtmeye başladı. Elif abla hiç ilgilenmiyordu bile çünkü Furkan'ın serseri olarak değilde efendi bir çocuk olarak büyümesini istiyordu. Gerçi daha ne kadar büyüyecekse dağ kadar herif oldu derken Furkan bardağımı önüme bıraktı. Ona bunu yaptırmıştım çünkü böö dediğmde korkmamıştı ve intikam alamamıştım. Zaten arada bir uğraşasım geliyordu bugünde geldi e hepsi bir araya gelince bu da Furkan'ın bugün benden çekeceği var demek oluyor.
Kahvaltımı bitirip kalkmıştım banyoya gidip ellerimi yıkamaya başladım çünkü ayıptır söylemesi biraz hayvan gibi dalmıştım yemeklere ama olsun can boğazdan gelir derler. Banyodan çıkıp mutfağa doğru yürüdüm ve oradaki koltuklara oturdum. Biraz telefona baktıktan sonra aklıma kahve geldi.
"Furkan hadi kalkta bana bir kahve yap."
"Başka arzunuz var mı Ayça hanım ? Kalk kendin yap kahveni ben bilmiyorum yapmaıyı.Hem ben senin niye hizmetçin oluyorum ?"
"Aa öyle düşünme sen hizmetçim değilsin ben sadece bir kırk yıl daha arkadaşlığımız uzasın diye dedim. Hii yoksa sen istemiyor musun ? Püü yazıklar olsun Furkan bende seni dost bilirdim." diye saymaya başladığımda kabullenip kahve yapmaya başladı çünkü benim bir kötü huyum var ki düşman başına, bir saydırmaya başlayınca bir daha susasım gelmiyor. O yüzden paşalar gibi kabullenmek zorunda kaldığında zevkten dört köşe olmuştum.
Umarım kahve yapmayı biliyordur bana şaka yapmamıştır çünkü bu ev batarsa annem bana toplatır her şeyi. Furkan eline cezveyi aldı ve dolaplarda Türk kahvesi aramaya başladı. Birkaç dolaba baktıktan sonra buldu, alt çekmeceden bir kaşık aldı kahveyi cezveye döktü tabii bunları yaparken hiçbir şey anlamadığına dair söylenmeyi de ihmal etmedi.
Onu hiç duymuyormuş gibi yapıyordum.
Furkan kahveyi ocağa almıştı bende o sıra telefonumda takılıyordum. Kahvenin dökülme sesini duymamla yerimden fırlamam bir oldu. Ocağa doğru koşup hemen altını kapattım o sırada Furkan girdi mutfağa.
"Ya sen nerdesin kahve burada böyle bırakılıp gidilir mi hiç her yer battı annemle Elif abla gebertecek bizi."
"Ben ne bileyim taşacağını telefonumu almaya gittim odaya. Neyse yapacak bir şey yok al bir tane bez sil halıyı." dediğinde şok oldum.
"Ne ! Birde ben mi sileceğim sen döktün banane."dememle annemle Elif ablanın gelmesi bir oldu. İkisi birlikte "Hii!" diye bağırırken Furkan'ı kolundan tutup çekiştirrmeye başladım. Annemler bizi kesin döveceklerdi hepsi Furkan'ın yüzündendi ya.
"Of oğlum bir şeyi de becer be annemler gebertecek bizi." derken bahçeye çıkıp koşturuyorduk. Hamağın oraya vardığımızda oturduk.
"Ben ne yaptım ? Kahveyi sen istedin." ona doğru dönüp sadece göz devirdim bence bu yeterli bir cevaptı.
Annemler 15 dakikadır gelmiyorlardı sanırım bayılmışlardı. Sadece birkaç dakika daha bekledik ve annemlerin geldiğini görmemizle hatim indirmeye başlamamız bir oldu. Hem annemleri görmemiş gibi yapıp hemde hatim indirmek hiç kolay olmuyordu ama bir şekilde yapıyorduk.
"Kalkın, çabuk gidip sarı bez ve yüzey temizleme havlusu alın gelin." diyen Elif ablanın sözü üstüne tek kelime bile etmeden eve doğru koşmaya başladık. Ben Furkan'ı evin önünde bekliyordum, o eve arabanın anahtarını almaya gitmişti. Aslında ehliyeti yoktu ama o biliyordu araba sürmeyi ve yazlıkta yani burada sürüyordu dün olduğu gibi. Furkan anahtarı alıp gelmişti birlikte arabaya doğru ilerledik arabayı açtığında hemen bindik ve gitmeye başladık.
Buraya en yakın olan market 10 dakikalık bir mesafedeydi. Yol boyunca umarım o yeri ben temizlemem diye düşündüm.Taa ki Furkan'ın bana seslendiğini duyana dek.
"Ayça."
"Efendim Furkan. Bak eğer yeri sen temizle diyeceksen asla ben temizlemem."
"Yok yok onu demeyeceğim."
"Ee ne diyeceksin ?"
"Şu Doruk var ya o kim tam olarak ?"
"Doruk mu ?" diyebildim sadece. Doruk'u niye sormuştu ki ? Şaşırmıştım, Doruk'la olan olayı unutamıyorum, günlerdir aklımdaydı ama Doruk umrumda değildi.
"Evet, Doruk."
"Okuldan bir çocuk boyumdan dolayı bana takmıştı sadece ama sonra beni sevdiğini öğrendim işte onu da sana anlattım."
"Sen ona karşı bir şey hissediyor musun ?" sorusuyla şaşkına dönmüştüm. Doruk'u sevmediğimi bildiğini sanıyordum.
"Hayır, ondan hiçbir zaman hoşlanmadım ve hoşlanmaycağım. Bunu bildiğini sanıyordum. Sana onunla sevgili olmak istemiyorum dediğimde anladığını düşünmüştüm."
"Ayça, emin misin ?"
"Furkan ne oluyor Allah aşkına bana olayı anlatır mısın ? Sevmiyorum diyorum işte bana inanmıyor musun ?"
"Bir şey olmuyor Ayça sordum sadece. Bir çözüm bulmaya çalışıyorum bu olaya sana yardım edeceğimi söylemiştim ve bunu halletmem lazım."
"Furkan kendini zorunlu hissetme bende halledebilirim bu konuyu. Zaten tek yapmam gereken annemin o çocuktan nefret etmesini sağlamam."
"Ayça seni yalnız bırakmayacağımı biliyorsundur umarım."
"Biliyorum,teşekkür ederim."
Bir süre sessizlik oluştu ardından Furkan arabayı park etti. Markete gelmiştik arabadan inip markete doğru yürüdük ve içeri girdik. Hemen bir tane çalışan bulup sorduk.
"Pardon, yüzey temizleme bezi ve sarı bezler ne tarafta ?"
"Merhaba, sarı bezler iki raf arkada fakat yüzey temizleme bezi maalesef kalmadı."
"Teşşekkürler." diyip Furkan'a baktım.
"Şimdi ne yapacağız ?"
"Yapacak tek bir şey var buradan sarı bezi alıp diğerini başka marketten almak."
"Off neyse bari hızlı gidelim."
Sarı bezlerin olduğu rafa gelmiştik hemen bir tane alıp kasaya doğru ilerledik. Hızlı bir şekilde ödedikten sonra arabaya ilerledik. Bir sonraki markete yarım saat yol vardı. Arada bakkallar oluyordu ama onlarda yüzey temizleme havlusu olacağını sanmadığımız için onları atlıyorduk sadece büyük marketlere gidiyorduk. Yarım saatlik yolu radyodan çalan birkaç şarkıyla geçirdik. Markete vardığımızda hemen bir çalışan bulup sorduk.
"Pardon, yüzey temizleme havlusu var mı ?"
"Maalesef kalmadı."
"İyi günler."
Bu markette de yoktu şu lanet olası havluyu nereden bulacaktık. Başka market yoktu yazlığın içerisinde. Yeni bir markete gidebilmek için ya merkeze çıkmamız gerekiyordu ki Furkan'ın orada araba sürmesi yasaktı yada evin oraya gidip oradan diğer tarafa doğru gidip oradaki markete gidebilirdik ama oraya gitmemiz de 1 saati bulurdu. En mantıklı fikir olarak annnemi aramak geldi aklıma hemen telefonu çıkarıp annemi aramaya başladım.
Annem aranıyor...
"Noldu Ayça ?"
"Anne birde döv istersen alt tarafı bir kahve döküldü halıya."
"Kızım sen kafayı mı yedin ne oldu diyorum döv diyorsun çok istiyorsan gel eve bir pataklıyayım ikinizi de."
"Annee ! Aman neyse. Biz iki markete de gittik ama yüzey temizleme havlusu yok sadece sarı bez aldık geliyoruz eve. Haberin olsun."
"Valla beni hiç ilgilendirmiyor sonuç olarak siz temizleyeceksiniz. Neyse işim var tutma beni."dedi ve yüzüme kapattı.
Furkan'a döndüm ve "Hayırlı olsun halıyı biz temizleyecekmişiz." dedim. Furkan "Hayır, olamaz." diyerek arabayı sürmeye başladı.
Evin oraya vardığımızda annemler bahçedeydi. Yerdeki halıyı gördüğüm gibi "Ne oluyor anne ?" dedim.
"Bir şey olmuyor kızım hadi getirin bezi biriniz köpükleyecek diğeriniz yıkayacak. Elinizi çabuk tutmanıza hiç gerek yok o leke çıkana kadar bahçedesiniz."
"Teyze ben yapmayayım Ayça yapsın. Benimde bir karizmam var şurada yani."
Furkan anneme teyze diyordu ben ise Elif ablaya arada teyze arada da Elif abla diyordum alışmışlardı.
Elif abla oturduğu yerden kalkarak "Başlarım senin karizmana başıma serseri mi kesileceksin sen yürü çabuk yıka şu halıyı." diyerek Furkan'ın kafasına bir tane geçirdi. Kendimi gülmemek için çok zor tuttum ama bunu başardım.
İkimizde daha fazla ısrar etmeden halıyı yıkamaya başladık bana hortum tutarak fırçalama görevi düşmüştü Furkan'a ise sarı bezle çitileme görevi. Yaklaşık 1 saattir yıkıyorduk ama daha yeni yeni çıkmaya başlamıştı leke.
Furkan telefonundan şarkı açmış onu söyleyerek çitiliyordu.
"Adana'ya gidek mi ? Şalvarından giyek mi ?"
Ee bana da eşlik etmek düşmüştü. "Kebabından yiyek mi ? He ya gardaş gel gidek."
Birlikte "Gidek gidek gel gidek. Adana'ya gel gidek Adana sıcak derler. He ya gardaş gel gidek." diye şarkıyı söleyerek tabii Furkan söylemiyordu resmen şarkıyı yaşıyordu. Kendini çiğköfteci dayılara benzetmişti. Şarkımız bittiği gibi Furkan koşarak telefonunun yanına gitti yeni bir şarkı daha açıp geldi.
Şarkı başladığı gibi halıyı çitilemeye tekrar başlayarak şarkıyı da söylemeye başladı.
"Antebin hamamları sallanır külhanları. Hoşgör mahallesinin dibdibedir damları."
Şarkının ikinci tekrarıını ben getirdim. " Antebin hamamları sallanır külhanları. Hoşgör mahallesinin dibdibedir damları." benim ardımdan Furkan devam etti.
"Çiğköftenin adını baklavanın tadını.Ye derler muradına."
Bu şarkıyı da bitirdikten sonra baya yorulmuştuk. Furkan ve şarkı zevki beni halıdan daha çok yormuştu ama zevkliydi. Bi saat daha çitilemiştik en son durulayıp annemleri çağırmıştık. Annemler biraz daha Furkan'ın müzik zevkine dayanamayacakları için ki bence eğlenceliydi halıyı onayladılar.
Eve çıktığım da Furkan'ın banyoya gireceğini gördüm ama onu bekleyemezdim.
"Furkan koş, acil! " diye çığlık atıp Furkan'ı odaya çağırdıktan sonra ben koşarak banyoya girdim. Zaten hemen çıkıyordum, bir 40 dakika da falan işte. Banyo yapıp çıktıktan sonra Furkan'ın sabır çekerek banyoya girdiğini gördüm. Bende odaya ilerledim, önce çekmecemden aldığım spreyi saçıma sıktım ve saçımı taramaya başladım. Ardından yüzüme birkaç tane krem sürdüm ve telefonu alıp mutfağa gittim. Dolaptan yeşil zeytini çıkardım ve poşetten biraz ekmek aldım. Masaya oturup onları yemeye başladım.
Yemeği bitirdikten sonra kalan yeşil zeytini dolaba koydum ekmek kalmamıştı hepsini yemiştim. Sarı bezi alıp masayı sildiğim gibi hoplaya zıplaya odaya gittim. Furkan odadaymış içeri girince fark ettim .
"Furkan hadi kalk git yemek ye. Ben yedim az önce sen banoyodaydın. Kahvaltıyla duruyorsun acıkmamış olamazsın."
"Yedim ben. Beni banyodan bir nevi kovduğun zaman."
Sadece güldüm çünkü evet bir tık kovmuş olabilirim. Telefonu alıp yatağa yattım Furkan da yanımdaydı ikimizde telefonlara bakıorduk. Yan yana olmamıza rağmen birbirimize komik vdieoları atıyorduk. Tabii o kadar yorulmuştuk ki 1 saate kalmadı ikimizde bayılmışız.
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
iliyorum çok uzu zaman oldu yaklaşık 1 aydır atmıyorum bölüm ama sonunda yazıp atabildim. Umarım beğenmişsinizzdir. Kitapla ilgili yorumlarınızı çoook merak ediyorum. Şimdiden olumlu yada olumsuz fark etmez bütün yorumlarınız için teşekkürlerrr.🎀💖
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |