Erenle yaklaşık 10 dk'dır birbirimize sarılıp ağlıyoruz ben Eren'i çok özlediğimden ağlıyorum ama Eren sanırım okulda beni doğru dürüst koruyamazken burada nasıl koruyacağını düşünerek ağlıyordu, sanki az önce o değişmiş Ereni hiç görmemiştim sanki Eren aynı Erendi kokusu bile aynıydı tek bir şeyi farklıydı bana olan sevgisi daha çok artmıştı. Eren benden kollarını çekti ve gözlerime baktı.
Eren: Gel kıvırcığım bizimkileri toplayalım konuşalım, sonra hasret gideririz.
Gözümdeki yaşları elimle silmeye çalıştım.
Tüm ekibi topladık ve çadırların arka bahçesine geçtik. Burası diğer yerlerden daha sesiz sakindi, kimse yoktu baş başa konuşmak için güzel bir yerdi.
Hepimiz daire şeklinde oturduk ve Eren, Rüzgar döndü.
Eren: Rüzgar neden geldiniz buraya?
Rüzgar mahcup bir şekilde baktı.
Rüzgar: Ben sence gelir miyim buraya Eren, Azra zorladı siz gelmezseniz ben tek gideceğim dedi.
Eren tekrar gözlerini devirdi.
Eren: Ya hadi Çınar tamam, Ebru tamam, Azra zaten kendi istemişte Batu ne alaka amk.
Batu: Aşk olsun benim ne günahım var?
Eren: Oğlum sen 30dk'dır buradasın şu ana kadar kafana sıkılmamış olması bir mucize.
Maskeli Adam: Ya bu arada tanışamadık ben Burak .
Burak: Ben de memnun oldum Azracım da keşke Ereni kendine aşık etmeseydin çocuğun 3 aydır senin yüzünden yemediği dayak kalmadı.
Hepimiz aynı anda Erene baktık, hiç dayak yediğinden bahsetmemişti.
Eren ise sanki bu olayları hiç anlatmak istemiyormuş gibi başını önüne eğdi.
Burak: Eren ilk 1 ay sürekli ağlıyordu ve işleri bilmediği içinde neredeyse hiç bir şey yapamıyordu, liderde neredeyse her gün ceza veriyordu Erene.
Burak, sanki kelimeler boğazında düğümlenmiş gibi yurkundu.
Burak: Dayak, aç ve susuz bırakılma, geceyi dışarıda soğukta geçirme ve daha nicesi..
Acıyan bir halde Erene baktım, 3 aydır neler çekmişti Eren, o zümrüt yeşili gözleri kim bilir bu yaşta neler görmüştü.
Eren: Bu yüzden sana bizim ekibi buraya getirme dedim, ben kendimi koruyamıyorum ne derlerse yapmam gerekiyor karşı çıkamıyorum bile.
Eren buruk bir gülümsemeyle bana baktı.
Azra: Özür dilerim, buraya gelmeyi ben istedim sen yalnız kalma istedim çok özür dilerim.
Eren yanıma yaklaştı ve yanağıma hafifçe dokundu.
Eren: Üzme o güzel canını kıvırcığım, gün gelecek çıkacağız buradan.
Burak: Çocuklar, yemek saati geldi yemekhaneye gidelim yoksa aç kalırız.
Eren: Hadi gidelim abim doğru söylüyor.
Hepimiz ayağa fırladık ve yemekhane çadırına girdik. Her taraf serseri kaynıyordu ve hepsi bana kötü kötü bakıyordu.
Burak: Çınar, Ebrunun kolundan tut çekebilirler kızı.
Burak: Burada kızlara pek iyi davranılmaz hatta böyle bir şey yaparlarsa sizin bağırma hakkınız bile yok ha tabi eğer malum bir şey yaşanırsa vurun bağırın ama buna hakları var.
Ebru: Ne demek hakları var ben sıçarım ağızlarına bunların.
Çınar Ebruyu sakinleştirmeye çalıştı.
Çınar: Yavrum merak etme seni bırakmam için benim kolumu kopartmaları lazım.
Eren: Azra sana laf atan falan olursa sus ben cevap veririm tamam mı güzelim.
Hızlı hızlı yürümeye başladık ve yemek sırasına geçtik. Yemekte sadece makarna vardı, makarna da makarnaya benzese iğrenç kokuyordu.
Eren kendine bir kepçe makarna koyarken konuştu.
Azra: Fark ettim onu ama iğrenç kokuyor ve şekli de bir garip.
Eren: Alışacaksın artık burada böyle buna bile şükür et bazen sadece çorba veriyorlar çorba da çorba değil sanki bulaşık suyu.
Çaresizce elime kepçeyi aldım ve bir kepçe makarna koydum, tam 2. kepçeyi koyacaktım ki uzun boylu, esmer, kaşının yanı çizik serseri tipli, 17-19 yaşları arasında bir genç elime vurdu.
Elimin üstü kıpkırmızı olmuştu, belli ki çok güçlü birydi.
Genç: Hakkın 1 kepçe kuzucuk, Eren öğretmedi mi sana?
Eren genci fark etti ve beni bir el hareketiyle arkasına aldı.
Emir: Vay vay vay daha 2 gün önce etrafta korkak kokak gezen Eren bey şimdi sevgilisini koruyor, yürek mi yedin lan sen?
Eren: Bana istediğini yap Emir ama Azra'nın saçının teline dokun seni doğduğuna pişman ederim.
Emir: Kuzucuk yerinde olsam benimle takılırdım hem seni korur kollarım işleri öğretirim hem belki sonra çok seversek birbirimizi çok seversek.
Eren: Utanmıyor musun lan sevgilime yavşamayı, hiç mi yüzün yok lan senin.
Emir: Ben bu kuzucuğu sevdim ha.
Eren tam Emire vuracakken Burak araya girdi.
Burak: Eren tamam sakin gelin şuraya.
Eren Emire son bir bakış attı ve bir masaya oturduk.
Burak: Neye sinirlendin yine sen?
Eren bir kez daha Emire bakış attı.
Eren: Azra'ya yavşıyor gözümün önünde abi ne yapayım.
Burak: Tamam oğlum hallerim ben sen rahat ol.
imin kızarıklığını saklamaya çalışıyordum ve Eren bunu fark etti.
Eren elimi tuttu ve kızarıklığı incelemeye başladı.
Azra: Emir, fazla aldığımı görünce elime vurdu.
Eren: Sıçıcam ağzına onun beklesin o.
Azra: Şşştt tamam Eren yemeğini ye.
Yemekleri yemeğe başladık ama ben yiyemiyordum iğrençti çünkü yemek ve dediğim gibi çok kötü kokuyordu nasıl yemişti aylarca Eren bu yemeği anlayamadım ben çok aç kalacağım galiba bu gidişle ama yapacak bir şey yok gülü seven dikenine katlanır...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
10.42k Okunma |
941 Oy |
0 Takip |
34 Bölümlü Kitap |