
Sinan, okulun bahçesinde bir ağaca yaslanmış, derin düşünceler içindeydi. Duru’ya olan hislerini içinde tutmak onu yoruyordu, ama ne yapabilirdi ki? Duru, başkasıyla beraberdi. Kim olduğunu bilmiyordu, ama yine de onu kaybetme korkusu içini kemiriyordu.
Tam o sırada Kiraz, neşeli adımlarla ona doğru yaklaştı. Üzerindeki pembe elbise, fazla dikkat çekiciydi ve her zamanki gibi yüzünde Sinan’a özel olduğunu düşündüğü bir gülümseme vardı.
"Selammm Sinancım!" dedi neşeyle ve ona sarılmaya çalıştı.
Sinan, istemsizce geriye çekildi. "Kiraz, kaç kere söyledim, böyle yapma."
Kiraz, dudaklarını büzerek hayal kırıklığını saklamaya çalıştı. "Ama Sinan, neden bu kadar katısın? Sana sadece sevgi gösteriyorum!"
Sinan, iç çekerek başını iki yana salladı. "Bak Kiraz, ben seni arkadaş olarak görüyorum. Lütfen bunu anla."
Kiraz, pes etmeye niyetli değildi. "O zaman sevgili olalım!" dedi, sanki bu dünyanın en mantıklı fikriymiş gibi.
Sinan gözlerini devirdi. "Saçmalama. Hem benim hoşlandığım biri var."
Kiraz’ın yüzü bir anda ciddileşti. "Kim? O Duru mu?!"
Sinan’ın kalbi hızlandı ama belli etmemeye çalıştı. "Bunu nereden çıkardın?"
Kiraz, kollarını göğsünde kavuşturdu. "Çünkü ona bakışların farklı, Sinan. Ama üzgünüm, o zaten başkasını seviyor."
Sinan, bu sözleri duyunca içinden bir şeylerin koptuğunu hissetti. Gerçekten de Duru başkasını seviyor muydu? O sırada, birden Can’ın sert sesi duyuldu.
"Ne yapıyorsunuz burada?"
Can, Ece’nin abisiydi ve sert bir mizacı vardı. Sinan, her ne kadar Can ile çok yakın olmasa da ona saygı duyardı.
Kiraz hemen atıldı. "Hiç Can, Sinan ile sohbet ediyorduk. Duru nerede?"
Can, gözlerini kıstı. "Ne yapacaksın Duru’yu?"
Kiraz omuz silkti. "Merak ettim sadece."
Tam o sırada Duru ve Ece bahçeye çıktılar. Duru, gözlerini Sinan’a dikti.
"Beni çağırmışsın, ne oldu?" dedi soğuk bir ifadeyle.
Sinan, Kiraz’ın da orada olmasından rahatsız olmuştu. "Özel bir şey konuşmam lazım, biraz yalnız kalabilir miyiz?" dedi.
Kiraz hemen araya girdi. "Bana da söyleyebilirsin Sinancım!"
Sinan, Kiraz’a sert bir bakış attı. "Kiraz, lütfen."
Kiraz kaşlarını çattı ama sonunda pes edip uzaklaştı. Can ve Ece de bir süre onları izleyip bahçeden çıkınca, Sinan ve Duru baş başa kaldılar.
Duru, kollarını göğsünde kavuşturdu. "Söyle, ne diyecektin?"
Sinan bir an duraksadı. Ona hislerini mi açıklamalıydı? Ama ya Duru gerçekten başkasını seviyorsa?
Derin bir nefes aldı. "Duru, benim sana bir şey itiraf etmem lazım ama bunu söylemek kolay değil."
Duru’nun yüzünde merakla karışık bir gerginlik belirdi. "Ne demek istiyorsun?"
Sinan, cesaretini topladı. "Sana olan hislerimi uzun zamandır bastırıyorum ama artık yapamıyorum. Seni seviyorum, Duru."
Duru’nun gözleri büyüdü. Birkaç saniye boyunca hiçbir şey söylemedi. Sonunda, sessizliği o bozdu.
"Sinan… bu..."
Tam cümlesini tamamlayacakken, bir anda Kiraz geri döndü ve bağırarak geldi.
"Duru! Bunu bilmen gerekiyor! Sinan sana oyun oynuyor! O benimle sevgili olmak istiyordu!"
Duru’nun yüzü bir anda değişti. Sinan, öfkeden deliye dönmüştü. "Ne saçmalıyorsun Kiraz?!"
Kiraz sinsice gülümsedi. "Gerçeği söylüyorum. Bana sevgili gibi davranmamı teklif etti, hatırlıyor musun?"
Duru, bir an duraksadı. Sinan’ın gerçekten Kiraz’a böyle bir şey teklif ettiğini hatırlıyordu.
"Bunu nasıl açıklayacaksın, Sinan?"
Sinan, çaresizlikle başını iki yana salladı. "Duru, hayır, olay öyle değil. Ben seni sevdiğim için bunu söyledim. Kiraz bana yapıştı ve ondan kurtulmak için bir çare arıyordum."
Duru, derin bir nefes aldı. "Sinan, ben... düşüneceğim."
Bunu söyleyerek arkasını döndü ve uzaklaştı.
Sinan, olduğu yerde donup kaldı. Kalbi paramparçaydı.
Kiraz sinsice gülümseyerek yanına yaklaştı. "Üzgünüm Sinan, ama kaybet
tin."
Sinan dişlerini sıktı. "Henüz değil, Kiraz. Henüz değil."
Devam edecek…
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |