7. Bölüm

Buzları Eritme

Ecrin
ecrinkbra8

Ellerinde kelebek benzeri bir şey olunca Kaan'ı yaralama düşüncesi doldu.. Saklandığım yerden çıktığımda Kaan beni gördüğüne o kadar mutlu olurken Ona saldıranlarsa elimdeki silahdan bir o kadar korkmuş gözüküyorlardı.

Sert bir sesle '' Elinizdekileri yer atın'' Onlar kelebekleri yere atmayınca göz korkutmak için bir el havaya sıktım. Artık ne kadar korkuttuysam birisi kelebeği yere atacakken durdurdu. Dalga geçer şekilde '' Bu bizi korkutmak için yapıyor sakın atma'' O gerizekalı da kafasını olumlu salladı. Tam elindeki kelebeği bırakacak gibi yapıp Kaan'ın boğazına tuttu.

Resmen kan beynime sıçradı. Kardeş bağı pek fazla olmasa bile kan bağımız vardı. Kendimi az çok sakinleştirdikten sonra ''Onu bırakın beni alın'' Çocuk kararlı olduğundan vazgeçecek gibi gözükmüyordu. '' Silahını yere at bu saftiriği al'' Kafamı sallayıp yere bıraktım. Yanındakinin kolunu dürttü ve silahı yerden aldı ve yanındakine verdi. Bu sırada Kaan'ı benim yanıma fırlattı. Silahı da cebine sıkıştırdı.

Kaan'nın kulağına bir şeyler fısıldayıp cebine telefonumu koydum. Kaan kaçarken ben usul usul onlara yaklaştım. Beni koluyla boynumu sardı ve kelebeği tuttu. Derin bir nefes alırken '' Bunlar son nefeslerin güzellik'' Bunu dedikten sonra güldüğünden kolu hareket ediyordu. Bu fırsatı değerlendirip kelebek olan elini kavrayıp ters döndürüp onun arkasına geçtim.

Yandaki saf çocuk ne olduğunu anlayana kadar benim boğazıma kelebek tutanın döndürdüğüm bile kırdım ve tekme atıp onu yere ittim. Yandaki çocuk bana saldırmak için adım atarken kelebek olan elini tutup ucunu ona doğru çevirdim. Kelebeği de elinden aldım. Tam onu da yere serecektim ki büyük bir sesle beraber bacağımın arkasında hissettiğim acıyla inledim.

Baldırıma baktığımda çoktan kanamaya başlamıştı. Silahı onun elinden zor da olsa aldım. Elimde olan kelebek ile onun elini keserken önümdeki kişinin arkasına geçip silahın kabzıyla ensesine vurdum. O yere yığılırken diğer çocuğa gelmişti sıra ona da aynı hareketi uygulamak için harekete geçmişken polis siren sesleri duyulmaya başlandı. Bayıltmaya çalıştığım çocuk bacamdaki yaraya bastırdı. Oranın acısıyla yüzüne yumruğu vurdum.

Kaan'a seslendiğimde koşarak yanıma geldi. Gözü yaram nerde olduğunu çözmek için beni tarıyordu. Benim gözüm kararıyordu ama kendimi zorladığımdan bayılmıyordum. Eğer kendimi bırakırsam bayılırdım. Polisler, Kaan yanıma gelince gelmişti. Kaan ağlarken '' Özür dilerim benim yüzümden oldu. Nolur dayan ambulans şimdi geliyor.'' Kafamı salladım ama buna sallamak denemez hareket ettirmek denir.

Cebimi işaret ettiğimde cebimdeki asker kimliğimi çıkarmıştı. Gözümle polisleri işaret etmek istemiştim ama yapamadım. Vücudum artık daynamadı ve bilincim kapandı.

Kaan'dan

Benim üniversitemde ne kadar normal kişiler varsa anormal kişi de vardı. Kimisi kızları taciz ederken kimisi insanları gasp ediyordu. Ben başarı olarak derslerde ilk onlara girebiliyordum. Genelde bu kişiler de bizim gibileri gasp ederler. Ders bitti ve ben sınıftan çıkacakken Orhan ve Cemil Beni sıkıştırdılar.

Neymiş tüm paramı getirecekmişim. Oldu tabi diyerek okuldan çıkmıştım. Evde geldiğimde biyolojik ablamın bize yemeğe geleceğini öğrendim. Miray'dan en çok çeken ben olmuştum. Sürekli test kitaplarımı yırtardı ve ben onun yüzünden sınıfı zar zor geçmiştim. Yırtması bir şey değildi de bir keresinde onun eşyasını çalmaktan nerdeyse okuldan atılacaktım.

Herkese de biz birbirimizi tanımıyormuş şeklinde davrandığından kimse farketmiyordu. Ben kendimi açıkladığımda kayıtlarda kardeş olduğumuz görününce okuldan atılmaktan vazdeçildim. Bu ben ortaokul 6. sınıf o lise sondu. Ortaokul ve lise aynı binaydı fakat lise bölümü sadece kızdı.

Annem pencereden bakınca onu görmüş ve dışarı çıkmıştı. Ah annem umarım üzülmezsin. O geldiğinde masaya oturmuştuk. Karşısında ben oturduğumdan iyi şekilde inceleye bilmiştim ama hislerden mi bilmem bir anda bana baktı. Bense yemeğimi yiyormuş gibi yaptım. Artık ne kadar kandıysa. Ben daha fazla onu görmek istemediğimden Derin ablama ders çalışıcağım diye yukarı çıkmıştım.

Bu olaydan dört gün geçti. Bizim serseriler bana bulaşmamıştı. Derslerim bitmişti ve eve doğru yürüyordum. Giderken ara sokağın arasından biri kolumu tutup sürüklemeye başladı. Durmaya çalışsam da işe yaramamıştı. Bana paramı çıkarmamı söylüyorlardı. Ben bir şey diyemiyor veya hareket edemiyordum. Çünkü ikisinin de elinde kelebek vardı.

Daha fazla susmamam gerektiğini düşünüp konuşacakken sağdan ses geldi. ''Ellerinizdekileri yere atın'' oraya döndüğümde biyolojik ablamdı. Bir el havaya ateş etti. Bizim Orhan Cemil'in yaptığına kızıyordu. '' Bu bizi korkutmak için yapıyor sakın atma'' diye. Orhan sanki yere bırakacak gibi yapıp benim boğazıma kelebek dayadı.

Onlar aralarında bir şey konuşuyordu ama ben korkudan duymuyordum. Orhan beni bir anda fırlatınca düşmekten zor kurtuldum. Benim kulağıma eğilip '' cebine koyduğum telefondan polisi ara ve ben seni çağırdığımda gel.'' dediği an cebimde ağırlık hissettim. Hiçbir şey yapmadan ara sokaktan çıktım ve polisi aradım.

Polis geleceğini söylediklerinde burada beklemeye başladım. Sesler net olmasa da duyuluyordu. Birileri acıyla bağırıyordu. Yaklaşık 15 dakika sonra polis sirenleri duyuldu. Polislere ara sokağı gösterirken içerden adım duyuldu. Hemen koşarak oraya gittim. Oraya baktığımda serseriler baygındı. Aypare ablam da yerdeydi ama kendini sıkıyordu.

Gözüm yarası var mı diye tararken arkadan polis ambulansı arıyordu. Bacağını gördüğümde hemen yanına koştum ağlıyordum. '' Özür dilerim benim yüzümden oldu. Nolur dayan ambulans geliyor'' Kafasını çok milim oynatmıştı. Parmağıyla cebini gösterdi ilk tereddüt etsem de elimi cebine attım. Kart gibi bir şey çıktı. Üstünde asker kimliği yazıyordu.

Tam bir şey daha söyleyecekken başı yana düştü. Ablam ölüyordu.( benim abartma seviyem) Polislere döndüğümde yanıma geliyorlardı. Elimdeki kartı onlara vermek aklıma geldi. Gösterdiğimde kafalarını ağır ağır salladılar. Tam bu sırada ambulans sesi duyuldu. Hemen kenara çekildim.

Telefonum çantamda olduğu için Aypare ablamın telefonu kullanmak zorunda kaldım. Arama yerine annemin numarasını girdiğimde '' Belma Hanım' yazıyordu. Kafamı anlık kaldırdığımda ablamı ambulansa bindiriyorlardı. Ben de sağlık ekiptekilere ''O benim ablam ben de gelicem'' Sağlık çalışanı polise baktı. Polis kafasını sallayınca binmeme izin verdi.

Anneme bilgi vermek için sağlık görevlisine ''Hangi hastaneye gidiyoruz'' '' Urfa devlet hastanesi'' diye kısa bir cevap verdi. Kafamı sallayıp annemi aradım. Birinci çalmadan sonra açıldı. Sesi o kadar heyecanlı çıkmıştı ki içim burkuldu. '' Alo, kızım iyi misin?'' '' Anne, ben Kaan. Ablam yaralandı devlet hastanesine gidiyoruz. Orada her şeyi anlatıcam'' Annemin artık endişeli çıkan sesiyle '' Tamam oğlum geliyoruz '' dediğinde kapattım.

Hastaneye geldiğimizde ilk ablamı çıkardılar ardından ben indim. Ablamı ameliyata götürdükten kısa süre sonra kapı açıldı. Nasıl olduğunu soracakken bana '' Brh pozitif kan lazım. Senin grubun ne'' sadece '' aynısı'' dedim. Beni kan alma yerine götürdü. Kan alındı. Yanımda ki vişne suyunu içtim. Kendime gelmeyi beklerken kapıdan annem ve babam girdi.

Annem söze atılarak '' Kaan sen iyisin de mi? Ne olduğunu anlat. '' Kısaca olayı anlattığımda babam '' Bana söyleseydin ya o çocukları ya da abine '' Kafamı suçluymuşum gibi yere eğdim. '' Eğme başını olan olmuş yapacak bir şey yok. '' Kafamı kaldırdığımda annem '' abilerin ameliyat kapısında bekliyorlar başın dönmüyorsa yanlarına gidelim. Kafamı sallayıp oraya gittik.

Abim beni görünce hasar var mı diye baktı. Olmadığını görünce kolunu omzuma attı. Saçımı da karıştırdı tam oldu. Birkaç dakika sonra kapı açıldı ve normal odaya koydular ablamı.

Aypare'den

Gözleri açmaya çalıştım ama yapamadım. Çünkü ışık beni resmen kör etmişti. Gözlerim ışığa alışınca açabildim. Etrafa bakınırken cama doğru baktığımda bir kişi beni görmüştü ve o da Kaan'dı. Biraz kıpırdanmaya çalışınca bacağımda ki ağrı sızladı. Bu sefer cam baya kalabalıklaşmışken doktor geldi.

Muayne etti ve '' Kendinizi nasıl hissediyorsunuz'' soru geldiğinde boğazım sahra çölünü kıskandıracak derece kuruydu. Yanımdaki suyu gösterdiğimde bana su verdi içtikten sonra aynı yere koydu. '' İyi hissediyorum. Ne zamandır uyuyorum?'' Kolunu kaldırıp saate baktı '' Yaklaşık sekiz saattir.''

Kafamı salladım '' Ne kadar burada duracağım'' Yatağımın ucundaki kağıdı alıp '' En erken dört gün sonra. '' Bu biraz kötü oldu sporu aksatacaktım. Bunu istemiyordum ama mecburduk. Doktor '' Geçmiş olsun '' deyip çıktı. O çıktıktan sonra Belma hanımlar girdi.

Belma hanım ve Engin bey gelip bana sarılmaya başladılar. Bu duygu o kadar iyiydi ki sanki bulutların üzerinde uçuyordum.

Geri yerlerine geçtiklerinde Engin bey " Birazdan polisler ifadeni alır. Karşı tarafı da iyi dövmüşsün. Ufak bir tebessüm belirdi suratıma ama bacağım hala ağrıdığı için yarım kaldı. Yüzüm eski halini aldı. Ben buradan çıkmak için plan yaparken onlar da kimin kalacağını seçiyorlardı. Bir kaç karardan sonra Derin'i refakatçim yaptılar.

Aslında onları bir nevi ben kovmuştum. Buradan daha rahat çıkmak için ama Derin sanki şıp diye ne yapacağımı anlamıştı. Zeki kız aynı ablasına çekmiş. Aramız kötü değildi ama iyi de değildik. Bunu düzeltmek istiyordum. " Derin, bana eskiden ne yaptığınızı anlatır mısın?" O da sıkılmış olacak ki anlatmaya başladı.

" Üvey ablam Miray çok şımarıktı. Mesela ben ona bir doğum günü hediyesi almıştım. Hediye de şık bir elbiseydi. Sonra o elbiseyi masaya koydu ve üstüne boyalar döktü. Sonra bana ' Markadan başka giymiyorum.' dedi."

Gözü dolmuştu ağlamak istemediğinden yukarı bakıp gözünü art arda kırptı. " Devam etmek zorunda değilsin" Kafasını sağa sola salladı. " Olmaz anlatmak istiyorum " peki diye mırıldandım. Derin ise devam etti.

" Çekmeceden makas çıkardı ve elbiseyi kesti. O günden sonra hediye ne olursa olsun kıymet verdim. Genelde notları çok fazla önemsemiyordum artık önemsiyorum. " İkimizin yüzünde buruk bir gülümseme vardı.

Derin bir anda bir şey hatırlamış gibi " Yarın benim doğum günüm seninle geçirmeyi çok istiyorum abla " Son söylediği kelime beni o kadar mutlu etmişti ki ona sarılmak istedim. Kollarımı iki yana açıp gelmesini bekledim.

Yanıma koşarak geldiğinde sıkıca birbirimize sarıldık. Artık yarını beklemek vardı. Buradan çıkınca ilk kardeşime en güzel hediyeyi almak olacaktı. Yavaş yavaş uykum gelmeye başlarken saate baktım. Saat tam 12'di. " İyi ki doğdun kardeşim...

💣

Nasıldı

Uzun zamandır bölümler kısalıyordu artık eski halinde

Bizim serserilerşn ismini seçerken çok yoruldum jdkdmjxmd

Bölüm : 06.09.2024 01:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...