8. Bölüm

6. BÖLÜM

Ecrin
ecrinn2

tekrardan Merhaba sevgili okurum. bu bölümü özür maliyetinde biraz uzun yazmaya çalıştım. uzun süredir bölümü atmıyorum Bir haftadır yaklaşık. bu yüzden çok özür dilerim. bu hafta içerisinde odamı farklı bir yere taşıyacağız ve bunun gibi işlerden dolayı yine bu hafta da gecikme yaşanabilir. Ablam gitti Dolayısıyla telefonumdan yazmak zorunda kaldım. Telefonum maalesef hata verip duruyor, yazdıklarımı silebiliyor, bunun gibi sıkıntılardan dolayı yazım hataları olabilir. Bundan kaynaklı Sizden çok özür dilerim ve iltifatlarınız beni o kadar mutlu ediyor ki bunu tahmin bile edemezsiniz. sesli mesajla yazmak zorundayım çünkü telefonumun alt kısmında bir kırık var ve o kırık maalesef telefonunuza sürekli Enter tuşuna basıyor ve Telefonumda mesaj yazamıyorum. o yüzden beni affedin. diyeceğim Başka bir şey yok umarım bölüm beğenirsiniz bir sonraki bölümde gecikme yaşanabilir bunu tekrar belirtmek isterim.

İyi okumalar dilerim sevgili okuyucum...

 

***

Aybars Alabey'den


Aybala kriz geçirme eşiğinden dönmeden önce
Kamelyadaydık. Aybala işim var diyerek kalkmıştı ama ona inanmamıştım çünkü hem sesi hem de hızı normal değildi.

 

Bazen onu anlamıyordum. Biz birbirimizi hissede bilirdik. Gerçekten hissederdik. Küçükken o her dövüldüğünde hissederdim. Neresi acıyorsa benimde oramda acı oluşurdu. Kalbim sıkışır, hissederdim. Onurdan gelen sesle başımı kaldırdım. “komutanım. Siz neden hiç konuşmuyorsunuz? Hele de aybala komutanım.” Ona bakıp

 

“geçmiş onur, geçmiş.” Dedim. Anlayanaydı. O sırada hızlı ayak sesleri duydum ve başımı hemen arkaya çevirdim. Aybala hızla geliyordu ve en kötüsü kalbim acıyordu benim ki acıyorsa asıl onun ki acıyordu. Gözlerim ellerine düştü.

 

Elleri feci titriyordu hızla ayağa kalktım. Kalbimi korku sarmıştı. Aybala en son o öldüğünde böyle olmuştu sonra ise bir daha böyle olmamıştı, 3 yıldır. Bana doğru yaklaştı. “ne oldu? İyi misin?” dedim hızla ve telaşla. “konuşalım.” Dedi.

 

Kolunu tutup yürümeye başladım. Odaya geldiğimde kapıyı kilitleyip ona döndüm. Döndüğüm gibi ona sarıldım çok kötü bir haldeydi, hiç iyi değildi. Titremesi azaldı ve sakinleşmeye başladı.

 

Ayrıldım ondan ve “evet, anlat bakalım seni bu duruma getiren şey ne?”


**

Aybala alabey'den


Bütün her şeyi ona anlatmıştım. Gözlerinde hüzün vardı sinir vardı ama en çokta intikam vardı. Benim için almak istediği intikam.

 

Ama benimkinden büyük olamazdı. O benim yaşadıklarımın sadece çeyreğini biliyordu. Mesela o pislik şerefsizin benim anneliğimi aldığını bilmiyordu, Aybars çoğu şeyden habersizdi.

 

Derin bir nefes aldı “tamam şu bozkurt ailesini araştıracağım. Kimin neyin nesiymiş bilelim. Ve yarın da gidip işin aslını öğreneceğiz.” Dedi.

 

Kafamı salladım. Odanın kapısının kilidini açıp dışarı çıkmıştım arkamdan Aybars geliyordu bir anda aklıma gelen şeyle durup arkama döndüm. “sen yarın için git de albaydan izin al. Yarın için iznimiz yok.” Kafasını sallayıp benim tersime doğru gitti. Kamelyaya doğru yürümeye başladım. Kamelyaya yaklaştığımda Tim Beni görüp ayağa kalkacak diyorum onları Durdurdum sakin bir sesli "oturun." dedim.

 

Ben gelmeden önce aybars'ın oturduğu yere oturdum. Kısa bir süre sonra Aybars geldi. Aybars da karşıma geçip oturdu tim kendi kendine sohbet ederken öylece etrafa bakınıyordum, neler olacağını düşünüyordum. Gerçekten de karıştıysam bütün hayatım mahvolmuş olurdu, Her şey boşa gitmiş olurdu, çektiğim bütün acılar, yaşayamadığım hayallerimin hepsi, her şey boşa giderdi benim için önemli olan şey hayallerimin boşa gitmesi değildi istesem Şimdi onları tekrardan yapabilirdim. Beni üzen şey gençliğimin bitmesiydi çocukluğumu yaşayamamdı. Ve bunu geçtim en çok büyük olan hayallerimi elimden almalarıydı.

 

işte Beni en çok üzen şey buydu. canım çok yanmıştı. halen daha yanıyordu. Geçmiş yakamı sıkıca tutup bırakmıyordu. Pes etmek istemiyordum ama bazenleri çok yoruluyordum ve benim de bir insan olduğumu düşünürsek şu ana kadar binlerce kez pes etmem lazımdı.

 

Ama ben sadece iki kez pes ettim ve şu anda ayakta durmaya çalışan bir ağaç gibiyim.

 

Çok yaşlı, bütün yaprakları dökülmüş, Bütün her yeri Kararmış, çürümüş, ölmeye yüz tutmuş bir ağaç gibi.

 

Ona rağmen yaşıyordum. Elbet bir gün o ağaçda düşüp kırılacaktı.

O ağacın artık yeşerme şansı yoktu. artık yeşereceğini, canlı birisi olacağımı düşünmüyorum.

daha doğrusu hayat bana böyle düşündürüyor Ben aybars'a göre biraz daha ciddiyimdir. Evet tek yumurta ikizleriyiz onun hissettiğini Ben benim hissettiğimi o hissedebilir.

 

Bu biraz saçma gelebilir ama gerçekten de doğru olduğunu yaşayınca anlarsınız. O bir yerinde Ağrı hissederse Ben de oramda Ağrı hissederim ve şu an kalbim ağrıyor.

 

biliyorum Aybars bu durumu kaldıramaz. Aybars bana göre daha da duygusal "Erkek adam ağlamaz!" sözlerinin tam tersi.

 

bana göre bu sözler tamamıyla ve tamamıyla saçmalık "erkek ağlamaz", "kadını sesli gülemez", "kadın dışarı çıkamaz" gibi sözcükler tamamıyla saçmalık.

 

birinin insan olduğunu unutmak çok büyük bir saçmalık. erkek bir insan olduğu için ağlayabilir kadın bir insan olduğu için şen Kahkahalar atabilir kadın bir insan olduğu için dışarı çıkabilir bir asker kadın erkek fark etmezsizin bir insan olduğu için yaralanabilir, üzülebilir, ağlayabilir ve hatta hıçkıra hıçkıra ağlayabilir.

 

çünkü Bizler de bir insanız. Bizim de duygularımız kalbimiz ve bir mantığımız var aslında olay tamamıyla bundan ibaret Ama bizim insanımız bunları düşünemiyor.

 

Bir askerin duygusuz vicdansız olduğunu zannediyor ama hayır Bizler oldukça vicdanlı ve duygulu insanlarız. Altını çiziyorum biz bir insanız ama maalesef Türk insanı bunu kabul etmiyor.

 

beni düşüncelerimden sıyıran bir ses yükseldi sol tarafından yanımda Fırat oturuyordu bana bir soru yöneltmiştin "komutanım Siz neden Hiç konuşmuyorsunuz? Biz sizi tanımak istiyoruz, Biraz kendinizi tanıtamaz mısınız?" derin bir nefes aldım başıma hafifçe ona döndürdüm ve sadece şu sözcükleri sarf ettim "Kendimi tanıtmayı sevmem. beni İlerleyen zamanlarda Nadir olsa bile tanımaya başlarsınız zaten. üzgünüm ama ben sizin gibi konuşuyorum birisi değilim neden konuşmadığımız sorgulamayın ve emirlerimin doğrultusuna çıkmayın Beni en çok sinirlendiren emirlerimden çıkmanızdır emirlerime uymamanız ve emirlerimi sorgulamanızdır." dedim Fırat Sadece başını salladı ve ardından tim konuşmaya devam etti birbirlerini tanıyorlardı onları dinlemiyormuş gibi yapsam bile onları can kulağıyla dinliyorum.

 

çünkü onları tanımam gerekiyordu. Evet, bu sözcüklerimin tam tersini yapıyordu ama onları Tanımam lazım ki onlara nasıl davranmam gerektiğini öğreneyim.

 

Hayatta en iyi yapmamız gereken şey birini tanımaktır, gözlemlemektir. gözlem bana göre her şeydir. iyi bir gözlemci olursan insanları çok yakından tanıyabilirsin.

 

Onları iyi tanırsan vereceğim emirleri de iyi bilirim. onların yapamayacağı bir şey Onlara Emir etmek çok saçmalıktır.

 

yapamayacakları bir şeyi onlara yaptırmaya Çalışmak da aynen böyledir onları tanıyayım ki onlara yapamayacakları şeyleri vermeyim.

 

Tim Sohbet ederken arada bir Aybars da konuşuyordu Onlar da iyi anlaşmışa benziyordu çünkü genelde bu kadar konuşmazdı. Zihnim beni başka bir tarafa götürmeye başladı yine geçmişim önüme geldi ve ben düşüncelere daldım, tim ise sohbete...

 

zafer öztaş'tan

Aybala ve aybars odalarına gittikleri zaman

 

Aybala ve Aybars odalarına gittiklerinde Ne olduğunu açıkçası merak etmiştim. Aybala'nın Gözleri aynı bir çocuk gözlerine benziyordu. küçük bir kız çocuğu gibi bakıyordu etrafa. Aybars ise o da çocuk gibi bakıyordu ama aybala'dan biraz daha iyi olduğu kesindi. neden konuşmadıklarını halen daha çözemiyorum ama Aybars geçmiş dediği için az çok bir şeyler kestirebiliyorum. geçmişlerinde kötü şeyler yaşadıkları çok belli ve aynalayı az gördüm biliyorum ama bu kadar hızlı gelmesi ve gözlerinde farklı duygular olması ellerinin titremesi Açıkçası beni biraz korkuttu.

 

ne olmuştu merak etmiştim. Fırat konuştu "neden hiç konuşmuyorlar ki? anlamıyorum. tanısalar olmuyor mu kendilerine?" Ali'den bir ses yükseldi "konuşmak zorunda değiller Fırat. herkesin nasıl bir insan olacağını sen karar veremezsin. beni yanlış anlama ama bir şeyler yaşamışlar Belli ki en iyisi bunu sormamak. ilerki zamanda illaki bize alışacaklardır ve az da olsa konuşacaklardır merak etme." dedi Ali'ye cevap olarak Onur konuşmaya başladı "İyi birine benziyorlar gibi ama tanımadan bilemeyiz. Evet bazı şeyleri yaşamışlar gibi ama bunu da bilemeyiz. Belki de bize güvenmedikleri için biz ile konuşmuyorlar?"

 

sessiz kalmayı tercih etmiştim Çünkü onları daha tanımıyorum. iyi bir gözlemciyimdir açıkçası ve onları tanımadan hareket etmeyecektim ileriki zamanlarda aynı Ali'nin dediği gibi bize alışacaklardır.

 

telefonum çalmaya başladı telefon ekranına baktığım zaman da güzeller güzeli karımın aradığını gördüm. gülümseme peydah oldu yüzümde. yavaşça Telefonu kulağıma götürüp açtım. "Baba neredesin? Ben seni çok özledim! eve gel lütfen!" kızımın sesini duyduğumda gülümsemem daha da büyümeye başladı. lütfen deyişi beni benden alıyordun bütün yorgunluğumu bir gülüşüyle alabiliyordu. "geleceğim Güzel kızım. söz veriyorum geleceğim. ilk iznimi aldığım gibi senin yanına geleceğim. Sen Beni habersiz mi aradın güzel kızım?" kızımdan hafif bir kıkırdama sesi geldi anlamıştım beni izinsiz aradığını genelde annesinin telefonunu alıp beni arardı 4 yaşındaydı Ama gerçekten becerikli bir kızdı. "kızma Baba seni özlediğim için aradım. annemden istesem baban uygun değil deyip duruyor. Ben seni çok özledim o yüzden aradım. kızma bana ama Uygun değilsen kapatabilirim!" dedi. kalbimden oluk oluk bir şeylerin Aktığını hissetmeye başlamıştım, bu akan şey sevgiydi. "Hayır Güzel kızım uygunum şu anda kapatmana gerek yok. Ve beni istediğin zaman arayabilirsin annenle ben bu konu hakkında konuşacağım merak etmene gerek yok. ve sana asla kızmam Ben sen benim biricik ve tek kızımsın, miniğimsin. Sen benim prensesimsin, canımsın. Ben sana hiç kıyar mıyım? kızabilir miyim ben sana hı?" arkadan güzel karımın sesi geldi "Ece, Anneciğim ne yapıyorsun sen telefonumla?" karımın sesini duymayalı biraz olmuştu. sesine Hasret kalmıştım. Ece yani kızım, "babamla konuşuyorum anne izin ver biraz daha konuşayım hem babam uygunmuş beni arayabilirsin istediğin zaman dedi kızma bana lütfen!!" demişti. kıyamazdım ki ben ona bir kere bile kızıma bağırdığımı hatırlamıyorum çok sinirli olsam bile kızımı asla bağırmazdım Çünkü ona bir kere bağırmam onun bende güvenini kırmak için yeterli olurdu ve kızımın güvenmesi gereken en büyük kişi bendim. bir kız çocuğu babasına güvenmesi gerekirdi.

 

"Hadi Ececiğim, Hadi anneciğim ver telefonumu baban uygunum diyorsa bile onu çok fazla meşgul etmeyelim." dedi karım.

 

anlamıştım kapatacaklarını kızma seslendim "Ece babacığım seni çok seviyorum güzel kızım benim. şimdi annenin dediği gibi kapatalım daha sonra beni istediğin zaman arayabilirsin tamam mı bebeğim?" dedim. "Tamam baba." dedi Ece ve böylece telefon konuşması sonlanmıştı.

 

saate baktığımda 4'e yaklaştığını görmüştüm time bakıp "Müsaadenizle Ben artık kalkayım tim." dedim ve yavaşça ayaklandım.

 

Timdekiler başını sallayıp kabul ettiler ve oradan ayrılıp masa başı iş yapmaya gittim

 

**

 

Saat 9.30'du günü böyle kapatacaktım odama geldiğimden beri odamdan hiç çıkmamış Sadece bir kere karım Esma ile konuşmuştum. Evet tim komutanı değildim, yardımcısı da değildim ama Tim komutanı ve yardımcısından sonra gelen en rütbeli kişiydim ve Tim özel kurulmuş bir Tim olduğu için çok fazla dosyası vardı.

 

bu dosyaların bana ait olanlarını alıp yapmaya başlamıştım ve daha yarısı bile bitmemişti. masa başı iş yapmayı çok sevmezdim.

 

daha çok kanı vahşeti severdim. yaşlı olabilirim çok genç olmayabilirim ama bu kanı vahşeti Sevmeyeceğim anlamına gelmezdi.

 

biraz deli kafalıyımdır ama bazen askerlerin de deli olması gerekiyor yoksa iyicene dengemiz bozulur deli bile olabilirdik. ama gerçek bir deliden bahsediyorum.

günü böyle kapatıyorum Bakalım yarın neler olacak...

 

***

Umarım bölümü beğenmişsinizdi.r Beğendiyseniz ne mutlu bana! yazım yanlışları, yazım hataları, noktalama işaretlerinde bir sıkıntı bulunabilir. bunları bana belirtirseniz anında düzelteceğimden emin olabilirsiniz. ve WhatsApp'ta durumlarda bir kanalım bulunuyor. -Tabii hiç kimse yok- Eğer katılmak isterseniz bana yazabilirsiniz ama pek umursanacağını düşünmüyor-um İyi günler dilerim sevgili okuyucum...

 

 

Bölüm : 23.11.2024 20:07 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...