33. Bölüm

Final...

Mehube Elif İpek
eelliiffiippeekk

Yedi Yıl Sonra...4

 

Memduh kendini gömdüğü dosyalardan çalan telefonuyla nihayet başını kaldırdı. Eline aldığı telefonun ekranında Umut'un öğretmeninin adı vardı.

 

"Yine ne yaptın paşam? " Diye söylenerek telefonu hemen açıp kulağına koydu. "Buyurun hocam. "6

 

"Memduh Bey okula kadar gelmeniz gerekiyor. " Memduh gözlerini kapatarak nefesini hafifçe üfledi burnundan. Belli ki Umut yine okulu birbirine katmıştı.

 

"Umut iyi mi? "2

 

"Umut iyi çok şükür ama okul için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Sınıfın penceresini kırdı bir kere daha ve yine kavga etti. Ayrıca yine Menesa'nın saçlarını çekti, zor sakinleştirdik kızı. Annesini aradık gelecek az sonra sizde bir an önce gelirseniz lütfen. " Yine şaşırtmamıştı Umut.

 

"Hemen geliyorum. " Memduh kapattığı telefonu masaya bırakarak iki eliyle yüzünü sıvazladı sıkıntı dolu bir nefes alarak. Ayda birkaç kez muhakkak okula uğramak zorunda kalıyordu Memduh, Umut'un yaramazlıkları yüzünden. Öğretmenler bile artık ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Umut'un hâlâ okuldan gönderilmemesinin sebebi ise Memduh'un okulun en büyük maddi destekçisi olmasıydı.

 

Memduh yerinden kalkarak askıdaki ceketini alıp giydi. Telefonu ile arabasının anahtarını alarak hızlı adımlarla odasından çıktı. Çıktığı gibi de Hamza'yla karşılaştı.

 

"Abi, nereye alelacele böyle? " Hamza'nın meraklı sorusuna Memduh derin bir nefes alarak hafif gülümsedi.

 

"Nereye olacak yine okula. " Hamza kendini tutamayıp gülmeye başladı.

 

"Yine ne yapmış? "

 

"Bir okulu ateşe verip yakmamış. " Abisinin söylediğine Hamza hafif bir kahkaha attı.

 

"Yakındır onuda duyarız. "

 

"Allah'tan iki hafta sonra okul kapanıyor, yoksa onuda duyacağız. "

 

Memduh yüzündeki gülümsemeyle giderken Hamza yoluna devam etti.

 

....

 

Memduh vardığı okulda Menesa'nın annesi gelmiş ve kadın öfkeden deliye dönmüştü. Haksız da sayılmazdı, çünkü Umut sürekli olarak Menesa'nın saçlarını çekiyordu. Sınıfını bile değiştirmişlerdi ama bu bile Umut'a engel olamıyordu. Okulların kapanmasına iki hafta vardı, ikinci sınıf için kızını başka okula yazdıracağını söylüyordu kadın haklı olarak. Şu son iki hafta içinde okula göndermeyi düşünmüyordu kızını.4

 

Memduh kapısını tıkırdattığı odanın kapısını aralarken müdüre hanım ayağa kalkarak onu karşıladı.

 

"Buyurun Memduh Bey, hoş geldiniz. " Memduh hafif başını sallayarak müdürenin uzattığı elini sıktı.

 

"Hoş buldum. " Oturmadan önce annesinin kucağında mahzun bir şekilde oturan Menesa'ya bakarak sordu. "İyi misin kızım? " Menesa büktüğü dudağıyla hafif başını salladı. Memduh annesine ne diyeceğini bilemezken odanın kapısı tıkırdatılıp açıldı. Umut öğretmeniyle birlikte içeri girdi. Umut hemen koşup babasının kucağına oturdu.

 

Memduh neler yapmışsın der gibi oğluna bakarken Umut'un çokta umurunda olduğu söylenemezdi.

 

"Bu hafta sonu Menesa için iyi bir okul bakacağım, daha sonra nakil işlemleri için size uğrarım. Şu son iki hafta için de okula göndermeyi düşünmüyorum. " Menesa'nın annesi sesinden belli öfkesiyle konuşurken Umut duydukları ile üzgünce babasına baktı. Menesa okuldan gidecekti.

 

"Sizi anlıyorum Yeliz Hanım ama bu iki hafta etkinlik haftası, Menesa etkinlikleri çok seviyor. " Müdüre hanımın söyledikleri Yeliz'i ikna edemezken yerinden kalkıp kızının elini tuttu.

 

"Etkinlikleri beraber evde yaparız. " Genç kadın kızını alıp giderken müdüre ile Memduh üzgünce Umut'a bakıyorlardı. Menesa'nın okuldan gideceğine üzülen Umut başını babasının omuzuna yasladı üzgünce. Memduh anlamıştı oğlunun bir anda durgunlaşan tavrının sebebini.

 

"Hani anlaşmıştık, bir daha arkadaşının saçını çekmeyecektin?" Umut üzgünce omuzlarını kaldırıp indirdi. "Hani kavga da yoktu? Camı kırmayı nasıl yine becerdin? "

 

"Ben eve gitmek istiyorum. " Umut'un üzgünce söylediğine Memduh ne yapacağını bilemez bir şekilde ona baktı. Kucağındaki Umut'la birlikte ayağa kalktı.

 

"Müsaadenizle, tamirat için arkadaşlar gelecekler yapılacak başka bir şey varsa siz onları yönlendirirsiniz. "

 

"Tabi, teşekkür ederim. "

 

Memduh, Umut'u alıp okuldan ayrılırken arabanın arka koltuğundaki Umut dudağını bükmüş, üzgünce camdan dışarıyı izliyordu. Memduh dikiz aynasından sık sık kontrol ediyordu onu. Oğlu için yapamayacağı şey yoktu, ölmek yapabileceği en hafif şeydi. O küçük adam onun tüm dünyasıydı.2

 

Her okul çıkışı Feride'nin mezarına uğrayıp öyle eve gidiyorlardı. Feride'nin vefatının üzerinden yedi yıl geçmesine rağmen Memduh'un onun mezarına gitmediği tek bir gün yoktu.

 

Araba mezarlığa girerken Umut derince bir nefes aldı. Az sonra araba dururken Umut babasından önce arabanın kapısını açıp aşağı indi. Koşar adımlarla annesinin mezarının yanına vardı. Mezarının kenarına oturdu aynı üzgün haliyle. Annesinin mezarındaki çiçeklere baktı tek tek. Babası da gelince babasının yaptığı gibi ellerini kaldırıp anaannesinin öğrettiği tüm duaları okudu. Yine babası gibi ellerini yüzüne sürerken babasının kurumuş otları toplamasına o da yardım etti.1

 

"Oğlun yine yaramazlıkta sınır tanımıyor Feride'm. Yine kavga mı dersin, okulu kırıp, dökmek mi dersin, arkadaşının saçını çekmesini mi dersin. " Umut çok hoşlanmamıştı babasının onu annesine şikayet etmesine. Üzgün yüzünün kaşları çatılarak baktı babasına.

 

"Annemle yalnız konuşmak istiyorum. " Memduh gülümseyerek baktığı oğlunun saçlarından öperek saçlarını eliyle düzeltti.

 

"Peki. " Memduh aile mezarlığının etrafını çevreleyen duvarın diğer tarafına geçerek duvara yaslandı Umut'a sırtı dönük bir şekilde.

 

Umut annesinin mezar taşını eliyle temizledi ilk.

 

"Menesa okuldan gidecekmiş, annesi bir daha onu okula getirmeyecekmiş. " Dedi üzgünce. "Bu hafta hiç benimle oynamadı, hep Berke'yle, Fırat'la oynadı. Bende onları dövdüm! Bana bağırdı, bende saçını çektim. Ama çok çekmedim azıcık çektim, ama o çok ağladı. " Yine yüzü düşerken Memduh hafif bir tebessümle oğlunu dinliyordu.

 

"Yaşın kaç senin kıskançlığına bak. " Diye söylendi oğlunu dinlemeye devam ederken.

 

"Bende gitmeyeceğim okula. " Annesinin mezar taşının kenarından öperek ayağa kalktı. Hırsla yürüyerek babasından önce ulaştığı arabaya bindi. Memduh arkasından başını iki yana sallayarak baktı hafif bir tebessümle. Dönüp Feride'nin mezarına baktı. Dinmeyen özlemiyle bakıp derin bir iç çekti.2

 

"Allah'a emanet ol gülüm. " Diyerek arabasına doğru yürüdü. Umut'un tam kapatamadığı kapıyı kapatarak direksiyona geçti.

 

Umut'un surat asmasıyla geçen yol evlerinin bahçesinde son buldu. Memduh arabadan inerek Umut'un da çantasıyla birlikte inmesine yardımcı oldu. Hırslı ve öfkeli bir şekilde içeri yürüyen Umut içeri girmesiyle çantasını öfkeyle yere attı. Mutfaktan çıkan Meryem torununa şaşkınlıkla bakarken, babasının uyarıcı öksürüğüyle dönüp çantasını yerden alarak ayaklarını yere vura vura yukarı çıktı Umut.

 

"Nesi var yine bunun? " Meryem arkasından bakarken sordu.

 

"Yine arkadaşının saçını çekmiş, annesi de okuldan alacağını söyledi ona bozuldu küçük bey. "

 

"Armut dibine düşermiş, al aynı senin küçüklüğün. Sende Feride'nin saçını çeker, biri kızınca da bütün köyü taşa tutardın. Üstünü, başını değiştireyim de karnını doyurayım paşamın. " Meryem merdivenleri çıktı torununun arkasından.4

 

Feride'nin vefatının ardından Yılmaz ile Meryem köydeki her şeyi Yusuf'a bırakarak İstanbul'a tamamen yerleşmişlerdi Umut için.

 

Memduh bahçeye çıkıp oturdu.

 

Küçüklük anıları canlanıyordu her seferinde Umut'un yaramazlıklarıyla. Feride olduğu zaman Hızır, Feride'yle oynayıp onunla oynamadığı için sinirlenip Feride'nin saçlarını çektiğini hatırlıyordu. Feride ağlayarak giderdi her seferinde, ona da bitmek bilmez bir eğlence kalırdı, çünkü Hızır tüm gün onu dövmek için kovalardı. O da tüm gün gülüşerek kaçardı. Feride'nin saçını çekmek onun için bitmek bilmez bir eğlencenin anahtarı gibiydi. Şimdi ise sönmek bilmez bir yangının kendisiydi.

 

Parmağındaki alyansına hafif ama acı bir tebessümle baktı, parmağında çevirdiği yüzükle derin bir nefes aldı.

 

"Ne yapmış yine bizim yaramaz? " Memduh gözlerindeki hüznü maskeleyen bir gülümsemeyle Yılmaz'a döndü. Yılmaz elleri boyalı bir şekilde Memduh'un karşısına oturdu. Biliyordu ki Memduh saatinden önce eve geldiyse Umut'un yaptıkları yüzünden okuldan dönüyordur.

 

"Hangisini sayayım bilmiyorum ki. "

 

"Canı sağolsun aslanımın! "

 

"Canı sağolsun da arkadaşlarının canını yakması hoşuma gitmiyor. Yine kavgaya başladı. "

 

"Çocukların canı birbirinin eliyle acımaz, onlar önce kavga eder beş dakika sonra yine birbirleriyle oynarlar. En çok kavga ettiğiyle büyüdükçe en iyi arkadaş olur. "

 

"Umarım öyle olur baba. "

 

"Sıkma canını çocuk o, kavgasız çocuk olur mu hiç? Ben bir bakayım ne yapıyor atı beraber boyayalım ki benimle de kavga etmesin. Unutmuyor da haylaz. " Yılmaz torunu için yonttuğu ağaçlardan çeşitli oyuncaklar yapıyordu, yaptığı o oyuncakların hepsini Umut'la birlikte boyuyordu. Yılmaz yerinden kalkıp içeri giderken Memduh gülümseyerek derin bir nefes aldı.

 

Ne çok isterdi Feride'nin de oğlunun şu hallerini görmesini. Fazlasıyla yaramazdı ama çok akıllıydı, ayrıca çokta ince düşünceliydi. Annesi gibi çok merhametliydi, babası gibi de sevdiklerini paylaşamazdı. Özellikle anaanesini kuzenleriyle hiç paylaşamazdı.

 

Memduh düşüncelerinde kaybolurken gözlerini göktüzüne çevirdi. Artık keşke demiyordu ama yine de yüreği feryed figan Feride diye yalvarıyordu hâlâ.

 

....

 

Memduh uyumak üzereyken odasının kapısı aralandı. Kapı aralığında tüm akşam yüzü gülmeyen Umut göründü. Bu akşam en büyük eğlencesi olan dedesiyle güreşmemişti bile. Bir şeye üzüldüğü zaman o gece babasıyla uyurdu. Tabi Memduh'un Umut için yapamayacağı şey yoktu. Üzüldüğü bu konuyu ne yapıp edip mutlaka halledecekti. Oğlunun yüzünü asması bile onun için dünyayı yakmaya yeterdi.

 

"Gel benim aslanım. " İçeri giren Umut kapıyı ardından kapattı. Memduh pikeyi kaldırırken Umut yatağa yattı. Oğlunun yanına yatan Memduh yüzünde hafif bir tebessümle yüzüne baktı. Saçlarını eliyle düzelterek alnından öptü.

 

"Baba, Menesa bir daha okula gelmeyecek mi? " Memduh gülümseyerek oğlunun küçük elini öptü.

 

"Bir şartla gelecek, ne olursa olsun bir daha asla ama asla onun saçını çekmeyeceksin. "

 

"Bana bağırsada mı? "

 

"Bağırsada! "

 

"Fırat'la oynasa da mı? "

 

"Fırat'la oynasada! "

 

"Baba! "

 

"Menesa sadece senin arkadaşın değil, okuldaki herkes senin kadar onun arkadaşı. İstediğiyle istediği gibi oynayabilir bunu kısıtlamaya hiç kimse gibi seninde hakkın yok. Onu diğer arkadaşlarından biraz daha farklı seviyor olabilirsin ama bu onun canını acıtmanı gerektirmez, aksine onu daha çok mutlu etmeni gerektirir eğer onun arkadaşlığını kaybetmek istemiyorsan. "

 

"Ama o benimle oynamıyor ki. "

 

"Çünkü sen onun canını acıtıyorsun. Şimdi kendini onun yerine koy, sürekli senin saçını çeken biriyle arkadaş olmak ister miydin? " Umut hafif başını salladı. "O yüzden bir daha bunu yapmaman gerekiyor. "

 

"Bir daha Menesa benim arkadaşım olmayacak mı? "

 

"Eğer bir daha onun canını acıtmayacağına söz verirsen o da arkadaşın olmaya devam edecek. "

 

"Bir daha hiç Menesa'nın saçını çekmeyeceğin, söz veriyorum! "2

 

"Peki o zaman, yarın akşam seninle birlikte Menesa'yı ve ailesini ziyarete gideceğiz, Menesa'dan özür dileyip söz vereceksin, anlaştık mı? "

 

"Anlaştık! " Anında yüzü gülen Umut babasına sarıldı. Memduh oğluna sarılarak defalarca kez öptü.

 

"Aslanım benim! " İkisi birbirne sarılırken Memduh gülümseyerek derin bir nefes aldı. Bir süre sonra Umut babasının göğsünde uyudu. Memduh hafif hafif saçlarını okşadı.

 

En kıymetli varlığıydı o! Her şeyi, herkesiydi şu küçücük haliyle. Başka, çok başkaydı onun sevgisi. O Feride'sinin emaneti, Feride'den ona kalan canının parçasıydı. Feride ile arasındaki en güzel bağdı. Tıpkı annesi gibi gülüyordu, her şeyiyle babasına benziyordu ama gülüşü annesinden kalmıştı. Yüzünden o gülüşü eksik olmasın diye Memduh'un yapamayacağı şey yoktu.2

 

Elini uzatıp Feride'nin çerçevedeki fotoğrafını aldı. Uzun uzun baktı fotoğrafa dolan gözleriyle acı bir tebessümle bakışlarını oğluna çevirdi.

 

Feride ona öyle bir hazine bırakmıştı ki uğruna bir saniye dahi düşünmeden dünyayı yakar, ölürdü. Oğluyla birlikte Feride'nin de fotoğrafına sarılarak gözlerini yumdu bir an olsun hafiflemeyen, hâlâ ilk günkü kadar taze olan acısıyla.1

 

.....

 

Ertesi gün Memduh bizzat Menesa'nın babasını arayarak müsaitlerse akşama onları ziyaret etmek istediklerini söylemişti. Memduh'un talebini geri çevirmemişti Menesa'nın babası.

 

Şimdi de ikisi gidecekleri eve eli boş gitmemek için çiçek alıyorlardı. Memduh aldığı buketin parasını verirken yüzü gülen Umut babasına bir şey isteyeceği belli bakışlarla bakıyordu.

 

"Hadi söyle. " Babasına genişçe gülümseyen Umut hafif sesli güldü. Bakışları çikolatacıyı bulup tekrar babasına döndü.

 

"Baba Menesa'ya çikolata da alalım mı? "2

 

"Peki alalım bakalım. " İkisi birlikte hemen ilerideki çikolata dükkanına girerlerken Umut koşup çikolataların tüm çeşitlerine bakmaya başladı.

 

"Baba, hepsinden alalım. " Tezgahtar gülerek Umut'u izlerken Memduh,

 

"Karışık bir paket alabilir miyiz lütfen? " Dedi. Gözlerinin içi gülen Umut tezgahtar adama kocaman açtığı gözlerle baktı.

 

"Ama bir sürü olsun, Menesa çok seviyor çikolataları. "

 

"Peki hâlâ, söyle bakalım küçük adam hangilerinden istiyorsun? " Tezgahtarın sorusuna Umut hemen hemen her çikolatadan koydurdu pakete.

 

Umut'un istediği gibi koca bir paket çikolata alan ikili arabaya doğru yürürken Memduh gülerek baktı oğluna.

 

"Bir tane de kuyumcu mu bulsaydık? " Dedi gülerek.

 

"Niye ki? " Babasını anlamayan Umut merakla bakıyordu.

 

"Çiçek, çikolata bir yüzük eksik kaldı. Gitmişken Menesa'yı da isteyelim. "4

 

"Baba! " Utanan Umut babasının önünden koşup arabaya bindi. İkisi birlikte yola çıkarken Umut hâlâ utangaçlıkla gülümsüyordu. Umut'un o mutlu ama utangaç dinmeyen gülümsemesi Memduh'u mutlu ediyordu. Sık sık aynadan baktığı oğluyla gülümsüyordu.

 

.....

 

Geldikleri evde ev sahipleri onları kapıda karşıladı.

 

"Hoş geldiniz. " Dedi Menesa'nın babası Orhan.

 

"Hoş bulduk. " Memduh elindeki çiçekleri Yeliz'e veririken Umut'un gözleri Menesa'yı arıyordu.

 

"Teşekkür ederim. " Yeliz aldığı çiçekleri çikolata kutusuyla birlikte hizmetçiye verirken Orhan çiçek ve çikolataya bakarken konuştu.

 

"Umarım yüzük de almadınız. " Memduh gülerken Yeliz kocasına uyarıcı bir gülümsemeyle baktı.2

 

"Orhan! " Sesi de gülümsemesi kadar uyarıcıydı.

 

Memduh,

 

"Küçük hanım çikolatayı çok seviyormuş. "

 

"Teşekkür ederiz buyurun lütfen. " Yeliz yol gösterirken Memduh, Umut ile birlikte içeri yürüdü. Umut'un gözleri hâlâ Menesa'yı arıyordu, bakına bakına yürüdü babasıyla birlikte ama Menesa ortalıkta görünmüyordu.

 

Uzunca bir hal, hatır, iş, güç nasıl muhabeti Umut'u fazlasıyla sıkmıştı. Memduh oğlunun sıkılmış halinin farkındaydı.

 

"Bu akşam Umut yaptığı hatadan dolayı hem özür dilemek, hem de bir daha böyle bir şeyin yaşanmayacağının sözünü vermek için geldi. " Umut babasının konuyu açmasıyla üzgün ve sıkılmış bir şekilde iç çekti.

 

"Bir daha Menesa'nın saçlarını çekmeyeceğim, özür dilerim. Valla söz veriyorum bir daha hiç yapmayacağım ne olur onu okula yine getirin. " Yeliz hafif bir tebessümle baktı Umut'a.

 

"Madem söz verdin bir daha yapmayacaksın o zaman bizde bu konuyu tekrar bir gözden geçirelim. "

 

"Menesa'yı okula getirecek misiniz? " Umut'un meraklı heyecanına Yeliz genişçe gülümsedi.

 

"Evet. " Yüzü anında gülen Umut babasına baktı mutlu gülümsemesiyle. Umut'un mutluluğuna o da çok mutluydu. O sırada Menesa merdivenlerden indi, Umut'un adeta gözlerinin içi parıldadı. O hep çektiği saçları iki örgü şeklinde omuzlarından önüne dökülüyordu.

 

"Gel tatlım misafirlerimize hoş geldin de. " Menesa babasının dizine otururken annesinin istediği gibi misafirlere, "Hoş geldiniz. " Dedi.

 

"Hoş bulduk küçük hanım. " Memduh'un söylediğine hafif gülümsedi Menesa.

 

"Ödevlerin bitti mi canım? " Menesa annesine sevecen bir gülümsemeyle başını salladı. "Aferin kızıma! Arkadaşın senin için çikolata getirmiş hadi beraber mutfağa gidin Pınar Abla'n size çikolata ve meyve suyu versin. "

 

Babasından da bakışlarıyla onay alan Umut, Menesa'yla birlikte mutfağa gitti.

 

"Sana bütün çikolatalardan aldım, kelebek gibi olanlarda var. "

 

"Gerçekten mi? " Neşeli sesinden çok mutlu olduğu belli olan Menesa hemen Pınar'a seslendi. "Pınar Abla bize çikolata ve meyve suyu verir misin lütfen? "

 

"Tabi Menesacığım. " İkisi geçip otururken Pınar az sonra onlara çikolata ve meyve suyu getirdi. Menesa bayıla bayıla çikolataları yerken hanımefendi tavrından da ödün vermiyordu.

 

"Teşekkür ederim çikolatalar çok güzel. " Dedi çikolata bulaşmış elini nazik bir şekilde temizlerken. Umut ise onun o hanımefendi tavrını izliyordu ve çok hoşuna gidiyordu. Sevmenin ne demek olduğunu bile bilmiyordu ama küçük kalbi karşısındaki küçük hanıma bakarken sıcacık oluveriyordu.2

 

"Annen seni yine okula getirecek. "

 

"Gerçekten mi? "

 

"Hım hım! Bir daha saçını hiç çekmeyeceğim, söz veriyorum! "

 

"Fırat'ı da dövmeyeceksin ama tamam mı? "

 

"Sen onunla oynamazsan dövmem. "

 

"Ama Fırat benim en iyi arkadaşım. " O an içinden yine Menesa'nın saçlarını çekmek gelmişti ama söz vermişti yapmayacaktı. Ama yine de eli rahat durmadı Umut'un. Menesa'nın örgüsünün ucundaki küçük üzüm taneleri boncuklu tokayı ucundan tutup çekti. Toka elinde kalan Umut gülümseyerek Menesa'nın diğer taraftaki örgüsüne baktı.

 

"Niye açtın örgüm bozulacak! " Menesa'nın sitemine Umut mutlu gülümsemesiyle baktı.

 

"Bende senin en iyi arkadaşınım. "

 

"Ama sen hep saçımı çekiyorsun. "

 

"Bir daha yapmayacağım ki! "

 

"Bir daha yaparsan bir daha seninle konuşmam! "

 

"Fırat'la oynamazsan onu da dövmem bir daha. "2

 

"Ama sen oyun oynarken mızıkçılık yapıyorsun. "

 

"Senin istediğin oyunları da oynarım, bir tane senin istediğin oyunu oynayalım, bir tane benim olur mu? "

 

"Olur. "

 

"Bu bende kalsın mı? " Dedi Umut elindeki tokaya bakarken. Menesa diğer örgüsünün ucundaki tokaya baktı.

 

"Peki. O sende kalsın bu da bende sözünü unutursan geri alırım ama. " Menesa'nın geri alırım ama dediği o toka bir ömür Umut'un yanından ayırmayacağı en değerli eşyası olacağını nerden bilebilirdi ki?2

 

....

 

Meryem gözyaşlarıyla Umut'un sünnet kıyafetlerini giydiriyordu. Tabi Umut anaannesinin neden ağladığını bilmiyordu. Bugün sünnet olacaktı ve sünnet düğünü vardı. Okullar kapandıktan bir hafta sonraya planlanan, herkesin heyecanla beklediği o gün nihayet gelmişti. O küçük elleriyle anaannesinin gözyaşlarını sildi. Dudağını bükmüş nerdeyse o da ağlayacaktı.

 

"Niye ağlıyorsun anaanne ağlama. " Dedi üzgünce. Meryem gözyaşlarıyla gülümsedi ona.

 

"Anaannen sana kurban olsun! Sevincimden ağlıyorum ben, çok şükür benim güzel oğlum sünnet olacak. " Aslında torununun annesizliğine ağlıyordu, annesinin bu gününü göremediğine ağlıyordu.

 

"Bu çok önemli bir şey mi? "

 

"Tabi önemli! Adam olma yolunda ilk adımı atmış olacaksın. " Yüzü anında gülen Umut bir kere daha anaannesinin gözyaşlarını silip yanağından öptü.

 

"Ama ağlama tamam mı? " Meryem sıkıca sarıldı torununa saçlarını, yüzünü defalarca kez öptü. Annesi yoktu ama anaannesi o eksikliği hissettirmemek için her şeyi yapıyordu.

 

Umut'un odasının kapısı hafif tıkırdatılıp açıldı. Kapı aralığında Melek göründü.

 

"Benim aslan oğlum hazırlanmış mı bakayım? " Umut gülerek koştu ona.

 

"Melek Anne! "

 

"Oy Melek Anne'n kurban! " Melek sarıldığı Umut'un saçlarını üst üste öptü. "Oy sen ne yakışıklı olmuşsun böyle! Çok yakışmış paşama! "

 

"Halamla, teyzemle beraber aldık. "

 

"İyi yapmışsınız çok tatlı olmuşsun. "

 

"İlhan ile Meva'yı da getirdin mi? "

 

"Getirdim tabi aşağıdalar. " Umut gülerek kuzenlerini görmek için aşağı koşarken Melek ağlayan Meryem'e hafif başını yana eğerek baktı.

 

"Hala, yapma ama ne olur. "

 

"Ne yapayım kızım elimde değil, keşke Feride'm de görseydi, o giydirseydi evladını elleriyle. "

 

"Yedi yıldır yedin, tükettin kendini, en azından Umut için yeter değil mi artık? "

 

Yetmez, elinin kınasıyla toprağa verdiğim tazecik geline bir ömür ağıt yaksam yetmez. " Melek halasına sarılırken Meryem dinmek bilmeyen acısıyla ağlamaya devam etti. Evlat acısı hiçbir şeye benzemiyordu, hele ki dünya nimetlerinden doğru düzgün bir gonca dermemiş Feride'sine, Feride'nin ardından öksüz kalan torununa her baktığında yıkılıp dökülüyordu.

 

Umut koşar adımlarla aşağı indi. Hemen koşup daha yeni bir yaşını doldurmuş Meva'ya Emre'nin kucağında sarılıp, öptü.

 

"Abisinin prensesi! " Diyerek yanağını hafif sıktı. Dört yaşındaki İlhan merakla beyazlar içindeki Umut'a bakarken Umut dönüp onada sarılıp öptü ama ilgi odağı kesinlikle Meva'ydı.

 

"Ooo paşam benim bu ne yakışıklılık? " Emre'nin söylediğine Umut neşeyle güldü. Memduh kalbi acısada gülümseyerek baktı oğluna. Umut koşarak babasının kucağına atladı.

 

"Aslanım benim! " Memduh oğlunun saçlarını eliyle düzeltti. "Sen bugün adam mı olacaksın? " Dedi gülerek.

 

"Artık sünnet olup adam olacağıma göre kendi başıma istediğimi alabilir miyim? " Bazen çok uçuk, kaçık şeyler istiyordu. Memduh gülümseyerek hafif oğlunun burnunu sıktı.

 

"Hayır. "

 

"O zaman sünnet olmuyorum. " Babasının kucağından inen Umut koşarak bahçeye çıkacakken içeri girmek üzere olan dedesi onu kucağına alarak içeri girdi.2

 

"Nereye aslan parçası? "

 

"Bırak dede sünnet olmayacağım! "

 

"Neden korktun mu yoksa? "

 

"Hayır, ben hiçbir şeyden korkmam! "

 

"Ee? Nereye o zaman? "

 

"Babam istediğimi almama izin vermiyor. "

 

"Bak sen! Ne istiyorsun bakayım sen? "

 

"Spor araba istiyorum! "4

 

"Ama seninle konuşmuştuk bu konuyu. "

 

"Hani sünnet olunca adam olacaktım? Adamlar istediklerini almaz mı? "

 

"O adamlık o değil ki aslanım, gel bakayım ben sana anlatayım o adamlığı. " Yılmaz kucağındaki Umut'la birlikte bahçeye çıkarken Memduh gülümseyerek derince aldığı nefesi aynı şekilde verdi.

 

"Şunun dediğine bak sen, spor araba istiyor. " Emre'nin gülerek söylediğine Memduh başını hafifçe iki yana salladı.

 

"Keşke diğer uçuk kaçık istekleri de spor araba kadar basit olsa. "

 

"Başka ne istiyor? "

 

"Geçen hafta roket istiyordu ama gerçeğinden. "

 

"Arabayı hadi binmek için istiyor, roketi ne yapacakmış? "

 

"Uzayda tur atacakmış. "

 

"Yahu bu çocuğun hayal gücü de sınırları aşıyor. "

 

"Hayal gücünden çok Hamza'nın verdiği gaz da o."

 

"Hayırdır yine nasıl bir uçarılık yapıyor? "

 

" 'Sen koca Harmancı tersanesinin yüzde altmış beş tek sahibisin her zaman büyük düşün. ' diyip duruyor benim canavar da çıtayı arşa çıkarıyor. "

 

"Orası doğru da bu kadar gaz vermese keşke. " Emre gülerken Memduh bir kere daha derin bir nefes aldı.

 

Memduh babasından ona kalan yüzde ellilik hissesini Viktoria'nın babasına satmıştı, Viktoria tüm ailesiyle öldürülünce ailesinden kalan tüm mal varlığı tek yasal varis olan Hızır'a kalmıştı. Hızır ise babasından da ona kalan yüzde on beşlik hissesiyle birlikte tüm mal varlığını Umut'a bırakmıştı. Memduh kabul etmek istememişti ama Hızır'ın son isteği ve vasiyeti bu olmuştu. Amcası ve yengesi oğullarının son isteği olduğunu söyleyip çok ısrar etmişlerdi karşı çıkmaması için. Memduh hem son günlerinde görüşmek istediği halde Hızır'la görüşmemesinin getirdiği acı pişmanlık, hem de Hızır'ın son isteği olması sebebiyle karşı çıkamamıştı. Şimdi ise oğlu işinin başına geçecek kadar büyüyene kadar yerine, onun işine bakıyordu.

 

.....

 

Sünnet düğününün başlamasına kısa süre kala Memduh'un arkadaşları kimin kirve olacağı konusunda anlaşamıyorlardı. Sünnet düğünü başlamadan Memduh, Umut'u alıp annesinin mezarına götürmüştü.

 

Emre, 

 

"Öncelikle babasının nikah şahidi bendim o yüzden de kirvelik görevi de bana düşüyor. "

 

Üzeyir,

 

"Öncelikle kardeş sen sıranı savdın nikah şahidi olarak, ayrıca Umut'un en sevdiği amcası olarak tabi ki bu görev bana düşüyor. "

 

Celal,

 

"Bak sen! Bizim neden haberimiz yok en sevilen amca olduğundan? Bitti sizin sıranız kirve benim konu kapanmıştır. "

 

Mehmet,

 

"Şimdi sünneti ben yapacağıma göre kirve de sayılmıyor muyum mu ben? "

 

Celal,

 

"Yok kardeş sayılmıyorsun! "

 

Mehmet,

 

"Tüh be! "

 

"Sevgili abilerim! " Diyerek tartışmanın ortasına daldı Hamza gülerek. "Ayıptır söylemesi de sizde hiç utanma yok mu, hiç mi yol yordam bilmiyorsunuz? Çok büyük ayıp şu yaptığınız! Çıh, çıh, çıh! Benim durduğum yerde kirveliğin kimseye düşmeyeceğini bilmiyor musunuz? Ayrıca sevgili abilerim ben çoktan altın saatimi bile aldım. Çok ayıp yaptığınız çok! " Herkes birbirlerine bakarken Hamza hâlâ gülmeye devam ediyordu. Cebinden çıkardığı kutudaki saati herkese havalı bir şekilde gösterdi. "Yirmi dört ayar saf altın, tam da kirveliğin şanına yaraştığı gibi. "

 

Emre,

 

"Bende saat almıştım. "

 

Celal,

 

"Bende. "

 

Üzeyir,

 

"Bende. "

 

Mehmet,

 

"Bende saat aldım ama Emre sünnet işini bana kilitleyince ekstra bir hediye daha aldım, şimdi siz ne yapacağınızı düşünün. " Herkes birbirine bakarken Hamza kutusunu kapattığı saati tekrar cebine koydu hâlâ gülmeye devam ederken.

 

.....

 

Sünnetten önce Memduh ile Umut, Feride'nin mezarına gelmişlerdi. Memduh uzun uzun baktı Feride'sinin mezarına, gözünden damlayan yaşı hemen silip oğlunun saçlarından öptü.

 

"Şükür bugünü gösterene, bugün oğlumuz sünnet olacak Feride'm. "

 

"Hiç korkmuyorum anne biliyor musun, babam yanımda olacak, elimi tutacak o yüzden hiç korkmuyorum. Ama babam hâlâ istediğimi almama izin vermiyor. " Bugün o babasını annesine şikayet ediyordu. Memduh yüreği cehennem gibi yanarken oğlunun söylediğine hafif tebessüm etti.

 

"Bakma sen beni şikayet ettiğine neler istediğini bilsen. "

 

"Baba! "

 

"Hiçte kabul etmez haksız olduğunu. "

 

"Ben haksız değilim! Annem olsaydı o hep bana hak verirdi. " Memduh sıktığı dişleriyle yutkundu. Umut'un annem olsaydı diyişi kalbini paramparça etti. Ne çok isterdi annesi olsaydı da ona hak verseydi. Umut bilmediği bir özlemle bakıyordu annesinin mezar taşına, anne demek soğuk mezar taşını öpmekti onun için. Hâlbuki anneler sıcacıktı ama o nerden bilebilirdi ki, o hiç annesini görmemişti, sarılmamıştı, öpmemişti.2

 

Anneye sarılmak anaanneye sarılmaya benzer miydi bilmiyordu.

 

Hemen oğlunun yanında Feride'nin mezarının kenarında oturan Memduh her gün biraz daha katlanılmaz bir hâl alan özlemiyle bakıyordu hâlâ ilk günkü kadar çok sevdiği kadının mezarına. Umut'un küçük elini avucuna alan Memduh onun gözlerinin içine baktı.

 

"Annen olsaydı evet hep sana hak verirdi, çünkü o seni her şeyden ve herkesten çok seviyordu. Ölmek dahi umurunda olmayacak kadar çok seviyordu. Anneni yaşatmak için elimden gelen her şeyi yaptım ama yetmedi. Allah nasibine ömrünü o kadar yazmıştı, onun boşluğunu dolduramadığımın farkındayım ama ne yapıyorsam her şeyi senin iyiliğin için yapıyorum. Annenin istediği gibi, güzel bir insan olabilmen için her şey. Seni annenden daha az seviyor değilim, senin için yapamayacağım hiçbir şey yok buna hayır dediğim her şey de dahil. " Umut hemen sarıldı babasına.

 

"Sen dünyanın en güzel babasısın! "2

 

"Sen de dünyanın en güzel çocuğusun! " Umut başı babasının göğsünde annesinin mezar taşına bakarak iç çekti.

 

"Ama keşke annemde olsaydı. " Dedi acıyan küçük yüreğiyle. Memduh bir kere daha sıkıca sarıldı oğluna gözyaşlarıyla. Bunun için gözünü kırpmadan ölürdü ama mümkün olmuyordu işte...2

 

......

 

Okunan mevlidden sonra sünnet olan Umut onun için hazırlanmış yatakta yatıyordu. Herkes ona çok büyük hediyeler almıştı ama en büyük hediyeyi Atilla ile Semra almışlardı. Sünnet hediyesi olarak ona ada almışlardı. Yılmaz ile Meryem'de torunlarına koca bir fındık bahçesi almışlardı.

 

Miyase ise aile yadigarı nesillerdir miras kalan alt kısmı usturlap, üst kısmı saat olan köstekli saati hediye etmişti. Maden ocakları olan Memduh'un büyük amcası Semih de madenlerinden çıkan siyah elmas hediye etmişti. Ve tüm ailenin hediyeleri birbiriyle yarışıyordu.2

 

Seher, Umut'un yatağının kenarına oturmuş Umut'a yemek yediriyordu.

 

"Çok acıyor mu? " Diye sordu Seher gülerek yeğenini yedirmeye devam ederken. Umut başını iki yana salladı.

 

"Acımıyor. " Seher karnını doyurduğu Umut'un ağzını silerek yanağından öptü. Umut ellerini Seher'in yarım dünya karnına koydu. Bebeğin tekmelemesiyle ikisi birlikte gülmeye başladı. Beş yaşında bir kızı olan Seher ikinci çocuğuna hamileydi. Hamileliği sekizinci ayındaydı ve erkek bebek bekliyorlardı.

 

"Ne zaman çıkaracaksın onu teyze? " Diye sorarken bir taraftan da Seher'in karnına sarılıyordu Umut. Seher yeğeninin o ipek gibi saçlarını okşayarak cevap verdi.

 

"Az kaldı aslanım. "

 

"Meva gibi saçları kırmızı mı olacak? " Melek'in kızının saçları babaannesi gibi doğal kırmızıydı.

 

"Bilmem, doğduğunda hep beraber göreceğiz artık. Ya benim gibi esmer olur, ya amcan gibi kumral olur, ya da senin gibi tatlı olur. " Diyen Seher, Umut'u gıdıklamaya başladı.

 

"Teyze yapma ama ben yaralıyım. " Umut'un gülerek söylediğine Seher kahkahalarla güldü.

 

"Yaralı aslanım benim! " Seher yeğeninin yanaklarını sıka sıka öperken Umut hâlâ gülüyordu. Onlar gülüşürken Yusuf kapıda göründü.

 

"Dayı kurtar beni teyzemin elinden. "

 

"Yetiştim aslanım! "

 

"Teyze şimdi iki kişiyiz bizi yenemezsin. "

 

"İki değil isterseniz on iki kişi olun! " Seher bir kere daha Umut'un yanaklarını sıktı.

 

"Seher, Hüma çocukların canına okuyor bir bak istersen Melek baş edemiyor. " Seher'in kızı Hüma fazlaca kavgacıydı ve hemen hemen herkesle kavga ederdi sudan sebeplerle.

 

"Abisi kılıklı işte kavgaları bitmiyor. " Seher, Umut'un yanağından öperek giderken Yusuf yeğenine hafif kıstığı gözleriyle baktı.

 

"Menesa şu sarışın, pembeli prenses mi? " Umut gülerken başını hafifçe salladı. "Çok güzel kızmış, tam prenses! " Dayısının söylediklerine daha çok gülen Umut bir taraftan da utanıyordu ama neden utandığını bile bilmiyordu.

 

Az sonra Umut'un arkadaşları odaya gelirken şüphesiz Umut'u en çok mutlu eden Menesa'ydı.

 

"Sende doğum günüme gelecek misin? Bir hafta sonra. " Menesa'nın söylediğine Umut dayısına baktı.

 

"Dayı bir hafta sonra iyileşirim değil mi? " Yusuf ne diyeceğini bilemezken kapıda Hamza belirdi.

 

Yusuf,

 

"İyileşemezsen bile gitmenin bir yolunu buluruz. "

 

Hamza,

 

"Hayırdır nereye yol buluyoruz? "

 

Yusuf,

 

"Bir hafta sonra Menesa'nın doğum günü partisi varmış. " İkisine merakla bakan Umut iyi bir şey demelerini bekliyordu. Hamza, Umut'un hafif saçlarını karıştırdı severek.

 

"Sen ne hediye alacağını düşün aslanım gidiş işi kolay. "

 

"Gerçekten mi? " Umut'un mutlu olduğu belli sorusuna Hamza kendinden emin gülümsedi göz kırparak.

 

"Amcanın bugüne kadar diyip de yapamadığı bir şey olmuş mu? " Hamza hafif Umut'un üzerine eğilip kısık sesle konuştu. "Sen küçük hanımın ne hediye istediğini öğren gerisi bende. " Umut gülümseyerek başını sallarken Yusuf kendini tutamayıp güldü.

 

"Eniştem duymasın. " Dedi gülmeye devam ederken.

 

"Yapacağız artık ondan gizli bir şeyler bir şekilde. "

 

"Şu küçücük çocuğu da kendine benzettin. "2

 

"Tabi ki kendime benzeteceğim tahtım boş mu kalsın? "

 

"Allah iyiliğini versin! " Diyerek güldü Yusuf. " Şansınızı fazla zorlamayın yine de. "

 

"Şansımızı tükettik abimin sabrını zorluyoruz artık. " Üçü birlikte gülerken Menesa anlamadığı konuyla onlara bakıyordu.

 

....

 

Yorucu ve koşuşturmalı geçen gün nihayet son bulurken herkes çok yorulmuştu. Ama Umut'un heyecanı daha da artmıştı, az sonra teyzesi annesinin sünneti için hazırladığı hediye ve mektubu getirecekti. Umut'un heyecanlı bekleyişi Seher'in kapıdan girmesiyle şahlandı adeta.

 

Teyzesi getirdiği kutuyla beraber Umut'un yamacına oturdu.

 

"Ne var içinde teyze? " Umut heyecanla sorarken Seher dolu gözleriyle gülümsedi.

 

"Bilmem, annen nasıl paketlediyse öyle sakladım. "

 

"Annem mi kapattı bu kutuyu? "

 

"Evet birtanem. "

 

"Annemin elleri değmiş yani. " Dedi kutunun kapağını hafif okşayarak. Seher gözyaşlarıyla gülümsedi yeğenine.

 

"Hadi aç bakalım. " Umut heyecanla açtı kutunun kapağını. Kutunun içinde bir mektup, bir fotoğraf albümü, bir tane de bileklik vardı. Seher gözyaşlarıyla aldı bilekliği.

 

"Bak bu boncukların içindekiler annenin saçları. " Umut heyecanla inceledi boncukları tek tek. Hemen ardından aldığı fotoğraf albümünü açtı. Annesiyle babasının çekilmiş bir sürü fotoğrafları vardı. Bir tane de ultrason fotoğrafı vardı. Çünkü Feride bebeğinin erkek olacağını öğrendiği gün yazmıştı o mektubu, planlamıştı hediyelerini. Umut aldığı mektuba üzgünce baktı.

 

"Sen okur musun teyze? "

 

"Okurum tabi canımın içi. " Seher aldığı mektubun zarfını yavaşça açtı. Umut merak, heyecan ve hüzünle beklerken başını teyzesinin göğsüne yasladı elinde annesinin onun için yaptırdığı bileklikle birlikte. Seher derin bir nefes alarak mektubu okumaya başladı.

 

Bebeğim, canım, ruhum, her şeyim. Bugün erkek olacağını öğrendim, ne kadar mutluyum bilemezsin. Hayal ettiğim gibi babana benzeyeceğine eminim, kim bilir ne kadar yakışıklı olacaksın. Şimdiden eminim baban gibi koca yürekli bir adam olacaksın. Bugün doktordan aldığım ultrason resmini de senin için hazırlayacağım albüme koyacağım, umarım beğenirsin.

 

Bugün ilk kemoterapimi aldım, biraz sızım var ama ziyanı yok, yine de çok mutluyum. Bir oğlum olacak benim! Yüreğimin ortasında cennet var sanki, kanatlarım olsa bu sevinçle bütün dünyayı ışık hızında dolaşırdım saniyeler içinde. Hiçbir kelime mutluluğumu anlatmama yetmiyor. Adını Umut koymak istiyorum, baban beğenir mi bilmiyorum. Hâlâ hiç sormadım isim düşünüp düşünmediğini. Baban başka isim düşünsede sen benim Umut'umsun. Babanı ayakta tutacak, onu yaşatacak, onu yeniden gülümsetecek umudumsun.

 

Ne zaman sünnet olursun, ne zaman bu hediyelerimi alırsın bilmiyorum. Belki çok küçükken, belki de daha büyük olacaksın bilmiyorum ama arslanlar gibi korkmayacağını da biliyorum. Çünkü baban hiçbir şeyden korkmazdı, senide öyle yetiştireceğine adım kadar eminim. Yanında olamadığım için üzülme, hiçbir şeye ihtiyaç duymana izin vermeyecek anaannen var, seni en az benim kadar sevecek teyzenlerin var, dünyanın en güzel yürekli adamı baban var. Kaderden emin olan kederden de emin olur aslanım! Hayat sana ne getirirse getirsin Allah'ın lütfu kabul et, Allah'ın bildiği hayrı sen bilemezsin.

 

Sen çok ama çok güzel bir evlat olacaksın babana, bana... Çok güzel bir insan olacaksın yüreği merhamet dolu. Seni çok seviyorum, çok kelimesinin bile anlamsız kalacağı kadar çok seviyorum.

 

Annen ...

 

Umut gözyaşlarıyla başını teyzesinin göğsünden kaldırarak yatağına yattı sessiz ve üzgünce. Seher yeğeninin gözyaşlarını silerek saçlarından uzun uzun öptü. Umut avucundaki bileklikle gözlerini sıkıca yumdu. Seher ablasının mektubu ile fotoğraf albümünu tekrar kutuya koyarak konsolun üzerine kaldırdı. Bir kere daha dönüp baktığı yeğeniyle damlayan gözyaşlarını sildi. Odadan çıkmak için aralık kapıyı açtığında varı, yoğuyla hüzne bulanmış Memduh kapının kenarına dayanmıştı. Seher ne diyeceğini bilemezken önünden geçip çıktı odadan. Memduh yutkunarak içeri girip kapıyı yavaşça kapattı.

 

Memduh yanına vardığı oğlunun yanına uzanarak sarıldı ona. Dönüp gözyaşlarıyla babasına sarılan Umut babasının kolları arasında ağlaya ağlaya uyuya kaldı. Umut ağladıkça Memduh daha çok ağladı, daha çok yandı, oğlunun onun gibi her yanı yaralıydı ama elinden hiçbir şey gelmiyordu.

 

Umut'un uyuduğundan emin olan Memduh hafif ama canının yandığı belli bir tebessümle baktı oğlunun yüzüne. Alnından, saçlarından öptü. Feride ona ne kadar büyük bir hazine bırakmıştı böyle, dünyanın en güzel hediyesi, en mühteşem sevgisini, en eşsiz duygusu...

 

Yavaşça yerinden kalktı. Seher'in konsolun üzerine koyduğu kutudan mektubu alıp baktı, dinlediği mektubu bir kere de o okudu gözyaşlarıyla. Fotoğraf albümünü aldı daha sonra, her bir fotoğrafa yandı, tükendi. Feride'ye o kadar büyük bir ihtiyaç duyuyordu ki katlanılır gibi değildi. Umut'u kontrol etmeye gelen Meryem, Memduh'un çaresizliğini anlasada elinden hiçbir şey gelmiyordu.

 

"Oğlum, " dedi omuzunu sıvazlayarak.

 

"Anne Umut'a göz, kulak ol sana zahmet biraz hava alayım ben. " Diyerek hızlı adımlarla odadan çıkıp kendini dışarı attı. Meryem anlamıştı yine azgın yarasıyla kendini mezarlığa atacağını, gözyaşları tane tane akarken kızının torunu için hazırladığı hediyelere baktı yıkılıp dökülürken.

 

Gözyaşlarıyla arabasına binerek mezarlığın yolunu tuttu Memduh. Mezarlığa varana kadar ağladı çaresizlik içinde. Neden bir parça bile olsa hafiflemiyordu şu acı, neden hiç azalmıyordu?

 

Aynı yıkılmış ve çaresizlikle indi arabadan. Yanına vardığı mezara gözyaşlarıyla baktı. Usulca mezarın üzerine, çiçeklere zarar gelmeyecek şekilde kenarına kıvrılıp yattı.

 

Bir ömür Feride'sini ve ondan kalan acıyı taşıyacaktı ömrünün sonuna kadar.6

 

 

 

Son...

 

 

Aslında planladığımdan çok az yazdım birkaç kişisel sorundan dolayı. En az dokuz bin kelimelik bir bölüm olacaktı planlarım doğrultusunda gitseydi her şey ama maalesef olamadı beş bin kelimeyle yetineceğiz artık.

 

Hepinize çok teşekkür ediyorum benimle birlikte bu kitabın sonuna kadar geldiğiniz için. Allah'a emanet ediyorum hepinizi, dualarınıza bu kardeşinizi de unutmayın...2

 

 

 

 

 

Bölüm : 30.04.2025 11:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...