

Selammmm
Yeni bölüm zamanı bacılarrr
Hadde bölü okuyun bakalım
Bir katil olmak zordu ama seri katil olmak daha zordu. Bazı insanlar beni sevmezler çünkü onlara göre ben sadece dikkat çekmek için insan öldürüyordum. Bazılarına görede ben bir kahramandım. Devlet çalışanlatı benden nefret ederler ve beni bulmak için kıçlarını yırtarlardı çünkü onların şerefsiz teki oldukları için sıra onlara geleceğini bilirlerdi.
Devlet memuruları, beni kötü göstermek için elinden geleni yaparlardı, tabii ben iyi biri değildim ama bir masuma öldürmem ve bir çocuğu. Kadın dahi öldürürm eğer bir çocuğa zarar veriyorsa. Kimse benden afımı beklemesin, af yok! Benim için sadece Adalet ve masum insanlar zarar verenleri öldürmek!
Buna herkes dahil, ben kendi anneme acımamıştım onlaramı acıyacaktım?
Alkandan ayrıldım ve ona baktım, gülmeyip konuşmaya başladı “bunu o kadar özlemişimki... Bunu sıksık yapalım asi.” dediğinde kıkırdadım. Aşağıya indiğimizde asır tek bacağı titriyordu. Onu ilk defa böyle görmüştüm. Çocukken beni iten çocuğa bağırıp onu itmişti. Asır her zaman korumacı bir abi olmuştur.
Asırın yanına oturdum emir kollarını bağlamış koşumayı bıraktı. Emirle iki dakika bir göz teması kurduktan sonra ona işaret verdim mutfağa gitmesi için am muhtemelen anlamadıki kaşlarını yukarıya kaldırdı. Ayağıyla kalktım ve onu kolundan tutup mutfağa çektim.
Emir alaycı tavırı bırakıp konuşmaya başladı. “Ne oluyor asi? Asır neden bu kadar sinirli?” diye sordu. “Of emri o kadar olay varki sen sonradan geliyorsun artık!” dedim. Emir kenardaki sandalyeye oturdu. “anlat artık şunu!” diye çıkıştı, elimle yüzümü ovaladım.
Derin nefes verdim çünkü herkes herşeyi en baştan anlatmak çok zordu. Emirin karşısındaki sandalyeye oturdum. “Emir, sen benim buraya neden, ne sebeple geldiğimi biliyorsun?” başını salladı “İşte Alkan bunu yüzüme vurdu ve saçmaladı. Asır bunu duydu ve girdiği gibi kavga falan ettiler işte”
Emir başını salladı. Ayağıyla kalkıp tezgâha duran sürahiyi alıp kendine ve bana su doldurdu, suyu uzattığın gibi çekip aldım kafam diktim ve ona yeniden koymasını işaret ettim. “Asi, sabahtan beri benim su vermemi bekliyordun?” kıkırdadım ve emirin bardağı almasını için bardağı salladım.
Emir bir bardak su daha doldurdu, tam kafama dikeceken emir durdurdu. “Dur! Yavaş yavaş iç!” dediğinde bütün suyu içtim çoktan. “Emirciğim, kenara koyarmısın?” emir sabır çekip bardağın alıp kenara koydu. O çalışırken salona gittim. Asır telefonu ile ilgileniyordu. Alkanı göz ucuyla aradım ama ortalıkta yoktu.
Asıra sormamadım çekindiğimde. Asırın karşısında oturdum ve dikkatini çekmek için küçük bir mırıltı çıkardım. Ayağımla yavaşça ayağına vurdum, bakmayınca daha sesli bir mırıltı çıkardım, gene bakmadı. Ayağına vurdum, bakmadı. Bu adam benim sinir krizi geçirmemi istiyordu? “Asır” dedim.
Kafasını kaldırmadı bile... Onu dürttüm. “Uraz, baksana ya!” dedim yükseldim bir anda ama o umursamadı bile. Durdum boğazımı temizledim, ses tonumu biraz kısarak. “Abi” dedim en kısık sesle, bu ses tonuyla duymasının imkanı yoktu. “Abi” biraz daha sesli bir şekilde, duya bilemesi için. Biriyle mesajlaşıyordu muhtemelen, yazmayı bıraktı. Kafasını kaldırdığında göz göze geldik, hızlıca gözlerimi kaçırdım. Ona bakmaya cesaret edemedim. “Abi? Hera bu cümleyi on yedi yıl oldu...” yutkunmaya çalıştım bu sözünün ardından ama yıtkunamadım. Sanki boğazıma bir yumru oturmuş gibi. Burnumu çektim ve konuşmaya başladım. “Öylemi? Bende sen yeni bir kardeş bulursun diye düşünmüştüm abi” abi kelimesini bastırarak söyledim. Asır ister istemez güldü, güldüğünde gülümsedim. “Sen herhalde buluşsunki böyle konuşuyorsun” dedi alayla. Kahkaha atmadan edemedim. Gülüşüm hafif soldu. “Bana kızdınmı?” diye sordum çaresizimce, sorumun üstüne gülüşü hiç solmandı. “Neden kızayım?” diye sordu anlamamış gibi ama ben anladığını çok iyi biliyorum, oda anladığımı bal gibi biliyordu ama çaktırmıyordu.
Yanına oturup ona sarıldım. Emir salona girip her zamanki gibi anın içine eti. Elinde bir viski bir kaç altı yedi tane bardak vardı. “oğlum, kaç bardak getirdin lan!” çıkıştım ama emir sakin bir ceval verdi, ilk defa! “kaan, burcu, aslı falanda gelicek işte o yüzden” başımı salladım.
Alkan merdivenden inip yanımıza oturdu, emir muhtemelen ortamdaki gerginlik gitsin diye bunu yaptığını anlamıştım. “Ee onlarmi bekleyeceğiz iki saat ama, sen ne zaman konuştun onlarda?” diye isyan ettim. Emir oflayıp cevap verdi. “asi biraz sabırlı ol beş dakika gelirler, on beş dakika önce dedim zaten gelirler şimdi”
İçim kıyıldı. Yavaşça viski'ye uzandım ama emir bunu fark edip viskiyi önümden aldı, yanına aldı ve yere koydu. Emire bir şeyler söylenip kavga çıkarmaya başladım, emir öldüde vermedi. Biz kavgaya devam ederken çocuklar geldi. “Çok şükür yani. Ne oldu? Geldiğiniz yolda toprak kayması olupta gemilerlemi geldiniz lan!” ayağıya kalkıp bağırmaya başladım. Alkan ve emir defalarca sabır çekti ama asır hiç şikayette etmedi. Elimi tut ve yerime oturturdu. “sakin ol hera, geldiler işte” dedi sakince, kibar konuştuğu için bir şey demedim ve basımı salladım.
Aslı ve burcuya sarıldım sonra yerime oturdum aslı yanıma otururken burcu emirin yanına oturduğunda kaşlarımı çattım. “Burcum, güzelim gelsene yanımıza merak etme yer var. Moto motonun yanına oturmana gerek yok” dedim. Herhalde yer olmadığı düşünüp oraya oturmuştu.
Boş yere elimi vurdum boş olduğunu belirtmek niyetine ama burcu emirin yanından kalkmadı. Ona gelmesini işaret ettim ma o başını salladı. Emir elini burcunun omzuna atıp onu kendine çektiğinde gözüm sıyırdı.
Emir, burcunun yerine konuşmaya başladı. “Gerek yok asi, burcu burda rahat” dedi sahipleci bir tavırla. Bu çocuk benim fıstığımın aklını çelip onla sevgilimi olmuştu? “Emir” dedim uyarıcı bir sertlikle. Aslı gerginliği atmek niyetine “Boş ver. Hadi başlayak” diye alkışlamaya başladı. Emir sırayla herkese viski koyumaya başladı.
Viskiyi herkes hızlıca içerken burcu yudum yudum içiyordu çok alışık olmadığı için benim fıstığım. Eskiden Aslı, Binnur, Burcu ve ben içerken, aslı binnurla ve ben beş bardek içerken, burcu biri zor içiyordu. Bu zamana kadar bir olsada alışmıştı artık iki bardan içe biliyordu.
aslı ve ben hızlı içerken diğerleri daha yavaş içiyordu. Emir durmadan viski dolaptan çıkırıyordu. En sonra Alkan araya girdi. “Emri yeter viski getirme artık!” dediğinide ona döndük, hepimiz şaşkınca ona bakarken o güldü. “Biraz rakı, şarap falan getir içimiz kıyıldı aynı şeyden” diyince herkes tuttuğu nefesini bıraktı.
Kaan, nerde çıktığı beli olmayan ses bombasını çalıştırdı. Şarkılar sıralanırken ben kendimi mükemmel ve acayip mutlu hissettim. Kendimden geçiyordum ve durmadan gülesim geliyordu. Kaanın telefonunu aldım ilk başta ne yaptığımı anlamaya çalıştı. O şarkıyı açtım.
Sibelim.
Asırın elinden tutup kaldırdım. Asır hafif sarhoş bir şekilde “horon?” dedi. Basımı salladım. “horon” diyere onu hem sözlü hemde beden diliyle onayladım. Biz asırlar horon teperken diğerleri bize bakıyordu. Aslı güldü ve yanımıza gelip bize ayak uydurmaya başladı.
Aslı biraz olsada horon biliyordu, ona ben zorla öğretmiştim. Aslı Erzincanlı olmasına rağmen tam bilmiyordu. Ben ve arkadaşlarım çoğu Karadenizli Aslı ve Burcu dışında, Aslı Erzincanlı, Burcu ise Sivaslıydı. İkiside Karadenizli değildi ama Burcu çok güzel horon teperdi. Kim horon teperdi? Kafam çok karıştı bir anda.
Ben şakıyı ağzımın içinde mırıldanmayı bırakıp sesli bir şekilde söylemeye başladım.
“Dalgalansın saçlarun bırak esen yellere. Dalgalansın saçlarun bırak esen yellere. Durma öyle uzağa gel gel sibelim kaçalum bir yerlere. Durma öyle uzağa gel gel sibelim kaçalum bir yerlere”
Nefesim tükendiği için ordan çıktım. Ben fark etmeden burcu, emir ve kaanda girmişti. Alkan oturmuş bizi izliyordu yanına oturduğumda. Cimilli İbo' nun öp beni şarkısın çalmaya başladı. Alkanın elinden tutul onuda horona dahil etmek istedim ama Alkan kalmadı. “Sende geul. Beraber horon tepekmi?” diye sordum kendi yöremin şivesiyle.
Allan başını hayır anlamda iki yana salladı. Ben onu çekmeye çalıştım ama hiç kalkmadı. Ben onu çekmeye çalışırken bir anda o beni çekti kendine. Yüzü yüzüme çok yakındı. Güldüm ve şarkıyı onda ne söylüyorsa alkana onu söyledim.
“Aha şuramdan öp beni” yanağımı göstererek.
“Aha buramdan” diyer yanağımı gösterdim.
“Aha şuramdan sev beni” sonda Dudağımı gösterdim.
Beni gülerek izlediğini fark ettim yeni, çünkü onun gözlerinden başka birşeye bakmadığım için fark etmemiştim. Çene kası olduğu için sol gamzesi daha çok beli oluyordu.
Onun dudağına vurdum. “Öp dedumya niya öpmeyasun?” diyerek ona kızdı. O dudaklarıma yaklaşırken geri çekildim. “Bensa neru gösteruysam orayu öp” dedim, Alkan ilk sağ yanağımı öptü. “Oldumu?” diye sordu gülerek. Basımı iki yana salladım ve sol yanağımı gösterdim. Bu hareketim üzerind kahkaha atı ama yinede öptü.
“Şimdi oldumu?” yine başımı iki yana salladım. “Daha ne kaldı?” dedi. Dudağımı gösterdim. “Ama şimdu değul ah! Senun gibi bir gıldike güvenyem” dedim namusumu korurum ben hep. Güldüm basımı alkanın göğüsüne koydum. Gözlerimi kapatım, üzerime bir ağırlık çöktü. Son bir ses duydum ve bu sesten sonra bütün sesler sustu.
“Uyu Karadeniz güzeli”
Evet bölüm sonu aşkolara nasıl? Bence bir şaşırdınız asinin Karadenizli olduğuna beli etim zaten hatıralardan anlatırken Artvin dedimm. Ama asi gümüşhaneli xkxjxkxkkx.
1300 kelime 11399 karakter
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 6.88k Okunma |
361 Oy |
0 Takip |
20 Bölümlü Kitap |