
"Dikkatli ol aptal! Senin yüzünden burda kalacağız."
"Benim ne suçum vardı be! Beni buraya getiren sensin."
"Ne bilim bu kadar aptal olacağını."
"Kes sesini."
"Asıl sen kes sesini senin yüzünden dünya burda olduğumuzu duydu."
Ayşe olayının üzerinden tam bir gün geçmişti. Ben ise Timur'u daha yakından tanımak için Ayşe ile yürüyüşe çıkmıştım. Fakat olaylar malum belli.
"Timur ile aranızda birşey var mı?"
"Bu seni ilgilendirmez."
"Ablasıyım."
"Annesi deilsin."
"Annesiyim."
"Babası deilsin ama."
"Babasıyım."
"Pardon ama rahatsızmısın sen?"
"Hem ablalık hem annelik hem de babalık yaptım ona. Bu seni alakadar etmez."
"Bu kadar sert konuşursan ben nasıl anlaşayım seninle, sevgili Timur'un ablası mı kardeşimi neyden işte."
"Kardeşi"
"O neden bu kadar yakın iyi davranıyor bana?"
Ani sorumla şaşırmış olmalı ki kısa bir an sessizlik oldu. Bazen bu sessizlik kalbi ağrıtır bazense yüreğini ...
"Pek konuşmazdı küçükken bende anlamadım ilk defa bu kadar konuşkan ve neşeli görüyorum."
"Ne yaşadı ki?"
"Annesi ve babası işlemedikleri bir suç üzerine yargılandı sonrası ise malum hapishane falan derken, şuan hangi şehirde hangi hapishane de onu bile bilmiyoruz."
"Suçsuzmu yani"
"Dünyanın en iyi anne ve babası diyebilirim. Ancak hep deriz ya, iyi insanlara yer yok bu hayatta."
"Neden öyle düşünüyorsun. Hem ben iyi biri olacağım ve bütün çocukları kurtaracağım."
"Dünyadaki bütün çocuğu tek başınızamı kurtaracaksınız?"
Gülme sesi geldiğinde sinrim iyice bozulmuştu.
"Neden gülüyorsun? Onların tarafında olmak mı isterdin yoksa"
"Çocuklara karşı bir kin büyütmüyorum tabi ki, ama bu da size inandığım anlamına gelmiyorlar. Biraz zor gibi"
"İmkansız deil."
"Ne o dernek falan kurup insan mı toplıyacaksın."
"Onları tutuyormuş gibi konuşma."
"Seni destekliyorum ama yine de pek güvenemedim."
"Zorlarız biraz"
"Göbek adınız."
"Sonsuza dek"
Gülüştüğünde durdum. Az önce sanki kendisi beni terslemiyomuş gibi davranması garipti.
"Bakma öyle sonuna kadar destekliyorum ve arkanızdayım. Ufak bir şaka."
Ters ters bana baktı.
"Gülsene"
"Ha- ha- ha. Karnım ağrıdı gülnekten"
"İnandırıcı olsaydın bari biraz"
"Acaba benim annem ve babam nerde?"
Anlık sorduğum soruyla bana baktı.
"O maskeli kadın deilmi senin annen"
"Nerden duydun"
"Duyarım ben de, o mu gerçekten"
"Hayır o benim teyzem gibi birşeymiş sanırım."
"Yalan söylüyor. Sadece seni küçükken kaçırdı ve kayıtlara öyle geçtin"
"Nerden biliyorsun"
"Benim heryerde kulağım var küçük kız"
"Lakap takılmasından hoşlanmam"
"Belli"
Yavaş adımlarla evin yolunu tuttuğumuzda evin yakınında önümüzde siyah araba durdu.
"Binin şu arabaya."
"Nereye"
Bağırmaya başladım çünkü sadece beni deil onu da kaçıracaklardı. Belki de ben acıya alışık biriydim ama o deildi.
"Markete götürcem. Ya sabır!"
"Kes lan sesini"
"Asıl sen sus. Ayrıca arabaya bineceğimi mi sanıyorsun"
"Evet"
Büyük bir kahkaha attığımda Ayşe ise minik bir küfür savurdu ağzından.
"Akli dengesi yerinde deil aldırış etmeyin. Anlaşma yapalım ben size Gökçeni verim siz de beni bırakın vallahi kimseye söylemem takip de edebilirsiniz"
Ayşe'nin bu dediklerini ağzım açık bir şekilde dinlerken adamlar ise bana bakarak sırıtıyordu.
"Alın ikisini de fazla oyalandık."
Çığlık attım ama duyan yoktu.
Kimbilir kaçıncı kez işkence çekecektim bunların elinde. Zaman sürekli başa sarıp beni zedelemeyi başarıyordu. Ve yeniden benim için zaman tekrarlandı. Aynı acı, aynı işkence, aynı yer, aynı kişi.
***
"Yine ne pilanlıyor patronunuz."
"Bu sefer güzel bir plan yapmış bize de söylemedi. Yanında ki kız da şanslıymış."
Ayşe korkuyordu. Hem de fazlasıyla. Ancak Timur'un ablası sayılırdı onu korumalıydım.
"Kesin be sesinizi. Burdan kurtulunca hepinize göstercem bunun gününü."
"Kurtulacaz mı"
Ayşeye ters bir bakış atıp konuşmaya devam ettim.
"Ne bana ne de Ayşe'ye zarar verceksiniz. Duydunuz mu beni. O kadına eliniz dahi kalkmayacak."
"Amma da bır bır ettiniz be kadın. Susun artık."
"Susmuyorum, susturamayacaksınız, dünya geçsin karşıma kimse beni susturamıyacak. Andolsun ki şehit olurken bile dünya ya sesimi duyurmak dan varzgeçmeyeceğim. Son nefesimde ve son saniyemde. Asla şüphe duymayın."
"Başla o zaman sesini duyurmaya. Ne o burdan başka sesini duyacak olan var mı?"
Üzerime astığım minik mikrofonda gezindi bakışlarım. Konuşulan herşey cami minarelerinde yankılanıyor ve ülke sesimi duyuyordu.
"Belki de çoktan duyurulmuştur. Sana söz veriyorum pis adam, çok yakında..."
Nefes alışımı düzene sokmalıydım. Çok fazla dar bir alandı burası.
Kahretsin nefes alamıyorum!
"Çok yakında ülke deil dünya duyacak sesimi."
"Gökdelenlerden mi yankılatıcan sesini."
"Bazen dünyanın sesimi duyması için konuşmam gerekmiyor süper zeka küpü adam. Ben sizi yenersem ki elbet bir gün olacak bu. İşte o zaman herkes fazlasıyla sesimi duyacak."
"Burdan sağ çıkarsan tabi ki bunları yapmana engel yok."
Sinir bozucu gülüşünü duyduğum da sınırlı bir şekilde nefes alıp verdim.
***
"Allah kahretsin sizi be adam. Burdan kurtulunca ilk işim seni bitirmek."
Ve evet! Bağlanmış bir şekilde Ayşe de yanımda ikimizde yanyana oturuyorduk.
"Ayşe'yi bırak. O size birşey yapmadı, bizim içimizden birisi deil."
Ayşeyi zaaf olarak kullanacaktı. Allah kahretmesin! Şimdi sıçtık.
"Bana ne yapıyorsan yap istersen öldür. Ama o kadına dokunma sakın! Dediğim gibi bizden birisi bile deil o."
Dinlemiyorlardı ya da cevap vermiyorlardı.
"Kadını götürün biraz ağırlıyalım. Gökçeni de gökdelene götürün. Ne yapılması gerekdiğini biliyorsunuz."
Aynı saniyede ayağı kaktığımızda Ayşe'nin kafasına tekme attım. Kısa bir an gözler beni buldu ancak Ayşe bunları izlememeliydi. Şiddetin etkisiyle sendeleyerek yere çakıldı ardından gözleri kapandı.
"Çabuk götürün şu kadını."
"Ken lan sesini. Bırakın beni! Pişman olucaksınız."
"Kızın şakağına sıkın ve uzaklaşın."
"Tamam efendim."
"Bırakın dedim size. Nerde o Kaan korkuyor mu?"
"Kes sesini be kadın."
"Bırak dedim."
Ne kadar uzun uğraşırsam uğraşayım asla geri dönemedim. Ayşe ne yapıyor nereye götürdüler onu da bilmiyorum.
Ama öldürebilirlerdi.
Direnmeyi bıraktım.
Bu gece sadece kalbim deil,
Hayallerim, umutlarım, geçmişim...
Bu gece kalbimle birlikte çoğu şey yok olacaktı.
Hayır direnmiyecektim.
Vazgeçtim.
Gökçen vazgeçti.
Gökçen dayanamadı.
Gökçen çok üzüldü bu gece.
Bir eve getirdiler.
Oda çok aydınlıkdı. Biliyorlardı aydınlık sevmediğimi.
Ben farklıydım.
Ailem seviyordu beni. Annemi ve babamı bulmalıydım.
Karanlıkdan korkmam gerekiyordu. Odanın içine attılar ve şakağa doğru uzattılar silahı.
"Hadi kurtar kendini."
"Kurtarmıyacağım. Hatta size yalvarıyorum beni öldürmeniz için."
İçinde bir tane mermi vardı sadece. Eli tetiğe gittiği saniye de kıpırdanmaya başladım ve silah sağ bacağıma ateş etti. Kurşun çok güçlüydü. Bacağımı delip geçtiğinde ise ölüm nefes kadar yakınımdaydı. Sustum. Direnmedim. Onlar ise beni vurduklarında mekanizma yerleştirdiler kapıya. Kapı açıldığı gibi hem ben hemde kapıyı açan kişi ölecekti.
Ardından hızlı adımlarla uzaklaştılar.
Bense silahın şiddetiyle yere savruldum sandalyenin üzerindeydim ve sandalyeyle birlikde yere devrildim.
Kalp atışlarım yavaşladığında ise hâlâ hanerleri yoktu burda olduğumdan.
Ayşe'nin cebine kendi telefonumu koymuştum gizlice. Konum varsa bulurlar diye.
Benim ise kimse yerimi bilmiyordu.
***
"Happy birth day to you...
Nice mutlu yıllara güzel kızım. Dilek tut ve üfle. Öyle bir dilek tut ki kimse seni üzmesin. Kimse seni benden ayırmasın. Hep mutlu olalım. Uzun ömürlerin olsun."
Hediye yi bana uzattiğinda heyecenlı bir çığlık döküldü dudaklarımdan.
"İnanamıyorum. Anne, çok teşekkür ederim. İyi ki varsın."
Kutunun içerisinde orta boylarda bir oyuncak bebek var dı. Ne çok istemiştim bana almasını.
"Sana söz anne ömür boyu saklayacağım bunu" Anneme kocaman sarıldım öptüm kokladım. "Anne bunu yanımdan ayırmıyacam asla bunu emin ol büyüdüğümde de saklıyacağım."
"Buna sarıdlığında bana sarıldığını hayal et."
***
"Hakancan bunlar nerde kaldı."
"Bilmiyorum ki arıyorum ulaşılamıyor."
Odanın etrafında dört dönüyordu. Bir gün önce ona sevdiğini söyleyen kadın şimdi gittmişti. "Ne yapıcam ben şimdi." Kıvılcım konuşmaya başladı bu sefer. "Sakin olun biraz, keşke bende gitseydik onunla." Hakancan küçük bir küfür savurdu ağzından. "Neden bu kadın her tek kaldığında kaçırılıyor. Ben bile dayanamıyorum ona olanlara kendisi nasıl dayanıyor. Ateş birşey söyle ben napıcam tam da bulmuştum onu. Ben ona giddikce o kaçıyor." Ateş, Barmen'a döndü. "Senin ismin niye barmen? Ve neden Gökçenle bu kadar yakınsınız." Ateş Gökçen'i çok seviyordu ve başkasının onu sevmesine dayanmıyordu. Hakancan hariç tabi çünkü Ateş Gökçene bir arkadaş gibi yakınken , Kıvıcım dan da o kadar çok hoşlanıyordu. "Eğer Gökçen e birşey olursa bu sefer kimse kurtulamz elimden."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 437 Okunma |
114 Oy |
0 Takip |
28 Bölümlü Kitap |