40. Bölüm

35. Bölüm

Eifisko
eifisko

Elif'in anlatımıyla

Yavuz'un yanında Mardin'e gideceğimizi öğrendiğim günden beri gitme hazırlıkları yapıyorduk. Önce sadece ben ve annem gidecektik sonrasında ise babam anneme destek olmak için gelecekti. Babam bizden iki gün sonra geliyordu çünkü uçak bileti malesef ki bulamamıştık. İki gün sonra gidecektik şuan ise oraya giderken götüreceğimiz kıyafetleri ayarlıyordum.

- abla telefon diyen şirinin sesini duymasan belki hayal dünyamdan çıkamayacaktım.

- kim

- yavuz abi dediğinde yüzümde oldukça buruk bir gülümseme oluştu. Şimdiye kadar gerek staj gerek gezme gerekse başka şeyler için şırnaktan ayrılmıştım ama şuan ayrılmak çok zor geliyordu ve bunun başlıca sebebi yavuzdu

- yavuz dedim neşeli çıkarmaya çalıştığım sesim ile halbuki dokunsalar ağlayacaktım.

- güzelim ne yapıyorsun derken sesi yine o günkü gibiydi. Hüzünlü

- eşyaları hazırlıyorum iki gün sonra gideceğiz ya sonrada askeriyeye uğrayacağım dedim

- bu gününü bana ayır desem diye sorduğunda gülümsedim

- yani şimdi bilemedim . Bence gerek yok ya dedim eğlenen bir tonda . Şöyle bir gerçek te vardı tabii yavuzun yanında doğru düzgün üzgün halde duramıyordum ve en üzgün durduğum hal gidecegimi öğrendiğim gündü

- ne yapayım eve gelip seni kaçırayım mı? dedi oda benim gibi eğlenen bir tonda

- düşündüm de fena olmazdı derken valizin başından kalkıp dolaba doğru ilerledim

- iyi yarım saat sonra oradayım dedi bilgilendirerek

- nereye gideceğiz diye sordum bu sefer

- idile kaçıracağım seni dedi gülerek sonrasında ekledi. Şirin orada mı?

- burada yanımda derken bakışlarım şirindeydi

- ona verir misin? dediğinde telefonu şirine uzattım ve tekrar dolaba döndüm. Normalde olsa hangi kıyafeti yavuzun yanında giymediysem onu giymeye çalışır yada giydiğim şeyi farklı şekilde kombinlerdim ama şuan o gücü kendimde bulamıyordum. Altıma rahat siyah bir kumaş pantolon içime beyaz bir badi ve üzerine siyah bir gömlek geçirdim. Gömleğin alttan birkaç düğmesini iliklediğimde gayet rahat ve bence hoş bir kombin oldu

( Elif'in kombinini böyle düşünebilirsiniz)

Yani 15 dakika içinde alınabilecek Max verimi aldığımı düşünerek çorap çekmecesine yöneldim. Odanın kapısı açılıp içeriye şirin girdiğinde üzerinde bir Jean ve beyaz bir tişört vardı

- hayırdır küçük hanım nereye böyle

- sizinle geliyorum dediğinde kaşlarımı çattım ama sorgulayacak gücü bile kendimde bulamadığım için kendimi yatağa atıp uzandım. Gözlerimi kapatıp bütün kötü düşüncelerden kurtulmak istedim , kafamın boşalmasını istedim ama olmadı. Aklıma yavuz geldi , Mardin geldi , annem geldi ama kafamın içinde boşalmadı

- abla yavuz abi arıyor diyen şirinin sesiyle gözlerimi açtım. Açma gereği duymadan hızla kalkıp kol çantası hazırladım ve anneme haber verip şirin ile birlikte aşağıya indik. Yine tam kapının önünde dörtlülerini yakmış arabanın içinde bizi bekleyen bir yavuz vardı . Ön koltuğa bindiğimde şirin ise arka koltuğa bindi. Bizim binmemiz ile telefona bakan yavuz başını kaldırdı

- güzelim, hoşgeldiniz dedi gülümseyerek

- hoşbulduk dedim bende

- yorgun gözüküyorsun

- yorgunum çünkü, hemde fazlasıyla dedim gülümseyerek ve başını yasladığım koltukta başımı Yavuz'a çevirdim.

- iyi gidene kadar o yorgunluğu atıyorsun dediğinde gülümsedim . İdile gidiyorduk ve İdil buraya pek uzak sayılmazdı. Yol boyunca benim gözlerim kapalıydı ama buna rağmen arada yavuzun bakışlarını üzerimde hissediyordum. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama yavuzun arabayı durdurup el frenini çekmesi ile gözlerimi açıp etrafa baktım.

Binalardan uzak yeşil bir alandaydık. Yoğun su sesleri ve kuş cıvıltılarının geldiği bir yerdi burası. Şırnak'ta böyle bir yermi vardı diye düşünmeden edemedim

- çık birazda dışarıdan izle manzarayı dedi yavuz arabadan inerken . Ve gelip benim kapımı açtı . bulunduğum yerden çıktığımda hayranlıkla etrafa baktım

- yavuz burası çok güzel

- senin kadar değil dedi çapkın bir edayla. Gülümseyerek ona baktım bu sefer. Şirinde arabadan inip etrafa bakmaya başladığında arka koltuktaki eşyaları çıkardı yavuz . Kaşlarımı çatarak ona baktım

- bunlar ne?

- küçük bir yemek yer oyun oynarız diye düşündüm dediğinde gülümseyerek eşyalara uzansamda izin vermedi onun yerine

- anahtar cebimde, onu alıp arabayı kilitler misin? dediğinde başımı salladım ama bu görevin zorluğunu beynim yeni idrak etmişti. Yutkunatak elimi yavuzun cebine daldırdım. Üst kısımlarda yoktu tamam azıcık streslenmiş olabilirdim. Elimi daha aşağılara kaydırdığımda elime değen sert şeyle ilk durdum. Allah'ım lütfen anahtar olsun dedim içimden

- güzelim çıkarmayı düşünüyor musun? yavuzun sesiyle o şeyin anahtar olduğunu anlayıp hızla kavradım ve cebinden çıkardım. Tamam yavuzunda streslendiği yüzünden belliydi (şüpheli). Arabayı kilitleyip hızla Yavuz'u takip ettim . Bu sırada anahtar elimde kaldığı için kaybolmaması adıma çantama koydum

- arabamı çalmayı düşünmüyorsun değil mi? dedi gülerek

- yani milyonluk araba fena fikir değil dediğimde arkasını dönüp bana bir bakış attı.

- özel anlarınızı bölmek istemem ama artık oturabilir miyiz? Tam olarak şuan böldün zaten canım kardeşim. Derin bir nefes alıp yeşilliklerin ortasında bir yerde durduk. Poşetin içindeki örtüyü alıp serdiğimde yavuzda saklama kaplarında bulunan börek tarzı şeyleri çıkardı.böreği gördüğümde kaşlarımı çatarak

- bunu sen yapmış olamazsın dedim Yavuz'a

- teyzeme yaptırdım dediğinde aklıma gelen olayla yüzüm donuklaşırken yavuz ve şirin ise sırıtıyordu...

Yemekleri güzel sohbetler eşliğinde yemiştik ve sırada oyun vardı.

- oyuna geçmeden diye söze başladı yavuz ve şirine baktı. Abicim sen etrafa falan bak köpekler tarafından falan basılmayalım dediğinde şirin mesajı almış gibi hemen ayaklandı ve bizden uzaklaştı.

- güzelim diyen Yavuz'a baktığımda bakışları parlaktı

- yakışıklım dedim bende onu taklit ederek . Başını arkaya atıp kahkaha attı

- demek yakışıklım ha sevdim bunu derken küçük bir poşet vardı elinde

- şimdi sana bazı hediyeler vermek istiyorum tabi eğer seversen dediğinde poşetin içinden 7 tane kutu çıkardı. Anlamaz bakışlarım kutulardayken gözlerimi tekrar yavuzun gözlerine sabitledim

- sen aldıysan severim dedim cilveli ve nazlı bir tonda . Bana gülümseyerek öyle mi bakışı attıktan sonra kutulardan birini eline aldı

- oraya gideceksin ama kimse senin kalbinin bana ait olduğunu bilmiyor derken kutunun kapağını açtı ve benim içindekini görmeme fırsat vermeden kendisine çevirdi. Ve o kalbin içine girmek isteyeceklerdir derken bileklik olduğunu düşündüğüm şeyi kutudan çıkardı. Görünce aklıma ilk sen geldin ama eğer beğenmezsen takmazsın derken avucumun içine bir bileklik bıraktı. Künyenin üzerinde derken kendi boynundaki askerlik künyesini çıkardı. Aynı bilgiler yazıyor o künyeye bakan bile benim olduğunu anlar dediğinde avucumdaki bilekliği incelemeye başladım.

Gümüş renkli çok kalın olmayan bir zincirle süslenmişti künyenin iki kenarı . Gümüş künyenin üzerinde

Çağkan Yavuz Akıner

0rh+ Mersin

04.12.1995 yazıyordu. Gülümseyerek elimdeki künyeye baktım

( Böyle düşünebilirsiniz anlatıma göre zaten şekillenmiştir)

- yavuz bu çok güzel derken mutlu ama yaşlı gözlerim gözlerindeydi

- beğenmene sevindim derken bilekliği gösterdi . Takayım mı? diye sorduğunda başımı onaylar anlamda salladım

- yada hepsini beraber takalım

- sen bilirsin dediğimde başka bir kutu aldı eline

- bundan sonrakilerde aklıma direk sen geldin belki o bileklik kadar özel olamaz senin için ama derken sözünü kestim

- olur çünkü sen aldın dedim gülümseyerek

- ama böyle tatlı tatlı gülüp benim dikkkatimi dağıtıyorsun ben ne güzel konuşmayı ayarlamıştım

- gülmeyeyim mi yavuz dedim tripli sesimle

- yavrum sen niye herşeyi böyle tribe bağlıyorsun dediğinde ellerimi göğsümde birleştirip omuz silktim . Bu sırada kaşlarımı hafiften çatmış ve dudaklarımı büzmüştüm

- şuan ne kadar tatlı olduğunuzun farkında mısınız hanımefendi dediğinde havaya girip

- farkındayım hatta Mardin'de hep böyle gezeceğim dedim

- sakın derken sesi net çıkmıştı. Valla katil olurum yapma kavuşamayız dediğinde gülerek ona baktım

- yapmayayım mı diye sordum cilveyle

- yok yapma dediğinde yüzümdeki gülümseme büyüdü

- neyse yavrum devam edelim derken erimek üzereydim . Ama hocam burada kimse beni düşünmüyor banane

Eline aldığı kutudan bir bileklik daha çıkarıp açtığım elime koydu tekrar .

- bu iki birbirine kenetlenmiş kalp bizim kalbimiz dediğinde gülümseyerek ona baktım

- neden kırmızı değiller dediğimde şoka uğramış gibi baktığında bu sefer ben kahkaha attım

- yavrum sende az değilsin

- bana bir daha yavrum dersen seni gebertirim dedim çünkü aklımdaki herşeyi çıkarıp erimemi sağlıyordu deyişi

- beğenmedim mi

- beğendim ama fazla etkileniyorum o yüzden söyleme dediğimde dediğim ile gözlerim büyüdü

- bunu bildiğim iyi oldu derken başka bir kutu aldı eline bana yaramaz bakışlar atarak . Yüzümü buruşturup ona dil çıkardığımda bu sefer ikimizde güldük halimize.

- bu da çok tatlı geldi gözüme derken bana baktı senin gibi

- hmmm bakayım dedim cilveyle. Ortasında küçük tatlı bir fiyonk vardı bu bilekliğin ve yanlarını inci yuvarlak veya yıldızlı boncuklar süslüyordu

- başka var mı diye sordum

- var dedi ve bu sefer kutuyu açmadan direk elime koydu

- bence bunu çok seveceksin dedikten sonra ekledi . Yani benim kadar çok sevemezsin tabi dediğinde gülümsedim

- yok ben senden daha çok severim bunu dediğimde yüzü ifadesiz bir hal aldı

- yavrum ama yapma şöyle şakalar ya diye sitem etti

- sende yavrum diyip durma dediğimde yüzünü yüzüme yaklaştırdı

- niye etkileniyor musunuz hanımefendi dediğinde bende yüzümü yaklaştırdım

- etkileniyorum beyefendi hemde fazlasıyla dediğimde aniden burnumu tutup sıktı

- etkilen diye söylüyorum zaten dediğinde burnumu bırakmıştı

- acıdı pislik gıcık yüzbaşı dedim burnumu ovarak . Olduğu yerde kahkaha attı

- öpeyim mi geçsin

- evlendiğimizde öpersin dedim bende ve elimde duran kutuyu açtım. Ama açmamla bir şok dalgası geçirdim çünkü bu çok güzeldi. Kolyeydi bu seferki , Gold renkli ince bir zinciri vardı ve zincirin ucunda ise kalp şekli verilmiş bir steteskop vardı

- yavuz bu çok güzel dedim parlak bakışlarımla bir Yavuz'a bir kolyeye bakarken

- o parlayan gözlerin kadar değil dediğinde gülümseyerek ona arkamı döndüm

- takar mısın dediğimde elimdeki kolyeyi aldı . Şalımı kaldırdığımda zincirini altından geçirdi ve taktı

- bakayım dediğinde önüme döndüm ve kolyeye bakmasını sağladım

- güzel oldu

- senin kadar değil dedim onu taklit ederek

- ben güzel miyim? diye sordu oda gülerek

- hmhm ama benim güzelimsin dediğimde kahkaha patlattı yine...

- şirin gel haydi diyerek şirini yanımıza çağırdım . Yavuz ise o sırada bileklikleri bileğime takmak ile meşguldü

- oha abla bunlar çok güzel dediğinde gülümsedim

- sana da var küçük merak etme dedi yavuz son bilekliğide takıp geri çekilirken . Elimdeki bilekliklere baktım gerçekten çok hoş duruyorlardı

- çok güzel oldular dedi yavuz gülümseyerek

- evet

- evet şirin ile aynı anda cevap verdiğimizde birbirinize bakıp gülümsedik.

- bu ikisi senin küçük hanım dedi yavuz şirinin önüne iki kutu koyarken. Şirin Hevesle eline aldığı kutunun kapağını açtı . Gerçekten hoş zinciri ve ucundaki güzel kalp ile çok hoş bir bileklikti

- sizin yaş grubu daha çok böyle şeyler seviyormuş dedi yavuz omuz silkerek

- çok teşekkür ederim çok güzel dediğinde ikinci kutuyu alıp açtı . Yine aynı şekilde zincir detayı vardı bu bilekliğinde ama ucundaki kelebek çok farklı ve güzel bir hava katıyordu

- ama bu çok güzelll dedi şirin kendini tutamadan

Tamam şirinin bilekliklerini azıcık kıskanmış olabilirim ama benimkiler daha güzeldi bir kere

- kıskandı mı birileri . Şirin bileklikleri eline takarken yavuz kulağıma fısıldamıştı bu cümleyi

- çok güzeller dedim başımı ona çevirip

- sanada alırım derken örtünün üzerinde duran kutu çarptı gözüme

- onda ne var dediğimde gözleri kutuya ilişti

- hay ben aklımın derken kutuyu eline aldı . Unutmuşum bunu dediğinde parlak hareleri herşeye rağmen yine gözlerimi buldu

- bu bizim için derken yüzünde büyük bir gülümseme vardı. Biz kelimesi, belki de bir ay önce deseler asla inanmazdım bizim birlikte böyle güzel vakit geçireceğimize ama şuan biz kelimesi çok yakın geliyordu .

- çok fazla seçenek vardı bende üç tane seçtim dedi omuz silkerek. Ve kutunun kapağını açıp önüme koydu. İlkinde iki tane birbirine kenetlenmiş kalp vardı ve kenarları ip ile süslenmişti. Bana aldığı bilekliği benziyordu . İkincisinde yine ip ile süslenmiş ay ve yıldız vardı ve üçüncüsü ve sanırım en çok beğendiğim. Sonsuzluk işareti olan iki bileklik fakat işarete takılmış iki küçük harf vardı y ve e

( Aslında ilk bulduğum çok güzeldi ama bilin bakalım kim o fotoğrafı kaybetti dhsjxbsj)

- yavuz bu çok güzel dedim. Sonsuluk işareti olanı göstererek. Gülümsedi

- onu biz takarız diğer ikisinide Şirinle takarsın dedi. Başımı hevesle sallayıp bilekliği çıkardım ve ucunda minik e harfi olanı yavuzun bileğine göre ayarladım. Bileğindeki bilekliğe bakarken

- çok güzel dedim . Oda diğerini yani ucunda y harfi bulunan bilekliği alıp diğer bilekliklerin yanına taktı

- neden bu kadar çok aldın dedim ona bakarken

- fazlasıyla değiyorsun çünkü derken beni kendisine çekti....

- UNO diyerek oyunu kazanmıştı şirin. Yaklaşık yirmi dakikadır tek yaptığımız şey küçük sohbetler arada minik flörtleşmeler eşliğinde uno oynamaktı. Aramızdaki en düşük puanlı yavuzdu çünkü istediğim zaman kartlarına bakmama izin veriyordu

- uykum geldi diyerek yanımdaki adama sızlandım

- eve bırakayım sizi uyursun, gidene kadar yorgun argın gitme dedi tebessüm ederek. Omuzlarımı olmaz anlamında silktim

- askeriyeye gitmem lazım dilekçe vereceğim dedim . İstediğim zaman işi bırakıp gidemeyeceğim için kurumu bilgilendirmem gerekiyordu

- e ne yapalım o zaman dediğinde üzgünce yüzüne baktım

- uyut beni banane dedim küçük bir hir çocuk gibi mızmızlanarak.

- abicim arabanın arka koltuğunda küçük bir battaniye olması lazım onu getirir misin diye şirinden ricada bulundu yavuz . Aniden ona döndüm

- burada mı yatacağım

- bence dizim gayet güzel bir yastık olur dedi ve sırtını ağaca yasladı .

- anahtar . Şirinin söylediği ile ikiside bana baktı . Ama çantam yavuzun yanındaydı

- çantada dediğimde çantayı alıp bana uzattı. İçinden çıkardığım anahtarı şirine verdiğimde hızla ayağa kalkarak arabaya doğru yürümeye başladı

- bana bakmayacaksın ama uyurken diyerek Yavuz'a döndüm

- yok ben bakarım diyerek sırıttı

- ya hayır yatmam o zaman banane dedim omuz silkerek

- yavrum uykun var daha askeriyeye gideceğiz yarım saat falan uyu sonra gider dilekçeyi veririz dediğinde bana bakmaması için her yolu deneyerek

- ama bana bakma günah dedim gülümseyerek

- tamam sen güzelce yat söz veriyorum bakmayacağım. Ayrıca tekte değiliz yanımızda şirin var ki şirin olmasa bile hiçbirşey olmaz .

- ama dizine yatacağım

- artık onu göze alacağız dediğinde şirin aldığı battaniye ile yanımıza gelmişti bile

- sana söz veriyorum sümbül çiçeğim bu sevdayı günaha en uzak şekilde sana yaşatıp birlikte küçük bir yuva kuracağız dediğinde gülümsedim . Bunu söylerken yüzünü hafifçe yüzüme yaklaştırmıştı geri doğrulurken ama önce senin uykunu aldırslım dediğinde geri çekilip gözleriyle dizini işaret etti

- siz ne yapacaksınız dediğimde şirine bakarak

- UNO atar mıyız? diye sordu

- evet lütfen dedi şirin büyük bir coşkuyla .

- bak bakmayacaksın söz verdin dedim Yavuz'a bakarak . Yaramazca gülümseyip

- bakmayacağım okey dedi . Dizine başımı yasladığımda eğilip örtünün üzerindeki battaniyeyi aldı ve iyicene heryerime gelecek şekilde üzerime örttü

- şimdi seni öpmek vardı da neyse evlenince artık dediğinde burun kıvırdım

- evlenince öpeceğine fazlasıyla eminsin dediğimde bozguna uğramış bir şekilde bana baktı . Bense hiç birşey olmamış gibi sevdiğim adamın dizinde gözlerimi uykuya teslim ettim...

- güzelim

- abla kalk ya yemin ederim kaç el uno attık ya şirinin kulağımın dibinde bağırması ve yavuzun sakince uyarısı karşısında gözlerimi yavaşça araladım. Gözlerimi tamamiyle açıp uyku mahmurluğu ile gözlerimi kırpıştırdım

- tamam hadi gidelim şirinin örtüdeki eşyaları alıp arabaya doğru yönelişi ile kaşlarımı çatarak kardeşime baktım . Sonra ise başımı geri sevdiğim adamın dizine yasladım. Bana gülümseyerek bakan adamın gülüşüne karşılık verip suratı gibi gözleride parlayan adamın gözlerine baktım

- uyanabildiniz mi uyuyan güzel dedi tatlı bir tonda. Gülüşüm büyürken

- yani yakışıklı bir beyefendi gelip öpmedi ama uyandık dedim sırıtarak

- yakışıklı beyefendi derken bakışları sorgulayıcıydı

- hmhm yakışıklı beyefendi dedim tatlı bir tonda ve dizinden kalkıp üzerimdeki battaniyeyi katladım . Hala hesap soran bakışları üzerimdeyken tatlı tatlı sırıtıp arabaya, ön koltuğa bindim . Arabanın camından Yavuz'a baktığımda olduğu yerde derin bir nefes aldı ve örtüyü toplayıp şoför koltuğuna bindi . Arka koltukta oturan şirine elindeki örtüyü uzatınca şirin telefona baktığı için eli havada kalmıştı

- küçük diyerek kardeşime hitap ettiğinde şirin beklemediği kelime ile hızla başını kaldırıp şaşkın bakışlarını Yavuz'a gönderdi . Aynı bakışları şuan bende Yavuz'a gönderiyorum . Şirin şaşkınlıkla hala örtüyü almadığında yavuz arka koltuğa fırlattığı örtüyle sinirle arabayı sürmeye başladı...

Şuan askeriyedeydik ve gelene kadar hiç konuşmamıştık . Arabadan topluca indiğimizde abime önceden haber verdiğim için askeriye koridorunda doğru gidiyorduk . Kimlik kontrolü gibi şeylerden geçtikten sonra durgun yüz ifadesiyle yanımda yürüyen adama baktım

- kırıcı birşey mi söyledim . Düşünceli sesimle bakışları bana döndüğünde başını hayır anlamında salladı . Belki de gidecek olmamın durgunluğudur diyerek fazla üstüne düşmemeyi tercih ettim

- güzelim . Abimin sesiyle gidip ona sarıldığımda başımın tepesini öptü

- yavuzla mi birlikteydiniz dedi Yavuz'a bakarken . Başımı evet anlamında salladım

- abi diyen şirinin sürpriz yapar gibi neşeli sesiyle abimin görüş alanına girdiğinde abim gülümsedi

- ooo benim minik fıstığım beni ziyarete mi gelmiş dediğinde şirin gülümseyerek başını salladı. Abim beni bırakıp şirine sarıldığında şirin hızla ona karşılık verdi

- bana bak küçük fıstık seninle ilgilenmiyorum falan sanma . Büyük cadı olan ablan şuradaki şahısla evleneceği için biraz onunla ilgileniyor olabilirim derken başını kardeşimin yüzüne doğru eğdi

- ama sen hep benim kalbimin küçük prensesisin diyerek anlından öptüğünde kardeşimin gülüşü mümkünü varmış gibi daha çok büyüdü .

- şimdi evli olsaydık böyle tatlı şeyleri bizde yapardık diyerek kulağıma fısıldayan adama baktım

- bence sen tatlılıktan çok uzak şeyler yapardın ama neyse diyerek gülümseyerek önüme döndüm . Güldü

- ne yapardım mesela anlatsana dediğinde

- ben imanlıyım dedim gülümseyerek. Arkamdan da gelen gülme sesiyle sevdiğim adama döndüm sonrasında ise tekrar önüme....

Şuan askeriyeden sonunda çıkıyorduk ve gerekli işlemleri başlatıp mazeret durumu belirten bir dilekçeyi de gerekli yerlere vermiştim. Şuan yine yavuz beni ve şirini eve bırakıyordu fakat yanımızdayken hep gülen suratı gidecek olmamın yaklaşması ile hep düşüyordu

- ohoo ama sen böyle yaparsan benim aklım burada kalır ki dedim Yavuz'a bakarak

- eğer bu tekrar buraya gelmene neden olacaksa daha fazla böyle yapayım dedi burukça sırıtarak

- yok eğer gidersem tedavi bitene kadar oradayım dedim bakışlarımı yola çevirirken

- biliyorum derken derin bir nefes aldı . Ne kadar sürer bu Mardin işi diye sordu bu sefer . Yüzümü buruşturdum çünkü bu soruya bir cevap veremezdim. Tedavi nasıl ilerleyecekti bu ilerlemenin sonuçları nasıl olacak tı bilmiyordum . Evet doktordum fakat kanser çok bambaşka bir alandı ve bize yani en azından bana sadece süreçten bahsedilmişti . Geri kalan tedavi kısmı hakkında pek bir bilgim olduğu söylenemezdi

- oho cevapta yok ben ne zaman evleneceğim ya diyerek sitem ettiğinde ona baktım

- ne yapayım yavuz bey yalan yanlış tarih mi söyleyeyim sana

- yalan yanlış söylemede çabuk gel be güzelim . Yakma şu aşığı dediğinde gülmemek için dudaklarımı dişledim. Şirinin ise gülmemek için verdiği çaba takdire şeyandı

- aşık mısınız beyefendi diyerek yanımdaki adama göz ucuyla baktım

- sırılsıklam hemde dediğinde gülümsemem büyüdü ve yanaklarımın kızardığına emindim şuan

- kime diye sordum buna rağmen

- karım yapmak için sabırsızlandığım birine deyip göz kırptığında çatık kaşlarla ona baktım .....

2 gün sonra: Mardin'e gidiş

Bulunduğumuz havaalanının önünde dururken abimin göğsüne yaslıydı başım.

- sakın burayı merak etme olur mu? Orada da kendine dikkat et dediğinde burukça gülümsedim ve başımı olumlu anlamda salladım.

- yavuza iyi bak olur mu? derken abimi buldu bakışlarım. Önce gülümsedi ve başıyla onayladı beni. Eğer bu yavuz değilde bir başkası olsaydı bunu sorgulayacağına kesinlikle emindim

- o odunda ne buluyorsun hala anlamıyorum dedi gülümserken. Sesinden bile beni eğlendirmeye çalıştığı fazlasıyla belliydi

- şimdi bir kere yavuz bana karşı odun değil. Ayrıca çok güzel seviyor bence dedim

- hele bir güzel sevmesin benim fıstığımı derken sesindeki tehdit belliydi . Geçen urazlarla konuşuyordu düğün işini dediğinde hızla abime baktım

- ne düğünü acaba

- sizin düğününüz acaba dediğinde takmamaya çalıştığı fakat bu durumu umursadığı belliydi

- sana birşey dedi mi? diye sordum abime

- daha demedi de yakında der dediğinde bana baktı . Sen ne zaman istersin diye sorduğunda yüzüne bakmadan başım hala göğsündeyken cevapladım sorusunu

- ben yeterince görüştüğümüzü düşünüyorum . Bence biz geldikten sonra yapabilirsiniz

- çok görüşmeyin zaten yeter bu kadar sonra günaha sarkar falan dediğinde gülümsedim.

- sen ne zaman istiyorsun

- sen 40 yaşına gelince dedi sırıtarak . Karnına hafifçe dirsek atıp

- abi ya doğruyu söyle dedim

- aman be şaka yapılmaya da gelmiyor. Evlenin ne zaman istiyorsanız ama 4 yıl çocuk yok ona göre dediğinde çatık kaşlarımla ona baktım

- ama ben anne olmayayım mı?

- işte şu cümleleri şöyle kurmayı kes sonra hayır diyemiyorum diye sitem ettiğinde güldüm

- yavuz gibisin be diyerek yanından uzaklaştım. Annemin yanında babam vardı ve şirin bizimle buraya gelmeyip yengemin yanında kalmıştı. Yengemin gelmesinin sebebi ise azıcık kıskanç olduğu için biz vedalaşırken sarılacağımız için eve gidince abime trip atmasın diyeydi.

- güzelim. Abimin önünde etrafa bakarken duyduğum sesle hızla arkamı döndüm . Gelmişti gerçekten gelmişti

- yavuz diyerek ona doğru gittiğimde abim bizi izliyordu

- yetiştim değil mi? diye sorduğunda gülümseyerek başını salladım . Abime baktığımda başını başka tarafa çevirmiş bize bakmamak için büyük bir çaba sarfediyordu . Yavuzla öylece ayakta dikilmiştik. Belki konuşmamız, ayrılık cümleleri falan kurmamız gerekiyordu ama biz nedense konuşmadan bile anlaşabiliyorduk sanki.

- ne zaman kalkıyor uçak

- yarım saat sonra ama biz 15 dakika sonra gideriz dedim Yavuz'a .

- oraya gittiğinde sakın burada bir aşığının olduğunu unutma dediğinde gülümseyerek ona baktım

- hep aklımda olacaksın yüzbaşı merak etme dediğimde yaramaz bakışlarımın hedefi gözleri oldu . Yakışıklı yüzünde hafifçe göz gezdirdirdiğimde bu adama aşık olmamak imkansız gibiydi herhalde . Beyaz tenine zıt sayılabilecek saçlarıyla aynı renk kahvemsi kaşları ve o güzelim ela harelerini gölgelemek isteyen siyah uzun kirpikleri vardı . Dolgun dudakları ve keskin yüz hatları yüzünün daha fazla ön plana çıkıp dikkat çekmesine neden oluyordu. Beyaz tenli bir asker nadir karşılan şeylerdendi belki de. Ama teni esmerleşmemeye yemin etmiş gibi bembeyazdı

- bu inceleme sonucunda nasıl bir tanıya vardınız hanımefendi. Yavuzun dudaklarını birbirine bastıran ve eğlenen ifadesiyle birlikte gülümsedim

- bu yüze herkesin aşık olabileceğine ve bu yüzden anlının ortasında benim ismimin yazılmasına karar verdim dediğimde gülümsedi

- şöyle tapusu Elif'in üzerindedir falan diyerek benimle dalga geçtiğinde kısılan gözlerim üzerindeydi

- neden tapun benim üzerime değil mi? diyerek ona baktım

- yani senin üzerine ama bence bunu sayalastırmalıyız dediğinde kaşlarımı çattım

- yasalaştırmak?

- hmhm yani artık böyle bir nikah koyup evlensek fena mı olur

- dönünce aşkısı artık dedim umursamaz gibi görünmeye çalışarak

- ohoo ama bu gemi böyle gitmeye devam ederse ne zaman limana varacağız ki biz

- ben ne zaman istersem

- o hep öyle olacak zaten de sultanım sizde inat etmeseniz mi acaba dediğinde düşünüyormuş gibi yaptım

- yani şuan bir nikah kıymamız olanaksız bir durum gelince görüşürüz dediğimde yüz ifadesi düştü

- ya bune ya gelince gelince gelince aaa ben sevdiğim kadınla evlenmek istiyorum. Hafifçe yükselttiği ses tonuyla ona bakarken

- bana bak seni gebertirim yavuz

- aşkından gebertiykrsun zaten be güzelim dediğinde gülümsedim

- iyi daha çok geber o zaman dediğimde ciddi miyim diye bana baktı .

- ama benim yüreğim kaldırmıyor artık bak

- normal canım böyle şeyler 30 yaşındasın ömrünün yarısı gitmiş dediğimde bozguna uğrayan ifadesi çok komikti. Yani mantıken sana abi demem gerekiyor ama sen evlenelim diyorsun bence kaşınma dedikten sonra yaramaz bakışlarım onu buldu . Yapma der gibi bana bakarken vurgulu bir şekilde abi dediğimde gözlerini kapattı ve küfür ederek

- abine başlatma şimdi

- ama neden ki abi

- elif gitmeden önce sana yıldırım nikahı kıymamı istemiyorsan sus bence dediğinde ona baktım

- peki abi

- s!ktir şal su kelimeyi dediğinde uçağın kalkış anonsu duyuldu . Yaramaz bakışlarım yine ona döndüğünde

- sakın dedi tıslarcasına

- görüşürüz abiciğim diyerek arkama bakıp koştuğumda ne ara arkamdan gelip beni yakaladı bilmiyorum ama bir anda kolumu tutup beni kendisine çevirdi . Bedenin bedenine yapışıkken hızla nefes alıp veriyordum . Yüzünü yüzüme indirdiğinde

- yavuz babamlar var dedim

- onu yaramazlık yapmadan önce düşüneceksin yaramaz derken gözleri yüzümün her zerresinde dolaştı

- bu güzel yüz benim yüzüm ve eğer o yüze başka bir nedenle yaklaşan olursa Mardin'e gelmekten çekinmem dediğinde nefesim kesildi

- birde onların karşısında abin değil gelecekteki kocan olduğumu göstermek vardı da neyse dedi sırıtarak. Şuan kıpkırmızı kesildiğime emindim

- damat sal kızımı bizde vedalaşalım. Babamın sesiyle birlikte ikimizde babama baktığımızda yavuzun eli kolumdan yavaşça ayrıldı ve benden uzaklaştı

- benimsin küçük hanım bunu sakın unutma . Sana bakanı öldüreceğimi de unutma diyip geri çekildi. Bakışlarım onun üzerindeyken zorla kaldırdığım bakışlarım ve aklımı Allah bullak eden adamla kiminle nasıl vedalaştığımı bile bilmiyordum ...

Bölümü nasıl buldunuz?

Takı olayını yavuz abarttı mı?

Birde köpekler tarafından şirin sayesinde basılmadılar bence buda önemli bir ayrıntı thxkjcjd

Sürekli evlilikten konuşup durmaları azıcık kaynaşmaları falan nasıldı ?

Lütfen bölümü okurken paragraflar yorum yapın çünkü ben düzenleyene kadar unutuyorum. Yani 4bin kelimelik bir bölümün başını nasıl hatırlayayım ayol xhsmxbs

Evetttttt şimdi diğer bölümde azıcık düzenlemeler yaptım . Mesela şu Mardin yerini öğrendikleri yer bölümü attığım gün gibi düşünün burasıda iki gün sonrası o günün

Neyse sizi seviyorum oy ve yorum atmayı sakın unutmayın kendinize iyi bakın ❤️ 🌺

Bölüm : 09.04.2025 20:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...