41. Bölüm

36. Bölüm

Eifisko
eifisko

Mardin'e geldigimizden beri yavuzla sadece mesajlaşmıştık. Bunun sebebi ise nerede kalacağız,hastane evrakları,doktoru bulma falan gibi nedenlerdi genel olarak. Geleli birkaç gün olmuştu ve biz aile öyküsünü doktorumuza teslim etmiştik. Yatakta uzanmış tavanı izliyordum son zamanlarda alışık olduğum bildirim sesiyle komodinin üzerindeki telefonumu aldım . Tabikide mesaj atan yavuzdu. Herşeye rağmen yüzümde oluşan gülümsemeyle isminin üzerine tıkladım

- napıyorsun prenses. Yine son zamanlarda alışık olduğum hitapla daha fazla gülerken parmaklarım tuşların üzerinde gezindi

- uzanıyorum. Sen? Tam mesajı gönderdim ki bir anda açılan kapıyla alışık olduğum gibi hemen telefonu saklayıp uyuma moduna geçtim. Stresten düzenli nesefler alıp uyuyormuş gibi görünmeye çalışırken neden böyle birşey yaptığımı sorguladım. İlk telefonumu aldığından beri babam geceleri yatmadan önce gelip bakar , o geldiğinde ben telefonla oynadığım için uyku numaraları yapardım ve bu bir alışkanlık haline gelmişti sanırım.

- kızım uyudun mu? Babamın yumuşak sesiyle bu numarayı sürmekten vazgeçip küçüklüğümde ki gibi önce bir gözünü açıp gülümseyerek babama baktım . Diğer gözümüde açıp babama baktığımda onunda aklına eski günler gelmiş olmalı ki gülümseyerek bana bakıyordu

- annen uyudu biraz dışarı çıkalım mı beraber? Sorduğu soruyla gülümseyerek ayağa kalktım

- çıkalım diyerek dolaba ilerlediğimde beni başıyla onaylayıp kapıyı kapattı. Hızlıca üzerime birşeyler geçirip telefonumu elime aldım . Yavuzun mesajına bir dakika içinde cevap vermeme rağmen hala birşey yazmamış hatta mesaj ona ulaşmamıştı bile . İçime düşen kuşkuyla babamın yanında temiz havayı içime çekerek kalabalık sokaklara atıldım...

Babamla birlikte Mardin sokaklarını üstün körü turlayıp daha çok babamın bana yavuzla ilgili sorular sormasından sonra bugün hastanedeydim. Annem mr çekimine girecekti ve babam yanında olacaktı. Hem biraz temiz hava almak hemde belki yavuzla konuşabilirim diye babama haber verip dışarı çıktım. Oturduğum bankta başımı geriye atıp temiz havayı soludum sonrasında ise cebimdeki telefonu çıkarıp Yavuz'u arayacaktım ki

- elif hanım diyen annemin doktoru yani baran beyi duyduğumda oturduğum sandalyeden ona doğru baktım . Bu adamı pek gözüm tuttuğu söylenemezdi fakat işinde iyi birisine benziyordu geçmişine bakıldığında

- merhaba dedim yanımda elindeki kupasıyla dikilen adama bakıp hafifçe gülümseyerek

- oturabilir miyim? Diye sorduğunda ilk saşırsamda annemin durumu hakkında konusabileceğini düşünerek başımı onaylar anlamda sallayıp bulunduğum bankta yana kaydım. Oturup ilk olarak hastanenin dışındaki manzaraya baktı . Benim gözlerimin ise odak noktası elimde tuttuğum kupanın içerisinde ki çayımdı

- annen çıkmadı mı daha? diye sordu çayından bir yudum alırken.

- 40 gece çıkacak dedim elimdeki saate bakarken . Başını salladığında belki birazda olsa bilgi verir diye bekledim fakat yaptığı tek şey ileriye bakıp benim yanımda oturmaktı. Tamam kabul ediyorum şuanda buradan topuklamam lazımdı

- izninizle ben anneme bakayım diyerek yanımda duran Genç doktorun birşey demesine fırsat bırakmadan hızlı adımlarla hastaneye girdim . Giriş kapısından sonra adımlarımı yavaşlatıp derin hir nefes çektim içime . Hayır annemin durumu ile ilgili konuşmayacaksan ne diye yanıma oturmayı teklif ediyorsun . Düşündüklerim azda olsa sinirlenme sebep olurken telefonumun sesi duyuldu kalabalık koridorda. Çıkardığım telefonuma bakıp bana bakan yüzlerce gözü umursamadan yüzümdeki gülümsemeyle açtım telefonu

- yavuz dedim sesini bile özlediğim adama yoğun hasret barındıran sesimle . Aynı tondaki ses ondanda duyuldu akabinde

- güzelim.... napıyorsun? dedi biraz aradan sonra. Onlarında gidecekleri bir görev vardı . Yaklaşık bir hafta sürecek bir operasyon demişti yavuz fakat detayları hakkında bir bilgim yoktu sormamıştım da zaten.

- annemin yanına gidiyorum. Sen? diye sordum kalabalık koridorda insanları arkamda bırakırken

- yarım saat sonra toplantı olacak girmeden sesini duymak istedim . Malum gittiğinden beri konuşmadık dediğinde yüzümde buruk bir tebessüm oluştu. Alt tarafı üç beş gündür buradaydık ve sadece yazışmıştık

- alt tarafı üç beş gün yavuz dedim ama bende özlemiştim

- annenin durumu nasıl

- iyi mr çekiminde şuan daha varsayımlara kesin bir tanı koymaya çalışıyorlar dedim .

- doktoru nasıl? mesleki olarak

- iyi yani kanser alanında çalışıyor zaten . Mesleğinde iyi birine benziyor, yani konuşmaları ve mesleki hayatı bunu söylüyor dedim umursamazca. Bu sırada hala yürüyordum

- başka nekonuştunuz? Hocam bir kıskançlık kokusu var gibi sanki

- ne konuşacağız yavuz hastalık hakkında konuştuk dedim . Sonrasında ise bahçede yanıma oturduğu aklıma geldi . Eğer şuan Yavuz'a söylersem sinirlencekti ama eğer söylemezsem benim içime bir dert olarak kalacaktı . Çünkü şimdiye kadar yaptığım herşeyden haberi vardı tabi benimde ondan haberim vardı .

- az önce bahçeye çıkmıştım gelip yanıma oturdu diyerek sustum tepkisini ölçmek istiyordum

- eee dedi kıskançlığını belli eden bir ses

- ben annem hakkında birşeyler der diye düşündüm ama hiçbirşey demedi sadece oturdu bende sonra kalktım yanından

- kim bu doktor ismini versene bana bir bende bakayım tedavileri sonuç veriyor mu? dediğinde gülümseyerek telefonun diğer ucundaki adama doktorun ismini söyledim

- Baran Çallı araştır bakalım dediğimde mr alanının önündeki koridorda bekliyordum ve annemin çıkmasına az bir zaman kalmıştı

- yavuz benim kapatmam lazım annem şimdi çıkacak ama söz ilk boş zamanımda sana yazacağım

- tamam yavrum dikkat et kendine şu doktordonda uzak dur gözüm hiç tutmadı onu dediğinde gülerek

- ama sen adamı görmedin ki nasıl gözün tutmadı dedim

- yavrum benim görmeme gerek yok ben anlarım insanların huniyetini sen yine uzak dur dediğinde onu onaylayarak en sonunda telefonu kapattım ve mr dan çıkan annemle birlikte bugünkü hastane serüvenimizi tamamlayarak tuttuğumuz evde kendimi yatağın sıcaklığına bıraktım....

Günler geçmek bilmiyordu ve her geçen gün yeni testler çıkıyordu karşımıza. Mesleğimi fazlasıyla özlemiştim, belki de özlememin sebebi Yavuz'u daha fazla görüyor olmamdan kaynaklıydı. Şalımın iki ucunu ense kısmında bağladığımda dertli bir nefes verdim . Bugün Mardin'e geldiğimizden beri yaptığımız zibilyon tane test sonucunda kesin olmasa da bir tanı konulmuştu ve bugün bize sonuç söylenecekti. Odadan çıktığımda aynı anda Mardin yöresine has evin diğer odasından önce annem arkasından da babam çıktı . İkisininde yüzünde bariz bir şekilde belli olan endişe ve stresle artık yoluna alıştığımız hastanenin yolunu tuttuk....

Yavuz'un ağzından

- bu operasyonda yakaladığımız adam tamamiyle bir piyon gibi kullanılmış dedi Kerem düşünceli bir sesle . Bir kaç gün önce yakaladığımız adamın sorgusunda hiçbirşey çıkmamıştı çünkü yakaladığımız adam asıl adamın oyuncağı gibi kullanılmıştı. Para karşılığında yaptıkları herşeyi üstlenmiş ne olduğunu bile bilmediği birçok teslimata katılmıştı. Fakat işin kötü yanı istediğimiz adamı bir türlü bulamıyorduk

- asıl adam hakkında elimizde doğru düzgün bilgi yok dedi Barlas düşüncelerimi doğrular şekilde. Göktuğ ekleme yaptı

- sadece hastanede çalıştığını ve doğu taraflarında olduğunu biliyoruz . Hastanede hangi mevkide çalıştığına dair bile bir fikrimiz yok derken ellerini saçlarına daldırdı.

- çalıştığı adamın işini, ismini bile bilmiyor aracılar yardımıyla para karşılığında istediğini yapıyor dedi Ali yakaladığımız adama ait bilgi verirken

- aracılar ,peki onlarla ilgili bir bilgi yok mu elimizde. Timde genelde istihbarat işleriyle Ali ve Uraz ilgilenirdi fakat ikiside yere baktığında elimizde hiçbir bilgi olmadığını öğrenmiş olduk

- daha derin bir araştırmaya ihtiyacımız var . Sadece Ali ve Uraz değil hastanelerdeki adamlarada bilgi verilmeli dedi Süleyman abi

- tanıdığınız bütün muhbirlere onu geçtim sağlam derken özellikle vurguladı kerem. İstihbaratlara haber vereceğiz . Şu yakaladığımız adamın telefonunda illa bir iz vardır oradan da yürüyelim dediğinde hepimiz onaylar şekilde başımızı salladık

- adam bir süre misafirimiz olacak o zaman dedim.

- aynen öyle çok güzel ağırlayacağız misafirimizi derken başını kaldırıp bize baktı. Bu günlük bu kadar yeter kalan işlerinizi bitirip çıkabilirsiniz dediğinde herkes ayaklandı .

- yavuz sen kal. Keremin sesiyle bulunduğum yerden ona baktığımda geri sandalyeme oturdum . Herkes dışarı çıktığında kereme bakıp

- bir sorun mu var diye sordum kuşkuyla

- yok , şu eliflerin doktoru meselesi ne diye sorduğunda aklıma gelenle vücudum kaskatı kesildi . Elif söylemiş miydi?

- elif mi söyledi

- yok . Yani şöyle sevememiş pek doktoru ondan bahsetti sonra biraz daha konuştuk sende sevmemişsin diyerek yeşil gözlerini gözlerime kilitledi. Yüzünde bastırmaya çalıştığı gülümsemesi ve bu halden keyif aldığını belirten gözlerini gördüğümde

- kerem bey benimle eğlenmek hoşunuza gidiyor sanırım dedim. Bastırdığı kahkahasını serbest bırakıp başını arkaya atarak kahkaha attı

- oğlum sen ne kadar kıskanç birşeysin lan. Kıza uzak dur demişsin sence böyle birşey mümkün mü? dediğinde başımı başka tarafa çevirdim. Mümkün değildi çünkü annesinin doktoruydu

- o doktor çok sinirimi bozuyor diye itiraf ettim. Elif'in yanında olmamakta sinirimi bozuyor , o adamın olup ,gevşek gevşek hareketler yapması da bozuyor dedim sinirle .

- tamam peki derken sandalyesinde doğruldu. Adamı araştırdın kesin ,değil mi ? Dediğinde bunu Elif'in söylemediğini anladım. Çünkü şimdiye kadar sevmediğim tipleri araştırdığımı en iyi kerem biliyordu

- araştırdım. Bence tam bir p!ç dediğimde yine gülmeye başladı. O gülünce istemsizce bende gülümsedim

- bu tanıya nasıl vardınız yavuz bey diyerek bir araştırmacı edasıyla sormuştu bu soruyu

- elifle ne zaman konuşsam bir yerden çıkıyor at kafası. Bir daha çıkarsa gidip dövemkten çekinmem

- Mardin'e mi gideceksin bir doktor için

- tam olarak öyle yapacağım. Ama o doktorda birşey var belli dedim düşünceli sesimle...

1 gün sonra : Elif'in ağzından

Hastanenin cafesinde oturmuş her zamanki gibi çayımı da yanıma almıştım. Gözlerim uzaklardaki Mardin'in eşsiz manzarasına dalıp giderken yavuz geldi aklıma. Masanın üzerinde duran telefonu elime aldığımda ise yine onun aldığı bilekliklerin sesleri doldurdu kulağımı. Künye bilekliğe baktım . Önce isminin üzerinde gezindi harelerim sonrasında sırasıyla kan grubu, doğum tarihi ve memeleketinde.

Gördüğüm ismiyle birlikte gevşemişti yüz hatlarım. Elime aldığım telefonu açıp önce abimin mesajına baktım . Normalde arardı ama şuan yoğun olmalıydı. Annemin son durumunu belirten bir mesaj yazıp başka uygulamalara girmeyip vakit kaybetmeden özlediğim adamı aradım. Ailemden birisi değildi yavuz fakat nedensizce onu en az abim kadar özlüyordum . Telefonu çalarken aşk böyle birşeymi diye düşünmeden edemedim.

- yavrum?

- yavuz. Napıyorsun sevgilim? Evet gelgelelim son günlerde kullandığım sevgilim hitabına. Yavuz bana her seferinde farklı farklı şeyler söylüyordu fakat ben ona karşı söyleyecek bir iltifat bulamıyordum

- odamdayım evrak dolduruyorum . Sen ne yapıyorsun?

- hastanenin cafesindeyim

- şu doktor Baran mıdır nedir o oralarda mı? Sorduğu soruyla yüzüme bir gülümseme daha asıldı. Doktora ciddi anlamda kıl kapmıştı ve her konustuğumuzda onu sorup duruyordu .

- yok malesef bugün gelmek istememiş dedim şakacıktan üzgün sesimle

- baya özlemiş gibisin doktor beyi dedi hafif sinirli sesiyle

- yani özlediğim şeyler var ama bu kesinlikle o doktor değil

- hmm ne peki özlediğin şu şey

Cilve yapıyor ablası

- şimdi şöyle ki böyle bir adam var. Böyle nasıl anlatayım, daha önce sadece bir kişiyle konuştum ama şimdi ki adam böyle kalbimi sömürüyor sanki

- sömürüyor derken? Kötü mü? İyi mi?

- iyi hemde fazlasıyla iyi ama bir yandan kötü. Aklımı fikrimi kendisi yapıyor dedim gülümseyip karşımdaki manzaraya bakarken.

- yaa demek aklını fikrini kendisi yapıyor dedi değişik bir ses tonuyla

- hmhm. Böyle hep nedensizce onu düşünüyorum. Kendimi hep ona ait hissediyorum böyle anlatamayacağım kadar değişik hissediyorum

- peki bu durumdan memnun musun?

- fazlasıyla dedim ağzım kulaklarımda gülümseyip başımı arkaya atarken. Ama biraz kıskanç bu adam. Beni sadece kendisinin görmesini falan isitiyor bence

- demekki çok seviyor seni. Ve sadece kendisinin olmanı istiyor dediğinde dudaklarımı büzdüm

- ama çok kıskanıyorsun sevdiğim dedim cilveli ama tripli bir tonla

- ama yavrum o adamlarda dolaşmasınlar çevrende

- ama sevgilim adam annemin doktoru

- ama güzelim ona bakarsan bu adam annen dışında herşey için geliyor yanına . Bir kere daha gelirse artık ben oraya geleceğim. Ve bilin bakalım yavuz bunu dediğinde hastanenin koridorundan cafeye bağlanan kapıda kim göründü

Doktor Baran Çallı

- sevgilim benim kapatmam lazım derken baran benim bulunduğum masaya doğru yaklaşmaya başladı

- neden? Birşey mi oldu?

- yok ama kapatmam lazım sonra arayacağım seni

- elif bir sıkıntı mı var

- kiminle konuşuyorsun bakalım. Baranın sesiyle korkuyla telefonun diğer ucundan gelecek olan sesi bekledim ama hiç ses çıkmadı. Telefonu kulağımdan çekip kucağıma indirdim yavuzun kapattığını düşünerek. Bu sırada sandalye çekip bulunduğum masaya oturdu

- izin almadan masaya oturma gibi bir huyunuz var sanırım derken elimi masanın üzerinde bulunan çayıma uzattım

- çağkan Akıner. Abimiz mi? Ne ara okuduğunu bilmediğim isimle yüzüne baktım

- anlaşılan sadece masalara izinsiz oturmak değil daha başka huylarınızda var derken derin bir nefes aldım . Abim değil herşeyimle kendimi ona hissettiğim adamın ismi dedim meydan okurcasına. Düşen yüz ifadesiyle bozulmamaya çalışarak devam etti konuşmasına

- herşeyinizle ona ait hissettiğim bu adam kim

- sizi ilgilendirdiğini düşünmüyorum dedim elimdeki bilekliklere oynarken

- doğru ben kimim ki

- gerçekten siz kimsiniz baran bey? Neden hep benim çevremdesiniz? Söylediğim cümleler ile ademelması hareketlendi. Kararlı fakat çözemediğim bakışlarla gözlerime bakarken

- bunu vakti geldiğinde öğrenirsin diyip cafeye baktı . Ne içeriz?

- hiçbirşey. Gitmem lazım diyerek masadan kalkıp hızla çıkışa doğru yürümeye başladım.

- ben bu adamı gebertirim! Yavuzun sesiyle kocaman olmuş gözlerim telefonun ekranını buldu. Kapatmamıştı ve konuştuğumuz herşeyi duymuştu

- yavuz?

- lan bir sakin ol . Abimin sesiyle daha fazla şok halime bürünerek konuşmaları dinlemeye başladım

- ne sakin olayım lan görmüyor musun vakti gelince öğrenecekmiş . Ayak üstü benim sevdiğim kadına yavşıyor p!ç herif . Yavuzun söyledikleriyle sevinsemmi üzülsem mi bilemedim . Fazlasıyla sinirlenmişti belliydi

- lan manyak görüyorum da ne yapabilirsin . Herkes yavşayacak önemli olan Elif'in gönlünün kimde olduğu. Abimin Yavuz'u sakinleştirmeye çalışmasıyla hızla nefes alıp verdiği aynı zamandada odasında tur attığı gelen seslerden belliydi

- yavşamasın . Benim sevdiğim kadına yavşamasın. Ama yok illa yavşayacak dakika başı böyle . Biraz nefeslendi ve olduğu yerde durdu yavuz ama abim hala yanında mıydı bilmiyordum

- yok bu böyle olmayacak ben Mardin'e gideceğim

- ne!

- ne! Abimle aynı anda söylediğimiz kelimelerle belliki ikimizde şaşkındık

- yavuz saçmalama diyerek telefonun diğer ucuna konuştum. Bu sırada annemlerin yanına gitmek istemediğim için bahçeye çıkmıştım

- elife katılıyorum. Abimin sesiyle kısa bir an sessizlik hakim oldu

- yok ben gideyim hem elifide görmüş olurum dedi yavuz kendini ikna etmeye çalışarak

- sevgilim ben zaten geleceğim diyerek sesimi diğer tarafa duyurmaya çalıştım

- ne zaman geliyorsun . Noluyor lan! Abimin hafifçe bağırmasıyla tekrar konuştum telefonum diğer ucuna

- ya abi buradaki işimiz bitince ne yapayım acaba burada . Sen Yavuz'u o zaman kadar idare et bak gelmesin. Söylediğim cümleden sonra titremeye başlayan telefonun ekranına baktım . Babam arıyordu belliki işleri bitmişti

- abi benim annemlerin yanına gitmem lazım . Bak lütfen sakinleştir Yavuz'u dedim hastanenin içine doğru yürürken

- tamam güzelim sen burayı merak etme

- o p!ç oradaysa neredeysen orada kal gitme hastaneye . Yavuzun sesiyle olduğum yerde durup derin bir nefes aldım . Ama hastaneye girmem lazımdı

- yavuzcum kusura bakma ama şuan o hastaneye gitmek zorundayım ayrıca kapatmak mecburiyetindeyim . O yüzden görüşürüz dedim ve sadece abimin cevap vermesiyle telefonu kapattım. Hayır yani bir baranımız eksikti oda oldu .

Cafeden çıkıp annemlerin yanına gittim . Sonuçlar yapılan tüm mr , pet veya daha gelişmiş görüntülenme cihazlaeına göre söylenecekti . Yani yine kesin bir tanı konulmayacak en azından yüksek ihtimalle hastalığın olup olmadığı söylenecekti ama zaten benim nezdinde herşey belliydi. Neredeyse bir hafta kadar olmuştu. Büyük ihtimalle biyopsi raporundan sonra artık tedaviye başlanacaktı. Şimdiye kadarki yaptığımız herşey sadece tanı konulması yönündeydi

- kızım neredeydin? Babamın sorusuyla aklımdaki düşünceleri def edip nefes verdim

- cafedeydim. Biraz kafam dağılsın diye abim ve yavuzla konuştum . Babam ağır ağır başını salladı . Ne zaman açıklanacak sonuç? diye sordum bende.

- 10 dakikası var biz hastaneye baya erken gelmişiz dediğinde boş sandalyelerden birine oturup onlarla birlikte beklemeye başladım...

- öncelikle şunu belirtmek istiyorum bu sadece yüksek ihtimalle hastalığın olup olmadığını söyleyeceğim bir yer . Sizin isteğiniz üzerine bu açıklanacak ama kesin sonuç biyopsi raporundan sonra verilicek . Doktorun söyledikleri zaten benim bildiğim şeylerdi. Tam lafını bitirmiştiki içeriye baran girdi . Yüzüm adamı gördüğün her an sinirle kasıldığı için başımı camdan tarafa çevirdim.

- hoşgeldiniz

- hoş bulacağız inşallah dedi babam . Onlara bakıp gülümsedim.

- sende hoşgeldin elif diyerek bana baktı baran . Mesafeli ve soğuk bir tonda

- babamın dediği gibi inşallah hoş göreceğiz baran bey dedim . Başını sallayıp elindeki evrak yığınına sonrada bize baktı

- alıştıra alıştıra mı söyleyeyim yoksa

- direk söyleyin. Annemin sesiyle ona baktım . Buna hazır olmayabilirdi

- peki . Şimdiye kadarki yaptığım bütün testler sonucunda yüksek ihtimalle elifinde düşündüğü gibi yumuşak doku kanseri . Söylediği şeyler yüzünden göğsüm korkuyla havalanıp bakışlarım direk annemi buldu.

- yayılım evresi peki bir fikrimiz yok mu diye sordum

- yani var ama kesin birşey söylemek için çok erken . Annen biraz toparlansın biyopsiye alalım dediğinde başımı sallayıp anneme baktım . O gün kimseyle konuşacak halimin ve psikolojinin kalmadığını da farkettim....

3 gün sonra

Annemin bir haftalık iznini değerlendirip mardin sokaklarında gezmeye çıkmıştık. Aslında çıkmamızın sebebi birazda kafa dağıtmak istememizdi

- yavrum sende bağlasana şunlardan. Babamın anneme seslenişiyle dondurma yiyen biz babama baktık. Gösterdiği şey mardin yöresinde bağlanan şallardan biriydi.

- anne takalım mı? diyerek parlak gözlerimi anneme çevirdim

- kızım ne gerek var boşver dondurmanı ye . Annemin söylediği ile tatlı tatlı ona bakmaya devam attım

- hadi Rümeysa bak kızında istiyor ikiniz takın. Tekrar tatlı tatlı anneme baktığımda derin bir nefes verdi . Bu tamam anlamına geliyordu . Sevinçle ellerimi çırptım.

- ben fosforlu pembe istiyorum dedim satıcı kadına .

- hay hay diyerek pembe yazmayı alıp kare şeklini hiç bozmadan başımdaki şalın üzerine örttü. Eliyle arkamı dönemi işaret ettiğinde hızla arkamı döndüm . Arkadan da birşeyler yaptıktan sonra yazmamın bir ucunu parmağında döndürerek sıkıca sardı ve yazmanın üzerinden geçirip diğer tarafta tutturdu.

- istersen kınalarımızda var hem yüzünde çok güzel çok yakışır sana dediğinde gülümseyerek babama baktım . Gülümseyen yüzüyle iki gözünüde kapatıp açtığında kadına dönerek

- olurr dedim hevesle . Kadın birine seslendi. Seslendiği kişiye baktığımda 35li yaşlarda bir erkekti. Adamın yanına gidip önünde durduğumda

- eline mi yapalım yüzüne mi? diye sordu kibarca

- ikisinede dedim hevesle . Hevesim karşısında hafifçe gülümsedi ve ilk olarak gözümün alt kısmına deseni yapmaya başladı . Kaç dakika geçti bilmiyorum ama oradaki desen bitmiş olacak ki elimi uzatmamı istedi . Elimle ilgilenirken

- yüzünde makyaj var mıydı?;diye sordu . Başımı hayır anlamında salladım. Kına kalıcı olabilir çok durmadan sil istersen diye bilgilendirdiğinde başımı salladım. Elimdeki kınada bitince yüzüne kına yapan anneme hayranlıkla bakan babama döndüm. Ne olursa olsun ben hatırladığım dan beri o bakışlar aynı bakışlardı ve asla değişmiyordu sadece biraz daha aşk parıltısı ekleniyordu. Küçük bir çocuk gibi sevinerek elimi yüzümdeki kınanın yanına getirip babama baktım

- oy benim prensesim daha damı prenses olmuş diyerek beni kolunun altına aldığında yine küçük bir çocuk gibi tatlı tatlı gülümsedim.

- abla senin eşin varmı. Elimi kına yapan adamın sorusuyla babamın göğsünde ona dönüm

- yakında düğünüm olacak inşallah . Bütünüyle kendimi ona ait hissettiğim bir adam var dedim hülyalara dalmış bir şekilde

- kimmiş bakalım kendini ona ait hissettiğin adam fıstığım. Arkamdan gelen sesle şok içindeki gözlerime rağmen hızla arkamı döndüm. Tamam şuan karşımda yavuz vardı ve bence ben gerçeklik algımı çoktan yitirmiştim. Gözlerimi birkaç kere kırpıştırıp tekrar önüme baktım . Hala oradaydı. Hızlıca önce anneme sonra babama baktım ve ikiside gülümsüyordu

- yavuz? Bunun gerçek olduğuna inanmak istediğim sesimle karşımda ağzı kulaklarında sırıtan adama baktım . Ben şok içinde ona bakarken o ise üzerimde ki fıstık yeşili blazer takımı süzdü

- ama sen böyle tam bir fıstığa benzemişsin olmaz ki. Yavuzun sesiyle gülümseyerek ona bakmaya devam ettim . Bütün bedenimi kaplayan şok dalgası yüzünden hala olduğum yerde duruyordum ve etraftaki yüzlerce insan bize gülümseyerek bakıyordu.

- fıstığım öyle bakıp duracakmısın? Diyerek kollarını açtı yavuz . Hızlıca babama baktığımda başını başka tarafa çevirdi . Kesinlikle bu karşılaşma planlıydı ve bu plandan sadece benim haberim yoktu . Babamdan bakışlarımı çevirip Yavuz'a baktığımda kısa bir an oda babama baktı sonra ise parmaklarını avuç içine doğru götürüp geri düz bir konuma getirdi . Bu hareketi birkaç kere tekrarladı ve sanırım bu gel demek oluyordu .

Etraftaki insanlara rağmen babamın bilerek bize zaman tanımasını fırsat bilerek hızlıca koşup kollarımı sevdiğim adamın boynuna doladım . Hızla elleri belimi bulmuştu bile. Biraz sarıldıktan sonra ayrıldık. Parlak ela hareleri yüzümde dolandı hasretle. Sonrasında ise bir elini çeneme koyup başımı hafifçe yana yatırdı . Bu hareketi daha yeni yüzüme yaptırdığım kınanın desenini görmesini sağlıyordu

- yavrum yeterince güzelsin zaten birde böyle şeyler yapıp etrafta dolanıyorsun dediğinde ne kadar belli etmemeye çalışsa da kıskanmıştı

- damat fıstığını bizede vermeye ne dersin . Babamın şakayla karışık sesini duyduğumda gülerek onlara döndüm. Annem işini bitirmiş babamın yanına gelip hayran bakışlarla bize bakıyordu gülümseyerek. Babamda ondan farklı değildi.

- bana kalsa hiç vermeyeyim fıstığın kilosu pahalı sizde yokluğune alışın dediğinde şok içinde Yavuz'a baktım . Bakışlarımı farkedip gülümsemesi büyüdü

- çok değerli bir yemeksin fıstığım seni kimseye veremem diyerek göz kırptığında kaşlarımı çattım

- ben yemek miyim yavuz . Ayrıca fıstık yemek değil kuru yemiş

- yavrum evlenince ben senin iliğine kadar sömüreceğim içi- daha cümlesini bitiremeden her zamanki gibi beni öksürük krizi tutup hemen kızardım. Göz ucuyla babamlara baktığımda annem yüzündeki ima ile bana ,babam ise Yavuz'a bakıyordu

- damat uzaklaş kızımın yanından iki dakikada ne hale soktun dediğinde yavuzun yanından ayrılıp babamın kolunun altına girdim. Yavuz bana gözlerini kısarak bakarken

- evet baba sen beni buna verme baksana nasıl bakıyor dedim dudaklarımı ısırarak

- abi bölmek istemem ama parayı kim verecek? Elimize kına süren adamın çekingen sorusuyla ona baktım .

- ay biz sizi unuttuk değil mi? diyerek cüzdanıma uzandım hemen

- abla hediyemiz olsun isterseniz dedi yine çekingen sesiyle

- kızım sen bırak ben veririm

- baba sende bırak ben vereyim . Yavuzun babama olan hitabıyla hepimiz şok içinde ona baktık. Annem ağzı kulaklarında gülümserken babamın ise gözleri parlıyordu. Tamam bunlar baya iyi anlaşıyorlarmış

- yanlış birşey mi söyledim. Yavuzun hata yapmaktan korkan sesiyle bu sefer ona döndü bakışlarım. Anlaşılan ne dediğinin oda farkında değildi

- yok damat . Sen ver parayı bende bize dondurma alayım ...

Evet bana azıcık kızgın olabilirsiniz ama ben sizi gerçekten özledim 🥺

Evimde bile değilken size verdiğim sözü tutmaya çalıştım ve ne kadar verimli bir bölüm olur bilmiyorum ama bir bölüm yazdım.

Evimi gerçekten çok özledim. İnsanın gerçekten evi gibisi yok

İstanbul'daki depremler yüzünden aslında atmaya biraz çekindim öyle bir olaydan sonra ama sonrasında düşününce hem biraz zaman geçti hemde belki depreme yakalananlar bölümü okuyarak o anlardan azda olsa sıyrılır diye düşündüm

Neyse yine çok konuştum bölüm nasıldı lütfen yorumlarda belirtin y. Yorumlara cevap vermeyi bile özledim.

Sizi seviyorum kendinize çok iyi bakın❤️🌺

 

Bölüm : 27.04.2025 19:41 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...