44. Bölüm

37. Bölüm

Eifisko
eifisko

Yavuzla birlikte dondurmalarımızı yiyerek annemle babamın arkasında yan yana yürüyorduk.

- yavrum sen niye bu kadar utangaçsın? Yavuzun sorusuyla birlikte ona döndüm

- arsız gibi böyle şeyler söylersen tabi utanırım diye söylendim dondurmanı yerken.

- oooo Rüstem nasılsın? Babamın birine seslenişiyle ikimizde babama ve sarıldığı adama baktık .

- iyidir Musa hayırdır sen gelir miydin buralara . Adamın söylediği ile babam hiç moralini bozmadan devam etti konuşmaya

- gelirdik gelirdik . Hangi camide çalışıyorsun? Adam belli ki imamdı

- hemen şuradaki camide . Ezanı okudum biraz çarşıda dolanayım dedim . Adam bunları söyledikten sonra onların arkasında gariban gibi duran bize baktı

- bu iki genç kim?

- biri kızım dedikten sonra Yavuz'a baktı . Biride artık oğlum

- ooo sonunda kendine hayırlısıyla bulmuşsun bir damat dedikten sonra bana baktı . Baban hep bize sorardı eli yüzü düzgün biri varmı diye . Olayı bana açıkladığında yavuzun dondurma kabındaki elinin sıkılaştığını farkettim

- eee düğün ne zaman diyerek tekrar babama yöneldi adam. Bu sırada en başta zaten anneme selam vermişti

- daha nikahlarını bile kıymadık dedi babam. Adam gülümseyerek bize baktı

- e ben kıyayım o zaman imam nikahlarını dedikten sonra önce babama sonra tekrar bize baktı . Eğer izniniz varsa tabi . İkisininde yüzünden nur akıyor bu sevaba dahil olmak isterim . Yavuzla aynı anda birbirimize baktığımızda ikimizinde gözleri parlıyordu. Aynı anda bakışmayı kesip babama baktık .

- ne dersiniz? diye bize sorduğunda Yavuz hemen atıldı

- güzel olur deriz . Hem bizim için daha rahat olur , günaha falan girmiş olmayız

- gençler haklı Musa sende inat etme de kıyayım dedi adam .

- sen ne diyorsun Rümeysa?

- bence kıyalım vakti geldi de geçiyor zaten dedi annem gülümseyerek

- e iyi o zaman kıy bakalım Rüstem nikahı. Şuan cidden ayak üstü imam nikahını kıyıyorduk...

Önce şahitlerin ismini yazmıştı elindeki cüzdan gibi şeye. Yanımızda birileri olmadığı için imamın bulduğu iki kişiydi sahitlerimiz. Bu sırada Yavuz babasını bende abimi görüntülü aramıştık. Abim azıcık ainirlense de evde olmasını fırsat bilip yengemle birlikte şuan koltuktan bizi izliyorlardı. Yavuzun babası da aynı sekilde yüzündeki gülümseme ile bizi izlemekteydi. Ben kameradaki insanlarla bakışırken imamın sesiyle ona döndüm

- mehir olarak ne istersin kızım? Yardım çağrısı gibi suratımla Yavuz'a baktım sonrasında ise aklıma gelen şey ile imama döndüm

- üç boş ol hakkından birini istiyorum dedim kararlı bir sesle . Şuan herkesin şok olduğunu ve yavuzun çatık kaşlarla bana baktığını hissediyordum

- istiyorsun ama geri kalan iki boş ol kelimesini de eşinin söylemesi lazım . Yoksa nikah düşmüyor diye bilgilendirdi. Ağır ağır başını salladım

- arabamı, motorumu , buradaki evimi ve düğünde takılan bütün altınlarıda ekleyelim dedi yavuz beni şaşırtarak. Sadece arabası bile milyon TL'likti. Kocan gözlerimle ona doğru döndüğümde bana bakmadı . Büyük ihtimalle neden üç boş ol hakkından birini neden istediğimi sorguluyordu . İmam aradan biraz zaman geçince tekrar bize dönerek kurdu cümlesini

- sen hasan oğlu yavuz diyerek imamın bakışları Yavuz'a buldu. Musa kızı Elif'i eşliğe kabul ettin mi? Yavuz kısa bir an bana baktı parlak gözleri ile

- ettim

- ettin mi?

- ettim

- ettin mi?

- ettim

- peki sen Musa kızı Elif dediğinde bu sefer bakışları beni buldu. Sen hasan oğlu Yavuz'u eşliğe kabul ettin mi?

- ettim

- ettim mi?

- ettim

- ettin mi?

- ettim

- peki siz şahitler , şahitlik ettiniz mi?

-ettik dedi imamın bulduğu iki adamda bize bakarak

- bende sizi Allah'ın huzurunda, onun izniyle karı koca ilan ettim diyerek büyük bir coşkuyla hafifçe bağırdı imam. Yavuz önce telefondaki babasına ve abime baktı. Şimdiye kadar gördüğüm en parlak ve mutlu gözlerle küçük bir çocuk gibi hızla bana döndü. Sonra ise imama baktı

- yani şimdi dokunsam günah olmuyor değil mi? Diye sordu saflıkla

- yok oğlum yok. Siz artık Allah'ın huzurunda karı kocasınız ama önce bir dua ve ayetler okuyalım öyle bitirelim diyerek dua ve ayetler okumaya başladı. İmam bunu dedikten sonra yavuz sabırsızlıkla imamın olduğu dua ve ayetlerin bitirmesini bekledi. Bur sırada parlak hareleri bir babamlarda bir kendi babasında ve abimlerde dolanıp duruyordu. İster istemez yüzümde oluşan gülümsemeyle bende onu izliyordum camideki herkes gibi

- şimdi dokunabilir miyim? Yavuzun sorduğu soruyla abim telefonun diğer ucundan kahkaha atarken diğer herkeste benim gibi bıyık altından gülüyordu

- oğlum sende ne meraklısın dokunmaya diye takıldı imam. Gülümseyerek Yavuz'a baktığımda bakışları zaten bendeydi

- sarılmak ister misin? dediğinde salondaki herkese baktım sırasıyla. Annem ve babam bana onaylayan bakışlar atıyor şahitler ve imam ise bir köşede durmuş bizi izliyorlardı

- önce anlından öp diye bağırdı abim . Yavuz abime baktıktan sonra bana döndüğünde kızardığına emindim . Oda bunu farketmiş olacak ki sırıtarak bana doğru yaklaştı ve bir elini başımın arkasına koyarak üzerimde doğru eğildi. Nefesimi tutmuş ve gözlerimi yummuş bir şekilde öpmesini bekledim fakat göğsümden çıkmak isteyen kalbim şuanda bana hiç yardımcı olmuyordu

Yumuşak ve dolgun dudakları sonunda anlıma değdi . Dudakları bir süre anlıma kapandığında nefes alma yetimi çoktan kaybetmiş ve gözlerimi sanki hep bu anda durmak ister gibi sımsıkı yummuştum. Dudakları bir süre daha anlımda durduğunda en sonunda yavaşça koptu anlımdan . Ama sanki istemeyerek yaptığı birşeydi

- şimdi sen benim karım mısın? dedi fısıltıyla daha tamamen doğrulmadan. Domatesi bırak vişneye dönen yüzümle ona susmasını umarak çekingen bir bakış attığımda sırıtışı büyüdü ve bir anda elini sırtıma koyarak beni göğsüne bastırdı. Şok olduğum için azıcık nefes almayı unutmuş olabilirdim fakat üzerindeki kumaştan bile belli olan göğsünün sıcaklığı ve maraton koşucusu gibi atan kalbi beni uyarıp nefes almamı sağladı .

Bulunduğum ortamı umursamadan küçükken uyandığımda babama yaptığım gibi sığındım sevdiğim adamın göğsüne . Biraz göğsünde soluklandıktan sonra beni çok az bir şekilde geri çekip başını eğerek suratıma baktı o sırada telefondan gelen hıçkırık sesiyle hepsi telefona döndü fakat ben hala yavuzun göğsünde bulunduğum için malesef ki telefonu göremiyordum .

- yavrum. Abimin sesiyle birlikte yavuzun göğsünden kalkıp yengeme baktığımda annemle babam gülmemek için kendilerini zorlamaktan suratlarının kıpkırmızı olduğunu farkettim. Telefona baktığımda ise yengem gözyaşlarına boğulmuş bir şekilde ağlıyordu. Kaşlarımı çatarak telefona bakıyordum bende bu sırada

- abi? İstemsizce ağzımdan çıkan kelime ile abim kısa bir an telefona baktıktan sonra yengeme dönüp siyah saçlarından öptü

- güzelim biz sizinle sonra konuşalım dediğinde gülümseyerek başımı salladım sonrasında ise telefon kapandı

- oğlum bende sonra arayayım sizi. Hasan amcanın sesinden de duygulandığı ve ağlamak üzere olduğu fazlasıyla belliydi. Onuda gülümseyerek onayaldıktan sonra oda kapattı ve bizde köşedeki kolona yasladığımız telefonları elimize alıp imam ve babaların bulunduğu yere döndük. Sonrasında ise imama olan teşekkür faslı başladı.....

- sen şimdi Allah katında benim karım mı oldun ? Yavuzun hala inanamayan ve daha büyüleyici çıkan sesiyle kolunun altında ona baktım

- evet yavuz bey sizin karınız oldum sizde benim kocam oldunuz derken bizim kalacağımız eve doğru yürüyorduk Mardin sokaklarında

- bir daha desene bakayım ben senin neyin oldum diye sordu yaramaz sesi ve surat ifadesiyle.

Ama ben bu adamı yerdim ki

- kocam bey oldunuz yavuz dedim bıkmış gibi yaparak

- oho yavrum sen şimdiden bıktıysan işimiz iş dediğinde kolunun altından göğsüne sığındım. Annemlerin arkasında yürüyorduk ve aramızda fazlasıyla mesafe vardı bu yüzden aslında bu kadar rahat konuşabiliyorduk . Aslında annemlerin yanında olsaydık ta yavuz yine söylerdi böyle şeyler

Çünkü kendisi tam bit arsızdı

- yok ben sıkılmadım kocam bey . Daha yeni başlıyoruz hem dedim karşıya bakarak

- neden üç boş ol hakkından birini istedin? diye sordu bu sefer karamsar bir sesle. Benden boşanacağını falan düşünüyorsan iki hak daha bende derken yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Yani senden asla boşanmayacağım karıcığım. Kullandığı hitapla karnında kelebekler uçuşurken sorusunu cevapladım

- iki hak sende ama eğer üç hak sende olsaydı olur ki benden boşanmak istesen kolaylıkla boşanırdı dedim Yavuz'a bakarak. Şuan gözlerini kısarak bana bakıyordu

- ben boşanmak istesen üç kere söylemediğimiz için boşanmayacağım yani dedi

- hmhm

- benim ne kadar zeki bir karım var böyle diyerek omuzundaki elini tutarak beni kendisine çekti ve geçtiğimiz boş sokakta bir anda yanağıma sert bir öpücük kondurdu. Saniyelik şekilde hissettiğim dudakları ile şok içinde aralanan gözlerim hedefine ulaştı hemen yüzüne. Surat ifademi görünce daha çok sırıttı bu sefer

- pislik herif diyerek trip atar gibi önüme döndüm ama hala kolunun altındaydım

- aaa kocaya öyle denmez dedi gülmesini bastırmaya çalışarak .

Biz biraz hızlı mı ilerliyorduk acaba diye düşünmeden edemedim

- kocamda öyle ortalık yerde bir anda yanağıma yapışmasın dedim meydan okuyan bir tavırla ona bakarken. Suratı büyüleyici ama aynı zamanda tehditkar bir ifadeye büründü ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı

- bence daha farklı yerlere yapışmadı diye sevinmelisin derken gözlerinin odağı dudaklarımdı. Hafif koyulaşmış hareleri tekrar gözlerime çıktığında anlımdan öpüp geri çekildi. Ayrıca tenin dudaklarımı kendine çekiyor hep öpesim geliyor derken yaramaz bakışları tekrar gözlerimi buldu . Bence sen tenine söz geçir dediğinde nefes aldığımı farkettim

Bir dakika ben az önce nefes almamışmıydım

Kalbimin yine güm güm attığını hissediyordum ve bu adam gerçekten kalbimin ve nefesimin ayarları ile oynuyordu. Ama inandığım bir şey vardı ki hayırlı bir eşin sesi bile şifadır ve yavuz benim için en hayırlı eşti

- yavuz beni hep seveceksin değil mi?

- ömrümün yettiği her gün seni daha seveceğim karıcığım ve bunu kimse değiştirmeyecek...

Evin önüne yetiştiğimizde yavuzunda buraya çok yakın bir otelde iki gün kalacağını öğrendim.

- bana bak damat imam nikahı kıydık diye gece seni kızımın penceresinde falan görürsem fena yaparım . Babamın söyledikleri ile gülümseyerek Yavuz'a baktım ve kaşlarımla babamı gösterdim

- merak etme baba evlenmeden kızına hiçbirşey yapmayacağım dedi muzır bir tonda. Annemi ilk defa bu kadar mutlu ve gülümserken görüyordum . Bu gün ve bu mutluluğun hastalığa iyi yönde etki edeceğine dair hiç şüphem yoktu. Bakışlarım tekrar babamı bulduğunda yavuzun ona her baba demesiyle yine olduğu gizi gözleri parlamıştı. Yavuz ona bilerek mi baba diyordu yoksa istemsizce mi diyordu bir fikrim yoktu

- o zaman yarın görüşürüz dedim çekingen olduğunu düşündüğüm fakat çok az nazlı çıkan sesimle. Yavuz yine her zamanki gibi sırıtarak ve imali sözleriyle bana görüşürüz dedikten sonra hepimiz kalacağımız odaya geçtik...

Sabah yatağın yanındaki komodinin üzerinde duran canım telefonumun muhteşem ötesi zil sesiyle uyandım . Gözlerimi zoraki bir şekilde aralayarak telefonun ekranına baktım . Bu sırada bir parmağımda kapatma tuşundaydı sessize almak için ama arayan kişi telefonu sessize almamı engelleyip aksine açıp kulağıma götürmeme sebebiyet verdi

- yavuz? Dedim ultra uykulu sesimle

- aşağı tarafa gelsene dedi hemen belliki acelesi vardı ama benimde uykum vardı

- sebep?

- yavrum sorgulama hadi , lütfen

- uykum var yavuz

- sesinden belli oluyor ama valla bak uyandığına değecek

- sevgilim şimdi yatayım sonra gelirim olmaz mı? diye sordum çaresizlikle

- olmaz sevgilim haydi kalk. Üzerine birşeyler giy bekliyorum seni aşağı tarafta diyerek teleofnu kapattı. Başımı yastığa gömüp beş saniye sonra yataktan aşağıya doğru ayaklarımı sarkıttım. Hemen önünde duran dolabın aynasından gördüğüm yüzle azıcık şok geçirsemde yeni uyanmış ve uykuluydum en nihayetinde.

Dağınık saçlarıma ve şiş yüzüme aldırmadan dolabın önüne geçtim ve elime ilk gelen bir eşofman takımını çıkarıp dağınık yatağın üzerine bıraktım . Bence yatağı toplamaya gerek yoktu en nihayetinde geri gelip tekrar yatacaktım. Üzerimde ki kıyafetleri çıkarıp yerine çıkardığım eşofman takımını giydim. Saçlarımı mandal tokayla gelişigüzel tutturduktan sonra yüzümü yıkamaya banyoya gittim.

- hayır yani sabahın köründe benimle ne işin var be adam diye Yavuz'a söylene söylene yüzümü yıkayıp şalımı taktım. Telefonumu almak için odaya geçtiğimde bugün yavuzla birlikte kıydığımız imam nikahının ilk günü olduğunu farkettim. Uykuma rağmen yüzümde açan gülümsemeyle babam ve anneme yavuzun yanında olduğuma dair bir mesaj bıraktım. Zira onları uyandırmak istemiyordum. Hızlıca ayakkabılarımı giyip yavuzun bahsettiği sokağa geldim fakat burada kimse yoktu. Rehberimden yavuzun numarasını arayıp sırtımı duvara dayadım ve teleofnu kulağıma götürdüm

- neredesin?

- sen geldin mi aşağı sokağa

- geldim ve sen yoksun ve benim uykum var dedim sinirle . Uykuluyken azıcık sinirli olduğum doğrudur ama azıcık

- bekle iki dakikaya oradayım deyince oflayarak telefonu kapattım ve sanki uykuya dalmak ister gibi. Bir anda yanımda patlayan konfetinin sesiyle uykudan dolayı kapanmak isteyen gözlerim hızla açıldı . Korkudan yerimde zıplarken yüzsüz gibi bana sırıtan adama baktım ilk sonrasında çalınan iyiki doğdun şarkısıda vardı tabiki. Kaşlarımı çatarak telefona baktım . Gülme isteğimi bastırarak tekrar Yavuz'a dönmüştü bakışlarım. Yanında getirdiği kızlardan biri elindeki pastayla bana doğru geldiğinde yavuz 27 yaşıma basacağımı sanıyordu fakat bugün benim doğum günüm değildi ki

- önce dilek tut ,böyle bol çocuklu benle bir hayat falan olabilir dediğinde dudaklarımı birbirine bastırıp pasta getiren kıza baktım. Sonrasında hiç keyiflerini bozmadan dilek diledim ve mumu üfledim. Bakışlarım Yavuz'u bulduğunda eline ne zaman geldiğini bilmediğim kalpli parlak kırmızı balonu bana verdi .

- iyiki doğdun sevgilim dediğinde gülme isteğimi hiç bastırmadan

- bugün benim doğum günüm değil dedim. Yavuz ve yanındaki diğer üç kişininde yüzlerindeki afallama bendeki gülme isteğini fena şekilde tetikliyordu

- nasıl değil?

- bildiğin değil dedim gülümseyerek

- kerem bugün olduğunu söyledi ama dedi çaresizlikle . Kahkaha atıp tekrar yüzüne baktım

- sanırım seninle küçük bir oyun oynamış abim imam nikahı kıydığımız için dedim. Yüzündeki ifade sinirli bir hal aldığında yanındaki tanımadığım insanlara dönüp

- siz gidin . Pastayıda yersiniz dedi . Hala sinirliydi ve bu sesinden ve bakışlarından anlaşılıyordu. Herkes yavuzun sinirini farkedip hiçbirşey demeden uzaklaştı boş sokaktan

- sırıtma yavrum sende diyerek bana bakatığında gülümseyerek ona doğru bir kaç adım attım. Artık en azından imam nikahımız vardı ve bu daha rahat bir şekilde ona dokunmamı, yaklaşmamı sağlıyordu

- oy benim kocamı kandırmışlar mı? Söylediğim tatlı tonlu cümleyle sanki olan siniri birden kayboldu ve gözlerinde büyük bir ışıldama meydana geldi

- ne dedin sen tekrar söylesene diyerek beni belimden tuttu ve yeterince yakın değilmişiz gibi kendisine biraz daha yaklaştırıp üzerime eğildi

- hangisini diye sordum tatlı bir tonda

- kocamı tekrar desene dedi tatlı tatlı bana bakarken. Cilveli bir ton takınarak ellerimi göğsünden yukarı doğru çıkarıp boynuna doladım

- kocam dedim ultra cilveli bir tonda gülümseyerek. Söylediğim hitapla birlikte gülümseyerek anlını anlıma dayadı ve gözlerini kapattı.

- annemlerin burada olduğundan haberi var mı? diye sordu

- var ,mesaj çektim dedikten sonra bir kaç saniye anlımda o şekilde durdu nefeslenmek ister gibi

Nefesi benmişim gibi

- tüm sinirimi nasıl yok edebiliyorsun anlamıyorum diye sızlanmayıda ihmal etmedi

- özel güçler sevgilim malesef sana açıklayamam dediğimde gözlerini açmadan biraz daha gülümsedi

- kocam hitabini tercih ederim dedikten sonra gözlerini açıp gözlerime baktı . Ona her zaman kocam diyeceğimi söylememi istiyordu sanırım. Ama bence azıcık oyun bozanlık yapmaktan zarar gelmezdi

- desene bundan sonra o kelimeyi ağzıma almayacağım dediğimde yüzündeki şaşkın ve afalayan ifadeyle birlikte başımı arkaya atarak güldüm

- cadı . Ben gülerken bunu söyledi ve bir anda ayaklarım yerden kesildi. Gülmeyi bırakıp bulunduğum duruma baktığımda beni kucağıma almıştı

- yavuz indir beni

- kocama ne oldu acaba diye söylenirken sokağın çıkışına doğru gidiyorduk

- yavuz indir beni valla adam kaçırıyorlar diye bağırırım

- adam değil karımı kucağıma aldım arabama gidiyorum dedikten sonra bana baktı . Yani karımı kaçırıyorum dedi ve göz kırptı

- tamam indir ben yürüyerekte arabana gelebilirim

- yavrum seni daha öncede kucağıma aldım ne diye böyle tepki veriyorsun şuan diye söyledikten sonra arabaya doğru yürüdü. Çünkü bir aşiret ağasının gelip ikimizi böyle görüp sonrada bizi evlendirmesini istemiyorum sevgilim. Aslında öyle daha çabuk evlenirdik ama o kaosa hiç gerek yoktu. Düşüncelerimi bir kenara bırakıp yavuzun siyah arabasına baktım

- arabanla mı geldin buraya

- hmhm diyerek beni sonunda yere indirdi

- niye indirdin derken cebindeki anahtarı çıkarıp arabayı ve sağ koltuğun kapısını açtı

- kucağımı çok sevmişe benziyorsun yavrum dedi sırıtarak. Başımı hemen başka tarafa çevirdim

- binmeyi düşünüyor musunuz utangaç prenses dediğinde sinirli olduğunu düşündüğüm ama hiçte sinirli olmayan bir bakış attım ve arabaya bindim . Gülümseyerek arabanın önünden dolandı ve oda şoför koltuğuna geçti

- sen niye buradasın ayrıca git vatanı koru dedim tavırlı bir sesle. Ama inanın tavrımın sebebini ben bile bilmiyordum

- sen benim vatanım , uğruna kanlar akıttığım karış karış toprağım, gökyüzünde hep dalgalansın diye uğraştığım bayrağım olduğun için senide korumam gerekiyor karıcığım.

Tamam doktor çağırın kalbim hiç iyi değil şuan

Söyledikleri ile yüzümde oluşan kocaman gülümseme ve sonsuz bir parlaklıkta ona döndü bakışlarım. Hem söyledikleri hem de kullandığı karıcığım hitabı kalbimin fazlasıyla hızlı atmasına sebep veriyodu.

Bu adam gerçekten kalbime zarardı ama aynı zamanda da ruhuma şifaydı

- bu kadar sevineceğini ve etkileneceğini bilsem daha önce söylerdim dedi ve arabayı çalıştırıp sürmeye başladı...

Şuan piknik alanı gibi bir yerin daha az insan olan bölgesine doğru yürüyorduk. Yavuzun arkasından yürürken hala uykum vardı ve esneme isteğini tutamadan esnediğimde yavuzun bakışları bana döndü

- yavrum geçmedi mi daha uykun dedi üzgün çıkarmaya çalıştığı sesi ile. Olduğu yerde durup yanına yetişmemi bekledi ve beni kolunun altına aldı

- geçmedi sabahın yedisinde ne diye kaldırıyorsun beni diye sitem ettim. Normalde işim gereği erken kalkardım fakat bugün işim yada hastanede yapılacak bir kontrol olmadığı için gecenin köründe uyumusmştum ve şuan yaklaşık üç yada dört saatlik uykuyla buradaydım

- git abime kız o söyledi bugün doğum günün olduğunu

- bana sorsaydın ya

- sorsaydım keyfi kaçardı dedi yürümeye devam ederken. Sonunda etrafı boş olan bir yer bulup ikimizde örtü getirmediğimiz için yere oturduk. Yavuz karşısındaki manzarayı izlerken ben gözlerim kapanmasın diye direniyordum ama boşunaydı

- yat istersen sen

- nereye yatayım?

- bence ben seni kucağıma alayım sen zatan seviyorsun yatarsın orada dediğinde sinirle ona baktım. İmali sözleri yetmiyormuş gibi birde sırıtıyordu

- ben kucağını sevdiğimi söylemedim bir kere sen öyle anladın dedim sitem ederek. Sonra ise dayanamayıp başımı omuzuna koydum.

- omuzuna değil bacağıma yat bari sırtın tutulacak dedi. Yatardım yatmasına ama etrafta insanlar vardı ve beni o halde görmelerini gerçekten istemiyordum

- çok insan var . Rahat edemem ki öyle dedim üzüntüyle

- ceketimi örteyim üzerine dedi. Tamam bu iyi olabilirdi. Başımı sallayarak bacağına başımı koydum o ise o sırada ceketini çıkarıp üzerime örttü

- bu sefer bakmak serbest di mi? dedi sırıtarak.

- yok yüzüm şiş şimdiye kadarda bakmaman lazımdı aslında dedim. Normalde şişliğinin azalması gerekiyordu fakat vücudum hala uyku modundaydı

- ay ben çok mu erken nikahlandım acaba derken yüzüme bakıyordu

- anlamadım? Sebep?

- e şuan bak tüm güzelliğin gitmiş çirkin ördeğe dönmüşsün dedi. Benimle oyun oynuyordu aklınca

- eğer ki o gözlerin benden başkasına bakarsa oyarım dedim. Ayrıca sen beni güzelliğim için mi seviyordun? Anlıma bir öpücük kondurarak yine kalbimin maraton koşucusuna dönmesini sağladı

- e tabi güzelliğininde payı var dedi çapkınca göz kırparak....

......

Yavuzun ağzından

Bacağımda yatan kıza döndü bakışlarım . Aslında karşımda eşsiz bir Mardin manzarası vardı ama Elif yanımdayken o manzaranın pek bir önemi olduğu söylenemezdi. Ceketimi üzerine örttüğümde çekinerekte olsa ceketin bir kısmını kalçasını kapatacak şekilde örtmüştü üzerine. Dün bir anda imam nikahı kıymuş olmamızın verdiği rahatlık ve mutlulukla parmağımın dış yüzeyini yanağında gezdirdim

- ne yapacağım ben seninle dedim derin bir nefes alıp verirken. Bir süre sonra yanağına olan dokunuşumdan gözlerini hafifçe aralamış ve yan durmak yerine sırt üstü yere uzanarak elimi tutmuştu. O şekilde uyurken bu seferde kendi avucuna halsettiği elimin baş parmağı Elif'in elinin dış yüzeyini okşuyordu. Ne kadar daha öyle kaldık bilmiyorum ama Elif'in çalan telefonuyla birlikte bakışlarım bacağımda uyuyan güzellikten telefonun ekranına döndü. Arayan babası olmalıydı , saate baktığımda evden çıkmasının üzerinden baya vakit geçmişe benziyordu . Elif'i uyandırmak istemediğimden telefonu açıp kulağıma koydum

- kızım yavuzun yanında mısın? Babasının sesiyle boğazımı temizleyerek konuştum

- yanımda baba yatıyor dediğimde Musa beyin şaşırdığı oluşan kısa sessizlikten anlaşılıyordu

- neredesiniz siz? diye sordu bu sefer

- piknik alanı gibi bir yerdeyiz

- iyi iyi . Damat kızımı erken eve bırak yarın hastaneye gideceğiz dediğinde ne kadar görmese bile onu başımla onaylayıp

- bırakırım dedim . Yine oluşan bir sessizlikten sonra Musa bey konuştu

- resmi nikahı ne zaman kıyacaksınız? Tamam bu soruyu beklemiyordum

- yani siz ne zaman uygun görürseniz bizim içinde uygundur dedim elimi tutarak yatan kadına bakarken

- imam nikahını kıydık madem fazla ara girmesin . Şırnağa gidince işlemleri başlat. Organizasyonu da Elif nasıl isterse öyle yapar bize söylersiniz dediğinde sevinçten olduğum yerden kalkıp Elif'i havalara uçurmak istiyordum.

- tamam baba Elif uyanınca söylerim ben onada dediğimde telefonu karşılıklı olarak kapattık. Sevinçle gülümseyerek bacağımda masum ifadesi ile yatan kadına baktım . Aşıyorduk gerçekten bütün zorlukları aşarak birbirimizin helali olmamızı sağlıyorduk...

1 gün sonra

O gün bir süre sonra Elif'i uyandırmış ve babasının söylediklerini aynen söylemiştim. Mutluluktan ikimizde yerimizde duramazken yemek yemiş ve en sonunda Elif'i kaldıkları eve bırakıp tekrar otele geçmiştim. Yarın öğlene doğru tekrar şırnağa gidecektim. Bu durumdan ne kadar memnun olmasamda bir görevim vardı ve o görevi yerine getirmem lazımdı.

Uzun zamandır bir örgütü çökertmeye çalışıyorduk ve bunun için geçen sefer kcyuuk bir operasyon yapmış fakat yakaladığımız adamdan pek birşey çıkmamıştı. Ben geri şırnağa döndüğümde ise bu sefer daha kapsamlı ve büyük bir operasyon yapılacaktı yani bugünün tamamını elifle geçirmem lazımdı zira yine uzun bir süre birbirimizi göremeyebilirdik.

- ooo damat bizi kapıda mı karşılıyorsun. Musa beyin gülümseyen yüzüyle söylediği sözler benimde bir gülümseme açtı

- bugün ben bırakayım sizi hem izniniz olursa gitmeden eliflede biraz daha vakit geçirmiş olurum dediğimde bu sefer Rümeysa hanım girdi araya

- hastane ortamında ne kadar vakit geçirebilirsiniz bilemem ama bizim için sorun yok oğlum dediğinde gülümseyerek evden yeni çıkan kıza baktım. Üzerinde ki tam yaz aylarına uygun buz mavisi bir elbiseyle çıkmıştı evden . Başını çevirip beni gördüğünde önce yüzünde bir gülümseme açtı sonra ise önce anne babasına sonra tekrar bana döndü bakışları

- yavuz?

- bugün bende sizinle geleyim yarın gideceğim zaten dedim açıklamada bulunarak. Gideceğim kelimesinden sonra Elif'in gözlerinde bir hüzün ifadesi belirse de gülümsedi

- e haydi gidelim artık diyerek onlar önde biz arkada arabaya doğru gitmeye başladık...

Hastaneye geldiğimizde Rümeysa hanım ve Musa bey bizden ayrılarak doktorun yanına gitmişti bizde bunu fırsat bilerek hastanenin terasında durup hastaneye giren veya çıkan insanları izliyorduk. Yanıma doğru çekilen sandalye ile bakışlarımın odağı yanımdaki kadın oldu

- yarın kesin gidiyor musun artık dedi hüzünle

- gidiyorum ama geleceğim dedim ellerimi yanaklarına koyarak

- seninde dediğin gibi belki bencillik olacak ama izin kullansan olmaz mı? dedi bir umutla. Ellerim hala yanaklarında durukan usulca yaklaşıp anlına bir öpücük kondurdum

- olmaz birtanem girmem gereken bir operasyon var dediğimde gözleri dolunmuştu hemen. Karşımda ağlamak istemiyor olacak ki sandalyesinde kalkıp terasın demirlerine tutundu ve gökyüzüne bakmaya başladı. Biraz onu o şekilde izledikten sonra yerimden kalkarak arkasına geçtim . Çenemi omuzuna yaslarken vücudumun arkadan vücuduna değmemesine dikkat ederek ellerimi ellerinin yanına koydum

- bakmayacak mısın bana? dediğimde burnunu çekerek başını yana doğru döndürdü. Dudağımın hemen önünde duran yanağına bir öpücük kondurup eğildiğim omuzundan doğruldum fakat geriye doğru adım atmadım.

- gitmesen olmuyor şimdi değil mi? dediğinde burukça gülümsedim

- sence olsa ben gider miyim? dediğimde ellerini boynuma doladı

- gitmez misin? diye sordu cilveli bir sesle. Sesinin tonuyla birlikte yüzümde büyük bir gülümseme meydana geldi. Burnumun ucunu burnuma sürtüp geri çekildiğimde kısa bir an kapattığı gözlerini açtı ve onunda yüzünde oluşan gülümseme ile bana bakmaya başladı

- gitmem dedim her hecesini vurgulayarak. Sonra ise çapkınlaşan bakışlarım gözlerine tutundu

- ayrıca sen bana böyle cilve yaparken ben nasıl gideyim dediğimde gülerek başını hafifçe arkaya doğru yatırdı

- o zaman ben hep sana cilve yapayım dedi tatlı ve nazlı bir tonda

- yap bakalım ama babana verdiğim sözü bana çiğnetme doktor dedim. Sanki bana inat yapar gibi parmak uçlarında doğrulup eğdiğim yüzüme doğru yaklaştı

- tutmaz mısın sözünü yoksa dedi tekrar cilveyle. Bu seferde ben yüzümü biraz daha yaklaştırdım

- tutarım tutmasına da sen bence beni bu kadar zorlama bunun evliliğide var dedim göz kırparak. Yutkunarak bakışlarını yüzümde gezdirdi her bir detayını aklına kazımak ister gibi. Bakışları en son dudaklarımda durunca yutkunarak tekrar gözlerime baktı kahve hareleri

- çok yakınsın yüzbaşı dedi zorlanıyormuş gibi

- bu yakınlık seni korkutuyor mu doktor? Sorduğum soruyla birlikte aksini iddia eder gibi alayla gülümsedi

- asla . Seninle ilgili hiçbirşey beni korkutmuyor yüzbaşı . İradeli bir adamsın . Söyledikleri ile gülümseyerek anlını anlıma yasladım

- ama hiçbirşey yapmadan bile o iradeyi zedeliyorsun doktor dedim anlında nefes alırcasına.

- çok mu zorluyorum ki seni yüzbaşı dedi düşünceli bir sesle. Yüzümde açan gülümsemeyle anlından ayrılıp dudaklarına bakarak konuştum

- fazlasıyla zorluyorsun doktor derken yoğunlaşan bakışlarım kararmış harelerini buldu. Kollarımın altında koşu yarısına çıkan kalbi ile sık nefesler alıyordu. Babana verdiğim sözü tutarım ama evlendikten sonra benden bu iradeyi bekleme dediğimde ne olduğu anlayamadan bir anda yükselip yanağıma derin bir öpücük kondurdu.

Almayı unuttuğum nefesin ve göğsümü yarmak istermişcesine atan kalbim şuan hiçbirşey di. Askerlik algılarımı bile yok ederek dudaklarını bastırmıştı yanağıma ve ruhumda yaşattığı gyirtinanin farkında bile değildi. Geri çekilip yoğun bakışları kararmış yoğun duygularla kaplı elalarımı buldu kısa bir an ve kızararak ruhumda olduğu gibi bedenimdeki fırtınayı da fırsat bilerek onu sıkıştırdığım yerden çıkarak terastan hızla aşağıya indi....

Ohm bana minicik küsmüş olabilirsiniz neden gününde bölüm atmıyor diye ve baranı hikayeye eklediğim için

Ama bölümü cumartesiye yetiştirememin sebebi abimin düğünü olmasıydı ve bir hafta öncesinden baya misafir geldi

İnanın hala o düğünün yorgunluğunu yaşıyorum ama çok güzeldi.

Barana gelecek olursak baran basit bir doktor değil bunu daha sonralarda zaten anlayacaksınız . Ha farklı şekilde olaylara dahil olabilirdi ama olmadı oda

Dediğim gibi gerçekten hala bile çok yorgunum. O ağırlanan misafirlerin ve düğünün yorgunlugu hala üzerimde ama yengem sağolsun baya yardım etti bana

Neyse yine çok konuştum dediğim gibi bölüm düğün yüzünden gelemdi ve baranında hikayye bir sekilde dahil olması lazımdı ve böyle dahil olunca daha kaoslu bir otam gibimsi oldu ama gerçi nihakladık bunları

Ay tamam gidiyorum. Sizi seviyorum kendinize çok iyi bakın . Oy ve yorum atmayı sakin unutmayın 🌺❤️

 

 

Bölüm : 06.05.2025 19:46 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...