45. Bölüm

38. Bölüm

Eifisko
eifisko

Yutkunarak bulunduğum durumdan çıkmaya çalıştım. Yaklaşık bir dakika kadar sonra derin bir nefes alarak terasın çıkış kapısına doğru yürüdüm. Acaba gerçekten bir dakika mı olmuştu? Şuan gerçekten bütün askerlik algilarim yok olmuştu. Merdivenlere doğru yöneldiğimde merdiven boşluğuna bakarak Elif hala merdivenlerde mi diye kontrol ettim. Çünkü şuan benden utanacak hatta karşıma bile çıkmak istemeyecekti ve bunları atlatması için biraz zaman gerekliydi

- elifçim noldu böyle kıpkırmızı nereye gidiyorsun? Tam bir kat daha aşağıya inecekken duyduğum erkek sesiyle bulunduğum basamağa resmen mıhlandım

- inanın şuan hiç sırası değil. Elif'in herşeye rağmen sinirli çıkan sesini de duyduğumda anlık bir sinirle vücudum kaskatı kedilirken dişlerimi kırmak istercesine sıktım.

- emin misin? İyi görünmüyorsun. Tamam bu boktan adam her kimse şuan buradan topuklasa iyi olacaktı

- iyi, hemde fazlasıyla iyi. Dişlerimi sıkarak kurduğum cümleyle Elif'in başı hızla bana taraf döndü

- yavuz dedi yalvarırcasına çıkarırdığı bir sesle başını omuzuna doğru eğerken

- bu beyefendi kim Elif? Karşımdaki üzerinde doktor önlüğü bulunana adama baktım.

- siz kimsiniz baran bey? Sesim oldukça sakin çıkmıştı. Önlükten okuduğum ismiyle birlikte beynimde janteller atarken sakin çıkan sesim eğer bu adam iki dakikaya kadar buradan topuklamazsa kopacak olan fırtınanın habercisiydi. Adının baran olduğunu öğrendiğim ve şuan karşımda duran doktor bozuntusu benim sorumu cevaplamak yerine ikimizin arasında duran kadına baktı

- bu adam seni rahatsız mı ediyor? Sorduğu soruyla yüzümde bir sırıtış oluştu.

- o kadının neyi olarak soruyorsunuz bu soruyu dediğimde kısa bir an elife bakıp bana doğru yaklaştı

Ama ben bu adamın karıma bakan gözlerini oyarım

- sevgilisi olarak

- ne! Baranın söylediği ve Elif'in şaşkın nidasiyla gür bir kahkaha patlattım. Birde artislik taslayıp şov yapmak için dibime kadar girmiş ama boyuma yetişmeyen boyu ile hafifçe yukarı doğru bakıyordu. Kahkaham birden son bulurken hızla başımı eğdim ve yakasından tuttuğum adamın acı çekmesini umursamadan yanımdaki duvara yapıştırdım sırtını.

Duvardan gelen sesle birlikte boğazından boğuk bir ses çıktı fakat bu zerre kadar umrumda değildi öyleki ateş saçan harelerim büyük ihtimalle eladan koyu kahverengiye dönmüştü sinirden

- sen benim karımın ne zamandan beri sevgilisi oluyorsun lan! Bağırmamıştım. Ama şimdiye kadarki binlerce ite uyguladığım bir sesle söylemiştim bunu. Boğuk ve bir fırtınanın emaresini barındıran sesimle..

Karşımdaki adam çaktırmadan yutkundu ve bana kafa taslayarak dişleeini sıkıp bana baktı

- kimsin sende Elif senin karın oluyor. Söylediği cümleyle sırıtarak biraz daha ona yaklaştım ve buz gibi bir sesle

- Çağkan Akıner. Ya sen, sen kimsin de hep benim karımın peşindesin doktor Baran Çallı

- eğer Elif karınsa neden elinde bir yüzük yok? Kaşlarını çatarak ve beni yendiğini sanarak sırıtmıştı bunu söylerken. Yüzüne biraz daha yaklaşıp tıslarcasına konuştum

- elinde her yüzük olmayan kadına karşı yavşıyor musun böyle? Ayrıcaelindeki künye belli etmiyor mu kimin karısı olduğunu? Ondaki sırıtış bana geçerken ifadesi bozguna uğradı

- sen nereden biliyorsun bunu?

- şimdi doktor Baran Çallı dedim sorusunu es geçerek. Karımdan uzak duracaksın ve verdiğin yemine uyarak doktorluğunu en iyi şekilde şerefinle yapacaksın derken yakasından hala tuttuğum adamı biraz daha yukarı kaldırdım. Ha yapmam diyorsan o olmayan şerefini sana sokarım. Son söylediklerim ile sırıttı

- sen kimsin de benim şerefini sorguluyorsun. Ayrıca benim kılına bile zarar veremezsin dediğinde komik bir şaka yapmış gibi

- sebep dedim. Sırıtarak çenesini yukarı kaldırdı

- bütün Mardin arkamda. Kaç tane aşiretten kaç tane hastayı iyilestirip hepsini kendime borçlandırdığımdan haberin bile yok derken meydan okuyan bir tavırla devam etti sözlerine. Bana bulaşmaya çalıştığın an bütün Mardini karşında bulursun. Kısa hir an gülüp bakışları Elif'i buldu. Ve bence karına zarar gelmesini istemezsin.

Son söyledikleri ile dişlerimin hepsini dökmek istercesine sıktım ve onu biraz daha havaya kaldırıp sertce duvara çarptım

- değil koskoca Mardin bütün dünya arkanda dursa bile elimden kaçamazsın doktor. Söylediklerim ile hızla onu duvardan çekip şiddetli bir şekilde yere yapıştırdım

- yavuz Elif'in korkulu sesiyle baranın üzerine yürürken önüme geçmişti.

- şimdi değil diyerek uzattığı elinin yanından geçtim ve yerde kıvranarak kalkmaya çalışan adamın üzerine eğildim

- ha eğer beni karımla tehdit edersen , ağzına sonucunun ne olacağını zerre umursamadan bir yumruk geçirdim. O tehditlerini savuracak bir çeneyi bırak derken ellerim hızla boğazını buldu. Hayatta kalacak can bulamazsın. Ve sen hayatta olmadıktan sonra ne seni ne de o arkandakileri umursarım. Üzerinden kalkıp onu yerden kaldırarak kapıya doğru fırlattım. Seni bir daha karımın yanında görmeyeceğim doktor yoksa olacaklardan ben sorumlu olmam. Çenesini tutarak ayakta kalmaya çalıştı ve bize kısa bir an baktıktan sonra her katta bulunan kapıların birinden hastanenin ortak karidoruna geçti.

O ite bundan çok daha fazlasını yapmam gerekiyordu fakat yanımda elif vardı ve bu yapacağım hareketlerin önüne geçiyordu. Arkamı dönerek sık nefesler alan kadına baktım

- güzelim- lafımı ağzıma tıkarak konuştu

- birşey yapmayacaksın dedi korkuyla. Şok içinde önümdeki kadına ve görmeyi hız sevmediğim korku duygusuyla kaplı harelerine baktım. Yavuz lütfen hiç birşey yapmayacaksın

- Elif-

- yapmayacaksın yavuz dedi tekrar lafı ağzına tıkarak. Şuan bir şekilde onu bulunduğu korkudan kurtarmalıydım çünkü olduğu yerde zor ayakta duruyordu ve kaçırıldığı için bir tramvası olarabilirdi

- yavrum bana bak

- yavuz yapmayacksın derken titrek adımlarla geriye doğru adımlıyordu. İşaret parmağını bana doğru doğrultarak hep aynı cümleyi söylüyordu. Kahretsin atak mı geçiriyordu. Bana doğru uzattığı elinin bileğini tutarak onu kendime çektim ve kucağıma aldım .

Kucağımda debelenirken kuvvetsiz elleri gerek göğsünü gerekse omuzlarını yumrukluyordu ve yaptığı tek şey bırak beni diye fısıldamaktı. Kucağımda onunla birlikte hızla merdivenlerden inerken ne yapacağım hakkında zerre fikrim yoktu ama hastanede atak geçirmesini istemiyordum. Kavgayı gördüğünde büyük ihtimalle aklına kaçırıldığı zamanlar gelmiş ve bir halüsülasyon olarak şuan önünde canlanıyor olmalıydı fakat sesi çıkmamak için yemin etmiş gibi bir fısıltıtan ibaretti.

Arbanın önüne geldiğimde onu yere indirerek bir elimle onu hala tutarken diğer elimi hemen anahtar için cebime attım. Fakat elif beklemediğim bir şekilde elimden kurtularak geriye çıktı ve yine geriye doğru adımlar atmaya başladı. Çıkardığım anahtarla arbanın kapısını açtığımda bana doğru tekrar salladı parmağını gözlerinden yaşlar süzülürken.

- dokunma bana! Sesi bu sefer bir fısıltı gibi değildi en azından duyuluyordu fakat sanki ne kadar bağırısa bağırsım kimsenin onu duymayacağı kazınmıştı zihnine. O çaresizlik ve korku sesinede yansımıştı

- güzelim-

- ben senin güzelin değilim! Yüksek sesle bağırması ve daha kuramadığım cümlemi tamamlamama izin vermemesi ile şok içinde ona bakıyordum. Canı yanıyordu çünkü önümde ağlamasını gizlemeye çalışıyordu ama bu konuda fazla başarısız bir şekilde ağlıyordu. Acıyla yutkunarak o geriye doğru adımlarken bende ona doğru adımladım

Canım yanıyordu çünkü sevdiğim kadının da canı yanıyordu

- bırak beni! Diye bağırdı hiddetle ağlarken. Ben size ne yaptım lütfen bırak beni gelme tekrar

- yavru-

- ben senin hiçbir şeyin değilim! Diye bağırdı yine. Ona iltifat ederek sakinleştirmeye amamlıyordum fakat cümlemi bitirmeme izin vermiyordu. Hastanenin tenha bir yerindeydik . Elif birşeyler sayıklayıp ağlarken odağım sadece gözyaşları ve acı içinde kavrulan bedeniydi. Titriyordu belliki zor ayakta duruyordu ama hala benim ben olduğumu bilmeden benden kaçıyordu

- elif yapma gözünü seveyim dedim çaresizlikle. Çünkü Allah kahretsin ki ne yapacağıma dair zerre bir fikrim yoktu.

- yaklaşma bana dedi ağlayarak. Gözlerim Elif'in yaşadığı acıyla gözyaşı dökmek istedi ama şuan hiç sırası değildi. Hızla öne atılıp Elif'i belinden yakladığımm gibi havaya kaldırdığında çığlığı basmak üzereydi ki elim hemen ağzını buldu. Çığlığı boğuk bir inelemeye dönüşürken onu havaya kaldırıpp arkamı döndüm ve geldiğimiz yola yani arabanın olduğu yere gitmeye başladım. Elif ise bütün gücünü kullanarak bana vuruyordu fakat vuruşları umrumda bile değildi.

Arabanın arka kapısını açıp ilk olarak onu oturttum ve kaçmasına imkan vermeden belinden tutarak onu kaydırarak yanına oturdum. Kapıyı hızla kapatıp arabayı içeriden kilitlemek için ön kısımda bir tuşa uzandığımda bir elim hala kaçma ihtimaline karşı Elif'in belindeydi çünkü olduğu yerde benden kurtulmaya çalışıyor ve birşeyler söyleyip duruyordu. Vites kısmına doğru eğildiğimde yüzüme atılan hir tokatla olduğum yerde hareketsiz bir şekilde kaldım

- bırak beni soysuz köpek! Bırak! Elif'in bağırışları ve debelenişiyle ona baktım. Gözlerimden o iki saniyede nasıl bir ifade geçti bilmiyorum ama hemen susarak ağlamasını dindirmeye çalıştı ve köşeye iyice sokuldu. Kendime küfrederken onun korkmasına sebep olmuştum. Arabayı kilitleyip ona doğru eğildiğimde ellerini önüne siper etti

- lütfen dokunma yalvarırım. Ağlayan cılız ve zayıf sesiyle kurduğu cümleyle yerinde dönük kaldım. Karşısındakinin hala ben olduğunu bilmiyordu ve bu bana kafayı yedirtecekti

- elif

- dokunma bana diyerek bu sefer ellerini havaya kaldırdı. Büyük ihtimalle benim görmediğim fakat onun gördüğü şeyle savaşıyordu. Elif'in aklını bir şekilde o günlerden kurtarmalıydım fakat bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum. Düşündüm Elif'in bana karşı olan zaaflarını düşündüm fakat aklıma hiçbirşey gelmedi.

- dokunma bana! Diye bağırarak havaya bir kere savurdu elini ama bu sefer elini tutarak onu bulunduğumuz koltuğa yatırdım ve iki elinide başının üzerinde birleştirdim. Şuanda altımda develeniyordu.

- bırak beni şerefsiz herif dedi ağlayarak.

- elif benim dedim çaresizlikle yüzüne doğru yaklaşırken. Göğsü hızla inip kalkarken olacaklardan korkar gibi gözlerini kapattı ve yine kısık seslerle sayıklama ya başladı

- dokunma bana , dokunma bana , dokunma bana... Sayıklamaları devam ederken anlımı anlına yasladığımda sustu ve korkuyla hızlı nefesler almaya başladı.

- şşşşş dedim yatıştırıcı bir tonda ve devam ettim. Benim , yavuz . Hala aynıydı korkuyordu fakat gözlerini bir şeyleri hatırlamak ister gibi sımsıkı yummuştu. Bildiğim tüm sevgi sıfatlaeını ona karşı kullanmaya başladım

- karım , güzelim, Elif'im, sümbül çiçeğim, kamelyam, fıstığım,ay tenlim,yavrum ve çok daha fazlası. O an aklıma gelen bütün sevgi sözcüklerini yatıştırıcı olduğunu düşindüğüm bir sesle fısıldadım yüzüne doğru. Nefes alışverişleri yavaş yavaş normale dönmeye başladı

- buradayım sevgilim, buradayım güzel karım

- yavuz? Çok cılız bir sesti bu . Yüzünü değişik bir şekle sokarak sormuştu bunu. Sanki hafızasının en derinliklerindeydim ve benim var olduğuma inanamıyor gibiydi cılız sesi

- buradayım güzelim dedim yatıştırıcı bir tonda elimi bileklerinden çekip yanağını okşamaya başladım. Buradayım miniğim derken yanağına sıcak bir öpücük kondurdum. Buradayım güzel yüzlüm derken dudaklarım diğer yanağını buldu. Yüzünde ve vücudundaki stres yavaşça kayboldu. Kasılan vücudu gevşerken söylediğim sözlerle bir süre sonra hafifçe araladığı gözleri bana baktığında sevincine söylenecek söz yoktu. Gözlerinin üzerini öperek

- şükürler olsun dedim. Hala hızlı hızlı nefesler alıyordu ama terlemişti. Kendini normal haline geri döndürmeye çalışırken gözlerini sıkıca yumdu. Anlından akan minik ter damlaları boynundaki şalda son bulurken bileğini bıraktığım elleri ellerimi tuttu. Tırnaklarını büyük ihtimalle yaşadığı ruhsal acının nedeniyle avuç içime batırdı. Ellerini sıkıca tutarken yumuşak olduğunu düşündüğüm bir ses tonuyla ona seslendim

- güzelim derken yanımda hatta kısmen altımda , koltukta yatan kadına baktım. Sanki kötü bir rüyanın içindeymiş gibi

- yavuz öp beni dediğinde yaşadığım şok dalgası bütün vücuduma yayıldı

- ne

- yüzümü öp yalvarırım dedi çaresiz bir tonda . Sonra ise devam etti. Yavuz olmuyor o adam geliyor gözümün önüne dediğinde önce tuttuğum elinin dış yüzeyine öpücükler kondurdum. Orada öpülecek yer kalmadığında bu sefer yüzüne ulaştı dudaklarım. Yüzünün her yerini öperken ellerime daha sıkı tutundu. Yüzünde öpecek daha fazla yer kalmadığında yüzüne bakarak konuştum

- geçmedi mi?

- gitmiyor dedi yakaran bir sesle. Bu sefer ise dudağının kenarına minik bir öpücük kondurduğumda gözleri hızla açılarak bana baktı. İsteğine ulaşmış yaramaz bir çocuk gibi sırıtırken elif hala bana bakıyordu.

- nasıl unutturdum ama dedim kendini beğenmiş bir şekilde . Sonuçta dudağından öpmemiştim sadece kenarından dudağım hafifçe temas etmişti. Sonra pişkin bir tavırla devam ettim konuşmama. Diğer taraftan da öpeyim mi dediğimde şiddetle bağırdı

- git yanımdan! Bağırışı bana kahkaha attırırken oda güldü fakat güldüğünü görmeyeyim diye başını yana çevirdi.

- ama bakmayacak mısın bana

- bakmayacağımm. Ben sana yüzümü öp dedim dudağımı öp mü dedim

- ama minicik ayrıca dudağını öpseydim sen şuan kiraza dönmüş ve yaşadığın o salak saçma şey çoktan bitmişti dedim. Ki öyleydi şuan kızarmıştı ve eğer gerçekten dudağından öpseydim önümde acı çekmesini en azından daha az izleyecektim. Başını yana çevirip hızlı hızlı nefesler almaya devam ettiğinde yattığı koltuktan doğrulmaya çalıştı. Oturabilmesi için ona alan açarken konuştu

- çok mu kötüydü. Çenesinden tutarak yüzünü yüzüme taraf çevirdim

- şuan iyisin ve ben gene gözlerinin parlamasını istiyorum dedim yaramaz bir sesle

- bana biraz zaman versen olur mu? dedi umutlu bir sesle. Omuzundan tutarak onu göğsüme çektim. Başını hemen göğsüme dayandığında başının tepesine minik bir öpücük bırakıp omuzunu okşadım. Ne kadar zaman öyle geçti bilmiyorum ama göğsümde duran kapalı gözlerini hafifçe açtı ve nefes alış verişleri sonunda normale dönerek daha fazla sokuldu göğsüme

- kokun dedi kısık bir sesle. Sersemleştiriyor yüzbaşı. Yüzümdeki sırıtmayla ona baktım

- kokum sadece seni yatıştırmıyor doktor. İlk defa duyduğum bir şey değil bu dedim sinirlerini bozarak. Buradaki kişiden kastım ise tamamiyle asyaydı

- kimi yatıştırıyor yavuz senin kokun derken sinirle doğruldu göğsümden. Vücudundaki gevşeme kendini kaskatı bir hale bıraktı. Kime koklattın sen kendini. Sırıtmaya devam ederek uzanıp yanağına bir öpücük kondurdum.

- soruma cevap ver dedi hiddetle

- Asya'dan bahsediyorum dedim gerçekleri saklamadan ve daha fazla sinirlenmesine neden olmadan. Piknikte boynumda uyuduğunda bana inanmamıştın doktor . Açıkçası bende o zaman kokumun bu kadar yatıştırıcı olduğunu bilmiyordum derken çapkınca sırıtıp yüzüne yaklaştım. Şimdi emin oldum ama

- pislik herifin tekisin

- en azından senin pislik herifinim dediğimde sonunda kahve hareleri tekrar parladı ve sırıtarak bana baktı

- benimsin di mi ?dedi sırnaşarak

- seninim dedim büyüleyici bir tonda. Başını gülümseyerek tekrar göğsüme dayadı

- ama ben yıldızımın o parlak harelerini görmek istiyorum dedim çocukça

- kimin yıldızıysam gözlerim sadece onun için parlar yani daha sonrada görebilirsin yüzbaşı

- ya başkaları? Onlar içinde parlar mı böyle

- başkaları söz konusu bile olamaz dedi katı bir sesle sonra başını kaldırıp bana bakarak gözlerini kırpıştıedı. Ama bazı kız arkadaşlarımın yanında parlayabilir

- onların yanında da parlamasın dedim sahiplenici bir tavırla onu göğsüme bastırırken. Bu konuda asla kısıtlayıcı değildim . Karşı cinse karşı yapmadığı sürece asla sorun yoktu ve elifte bunu bildiği için sadece sırıtarak gözlerini kapattı

- kıskanç adam

- senden de aynı performansi bekliyorum karıcığım dedim onayla

- yani bence önceden uyarmaya falan gerek yok . Eğer o gözlerinin birine parladığını ve yoğun bir şekilde baktığını görürsem onları oyarım dediğinde kahkaha attım

- ama gözlerime yazık değil mi?

- değil yavuz. Ve bence ben seni öldürmeden sus dediğinde sırıtarak başımı arkaya yasladım. Daha iki dakikacık 0 konumda durmuştuk ki elifin babası elifi aradığı için doğrulmak zorunda kaldık. Hoparlöre aldığı telefonundan babasının sesi duyuldu

- neredesiniz kızım

- yavuzla rabadayız baba dedi saf bir şekilde fakat sonradan bunun çok açık uçlu bir cümle olduğunu farkedip dilini ısırdı

- arabada ne yapıyorsunuz diye babası sıkıştırdığında hemen bana baktı. film izliyoruz . Ağzımı oynatarak söylediğim cümleyi hemen babasına söyledi

- film izliyoruz baba

- nasıl izliyorsunuz

- arabanın ekranından açtık ben sağ yavuzda şöfor koltuğunda izliyoruz işte baba dedi. Babasına daha doğrusu ailesine kriz geçirdiğini söylemek istemiyordu belli ki. Çünkü ailesi zaten annesinin hastalığı sebbebiyle yeterince üzgün ve azda olsa endişeliydiler . hastalığı yeneceklerini düşünseler bile her birinin içinde endişe vardı

- iyi geliyoruz bizde arabaya o zaman

- bitti mi sizin işiniz

- bitti güzelim dedi babası ve arkadan annesinin sesi duyuldu bu sefer. Musa rahat bırak çocukları dediğinde babasıyla görüşürüz faslını geçtikten sonra telefonu kapattı elif

- biz ne kadar güzel film izliyoruz böyle dedim uğraşma amaçlı. fakat elif beklemediğim bir tepki sergileyerek kapı ile aralık duran bacağımın arasına dizini yaslayıp tam olarak önümde durdu. şaşkın bir sekilde gözleri ellerinin üzerinde hareket ettiği polo yaka tişörtüme bakıyordu. kalbim hızla atarken beyaz zayıf parmakları tişörtümün düğmelerinde dolanırken aheste bir edayla yüzünü azda olsa yüzüme yaklaştırdı ve insanı etkisi altına alan gözleri gözlerimi buldu

- izlemiyor muyuz yoksa yavuz dedi tehditkar fakat oldukça etkileyici bir tonda

- böyle devam edersen birazdan filmden daha beter şeyler olacak dediğimde sırıttı ve biraz daha yaklaştı. bir anda nasıl böyle olduğunu , benim utangaç elifimden nasıl bu hale geldiği hakkında zerre Bir fikrim yoktu. şuanda ne kadar zorlansam bile ona hiçbirşey yapmayacağımı bildiği için yüzüme çok yakın bir konumda konuştu

-ne mesela kocacığım dedi yine nazlı fakat etkileyen bir tonda. gerek konuşması gerek ise hareketleri beni yanlış şeyler yapmaya itiyordu ve elif bir şeyin ne kadar yanlış olduğunu bilirsem o şeyden o kadar uzak kalacağımı çok iyi bildiği için şuanda beni zorlamaktan asla geri durmuyordu

- nikah gününü ne zaman alacaksın dediğinde bu sefer ben minicik rahat durmayarak onu belinden tuttarak kendime çektim ve vucütlarımızın birleşmesini sağladım. elif elleri göğsümde dili lal olmuş bir şekilde kucağıma oturmadan ayakta durmaya çalışırken cevap verdim

- gittiğim gibi alacağım ve şırnağa adım attığın dakika hemen evimizim eşyalarını dizip birlikte yaşamaya başlayacağız dedikten sonra çapkınca sırıtıp kulağına yaklaşarak devam ettim. aynı yatakta yatacağız karıcığım ve şuan beni zorlamaya çalıştığın her saniyenin cezasını sana o zaman büyük bir istekle verip evi küçük akınerlerle dolduracağım dediğimde utanç içinde başını boynuma gömerek yutkundu. sonra ise artık utangaçlığından kurtulmak ister gibi kızarmış yüzünü gün yüzüne çıkararak kaşlarını çatıp bana baktı

- hani minik aktaşlar dediğinde gülümseyerek yine yaramaz bakışlarımı gözlerine kilitledim

- sen o zaman bir akıner olacağın için dediğimde sinirle bana baktı ve göğsüme vurdu. gülerek devam ettim sözlerime

- hem çocuk yapmamıza karışmayacağın için bolca yaparız merak etme diyerek göz kırptım

- sana göz kırpmayı yasaklıyorum! ayrıca çocuk yapmamıza izin vermiyorum dedi kararlı olduğunu düşündüğü bir tutumla

- demek izin vermiyorsun derken yüzüne doğru yaklaştım. ben yaklaştıkça o gözlerinde beliren garip bir korku ve heyecan ifadesiyle geriye doğru gitti ve en sonunda başı koltuk başlığına geldiği için olduğu yerde hızlı nefesler almaya başladı. kendine ve bana karşı koyabileceksen seve seve karıcığım derken baştan aşağı onu süzdüm. ama görüyorumki şimdiden fazlasıyla etkileniyorsun ilk öpücüğü dudaklarından-

evet tam o sırada cümlemi bitirmiştim çünkü dikiz aynasından arabaya yaklaşan elifin anne ve babasını görmüştüm. normalde fazla küfür etmeyen sakin kalan bir insan olmama rağmen kucağıma oturmamak için kalçasını koltuğun kenarına yaslayan kadını hızla önümden alıp şöför koltuğunun arkasına oturttum ve nasıl yaptım bilmiyorum ama koca cüsseme rağmen hiçbir yere çarpmadan arka koltuktan şöfor koltuğuna fırladım. elif şok içinde bana bakarken

- hepsi senin yüzünden oluyor bunlar diye sızlandım

- ben ne alaka ya senin kıskançlığın olmasadı bunların hiçbiri yaşanmayacaktı. kıskanç adam. dediğinde cevap olarak hemen

- kıskanç kadın demiştim elifi oyuna çekerek

- kıskanç bey

- kıskanç hatun

- kocam

- karım

- sevgilim

- sevdiğim

-yakışıklım

- güzelim

- birtanem

- yavrum

- erkeğim dediğinde gülümseyerek vereceğim cevabı bekliyordu. koltukta ona doğru dönerek

- kadınım dediğimde devam etti

- yavuzum

- elifim

- helalim

- ay tenlim dediğimde bir anda hala ona dönük olduğum için yanağıma sert bir öpücük kondurdu

- pislik herif dediğinde bozguna uğramış yüz ifademden keyif alarak kahkaha attı. o sırada içeriye anne ve babası girdiği için sonra görüşecrğiz bakışı atıp elifin anne ve babasının arabaya binmelerini izledim

- hayırdır kızım ne bu mutluluk. Annesinin sorusuyla elif ona baktı

- nikah için anne çok güzel bir elbise buldum dediğinde gözlerimi kısarak ona baktım dikiz aynasından. Hatta diyorumki düğün ve nikah bir mi olsa çıksın aradan ikisi birden diye devam ettiğinde cidden şoka uğramıştım. Öyleki bunu beklemeyen babasıyla şaşkınca göz göze geldikten sonra ellerimi kaldırarak

- bundan benim haberim yok dedim. Hepimiz elife bakınca ise utanarak

- tamam ben birşey demedim dedi ve iyice koltuğa sindi

- yok kızım birşey demenden değil. Birden söyleyince dedi annesi eşine bakarken

- annen haklı kızım siz nasıl isterseniz öyle yaparız

- senin çeyizi biz almış mıydık? Annesinin sorusu ile ona bakarak yüzünü buruşturdu elif

- sanırım üç yıl önce bir başlamıştık ama ne alemde bilmiyorum. Elif'in söyledikleri ile annesiyle birlikte çok az bir süre elbise baktılar sonra ise annesi günün yorgunluğuyla koltuğa yaslandığında fırsattan istifade bir şekilde kapı ile koltuğun arasından elimi arkaya uzattım. Elim bacağına değince ben sırıtırken elif yerinde zıpladı ve hemen dikiz aynasından yaramaz bakışlarımı buldu. Derin bir nefes alarak elimi çekmeyeceğimi bildiği için elimi tuttuğunda tekrar yola odaklandım.

Arkasına yaslanmıyordu çünkü elimi tuttuğunun anlaşılmasını istemiyordu. Bu durumda da bana yaramazlık yapmak düşüyordu

- yavrum elimi daha az mı sıksan dedim ciddi durmaya çalışarak. Elif şok içinde ve sinirle bana bakarken anne ve babası ise anlamsızca bize bakıyordu. Annesi elif ile birleşen ellerimizi farkettiğinde gülümseyerek eşine döndü. Biraz dikkatli bakınca anne ve babasının da elleri bileşikti. Bu durum afallamamıza neden olurken elif fırsattan istifade bir şekilde tırnaklarını sertçe elime bastırdı. Boşluğuma denk geldiği için acı içinde garip hir ses çıkarırken elimi kurtarmaya çalıştım ama elif izin vermiyordu. En sonunda pes ederek yanan yeşil ışıkla beraber Elif'in elime türlü türlü eziyetler yapmasına izin verip dakikalar içinde evin önüne geldim. Elif inmek için elimi bırakıp arabadan indiğinde tırnak izleriyle dolu her yeri kızarmış elime bakarken istemsizce sırıttım. Ama sırıtan sadece ben değil ön koltukta oturan Musa beyde sırıtıyordu

- o kızı almakla başına büyük bela aldın damat diyip gülerek oda arabadan indiğinde son inen olarak bende inip kilitledim arabayı. Kaldıkları evin önünde durmuş hepsi beni beklerken annesi gülümseyerek girdi söze

- saol oğlum keşke daha fazla kalabilseniz dediğinde burukça gülümsedim

- keşke kalabilsem ama katılmamız gereken bir operasyon var dediğimde ağır ağır başını salladı ve Allah'a emanet olun kereme selam söyle dedi.

- ben o zaman eşyalarımı toplamaya girişeyim size iyi günler dedikten sonra elife baktım ve kaldığım otele girdim....

Evet çok uzun bir aradan sonra yine ben yine elif ve yine yavuz jdlsndl

Bölümü nasıl buldunuz?

Oy ve yorumlarınızı bekliyor ve sizleri seviyorum💞

İki gün sonra yeni bölümde görüşürüz

Bölüm : 08.06.2025 14:46 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...