50. Bölüm

41. Bölüm

Eifisko
eifisko

Elif'in ağzından

Sabah abimin aramasıyla zor bitap biraz olsun topladığım halimle konuşmuştum onunla. Ama anlamıştı o biliyordum. Abimden sonra ise Aysima aramıştı. Sohbet edecek gücüm katiyyen yoktu ama eğer açmazsam endişelenecekti biliyordum. Birkaç saniye sakinleşmek adına derin derin nefesler alıp verdikten sonra açtım telefonu

- elom napıyorsun dedi neşeli bir tonda. Onun bu haline ruh halimin izin verdiği kadarıyla tebessüm ederken telefonu hoparlöre alıp aynanın karşısına geçtim

- iyi sayılır sen dedim, öncesinde ağladığım için zor çıkan bir sesle. Bu sırada aynadaki bedenime baktım. Yüzüm ağlamaktan fazlasıyla kızarmıştı. Gözlerim kan çanağına dönmüş neredeyse kalçama kadar uzanan saçlarım ise oldukça karışmıştı

- noldu sana dedi Aysima birden ciddileşerek. Derin bir nefes verip

- birşey yok dedim inanmayacağını, kuncalayacağını bile bile

- noldu ya annene mi birşey oldu

- yok annem iyi dedim

- lan noldu o zaman. Yavuz'a mı birşey oldu dedi tahmin yürüterek. Gözlerim gene ağlamak için hazırlandığında hızlıca sildim dökülmek için hazırlanan yaşları ve sessiz kaldım

- kızım konuşsana diye bağırdı bu sefer

- tamam be dedim yerimde sesinin şiddetiyle sıçrarken

- söyle valla Mardini basarım

- yavuz... Yaralanmış dedim ihtimaline bile inanmak istemeyen kısık sesimle. Ama olmuştu işte , yaralanmıştı ve durumu ağırdı

- ne? nasıl? nerede?

- operasyonda işte be nerede yaralansın dedim biraz sinirlenerek

- tamam da nasıl durumu? ağır mı,?

- ameliyatı uzun sürdü . Şimdide yoğun bakıma almışlar

- e tamam ya iyileşir dedi beni sakinleştirmeye çalışarak

- doktor pek iç açıcı konuşmamış

- bizim hastanede mi derken eski çalıştığım ja6staneyş kast ediyordu

- evet

- tamam bak ben oraya gideyim . Bakayım, araştırayım ve sana haber vereyim dedi

- saçmalama yeni çıktım mesaiden git eve yat dedim . Kimsenin benim yüzümden rahatının bozulmasını istemiyordu bir tarafım. Ama diğer tarafımda keşke benim dinlemeyip gitse diyordu.

- Kap'a çeneni ve sana fikrini soran olmadı dedi Aysima ve biraz daha konuştuktan daha soğrusu soru sorduktan sonra kapattı telefonu...

- güzelim valla iyi bak dedi abim beni inandırmaya çalışarak. Hem arkadaşınıda getirmişsin ya buralara kadar

- ben getirmedim kendisi geldi dedim. Aysima ilede konuşmuştum. Bizzat ameliyatı yapan iki doktorlada görüşmüştü. Hepsini bana söylemişti

- abi doğruyu söyle iyi değil mi? dedim.

- yavrum vallaha iyi duruyor dedi abim. Daha uyanmadı ama iyi yani normal uyuyor

- iyi görüntülü arayacağım dedim ve hemen telefonu kapatıp abime fikrini sormadan görüntülü aradım. Sabah Aysima ile konuştuktan sonra yüzüm iyice düşmüştü ve saatlerdir hiçbirşey yememiştim ama içimden yemek gelmiyordu. Öte yandan annemin haberi yoktu hiçbirşeyden. Sadece babam biliyordu .

- göster dedim hemen telefonu açan abime

- cadı insan bir selam verir dedikten sonra açıkta olan saçlarıma baktı. Saçlarımı üzerimdeki çok ince olan kopşonluyla örttükten sonra Ali'nin sesi duyuldu

- komutanım yengenin sesimi o dedikten sonra abime baktı. Abim başını hafifçe salladığında ise Ali belirdi kameranın bir kısmında

- yenge merak etme ya senin bu kocan turp gibi dedi gülümseyerek. Burukça gülümsedim. Ali'den sonra ise kim o diyerek bu sefer Uraz soktu kafasını telefonun ekranına. Bir an onu öyle görünce gülümsedim

- ooo yenge nasılsın

- iyi sayılır siz nasılsınız varmı sizde birşey dedim .

PARDON AMA BEN KOCAMIN SEDYEDE YATAN HALİNİ GÖRMEK İSTİYORUM

- yok ya komutanımda da birşey yok merak etme sen

- e banada bir gösterinde bende bakayım değil mi dedim sitem eden bir tonda

- haklı lan ne diye üşüşüyorsunuz kızın başına dedi abim ve telefonun arka kamerasıyla önce köşede duran bir yere odaklanmış aysimayı gösterdi

- bak bu cadıda burada dediğinde Aysima birden daldığı yerden ayrılıp başını kameraya taraf çevirdi

- Elif mi dedikten sonra abim herhalde onu başıyla onaylamış olacak ki abim telefondan bu sefer Yavuz'u gösterdi. Ağzındaki hava maskesi ve göğsündeki kablolarla yatıyordu sedyede. Bu muydu iyi olan hali gerçekten. Gördüğüm görüntüyle gözlerim hızla doldu

- ağlama be cadı dedi abim. Burukça gülümseyerek sedyede yatan sevdiğime baktım uzun uzun ama kalp atışlarını gösteren ekran ses çıkarıp bir süre sonra düz bir çizgi halini aldığında nefes almayı unutmuş bir şekilde sesimin duyulmasını umarak

- ne oluyor dedim. Herkesin bağırışları , sesleri ve doktoru çağırışları arasından tek odağım yavuzdu

- abi ne oluyor diye bağırdım annemlerin evde olmamasını fırsat bilerek

- abi birşey yap diye bağırdım tekrar ağlayarak. Telefon normal bir yerde durmuyordu hep hareket halindeydi ve Yavuz'u göremiyordu

- abi yavuz dedim ağlayarak.

- sonra arayacağım dedi abim hızla telefonu kapatarak

- hayır diye bağırdım ama suratıma kapatılmıştı telefon. Olduğum yerde salya sümük ağlarken hayır diye sayıklıyordum. Odamın kapısı şiddetle açılıp ağlayışlarıma babam koştu, hemen sonrada annem

- kızım dedikten sonra hemen yanıma çöküp beni göğsüne bastırdı babam

- baba yavuz dedim ağlayarak. Yavuz'a birşey oldu dedim ellerimle yüzümü kapatarak

- şşşş tamam birşey olmamıştır. Benim damadım güçlüdür derken annem şok içinde bulunduğum durumu izliyordu. Kimse görmemişti daha önce beni bu şekilde. Hiç kimse bu kadar şiddetli bir şekilde ağlayıp kendimi hırpalamamı izlememişti.

- şşşşş tamam bak bana dedikten sonra babam başımı ellerinin arasına alıp hala akan gözyaşlarımı sildi. Yavuz'a birşey olmayacak

- olmayacak değil mi dedim ağlayarak.

- olmayacak tabi dedi babam. Ama seni böyle görürse birşeyler olucak dedikten sonra yine sindim göğsüne ve bir süre sonra nasıl olduğunu anlayamadan bilincin kapandı...

Ağrıyan başım ve yorgun bedenimdeki ağrılarla yavaşça açtım gözlerimi. Yatağımdaydım ve başım feci şekilde ağrıyordu. Gözlerimi kısarak etrafa baktığımda odada kimsenin olmadığını gördüm. Komodin üzerindeki telefonumu elime alıp saate baktım

Saat gecenin onuydu ve ben bu saate kadar yatmış mıydım gerçekten?

Başıma yine şiddetli bir ağrı girdiğinde gözlerimi yumarak kapattım ve kendimi toparlamaya çalışarak bulunduğum yatağın üzerinde doğrularak sırtımı yatak başlığına dayadım ve başımı ellerimin arasına aldım. Tamamiyle dağılmış bir vaziyetteydim . Derin bir nefes alarak bu sefer ayağa kalkmaya çalıştım ama başımın dönmesi ve gözlerimin kararmasıyla zaten beni taşımak istemeyen bacaklarım ayakta duramayarak beni tekrar yatağa attı.

Birden mi kalktım acaba diye düşünürken günlerdir doğru düzgün birşey yemediğim aklıma geldi. Sonrasında ise bunun sebebi olarak yavuz geldi aklıma. Telefonumda hiçbir bildirim yoktu ve ben en son ne olduğunu bile hatırlamıyordum. Bu sefer daha yavaş bir şekilde ayağa kalkarak sarsak adımlarla odadan çıktım. Annemle babam salondaydı ve ikiside kötü görünüyordu.

Lütfen dedi içimdeki ses lütfen birşey olmuş olmasın

- kızım diyerek yanıma gelen annem hemen beni yürüterek koltuğa oturttu. Işığa Daha alışamamış gözlerimi açmaya zor ikna ederken tekrar annemin sesi duyuldu. Sen biraz otur ben yiyecek birşeyler getireyim diye gidecekken kolunu tuttum

- istemiyorum anne dedikten sonra itiraz etmesine fırsat bırakmadan babama döndüm

- Yavuz'a birşey oldu mu dedim bitmişliğimin vücudumda yer edindiği bir sesle

- uyuyor ama iyi dedi babam. Sadece uyanmasını bekliyorlar . Söyledikleri ile başımı ellerimin arasına aldım

- başım çok ağrıyor

- yavrum normal değil mi ? İki gündür doğru düzgün birşey yemiyorsun dedi annem. Sonrasında gözlerindeki hüzünle birde sen Allah bilir şimdi ne kadar anlamışsındır dediğinde ruhumun izin verdiği kadar gülümsedim. Annem gerçekten kızını tanıyordu ama ben kendime resmen işkence ediyordum.

- hadi ben sana güzel bir senin sevdiğin gibi soslu makarna getireyim ha dedi annem. Ruhsuz bir biçimde sadece başımı sallayarak onu onayladım ve o odadan çıkıp hızla mutfağa gittiğinde babama bakarak ayağa kalkıp yanına oturdum . Başımı göğsüne dayarken o ise karışmış olan uzun saçlarını elleriyle tek tek açmaya başladı

- işkence ediyorsun kendine . Yavuz şimdi oradan çıksa seni böyle görse mutlu mu olur sanıyorsun dedi.

- elimde değil ki dedim sitem eder gibi gözlerim dolarken. Başımı göğsünden kaldırıp gözlerimin içine bakarak konuştu bu sefer

- elinde güzel kızım. Ve Emin ol yavuz seni asla böyle bir durumda görmek istemez dedikten sonra tekrar saçlarımdaki düğümleri açmaya yöneldi

- neden böyle oldu baba dedim ağlamamak için zor dururken. Neden biz mutluyken birden böyle oldu

- Allah'ın elbet bir bildiği vardır ve Emin ol senin bilmediğin birçok şey vardır. Dedikten sonra yemekten ye sonrada bir duş al . Merak etme keremle konuştum ben yavuz iyi dedi. Ama hiçbirine inanasım gelmiyordu çünkü hepsi benim iyiliğini isteyen insanlardı ve benim üzülmemi istemiyorlardı...

O gün yemek yedikten sonra duşa girmiş ve çıktığımda annemin serdiği temiz çarşaflarla buluşturmuştum vücudumu. Sıcak suyun mayıştırması ile zaten yorgun olan bedenim dahada ağırlaşmış ve göz kapaklarım artık fazlasıyla açık durmakta zorlanıyordu. Abimle konuşmamıştım Aysima ile konuşmamıştım . Bunları yapmadan yatmak istemiyordum fakat gözlerim buna izin vermemiş ve beni uykunun kollarına teslim etmişti....

İlahi bakış açısı

Yavuzun bulunduğu odadaki canım başından bir an olsun ayrılmamıştı Kerem. Uykusuzdu, yorgundu hatta fazlasıyla yorgundu ama sanki gittiği gibi birşey olacaktı dostuna. Sabah Ali ve urazın Elif'i biraz olsun neşelendirmeye çalışması geldi aklına. Gözleri dolarken kız kardeşinin telefonun diğer ucundan gelen bağırışları ve ağlama sesleri yer edindi zihninde

- hadi be oğlum dedi. Hepimize verdiğin eziyet yetmedi mi?

- komutanım . Arkasından gelen sesle bulunduğu konumdan ayrılmayarak başını çevirip baktı arkasındaki kişiye . Emirdi gelen. O kaos ortamında yetişmişti Emir hastaneye.

- birşeyler yiyin en azından diye devam etti Emir. Kerem umursamazca başını çevirip tekrar bulunduğu cama yasladı. Hastanenin koridorunda Süleyman abi Emir ve kendisi vardı. Göktuğu ve barlası resmen kovarak göndermişti. Gerçi Ali ve urazı göndermesinin de pek farklı olduğu söylenemezdi. Aysimayı ise uzun dil döküşleri sonucunda en azından hastanenin boş bir odasında yatmaya göndermişti. Resmen Elif yerine Aysima ile uğraşıyordu ve kız inatla kardeşi için burada kalıyordu.

- keremim dedi Süleyman abi resmen iki günde yaşlanmış adama. Kurban olayım bak evde kardeşin, karın , çocukların seni bekliyor madem gitmiyorsun bari iki lokma birşey ye . Kerem şimdiye kadar hiç kırmamıştı Süleyman abiyi fakat şuan hiçbir şey yemek istemiyordu

- komutanım madem oradan ayrılmıyorsunuz bari tost falan yaptırayım ayakta yiyin dedi Emir. Bu kadar acınası bir durumda mıydı acaba. Ya da bu kadar yardıma muhtaç

Konuşmadan sadece başını salladığında Emir resmen kantine koşarak gitmişti. Yavuz'a bakarken yine o anlar geldi gözünün önüne. O kalabalık, kız kardeşi, operasyondaki durumu. Hepsi Bir bir canlandı gözümün önünde . Kendi hatasıydı işte kim ne derse desin hepsi onun yüzünden olmuştu.

Acı içinde gözlerini kapattı genç adam ve artık karşı koyamadığı damlaların bir bir düşmesine izin verdi

- oğlum! Hasan amcanın sesini duyduğunda hızla gözlerini açarak koridorun başına baktı ve içinden bir küfür savurdu. Haber vermişlerdi demekki diye düşündü ve kendisine koşan adama doğru döndü

- Kerem noldu nerede yavuz dedi Hasan amca korkuyla. Kerem ise hızla sıraladı kelimelerini

- iyi merak etme çok iyi hatta. Ameliyatı iyi geçti sadece uyanmasını bekliyoruz demişti. Hasan amca ağlayarak az önce keremin bulunduğu cama doğru gitti ve içeride çeşitli makinelere ve kablolara bağlı yatan oğluna baktı. Elini sanki ona dokunabilirmiş gibi cama koyup

- oğlum dedi çıkamayan bir sesle. Kerem daha fazla acı çeken insan görmek istemediği için Hasan amcayı Süleyman abiye teslim edip kantine doğru yürüdü ama sanki Aldığı nefes ciğerlerine ulaşmıyordu. Kantin tezgahının önünde bekleyen emiri gördüğünde yanına gidip

- Hasan amca geldi sende onun yanında dur dedi.

- ama konutanım siz diye söze başlamıştı Emir fakat Kerem hızla sözlerini bölerek

- beni merak etme ve sana ne diyorsan onu yap asker dedi otoriter ve sert bir tonda. Ruhundaki acı resmen sesine yansırken Emir başıyla onaylayan bir hareket yapıp çıktı kantinden. Yakaladıkları adam ölümden kurtulmuş olabilirdi fakat keremin gazabından kurtulamayacaktı...

Kerem hastanede Hasan amcaya hesap veremeyeceğini bildiği için sadece gruba yazdığı bir mesajla askeriyeye gideceğini söylemişti. Hızla arabasına binmiş ve yoğun bir öfkeyle sürüyordu arabayı. Karısının yanına gidebilirdi fakat can dostu için alması gereken bir intikam vardı.

Askeriyeye geldiğinde girişteki kadına yakaladıkları adamın nerede olduğunu sordu. Askeriye koğuşunda nerede olduğunu öğrendiğinde önce Özkan albayın odasına yürüdü . Saat onikiye yaklaşıyordu . Kapıyı tıklatarak içeri girdiğinde masanın başında duran albayı buldu gözleri

- gel asker dedi Özkan albay kapıya bakmadan

- albayım dedi Kerem albayın gözleri hızla onu bulurken

- niye geldin diye hızla sözünü kesti askerinin

- albayım eğer izniniz olursa ben yakaladığımız adamın sorgusuna girmek istiyorum dedi Kerem başı dik bir şekilde. Üzerinde askeri kıyafetleri yoktu fakat bulması zor olmazdı

- giremezsin asker , evine git dedi albay tekrar önündeki dosyaya odaklanırken

- evime gidersem bile dinlenemem komutanım dedi. Ki öyleydi , gittiği gece gözleri karısında aklı ise yavuzdaydı ve toplasa bir saat kadar uyumuştu

- evine git asker o sorguya seni evde bekleyen bir kadın olduğu müddet giremezsin dedi Özkan albay . İtiraz istemiyordu fakat Kerem itiraz etmek istiyordu

- albayım

- evine git asker bu bir emirdir

- emrinizi çiğnerim komutanım dedi Kerem büyük bir dürüstlükle. Özkan albay hızla ayağa kalktı

- evinde seni bekleyen hamile bir karın varken seni burada sorguya mı sokayım dedi

- sizinde evde bekleyen bir karınız ve çocuklarınız var dedi Kerem. Ama hala buradasınız izin verin gireyim o sorguya

- sen kiminle konuştuğunun farkında mısın dedi Özkan albay sinirle

- farkındayım albayım

- o zaman emrine saygı duyacaksın

- emrinize saygım sonsuz fakat evime gitmeyeceğim. Burada o sorguya girmek istiyorum. Keremin sözleriyle Özkan albay bir süre askerinin kararlı bakan ve intikam duygusuyla parlayan gözlerine baktı

- koğuştaki adamı al ve camlı odaya getir diyerek odadan çıktı Özkan albay. Kerem hem zaferin hemde içindeki ateşin verdiği büyük bir soğukkanlılıkla gülümsedi. Hızla odadan çıkıp resmen koşarak koğuşa girdi.

Yakaladıkları adamın cam odaya götürülmesini emretti ve hızla soyunma odasına girerek üzerindeki kıyafetlerden kurtulup askeri üniformalarını üzerine geçirdi. Son olarak palaskasınıda takıp askeri botlarını giyip çıktı ve camlı odanın önünde onu bekleyen askere doğru gidip elindeki adama büyük bir öfkeyle sırıtarak baktı.

Uykusu olduğu belli olan adamın yanına yaklaşırken adamın kendisini görmesiyle bağırması bir oldu. Beni bu adama vermeyin diye bağıran adamın hızla yakasından tutup elinin altında bükülen adamı kapısını açtığı odanın içerisine fırlattı ve kapıyı ardından kilitleyip anahtarı cebine attı. Cam tavana bakıp kendisine bakan Özkan albaya baş selamı verdikten sonra yerde sürünerek kaçmaya çalışan adamın tekrar yakasını tutup odadaki sandalyeye oturttu

- hatırladın mı beni dedi soğukkanlılıkla harmanlanmış duygusuz bir sesle. Adam bulunduğu yere iyice sinerken

- ben birşey yapmadım bırakın beni diye bağırdı.

- zırlama lan benim dibimde diyerek adamın suratına bir yumruk geçirdi

- şimdi soruyorum. Kimin adamısın?

- kimsenin adamı değilim. Rahat bırakın beni. Yerdeki adamı kaldırıp yüzünü yüzüne yaklaştırdı Kerem

- kimin adamısın? dedi tekrar resmen tıslayarak.

- kimsenin adamı değilim. Benim kitabımda satmak yok dedi adam ani bir cesaret patlaması yaşayarak

- lan o kitabı alır sana sokarım dedi Kerem aldığı adamı yere fırlatarak. Adam korkuyla hemen duvar kenarına ilişti

- kime çalışıyorsun adi köpek diye bağırdı Kerem. Tam o sırada açılmaya çalışılan kapıyla duraksadı ve hemen cam tavana baktı. Özkan albay başını aç dercesine salladığında yerdeki adama öldürücü bir bakış atarken cebindeki anahtarı çıkarıp kapıyı açtı. Karşısında gördüğü barlasla ikisininde kaşları çatıldı

- komutanım? Dedi Barlas şaşkınlıkla

- ne işin var lan senin burada

- ben Özkan albayı arıyordum dediğinde Kerem cam tavandaki albaya baktı. Sonrasında ise içeriyi işaret ederek barlasın geçmesi için kapıyı araladı. Barlas içeride gördüğü adama buz gibi bir bakış atıp albaya yani tavana baktı. Özkan albaya bir şekilde derdini anlattıktan sonra keremle ikisi bu sefer sorguya devam etti. Kerem barlasın gelmesiyle az önce adamın oturduğu sandalyeyi çekip kendisi oturdu

- kitabında adam satmak yokmuş dedi omuz silkerek. Barlas dudak büzerek

- korsan kitaptır komutanım dedi ve daha yerdeki adam ne olduğu anlamadan yumruğunu suratına geçirdi. Acı içinde inleyen adam burnunu tutarken Kerem yüzü buruşturup

- sessiz yap lan dedi. Fakat o adamdan çıkan her bir çığlık ve korku sesi gereksiz bir biçimde hoşuna gidiyordu. Barlas kısa bir an komutanına bakıp yerdeki adamı tek eliyle kaldırdı ve duvara çarptı. Adam çarptığı duvarda yere düşecekken

- ayakta dur dedi yine aynı ses tonuyla. Onları izleyen Özkan albay ise dikkatle izliyordu iki askerini. Adam korkudan titreyen bacaklarıyla ayakta durmaya çalışırken Kerem yerinden kalkıp önünde durdu

- kime çalışıyorsun

- abi kimseye çalış- adamın daha sözü bitmeden bu sefer karın boşluğuna gelen yumrukla acı içinde öne doğru eğildi

- kime çalışıyorsun lan! Diye resmen kükredi Kerem

- sinirlendirmeni önermem ve sen bu yoksa yürüyorsun dedi Barlas adama bakıp keremi göstererek. Kerem ise kavgaya hazırlanan biri gibi başını ve parmaklarını gerdirdi

- söylüyor musun yoksa o Küçük ağzını yırtarak mı alayım dedi önünde yok olmak üzere olan adama. Korkuyla nefes almaya çalışan adam yan yana duran iki askere baktı.

- doktor dedi sonrasında. Doktor diye tekrar ettiğinde Barlas sinirle

- ne doktoru lan dedi. Adam yutkunmaya çalışarak devam etti. Mardin'de çalışıyor doktor olarak sadece bunları biliyorum dediğinde Kerem yakasından tuttuğu adamı duvara yapıştırdı

- eğer söylemediğin birşey varsa bu duvarda senin porteni çıkartırım dedi otoriter fakat korkutucu bir tonda. Elinde titreyen adam gözlerini kapattığında Kerem kaşlarını çatarak gelen sese baktı. Karşısında titreyen adam onun ellerinde altına işemişti.

- senin kafana sıçayım diyen Kerem hızla adamı işediği yere atarak uzaklaştı ve arkasındaki barlasa ters bir bakış atıp hızla çıktı odadan. Kapıda bekleyen nöbetçi askere

- içeride altına sıçmış bir adam var . İçeriyi o temizleyrcek dedikten sonra hızla Özkan albayın odasına yürüdü . Normalde bu olay olsa ve yanında Barlas olsa kesinlikle gülerdi fakat içerisinde bulundukları durum bunu enegelliyordu. İki asker dik başları ve kalıplı gövdeleriyle soğuk bakışlarını onlara bakanlara gönderip Özkan albayın odasının yolunu tuttu ...

1 gün sonra

Sabah başındaki Ağrı ve yanağında kuruyan yaşlarla uyanmıştı Elif. Yattığı yataktan doğrulup komodinin üzerinde duran bardağa su doldurdu . Telefonunu eline alıp abisinin yavuzun durumunun aynı olduğuna dair olan mesajını okudu. Sonra ise mesajlar kısmından çıkıp aysimayı aradı. Sabahın erken saatleriydi ve biraz çaldıktan sonra açılmıştı telefon

- Elif dedi Aysima uykulu sayılabilecek bir sesle. İnatla hastaneden gitmeyip yavuzla ilgili sürekli arkadaşına yazıyordu ve sırf Elif için bekliyordu .

- Aysima senden birşey isteyeceğim dedi genç kız ağlamamak için zor dururken.

- söyle dedi Aysima fakat sonradan aklıma gelen ihtimalle hızla sıraladı kelimeleri. Elif yanına falan gitmemi istiyorsan en baştan söyleyeyim bunu yapmam dediğinde gözünden akan yaşı sildi ve kendimi sıkarak devam etti Elif konuşmaya

- yok ben senden başka birşey isteyeceğim

- söyle elif

- abimlerimin haberi olmadan bana yavuzun üzerinden çıkan eşyaları gösterir misin? dedi gözünden akan yaşı sesine yansıtmamaya çalışarak. Lütfen görüntülü arayayım seni merve falanda orada yardım eder sana ama lütfen dedi kıvrıldığı köşede genç kız . Ruhu acıyordu fakat nedensizce bilmek istiyordu üzerinden neler çıktığını.

- bekle dedi sadece ve telefonu kapattı Aysima. Kapanan ekrana ve ekrandaki yavuzla olan resmine bakıp gözyaşlarına hiç mani olmadan ,kendini hiç sıkmadan ama sesinin çıkmamasına dikkat ederek ağladı Elif olduğu yerde. Gözyaşları telefonunun üzerine bir bir düşerken dudağı seğirdi fakat susmadı. Daha ne kadar ağlamaya devam etti bilmiyordu genç kız ama gelen görüntülü arama isteğiyle hemen yüzünü silip ve hızlıca telefonu açtı.

- eşyaları aldım dedi Aysima hastane koridorunda telefona bakmadan yürürken. Burukça tebessüm etti elif. Aysima ise o sırada kısa bir an ekrana baktı ve bir anda olduğu yerde kalıp

- gösterirken de ağlarsan seni gebertirim dedi. Zorlada olsa gülümseyerek ağlamam dedi elif. Yanında merve yoktu ve eşyaları nasıl almıştı onu bile bilmiyordu fakat istediği tek şey elindeki kutunun içinde ne varsa görmekti.

Boş bir odaya geçip kapıyı ardından kilitledi ve telefonunu sabit bir yere koydu Aysima. Elindeki kutuyuda masanın üzerine koyduğunda onu izleyen Elif'in dudağı seğirdiği için kırdığı dizlerinin arkasına gizledi yüzünün bir kısmını . Aysima kutunun kapağını açtı ama kutuda ne gördüyse birden bakışları değişti ve burukça tebessüm ederek başını arkaya uzattı

Gözünden yaş gelmişti

- hazır mısın? dedi burnunu çekerek. Elif Başını salladığında kutunun içerisinde duran poşeti açtı. Derin bir nefes alıp kutuyu kenara , poşeti ise masaya koydu. İçerisindeki eşyaları tek tek çıkarıp göstermeye başladı sonra

- telefonu dedikten sonra yanlışlıkla açma kapama tuşuna bastığı için açılan ekrana baktı bir süre ,sonra ise gülümseyerek ekranı elife çevirdi.

Elif vardı ekranda. Kendi telefonundan çektiği resmi vardı

Genç kızın gözleri bir yandan hayranlıkla parlarken düştü damlalar bir bir yangın gibi yanan yüreğine . Dudaklarında ilk bir gülümseme yer edindi sonra ise kendini acı bir bastırmaya bıraktı. Hızla yanaklarını silip aysimaya bakarak

- devam et dedi zoraki çıkan bir sesle. Sonra bir bileklik çıkardı çatık kaşlarıyla Aysima. İkimizde olan bilelikti bu . Sonsuzluk işareti ve ucundan sarkan minik e harfi hafifçe kana bulanmıştı. Takmıştı diye düşündüm. Operasyondayken bile çıkarmamıştı. Gözlerim beni zorlayarak bakışlarım bulanıklaştığında başımı devam et anlamında yana yatırdım.

Aysima elindeki bilekliği de kenara bıraktıktan sonra karışık duygularla dolu ifadesiyle bir alyans çıkardı bu sefer. Kaşlarım çatıldığında aysimayla kısa bir an birbirimize baktık.

- ince bir yüzük dedi Aysima

- içine baksana

- hasan yazıyor dediğinde aklıma dank edenlerle vücudum buz kesti

Annesinin yüzüğü diye düşündüm

- annesinin dedim donuk bir ifadeyle. Annesine olan saygısı sonsuzdu ve onun emanetlerini en iyi şekilde taşıdığını biliyordum ama bu kadarını kesinlikle beklemiyordum. Kızarmış gözlerimden yanaklarıma doğru yaşlar tekrar akın ettiğinde başımı dizlerine gömdüm

- devam et dedim boğuk bir sesle kafamı kaldırırken. Ama göreceklerim bundan çok daha beteriydi. Elinde tuttuğu neredeyse tamamı kana kaplanmış parayla aysimanında gözünden bir yaş firar etti. Helal para diye düşündüm. Şimdiye kadarki gördüğüm en helal para . Yaşlar şiddetli bir yağmur gibi akın ederken sesimin çıkmasını hiç umursamadım veya sarsılan omuzlarımı tutmadım.....

Evettt efendim ben ve yine bir bölüm

Son kısımda biraz ilahi biraz sadece Elif'in ağzından karışık bir anlatım olmuş olabilir fakat siz anlarsınız ben size güveniyorum.

Dün bölümü atamadım çünkü kştappad açılmadı aynı şekilde bu sabahta açılmadığı ve bölüme biraz ekleme yapıp düzenlemem gerektiği için şimdiye kaldı. Bunun için hepinizden özür dilerim

Sizi seviyorum ve mutlaka oy ve yorum atmayı unutmayın. Bir hafta sonra görüşmek üzere 💞

Bölüm : 15.06.2025 17:36 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...