
1 hafta sonra
Yavuz resmen bir haftadır yoğun bakımındaydı. bu süre zarfında elif biraz olsun kendini toplamış ruhsuz bir biçimde devam ediyordu mardinde hayata. annesi yaklaşık olarak bir aydır burada tedavi görüyordu, sevdiği adam ise şırnakta. Rümeysa hanım konulmak üzere olan erken teşhisle birlikte kanserle savaşırken kızı ise ruhsuz bir biçimde arkasına duruyordu. Timdeki herkes bu bir haftalık süreçte vardiya sistemiyle hem hastanede yavuzun başında , hemde askeriyede duruyorlardı. en son sorguya giren barlas ve keremden sonra özkan albayın emriyle başka bir ekip geçici süreliğine devralmıştı çalışmayı. Aslında yapacakları herhangi bir operasyonda bu timinde katkısı olacaktı fakat bunu diğer askerlerinden kimsenin bildiği söylenemezdi.
Annesinin hazırladığı kahvaltı masasında oturuyordu Elif. Ruhsuz bir biçimde sanki duyguları yok olmuşçasına tabağındaki peynirle oynuyordu. Sevdiği adam bir haftadır komadaydı ve hala uyanmamıştı. Ağır bir ameliyat geçirmişti yavuz fakat şimdiye kadar uyanması gerekmez miydi?
Rümaysa hanım ve Musa bey birbirlerine baktılar. En sonunda ise babası tuttu kızının elini ve konuşmaya başladı
- yavrum bir haftadır sana bir lokma yedirene kadar içimiz dışımızda çıkıyor. Yavuz seni böyle görse tekrar hastalanmaz mı sanıyorsun dedi babası şefkatle. Elif ağırca yaralı harelerini babasının gözlerine çıkararak konuştu
- elimde değil, canım birşey yemek istemiyor dedi
- tamam bak birşeyler ye sonra istersen yavuzun yanına git ha kuzum dedi annesi yine aynı şefkatle. İkiside kızlarının bu durumuna bir yol bulamıyorlardı .
- siz? dedi elif çekingen bir tonda. Aslında gitmeyi fazlasıyla istiyordu fakat anne ve babasını geride bırakmak istemiyordu
- yavrum zaten doktor ne yapacağımızı söylüyor. Birkaç teste daha girip tanıyı koyacaklar zaten senlik birşey kalmadı ki burada dedi annesi.
- iyide sırtındaki kitleden parça alınacak ve bu yakın zamanda gerçekleşecek anne dedi elif sıkıntıyla. Bir tarafı kalmasını bir tarafı ise gitmesini söylüyordu
- yavrum parça alındığında gelirsin geri dedi Rümeysa hanım yumuşak ve ikna edici bir tonda. Elif derin bir nefes alırken babasının önüne koyduğu otobüs biletine şaşakınlıkla baktı
- kendin gideceğim yok madem derken bileti gösterdi Musa bey. Biletinde hazır yani bir bahane yok küçük hanım dediğimde elif gülümseyerek hemen ayağa kalktı ve ilk babasına sonrada annesine sıkıca sarıldı
- siz cansınız ya derken ikisininde yanağına bir öpücük kondurup bu gece olan otobüs için hızla odasına geçip küçük bir çanta hazırlamaya başladı....
- Kerem! Duyduğu sesle yorgunluktan bulunduğu sandalyede başını arkaya atmış bekleyen Kerem gözlerini açıp karşısındaki manzaraya baktı. Her ne kadar görev geçici süreliğine başka bir time verilmiş olsa bile keremlerde ilgileniyordu . Karşısında gördüğü karısıyla hastane koridorunda ki herkesin yüzünde bir tebessüm yer edinmeye çalışırken
- oya dedi Kerem şaşkınlığın esir aldığı sesiyle. Oya şiş karnıyla kereme doğru geldiğinde yanına yaklaşmadan yoğun bakım odasını gösteren camın içindeki Yavuz'a bakıp eline döndü
- ne zaman uyanacak dediğinde Kerem ayağa kalkarak karısının elinden tutup kalktığı yere oturttu onu
- neden geldin bakayım sen dedi karısının önünde diz çökerken. Oya omuz silkince buruk bir gülümseme sundu karısına ve şiş karnının üzerine bir öpücük kondurdu
- şirin nerede dedi bu sefer kerem
- oda benimle geldi ama kantine indi dediğinde Kerem ağır ağır başını salladı. Ayağa kalkıp oyanın yanına geçti ve karısının siyah saçlarıyla dalgınca oynamaya başladı. Karısı hamileydi, kız kardeşi onun yanındaydı, annesi hasta ve mardindeydi, can dostu komada ve yürütmeleri gereken bir operasyon vardı.
Tüm bunlar çok yoruyordu genç adamı. Sabah evden çıktığında ilk askeriyeye gidiyor, giderken bir yandan da elifle konuşup hem kardeşini sakinleştirigor hemde annesinin durumu hakkında bilgi alıyordu. Askeriyeye geldiğinde Özkan albayın itirazlarına aldırmayıp yavuzun intikamı için yoğun tempoda çalışıyordu. Orada işi bitince hemen hastaneye geliyordu askeri üniformalarıyla. Bazen geceyi hastanede geçiriyor bazen ise timdekilerin ısırarlarıyla eve gidip karısı ve kardeşiyle ilgileniyordu
Tabii birde o hastane koridorunda gecesi gündüzü aldırmadan duran Hasan amca vardı. Tabi birde zorunlu birşey bulunmadıkça hastanede duran yavuzun teyzesi mervenur. Kerem daha şükrediyordu çünkü yavuzun çoğu akrabası ülkenin diğer bir ucundaydı ve buraya gelip kalabalık yapmıyorlardı.
Koridorun başında elindeki tepsiyle gelen şirini görünce bu düşüncelerden arındı Kerem. Şirin burukça gülümseyerek abisine baktı. Sonra ise elindeki tepside bulunan içecekleri koridordaki herkese dağıttı. En son ise yengesine aldığı tostuda ona verip abisinin yanına gitti. Kerem kardeşinin omuzuna kolunu atıp onu kendine çekerken saçına bir öpücük kondurdu ve hem karısına hemde kardeşine bakıp
- ikimizide bir daha burada görmeyeyim dedi. Fakat ikiside bu kuralı umursayavak insanlar değillerdi...
Elif akşam saatlerine kadar ne kadar kalacağını bilmediği için hazırladığı küçük bir çantayla yanında annesi ve babasıyla gelmişti otogara. İçinde hem sevdiğini görmenin heyecanı hemde o duyguyu bastıran büyük bir hüzün vardı. Babasının omuzuna dayadığı başıyla bankta oturup gözleri ileride bir yerlere dalmış bir şekilde duruyordu. Gözlerini kapatıp açarak başını dayadığı dağdan kaldırdı ve gözlerini kırparak etrafına baktı. Artık başını dayadığı dağ bile mutlu etmiyordu onu. Sevdiği uzun saatler süren bir ameliyattan çıkmış ve uyutuluyordu. bu da yetmezmiş gibi annesininde girmesi gereken bir operasyon vardı. Başını yana çevirdiğinde gördüğü annesiyle birlikte özür dilermişçesine baktı annesinin gözlerine.
Annesi bu durumdayken onu bu halde bırakıp gitmesinin özrünü diledi genç kız o kısa bakışmada. Annesinin kendisini bu durumda görmesinin özrünü diledi. Rümeysa hanım eşinin yanından kalkıp kızının yanına oturdu ve kızının başını göğsüne yasladı. Elif bulunduğu yerde gözlerinin önünde beliren sevdiği adamın halüsülasyonuyla birlikte bekledi otobüsünü....
Saatler geçmiş fakat hastane koridorunda değişen birşey olmamıştı. Oyanın hastane kokusu yüzünden kusmalarının ardından Kerem hem karısını hem de kız kardeşini eve bırakmıştı. Hedefi karısını yatırıp geri hastaneye dönmekti aslına bakılırsa.
Oyayı uyutup ,uykuya daldığından emin olduktan sonra kapıyı ardından yavaşça çekerek çıkmıştı evden sabaha kadar bir daha gelmeyeceğini düşünerek...
Mardinde saat onbirdi. Otogara giren otobüs yolcularını almış gözü yaşlı yolcu yakınlarını ardında bırakarak hepsine ithafen ardı ardına korna çalıp çıkmıştı yola. Saatler içindeki genç kızın bedenindeki yorgunluk tüm bedenini ele geçirdi ve uyuyan diğer yolculara eşlik etmesine sebebiyet vermişti bedeni.
Gecenin geç saatlerinde yaklaşık bir saat kadar uyuduktan sonra uyanmıştı Elif. Hala yorgun olan bedeni ve ruhu göz kapaklarının açılmasını engellesede genç kız uyumamak için yemin eder gibi bir şekilde uyanmıştı. Otobüste yolcuların isteğine göre fakat uyuyanlarında rahatsız olmayacağı bir ses tonunda açılan şarkıya kulak verdi Elif .
Kahraman denizden böyle sever çalıyordu. Sanki bu şarkının her bir dizesinde ikisindende bir parça vardı. İkiside birbirinin zindanı gibiydi sanki. Ne yavuz eliften başkasına gidebiliyordu ne de Elif yavuzdan başkasına
İkisi içinde diğerinin gülüşü bir cennet gibiydi mesela ya da şarkıcının dediği gibi - ikimizde hiç ölmeyecek gibi gülersin- ikiside o şekil gülmüyor muydu ki?
Fakat şuanda kalbi acıyan elifti çünkü gülüşüne aşık olduğu adam dudaklarında bit hava borusuyla yaşıyor , gözlerinin o güzel elaları açılmamaya yemin etmiş gibi o güzel rengini kimseye göstermiyordu.
Şarkı biraz daha ilerledi bu sefer de başka bir cümleyle başka şeyler doğdu genç kızın zihninde. Bakma bana öyle zalim git de bir aynaya bak der gibi diyordu şarkıcı. Birisi aynaya bakmadan uyuyorken birisi ise bu bir buçuk haftalık hasarını görmemek için bakmıyordu aynaya
Bu garibin ömrü sensiz geçer mi dedi bu sefer şarkının bir nakaratı. İkiside birbirine düşman olsa bile asla ayrılamazlardı ki
Yani en azından genç kız öyle düşünüyordu. Zülüm oldalar bile asıl birbirlerini sevmemeleri zulüm değilmiydi onlara ya da sevmeyi bırakmaları....
Farklı şarkıların farklı düşünceler uyandırdığı fakat asla Yavuz'u silemediği ve kendine gelemediği bir zihinle indi Elif otobüsten. Hazırladığı çantayıda alıp otogarın yanında bulunan taksi durağına gitti.
Aslına bakılırsa ilk hemen hastaneye sevdiğinin yanına gitmek istiyordu fakat yanındaki çantanın ona ağırlık ve zorluk yapmaması için abisinin evini söyledi taksiciye. Üç saat süren bir yolculuktan sonra inmişti otobüsten. Şuanda da hem hamile yengesini , hem okulu yüzünden onu burada bırakmak zorunda olduklarını kardeşini, kendisini yıprattığını bildiği abisini, timini ve en önemlisi Yavuz'u görmek istiyordu
Kısacası buradaki ailesini görmek istiyordu. Neredeyse bir aydır bulunmadığı Şırnak sokaklarına baktı taksi durana kadar. Dakikalar sonra duran taksiden ücretini ödeyip çıktı ve telefonunu açıp önce annesine ve babasına yetiştiğini bildiren bir mesaj yazdı sonra ise abisini aradı. Kısa bir çalmanın ardından abisinin sesi ulaştı kulaklarına
- güzelim
- abi neredesin diye sordu elif lojmanın önünde beklerken
- hastanedeyiz dedi Kerem sonrasında ise saate bakmış olacakki
- gecenin ikisinde hayırdır diye sordu . Elif'in buraya geldiğinden ne onun ne eşinin ne de kardeşinin haberi vardı
- eve gelsene dedi elif biraz olsun eğlenmeye çalışarak
- Elif sen kafayı mı yedin dedi Kerem kafasının karıştığını belli eden bir tonda
- abi seninle hiçbir şey yapılmıyor . Eve gel işte yengem yatıyordur şimdi uyanmasın
- sen neredesin diye sordu en başta sorması gereken şeyi
- Şırnak'ta diye pişkin pişkin cevapladı Elif abisinin sinirleneceğini düşünerek
- güzelim benimle oyun oynama dedi Kerem gözlerini kapatıp elini başına götürmüşken. Cidden gelmiş miydi kız kardeşi
- abi cidden geldim ya kapıda mı bırakıyorsun beni yoksa
- bekle geliyorum dedi Kerem sonrasında ise ekledi ecelini bekle küçük hanım benden habersiz buralara tek başına gelmek neymiş göstereceğim ben sana...
Kerem geldiği lojmanın önünde kapının önünde durmuş telefona bakan kardeşini gördüğünde etrafa bakıp hemen kardeşinin yanına gitti. Sinirliydi aslında sessiz sedasız kardeşinin buraya gelmesine sinirlenmişti. Yavuz için gelmişti biliyordu fakat kendisininde haberinin olması gerekmez miydi?
- Elif dedi kardeşinin yanına doğru adımlarken.
- abi diye cevap verdi Elif ve hızla koşarak abisine sarıldı. Kerem boynuna dolanmaya çalışan ellerle biraz eğildi ve elleri hemen kardeşinin belini buldu
- özledim dedi elif fısıltıyla, çok özledim. Kerem boynunu Elif'in eşarbının üzerinden boynuna gömüp kardeşinin kokusunu içine çekti . Oda fazlasıyla özlemişti kardeşini fakat asla bu şekilde bir buluşma hayal etmemişti. Elif keremden ayrılıp üzgün olduğu belli olan harelerle yukarıya daha doğrusu abisine bakıp konuştu
- yavuz nasıl? Çantamı bırakıp hastaneye gitsek olmaz mı? dedi . Kerem derin bir nefes alarak
- iyi , iyi ve iyi dedi. Her gün soruyorsun zaten bıcırık birde buralara kadar bana haber vermeden gelmişsin dedi kız kardeşinin yerdeki çantasını alırken
- sana söyleseydim izin vermeyecektin dedi elif suçlu bir ifadeyle abisinin arkasından giderken
- yok belki verecektim
- abi vermeyecektin ayrıca ben Yavuz'u görmek istiyorum dedi binaya girerken. Kerem omuzun üzerinden kız kardeşine bakıp
- zayıflamışsın dedi. Elif çıktığı merdivende kısa bir an kendisine baktı . Cidden zayıflamıştı
- Yavuz'u görmek istiyorum
- yorgunsun
- ama abi diyip itirazına devam edecekti ki abisinin uyarısı ve durdukları kapıdan dolayı susmak zorunda kaldı
- karımı uyandırırsan seni döverim bücür zar zor yatırdım dedi Kerem ve kapıyı açtı. Elif derin bir nefes verirken bugünde Yavuz'u göremeyeceğinin farkına vardı. Abisinin arkasından içeri girerken ifadesi düşüktü. Kerem elindeki çantayı kenara bırakıp arkasındaki kıza baktı . Kıyamayan bakışları kız kardeşini bulurken omuzuna koyduğu eliyle kardeşini kendisine çekti
- söz yarın gideceğiz ama bugün çok yorgunsun diyerek başının tepesini öptü sonrada onu biraz neşelendirmek amacıyla ruhundaki fırtınaya karşı gelerek Elif'in kulağına yaklaşıp devam etti.
- hem istersen bugün yengeni ekip beraber yatabiliriz dedi göz kırparak. Elif'in yüzünde hayata tutunmaya çalışan bir gülümseme yer edinmeye çalıştı. Kerem normalde asla karısından ayrı uyumazdı fakat hem Elif'in bu hali hem de yatağa girdiği gibi karısının uyanacağı ve uzun süre geri uykuya dalamayacağını bildiği için sunmuştu bu teklifi.
- sen yengemi benimlemi aldatıyorsun abi dedi elif Yavuz'u görememenin içinde biraz daha yer edindiği bir acıyla. Ruhsuz görünüyordu dışarıdan, zayıflamıştı, belki de resmen ruhu gibi bedenide çökmüştü.
- hadi git üzerini değiştir hatta istersen bir duş al kendine gel bende salona yatağı hazırlayayım dediğinde elif sadece başını sallamakla yetindi. Kerem ise kardeşinin yanağına bir öpücük kondurup salona yatak hazırlamaya başladı...
O gece Kerem ve elif birlikte yatarken daha doğrusu yatmazken birçok konu hakkında da sessiz fısıltılarla konuşmuşlardı. Ve bu konuşulan şeylerin çoğu elifle ilgiliydi açıkçası. Gecenin ilerleyen saatlerinde de iki kardeş kalkıp eskilerde olduğu gibi küçük bir cemaat yapıp sabah ezanını eda etmişlerdi .
Ondan sonra gerçekten yatmış ve sabahın köründe Kerem kalkarak göğsünde yatan ve kendisine göre hala minik olan kızın saçlarını okşayıp küçük bir öpücük kondurup onu rahatsız etmemeye çalışarak sarılı kollarından bedenini kurtarmış ve hemen hazırlanıp son durumları öğrenmek için askeriyeye gitmişti....
Elif'in ağzından
Yorgun bir gecenin ardından sabah gözlerimi aralamış ardından ise hemen kısarak bulunduğum yerin neresi olduğunu anlamaya çalışmıştım. Yengemlerin evinde olduğumu hatırladığımda ise bu sefer hemen yana bakıp abime bakmıştım ama yoktu. Büyük ihtimalle çok kısa bir süre uyuduktan sonra tekrar gitmişti. doğrulduğum yerde yatarken kullandığımız eşyaları toplayıp ardından odayı topladım. Yastıkları falan bırakmak için kapısını tıklattığım yengemin odasına girdiğimde yengemin zaten uyanmış bir şekilde yatakta ayılmaya çalıştığını gördüm
- yengem dedim özlem barındıran bir sesle. Eli şiş karnının üzerindeyken şaşkınca gözlerini kırpıştırdı
- elif? Gülümseyerek yastıkları kenara bırakıp ona sarıldığımda hızla karşılık vedi bana
- ne zaman geldin
- akşam daha doğrusu gece geldim dedim mahçup bir sesle
- niye uyandırmadın beni dediğinde yanağına bir öpücük kondurup
- çok güzel yatıyordun kıyamadım ki dedim tatlı bir tonda. bana tatlı tatlı gülümserken karnını tutarak
- yardım et dediğinde gülümseyerek elini tuttum saatler sonra hüzünleneceğimi bile bile. yengemi banyoda bırakıp hızla onunda yatağını topladıktan sonra giyinmesi için onu yanlız bırakıp şirinin odasına minik bir dalış yaptım. Girdiğimde saçlarıyla uğraşan şirin beni gördüğünde şaşkınca ağzını araladığında
- sinek kaçmasın dedim gülerek.
- abla diyerek hızla üzerime atladığında somurtarak
- acım var ulan benim utanmasanız kahkaha attıracaksınız diye sitem ettim. halbuki bunu söylerken bile gözlerim dolmuştu...
Üzerimi giyindikten sonra abimlerin evinden çıkarak çağırdığım taksiye binmiştim. Kahvaltıdan sonra yengemlerin ısrarına rağmen ikisinide evde bırakıp çıktığım yolda ruhsuz bir biçimde bakıyordum etrafa
- abla geldik. Taksicinin söylemesi ile sözde yolu izleyen ben yeni durduğumuzu farketmiştim. yüzümde bırak makyajı bakımın bile emaresi yoktu. Üzerime giyindiğim siyah gömlek ve pantolonla insanların bu sıcakta neden böyle giyindiğimi sorgulayacağına şüphem yoktu. Hoş hiçbiri yavuz uyanana kadar kendime renkli bir hayatı yasakladığımın farkında bile değildi.
Taksiciye ücreti ödedikten sonra indiğim yerde durup bir süre karşımdaki hastaneye baktım. Bir zamanlar içinde güle oynaya geçiridiğim tatlı staj anıları belirdi zihnimde. tanıştığım arkadşalarımla aramızdaki tatlı tartışmalar yaptığımzı salak saçma sohbetler ve en az konuştuğumuz en özel konu asklerler
Evet hastaneye gelen askerlere hayran kalırdık. Birçok askerin tedavisinde bulunmuştum ama asla art bir niyetim olmamıştı bunu yaparken. Yavuz'u tedavi ettiğim zaman canlandı zihnime ve fark ettirmeden bir kaçak gibi süzüldü gözlerimden yaşlar. derin bir nefes aldım ve yüzümü silerek hastaneye girdim. Aslına bakarsanız arka kapıdan girdim çünkü hastanedeki herkesten önce yavuzu görmek istiyordum.
giridiğim yerde güvenlik olan ve abim bildiğim emre abiyle karşılaşınca içimden minik bir küfür savursamda bana şaşkınlıkla bakan o abi ruhlu adamı gördüğümde solgun yüzüm ve ruhuma rağmen gülümsemeye çalıştım
- kardeşim diyerek ayağa kalktığında zaten ağlamak için bahane arayan benim hemen gözlerim doldu. hızla ağlamaya başladığımda emre abi ise korkarak hızla beni kalktığı yere oturtup su uzattı. Minik bir ağlama krizinden sonra emre abinin yanından bir şekilde ayrılmıştım. Geldiğim koridorda bedenimi taşımak istemeyen bacaklarımla resmen sürüne sürüne devam ettim yoluma. Emre abiden anladığım kadarıyla hastanedeki çoğu kişinin yavuzun benle olan bağından haberinin olmadığını düşünüyordum.
Yaklaştıkça yüreğimdeki yangının büyüdüğü koridorda asıl gireceğim koridora girecekken koridordan çıkan emirin eşiyle göz göze geldik. minik bir küfür savurduğumda emirin eşinin beni gördüğü gibi heyecanlı bakışlarıyla karşılaşınca sanırım uzun bir süre sonra ilk defa kaşlarım çatıldı. Arkasında kalan koridora bakıp sessizce bana doğru geldiğinde içimden resmen
Gelmeeğğğ diye bağırsamda hızla bana sarılan kadınla derin bir nefes aldım. Güçsüz kollarım bana sarılan sevinçli kadının beline gideceği anda benden ayrılıp heyecanla konuşan kadınla zaten zor kaldırdığım kollarım havada asılı kaldı
- elif sana birşey söyleyeceğim dedi heyecanla. Acaba dışarıdan ultra enerjik mi görünüyordum. Yada yavuzun durumu çok mu kötüydüde rabbimin onun yanına gitmeyeyim diye karşılaştırmadığı kişi kalmamıştı. Dinlediğimi belirten bir baş hareketi yaptığımda hızla konuşmaya başladı
- bak kimse bilmiyor. Hatta emir bile bilmiyor dedikten sonra derin bir nefes aldı ve resmen canını vercekmiş gibi bir heyecanla son kez arkasına bakıp elif ben hamileyim dedi. Şok içinde aralanan gözlerimle karşımdaki kadına bakarken ne diyeceğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu
- b ben ne diyeceğimi inanın bilmiyorum deeim şok içerisinde. allah sağlıkla kucağınıza almayı nasip etsin dediğimde içinde bulunduğum ruh hali yüzünden tekrar gözlerim doldu
Şuan benimle yavıuzunda bir çocuğu olabilirdi
Sırf bunun için bile yavuzu yaralandığı için dövebilecekken karşımdaki kadının konuşmalarının arasından arkada yüksek ihtimalle karısına bakmak için koridoru tarayan emiri gördüğümde içimdeki acıya rağmen karşımdaki kadının mutluluğunun verdiği minicik bir heyecanla hemen sözünü kesip
- emir arkada diye fısıldadım. Gözleri kocaman olurken yanımıza gelen emir karısının yanında durup
- yenge hoşgeldin dediğinde eşi ise şok içinde bana bakıyordu. Çok yüksek ihtimalle benim yavuza aşık bir insan olduğumu bilmiyordu
- neden yenge dedinki dedi tatlı tatlı kocasına bakarken. Gözlerim tekrar dolduğunda emir bu halimi farketmiş gibi karısına uyarıcı bir bakış attığında suçlu bir ifadeyle susmuştu karısı
- ben sizi yanlız bırkayım diyerek resmen oradan koşarak uzaklaşıp yoğum bakım koridorundaki asıl ihtiyacım olan koridorun başında durdum. Daha doğrusu gördüklerim durmamı sağlamıştı.
Ali ayakta durduğu yerde duygusuz bir biçimde yoğun bakım odasına bakıyordu. Ya da orada bir yere dalmıştı. Uraz duvardaki pencerenin altına çökmüş bir biçimde yerde oturuyordu, abim oturduğu sandalyede başını ellerinin arasına almış duruyordu. Süleyman abiyse kucağındaki kızı ve yanındaki karısıyla bekliyordu bir köşede.
Barlas ve göktüğ büyük ihtimalle askeriyedeydi. Hasan amcada şuan burada değildi , en son tansiyonu yükseldiği için odaya alınmıştı abimin dediğine göre belliki hala odadaydı. Gözlerim koridordaki herkeste tek tek dolanırken asyanın babasının kucağından resmen zıplayarak kalkmasıyla herkesin bakışları bana döndü.
- Elif ablaa diyerek babasından kurtulup bana doğru koşmaya başladığında Süleyman abinin eşi Esma abla kızını tutmak için hızla ayaklandığında malesefki fazlasıyla gecikmişti çünkü Asya çoktan gelip bacaklarıma sarılmıştı. En son onu piknikte görmüştüm ve o zaman dili daha tamamiyle çözülmemiş kelimeleri doğru çıkaramıyordu
- kucakk diye Asya istekle bağırdığında gözlerim dolunarak yerdeki bana göre hala minik olan kızı kucağıma aldım. Gözlerim koridordaki mutsuz havayla birlikte dolunurken Asya başını omuzuma çoktan dayamıştı
- yenge dedi Uraz endişeli sayılabilecek bir sesle. Kısa bir an ona baktıktan hemen sonra gözlerim aramızdaki camın ardından yatakta çeşitli kablolara bağlı bir şekilde yatan adam ilişti. Vücudum şoka uğrarken gözlerimden yaşlar Akın etmek istedi. Ayaklarım yere çivilenirken karşımda duran adamı izledim.
Vücuduna bağlı birçok kablo vardı, ağzında bir nefes borusu , koluna takılmış olan da bir serum vardı. Ağzındaki maske bir makinaya göğsündeki kablolardan birkaçı ise kalp ritmini ölçen bir makineye bağlıydı. Gözlerim bu sefer kalp atışlarını ölçen makinenin ekranına kaydı
Kalp atışları normal düzeyde görünüyordu
- yenge diyen Ali'nin sesini duyduğumda gözlerimden Akın eden yaşların yeni farkına varmıştım. Hızla yanaklarımdaki ıslaklığı silerken koridora giren Emir ve eşininde bakışları bana döndü. Eşi suçlu bir ifadeyle bana baktığında burukça gülümsedim.
Arkama dönüp abime baktığımda yorgun bakışları zaten benim üzerimdeydi. Bana kendimi yıprattığımı söylüyordu fakat kendisi daha çok yıpranmıştı.kendisini bu kadar fazla yıpratmasına gerek var mıydı?
Zira ben abimin gözlerine baktığımda artık o yaramaz ve parlak yeşiller yerine sanki rengi alınmış, cansız , yakılmış bir orman görüyordum. Gözlerim tekrar Yavuz'u buldu bu sefer . Gerçekten ordan çıkınca onu çok fena yapacaktım
Tabi kıyabilirsen
- abla dedim Esma ablaya bakarak. Asya hala kucağımdaydı ve belliki uykusu gelmişti çünkü gözleri kapanıp kapanık açılıyordu. Esma abla sanki bunu bekler gibi hemen Asya'yı kucağımdan alınca bakışlarım tekrar camın ardından Yavuz'a döndü
- Hasan amca nerede diye sordum abime dönerek
- odaya aldılar tansiyonu çıkmış dediğinde yorgun bir biçimde salladım başımı. Sonra ise ben geleceğim diyerek ayrılıp mervenurun yanına gittim. Daha doğrusu yolda gözlerimden akan yaşlara direnerek gelip yavuzun doktorunu öğrenmiştim.
Şansıma burada çalışırken çok sevdiğim iki hoca girmişti ameliyata. Bu sefer hızla o iki hocanın odasına doğru gitti ayaklarım. Aslında ruhum hala yanıyordu , için fazlasıyla acıyordu ama uyanacaktı işte o beni tek bırakmazdı ki? Rabbim beni böyle bir acıyla sınamazdı değil mi?
- hocam dedim kapıyı çalarak girdiğim odada karşımdaki adama bakarken
- Elif dedi şaşkınlıkla ve hemen ayağa kalktı . Hoşgeldin geç otur dediğinde zoraki bir gülümsemeyle oturduğum koltukta meslektaşımın konuşmasına fırsat vermeden biraz konuya daldım
- Murat hocam benim sizden bir isteğim var dedim konuya giriş yapmaya çalışarak
- onu bunu boşverde zayıflamışsın halsizleşmişsin iyimisin sen dediğinde bu sefer yüzümde acı bir gülümseme belirdi
- ruhum acıyor dedim ve ekledim . Sevdiğim hatta çok sevdiğim birinin ameliyatına girmişsiniz dedim .
- kimin ameliyatına dedi soru soran bir tavırla. Karşımdaki adamın kaşları çatılırken
- Çağkan Akıner hocam dedim . Ameliyatı nasıl geçti ?
- kurşun yarasıydı değil mi? Diye sorduğunda korkuyla salladım başımı. Belkide duyacaklarıma hazır değildim fakat duymak istiyordum işte
- Elif, çağkanın durumu tahmin ettiğimizden daha karmaşık çıktı. Kurşun, ciğerlere çok yakın bir bölgede yerleşmişti. Ameliyat sırasında akciğer dokusuna minimal zarar verdik ama bu, onun solunum fonksiyonlarını zora soktu. Dedikleriyle derin bir nefes aldım.
- yani mekanik ventilasyon hala devam ediyor?
- Evet, solunum desteği olmadan nefes alamıyor. Akciğerler tam olarak iyileşmedi. Buna bağlı oksijenasyon biraz problemli. Enfeksiyon riski yüksek
Beyin ve omurilikte bir hasar yok, bu iyi haber. Ama ciğerlerin durumu kritik. Vücudun durumu düzelirse bilinç de geri gelebilir. Ancak şu an için beklemekten başka çaremiz yok.
Başımı eğerek kısık bir sesle konuştum bu sefer
- Umarım uyanır… ben hayatının her anını kaybetmek istemiyorum.
- elif emin ol biz elimizden geleni yapıyoruz. Sen de yanında oldukça, onun mücadelesi daha güçlü olur.
- hocam peki yanına alamaz mısınız beni?
- Elif çok zor birşey istiyorsun dediğinde ikna etmek için değişik bir duyguyla baktım karşımdaki adamın gözlerine. Resmen kendimi acındırıyordum ama yanına gitmek istiyordum işte
- hocam lütfen. Hem doktorun zaten bir doktor gibi girer çıkarım dedim .
- sana Bir görüşme ayarlamaya çalışacağım o zaman dediğinde yüzümde ilk defa sevinçli bir gülümseme belirdi .
- o zaman ben çıkayım gerçekten çok teşekkür ederim diyerek odadan çıkarak yoğum bakım alanına gititm tekrar .....
Evettt yine yavuzsuz bir bölüm daha
Cidden yavuzsuz bölüm yazılmıyor ya. Ama merak etmeyin dirilteceğim ben bu çocuğu fbsmcndm
Ama önce birazcık çektireceğim sanırım
Elif ve yavuzun görüşme sahnesini de yazsaydın bölüm fazlasıyla uzun olacaktı çünkü elif yavuzdan önce Hasan amcayla da görüşüyor işte onunla ilgileniyor falan
Bu yüzden bir sonraki bölümde Elif'in hem Hasan amca hemde yavuzla olan görüşmeleri olucak.
Tatiliniz nasıl geçiyor bu arada?
Umarım güzel geçiyordur sizleri seviyorum merak edeceğiniz birşey olursa yorumlarda buluşuruz kendinize iyi bakın . Oy ve yorum atmayı da unutmayın seviliyorsunuz💞🌺
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 21.66k Okunma |
1.87k Oy |
0 Takip |
56 Bölümlü Kitap |