59. Bölüm

47. Bölüm

Eifisko
eifisko

İlahi bakış açısı

Genç çift nikah memurunun salondan çıkması üzerine önce yüzlerindeki içten tebessümle birbirlerine bakmış sonrasında ise bu birlikteliğe şaunlık kısmende olsa izin veren aile büyüklerinin ellerini öpmüşlerdi. Kısmen diyordular çünkü daha mutluluk adı operasyon tamamlamamış aksine yeni başlamıştı...

 

- siz şöyle geçseniz ablam tarafına daha hoş duruyor dedi şirin elindeki fotoğraf makinesiyle yavuzun teyzesi mervenura. Nikah salonundan daha çıkmamışlardı çünkü salonun bir duvarı fotoğraf çekmek için dizayn edilmişti ve aileler şeklinde şirin herkesin yavuz ve elifle değişik karelerini alıyordu.

 

- ay sonra bizide çek şirin dedi aysima fotoğraf çeken kıza karşı. Hasan amcalar tekrar tebrik edip diğerlerininde fotoğraf çekmesi için genç çiftin yanından ayrılmıştı. Fakat koskacaman salonda o iki geveze yoktu ve bu yavuz'un dikkatinden kaçmamıştı.

 

- yavuz abi kameraya dedi şirin salonu tarayan adama karşı. hepsi hep birlikte gülümseten kareler çektiğinde sonunda salondan çıkmayı başarabilmişlerdi. Elif ve şirin yolda fotoğraflara bakarken yavuz ise barlasa o iklinin nerede olduğunu soruyordu fakat kimsenin onlardan haberi yoktu.

 

Önde elif ,yavuz ve şirin olmak üzere arkadan da konuşarak gelen kalabalık bir grup vardı fakat herkesin giriş kapısında durmasını sağlayan iki insan vardı.

 

Ve evet tahmin ettiğiniz üzere bu ikili ali ve urazdı fakat açtıkları araba bagajında asılı duran sözler herkesin kaşlarının çatılmasına sebep olmuştu.

 

- komutanım umarım bizden sade bir tebrik mesajı beklemiyordunuz dedi ali pişkin pişkin sırıtarak. Uraz ise arabanın şoför koltuğuna doğru yönelmişti.

 

Peki açtıkları daha doğrusu özel yaptırdıkları pankartta ne mi yazıyordu?

 

Uğur ASLAN'dan oh canıma değsin çalıyor efenim

 

Evet pankartta tam olarak bu yazıyordu ve yavuz bu ikilinin bir gevezelik daha yapmaması için dua ediyordu fakat çoktan çalan yüksek sesli şarkı sözleriyle malesefki gözlerini kapatmak zorunda kalmıştı.

 

" armuda saplı dedi

 

üzüme çöplü dedi

 

sonunda ayvayı yedi

 

oh canıma değdin vah vah"

 

Şarkı bu şekilde devam ederken yavuz ve elif dışındaki herkes sırıtıyordu gerçi elifinde sıtımadığı söylenemzdi.

 

- ali senin kafanı kıracağım o yanındaki ile diyerek resmen tıslayarak konuştu yavuz. Gerek var mıydı nikah dairesinin önünde bunlara.

 

- yavuz sen benden başkasıyla mı konuştun öncesinde dedi elif çatık kaşlarıyla yavuza bakarken

 

- yavrum ne alakası var dedi yavuz çatık kaşlarla nerden çıkmıştı şimdi bu soru

 

-şarkı öyle diyor . elifin söylediğinden sonra yavuz şarkıya dikkat kesildi

 

"her çağırılan yere gittin

 

onla bunla flört ettin

 

film bitti istop ettin

 

oh canım değsin vah vah"

 

- ali sizin ecdadınızı .... dedi yavuz tıslarcasına

 

- kapatın lan şunu diyerek söylendi önündeki oyun havası oynayan ikiliye. Siz kendinize bakın benimle dalga geçeceğine evde kalmış turşular dedi sinirle. Fakat sanırım yavuzun bu lafı şarkıdan daha çok beğeni almıştı herkes tarfından. Herkes gülerek binadan tamamiyle çıktığında yavuz elifin ailesinin yanına doğru adımlayıp babası musa beye bakarak konuştu.

 

- baba eğer izniniz olursa ben elifi bir yere götürmek istiyorum dedi kısa süreliğine karısına bakarken

 

- tabi oğlum ama çok durmayın dedi yavuza bakarak. Yavuz hemen başıyla onayladığında elife birşey diyecekti ki şirinin sesi duyuldu geniş sokakta.

 

- abla şuarada tam fotoğraf alanı var ağaçlık falan babamlar gitsin isterseniz bizde orada biraz daha fotoğraf çekelim dediğinde elif sorarcasına yavuza bakmıştı çünkü nereye gideceklerinden zerre miktar kadar haberi yoktu.

 

- olur dedi yavuz musa beyede bakarken. Musa beyde başıyla onayladığında yavzun babası ve teyzesi emirin arabasına binerek nikah dairesinin olduğu sokakta şirini elifi ve yavuzu fotoğraf çekmek üzere yanlız bıraktılar...

 

Nikâh dairesinin bahçesi hafif akşam serinliğiyle doluydu. Çiçeklerin arasında, süslenmiş küçük bir köşede Elif’le Yavuz yan yana durmuştu. Dışarıdaki uğultu azalmış, geriye sadece kuş sesleriyle hafif bir rüzgâr kalmıştı.

 

- yeter değil mi bu kadar dedi elif . Zira şirinin mükemmel olduğunu iddia ettiği fotoğrafların hepsinde utandığı için yüzü şuanda domatesi bırak bir vişneden farksızdı.

 

- yetmez , yan yana geçin bir kaç tane daha çekeyim vallahi bırakıcam dedi şirin. Yavuz halinden memnun bir şekilde Elif'in yanına gelmesini bekledi. Elif genç adamın önünde durduğunda gülümsemeye çalışarak yavuzun bir elini tutup karnının üzerine doğru koydu ve kendi elini de onun elinin üzerine yerleştirdi

 

- sen benden hep böyle çekinecek misin?

 

Yavuzun eğilerek Elif'in kulağına fısıldadı cümleye karşılık Elif duyduğu huzurla gözlerini kapattı

 

- ay sakın bozmayın ikinizide gebertirim! Şirin ikazıyla Elif biraz daha tebessüm etti yavuz ise biraz daha gülümsedi ve o anda bu sayede raporlanmış oldu .

 

- tamam bakım son olarak ne yapalım biliyor musunuz dedi şirin genç çiftin yanına gelerek. Abla sen yere otur yavuz abide senin dizine başını yaslasın öyle birbirinizle ilgilenin bende fotoğraflarınızı çekeyim dediğinde elif kocaman olmuş gözleriyle hemen karşı çıktı

 

- hayatta olmaz o fotoğrafların hepsinde suratın kırmızı çıktı zaten daha fazla kırmızı fotoğraf istemiyorum dedi kedin bir edayla

 

- ama ablaaa dedi şirin uzatarak . Lütfen dedi bu seferde gözlerini kırpıştırarak

 

- ikimizin de kıyafeti açık renk dedi yavuz Elif'in arkasından olaya dahil olurken.

 

- senin arabanda yok muydu?örtü dedi şirin bu kareyi ne kadar çekmek istediğini belirten bir sesle. Siz bekleyin ben alıp geleyim dediğinde elif derin bir nefes alarak Yavuz'a baktı. Yavuz çıkardığı anahtarı Şirine verirken elifte fotoğraf makinesini aldı .

 

Şirin arkasını dönüp yavaş adımlarla arabaya doğru ilerlerken arkasındaki bedene tüm utangaçlığına rağmen yaslandı ve sırasıyla çekilen fotoğraflara bakmaya başladılar . Tabi bu sırada yavuzun elleride sevdiği kadının belini sarmalamıştı.

 

- ya al işte kırmızı olmuş suratım dedi elif çemkirerek Yavuz'a daha doğrusu yukarıya doğru bakarken .

 

- yavrum utanan sensin dedi yavuz Elifle uğraşmak için gülümserken .

 

- ya ben utanmıyorım bir kere şu yakınlığa bak dedi birbirlerine baktığı Bir fotoğrafı gösterirken. Ben bunda nasıl utanmayayım dedi tekrar

 

- oho seninle işimiz var o zaman yavuz dedi Elif'i kendisine döndürürken .

 

- neden ki? dedi genç kız cilveli bir edayla . Eyvallah utanıyordu falan ama bu işi yapıyordu .

 

- o fotoğraftakinden daha yakın olacağımız zamanlar olucak derken derken yavuz yüzünü biraz daha yaklaştırdı sevdiği kadının yüzüne. O zaman ne yapacaksın dediğinde elif bulunduğu yakınlıktan ötürü yutkunarak başını hemen başka tarafa çevirdi

 

- kaçacağım dediğinde yavuz bir kahkaha patlattı

 

- yakalarım derken fazlasıyla iddialıydı . Hoş bordo bereli bir askerdi . 60 kilo bile olmayan bir kızımı yakalamayacaktı.

 

- ama sen zaten ben istemesem bana yaklaşmazsın ki dedi elif tatlı bir tonda yaptığı makyajdan bile belli olan kızarık suratıyla Yavuz'a bakarken.

 

- yaklaşmam dedi yavuz Elif'in anlına küçük bir öpücük kondururken. Bu sırada şirin elindeki örtüyle geldiği için ayrılmak zorunda kalmışlardı malesef.

 

Şirin getirdiği örtüyü arkada küçük ağaçların ve gökyüzünün o turuncu rengine karşı serdi. Elif hiçbirşey demeden üzerindeki elbiseye dikkat ederek oturdu örtünün üzerine. Şirin ablasının elbisesinin eteğini düzeltti fotoğrafta daha hoş durması için.

 

Şirin alandan çekildiğinde bu sefer yavuz elife utandırıcı bir bakış atarak önce örtünün üzerine oturdu sonrasında ise başını Elif'in dizine yasladı. Ellerini karnının üzerinde tutarken elif ise hafifçe yavuzun üzerine eğildi ve gün batımına karşı renk değiştiren ela harelere baktı uzun uzun.

 

Normalde utandırdı fakat bu sefer nedense o hareketin en derinindeki sevgiyi görene kadar baktı sevdiği adamın gözlerine. Şirin bu sırada farklı açılardan çekti bu ikilinin fotoğraflarını fakat ikiside çekilen fotoğrafa aldırış etmeden baktı birbirlerinin gözlerine.

 

Gözlerde boğulan sadece elif değildi . Yavuzda sevdiği kadının yaptığı pembeli tonlardaki farla daha da öne çıkardığı kahve harelerine baktı. Elif'in gözlerindeki hayranlığı gördüğünde yüzünde hafif kibirli sayılabilecek bir tebessüm oluştu . Dudaklarının bir kenarı yukarı kalkarken şirin bu anı da kameraya çekti .

 

Yeterince fotoğraf çektiğini düşünmüş olmalı ki elindeki makineden çektiği fotoğrafla baktı . Yavuz ve elif ise hala birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı.

 

- seni seviyorum dedi yavuz o anın verdiği büyüyle fısıldar fakat şükürlü bir sesle. Elif hafifçe tebessüm ederken gözlerinde çıkan minik yıldızlara karşı

 

- sana aşığım dedikten sonra yavuzun yanağına küçük bir öpücük kondurdu ve yavuzun daha ne olduğunu anlamasına fırsat vermeden başını dizinden kaldırıp yere yatırdı ve hızlıca ayağa kalktı. Yavuz karşılaştığı şok dalgasıyla ağzı kulaklarında bir şekilde parmaklarını yanağının üzerinde gezdirdi. Elif gerçekten onu öpüp sonrasında kaçmış mıydı yoksa bu bir hayalden mi ibaret ti..

 

Yavuz yüzündeki sırıtmayla şirinden bile önce arabaya kaçan karısının arkasından gülümseyerek şoför koltuğuna geçti. Elif yavuzun arabaya binmesiyle çok çok kısa bir an ona bakıp başını kucağına eğmişti. Genç adam emniyet kemerini takarken dikiz aynasından Şirine bakarak

 

- seni eve bırakıyoruz değil mi küçük hanım diye sordu. Şirin hızla başını onaylar anlamda salladığında göz ucuyla elifin emniyet kemerini kontrol edip eve doğru sürmeye başladı. Yol boyunca kimseden tek kelime çıkmamıştı. Sadece daha yeni evli çiftin kaçamak bakışları doldurmuştu arabayı. Araba eliflerin evinin önünde durunca önce şirin indi. Yavuzda saate bakarak

 

- bugün yoruldun istersen yarın gidelim götüreceğim yere dedi elife bakarak. Genç kız arabaya binerken zorluk çıkarmaması adına elbisenin pelerinini çıkarmıştı. makyajı ve şalı hiç bozulmamışken yavuza döndü

 

- nereye gideceğiz ki derken bakışları yavuzun üzerindeydi. Aslında yavuz karısını annesinin yanına yani mezarlığa götürmek istiyordu fakat hem üzerindeki elbise hemde saat buna pek uygun değildi açıkçası.

 

- annemin yanına götürmek istiyordum ama geç oldu dedi saate bakarak. Genç kız evlilik cüzdanını tuttuğu elindeki telefona baktı. Aslında saate rağmen güneş hala batmamış fakat gittikçe karaya yaklaşıyordu.

 

- gidelim ya dedi yavuza bakarken . Annenle tanışmak istiyorum

 

- elbisen uzun ama yavrum dedi yavuz elifle göz temasını kesmeden .

 

- yıkanır geçer dedi elif geriye yaslanırken . Yavuz derin bir nefes verirken peki dedi sonrasında muzip bir ifadeyle eliflerin oturduğu binaya kısa bir bakış attı. Genç kız kocasının onu utandıracağını biliyor olmalı ki iyice oturduğu koltuğa sinmiş ve bir an olsun yavuza bakmamaya yemin etmiş gibiydi.

 

- öyle öpüp kaçmak yakışıyor mu size elif hanım dedi yavuz muzip bir tonda hınzır gözlerle.

 

- ben kaçmadım bir kere dedi elif gözlerini yoldan ayırıp elindeki evlilik cüzdanına bakarken. Zaten gidecektik dediğinde beklemediği bir anda yavuz arabayı sağ şerite çekti. Aanırım birazdan biraz fazla şekilde elifi utandırmak istiyordu.

 

- bana baksana bi sen dediğinde elif inatla bakışlarını kucağında tutmaya devam etti. Utanıyordu işte yapmasa olmaz mıydı? Elif inatla bakmayınca yavuz yanındaki kadının çenesine parmaklarını götürüp ona bakmasını sağladı fakat elifin gözleri bu sefer yola kaymıştı. Bulunduğu şoför koltuğunda elife doğru dönerken elifin yüzüne doğru yaklaştı.

 

- ya bıraksana sen beni dedi elif çenesini yavuzun elinden kurtarıp onunla göz teması kurarken . Ayrıca ben sadece teşekkür etmek istemiştim dedi az önceki asabiliğini bir kenara bırakıp sakin bir tonda yavuzun onu daha fazla utandırmamasını umarak.

 

- demek teşekkür ettin ha dedi yavuz gülmemek için dudaklarını birbirine bastırırken.

 

- ya daha ne yapayım sana dedi elif tekrar gözlerini yavuzun yüzüne çıkarırken . Gerçi o muzip ifadeyi görmesede olurdu sanki.

 

- yani bence o teşekkür yarım kaldı dedi yavuz tebessüm ederek. Elif'in gözleri şok içinde açılırken inanmaz bir tonda

 

- yarım mı? diye sordu . Yavuz karısının bu ani ruh değişikliklerine gülmemek dudaklarını birbirine bastırarak onaylar bir mırıltı çıkardı

 

- hmhm , o kadar cesaretini topladın sonra varla yok arası bir öpücük bırakıp gittin derken gözlerindeki pırıltılara engel olmadan insan şak diye öper bari dedi .

 

- sen... sen çok arsız bir insansın yüzbaşı dedi elif ona bakmaya devam ederken . Yavuz ayıplayarak konuştu bu seferde

 

- tttt , demek kocandan bir öpücük için kaçıyorsun derken koltukta eski haline büründü. Bu ani tatlı sert hareketleriyle elif durumu toparlamak istercesine atıldı

 

- kaçmıyorum. Utanıyorum sadece dedi yavuzun yol yerine kendisine bakmasını umarak. Yavuz anında elife dönerek

 

- o zaman ben yardımcı olayım dedi ve karşısındaki nefes almakta bile zorlanan kadını oturduğu koltuğun ortasından kenara doğru çekti. Elif belinde hissettiği el ile şaşkınlıkla gözlerinin açılmasına engel olamazken nefesini tuttu

 

- yavuz çok ayıp. Yanlış anlayacaklar dedi

 

- yanlış anlayacak kimse yok derken yüzüne elife doğru yaklaştırdı. Utanmak yok artık, ben o öpücüğün hesabını istiyorum dedi elife bakarken

 

- sen... sen çok kötüsün dedi elif geriye doğru çekilirken

 

- ben kötüyüm öyle mi? Sen gel bir anda hiç planda yokken beni öp, kalbimi darma duman et sonra ben kötüyüm derken trip atarcasına direksiyonu tuttu.

 

- ama aşkım utanıyorum ya dedi elif ses çıkararak. Fakat şöyle birşey vardı ki karşısında kendisine kocaman gözlerle bakan bir adam vardı

 

- ne dedin sen? dediğinde elif korkuyla yutkunarak birşey demedim diye cevap verdi. Yavuz tehditkar bir edayla elife doğru uzanıp

 

- ya sen söylersin yada ben seni öperim dedi. Olayın tek kötü yanı yavuz bu durumda fazlasıyla karalı görünüyordu

 

- aşkım dedim dedi elif hızla. Zira bir öpücüğü kaldırabilecek kapasiteyi kendisinde bulamıyordu. Yavuz buna rağmen tehlikeli bir gülüş sunup aynı elifin ona yaptığı gibi genç kızın yanağına küçük bir buse kondurup geri çekildi ve tekrar arabayı çalıştırdı.

 

- bundan sonra bana her aşkım demediğinde ortamı falan umursamadan seni öpeceğim...

 

Elif'in ağzından

 

Yavuz mezarlığın bir bölümünde arabayı durdurdu. Az önceki neşeli ifadesinden çok ifadesizdi suratı. Birkaç saniye mezarlara bakıp dalgın bir şekilde emniyet kemerini çözmüştü. Bu hareketi ile bende hızla emniyet kemerimi açıp arabadan inmiş ve indiğim gibide yavuz arabayı kilitlemişti.

 

Onun yanına gitmek için yürürken varlığı bile unuttğum topuklu ayakkabılarına sonra ise toprak mezarlığa baktım.

 

Ben bunlarla yürüyemezdim ki

 

Diyelim yürüdüm ayağım falan kayardı ve mezarlıktaki birinin üzerine düşmeyi hiç istemiyordum. Ne yapacağımı bilmeyen bir ifadeyle kaldırdığım eteğimden topuklularıma sonra ise bana arkası dönük şekilde duran Yavuz'a baktım. Tam yavuz diye cümleye başlayacaktım ki arabada söylediği söz aklıma geldiği için durdum.

 

Bundan sonra bana her aşkım demediğinde ortamı falan umursamadan seni öpeceğim..

 

Cümlesi zihnimde canlanırken başımı hızla iki tarafa doğru salladım. Bugün yeterince utanmıştım ve bence daha fazla uyanmaya gerek yoktu.

 

- aşkım diyerek yavuzun bana bakmasını bekledikten sonra ayağımdaki topuklu ayakkabılara bakarak konuştum . Bir sorunumuz var oda şu ki ben ayakkabılarımı tamamiyle unuttum dedim buruk bir tebessüm sunarken. Yavuzda ne yapacağını bilmeyen bir edayla bir mezarlığa Bir bana birde ayağımdaki ayakkabılara bakıyordu.

 

- hiç mi yürüyemezsin? Dediğinde başımı onaylamaz anlamda salladım.

 

- düşerim ve bir mezarın üzerine düşmek istemiyorum dedim korkak bir sesle. Yavuz dudaklarını yalayarak etrafa bakınmaya başladı . Sanırım ne yapacağımı düşünüyordu . Bende bu sırada kirlenmesin diye kaldırdığım eteğim ve elimdeki evlilik cüzdanı ile ona bakıyordum.

 

Telefonum arabadaydı fakat evlilik cüzdanını almıştım çünkü... Belki yavuzun annesi bizi görüyordu ve ona bu cüzdanı gösterip onu mutlu etmek istiyordum. Tamam belki mezarın altındaki bir kadının beni görmediğini veya mutlu olmayacağını söyleyeceksiniz ama denemekten zarar gelmez di? değil mi?

 

Yavuz en sonunda arabanın bagajını açıp oradan aldığı bir şeyle yanıma doğru geldi . Elindeki siyah terliklere anlamsız bir şekilde bakıyordum doğrusu.

 

Umarım onları bana giydirmeyi planlamıyordu

 

Elindeki bana büyük olduğunu haykıran fakat yüksek tabanlı siyah terliklere baktım. Gelip önümde durduğunda şaşkın suratıma karşılık yüzünde hafif fakat acı dolu bir tebessüm belirdi. Annesini özlediği fazlasıyla belliydi

 

- bunları mı giymek istersin ayakkabılarımı mı vereyim dediğinde ayağındaki ayakkabılara baktım. Onlarda bana büyüktü ve bence benim için çıkarmasına gerek yoktu.

 

- terlikler tercihimdir. Ayakkabıyı çıkarmakla uğraşma dediğimde beklemediğim bir anda beni onaylayarak önümde eğildi. Çatık kaşlarım ve neden heyecanlandığını bilmediğim bir sesle

 

- ne yapıyorsun?diye sordum Yavuz'a bakarken. Fakat o sorumu hiç duymamış gibi ayağını ver diyerek elini ayak bileğime koydu ve kendine doğru çekerek bilek kısmında bulunan ayakkabı kemerini çözdü . Parmağının altında kalan kısım için parmağını havalandırdı ve topuk kısmından tuttuğu ayakkabıyı nazikçe ayağımdan çıkardı .

 

Nefesimi tutmuş bir şekilde onu izlerken tekrar kızardığıma emin bir şekilde etrafta birileri var mı diye baktım. Hoş olsa ne olurdu ki

 

Yavuz çıkardığı topukluyu kenara koyup getirisi terliği ayağıma geçirerek diğer ayağımdaki topukluyuda çıkardı . En son işi bittiğinde yerdeki topukluları elinde tutarak eğildiği yerden kalktı ve terliklere göre minik olan ayaklarıma baktı.

 

Hocam utanıyorum ama

 

Yüzünde minik bir tebessüm belirtirken kısa bir gözlerime bakıp topuklularımı arka koltuğa koyup tekrar yanıma geldi . Yanıma gelmesiyle yine yere değmesin diye kaldırdığım elbisemle yürümeye başladım. Fakat önden yavuzun gitmesini istediğim için yolun parke taşlardan toprağa dönüştüğü kısımda durup ona baktım .

 

- önden yürü küçük hanım düşersen tutarım dediğinde ona içten bir gülümseme sunup annesinin mezarına doğru ilerledim. Annesinin ismi melekti. Mezarın önünde durduğumuzda gözlerinin içindeki acıyla karışık kederli ifadesiyle önce annesinin isminin yazdığı mezar taşına sonrada mezara baktı.

 

- tek kalsan korkar mısın? Ben su getireyim dediğinde başımı hayır anlamında salladım.

 

- korkmam dediğimde anlımın üzerine küçük bir öpücük kondurdu.

 

- korkarsan seslen diyerek geride kalan çeşmeye doğru gitmeye başladı. Ne yapacağımı bilmeden derin bir nefes aldım ilk . Sonrasında ise mezar taşına bakarak

 

- Melek anne dedim varla yok arası bir sesle. Ben geldim diye devam ettim sanki beni tanıyormuşçasına. Ne konuşacağım hakkında bir fikrim yoktu açıkçası .

 

- sen büyük ihtimalle beni tanıyor ve belkide görüyorsun anne ama benim seni görme fırsatım olmadı dedim yere bakarken . Sonrasında ise güzel olduğunu düşündüğüm bir gülümseme sunup tekrar önümdeki mezara baktım. Ama çok güzel bir oğlunuz var dedim . Gerçi o güzel değil yakışıklı oluyor fakat siz heyecanını lütfen görmezden görün dedim.

 

- biz bugün sizin oğlunuzla evlendik. Ve şunu dürüstlükle söyleyebilirim ki biz yavuzla doğru düzgün konuşmadan sadece kalplerimiz arasındaki çekimle evlendik . Ama asla pişman değilim ve asla pişman olmayacağım dediğimde elimdeki evlilik cüzdanını gösterdim .

 

- oğlumuza gerçekten elimden geldiğinde iyi bakacağım. Elimden geldiğinde yaralarına şifa olacağım. Oğlunuzu gerçekten seviyorum dedikten sonra arkamdan elindeki su şişeleriyle gelen Yavuz'u gördüm .

 

- Ben yavuzu ilk gördüğümde düşündüğüm ilk şey onun ne kadar güzel yetiştirildiği olmuştu.Onun o şefkat dolu kalbi belki de sizin eserinizdir.Oğlunuzu merak etmeyin melek hanım oğlunuz benimle.

 

- Şuan ne dersem diyeyim kelimeler yetersiz kalacak gibi.Ama bugün size bir söz vermek istiyorum. Yavuzun duymayacağına emin olduğum şekilde fısıldadım.

 

- Oğlunuz her eksik hissettiğinde onun yanında olacağım,bir yuvaya ihtiyaç duyduğunda ona kollarımı saracağım,bir aile istediğinde ona bir aile vereceğim.Sana söz veriyorum anne dedim . Yavuz duymadığı için ona anne demiştim çünkü onun yanında demek istiyordum . Annesine ve kendisine değer verdiğimi bilmesini istiyordum...

 

Yavuz'un ağzından
Annemin mezarının önüne geldiğimizde gözlerim bir süre mezarda takılı kaldı.Her gelişimde aynı şeyi yaşıyor dünyadan somutlanıyordum.

 

Ama bu sefer farklıydı.Elifin elimi sıkan eli beni dünyaya döndürmüştü.Zor da olsa ona gülümsemeye çalışarak mezara baktım.

 

Derin bir nefes alıp elifin elini bıraktım ve mezara doğru ilerledim.Buraya gelince zaman duruyordu sanki.

 

Elimde ki çiçeği mezarın üzerine bıraktım.Annemin en sevdiği çiçeklerdi.

 

Kasımpatı…

 

Aslında gelirken almamıştım fakat çeşmenin orada satan bir satıcı gördüğümde almıştım.

 

Mezarın dibine çökerek kurumuş toprağın üzerinde gezdirdim elimi.Sonra elif bana kenarda ki şişeyi uzatınca alıp yavaşça su döktüm.Biraz döktükten sonra şişeyi kenara bıraktım.

 

- Ben geldim annem dedim. Elif belki de beni ilk defa bu kadar aciz görecekti.Ama sevdiğim kadına böyle görünmekten çekinmiyordum.

 

- Uzun zamandır gelemiyorum biliyorum kırgınsın.Ama bak sana bu sefer yalnız gelmedim. Elif bizi kenarda dolu gözlerle ve yüzündeki tebessümle izliyordu.

 

- Ben çocukken hep sen benim saçımı okşardın ya hani ama sen gittikten sonra benim saçımı kimse senin gibi okşamamıştı.Bu noktada gözümden akan bir damlayı sildim.

 

- Artık saçlarımı öyle okşayacak bir kadın var hayatımda,anne.Hemde görsen ne kadar güzel ne kadar naif.Ona bakınca seni görüyorum.Beni merakla dinliyor sürekli yanımda oluyor.Aşık olmak güzelmiş anne.

 

- Ve ben bu kadınla evlendim anne.Kesin haber vermeden evlendiğim için çok kızacaksın ama kızma.Çünkü daha düğünü yapmadık.Düğünden önce seninle gelinini tanıştırmak istedim. Gerçi belki seninle tanışmıştır. Göz yaşlarımı artık tutmuyordum.

 

- Hani sen bana küçükken diyordun ya -bir gün hayatına bir kadın girecek ve tüm dertlerini yüklenecek- diye.Ben o zamanlar küçük olduğum için anlamıyordum tabi.Şimdi anlıyorum bak.Elif benim hayatıma girip bana yoldaş oldu.Onun kalbinin temizliği benim kalbime de yansıdı.Kalplerimiz bağlandı.Ve yine sen haklı çıktın annem.

 

- Eskiden senin yokluğun çok katlanılmaz gelirdi.Tüm arkadaşlarımın annesi var benim niye yok diye düşünürdüm.Ama sonra babamın sözleri gelirdi aklım.-Annen melek oldu yavuz,ve çok güzel bir yere gitti- derdi.Çocuk aklı ile seni gerçekten melek sanar ve gökyüzüne bakardım sürekli.Çocuk aklı işte.Büyüyünce anlıyorum bazı gerçekleri.

 

- Benim bu hayatta vazgeçemediğim iki kadın oldu.Biri sen biri elif.Seni koruyamadım elimden kayıp gittin.Ama elifimi son nefesime kadar göğsümde saklayacağım.

 

O an elifle göz göze geldik.Buruk bir tebessümle kafasını salladı.Gözlerimi silerek son kez mezara baktım.

 

- Bak yine çok duygusal bir askere döndüm.Hep gelinin yapıyor bunları.Şimdi melek gibi olan gelininle tanış bakalım melek hanım.Oturduğum yerden kalkıp elife baktım.Beni anlamış gibi yaparak mezara doğru o ilerledi fakat bir çocuğun yanımıza doğru gelmesiyle dikkatini çocuğa vermişti.

 

Hızla kızardığını bildiğim gözlerimi silip bende çocuğa odaklandım. Elindeki birkaç tane rüzgar gülüyle ve beğeni dolu bir tebessümle Elif'in önünde durdu.

 

- abla çok güzel olmuşsun dedikten sonra annemin mezarına bakıp tekrar elife dönüp konuştu. Annen mi? Sorduğu soruyla Elif arkasını dönerek bana baktı ve tebessüm ederek annem dedi tekrar çocuğa dönerken. Yüzümde manidar bir gülümseme oluşmuşken tekrar dikkatimi onlara verdim.

 

Çocuk elindeki rüzgar güllerini gösterip konuşmaya başladı .

 

- sana hediye etmemi ister misin? Derken başıyla annemin mezarını gösterdi. Hem sen annene sorular sorarsın o olumlu cevap verirse rüzgar gülü söner dedi masum bir ifadeyle. Gerçekten çocukluğumu özlediğimi farkettim o an. Ve kesinlikle dağlardaki yavuz ile mezardaki yavuz asla bir değildi.

 

- olur dedi elif tebessüm ederek . Ama pembe olanı istiyorum dedi çocuğun gülümsemesini sağlayarak. Cebimdeki cüzdandan çıkardığım parayı elimde tutarak çocuğun önünde diz çöküp onun seviyesine indim. Elifte bu sırada çocuğun ona verdiği rüzgar gülünü toprağa ekiyordu.

 

- hep böyle masum ve temiz kalpli ol olur mu?derken ellerini tutum. Ben bu ablanın eşiyim ve seni çok sevdim derken elimdeki parayı avucuna koydum . Fakat koymamala birlikte çocuğun gözleri hemen açıldı . İtiraz edip almayacağını anlayınca ondan önce konuşmaya başladım.

 

- çok güzel kalpli bir çocuksun . Bunu sakın başka türlü anlama olur mu? Sadece seni çok sevdim lütfen beni ve bu ablayı sevdiysen o parayla kendine birşeyler al olur mu ? dediğimde parlayan gözlerle beni onayladı ve yanağıma minik bir öpücük bırakıp koşarak uzaklaştı.

 

Yanağıma bıraktığı öpücükle gülümserken kirli ellerini kenarda tutan Elif'i tutup kendime doğru çektim. O sırada elif gülümseyerek bana baktı ve annemin mezarına dönüp

 

- anne beni yavuzdan daha çok seviyorsun değil mi? Diye sordu . Soruduğu soruyla kaşlarım çatılmış bir biçimde ona bakarken o ise sırıtarak bana rüzgar gülünü gösterdi. San sürat dönen rüzgar gülünü...

 

Mezarlıktan çıkıp eliflerin evine doğru geliyorduk. Elif binbir gülümseme ve uğraşmalarla yıkadığı elini elbisesinin üzerinde tutmuş yolu izliyordu. Tabii yok boyunca da beni benim annemle kıskandırıp durmuştu.

 

- annem beni daha çok seviyorsun çatlayabilirsin sevgilim dediğinde gülümseyerek ona baktım.

 

- ortadan ikiye yarılacağım dedim tekrar Yola odaklanırken. Elif'in telefonu çaldığında açıp hemen kulağına götürdü telefonu

 

- efendim şirin dediğinde birkaç saniye sonra hayret ve büyük bir şaşkınlıkla NE! Diye bağırdı. Sonrasında ise tamam tamam. Bizde geliyoruz diyip telefonu kapattı. Çatık kaşlarımla ona bakıp

 

- ne oluyor? dedim.

 

- yengem hastanede doğum başlamış....

 

Evet oya hanımda sonunda doğurdu. Bölümü nasıl buldunuz?

 

Birde sizinle birşeyi kararlaştıralım istiyorum. Düzenli bir bölüm günü oluşturalım.

 

Bunun için hepinizi yorumlara bekliyorum. Çoğunluk hangi gün derse bölümleri o gün atacağım . Çünkü diğer türlü bana kalınca bölüm günü birşeyler oluyor ve ben erteleyip duruyorum istemsiz.

 

Bu yüzden lütfen ve lütfen bölümü hangi gün istediğiniz yorumlara yazın olur mu?

 

Sizleri seviyorum. Bölüme oy ve mutlaka yorum atmayaı unutmayın . Seviliyorsunuz💞💞

 

Bölüm : 21.08.2025 15:37 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...