
Ateş'in Anlatımıyla:
Göz kapaklarımı, ne olacağını bilmediğim bir günün ışığına araladığımda dün gece neler yaşandığı, birer birer hafızama yüklenmeye başladı. Ela ile unutulamaz bir gece yaşadıktan sonra güne gözlerimi ilk defa onunla açmıştım. Başımı onun olduğu tarafa çevirdiğimde yanımda dünyanın en güzel kızıyla uyandığımı anladım. Ona baktıkça bakasım geliyordu. Saatlerce hiçbir şey yapmadan sadece onu izleyebilirdim. Sanırım aşk böyle bir şeydi. Benim için yeni bir kavram olsa da, Ela ile birlikteyken bu kavrama hiç yabancı hissetmiyordum.
Bir elimi saçına götürüm, yumuşak ve ince telli, kızıl saçlarını okşadım; Parmaklarımın arasına alarak onlarla adeta oynadım. Yanından hiç kalkmak, Eskişehir'e dönmek istemesem de bazı mecburiyetlerim vardı. En başından beri ondan ne zaman uzak kalmaya karar versem bir şekilde ona doğru çekilirken buluyordum kendimi. Bu kısa gezide daha da iyi anlamıştım artık; bu kıza deliler gibi aşıktım. Her şeyiyle benim olduğu günlerin imkansız hayallerini kurarken buluyordum kendimi.
Ona doğru eğilip saçının, beni bambaşka yerlere sürükleyen kokusunu içime çektim. Sonra yeniden o güzel yüzünü hayranlıkla izlemeye başladığım sırada telefonum çalmaya başladı. Hemen telefonumu elime alarak sesini kıstım ama Ela kıpırdanmaya başlamıştı. Muhtemelen birazdan uyanacaktı.
Yavaşça yataktan kalkarak telefonu açtığımda arayan kişinin Hande'nin babası Halit Saygın olduğunu anladım.
''Ateş! Sen nasıl karaktersiz bir adamsın?'' Diye bağırmaya başladığında balkona çıktım. Ne olup bittiğini başta anlayamadım.
''Halit Bey, sözlerinize dikkat edin.'' Dedim kendimden emin bir ses tonuyla. Sinirle gülmeye başladı.
''Bu daha hiçbir şey evlat! Korkman gereken sözlerim değil, merak etme.'' Açıkça beni tehdit ediyordu.
''Derdiniz ne sizin? Ne hakla beni tehdit ediyorsunuz?'' Artık öfkelenmeye başlamıştım.
''Kızımı aldattığını öğrenemeyeceğimi mi sandın Alçak Herif?''
''Bakın, durum sandığınız gibi değil.'' Desem de bir faydası yoktu.
''Beni iyi dinle, Hemen şu an neredeysen yanıma geleceksin. Duydun mu beni?''
''Siz bana emir veremezsiniz.'' Dediğimde yeniden güldü.
''Öyleyse yarın magazin haberlerinde o kızla boy boy resimlerini göreceksin!'' O an durdum ve Ela'ya dönüp baktım. Hâlâ masumca yatakta uyuyordu. Bu durumu ben kaldırabilirdim ama ona bunu yapamazdım. Hayatının baharında bunları yaşamasına izin veremezdim. Mecburen boyun eğmek durumunda kaldım.
''Ben şu an şehir dışındayım.''
''Biliyorum, hızlı trene atla ve en hızlı şekilde şirkete gel!'' Diyerek telefonu yüzüme kapattı. Derin derin nefes alıp vererek balkon demirlerine dayandım. Ela'yı burada bu şekilde bırakmak istemiyordum ama onu uyandırıp olan biteni anlatırsam bu onu çok korkuturdu. Her an haberlerinin çıkabileceği korkusuyla yaşamasındansa benden nefret etmesi daha iyiydi.
Sessizce içeri girip kıyafetlerimi giydim. Arada göz ucuyla uyanıp uyanmadığına bakıyordum. Belli ki Halit Bey bizim burada birlikte olduğumuzu biliyordu. Daha fazla birlikte görünmemiz onun için iyi olmazdı.
Kol saatimi takıp sırt çantamı aldım ve son defa Ela'ya dönüp baktım. Onu böyle bir şeye inandıracak olmak hiç hoşuma gitmiyordu. Kendini kullanılmış gibi hissedecekti. Onu bu kadar severken bunları yaşamasına sebep olmak kendimden nefret etmemi sağlıyordu.
Daha fazla ona bakamadan odadan sessizce çıktım. Huzursuzca asansöre doğru ilerleyip aşağı kata indim. Araba sürmektense taksi çağırmaya kara verdim. Bu halde araba süremezdim. Taksi kısa süre sonra geldi. Yarım saat içinde gara vardım. İlk trenle Eskişehir'e döndüm.
Trenden indikten sonra telefonum çalmaya başladı. Ela'nın aradığını gördüğümde resmen içimde bir yanardağ patladı ve alevler her yere saçıldı. Gözlerim dolsa da o aramayı reddettim ve yürümeye devam ettim. Sonra da yine bir taksiye atlayıp Halit Bey'in Şirketine gittim. Kapıda güvenlikler beni hemen tanıyıp selam verdiler. Ben de karşılık olarak başımı sallamakla yetindim. Asansöre binip 15. kata bastım. Asansörden indikten hemen sonra Halit Bey'in sekreteri beni karşıladı.
''Buyurun Ateş Bey, Halit Bey sizi bekliyor.'' Diyerek bana kapıyı açtı. İçeriye girdiğimde Halit Bey çok öfkeli bir şekilde ileri geri volta atıyordu. Beni fark ettiği anda gözlerinden alev çıkarcasına yüzüme baktı. Karşısında dim dik durup ondan korkmadığımı açıkça belli ettim.
''Otur!'' Diye bağırdı.
''Gerek yok. Ne söyleyecekseniz şimdi bu şekilde söyleyin.'' Dediğimde daha da öfkelendi.
''Demek bu halde bile bana kafa tutuyorsun.'' Dedi yine sinirle gülerek.
''Bakın, büyüğümsünüz ve size saygısızlık etmek istemem ama durum sandığınız gibi değil ve benimle böyle emirler yağdırarak, tehditler savurarak konuşamazsınız.'' Dediğimde yanıma gelip tam önümde durdu.
''Beni iyi dinle Ateş, çünkü bu seninle bu konu hakkında ilk ve son konuşmam olacak. Ben biricik kızımın ne olduğu belli olmayan metresler yüzünden üzülmesini istemem. Elbet erkeksin, bazen gözün dışarıya kayar, eğlenmek istersin. Fakat eğer bunlar kızımın kulağına gidip onu üzerse işte o zaman seninle külahları değişiriz, aynı şimdiki gibi.'' Dedi elini omzuma koyup omzumu sıkarak. Ela'ya metres dediği için o an yüzüne bir yumruk atmak istedim ama bu Ela'ya zarar verebilirdi. Her adımımı onu düşünerek atmak zorundaydım.
''O kız benim metresim değil. Öyle bir kız da değil. Biz o kızla Hande ile nişanlanmadan çok önce tanıştık ve birbirimize aşık olduk. Ayrıca ben herhangi bir kadını aldatmam. Üzgünüm Halit Bey ama ben kızınızı sevmiyorum, ona aşık değilim. Bu evlilik sizin ve ailemin zoruyla olacak. Evet onunla evliyken aşık olduğum kadınla görüşmeyeceğim ama bu ona olan aşkımın, sevgimin üzerini kapatmaya yetmez. Ben sizin kızınızı hiçbir zaman sevmeyeceğim.'' Dediğimde Halit Bey sözlerimi beklediğimden daha iyi karşıladı.
''Ateş, ben de karıma aşık değilim ama bak onu mutlu ediyorum. Onun istediği her şeyi verip koruyup kolluyorum. Senden de kızımı sevmeni beklemiyorum delikanlı. Onu mutlu etsen yeter.'' Bir babanın, karısı ve kızı hakkında söyledikleri onlar için çizdiği bu yolu duymak ne yalan söyleyeyim fazlasıyla acıydı. Hande'yi sevmesem de o an ona acımıştım.
''Siz kızınıza bir eş değil bir oyuncak arıyordunuz sanırım.'' Dediğimde adam kahkaha atmaya başladı.
''Ben seni ve aileni paramla satın aldım evlat. Sen de, ailen de ben ne dersem onu yapmak zorundasınız.'' Dediğinde sözleri gururumu ayaklar altına almıştı. Bu duruma beni düşürdükleri için aileme fazlasıyla öfke duyuyordum.
''Yeterince konuştuğumuzu düşünüyorum.'' Diyerek kapıdan çıkmaya yeltendim ama Halit Bey'in sözleri beni durdurdu.
''He bir de; o kızla olan ilişkin bir daha kızımı rahatsız ederse aşık olduğun kadının hayatını zorlaştırmak için elimden geleni yaparım. Umarım beni iyice anlamışsındır evlat.''
Daha fazla orada durmayıp kapıyı sertçe vurup oradan hızla uzaklaştım. Şirketten çıktığımda bağırıp çağırmak, dönüp o herife sağlam bir yumruk yapıştırmak istedim ama elim kolum bağlıydı. Ailem yüzünden maruz kaldıklarımı düşündükçe delirecek gibi oluyordum.
Biraz yatışmak için yürümeye başladığımda telefonum yeniden çalmaya başladı. Arayan yine Ela'ydı ve ben yine meşgule atmıştım. Şu an ne halde olduğunu düşününce bile acıdan kıvranacak gibi oluyordum. Hem ona olan aşkımın hem de vicdanımın karşısında duruyordum. Acım iki kat artıyordu.
herhangi bir parkta boş bir banka oturup sessizce düşünmeye başladım. Onunla olan güzel günümüzü, dünü düşündüm. Düşündükçe rahatladım. Onun gülen yüzünü düşününce bile gözlerimin içi gülerken şimdi en ufak bir tebessümüne hasret kalacağımı biliyordum.
Ellerimi ceplerime koyarak ayağa kalktım ve yürümeye devam ettim. O kadar çok yürümüşüm ki üniversitenin önüne geldiğimin farkında bile değildim. Üniversitenin önünden geçerken birden Uğur ile karşılaştım. İkimiz de durup birbirimize bakmaya başladık. Onu gördüğümde öfkelenmek yerine onunla konuşmak istedim.
''Uğur, gelsene biraz. Konuşalım.'' Başını sallayıp peşimden geldi. Üniversitenin oradaki kafelerden birine geçip boş bir yere oturduk. Birer çay söyledik. Çaylar yarılanana kadar kimse konuşmadı. İlk sessizliği bozan Uğur oldu.
''Ne konuşacağız?'' Diye sordu merakla. Bana karşı düşmanlık besliyordu ve bunu gözlerinde görebiliyordum.
''Seninle konuşacaklarımdan Ela'nın haberinin olmasını istemiyorum.'' Dediğimde kaşlarını çattı.
''Demek bana Ela'dan bahsedeceksin.'' Ellerini masanın üzerinde birleştirdi.
''Uğur, senden ona iyi bakmanı istiyorum. Onu kimsenin üzmesine izin verme. Mutlu olması için elinden geleni yap. O bunu hak ediyor.'' Dediğimde Uğur'un bunları duymayı beklemediği aşikardı.
''Sen ne demeye çalışıyorsun? Ben anlamıyorum.''
''Ben ablanla evleneceğim, buna mecburum. Ela, çok üzülecek ve benden nefret edecek. Psikolojik olarak bundan çok etkilenecek. Onun için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum, beni anlıyor musun?'' Bütün bunları söylerken sesim titremeye başladı. Onu kendi ellerimle bir başkasına emanet ediyordum.
''Ela, artık seni o kadar da düşünmüyor.'' Dediğinde tebessüm ettim. Kendince bazı yalanlara inanmıştı çünkü o da seviyordu Ela'yı.
''Ela'yı sevdiğini biliyorum.'' Dediğimde dalga geçer gibi güldü.
''Ona aşığım.'' Bunu söylediğinde içimde ister istemez bir öfke belirse de elimden hiçbir şey gelmiyordu.
''Benim kadar olamazsın. Ela'yı, onun iyiliği için bir başkasına emanet edecek kadar çok seviyorum. Sen bunu yapabilir misin?'' Dediğimde başta hiçbir şey söyleyemedi.
''Ben Ela'yı bu duruma düşürmezdim. Onu seviyorken başkasıyla evlenip onu da kendimi de evleneceğim kişiyi de mutsuz etmezdim.'' Dedi öfkeyle.
''Hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun. İnan bana mecbur kalmasam onu benden kimse alamazdı. O yüzden şimdi benim bu aciz halime dua edip ona sahip çık. Eğer onu üzersen seni elimden kimse alamaz.'' Diyerek masadan kalktım. Kasaya gittim ve hesabı ödeyip mekandan çıktıktan sonra okulun oraya bıraktığım arabama doğru ilerledim. Arabaya bindikten sonra arabadan müzik açtım. Dinlediğim müziğin sözlerini mırıldanmaya başladım.
''...Gel sen ne çektiğimi bir de bana sor,
sensiz yaşamak neymiş bir de bana sor...''
Telefonu elime alıp yarın gireceğim derslerin saatine bakarken galeride Ela ile olan ilk ve tek fotoğrafımız gözüme çarptı. Arabayı uygun bir yerde kenara çekip bir süre o fotoğrafa baktım. Ela'nın o güzel, gülen yüzüne baktığım anda kendimi çok güçsüz ve çaresiz hissettim. Hayatımda ilk defa bu kadar çaresiz hissediyordum. Mutsuz olduğum kadar yalnızdım da artık. Ela'yı kaybetmenin verdiği acıyla yaşayacaktım ömrüm boyunca. Şimdi yeniden arabayı çalıştırmıştım. Umutsuzca evime doğru sürdüm arabayı. Artık hep umutsuz ve çaresiz olacağımı bile bile sürdüm.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 49.49k Okunma |
2.85k Oy |
0 Takip |
48 Bölümlü Kitap |