16. Bölüm

16. Bölüm

Elçin Karaatlı
elcinkaraatli2024

Başım feci bir halde ağrırken gözlerimi açtım. Etraf sessizdi ve odada kimse yoktu. Kendimi çok kötü hissediyordum, o yüzden yataktan kalkmak istemiyordum. Ellerimi saçlarıma götürdüğüm de dağınık saçlarımın nemli hali dikkatimi çekti.

Dün gece neler olduğunu hatırlamaya çalışıyordum. Ne kadar içtiysem bazı şeyler hayal meyal aklıma gelip gidiyordu. Başım da çatlıyordu resmen. Mutfak kısmına giderek kendime bir bardak kahve yaptım. Ayılırsam belki bazı şeyleri hatırlayabilirdim.

Kahveyi yaptıktan sonra biraz üfleyerek yavaş yavaş içmeye başladım. Hafif bir mide bulantım olduğunu hissedince daha fazla içemedim. Kahveye bir kenara bırakıp koşarak tuvalete gittim. Kusacak gibi olsam da kendimi tuttum ve kusmadım. Aynaya bakıp saçlarımı düzelttiğim sırada dün geceden kalma bazı sahneler kesit kesit gözümün önünden film şeridi gibi geçti. Ateş ile o kızı gördüğümde yaşadığım yüzüncü hayal kırıklığı, Ateş'in üzerine içki dökmem ve sonrasında sanırım bayılmam... Hepsi gözümün önünden film şeridi gibi geçip gittikten sonra gözlerimi kapatıp tüm bunların birer kabus olmasını diledim ama gerçekti işte. Derin bir nefes vererek hazırlanmaya başladım. O sırada okul grubuna sınavlarla alakalı bir mesaj atıldı. Durup bir süre düşündükten sonra finallerin haftaya başladığını hatırlayıp endişeye kapıldım. Çünkü uzun süredir derslerden başka her şeyle ilgilenmiştim. Derslerle ilgili son zamanlarda işlenen hiçbir şeyi bilmiyordum. Hemen çantama birkaç kitap doldurup bugün kütüphanede sabahlamaya karar verdim, aksi halde sınavlardan geçme ihtimalim çok düşüktü.

Hızla yurttan çıktıktan sonra koşa koşa okula gittim. Aceleyle amfiye koşarken köşeyi döndüğüm anda, şu an hiç görmek dahi istemeyeceğim biriyle çarpıştım. Hande hocanın elindeki dosyalar yere düşerken benim de elimdeki telefon yere düştü. Hande hoca, nefret dolu gözlerle bana bakarken ben yine de aramızda hiçbir sorun yokmuş gibi mahçup gözlerle ona baktım.

''Özür dilerim hocam, acelem vardı da.'' Hande hoca tek kaşını kaldırıp anlık olarak bana kibirle baktı.

''Düşürdüğün gibi topla bakalım bunları.'' Dediğinde kaşlarım havaya kalktı.

''Anlayamadım?'' Dedim soru sorarcasına.

''Duydun beni. Hepsini yerden toplayacaksın.'' Dediğinde anlık bir şaşkınlıkla ne yapacağımı bilemedim.

''Hocam, üzgün olduğumu söyledim.''

''Üzgün olman yetmez! Şimdi tekrar söyletme, topla onları.'' Sesini yükselttiği anda şu an yaptığı şeyin aramızdaki kişisel sorunla alakalı olduğunu anlayıp ben de ona göre davrandım.

''İyi günler.'' Diyerek yerden telefonu aldım ve ileriye doğru bir adım attığım anda beni kolumdan tuttu. Tutuşu fazlasıyla sert ve tehditkardı. Bakışlarımız birbirimize kilitlenmişti. Gözlerim kısa bir süre kolumu sıkan eline kaydığı sırada Ateş'in öfkeli sesini duydum.

''Neler oluyor burada?'' Ve sonra ikimizin de bakışları Ateş'e döndü. Hande hoca hemen elini kolumdan çekip yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi.

''Ela ile küçük bir çarpışma yaşadık hayatım. Bir şey yok.'' Sanki az önce bana meydan okumamış gibi sakince gülümsüyordu. Ateş, bir anlığına dönüp bana baktığında hiçbir şey demeden ikisinin de yanından uzaklaştım. Derse yetişmek için koşmaya başladım çünkü yeterince zaman kaybetmiştim. neyseki hoca derse girmeden az bir süre öncesinde kendimi amfiye atabilmiştim. Amfi çok kalabalık olduğu için boş kalan bir kaç yerden birine rastgele oturdum. Derste Derya'yı göremeyince dün ki eğlencemizden sonra uyanamadığını anladım.

Dersten sonra amfiden çıkarak kütüphaneye geçtim. üst katta boş bir yer bularak oturdum ve çantamda ne kadar kitap varsa hepsini masanın üzerine çıkarttım. Ansızın telefonum çalmaya başlayınca kütüphanedeki öğrenciler rahatsız olduklarını belli edercesine bana baktılar. Aceleyle sesi kısıp kimin aradığına baktım. Annem arıyordu. Hemen dışarı çıkıp telefonu açtım.

''Efendim anneciğim?''

''Nasılsın kızım? Üç gündür konuşamadık.'' Dedi şen sesiyle.

''İyiyim anneciğim, ben de arayamadım sizi. Sanırım siz de bayağı yoğunsunuz bu aralar.''

''Kızım, bu aralar babanın da benim de nöbetlerimiz bitmiyor. Geçen gün zincirleme kaza oldu. Yine sabaha kadar hastanedeydik.'' Dedi annem dert yakınarak.

''Kıyamam size. İkinizi de çok özledim anne.'' Dedim birden. Gözlerim doldu ama ağlamamaya çalıştım.

''Kuzum biz de seni çok özledik. Burnumuzda tütüyorsun. Az kaldı sınavlardan sonra yanımızda olacaksın, sık dişini.'' Dediğinde başımı yukarı kaldırıp göz yaşlarımı engelledim.

''Neyse anneciğim, sınavlarım yaklaşıyor da ben de kütüphaneye geldim. Çalışmam gerekiyor, o yüzden kapatmalıyım. Sizi çok seviyorum. Babama da selam söyle.''

''Biz de seni çok seviyoruz kuzum. İyi dersler, Allah zihin açıklığı versin.'' Diyerek telefonu kapattı.

Ben de daha fazla beklemeden içeri girdim. Masaya oturup ders çalışmaya başladım. Aradan saatler geçti. Baktığımda hava kararmıştı. Uzun zamandır bu kadar uzun süre ders çalışmamıştım. Kendimle kısa bir süre gurur duydum. Sonrasında karnımın acıktığını hissederek dışarı çıktım. Yakınlarda olan herhangi bir kafeye gidip bir şeyler yemeye karar verdim. Sadece cüzdanımı ve telefonumu alarak kütüphaneden çıktım. Bu sırada telefonum çalmaya başladı. Arayanın Uğur olduğunu görünce meşgule attım. Şu an onunla konuşmak istemiyordum. Yürüyerek okuldan çıktım. En yakın kafeye geçip yemek söyledim. Zaman kaybetmeden işimi hallederek hemen kafeden kalkıp hesabı ödedim ve okulun kütüphanesine geri döndüm. Yine saatlerce çalıştıktan sonra yorgunluktan masanın üzerine kafamı koyup uyuyakalmışım. Çok uyumadan uyandım. Kütüphane, saat çok geç olduğu için boşalmış sayılırdı. Bir ara sıkılıp ayağa kalktım ve camdan dışarı baktım. Dışarıda bu saatte kimseyi görmeyi beklemezken Ateş'i görünce çok şaşırdım. O da beni görünce bana doğru bakmaya başladı. Hemen başımı çevirip camın önünden çekildim. Bu saatte burada ne aradığını düşünmeye başladım ama kendi içimde bir cevap bulamadım. Oysa bunu gerçekten çok merak etmiştim. Onu daha fazla düşünmemek için çalışma yerlerine geri dönmek için bir iki adım attıktan sonra Ateş yanımda belirdi. Kütüphaneye girmiş ve yanıma gelmişti. Bunu hiç beklemediğim için fazlasıyla irkildim. Sonrasında da neden yanıma geldiğini anlamaya çalıştım.

''Ne işin var burada?'' Diye sordum öfkeyle.

''Seni görmek istedim.'' Dediğinde etrafa bakıp kimsenin olmadığını görünce daha rahat konuşmaya başladım.

''Sen bu saatten sonra benimle ilgili herhangi bir şey isteyemezsin.'' Dedim net bir ses tonuyla.

''Dün akşam yarım kalan konuşmamızı tamamlamak istemiyor musun Ela?''

''Ne konuşması, neyden bahsediyorsun sen?'' Dedim anlamayarak.

''Dün geceki tartışmamızı hatırlamıyor musun?'' Diye sordu hayretle.

''Tek hatırladığım...'' O kızın belindeki elini hatırladığımda öfkem arttı. ''Neyi hatırlayıp neyi hatırlamadığım seni ilgilendirmez.'' Diyip gitmeye çalıştım ama izin vermedi.

''Ela, senden sadece birkaç dakika istiyorum.''

''Ateş, uzatmasan iyi olur.''

''Ela, konuşmadan bırakmayacağımı biliyorsun.'' Dediğinde onu ittim.

''Uzak dur benden dedim..!'' Cümlemi tamamlayamadan eliyle ağzımı kapattı. Sesim çok fazla çıktığı için birinin duyma olasılığı çok yüksekti. Beni kuytu bir yere çekti.

''Birilerinin bizi duyup aramızdakilerin ortaya çıkmasını mı istiyorsun?'' Dediğinde dalga geçer gibi güldüm.

''Aramızda bir şeyler olduğunu mu sanıyorsun?'' Dedim onunla alay ederek. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Yüzünde çok ciddi bir ifade vardı ama gözlerinde garip anlam veremediğim duygular vardı.

''Aramızda tanıştığımız andan beri çok belirgin duygular olduğunu sende benim kadar biliyorsun.'' Dediğinde öfkem dolup taştı. Ne cüretle bana bu kadar yaklaşıp benim duygularımla alay ederdi. Orada ona bütün gücümle tokat attım ve bundan da hiç pişman olmadım. Ateş, şok içinde gözlerime baktı. Aramızdaki sessizliği ellini ani bir hamleyle belime koyup diğer elini de yanağıma koyarak hızla dudaklarıma yapıştığı anda bozdu. Ne olduğunu anlayamadan dudaklarımı sert bir şekilde öpmeye başlamıştı. Onu itmeye, bir kez daha sağlam bir tokat atmaya gücüm yoktu. Çünkü ondan nefret de etsem, öfkemden delirsem de ona aşıktım. Onun tek bir hareketiyle aklım uçup gidiyordu.

Benden uzaklaştığında elleriyle yüzümü okşadı. Ben ise hayretle ona bakıyordum.

''Bana her şeyi yapabilirsin, acımadan yüzüme bir tokat daha atabilirsin, bağırıp çağırabilir hatta bir daha yüzüme bile bakmayabilirsin ama sana olan aşkımı sorgulayamazsın. Çünkü Ne o Uğur ne de bir başkası... kimse seni benim sevdiğim gibi sevemez. Anlıyor musun? Senden uzak durmak zorunda olduğum için, sana yaşattığım her şey için beni affetmeni senden isteyemem ama kendi aşkım, sevgim hatırına... senin de başka kimseye o güzel gözlerinle, bana baktığın gibi bakmamanı istiyorum Ela. O gün...'' Parmağını alt dudağıma götürdü. ''Seni, onu öperken gördüğüm geberdim; kıskançlığımdan, pişmanlığımdan geberdim. Bana bir daha yaşatma bunu ne olur..?'' Benimle yalvarırcasına konuştu. Sözleri kalbimi acıtıyordu, her bakışı her hareketi gibi...

''Bitti Ateş. Artık birbirimizin hayatında yokuz.'' Diyerek ondan uzaklaştım. Ağlamaya başlamadan önce ondan hemen uzaklaşıp kendimi dışarıya attım. Beni göremeyeceği bir yere geçerek ağlamaya başladım. Döktüğüm her göz yaşı, çektiğim her acı bu aşk uğrunaydı. Peki tüm bunlara değer miydi?

Bölüm : 28.01.2025 02:45 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...