22. Bölüm

21. Bölüm

Elçin Karaatlı
elcinkaraatli2024

Mutluluğum gözlerimin önünde kayıp giderken ben sadece bir seyirciydim. İki yol vardı; ya ölü bir mutlu olacaktım ya da yaşayan bir mutsuz...

Düğüne sadece iki saat kalmıştı ve ben sevdiğim adamın bir başkası ile olan düğününe hazırlanıyordum. Kendim için ne kadar acı bir durum olduğunu düşünüp göz yaşlarıma engel olamıyordum. Oysa hayat, başka insanlara bu kadar acımasız değildi. Ben ve benim gibiler bu hayatta hak ettiğimizden fazlasını isteyemezdik. Yalnızlık, hayatın bizim için çizdiği bir çizgiydi ve bu yoldan sapamazdık.

Yüzüme hiç yapmadığım kadar abartı bir makyaj yapmıştım. Bazen gözümden akan bir damla yaş, fondötenimi bozduğu için bozulan kısmı yenilemek zorunda kalıyordum.

Üzerime hiç giymediğim kadar abartı bir abiye giydim. Kıpkırmızı, sırt dekoltesi olan, yırtmaçlı, saten ve uzun bir abiyeydi bu. Aynada kendime bakıp neden böyle giyindiğimi ve neden böyle bir makyaj yaptığımı sorguladım kendimce. Belki de hayat, beni böyle fark eder diye düşünmüştüm.

Hazırlığım bittikten hemen sonra el çantamı alarak otelden çıktım. Çağırmış olduğum taksi, beni otelin önünde bekliyordu. görür görmez binerek düğünün olacağı yerin adını söyledim. Taksici başıyla onaylayıp oraya doğru sürdü. Çok geçmeden varacağım yere gelmiştim. Camdan kısa bir süre oraya bakıp güçlükle yutkundum. Taksiciye parasını verip para üstünü beklemeden arabadan indikten sonra bir süre mekanın tam karşısında öylece dikildim. Sürekli süslü püslü insanların içeriye geçtiğini gördüm. Sonra birden mekanın kapısından takım elbise giymiş olan Uğur'un çıktığını gördüm. Uğur, beni gördüğü anda donakaldı. Böyle bir günde beni orada görmeyi beklemediği çok açık netti. Gözleri gözlerimden ayrılıp beni baştan aşağı süzdü ve sonra yavaş adımlarla merdivenlerden inerek yanıma geldi. Tam karşımda dikilip gözlerime bakmaya devam etti. Aramızdaki sessizliğin bu kadar uzamasını istemediğim için ilk konuşan ben oldum.

''Merhaba.'' Dedim mahçup bir ses tonuyla. Ona karşı kendimi suçlu hissediyordum çünkü kendi duygularımı bastırmak adına onu kullanmıştım.

''Merhaba Ela.'' Dedi kaşlarını çatıp üzgün bir ifadeyle bana bakarak.

''İyi görünüyorsun.'' Ona karşı gülümsemeye çalışıyordum. Ben tekrar baştan aşağı süzdükten sonra konuşmaya devam etti.

''Sende öyle.''

''Şey... ben tebrik ederim. Yani ablan için...'' Daha fazla konuşmamı istemediği için lafımı böldü.

''Ela, burada ne işin var?'' Diye sordu. Bunu sormakta haklıydı da.

''Uğur ben...'' Daha fazla bir şey diyemedim.

''Ateş için mi geldin buraya?'' Dediğinde başımı kaldırıp utanç içinde yüzüne baktım.

''Düğünü mahvetmek gibi bir amacım yok, merak etme. Sadece son defa konuşmak istiyorum onunla.'' Uğur, sözlerime karşılık dudaklarını ısırıp derin bir nefes aldı.

''Benden ayrılmadın bile. Öylece çekip gittikten sonra ramalarıma dönmedin, mesajlarıma bakmadın ve ilişkimizin bitip bitmediğini kendi kendime anlamamı bekledin. Günlerce kafayı yedim Ela.'' Uğur'un gözleri dolmuştu.

''Uğur...'' Konuşmama izin vermedi.

''Ela, beni hiç sevmedin... değil mi?'' Diye sorduğunda vicdan azabı içime oturdu. Daha fazla konuşamadım çünkü konuşacak yüzüm yoktu. "Bir şey demeyecek misin?" Diye sordu yeniden. Benim de gözlerim dolmuştu. Ona verebileceğim tek bir cevap vardı ve o bunu hak etmiyordu. Yine de söylemek zorundaydım.

"Sevmedim." Dediğimde Uğur'un çenesini sıktığını gördüm. Şimdi, şu dakika beni ele verip Ateş ile görüşmemi engelleyebilirdi ama benim ondan bunu yapmamasını isteyecek yüzüm de yoktu. Uğur, gözlerini kaçırıp başka yöne baktı. Cevabımın onu yıktığı çok açıktı.

''Git, gör sevgilini.'' Dediğinde bir an inanamasam da Uğur'un kendi içinde nasıl bir fedakarlık yaptığını anladım. Beni seviyordu ve her şeye rağmen beni üzmek istemiyordu.

''Uğur...'' Desem de o yüzüme bakmamayı tercih etti.

''Git Ela.'' Dedi ses titreyerek. Arkamı dönüp gitmeye yeltenmiştim ki çok kısa bir an yeniden dönüp ona baktım.

''Affet beni.'' Dediğimde gözlerini yeniden bana doğru çevirdi. Hiçbir şey söylemedi ve ben de daha fazla orada durmadan mekana girdim. Hızlı adımlarla kalabalığın olduğu yerden uzaklaştım ve gördüğüm bir garsona damat odasının nerede olduğunu sordum. Garson, odanın nerede olduğunu tarif eder etmez koşmaya başladım. Gelin ve damat odası neredeyse yan yana olduğu için çok sessiz olmaya çalıştım. Kimsenin benim burada olduğumu görmemesi gerekiyordu. Tam merdivenleri çıkmışken gelin odasının kapısı açıldı ve hemen duvarın arkasına saklandım. Daha önce hiç görmediğim birkaç kadın odadan sohbet ederek çıktılar ve merdivenden indiler. Onlar gider gitmez saklandığım yerden çıkarak damat odasının önünde durdum. İçeride bir var mı diye düşünmeden kapıyı tıklattım. İçeriden gelen Ateş'in sesini duyduğumda kalbim hızlandı. Derin bir nefes alarak odaya girdiğimde Ateş'in arkası dönük camın önünde durduğunu gördüm. Elinde bir bardak viski olduğunu gördüm. Benim geldiğimi fark etmediği her halinden belliydi.

''Bir şey mi oldu?'' Diye sordu bitkin bir sesle. Sanırım beni garson veya bir görevli falan sanmıştı.

''Seni görmek için geldim Ateş.'' Dediğim anda Ateş bana doğru döndü. Gözlerinde büyük bir şaşkınlık vardı. Elindeki bardağı sehpanın üzerine bıraktıktan sonra kaşları çatılı bir şekilde bana bakmaya devam etti.

''Ela...'' Adım dudaklarının arasında döküldüğünde anladım sesine ne çok yakıştığını.

''Çok...çok yakışıklı olmuşsun.'' Dedim onu baştan aşağı süzerek. Gözlerinde anlam veremediğim bir duygu vardı. Güçlükle yutkunduğunu gördüm. Gözlerim bir anlığına kaşındaki yaraya kaydığında ondan daha fazla uzak duramadım. Ona doğru yaklaşıp hareketsiz oluşundan faydalandım ve elimi kaşındaki yaraya götürdüm. Nazikçe kaşını okşadığımda olduğu yerde irkildiğini fark ettim.

''Ela, neden geldin buraya?'' Diye sordu yumuşak sesiyle.

''Senden özür dilemek için geldim.''

Ateş, ne demek istediğimi bir türlü anlayamıyor ve kafası karışmış bir halde gözlerimin içine bakıyordu. Sonra bir anlığına bakışı ciddileşti ve önümden hızla çekilerek kapıya doğru gidip kapıyı kilitledi.

''Biri seni buraya girerken gördü mü?'' Diye sordu endişeyle.

''Hayır, kimse görmedi ama şu an bunu konuşmak istemiyorum. Çok vaktimiz yok.''

''Ela, anlamıyorum... beni bir daha görmek istemediğini söyledin ama şimdi...'' Sustu ve bana doğru yaklaşıp tek elini çenemin altına koyup yüzümü yüzünün hizasına getirdi. ''Şimdi evlenmek üzereyim ve sen benim nikahıma bir saat kala odama geliyorsun, hem de İzmir'den buraya...'' Gözleri sürekli dudaklarıma iniyordu. Bu beni heyecanlandırsa da evlenmek üzere olan bir adama dokunamazdım.

''Ateş, senden çok özür dilerim. Sana bunu yaptığım için asla kendimi affetmeyeceğim.'' Dedim yeniden kaşındaki yarayı okşayarak.

''O yara umrumda bile değil. Tek istediğim bana neden o kadar öfkelendiğini bilmek.''

''Artık bunu sana söyleyemem ama bil ki... artık sana kızgın değilim.''

''En kötü günümde bile mutlu edebiliyorsun beni.'' Yanağımı okşamaya başladı.

Gözlerim dolmaya başladığında hemen Ateş'ten uzaklaştım.

''Umarım çok mutlu olursun.'' Dediğimde Ateş'in de gözlerinin dolduğunu gördüm.

''Böyle cümleler kurmanı istemiyorum.'' Nefes alışverişleri sıklaşmıştı.

''Senden... beni unutmanı istiyorum Ateş.''

''Ne?'' Şok içinde baktı gözlerime.

''Bir daha adımı bile anma.'' Ateş endişeyle bana doğru geldi.

''Ela, saçmalama.''

''Ateş, lütfen beni dinle.''

''Böyle şeyler söylemeye devam edeceksen git buradan!'' Ateş'in öfkesini anlayabiliyordum.

''Seni çok seviyorum!'' Ateş'in ağlamaya başladığını gördüğümde içim paramparça oldu.

''Beni sevdiğini söyleyip seni unutmamı mı bekliyorsun?'' Çok çaresiz görünüyordu. Onu böyle görmeye dayanamasam da her şeyi onun için yapıyordum.

''Evet, beni unutacaksın. Ben de seni unutacağım. Olması gerektiği gibi olacak her şey. Birbirimizin hayatına hiç girmemişiz gibi olacak.''

''Böyle bir şey olmayacak!'' Öfkesi arttıkça sesi yükseliyordu. Daha fazla dayanamayıp ona doğru birkaç adım attım. Gözlerindeki öfke, benim gözlerimle buluştuğunda silinip gitti.

''Ateş, seninle tanıştığım için asla pişman değilim.'' Sözlerim karşısında göz kapakları kapandı. Gözleri kapanır kapanmaz bir yaş, gözlerinden yanaklarına doğru akıp gitti.

''O gün kaçıp gitmeseydin şimdi ikimiz de burada olmayacaktık Ela.'' Dediğinde bir pişmanlığım daha gözler önüne serildi. Göz yaşlarımın arasından gülümserken elimi çantama attım. Ateş'in bana verdiği notu çıkardım ve ona uzattım.

''Bunu almanı istiyorum.'' Ateş elimdeki nota baktı.

''Neden?''

''Çünkü bu sana ait. İster yırt at, ister yak ama bunu bende bırakma.'' Dediğimde elini nota doğru uzattı ve aldı.

''Ela...'' Ateş tam konuşacakken birden kapı çaldı. İkimiz de korkuyla kapıya doğru döndük.

''Ateş, hayatım, kapı niye kilitli?'' Korkulu gözlerle Ateş'e baktım.

''Hande, müsait değilim!'' Ateş öfkeli bir şekilde bağırmıştı.

''Ateş, açar mısın kapıyı?'' Hande direttiği için kendime saklanacak bir yer aradım. Gözüme balkonu kestirip hızla balkona çıktım ve kapıyı kapattım. Ateş de son kez beni kontrol edip kapıyı açtı. Hande'nin dar ve uzun olan gelinliğine imrenerek baktım. Bugün Ateş'in eşi olacaktı. Hande birden içerideki kokuyu duyunca suratını buruşturdu.

''Hande, niye geldin?''

''Kim var burada?'' Hande'nin sorduğu soruyla kalbim sıkıştı. Ateş de fazlasıyla gerilmişti.

''Neyden bahsediyorsun?''

''O kız burada mı?''

''Hande, iyice saçmaladın artık!'' Diye bağırdı.

''Hemen çık ortaya!'' Diye bağırdığında benden bahsettiğini anlayıp daha da endişeye kapıldım. Eğer Hande beni görürse, babası Ateş'e zarar verebilirdi.

''Yeter artık, defol buradan!'' Ateş, Hande'yi kolundan tutup dışarı atarken şok içinde izledim. Sonra da ayağa kalkarak içeri girdim.

''Burada olduğumu anladı!'' Dedim fısıldayarak.

''Ela...'' Ateş yutkundu. ''Git buradan.'' Dediğinde şaşkınlıkla gözlerine baktım.

''Gitmemi mi istiyorsun?'' Diye sordum inanamayarak.

''Dediğin gibi, birbirimizi unutmak en iyisi.'' Gözlerini aşağı indirdi. "Şimdi git buradan.''

Daha fazla diyecek bir şeyim kalmamıştı. Arkamı dönüp eteğimi yukarı kaldırarak kapıdan çıkıp gittim. Her şeyi, bütün yaşanmışlıkları, aşkımı geride bıraktım. Artık benim için Ateş diye biri yoktu, hiç olmamış gibi...

 

Bölüm : 10.02.2025 19:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...