23. Bölüm

22. Bölüm

Elçin Karaatlı
elcinkaraatli2024

Bir sonbahar günü, öylesine esen bir rüzgar yüzünden dalından kopup yere düşen bir yapraktım ben... Şimdi her şeyim o rüzgara aitti, gideceğim yöne bile ona bağlıydı.

1. Ay Sonra:

Mutfakta anneme yemek yapmasında yardım ederken bir yandan da sohbet ediyorduk. Notlarım açıklanmıştı ve sonuçlar beklediğimden iyi geldiği için babamla annem bana özel bir akşam hazırlığı yapmak istemişlerdi. Babam, bana akşam için bir sürprizi olduğunu söylemişti. Merakla ve heyecanla akşamı iple çekiyordum.

''Ela, kızım, sen tabakları götür masaya.'' Diyerek tabakları elime tutuşturdu.

''Tamam anne.'' Dedim gülümseyerek.

İki gün sonra yeniden Eskişehir'e dönecek olmak beni fazlasıyla üzüyordu çünkü İzmir'e her tatilde olduğu gibi yine alışmıştım. Kendi şehrimi daha çok seviyordum ama başka bir şehirde zamanımı geçirmek zorundaydım. Neyse ki artık son birkaç ay kalmıştı. Sonrasında evime, şehrime tam anlamıyla dönecektim.

Şimdi sadece ana odaklanıp ailemle mutlu olmak istiyordum.

Ben sofrayı hızlı bir şekilde kurduktan sonra kapı çaldı. Babamın geldiğini düşünerek küçük bir çocuk heyecanıyla kapıya koştum. Kapıyı açtığımda karşımda İbrahim'i görmeyi beklemiyordum.

''Ela, yemek saatinde rahatsız ettim ama...'' Dedi mahcup bir ses tonuyla.

''Yok, olur mu öyle şey? Gelsene.'' Dedim gülümseyerek.

''Yok ben gelmeyeyim de, aslında ben akşam için annenden izin almaya geldim.'' Dediğinde merak dolu gözlerle gözlerine baktım.

''Ne için?''

"Uzun zaman sonra ilk defa birlikte böyle zaman geçirdik.'' Cümlesini bitirince duraksadı ve birkaç düzenleme yaptı. ''Yani birlikte derken dördümüz demek istedim.''

''Onu anladım zaten.'' Dedim kıkırdayarak.

''İşte bunun üzerine sana yani pardon size veda gecesi yapalım diye düşündüm.'' Sonuca varana kadar resmen akla karayı seçmişti.

''Ben anneme söylerim, zaten cezam da bitti merak etme.''

''Çok sevindim, görüşürüz o zaman.'' Dedi eliyle saçlarını düzelterek.

''Görüşürüz.''

Kapıyı kapattıktan sonra annemin yanına giderek ona durumu anlattım. O da hemen izin verdi.

Bir süre sonra babamın eve gelmesiyle sofraya oturduk. Babam bana yemeğin ortasında küçük, kırmızı bir kutu çıkarıp verdi. Sevinçle kutuyu elime alarak hemen içindekine bakmak istedim ve kutuyu açtım. Beyaz, ucunda içi boş bir kalp olan çok zarif bir kolye görünce yüzümde kocaman bir gülümseme belirdi. Hemen ayağa kalkarak babama sarılıp, iki yanağına da kocaman bir öpücük bıraktım. Babam mutlu olduğumu görünce çok sevindi.

En son ki Eskişehir gezimden sonra bana uzun süre kızgın kalmışlardı çünkü onlara hiç böyle sorumsuzca bir şey yapmamıştım. Bir süre mahalleden çıkmama cezası aldığım için Derya, Gökay, İbrahim ve ben sürekli mahallenin parkında kola çekirdek yapıyorduk. Zamanımı onlarla geçirdiğim için hiç pişman değildim. Bana kısa sürede çok iyi gelmişlerdi. Onlarla zamanın nasıl geçtiğini anlamıyordum ve yaşadığım her türlü acıyı unutuyordum.

Babam ve annemle geçirdiğim vaktin sonuna geldiğimde ikisinden de izinlerini isteyerek yanlarından ayrılıp üzerime ince bir ceket alarak telefonumu cebime koydum ve çıktım. İbrahim beni dış kapının önünde bekliyordu. Beni görünce yüzüne tatlı bir tebessüm yerleştirdi. Ufak bir karşılama sarılmasından sonra birbirimizden ayrılarak yürümeye başladık.

''Nereye gidiyoruz?'' Diye sordum.

''Küçükken her zaman gittiğimiz o yeri hatırlıyor musun?" Dediğinde aklıma tek bir yer geldi.

"İkimizin gizli yerinden mi bahsediyorsun?''

''Doğru bildin.'' Bir anlığına gözlerimiz birbirine kilitlense de hemen önüme dönerek yürümeye devam ettim.

''Yıllardır gitmiyorum oraya, çok güzel ve huzur verici bir yerdi.'' Dediğimde İbrahim kıkırdadı.

''Ne zaman ağlasan seni oraya götürürdüm. Omzumda hıçkıra hıçkıra ağlardın, sonra da Antep fıstıklı bir çikolata çıkarırdım cebimden ve hemen yüzün gülerdi.'' O günleri hatırlamak çok tuhaf gelmişti. Sonuçta o zamanlar İbrahim'e karşı çocukça bir aşk vardı içimde.

''Evet, o kadar basit bir şeyle mutlu olabiliyordum.'' Dedim iç çekerek.

''Tekrar mutlu olabilirsin Ela.'' Dediğinde yeniden gözlerine baktım.

''Umarım...''

Konuşmamız bittikten sonra gideceğimiz yere varana kadar bir daha hiç konuşmadık. Sahilde, merdiven altında bir yerdi burası. Geniş bir yer olduğu için dört kişi olmakta bir sıkıntı çekmeyecektik. Kısa bir süre sonra vardığımızda Gökay ve Derya karşıladı bizi. İkisininde yüzünde belirgin bir mutluluk vardı. Yanlarında iki poşet bira olduğunu görünce gülmeye başladım. Veda gecesi derken meğer içmekten bahsediyorlarmış. İkisiyle de selamlaştıktan sonra yuvarlak oluşturacak şekilde yere, kumların üzerine oturduk.

Saatler geçtikçe hafif hafif alkol etkisini göstermeye başlamıştı. Tam olarak çakır keyif olduktan sonra içmeyi bıraksam da hâlâ bünyem alkole alışkın olmadığı için ve açık havada olduğumuz için beni çarpmıştı. Aptal aptal gülüyor ve olduğumdan daha rahat davranıyordum. İbrahim dışındaki herkes sarhoş olmuştu. O ise hepimizden fazla içmesine rağmen gayet normaldi. Bir süre sonra bizi eve götürmek için ayaklandı ve bir taksi çağırdı. Önce Taksiye Derya ve Gökay'ı bindirip adreslerini ve parasını verdi. Sonra benim yanıma gelerek kolumun altına girip beni ayağa kaldırdı. Ben olur olmadık şeylere gülerken o da benim halimle gayet eğleniyordu. Sarhoş olduğum için bu durum beni kızdırmış ve sırf inat olsun diye kendimi yere atmıştım. İbrahim şaşkınlık ve gülmek arasında kalmış olsa da bir süre sonra beni yeniden kaldırmak için eğilmişti. Üzerime eğildiği için yüzü yüzüme çok yakındı. Beni belimden kavrayıp kaldırmaya çalışırken alınlarımız çarpıştı. İkimiz de oturur vaziyette yerde sarmaş dolaş dururken kahkaha atıyorduk. Ama bir süre sonra bir şey oldu. İbrahim'in eli hâlâ belimdeyken kollarının arasında titremeye başladığımın farkında bile değildim. İbrahim, bunu fark ederek ceketini çıkartıp üzerime sardığı sırada sarhoş halimle dudaklarına doğru eğildim. İbrahim, kafasını başka yöne çevirip beni kendinden uzaklaştırdığında yaptığım şeyden fazlasıyla utandım. Ben öyle utanınca, o bana bakarak masum bir şekilde gülümsemeye başladı ve bir elini yanağıma koyarak okşamaya başladı. Ben de utancımdan ayağa kalkmaya çalıştım ama gücüm yoktu.

''Ela...'' İsmim dudaklarından döküldüğünde yüzüne bakamadım.

''Lütfen, bırakır mısın? Kalkmak istiyorum.'' Dedim yüzümü ellerimle kapatarak.

''Seni öpmek istemediğim için değil... sadece şu an sarhoşsun ve sabah bunu hatırlamayacaksın. Sen böyle bir haldeyken nasıl bunu kabul edebilirim? Senin sarhoş halinden yararlanmış olurum.'' Dediğinde ansızın içime oturan büyük bir boşluk ağlamama sebep oldu. Ne yaptığımı, nasıl bu hale geldiğimi düşünüyordum. Ateş'in kalbimdeki boşluğunu bir başkasıyla tamamlamaya çalışmıştım. Bu doğru değildi.

Ben ağlamaya başlayınca İbrahim göz yaşlarımı eliyle sildi.

''Ben, özür dilerim.'' Dedim hıçkıra hıçkıra ağlarken. İbrahim bir süre susup sadece beni izledikten sonra en sonunda dudakları yeniden aralandı.

''Sen başkasını severken sana dokunamam.'' Dediğinde daha da acıdı kalbim.

 

 

*********

Sabah üzerlerinde ağırlık varmış gibi hissettiğim göz kapaklarımı, perdenin ardından yüzüme yansıyan güneşle birlikte açtım. Yatakta zar zor doğrulduğumda dün gece üzerimde olan şeylerin hâlâ üzerimde olduğunu görünce eve gelir gelmez sızdığımı anladım. Üzerimden yorganımı kaldırarak yataktan kalktım ve yavaş adımlarla banyoya gittim. Güzel bir duş alarak rahatlamak istiyordum.

Sıcak suyu açıp kıyafetlerimi çıkardım ve kabine girerek yıkanmaya başladım. Yüzümden akıp giden su damlaları bana bazı şeyleri anımsamamda yardımcı olmuştu. Dün gece neler olduğunu hatırlamaya çalışırken birden İbrahim'i öpmeye çalışıp nasıl reddedildiğimi hatırladım. Olduğum yerde kalarak utancımdan yerin dibine girdim. Bunu bir kabus olmasını dilesem de bu yaşanmıştı.

Duştan çıktıktan sonra üzerime bornozumu geçirip panik içinde odama gittim ve kapımı kilitledim. Uzun bir süre düşündükten sonra bu durumu hatırlamıyormuş gibi yapmaya karar verdim. Hem böyle olursa bunu bilinçsizce yaptığımı düşünürdü ve utanacağım bir durum da kalmazdı.

Hemen hazırlanıp İbrahim'in kapısına gittim ve yavaşça kapıyı çaldım. İbrahim kapıyı açtığında havluyu ıslak saçlarına sürtüyordu. O da uyanır uyanmaz benim gibi duş almıştı belli ki.

Hemen yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirerek selam verdim.

''N'aber?'' Sorum gerekesiz bir şekilde coşkuyla dökülmüştü dudaklarımdan. Kendimi böyle davranarak ele vermekten korktum.

''İyi senden?'' Dedi gayet doğal bir şekilde gülümseyerek.

''İyi ya, şey diyecektim; bu akşam sen, ben, Derya ve Gökay... yeniden mi buluşsak?'' Diye sorduğumda İbrahim güldü.

''Ben de tam sizi bir arkadaşımla tanıştırayım diyordum. İstanbul'dan bir arkadaşıyla beni görmeye gelecek. Sizden çok bahsettiğim için sizinle de tanışmak istiyordu.''

''Harika! O zaman akşam haberleşiriz.''

''Tamam ben seni ararım.''

''Görüşürüz o zaman.'' Dedim elimi kaldırıp sallayarak.

''Görüşürüz Ela.'' Yüzünde manidar bir gülümseme olsa da bunu dün akşama yormak istemiyordum.

Hemen merdivenlerden inerek eve girdim ve kapıyı kapattım. Sonrasında da telefonumu alarak annemi arayıp akşam için yine izin istedim. Garip bir şekilde bana dün akşamla alakalı hiçbir şey söylemediği gibi kolayca akşam için izin de verdi. Sonrasında odama geçerek uzun bir süre telefonda oyalandım. Bir ara İbrahim arayıp akşam üzeri çıkacağımızı ve hep birlikte bir yemek yiyeceğimizi söyleyince kendime ona göre bir kombin hazırladım. Derya, beni arayıp hangi renk giyeceğimi sordu, ben de siyah giyeceğimi söyledim. Çok konuşmadan telefonu kapatıp hazırlanmaya başladık.

Zaman çok çabuk geçmiş ve buluşma saati gelip çatmıştı. Annem ile babam nöbette oldukları için fazlasıyla rahattım. Anahtarımla çantamı alarak evden çıktığımda üçü de beni kapıda bekliyorlardı. Hepsine teker teker sarıldığım sırada ibrahim'le sarılırken bir anlığına duraksayıp birbirimize baktık ama sonra hiçbir şey demeden birbirimizden uzaklaştık. Gökay, bir taksi çağırmıştı. Hepimiz taksiye binerek güzel ve şık bir restaurantın önünde indik. Derya içeriye girerken benim koluma girdi.

''Ela, dün gece bir şey mi oldu?'' Diye fısıldadı kulağıma doğru.

''Anlamadım, nasıl yani?'' Dediğimde eliyle önden yürüyen İbrahim'i işaret etti.

''Sarılırken birbirinize uzun bir süre, garip bir şekilde baktınız da.'' Dedi sırıtarak.

''Hayır, ne olacak ki?'' Bir şey belli etmemeye çalışıyordum.

Derya da daha fazla uzatmadan yürümeye devam etti. Restauranta girdiğimizde İbrahim'in rezerve ettirdiği masaya doğru yönlendirildik. Masa, deniz kenarında ve hoş bir manzaraya sahipti. Gökay, Derya'nın yanına oturunca ben de mecburen İbrahim'in yanında oturmak zorunda kaldım.

Oturduktan sonra bir süre gayet güzel bir şekilde sohbet ettik. Hepimizin yüzü gülüyor ve eğleniyorduk.

''Ya, ne güzel bir çocukluk geçirmişiz be!'' Gökay'ın sözleri hepimizi geçmişe sürükledi.

''Evet, benim sizden başka arkadaşım yoktu.'' Dedi Derya duygulu bir ses tonuyla.

''Benim de...''

''Benim de...'' İbrahim ile ikimiz aynı anda konuşunca gözlerimiz buluştu.

Yeniden onunla vakit geçirmek bana çok iyi geliyordu. Düşündüğüm zaman, onun beni asla sadece bir defa ağlattığını hatırladım. Tabii ki o zamanlar ortaokula gidiyordum ama İbrahim liseye gidiyordu. İlk defa sevgili olmuştu ve kız çok güzel bir kızdı. Onu o kadar kıskanmıştım ki saatlerce ağladığımı hatırlıyorum. İbrahim ise onu abim olarak gördüğümü düşünerek bunun arkadaşça bir paylaşamama olduğunu sanıp benim için o kızla görüşmeyi kesmişti. Bu beni, yani o zamanlardaki Ela'yı çok etkilemişti tabii ki.

''Ne düşünüyorsun Ela?'' Derya'nın sorusuyla düşüncelerden uzaklaştım.

''Evet, daldın gittin.'' Gökay'a doğru dönüp gülümsedim.

''Sadece eski anılarımızı düşündüm.''

Biz konuşurken garson masaya bir tabak midye getirdi. Midyeyi görünce neredeyse sevinçten uçacaktım.

''Oooo!'' Dedi Gökay coşkuyla.

''Bunu Ela için söyledik, sakın sulanma.'' İbrahim'in uyarısı gülmeme sebep olmuştu. Gökay, eskiden de midyelerime hep göz dikerdi. Kendi tabağını bitir benimkilerden gizli gizli yerdi.

''Tamam, tamam ama bir şartım var.''

''Neymiş o?'' Diye sordu Derya merakla.

''Midye geleneğimizi hatırlıyor musunuz?'' Dediğinde utancımdan kıpkırmızı olmuştum.

Gökay'ın bahsettiği şey, midyeyi kim aldıysa o yedirirdi. Çocukken masum gelen şey şimdi bir o kadar duygu dolu geliyordu.

''Unutur muyum ya? Tabii ki ben yedireceğim.'' İbrahim'in böyle bir şey söylemesi kendimi kasmama sebep olmuştu.

''Hadi o zaman!'' Gökay'ın teşvikiyle İbrahim eline midye alarak kabuğunu açıp ağzıma doğru uzattı. Ben de utanç içinde ağzımı açıp midyeyi yediğim sırada tanımadığım bir ses kulaklarımı doldurdu.

''Vay! Yanlış zamanda geldiysek gidelim.'' Kafamı sesin geldiği yöne çevirdiğim sırada İbrahim'in arkadaşı olduğunu düşündüğüm genç birini gördüm ama yanındaki kişi bana hayatımın şokunu yaşatmıştı. Derya, su içtiği sırada su boğazında kaldı ve öksürmeye başladı. Gökay da onun sırtına vuruyordu. ben ise öylece donup kalmıştım.

İbrahim, gülerek ayağa kalktı ve bize arkadaşlarını tanıştırdı.

''Arkadaşlar bu benim dostum Kemal.'' Sonra Kemal'in yanındaki kişiye doğru döndü.

''Bu da Kemal'in çok yakın arkadaşı olan Ateş.''

Ellerim resmen buz kesmişti. Kalbim göğüs kafesimden çıkacak gibi atıyordu. Önümdeki bir bardak sudan birkaç yudum aldım ve karşımdaki kişiye baktım. O da direkt olarak bana bakıyordu, hem de hayal kırıklığı dolu gözlerle...

Gökay, ayağa kalkarak yanlarına gidip ellerini sıktı.

''Hoş geldiniz. Ben Gökay.'' Dedi nazikçe gülümseyerek. O sırada Derya, bana korku dolu bir kafede ile kaş göz yapıyordu.

''Hoş bulduk Gökay, memnun oldum.''

Bu durumun anlaşılmasına izin veremezdim, o yüzden ayağa kalkarak ben de yanlarına gittim. Önce Kemal'in önünde durup gülümsemeye çalışarak elimi uzattım, o da hemen sıktı.

''Hoş geldiniz. Ela ben...''

''Hoş bulduk. Memnun oldum.'' Dedi gayet sevecen bir şekilde. Sonrasında gözlerimi yere çevirip onun önünde durdum ve titreyen elimi ona doğru uzattım. Çok geçmeden eli elimi kavradı.

''Hoş geldiniz.'' Hâlâ yüzüne bakmıyordum.

''Hoş buldum Ela.'' Dediğinde yavaşça gözlerimi kaldırıp gözlerine baktım.

Bu hayatın benimle oynadığı bir oyun olmalıydı, başka bir açıklaması olamazdı. Bu tesadüf çok fazlaydı. Dünya bu kadar küçük olabilir miydi? Ben uzak durmaya çalıştıkça bir şekilde burnumun dibine girmeyi başarıyor, unutmaya çalıştıkça kendini hatırlıyordu. Bir ayda zar zor ördüğüm duvarlar tek bir saniyede paramparça olmuştu. Kalbimde sonsuz uykuya yatırdığım aşk, yeniden gözlerini bu dünyaya açmıştı.

 

 

 

Bölüm : 13.02.2025 02:26 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...