24. Bölüm

23. Bölüm

Elçin Karaatlı
elcinkaraatli2024

“Bir kış sabretmişsin de tam çiçek açacakken dolu vurmuş gibi oluyor bazen hayat.”

 

Şeker Portakalı

 

Karşıma çıktığı andan beri neredeyse bir gün bile yüzümün gülmediği biriydi. Onun neyini bu kadar sevdiğimi düşündüm gecelerce. Bir günümüzü bile tam olarak mutlu geçirmemiş en, aramızda resmi anlamda asla bir şey olmamışken ben bu adamın neyini sevmiştim?

İşte tam bu noktada sorguladım aşkımı. Ve anladım ki bazı şeyleri anlamak için sorgulamak gerekirmiş.

 

Ateş, ben onu sorguladıkça büyüdü kalbimde. Gülüşü, bakışı, düşünceleri, sahiplenişi, ses tonu… her şey beni ona çekiyordu. O her kadının, bir gün sahip olmak isteyeceği türden bir adamdı. Ben sahip olamasam da onunla olmayı tek bir günlüğüne tatmanın mutluluğu hep içimdeydi.

 

Oysa onu unutmam gerekiyordu. Kalbimden, aklımdan silip atmam gerekiyordu. Günler geçtikçe daha da kolaylaştı her şey. Onu görmediğim bir zaman diliminde aklıma bile gelmediğini sanıp kendimi kandırıyordum. Öyleyse rüyalarımda ne işi vardı? Neredeyse her gün, rüyalarıma girmesinin anlamı neydi?

 

İşte şimdi anlamıştım neler olup bittiğini. Ben Ateş’i unutmamıştım, ben Ateş’i unutmak istediğimi unutmuştum. Mutluluğum tam olarak bu yüzdendi. Kalp kırıklığımı unutmuştum sadece. Onu sonrasında ilk gördüğüm saniye anladım bunu.

 

Ben daha fazla Ateş’e bakmadan yerime geçip denize doğru döndüm. Derya da benim gibi mecburen yeni tanışmış gibi yaparak yerine oturdu. Sonrasında bir süre kimseden ses çıkmadı. İbrahim ve Kemal sohbet etmeye başladıktan hemen sonra İbrahim, bende bir sorun olduğunu anlayarak omzuma elini koyarak sıvazladı.

 

‘’Sen iyi misin Ela?’’ Sorusunu duyar duymaz ona doğru doğru döndüğümde gözlerim otomatik olarak Derya’nın yanında oturan Ateş’e kaydı. O da bana ve İbrahim’e bakıyordu. Bakışlarında bir şey vardı. Eskisi gibi aşkla bakmıyordu artık. O kadar zaman geçmiş miydi? Belki de o unutmuştu beni, bana olan aşkını. Bunu asla bilemeyecek olsam da anlamaya çalışıyordum.

 

Yeniden gözlerimi İbrahim’e çevirerek gülümsemeye çalıştım.

 

‘’İyiyim. Sadece biraz başım ağrıyor.’’

‘’İlaç isteyeyim mi senin için?’’ Diye sordu ilgiyle. Ateş’in bakışlarını hâlâ üzerimde hissedebiliyordum.

‘’Şu an için gerek yok.’’

 

Ben öyle dediğimde İbrahim yeniden önüne dönerek arkadaşıyla sohbet etmeye devam etti. Bir süre sonra Gökay da sohbete katılınca gürültülü bir ortam oluştu. Şaşırtıcı bir şekilde Ateş de sohbetin orta yerinden dahil olunca konuşmayan bir Derya ve ben kalmıştık. Çok geçmeden bu durum fark edilmişti.

 

‘’Sanırım sohbetimiz hanımların pek ilgisini çekmedi.’’ Dedi Kemal gülümseyerek. Derya durumu toparlamak adına konuşmaya başladı.

 

‘’Böyle bayat konulardan hoşlanmadığımız doğru.’’ Deyince resmen Kemal’le aralarında garip bir çekim hissetmiştim.

 

‘’Öyleyse biraz sizden bahsedelim küçük hanım. Bize kendinizi tanıtır mısınız?” Kemal Derya’ya meydan okumuştu.

 

‘’Öncelikle ben küçük değilim.’’ Sonra önündeki bo kadehi Kemal’e doğru uzattı. “Ve benimle ilgili öğrenmen gereken ikinci şey boş kadehleri hiç sevmem.’’ Gökay Derya’nın bu hareketine şok olmuştu.

 

‘’Vay!’’

 

Kemal ise Derya’nın hareketlerini hoş bulduğunu gösteren bir gülüş attı ortaya. Sanırım ikisi birbirinden hoşlanmıştı. Bütün gece ara ara birbirlerine bulaşarak aralarındaki kıvılcımı diri tuttular. Bütün gece en az konuşan bendim. Bana soru sorulmadıkça konuşmadım. Bir ara lavaboya giderek biraz bu masadan uzaklaşmak istedim.

 

‘’Ben müsaadenizle bir lavaboya gideceğim.’’ Diyerek İbrahim’in arkasından geçerek WC yazan kısma doğru ilerledim. Lavaboya girdikten sonra çantamdan ağrı kesici ve su çıkarıp içtim. Aynada bir süre kendime bakıp ne kadar küçük duruma düştüğümü düşündüm. Artık evli bir adama karşı duyduğum bu lanetli aşk bir gün benim sonum olacaktı. Derin derin nefesler alıp verdim. Göz yaşlarım gözlerimden süzülüp gitmesin diye başımı yukarı kaldırdım.

 

Kendimi az da olsa toparladıktan sonra kadınlar tuvaletinden çıkmak için kapıyı açtım ve kapının önünde Ateş’i arkası dönük bir şekilde telefonla konuşurken gördüm.

 

‘’Hande, uzatma… Haftaya döneceğim diyorum anlamıyor musun..? Hayır daha fazla konuşmayacağız… Evet bir yemekteyim ve kiminle olduğum seni ilgilendirmez… Yeter Hande, kapatıyorum.’’ Ve sonra pat diye telefonu yüzüne kapattı. Ateş, arkasında benim olduğumu hissetmiş gibi aniden arkasını dönünce ne yapacağımı bilemedim. Sanki orada onun konuşmasını dinlememiş ve kapıdan yeni çıkıyormuş gibi yürümeye çalıştığımda ismimi uzun zaman sonra ilk defa onun dudaklarının arasından duymuştum.

 

‘’Ela…’’ Olduğum yerde kaldım. Yanından geçip gidemedim. Sanki bütün ruhum çekilmiş ve sadece bedenim kalmıştı.

‘’Bana mı seslendiniz?’’ Zar zor konuşabilmiştim.

Yavaş adımlarla önüme geçerek tam gözlerimin içine baktı. Gözlerinde yorgunluktan başka bir şey göremiyordum. Bu evlilik, bir ayda onu bu hale getirmişti.

 

‘’Ne kadar çabuk oldu yeniden karşılaşmamız.’’ Dediğinde sanki eski bir dostuymuşum gibi benimle konuşması tuhaf olmuştu.

‘’Haklısın, çok çabuk oldu.’’

“Birini bulup hayatına devam etmen de bir o kadar çabuk olmuş.” Dediğinde yüzümü yerden kaldırıp gözlerine diktim yeniden gözlerimi. İbrahim’i benim sevgilim sanmış olmalıydı.

‘’Eğer İbrahim’i diyorsan…’’ Cümlemi tamamlamama izin vermeden araya girdi.

‘’Birbirinize yakışmışsınız.’’ Birden duyduğum şeye inanamadım. Bizim yakıştığımızı söylediğine inanamıyordum. Bu kadar çabuk mu vazgeçmişti benden? Nasıl unutmuştu onca yaşadığımız şeyi? Kalbim durdu sanki o cümleyi duyduktan sonra.

‘’Yakışmış mıyız?’’ Dedim kaşlarımı çatarak. Ama onun yüzünde bir gülümseme belirdi. Elini omzuma koydu ve yavaşça sıvazladı.

‘’Senin adına çok sevindim. Mutlu olmanı en çok ben isterim.’’ Duyduklarım karşısında kaşlarım havaya kalktı ve gözlerim dolmaya başladı. ‘Şu an ağlamanın sırası değil!’ Diyerek içimden kendime telkin verdim.

 

Onun karşısında gülümsemeye çalışarak ben de aynı tavrı takındım. Mutlu ve duygusuz bir tavır…

 

‘’Umarım sen de çok mutlusundur. Evliliğin istediğin gibi gidiyordur inşallah.’’ Dediğimde hiç tavrını bozmadı.

 

‘’İdare ediyoruz. Hadi gel, masaya dönelim. İbrahim, seni merak etmesin.’’ Dediğinde şaşkınlığımı gizleyerek onunla yavaşça masaya doğru yürüdüm. Tuvaletten birlikte döndüğümüzü gören Derya’nın eli ayağına karışmıştı ama korkmasını gerektirecek hiçbir şey yoktu. Ben çoktan unutulup rafa kaldırılmıştım.

 

Benim aksime o benden çoktan vazgeçmiş ve yeni biriyle olduğumu düşünerek bunu kutlama cesaretini göstermişti. Yaşadıklarımızı bir çırpıda silen Ateş’in yüzüne baktım masada. Dertsiz, tasasız görünüyordu. Oysa ben, onun için ondan vazgeçmiştim. O meğer hiç benim olmamış.

Bölüm : 13.02.2025 22:21 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...