26. Bölüm

25 . Bölüm

Elçin Karaatlı
elcinkaraatli2024

İki sene… hayatımın baştan aşağı değiştiği o iki sene…

 

Kendimi bildim bileli hep çocuktum ben, hiç büyümedim. Oysa iki sene önce büyümek zorunda bırakıldım.

Ben hayatımın her bölümünü kafamda planlarken hayat benim için apayrı ve planlar yapmıştı. Bir şekilde kendimi bu planlardan sıyırıp aldım. O dönem canım çok yansa da üstesinden geldim. Ailemin bana her zaman öğretmeye çalıştığı hayat birden suratıma çarptığında yere düştüm. Sonra bir el bana doğru uzandı ve beni yeniden ayağa kaldırdı. Artık eskisinden daha güçlüydüm.

 

O gün söylediğim gibi Eskişehir’den ayrıldım ama İzmir’e dönmedim. Farklı bir şehirde devam etmek istedim hikayeme. O şehre kendim karar vermek, yolumu kendim çizmek istedim.

 

Çanakkale’ye taşınma kararı verdiğimde herkes bu kararıma çok şaşırmıştı. Bu benim hayatımda verdiğim en ani kararlardan biri olmuştu. Bir gün yatağımda oturmuş kitap okurken kitabın bir sayfasında geçen çanak kelimesinin bana çağrıştırmış olduğu Çanakkale aklıma düştü. Aslında düşününce çok saçmaydı ama ben Çanakkale’yi düşündüğümde yeni bir başlangıç için ne kadar güzel bir şehir dedim kendi kendime. Sonra elime bilgisayarımı alıp Çanakkale’yi araştırmaya başladım. Sonra gittikçe aklıma yattığında bir gece tüm sevdiklerimi eve çağırdım. Annem ve babama da ilk o zaman söyledim. Bu kararımı öğrendiklerinde başta çok üzülseler de sonrasında yavaş yavaş alıştılar. Taşınma vakti geldiğinde herkes -ben de dahil- fazlasıyla üzgündü.

 

Mezun olduktan sonra ehliyetimi almıştım ve babam da bana sonraki ilk doğum günümde bir araba almıştı.

 

Kendime eşyalı bir ev bulup sadece giysilerimi ve özel eşyalarımı yanıma alıp arabamla yola çıktım. Derya, Gökay ve İbrahim de benimle geldiler. Onlara bu yüzden çokça kez teşekkür etmiştim.

 

Birlikte evimi yerleştirdikten sonra güzel birkaç gün geçirmiştik. O birkaç günde İbrahim’in bana olan ilgisi gözle görülür seviyedeydi ve ben de bunu çok iyi anlıyordum. Neden bilmiyorum ama uzun bir süre bunu bilmiyormuş gibi davranmaya devam ettim. Sanırım hayatıma yeni birini almaya hazır değildim, en azından o zamanlarda…

 

Sonra bir gün ansızın bu konudaki fikirlerim baştan aşağı değişti. Bir şekilde kendimi buna hazırlamış ve bu duruma alışmıştım. İbrahim, benim için fazlasıyla iyi ve hoş biriydi. Hayatıma çok güzel şeyler katma potansiyeli olan biriydi.

Günler geçtikçe daha da yakınlaştık ve sonunda bir ilişkiye ilk adımı attık. Etrafımızdakiler bunu duyduğunda bizden daha fazla sevinmiş gibiydiler. Bizim her zaman birbirimize göre olduğumuzu, ruh eşi olduğumuzu söyleyerek ilişkimizi sonuna kadar desteklediler.

 

Hayatımın son bir senesinde İbrahim ile mutlu bir ilişkim oldu ve devam ediyor. Bütün planlarımızı birbirimiz üzerine yaptığımız bu güzel ilişkiyi kimsenin sarsamayacağını düşünürken hayat uzun zaman sonra ilk defa yine ve yeniden beni şaşırtmayı tercih etmişti.

 

Çanakkale’de açmış olduğum klinikte hastalarıma kendileri hakkında yazdırdığım kısa mektupları okuyordum. Bir hastamın yazdığı mektubu okurken istemsizce gözlerim doldu.

 

“Ben hayatımda ilk defa bir adamı kendimden çok sevdim. O da sendin sevgilim… Hiç bilemezdim bir gün sana veda etmek zorunda kalacağımı. Oysa ben her şeyi seninle göğüslemeye, her engeli aşmaya hazırken sen beni hiç sevmemişsin. Bana yaşattıklarını asla affedemem belki ama hayatımın her noktasında, ne kadar zaman geçerse geçsin seni anmaya devam edeceğim. Seni atlatabilirim ama seni unutamam. Sen aşkın en kötü hali oldun benim için. Ben ise sana her türlü güzelliği yaşatmaya çalışan o solmuş gül olacağım. Sen bir arıydın ve ben senin için sadece bir duraktım. Sen çocuktun ben ise senin yüzünden yaşlandım. Sen beni başkalarıyla aldattın ama ben hep sana sadıktım. Şimdi kiminle neredesin bilmiyorum ama seni çok özlüyorum. Biliyorum, seni unutacağım ama bana hissettirdiklerini asla unutmayacağım çünkü bu kızı en kötü şekilde de olsa sen büyüttün. Hoşça kal sevgilim.”

 

Bu mektubu gerçekte kime yazdıysa onun okumasını çok istesem de biliyorum ki o kişi bu mektubu okuduğunda bile değişmeyecekti. Çaba dahi göstermeden sefil hayatına devam ederek etrafa kötülük saçmaktan vazgeçmeyecekti. Kalp kırmak hiçbir zaman bu kadar kolay olmamalıydı.

Bunu yazan kızın çok genç bir yaşta olması da beni bir o kadar yaraladı. İnsanlar gencecik yaşlarında, en güzel zamanlarında başkalarının yaşattıkları yüzünden bir enkaza dönüşmemeliydi.

 

Göz yaşlarımı silerek mektubu yeniden dosyanın içerisine koydum ve ayağa kalkarak cebimden telefonumu çıkardım. Bu okuduklarım bana az da olsa geçmişte yaşadıklarımı hatırlatmıştı. Derin bir nefes alarak galerime girip iki sene öncesine gittim. İki sene önce İstanbul’da çekilmiş olan o fotoğrafa gitti gözlerim. Uzun uzun baktım fotoğrafa. Ne hissettiğimi, ne düşünmem gerektiğini bile bilmezken bir şekilde bu fotoğrafla bakışırken buldum kendimi. Oysa her şey geride kalmış ve yepyeni bir hayata başlamıştım. Beni çok seven, benim de çok sevdiğim bir sevgilim vardı. Bana her anlamda çok değer veren bir adamla birlikteyken şu an bu fotoğrafa bakıp iç çekmek ne kadar doğru olabilirdi ki?

 

Ben bir psikologdum ama daha kendi sorunlarımı çözememiş, geçmişimi aşamamışken başkalarına nasıl yardım edecektim?

 

Ben düşüncelere dalmışken birden telefonum çalmaya başladı. Arayan kişinin Derya olduğunu gördüğümde kendime bir çeki düzen vererek telefonu açtım.

 

‘’Efendim Derya?’’

‘’Ela, bu akşam benim evde toplanalım mı? Sana, daha doğrusu size söylemem gereken önemli bir şey var.’’ Dediğinde merakla kaşlarım havaya kalktı.

 

Ben buraya taşındıktan birkaç ay sonra İbrahim ve Derya da kendilerine uygun birer ev bularak buraya taşınmışlardı. Derya, şu anlık evinde terapi verebileceği bir ortam hazırlayarak çalışıyordu. İbrahim de bir yayın evinde editörlük yapıyordu. İkisinin de sırf benim içim hayatlarını farklı bir yere taşımaları, bana ne kadar değer verdiklerini gösteriyordu. Bir süre sonra Gökay da Çanakkale’ye taşınma kararı alarak İbrahim’in evine taşınmıştı. Uzun bir süredir birlikte yaşıyorlar ve gayet iyi anlaşıyorlardı.

 

‘’Tamam da ne oldu?’’ Diye sorduğumda Derya boğazını temizledi.

‘’Sadece gelin.’’ Diyerek telefonu kapattı. Böyle bir durumda endişelenip endişelenmemem gerektiğini düşündüm.

 

Akşam olduğunda kliniği kapatarak arabama bindim ve Derya’nın evine doğru sürdüm. Kısa bir süre sonra Derya’nın evinin önünde beni gülümseyerek bekleyen sevgilimi gördüm. Ben de yüzüme içten bir gülümseme yerleştirerek arabamdan indim ve ona doğru gittim. Bana sıkıca sarılıp dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktı.

 

‘’Seni çok özlemişim.’’ Dedi gülümsemeye devam ederek. Kokusunu içime çekerek rahatladım. Onun kokusu bana kendimi güvende hissettiriyordu.

 

‘’Ben de seni çok özledim sevgilim.’’

 

Kollarından sıyrıldıktan sonra bana doğru uzattığı elini sıkıca tutarak apartmanın zilini çaldık. Birkaç saniye sonra kapı açılınca birlikte içeri girdik. Derya bizi kapıda karşıladı ama yüzünde her zamanki gülümsemesi yoktu. Bu sefer tedirgin görünüyordu. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Yine de sessiz kalmayı tercih ederek İbrahim ile birlikte içeri girdim. Derya salona girmeden önce bizi durdurdu.

 

‘’Arkadaşlar, lütfen beni seviyorsanız çok tepki göstermeyin.’’ Dediğinde büyük bir şüphe esir aldı zihnimi. Derya, her ne yaptıysa iyi bir şey yapmadığı kesindi. İbrahim ile bir anlığına göz göze geldikten sonra salona doğru yürüdük. İçeri girdiğim anda ayakta duran Kemal’i gördüm. Aniden başımı Derya’ya doğru çevirerek sorgulayan bakışlarla gözlerine baktım.

 

‘’Ne demek oluyor bu?’’ İbrahim’in sesi ciddileşmiş ve bütün vücudu gerilmişti. Çünkü İbrahim tam iki sene önce benim başıma gelenleri öğrendiğinde Kemal ile bağlantısını kesmişti. Aslında Kemal’in hiçbir suçu olmasa da herhangi bir bağlantımız kalsın istemiyordu.

 

‘’Size de merhaba.’’ Dedi Kemal birden.

‘’Arkadaşlar, hadi oturalım.’’ Dedi arkamızdan çıkıp gelen Gökay.

‘’Evet, lütfen bizi dinleyin.’’ Derya, adeta yalvarıyor gibi olduğu için daha fazla dayanamayıp İbrahim’in kolunu tuttum güven verircesine. İbrahim benim bu hareketime daha fazla dayanamayarak boşta olan bir koltuğa oturdu. Daha fazla da bir şey söylemedi. Ben de hemen yanına geçip oturdum.

 

‘’Bakın…’’ Dedi Kemal ciddi bir ses tonuyla. Hepimiz ona doğru döndük. ‘’Biz Derya ile uzun süre önce bir yola girdik ve birbirimizi mutlu edeceğimize, birbirimize güven vereceğimize söz verdik. Aslında bu ilişki sadece bizi ilgilendirse de Derya, bunu Ela’ya yapamayacağını söyledi defalarca. Açıkçası ben bunu başlarda anlayamadım çünkü ben Ela’ya hiçbir şey yapmadım. Kendisini doğru düzgün tanımıyorum bile. Ama En yakın arkadaşlarımdan biri beni durduk yere hayatından çıkarmıştı ve şimdi de sevdiğim kız bana karşı Ela için duvar örüyordu. İnanın ne oldu ne bitti bilmiyorum ama…’’ Kemal konuşurken İbrahim gergin ve sabırsız bir şekilde araya girdi.

 

‘’Şu saçma sapan ön konuşmayı geç de sadede gel.’’ Dediğinde Kemal başını yere eğip derin bir nefes aldı.

 

‘’Biz, Derya ile birbirimizi seviyoruz ve ben hayatımda olan başka biri yüzünden birini daha kaybetmek istemiyorum.’’ Dediğinde ellerimle yüzümü ovaladım. Şu an burada olup bu konuşmaları dinlemek istemiyordum. Burada bulunmak bile bana hatırlamak istemediğim şeyleri hatırlatıyordu.

 

‘’Kemal, benim seninle bir derdim yok. Benim kimseyle bir derdim yok. Yani inan bana bütün bunların sebebi ben değilim. Herkes kendi fikirleriyle, düşünceleriyle hareket ediyor. Ben bu ilişkiye karşı çıkmam, çıkamam ki zaten ne haddime? Derya, mutlu olduğu sürece benim herhangi bir problemim olamaz.’’ Dedikten sonra ayağa kalktım. ‘’Üzgünüm çok kalamayacağım, gitmem gerekiyor.’’

 

Bu sırada Kemal’in telefonu çalmaya başladı. Gözüm istemsizce koltukta duran telefonun ışığı yanan ekranına kaydığında o ismi gördüm.

Ateş.

 

Ben ekrana bakakalınca İbrahim de ayağa kalktı elimi tutarak Kemal’e doğru döndü. Benim kalbim deli gibi atmaya başladığında İbrahim konuşmaya başlamıştı.

 

‘’Ne yapmak istiyorsanız yapabilirsiniz. Şimdi size iyi akşamlar.’’ Beni oradan sürükleyerek çıkardığında yüzümde donmuş bir ifade vardı.

 

İki sene sonra ilk defa bir telefon ekranında onun adını duyduğumda yine her şey yerle bir olmuş gibi hissettim. Bana bir telefon kadar yakın olması bazı korkuları ve endişeleri geri getirmişti sanki. Dişlerimi sıkarak kendimi kontrol altına almaya çalışıyordum. İbrahim, çalan o telefon ekranında yazan ismi gördü mü? Diye düşünmeye başladım birden. Çünkü buna bile böyle bir tepkim verdiğimi görmesini istemiyordum. Bu onu fazlasıyla incitebilirdi.

 

Arabaya bindiğimizde hâlâ sessizlik hakim olduğu için gerginlik tüm vücudumu sarmıştı. İbrahim, kendi arabasını es geçerek arabamın sürücü koltuğuna oturmuştu. Arabayı çalıştırdıktan bir süre sonra bana dönüp kısa bir bakış attı.

 

‘’Ne oldu sana bir anda?’’ Dediğinde tedirgin bakışlarımı ona çevirmiştim.

‘’Hiçbir şey.’’ Dediğimde yeniden sessizleşti ortam. İbrahim, beni evime getirdikten sonra kapıda sıkıca sardı bedenimi. Sonra da alnıma bir öpücük kondurdu.

 

‘’Seni çok seviyorum Ela.’’ Dediğinde hafif bir gülümsemeyle gözlerine baktım.

‘’Ben de seni…’’ Bunu söyledikten sonra birden yüzü asıldı. Ne olduğunu anlayamadım ama sormaya cesaretim de yoktu.

 

‘’Hadi sen gir. Ben de eve geçeyim.’’ Dediğinde başımla onaylayıp anahtarımı çıkardım ve kapıyı açarak içeri girdim. Kapıyı kapatmadan hemen önce İbrahim’e el salladım. Sonra da eve girip kendimi yatağımın üzerine bıraktım.

 

Yatağımın üzerinde gözlerimi kapattığım anda gördüğüm o yüz aniden gözlerimi yeniden açmama sebep olmuştu. Yatakta doğrularak ellerimi saçlarıma götürdüm.

 

Ekranda gördüğüm bir isim beni böyle etkilememeliydi. Kendimi bu durumun içerisinden çıkartmam gerekiyordu. O yüzden de iyi bir uyku çekmenin mükemmel bir fikir olduğuna karar verdim. Uyku tüm stresimi alıp götürebilirdi.

 

Mutfağa giderek kendime bir papatya çayı yaptıktan sonra oturma odasına geçip televizyonu açtım. Televizyonun önünde öylece uyuyakalmışım.

 

Sabah gözlerimi yeniden açtığımda koltuğun üzerindeki pozisyonumun biraz bile değişmediğini gördüm. Bu yüzden de boynumun tutulduğunu fark ettim. Resmen kendime işkence ediyordum. İç çekerek koltuktan kalkıp banyoya gittim. Yüzümü yıkayıp kuruladıktan sonra mutfağa gidip kendimi sandviç hazırladım. Sandviçimi yerken telefonuma gelen bir mesaj dikkatimi çekti. Dün mektubunu okuyup hüzünlendiğim kız bugün benden acil bir randevu talep ediyordu. Böyle bir durumda hemen kabul ederek hazırlanmaya başladım. Çok kötü bir şey olduğunu düşünerek kliniğe gittiğimde kızın karşımda gülümsediğini gördüm. Bana attığı mesajı ve şimdi yüzünde bulunan gülümsemeyi düşündüğümde hiç de mantıklı gelmiyordu.

 

Onu hemen odama aldım. Bir sorun olduğunu hissediyordum ama ne olduğunu anlayamıyordum. Gayet mutlu görünüyordu.

 

‘’İyi misin Elif?’’ Diye sordum endişeli bir ses tonuyla.

‘’Çok iyiyim. Sizi son kez görmek istedim.’’

‘’Seanslarımıza son mu veriyorsun?’’ Diye sordum merakla.

‘’Evet, artık bitti. Gerçekten çok iyi hissediyorum ve bunu size borçluyum.’’ Dediğinde sözlerine bir anlam vermeye çalışıyordum.

‘’Ama geçen gelişinde böyle söylemiyordun. Sorunlarını aşamayacağına olan inancın tam gibiydi. Hem yazdığın o mektup…’’ Sözümü keserek araya girdi.

‘’Artık çok iyiyim Ela abla.’’

 

Bana ilk defa abla diye hitap etmişti. Bir şeylerin yanlış gittiği çok açıktı ama anlam vermekte zorlanıyordum. Onu daha fazla zorla burada tutamayacağım için seansları sonlandırmak zorunda kaldım.

 

‘’Seni tanımak çok güzeldi. Umarım bundan sonraki hayatında bütün güzellikler seni bulur Elif.’’ Dedim en sevecen gülümsememle. Ama tam o an onun gülümseyen yüzünden akan bir damla yaş duraksamamı sağladı.

‘’Hoşça kal Ela abla.’’ Diyerek çantasını da aldı ve odadan çıktı. Bir süre çıktığı kapıyı seyrettikten sonra aklım tam olarak başıma geldi. Bütün parçalar birden yerine oturdu. Tutarsız hareketlerinin sebebi birden aklıma düştü. Yaşadığım aydınlanmadan sonra koşarak ona yetişmeye çalıştım.

 

‘’Elif!’’ Diye bağırdım. Bağırdım ama her şey için çok geçti. Klinikten dışarı çıktığım anda gelen o silah sesi ve sonrasında olduğum yerde donup kalışım… İnsanların karşı kaldırıma toplanıp bazılarının çığlık attığı bir andı bu. Ben hâlâ olduğum yerde hiç kıpırdamadan o insan topluluğuna bakarken birden dizlerimin bağı çözülmüş gibi hissettim.

‘’Elif…’’ ismi son kez bir fısıltı olarak dökülmüştü dudaklarımdan.

 

Dizlerimin üzerine düştüğümde gözlerim kalabalığın arasında kanlar içinde yatan Elif’in cansız, masum bedenine gitti. Kalbimin sıkıştığını ve nefes alamadığımı hissettim. Öyle bir anda vücuduma aniden gelen bir güç dalgasıyla yerden kalktım ve ona doğru koştum.

‘’Hayır!’’ Diye bağırdım ağlamaya başlayarak. İnsanları ittirerek geçtim ve Elif’in cansız bedeninin yanına oturdum. Kanlar içinde kalmış olan başını dizimi yatırdım. “Ambulansı arayın! Ne duruyorsunuz?’’ Diye bağırdım.

 

‘’Aradık, şimdi gelir.’’ Dedi bir ses.

 

Elif’e dönüp saçlarını okşadım. ‘’Lütfen ölme…’’ Diye fısıldadım beni artık duymadığını bile bile. ‘’Lütfen yapma bunu, sen daha çok gençsin… lütfen!’’ En sonunda yeniden bağırmaya başladım.

 

Onu ilk gördüğümde kendimden çok şey bulmuştum onda. Onu iyileştirebileceğime olan inancım tamdı. Oysa her şeyin daha kötüye gittiğini fark edemeyecek kadar aptalmışım.

 

İçim acıyordu çünkü kendine bunu yapmasının suçlusu olarak kendimi görüyordum. Onu iyileştirmem gerekirken intihar etmesine engel olamamıştım.

 

O şimdi bir melekti… dünyaya gelmiş ve sonrasında dünyadan gitmiş tatlı küçük bir kız…

 

 

Bölüm : 27.02.2025 02:00 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...