32. Bölüm

30. Bölüm

Elçin Karaatlı
elcinkaraatli2024

Ela'nın Anlatımıyla:

Tam önünde, gözlerinin içine bakarak İbrahim'in evlenme teklifini kabul ettim ama o sadece tebrik ederek yüzüne herhangi bir gülümseme yerleştirdi. Biraz bile canını yakamamak benim canımı daha çok yakmıştı.

Gerçekten bir kız arkadaşı var mıydı yoksa yalan mı söylüyordu? Şimdi kafamda dolanan bu sorularla huzursuzca İbrahim'in elini tutuyordum, yani nişanlımın...

Ateş, tam karşımda durmuş gülümseyerek bir bana bir de İbrahim'e bakıyordu. Daha fazla susmayıp bir şey söylemesini istedim. Söyleyebileceği en ufak bir karşıt cümle içimi rahatlatacaktı ama aslında beni hiç sevmeyen bir adamdan sevgi dilendiğimin farkındaydım. Ne kadar acınası bir halde olduğumu düşündükçe içim kan ağlıyordu.

"Düğünü ne zaman yapmayı düşünüyorsunuz?" Arkamızda duran koltuğa otururken Ateş'ten gelen ani soruyla içimde bir enkaz oluştu. Aslında o an bakışlarımdan her şey belliydi ama Ateş, benim gözlerime bakmaktan kaçınıyordu.

"Daha bunu düşünecek vaktimiz olmadı." Dedi İbrahim gülerek.

"Düğününüzde bulunmayı çok isterim." Dediğinde İbrahim dışında odada bulunan herkes bu durumu garipseyip çatık kaşlarla Ateş'e baktı.

Bir süre kimseden ses çıkmadığında Derya ayağa kalktı.

"Ben bir çay koyayım." Diyerek eliyle gizlice beni çağırdı. Ben de hiç beklemeden yanına gittim.

Mutfağa geçtiğimizde konuşmadan önce biri geliyor mu diye kontrol edip kapıyı kapattı.

"Ela, ne oluyor?" Diye sordu anlamayan gözlerle bana bakarak.

Sorusuna cevap vermek için dudaklarımı araladığım anda göz yaşlarımın yanaklarımdan süzüldüğünü hissettim.

"Ben artık dayanamıyorum." Diyebildim sadece. Derya o halime dayanamayarak bana sımsıkı sarıldı.

"Kıyamam ben sana. Kim bilir nasıl canın yanıyor?" Diyerek saçlarımı okşadı.

Derya'nın kollarından sıyrılır sıyrılmaz ellerimle göz yaşlarımı sildim.

"Bana neden bunu yapıyor? Bunca yıl sonra burnumun dibine kadar giriyor ama bana karşı en ufak bir şey hissetmediği apaçık." Dediğimde Derya ne diyeceğini bilemedi. Önce önünde duran çay bardaklarına doğru dönerek çayı doldurmaya başladı sonra da derin bir nefes alıp verdi.

"Ela, bazen hayatta ne istediğimizi bilmediğimiz bir noktada buluruz kendimizi. Belki de şu an Ateş'in yaşadığı da böyle bir şeydir." Dediğinde acı dolu bir gülümsemeyle karşılık verdim.

"Derya, o beni hiç sevmemiş ki. Beni sadece kullanıp bir kenara atmış ve ben de her seferinde buna izin vermişim. Her seferinde ona koşarak gitmişim, anlıyor musun?"

"Ela, şu an içinde bulunduğun durumun ne kadar zor olduğunu anlayabiliyorum ama İbrahim'in varlığını da unutma, olur mu? Çünkü eğer bir şey olursa bu durumdan en zararlı çıkacak olan o olur. Eminim sen de bunu istemezsin." Derya söylediklerinde gayet haklıydı. Onaylarcasına başımı salladım.

"O gece kulübüne asla gitmemem gerekiyordu. Oraya giderek hayatımın hatasını yaptığımı nasıl bilebilirdim ki?"

"Eğer orada olmasa başka bir yerde tanışacaktınız. Hatta belki ilişkiniz okul sınırları içerisinde başlayacaktı ve emin ol bu daha kötü olurdu.Bu ikinizi de tamamen suçlu duruma düşürürdü. Bak Ela belki şu an bazı şeyleri sorguladığın bir dönemdesindir bilmiyorum ama bildiğim bir şey varsa o da Ateş'in senin ilk aşkın olduğu. O yüzden ona olan duygularını hafife alarak düşüncesiz hareketler yapıp üçünüzü de çıkmaza sokma olur mu?" Sessizce zemine baktım. Ateş'e olan duygularımı zaten hafife almıyordum, asla almadım. Ama şimdi ne yapacağımı bilmiyordum.

Derya ile daha fazla konuşmadan çayları da alarak salona gittik. Ben İbrahim'in yanına, Ateş'in de tam karşısına oturdum. Ortamda ilginç bir hava vardı. O havayı nasıl tarif edebileceğimi bilmiyordum. Sanırım bunu anlamak için yaşamak gerekiyordu.

Geç saate kadar Derya'da oturduk. Artık kalkma vakti gelmişti. Ateş de bizimle birlikte kalkmaya karar vermişti. Derya bizi kapıya kadar geçirdi. İbrahim ayakkabılarını hızlıca giyerek merdivenlerden inmişti bile. Ben ise o sırada Derya ile vedalaşıyordum. Kemal de Ateş'in kulağına bizim duyamayacağımız şekilde bir şeyler fısıldıyordu. Ben merdivenlere yöneldiğim sırada Ateş de peşimden geldi ve Derya ile Kemal kapıyı kapattılar.

Merdivenlerden sessizce inerken apartmanın ışığı ben adım atarken anlık olarak söndüğünde nereye adım attığımı göremedim. Sonrasında ışık yeniden açılsa da artık çok geçti. Adımı boşluğa atmıştım ve ayağım kaymıştı. Düşeceğim sırada ağızımdan bir "Ah!" sesi çıktı ve elleriyle beni kavrayıp bedenine yasladı. Ben duvarla arasında kaldığım sırada büyük bir sessizlik oluştu.

"Daha dikkatli ol." Dudaklarıma bakarak konuştuğu anda kalbim yerinden çıkacakmış gibi atmaya başlamıştı. Ne o çekildi ne de ben bir hamle yapabildim. Ona uzun zamandır bu kadar yakın olmadığımı hatırladığımda tüylerim diken diken oldu.

Şu an bu içinde bulunduğumuz durum çok yanlıştı. Oradan çekilmem lazımdı ve hatta onu itmem, belki de bir tokat atmam gerekiyordu ama yapamadım. Ben zaten asla ondan kaçamadım. O benim hastalığımdı ve ben bir türlü tedavi olamıyordum.

Güçlükle yutkunduğunu gördüğümde birazdan olabileceklerden fazlasıyla korkmuştum ama en kötüsü de olabilecek her şeyi istememdi.

Beklediğim şey olmamıştı. Ateş, kendini toparlayarak bedenimi serbest bırakmış ve çekilip merdivenleri inmeye devam etmişti. Beni orada öylece bırakıp arkasını dönüp gitmişti. İki elimde olduğum yerde çöküp yüzümü kapattım. Olanlara inanamıyordum. Biraz önce ona yeniden teslim oluyordum ve İbrahim'e karşı asla geri dönüşü olmayan bir hata yapıyordum. O an kendimden nefret ettiğimi hissettim. Bilinçaltımı bir türlü susturamamak beni deli ediyordu. Daha fazla orada durmadan koşarak merdivenleri indim ve Ateş'e hiç bakmadan arabaya bindim. İbrahim sürücü koltuğunda beni en güler yüzüyle karşıladığında vicdan azabım kat kat arttı. Bana doğru eğilerek yanağımdan öptü.

"İstersen bu gece bende kal." Dedi gülümseyerek.

"İbrahim, ben eve gitsem..." Konuşmama devam etmeme izin vermedi.

"Lütfen! Bu geceyi kutlamayalım mı sevgilim?" Dediğinde daha fazla itiraz edemedim.

Arabayı çalıştırıp kendi evine doğru sürdü. Yolda dinlemek için müzik açtı. Ben de başımı cama dayayıp aklımda olan tek şeyi düşündüm. Bunu yapmak istemesem de yapıyordum, elimde değildi.

Eve vardığımızın farkında bile değildim. İbrahim beni hafifçe dürtünce kendime gelip arabadan indim. Eve girdikten sonra İbrahim önce mutfağa gitti. Ben de salona geçip bir koltuğa oturdum. Huzursuz olduğumu belli etmek istemiyordum. O yüzden de yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim. İbrahim de bir süre sonra mutfaktan elinde iki kadeh şarapla döndü. Birini bana doğru uzatıp sonrasında da yanıma oturdu.

"Bunu çok özlemişim." Dedi iç çekerek.

"Neyi?" Diye sordum merakla. Bana doğru dönerek bir eliyle yanağımı okşamaya başladı.

"Seninle yalnız kalıp huzurlu bir gece geçirmeyi sevgilim."

"Ben de..." Kadehimden birkaç yudum alıp rahatlamaya çalıştım. Bir süre sonra alkolün etkisine girdiğimde vücuduma yayılan rahatlama hissiyle biraz olsun nefes alabildim.

İbrahim kadehindeki şarabı benden sonra bitirmişti ve bitirir bitirmez önümüzde duran sehpanın üzerine bıraktı. Kısa bir süre sonra bana doğru dönerek ellerini saçlarıma götürdü. yüzünü yavaşça yüzüme doğru eğerek dudaklarıma dudaklarını bastırdı. İlk defa İbrahim'in beni öpmesi midemi bulandırmıştı. Kendimi istemsizce geri çektim çünkü kusmak üzereydim. İbrahim bu hareketime anlam veremeyip çatık kaşlarıyla bana baktığında ne diyeceğimi bilemedim.

"Özür dilerim sanırım şarap yüzünden midem bulanıyor, pek iyi değilim." Dediğimde anlayışlı bir biçimde geri çekilerek beni göğsüne yatırdı.

"Sorun değil sevgilim. Sen iyi ol yeter."

Vicdanımın bana küfürler savurduğunu hissedebiliyordum. Yaptığım korkunç bir şeydi ve kimse böyle bir şeyi hak etmezdi. Bu durumdan kendimi nasıl kurtaracağımı düşünüp durdum. İkimiz de koltukta sızıp kaldığımızda gece bitmişti.

Ertesi gün çalan telefonla gözlerimi araladım. İbrahim de benimle birlikte uyanıp çalan telefonun sesinden rahatsız olduğunu belli edercesine homurdandı.

Benim telefonum çalıyordu. Telefonu elime alarak kimin aradığına bakmadan uykulu halimle açıp kulağıma koydum.

"Beni iyi dinle küçük metres! Seni Ateş'in peşinden ayrılmadığına pişman edeceğim. Seni yaşadığına pişman edeceğim! Üstelik bunu yaparken kılımı bile kıpırdatmayacağım. Duydun mu beni?" Bu Hande'nin sesiydi. Yaşadığım şokla öylece kalakaldım. Ne olduğunu bile anlayamadan telefon suratıma kapanmıştı.

 

Bölüm : 11.04.2025 02:36 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...