34. Bölüm

32. Bölüm

Elçin Karaatlı
elcinkaraatli2024

Beni sevdiğini kendi ağzıyla itiraf edeli ve dudaklarıma upuzun şehvetli bir öpücük bırakalı sadece birkaç dakika olmuştu. Elleri hâlâ yüzümdeyken ve gözleri gözlerimdeyken konuşabilecek gibi hissetmiyordum. Bana uzun zamandır hatta yıllardır böyle bakmamıştı. O anda sonsuza kadar kalmayı diledim.

 

Ellerini yüzümden çektiğinde benden birkaç adım geri atarak uzaklaştı ve gözlerini gözlerimden çekti. Bitmesini istemediğim bir anın daha sonuna gelmiştim. Yüzüne bakamadım.

 

“Ela, senin bir nişanlın var ve onu sevdiğini biliyorum. Belki ona aşık değilsin ama onu seviyorsun.” Yüzümü kaldırıp ona baktım. Çaresiz bir halde bana bakıyordu.

 

“Aşk bana hiçbir şey kazandırmadı Ateş. Aksine benden çok şey alıp götürdü ama birini sevmek…” Umutsuzca gülümsedim ve konuşmaya devam ettim. “İbrahim, bana mutluluğun ne demek olduğunu öğretti. Seninle yaşamak istediğim bütün güzel duyguları karşılıksız verdi bana. Belki ömrüm boyunca onun bana verdiği aşkı veremeyeceğim ona ama benimleyken onun da dünyanın en mutlu adamı olmasını sağlayacağım.”

 

Söylediklerim Ateş’in canını yakmış gibi görünüyordu. Nefes alış verişinde değişimler oldu. Sustu ve hiçbir şey demeden sadece bana baktı. Her şeye rağmen yine de aşkla baktım gözlerine.

 

“Merak etme Ateş Erdem… bu kız kimseye sana baktığı gibi bakamaz.” Bir anlığına yüzünde acılı bir tebessüm belirdi. “Kimseye sana karşı hissettiklerimi hissedemem Ateş ama… artık bitmesi lazım.” Dediğimde yeniden bana doğru geldi.

 

“Ela… ben bir şeyi bilmeni istiyorum. Ben seni…” Duraksadı ve sonra hafifçe gülümsedi. “Ben seni ilk olarak o gece kulübünde görmedim.” Dediğinde kaşlarım çatıldı. Dediğini anlayamadığım için meraklı gözlerimi gözlerine diktim.

 

“Sen ne demek istiyorsun?”

 

“Seni ilk gördüğümde ikimizde bir kitapçıdaydık. Üzerinde beyaz bir tişört ve altında da kot pantolon vardı. Sessizce teker teker raflardan kitap seçip eline alıyor ve konularına bakıyordun. Ben seni gördüğüm anda elim ayağıma dolandı.” Durup sanki o günü hatırlamış gibi başını iki yana sallayarak güldü. “Çok güzeldin Ela. Hayal bile edemeyeceğim kadar saf bir güzelliğin vardı. Ama biliyor musun? Güzelliğime mi aşık oldun diye sorarsan, hayır. O kitaplardan birinin konusu seni öyle bir gülümsetti ki, ben düşününce bile zar zor yutkunuyorum. İşte sana böyle aşık oldum. O günden sonra gülüşünü kafamdan silip atamadım. Sonra kulüpte tekrar karşıma çıktığında heyecandan deli oldum diyebilirim. Bu sefer o bana gülmüştün herhangi bir şeye değil, bana gülmüştün. O gece tekrar karşıma çıktığında birlikte olmalıyız diye düşünmüştüm. Evrenin böyle istediğini sandım ama…” Derin bir nefes alıp verdi. “ Yanılmışım.”

 

Söyledikleri karşısında ne diyeceğimi bilemedim. Bana benim onu bilmediğim, görmediğim, tanımadığım bir zamanda aşık olmuştu. Böyle bir adamın varlığından dahi haberim yoktu. Oysa bu nasıl olabilirdi? Böyle bir adam benim gibi silik bir karakteri fark etmişken ben nasıl onu görememiştim.

 

“Ben ne diyeceğimi bilemiyorum.”

 

“Biliyor musun? İstanbul’da baş başa geçirdiğimiz o günden sonra bana bir daha hiç öyle gülmedin Ela.” Ateş’in göz yaşlarının akıp gittiğini gördüğümde kalbim paramparça olmuştu.

 

“Ateş, ben…” Cümlemi bitirmeme izin vermeden araya girdi.

 

“Ama senin o adama öyle güldüğünü gördüğümde anladım, sen bana ait değilsin. Biz birlikte olamayız. Evet seni çok seviyorum Ela, sana köpek gibi aşığım ama benim de gücümün yetemeyeceği şeyler var. Bu öyle bir şey ki… senin için canımı veririm ama seninle olmaya gücüm yetmez. O yüzden de sana mutluluklar diliyorum Ela Ülgen.”

 

Ona daha fazla söyleyebileceğim hiçbir şey kalmamıştı. Ellerimle göz yaşlarımı silerek ona son bir kez o şekilde gülümsedim ve tek kelime etmeden arkamı dönüp kapıyı çekip çıktım. Yavaş adımlarla korkuluklara tutunarak merdivenden iniyordum. Nereye gittiğimi bilmeden sadece adım atıyordum. Kalbimin acısını dindirmek istiyordum ama bu mümkün değildi.

 

Apartmandan çıktığımda bir an başım döndüğü için elimle duvara dayandım. Bu şekilde araba kullanmam doğru olmazdı o yüzden de beni alması için Gökay’ı aradım çünkü ne olursa olsun ben kötüyken bana yardım edip soru sormadan sadece ne istiyorsam onu yapan arkadaşım oydu. Gökay’a beni almasını söyleyip ona konum attım. Gelmesi çok uzun sürmedi. Beni görür görmez arabayı durdurdu ve inip koşarak yanıma geldi.

 

“Hastaneye gidelim mi?” Bu o kadar önemsiz bir soruydu ki duygu boşalması yaşayabileceğim en saçma anda hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Gökay’ın boynuna sımsıkı sarıldım. O da aynı şekilde bana sarılıp saçlarımı okşadı ve sakinleşmemi bekledi. Bir süre sonra daha iyiydim.

 

Gökay, beni ayağa kaldırıp koluma girdi. Arabaya doğru yürüdük ve binmem için bana kapıyı açtı. Bindiğimde ise sakince kapıyı kapatıp sürücü koltuğuna geçti.

 

“Seni nereye götüreyim istersin?” Diye sorduğunda önce düşündüm. Sonra da geceleri kaçıp kaçıp içmeye gittiğim o mekanın adını verdim. Mekanın neresi olduğunu bildiğine göre o da o mekana gidiyordu.

 

Mekana geldiğimizde sessizce arabadan indik. İçeriye geçtiğimizde gündüz olduğu için mekan bomboştu ama barmen oradaydı. Oraya doğru gittim, Gökay da peşimden geldi. Bar taburesine oturup barmenin önüme içkimi koymasını bekledim. Çok geçmeden barmen kim olduğumu hatırladığını belli edercesine aynı içkiyi getirip önüme koydu.

 

Ben bardağı ağzıma götürürken Gökay eliyle bardağı tuttu ve beni durdurdu.

 

“Ela, neden yapıyorsun bunu kendine?” Diye sorduğunda elimle başımı sıvazladım.

 

“Gökay, sen önceden soru sormazdın.”

 

“Yıllar oldu, herkes biraz değişir.”

 

“Bugün de olmanı istediğim Gökay olsan?” Dedim çaresizce.

 

“Ela, o adamın burada olduğunu ve o adam buraya geldiğinden beri normal davranmadığını biliyorum. Hatta eminim ki, o apartmanda oturuyordu o herif.” Dediğinde başımı başka yöne çevirerek göz temasından kaçındım.

“Dün İbrahim’in evlenme teklifini kabul ettim.”

 

“Onu da biliyorum ve biliyor musun hiç sevinmedim. Çünkü İbrahim’i üzeceğini biliyorum. Ela, eğer İbrahim tüm bunları öğrenirse bugün senin geldiğin halden çok daha kötü bir hale gelecek. Apaçık bir şekilde onu aldattığının farkında mısın?” Dediğinde inanamayan gözlerle ona baktım.

 

“Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?” Diye sordum çaresizce.

 

“Ne yazık ki birini aldatmak için illa fiziki bir durum olması gerekmiyor. Kalbinde ve aklında bir başkası olduğu halde bu ilişkiye devam edebiliyorsan bu da aldatmak sayılır Ela. O yüzden tüm bunlara rağmen o teklifi kabul etmen beni sevindirmedi.” Dedikleri her açıdan doğruydu. Hatta fiziki bir durum da yaşanmıştı. Ateş beni öpmüştü ve ben de karşılık vermiştim. Bu durum daha ne kadar kötü bir hâle gelebilirdi bilmiyordum.

 

“Benden nefret ediyor musun?” Diye sordum sakin bir ses tonuyla.

 

“Senden değil ama ilişkinizden nefret ediyorum. Kafan karışık anlayabiliyorum ama İbrahim’ e eziyet etmeni anlayamıyorum. Onu sahte bir aşkla kandırman doğru değil Ela.”

 

“Bunu bilmediğimi mi sanıyorsun?” Dedim sinirli bir ses tonuyla.

 

“Öyleyse ne yapmaya çalışıyorsun?”

 

“Gökay, içinde bulunduğum durumun çıkmazını sadece ben bilebilirim. Aşık olduğum adamın başkasıyla evlendiğini izledim ben. Sen bunun nasıl bir şey olduğunu biliyor musun?” Dediğimde Gökay da sinirlendi.

 

“Eğer aşık olsaydı seni terk edip bir başkasıyla evlenmezdi Ela!”

 

“Hiçbir şey bildiğin yok!” İkimiz de birbirimize nerede olduğumuzu unutarak bağırdığımızda etrafa baktık. Neyse ki barmenden başka kimse yoktu. O da ne olduğunu merak edip bize bakmaya başlamıştı.

 

“Ela, yanlış yoldasın.” Gökay beni ciddi bir ses tonuyla uyardı. Ben de önce önümde duran bardağı kafama diktim. Sonra da Gökay’a baktım.

 

“O zaman bana doğru yolu göster de oradan ilerleyeyim.”

“İki adam var Ela. Sen sadece biriyle mutlu olabilirsin. İkisini birden isteyemezsin, bu bencillikten başka bir şey değil.”

 

“İkisini birden istediğimi düşünmen çok iğrenç bir şey.” Dedim berbat bir halde olduğumu belli eden ses tonumla.

 

“Özür dilerim Ela. Amacım canını yakmak değil.”

 

“Emin ol zaten fazlasıyla yanıyor, sen daha fazla yakamazsın.”

 

“Pazartesi o adamla yemek yiyecekmişiz. Sanırım bir kız arkadaşı varmış. Orada kararını belli etmeni isterim.” Ona baktım ve güldüm.

 

“Tamam dediğin gibi yapacağım. Kararımı orada herkesin içinde duyacaksın.” Dedim en net halimle.

 

“Teşekkür ederim. Emin ol bunu herkesin iyiliği için istiyorum.”

 

Sonrasında yanımdan kalkıp gitti. Ben de orada kendimle baş başa kaldım.

 

 

Aradan 5 gün geçti. Bugün pazartesiydi ve yemeği yiyeceğimiz gün gelip çatmıştı. Gökay ile olan konuşmamızdan sonra İbrahim ve Ateş’i hiç görmemiştim. İbrahim ile birkaç defa telefonda konuşmuştuk ama Ateş’le herhangi bir şekilde iletişime geçmedik. Ben bu süre zarfı boyunca düşünmüştüm. En sonunda bir karara varmıştım. Mutlu olmak için tek bir seçeneğim vardı ve ben onu orada herkesin içinde belli edecektim. Tam da Gökay’ın istediği gibi olacaktı.

 

İbrahim, akşam beni almak istediğinde tek başıma geleceğimi belirttim. Yemeğe gidene kadar ne İbrahim’i ne de Ateş’i görmek istiyordum.

 

Akşam için üzerime askılı, sırt dekoltesi olan, dize kadar uzanan siyah bir elbise giydim. Saçımı da dağınık topuz yaparak aynada kendime baktım. Güzel bir makyaj yaparak kendimi güzel göstermeye çalışıyordum. Bu gece benim dönüm noktam olacaktı. Bunun için de normalden daha farklı görünmek istiyordum.

 

Ayağıma beyaz bir spor ayakkabı giyerek yanıma da beyaz bir çanta aldım. Evden çıkarken üzerime ince bir ceket aldım çünkü akşamları deniz kenarı soğuk olabiliyordu. Sonrasında da kapıyı kapatıp çıktım.

 

Yemek yiyeceğimiz restauranta geldiğimizde Derya ve Kemal’in çoktan gelip yerlerini aldıklarını gördüm. Derya beni görünce şaşkınlıkla ayağa kalktı.

 

“Ela, bu ne güzellik?” Dediğinde yapmacık bir gülümsemeyle sarıldım.

 

“Teşekkür ederim, o senin güzelliğin.” İkimizde yerimize geçip oturduğumuzda çok geçmeden Gökay ve İbrahim de geldiler.

 

Gökay, Kemal ile Derya’ya sarılırken İbrahim bana doğru geldi. Beni kollarının arasına alarak sımsıkı sardı.

 

“Dünyanın en güzel kadınıyla birlikteyim.” Diye fısıldadı kulağıma.

 

“Çok tatlısın.” Dedim gülümseyerek.

 

Gökay’ın tedirgin bakışları benim üzerimdeydi ve ben bakmasam da bunu hissedebiliyordum. Yine de ona dönüp bakmadım.

 

Aradan biraz zaman geçti. Ateş’in içeri girdiğini gördüğümde kalbim hızla çarpmaya başladı. Beni fark edip beğenmesini istiyordum ama yine de bu isteğimi gizlemeye çalıştım. Dudağımı ısırarak başka tarafa baktığımda onun sesini duydum.

 

“Herkese merhaba.” Önce İbrahim’in elini sıktı, sonra da Kemal’e sarıldı. Gökay, Ateş’i selamlamak yerine onu görmezden gelmişti. Ateş, masanın tam ortasına oturduğunda herkesin sohbete daldığı sırada göz ucuyla beni süzmeye başlamıştı. Bunu görebiliyordum ve bu beni fazlasıyla heyecanlandırıyordu. Ben de boş durmamaya karar verdim.

 

“Ee Ateş? Sevgilin nerede?” Diye sorduğumda herkes önce bana sonra da Ateş’e baktı. Herkesin merak edip de kibarlıktan soramadığı soruyu ben pat diye sormuştum. Ateş gülümseyerek önce bana sonra da diğerlerine baktı.

 

“Çok yakın bir zamanda ayrıldığımız için onunla beraber gelemedim. Maalesef ilişkimiz ilerlemiyordu.” Dediğinde içimden bir kahkaha atmak geldi çünkü bas bayağı yalan söylüyordu, öyle bir kız yoktu.

“Üzüldüm doğrusu. Zaten o gün elinin halini görünce bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım.” Dedi İbrahim içten bir ses tonuyla.

 

“Aşamayacağım bir şey değil, sorun yok.”

 

Biz bu konuya odaklanmışken garson gelip bizi böldü.

 

“Ne alırsınız efendim?”

 

“Ben bir kırmızı şarap alacağım.” Ateş yemek yemeyi tercih etmiyordu.

 

“Yemek yemeyecek misin?” İbrahim’in benim eski sevgilime bu kadar ilgili olmasına anlam veremiyordum.

 

“Maalesef. Ayrılık iştahsızlığı.” Ateş’in cevabına istemsizce kıkırdadım. Herkes anlamayarak bana baktığında kendimi toparladım.

 

“Kusura bakmayın, benim biraz sinirlerim bozuk da.”

 

“Sorun değil. Siz siparişleri verin ben izninizle lavaboyla kadar gidip geleceğim.” Ateş masadan kalkıp gittiğinde peşinden gitmek istedim ama önce sipariş verip biraz beklemeliydim.

 

Siparişler verildikten sonra karnım ağrıyormuş gibi rol kestim.

 

“Ela, iyi misin?” İlk Derya fark etti.

 

“İyiyim, sadece biraz karnım ağrıyor.”

 

“Bebeğim, ilaç isteyeyim mi?” İbrahim’e küçük bir tebessümle karşılık verdim.

 

“Dünden beri ara ara sancı giriyor. Yediğim bir şey dokundu sanırım. İzninizle lavaboya gideyim.” Diyerek ayağa kalktım ve iki büklüm bir şekilde lavaboya gittim. Ben lavabonun önüne geldiğimde Ateş çoktan çıkmıştı. Beni gördüğü anda olduğu yerde durdu.

 

“Hani gidecektin?” Diye sordum.

 

“Yarın gidiyorum.” Yüzü asıktı.

“Neden dün değil, bugün değil de yarın?”

 

“Çünkü son kez seni görmek istedim. İyi ki de gitmemişim. Yoksa bu güzellikten mahrum kalacaktım.” Dediğinde istemsizce tebessüm ettim. “İşte bu gülüşü çok özleyeceğim.” Dediğinde gözlerim gözleriyle buluştu.

 

“Kendine çok dikkat et olur mu?” Dediğimde o da gülümsedi. Bana doğru gelerek yanağımı okşadı.

 

“Seni hiç unutmayacağım Ela.” Dediği sırada restauranttan bağırış sesleri gelmeye başladı. Ateş ile ikimiz önce birbirimize baktık sonra da koşarak masamıza gittiğimiz sırada bir sürü silahlı adamın orada olduğunu gördük. Adamlar silahları restauranttaki insanlara doğrultmuşlardı. Kemal, Derya, Gökay ve İbrahim herkes gibi yere yatmışlardı. Adamlar bizi gördükleri anda silahları bize doğru çevirdiler.

 

“Ela Ülgen ve Ateş Erdem!” Diye bağırdı içlerinden biri. Resmen kanım çekilmişti. Ellerim buz gibi olmuştu ve şoka girdiğim için kımıldayamıyordum. İbrahim ayağa kalkıp bana doğru gelmeye çalıştığı sırada adamlardan biri silahını ona çevirdi.

 

“İbrahim dur!” Diye bağırdım can havliyle. Tam o sırada adamlar silahı Ateş’e doğru çevirdi. Ateş bana doğru baktı.

 

“Ela, sakin ol ve sakın kıpırdama. Seni çok sevdiğimi de unutma.” Ateş ne olup bittiğini biliyordu.

 

Adamın tetiği sıktığını gördüğümde ne yaptığımı bilmeden atladım kurşunun önüne. Aklımda olan tek şey Ateş’i kurtarmaktı. Tam olarak da öyle oldu. Tabancı sesi ve sonra bedenime girdiğini hissettiğim o acı verici kurşun hissiyle yere yığılmam bir oldu. Tek hatırladığım şey Ateş’in kollarına yığılmam ve etraftan gelen çığlık sesleri.

 

“Sevgilim!” Bu İbrahim’di.

“Hayır!” Ateş’in sesi kulaklarımı acıttı.

“Ela!”

“Ela, bırakma beni!” Son olarak Ateş’in sesiyle yumdum gözlerimi ve karanlığa teslim oldum.

 

 

Bölüm : 14.04.2025 03:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...