
Ela'nın Anlatımıyla:
Bu kadar yakışıklı bir adam benden ne istiyordu, anlayamıyordum. Beni tanıyormuş gibi davranarak kandırmaya da çalışıyor olabilirdi ama eğer öyle olsa benim hafızamı kaybettiğimi bilemezdi. Kafamda gereksiz komplo teorileri oluşturup kendi kendimi korkutmaktan başka bir şey yapmıyordum. Yine de adamdan birkaç adım geri atarak uzaklaştım.
"Ela ben..." Dedim sadece uzattı elini yavaşça sıkarak. Bana çok sıcak bir gülümseme verdi.
"Arkadaşından seni buraya çağırmasını rica ettim. Umarım bana kızmamışsındır." Dediğinde şaşkın bakışlar attım.
"Nasıl yani, Derya beni buraya sizin için mi çağırdı?" Diye sordum inanamayarak.
"Evet, öyle oldu."
"İyi de ben sizi tanımıyorum bile." Dediğimde gözlerinde anlayamadığım bir hüzün belirdi.
"Ben seni tanıyorum ama... şimdilik bu yetmez mi?"
"Açıkçası şu an ne diyeceğimi bilemiyorum." Dediğimde yabancı adam yeniden gülümsemeye başladı.
"Sana hatırlamadığın şeyleri anlatmamı istemez misin?" Dediğinde ilgimi çekmeyi başarmıştı.
"Gerçekten bunu yapar mısın? Ailem anılarıma ulaşmama engel oluyor. Onların bana kendi istekleriyle gelmelerini beklemeliymişim çünkü beyin zorlamaya gelmezmiş." Dediğimde karşımdaki adam kıkırdadı.
"Hiçbir şey hatırlamıyorken bile çok tatlısın Ela." Dediğinde bakışlarım bakışlarına kitlendi. Kalbim istemsizce hızlı atmaya başladığında yanaklarımın kızardığını hissettim.
"Bir kafeye oturalım."
Bir süre sessizce yürüdükten sonra karşımıza çıkan ilk kafeye oturduk. Sessizlik, oturduktan sonra devam etmişti. Karşımda tanımadığım ama beni tanıdığını söyleyen bir yabancı olması çok garip gelirken, anılarıma ulaşmak için elimdeki tek şansın bu yabancı olduğunu biliyordum. Biz otururken garson yanımıza geldiğinde Ateş bana bir sade kahve söyleyince bir anlık da olsa şaşkınlığımı gizleyemedim. Beni gerçekten tanıyor olmalıydı.
"Beni gerçekten tanıyorsun." Dedim sesli düşünüyormuş gibi. ,
"Seni herkesten daha iyi tanıyorumdur belki de." Karşımdaki bu adam benimle flört etmeye çalışıyor gibi görünüyordu.
"Tam olarak kimsin sen?" Diye sorduğumda biraz fazla kaba davrandığımı düşündüm ama o bu davranışlarımı garipsemiyor gibiydi.
"Ela, önce sana bir soru soracağım." Dediğinde merakla baktım gözlerine.
"Dinliyorum."
"Beni ilk gördüğün an ne hissettin?" Sorusuyla bir an afallasam da ne hissettiğimi düşündüm. O an ne hissettiğimi düşününce tuhaf bir duygu kapladı içimi. Onu gördüğüm anda yüzü bana çok tanıdık gelmişti. Unuttuğum her şeyin, herkesin aksine o bana tanıdık gelmişti. Yine de içimde anlam veremediğim buruk bir duygu vardı.
"Ne hissettiğimi bilmiyorum." Diyerek kestirip atmaya çalıştım ama başaramadım.
"Ela, yapma. gözlerini, bana nasıl baktığını gördüm."
"Bakın, şu an burada tanımadığım bir adamla oturmam yeterince saçma değilmiş gibi bir de sizinle bunu tartışamam. Lütfen ne söyleyecekseniz bir an önce söyler misiniz?" Ateş, derin bir nefes alıp verdi.
"Yani bunu nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Bak Ela, sen ve ben..." Duraksayıp cümlelerini kafasında toparlamaya çalıştı. "Biz birlikteydik." Dediğinde istemsizce bir kahkaha attım. Şaşkın gözlerle bana baktığını gördüğümde ciddi olduğunu anladım.
"İnanmıyorum! Sen delirdin sanırım."
"Neden böyle bir tepki verdiğini bilmiyorum."
"Ben İbrahim ile birlikteymişim, seninle değil." Dediğimde Ateş alay edercesine gülümsedi.
"İbrahim'den önce kiminle birlikte olduğunu hatırlamıyorsun."
"Neden acaba? Hafızamı kaybettim diye olabilir mi?" Dedim sinirli bir şekilde göz devirerek.
"Sana anlatmaya çalışıyorum."
"Yani İbrahim'den önce seninle birlikteydik öyle mi?" Bu kadar yakışıklı iki adamı da tavlamış olmak beni oldukça şaşırtmış olsa da bu konudan kimseye bahsetmeyecektim.
"Evet, aynen öyle."
"Peki nerede tanıştık biz?" Diye sorduğumda Ateş alt dudağını ısırdı.
"Okulda tanıştık."
"Sen de mi psikoloji öğrencisiydin?" Diye sorduğumda Ateş'in yanakları kızardı.
"Evet... öyleydim."
"İnanamıyorum. Beş sene içinde iki farklı adam gelip geçti hayatımdan, öyle mi?" Dedim sorarcasına.
"Ela, ben hayatında gelip geçici biri olmadım." Dediğinde yine tüm odağımı ona vererek kaşlarımı çattım.
"Anlamadım."
"Biz birbirimize aşık olduk. Senin başına bu talihsiz olay geldiğinde ben de oradaydım." Yutkunduğunu gördüm. Bu olaydan bahsetmek onun canını sıkıyor gibi görünüyordu. "Kollarıma düştün."
"Sen ciddi misin?" Duyduklarım karşısında ağzım açık kalmıştı.
"Maalesef ciddiyim." Dediğinde kendimi zorlayarak bir şeyler hatırlamaya çalıştım ama hiçbir şey değişmedi.
"İyi de ben o sırada İbrahim ile birlikteymişim." Diye sordum şaşkın bir yüz ifadesiyle. Tam bu sırada neler olup bittiğini biraz olsun anlamıştım. Ben İbrahim ile birlikteyken aynı zamanda bu adama aşıkmışım. Resmen beynimde havai fişekler patlıyordu. Başım anlamadığım bir nedenden ötürü ağrımaya başlamıştı.
"Üzgünüm Ela. Biliyorum duyduğun şeyler şu anda mantığına ve vicdanına ters gelen şeyler ama aslında olay düşündüğün gibi olmadı. Biz zaten birlikte değildik bu sırada. Sadece... o gün aynı ortamda bulunmamız gerekiyordu."
"Ama... sana aşıktım öyle mi?" Diye sordum kafamı kaldırıp yeşil gözlerine bakarak.
"Evet. Yani en azından..." Duraksayıp dudaklarını birbirlerine bastırdı. "Ben öyle biliyordum."
Şimdi ortam, ilk oturduğumuzdaki halinden daha sessizdi. Ben İbrahim'i aldatmış olamazdım. Olabilir miydim? Bunu yapabilecek kadar kötü biri olmuş olabilir miydim gerçekten?
Ellerim buz gibi oldu. Kendimi olabildiğince kötü hissetmeye başladığımda yağa kalktım.
"Kusura bakma ama ben daha fazla konuşmak istemiyorum." Dediğimde o da benimle ayağa kalktı.
"Ela, lütfen otur."
"Sana iyi günler." Diyerek arkamı döndüğümde beni bileğimden yakaladı.
"Seni geri istiyorum Ela."
Bu yabancı adamın bana bu kadar yaklaşmasına izin vermiş olmam bile kendimi kötü hissetmeme yetmişti ama asıl canımı yakan İbrahim'e böylesine kötü bir şeyi yaşatmış olmaktı. Ben böyle biri olamazdım.
"Ben sizi tanımıyorum bile." Dedim bileğimi sertçe elinden kurtarırken.
"Hayır, tanıyorsun. Hatta ne kadar tanıdığını bilsen şaşırırsın."
"Yeter artık! Beni rahat bırak. Lütfen bir daha da karşıma çıkma."
"Ela, lütfen bize bunu yapma." Dedi yalvarırcasına.
"Geçmişte sana karşı ne hissettiğimi bilmiyorum ama şu an gerçekten hiçbir şey hissetmediğime eminim. Üzgünüm ama gelmiş geçmiş bir ilişki için kendini de beni de yorma." Diyerek hızlı adımlarla kafeden çıkıp oradan uzaklaştım.
Az önce konuşulanları ve yaşanılanları düşününce başım çatlayacak gibi oldu. Bir saniyeliğine gözüm kararınca sendeledim. Neler olup bittiğini anlamanın bir bedeli oluyor gibiydi. Yaşadığım vicdan azabıyla telefonu elime alarak hemen İbrahim'i aradım. Birkaç çalışta telaşlı bir ses tonuyla telefonu açtı.
"Ela! Ne oldu, iyi misin?"
"İbrahim, lütfen görüşebilir miyiz?"
"Tabii ki. Nereye geleyim?"
"Bizim eve gel."
Buluşmak için sözleştikten sonra koşarak bir taksiye bindim ve eve gittim. Çok sürmeden İbrahim de gelmişti. Eve birlikte girdik. Ona ne diyeceğimi bile bilmediğim bir durumun içerisindeydim. Ne ara bu kadar berbat bir insan olduğumu anlamıyordum.
İbrahim, salona geçtiği sırada ben de lavaboya gidip yüzümü yıkamak istedim. Aynanın önüne geldiğimde aynada sinirden kızarmış yüzüme baktım. O an anlayamadığım çok garip bir şey oldu. Sanki kafamda bir rüya canlanmış gibiydi. Uyanıkken rüya görmek gibi bir şeydi bu. Ateş, tam karşımda bana bakıyordu, ve yüzünde büyük bir gülümseme vardı. Ben de onunla birlikte gülümsüyordum. Bir mekanda yemek yiyorduk ve sohbet ediyorduk. Sonra Ateş eliyle elimi tuttuğunda ne kadar utandığımı ve heyecanlandığımı hatırladım. O hissi çok derinlerden hissettiğimde tüm vücudum kaskatı kesildi. O yabancı doğru söylüyordu. Bizim aramızda bir şeyler olmuştu.
Bunu hatırladığımı fark ettiğimde ister istemez mutluluk sardı tüm vücudumu. Bir ay içerisinde ilk defa kayıp giden beş yılımdan bir anı hatırlamıştım. Ve sanırım bu Ateş denen adam sayesinde olmuştu.
Bu anı hatırladığımı kimseye söyleyemedim. Zaten yeterince suçluydum, bir de bunu paylaşıp daha da kötü bir konuma düşmek istemiyordum. o yüzden de yüzümü yıkayarak hiçbir şey olmamış gibi İbrahim'in yanına gittim.
Beni görünce dikkatini üzerimde topladı.
"Ela, neler oluyor? Bir şey mi hatırladın?"
"Hayır, ben sadece seni görmek istedim."
"Ama daha bu sabah..." İbrahim'in daha fazla bir şey söylemesine izin vermeden araya girdim.
"Haklısın, saçmaladım. Sana olan aşkımı hatırlamasam da seni her zaman seviyordum. Böyle davranmam saçmalıktan başka bir şey değildi. Özür dilerim." Dediğimde İbrahim en sıcak gülümsemesiyle gülümseyerek yanıma geldi.
"Bunlar olabilir canım, sorun değil. Ben her zaman yanında olacağım. Bana olan duygularını hatırlaman için de elimden geleni yapacağım." Diyerek bana sarıldığında Ateş ile benim aramdaki ilişkiyi bilmediğini anladım.
"İbrahim, sana bir şey soracağım."
"Sor bir tanem."
"Ateş kim?" Soruyu öylece soruverdim. Sorduğum anda bunun o kadar da basit bir olay olmadığını İbrahim'in yüzünden anladım. Çenesini sıkarak güçlükle yutkunduğunu görebiliyordum.
"Onun adını nasıl hatırlıyorsun?" Dedi sesini güçlükle kontrol ederken.
"Ben... adını bir yerde duyunca.... tanıdık geldi." Dedim mahcup bir şekilde.
"Ela, o adamın adını senin ağzından bir daha duymak istemiyorum. O senin bilmeni gerektirmeyecek kadar iğrenç bir adam." İbrahim'i ilk defa bu kadar öfkeli görmüştüm.
Ben bir şey demek için dudaklarımı araladığım sırada kapı çaldı. Birini beklemediğimiz için şaşırmıştım. Ayağa kalkarak kapıya doğru gidip kapıyı açtığımda karşımda Ateş'i görünce şok oldum.
"Ateş..." Dedim İbrahim'in duymaması için fısıldayarak.
"Seni daha önce yüz defa bıraktım, hep gitmene izin verdim ama artık bunu yapamam. Hatırlamasan da kalbinin bana ait olduğunu biliyorum. Beni bir manyak olarak görmeni istemiyorum. Ben sadece bütün her şeyi hatırlamanı istiyorum Ela. Eğer hatırladığında beni hâlâ istemezsen işte o zaman giderim." Ateş'in söyledikleri karşısında ne diyeceğimi bilemedim. Ben bir şey demeye kalmadan İbrahim kapıya gelmişti. Ateş'i gördüğü anda yakasını tutarak arkasında duran duvara yapıştırdı.
"Senin burada ne işin var lan?" Ateş, İbrahim'i ittirince İbrahim dengesini zar zor toparladı.
"Durun!" Diye bağırdım korkuyla.
"Ela'nın yanında olmak benim de hakkım!"
"Seni geberteceğim!" Diyerek Ateş'e tüm gücüyle yumruk attı.
"Hayır, İbrahim!" Diye bağırsam da onun gözü dönmüş gibiydi.
"Eeeh, Yeter!" Diye isyan ederek Ateş de İbrahim'e tüm gücüyle vurdu. Merdiven boşluğunda dövüşüyorlardı ve başlarına bir şey gelme ihtimali beni daha da korkutuyordu.
"Durun, lütfen durun!" Diye bağırdım tüm gücümle. O sırada annemle babam acele ederek yukarı çıktılar.
"Ela!" Diye bağırdı annem. Babam da Ateş ve Ibrahim'i ayırmaya çalıştı.
Ben korkudan ağlamaya başlamıştım çünkü tüm bunlar alışık olmadığım şeylerdi. Bu sırada gözümün önünde bir sahne daha belirdi. Ateş ve İbrahim'in kavga ettiği bir başka sahne... Bütün bu güçlü duygu haline dayanamayarak bedenimi annemin kollarına bırakarak gözlerimi karanlığa teslim ettim.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 49.48k Okunma |
2.85k Oy |
0 Takip |
48 Bölümlü Kitap |