
Ateş ile o günden sonra her şey çok değişti. Birbirimize her anlamda arkadaşça yaklaşıyorduk. Çünkü artık ikimiz de bunun böyle olması gerektiğinin farkındaydık. Benim hafızamda, o geceden sonra herhangi bir değişim olmaması canımı sıkıyordu.
Ateş'i bir şekilde İbrahim'e kabul ettirmiştim. Beni bayağı bir zorlamış olsa da hafızamı kaybettiğim için artık yaşananların hiçbir önemi kalmadığını ona açıkladığımda bana inandı ve bu durumu istemeye istemeye kabullenmek zorunda kalmıştı. Herkes, ben kendimi daha iyi hissedeyim diye ellerinden geleni yapıyordu. Bana bazen kırılgan bir eşya muamelesi yapsalarda her şeyi benim iyiliğim için yaptıklarını biliyordum ve onları çok seviyordum.
Ateş'i yavaş yavaş tanıyordum. O da onu tanımam için büyük bir çaba sarf ediyordu. Normal arkadaşlar gibi sahile gidip kahve içip biraz sohbet edip eve dönüyorduk. Zaman zaman beni çok güldürse de ikimizin geçmişiyle ilgili hatırladığım ufak tefek şeyler hemen aklıma gelip ona karşı olan iyimser tarafımı bertaraf ediyordu. Ona ısınmam biraz zaman alacak gibi görünüyordu.
Yine onunlaydım. Sahilde sessizce yürüyorduk. Bir şey demese de yüzünden canının bir şeye sıkıldığını anlayabiliyordum. Ne olduğunu çözmek adına bunu direkt olarak ona sormanın daha mantıklı olacağını düşünerek ilk adımı attım.
"Sen iyi misin? Buluştuğumuzdan beri tek kelime etmedin." Dediğimde Ateş aniden durdu. Gözlerinde pişmanlık görüyordum. Yanlış bir şey yaptığını düşünüyor gibiydi.
"Benim seninle konuşmak istediğim çok önemli bir şey var." Dediğinde heyecanlandım.
"Bak şimdi daha çok merak ettim." Dedim gülümseyerek.
"Şu ilerideki banka otursak olur mu? Ayakta konuşmak istemiyorum."
Başımla onaylayarak yavaşça banka doğru ilerledim. O da usulca peşimden geliyordu. Banka varana kadar ne yapmış olabileceğini düşündüm. Belki de beni unutamamıştı ve bu arkadaşlığa devam edemeyeceğini söyleyecekti ya da yeniden deneyelim diyecekti.
Banka oturduktan sonra meraklı gözlerle gözlerine baktım.
"Şimdi söyle bakalım Ateş, ne oldu?" Ateş, gerçekten dertli görünüyordu.
"Ela, günlerdir düşündüğüm bir şey var ve ben bunu sana nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Biliyorum arkadaşız ve bu hep böyle olacak ama..." Büyük bir özgüvenle Ateş'in sözünü kestim.
"Yoksa düşündüğüm şey mi?" Dedim dudaklarımı birbirine bastırarak. Onu reddetmeye hazırlanıyordum. Ona bunun olamayacağını net bir şekilde ifade edecektim.
"Sen ne düşünüyorsun ki?" Diye sordu.
"Sen söyle." Dediğimde o da derin bir nefes alıp verdi ve gözlerimin tam içine baktı.
"Ben biriyle görüşüyorum Ela." Dediğinde resmen şoka girdim. Beklediğim cevap bu değildi. Bu aklımın ucundan bile geçmemişti ve anlamadığım bir biçimde beni inanılmaz derecede yaralamıştı. Birkaç saniye hiçbir cevap veya tepki veremedim. O ise benden iyi ya da kötü bir tepki bekliyordu.
"Ela, bir şey demeyecek misin?" Diye sorduğunda tuttuğum nefesi geri bırakarak gülümsemeye başladım.
"Ben de tam olarak böyle bir şey bekliyordum." Diyebildim sadece.
"Yani bu seni kızdırmadı?" Diye sordu tek kaşını kaldırarak.
"Beni neden kızdırsın canım. Biz arkadaşız, unuttun mu? Geçmişimizde ne olursa olsun, bu değişmeyecek." Tam bu sırada başıma saplanan bir sancıyla yeniden gözümün önünde geçmişten bir anı belirdi. Ateş ve bir kadın öpüşüyordu. Ben ise çaresiz bir şekilde masanın altında onları izliyordum. Bunun canımı ne kadar yaktığını da çok net bir şekilde hatırlıyordum. Kalbimin sancısı zihnimde dönüp duruyordu. Birden ağlamaya başladım. Ateş ne olduğunu anlayamadan endişeyle bana baktı.
"Ela, ne oldu?"
"Hiçbir şey!" Diyerek daha fazla beni ağlarken görmesin diye arkamı döndüğümde beni omuzlarımdan tutup kendine doğru çevirdi.
"Bana dürüst olacağına söz verdin." Dediğinde korkusuzca dudaklarım aralandı.
"Bir şey hatırladım."
"Lütfen benimle paylaş."
"Benim karşımda biriyle nasıl öpüştüğünü ve o an nasıl bir acı çektiğimi hatırladım. Neden bunu hatırladığımı bilmiyorum. Ben sadece gitmek istiyorum." Dediğimde aniden bana sarıldı. ,
"Sana geçmişte yaşattığım her şey için çok özür dilerim. Ne kadar pişmanlık duyduğumu kelimelerle ifade edemem. Sadece bu göz yaşlarının şu an söylediğim şeyle bir ilgisi olmadığını bilmek istiyorum Ela." Kararlı bir şekilde baktı gözlerime.
"Yok." Dedim duraksayarak ama olduğunu biliyordum. Bunu duymak da canımı çok yakmıştı. Ateş'e karşı bir şeyler hissetmediğimi sanarken kendimi ne kadar da aptal yerine koyduğumu anlayınca daha da kötü hissettim.
"Emin misin?"
"İnan bana, hayatına yeni birini aldığını görmek beni çok mutlu etti. İkimiz de tereddüt etmeden hayatlarımıza devam ettiğimiz için bizimle gurur duyuyorum." Dediğimde bana gülümsedi.
"Bunu duyduğuma çok sevindim."
"Çok özür dilerim. Benim hemen eve gitmem gerekiyor." Diyerek hızlı adımlarla yanından ayrıldım. Yürürken akan göz yaşlarımı bir ben görüyordum. Aynen istediğim gibi...
************
Ertesi gün yataktan kalmak canım istemedi. Öğlene kadar yatakta kalarak kendime biraz izin verdim. Annem ara ara gelerek nasıl olduğuma bakıyor ve İbrahim’in beni çok merak ettiğini söylüyordu ama ben kimseyle konuşmak veya görüşmek istemediğim için annemi yanıtsız bırakıyordum.
Saatlerce neden burada bu halde yattığımı düşündüm. Hatırladığım o can yakan anı yüzünden bu halde olduğumu düşünsem de gerçeği gayet iyi biliyordum. Ateş’i kaybetmekten korktuğumu biliyordum. Bunun mantıksal bir açıklaması olmadığının farkındaydım. Ben bir psikoloğum ve aşkta mantık aranmayacağını da biliyordum ama insan istemediği bir şeyi neden yaşardı? İşte onu bilmiyordum. Bunu istemenin de doğru olmadığın farkındaydım ve hafızamı kaybettikten sonra ona olan hislerimin yok olduğunu düşünmüştüm ama bu olaydan sonra gerçeğin hiç de öyle olmadığını anladım. Ateş’i sevdiğim gerçeği değişmemişti. İbrahim’e bunu ikinci kez yaşatamazdım. Bunu ona yapamazdım. O yüzden de ne yapacağımı düşünmek adına bugün bu yataktan çıkamıyordum.
Ben düşüncelerimle barışmaya çalışırken biri kapımı tıklattı. Yine annemin geldiğini düşünerek içeri girmesini söyledim ama kapıyı açan Ateş’ti. Refleks olarak yatakta doğrulup saçlarımı düzelttim.
“Rahatsız etmedim, değil mi?” Diye sorduğunda şaşkın gözlerle ona baktım.
“Hayır, gir lütfen.”
Ateş, kapıyı yavaşça arkasından kapattı ve yatağımın ucuna oturdu. Neden buraya geldiğini düşünürken o konuşmaya başladı.
“Telefonun neden kapalı?” Yapmacık bir şekilde güldüm.
“Arada inzivaya çekilmeyi severim.”
“Ela, sen sadece acı çekerken insanlardan uzaklaşırsın.” Beni gayet iyi tanıyan bir adama böyle bir yalan söylemek büyük aptallıktı.
“Neyi ima ediyorsun?” Diye sordum anlamamış gibi yaparak. Ateş derin bir nefes alıp vererek dudaklarını araladı.
“Ela, bu halde olmanın sebebi ben…” Sözünü kestim.
“Ateş, yeni başlayan arkadaşlığımızın hatırına sana bunu son kez söyleyeceğim. Hayatına birini almana en az senin kadar sevindim, çünkü…” Duraksayıp gözlerimi ondan kaçırdım çünkü yalan söylediğimi anlamasını istemiyordum. “Artık seni o şekilde sevmiyorum. Hafızamı kaybettiğimden beri sana karşı hissettiğim her şey kaybolup gitti. Bunu defalarca konuştuk. Zaten hayatına yeni birini aldığına göre sen de artık beni unuttun. Önümüzde arkadaş olmak için bu kadar güzel bir fırsat varken neden hâlâ bu konuyu açıyorsun?” Ateş, ben sözlerimi tamamlayana kadar yere baktı. Sanki o da gözlerime bakmaktan çekiniyor gibiydi.
“Haklısın, bunu yapmam çok anlamsız. Özür dilerim.”
“Önemli değil. Lütfen artık keyfine bak.” Dediğimde gülümsemeye çalışarak bana baktı.
“Öyleyse senden bir şey isteyebilir miyim?”
“Dinliyorum.”
“Yarın gece, ben o kıza açılırken yanımda olur musun? Bana destek olmanı çok isterim Ela.” İstediği şey beni afallattı. Bir an duyduğum şeye inanamadım. Ne diyeceğimi bilemeden öylece gözlerine baktım bir süre. İşte bu canımı fena halde yakmıştı. Benden bunu istemesini beklemiyordum çünkü her ne olursa olsun eskiden ona ne kadar aşık olduğumu bana kendi anlatmıştı. Bunun üzerine benden böyle bir şeyi nasıl isterdi? Yaşadığım acıyı kelimelerle anlatamazdım. Boğazımın düğümlendiğini hissettim. Sanki büyük bir taş boğazımda durup yutkunmamı engelliyor gibiydi.
“Tabii ki.” Diyebildim sadece.
“Gerçekten mi? Çok sevindim Ela. Beni kırmadığın için çok teşekkür ederim.”
“Rica ederim. Neyse ben duşa gireceğim, yarın yeri ve saati mesaj atarsın. İzninle.” Diyerek onu geçirmek için ayağa kalktım. Arkasından kapıyı kapatır kapatmaz banyoya koştum. Kapıyı arkadan kilitleyip aynada kendime baktım. Aniden ağlamaya başladım. Kendimi durduramıyordum. Kimse beni duymasın diye elimle ağzımı kapatıp kapının arkasına çöktüm. Başımı dizlerimin arasına gömerek tüm bunların bir kabus olmasını diledim.
Ateş’in hayatımın sonuna kadar bir kenarda beni seveceğine kendimi inandırmıştım. Oysa o benden karşılık bulamadığı sevgiyi başkasında aramayı tercih etmişti. Onun ne kadar haklı olduğunu bilsem de kendimi durduramadım. Onu kaybetmiştim.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 49.32k Okunma |
2.85k Oy |
0 Takip |
48 Bölümlü Kitap |