
Ertesi güne gözlerimi aralamak istemesem de uyanmıştım. İzmir’in en mutsuz insanı olarak uyandığım günü dünyanın en mutsuz insanı olarak bitirecektim. Yataktan kalktığımda telefonumu elime alarak gelen bildirimlere baktım. En başta Ateş’i görünce ellerim titremeye başlamıştı. Ateş, bana yeri ve saati mesaj olarak göndermişti. Ben şimdi kendi ayağımla onu başkasının ellerine teslim edecektim ve bu benim için dünyanın en korkunç duygusuydu. Bir şekilde bu buluşmayı iptal etmem gerekiyordu.
Önce yataktan kalkıp tuvalete gittim ve sonra da yüzümü yıkayarak kendime geldim. Sonra da telefonu yeniden elime alarak Ateş’i aradım.
İkinci çalışta büyük bir hevesle açtı telefonu.
“Ela!”
“Ateş, nasılsın?” Diye sordum durgun sesimle.
“Sayende çok iyiyim.”
“Benimle ne ilgisi var?”
“Sen, benim için bu kadar özel olan bir günde yanımda olmayı kabul ettin Ela. Daha ne olması gerekiyor?” Diye sordu mutlu bir şekilde.
“Bugün, senin için gerçekten bu kadar önemli mi?” Ağlamamak için kendimi zor tuttum. Bu kızdan gerçekten çok hoşlanıyor olmalıydı. Belki de… aşık olmuştu.
“İnan bu yaptığın şeyin benim için önemini bilemezsin.” Dediğinde gitmemek için uyduracağım tüm bahaneler ağzıma dizilmişti. Diyebilecek bir şeyim kalmadığı için lafı değiştirdim.
“Adı ne?”
“Buse.” Hayatımda ilk defa bir isimden nefret ettim.
“Çok güzel bir adı varmış. Umarım çok mutlu olursun Ateş.”
“İyi dileklerin için teşekkür ederim.”
“Ben tam saatinde orada olacağım. Şimdi kapatmam gerekiyor. Görüşürüz.”
Telefonu kapattıktan sonra yatağıma oturup bir süre ağladım. Annem ve babam hastanede oldukları için rahat rahat bağıra çağıra ağlayabiliyordum.
İçimden geldiği gibi ağlamak biraz olsun iyi gelmişti.
Bir şeyler atıştırmak için mutfağa gidip kendime küçük bir sandviç yaptım. Sandviçimi yedikten sonra yeniden odama giderek akşam giyeceğim elbiseyi seçmeye karar verdim. Dolabımı biraz karıştırdıktan sonra kendim için duygularımı yansıtan bir renk olan siyah renkli elbise seçtim. Siyah, askılı, kısa bir elbiseydi. Altına da siyah topuklu ayakkabılarımı giymeye karar verdim. Onları bir köşeye ayırdıktan sonra boy aynamda saçlarıma baktım. Uçları biraz kırılmış olan saçlarımın bir tutamını elime alarak kısa süre inceledikten sonra banyoya gidip duşa girdim. Duştan çıktıktan sonra elbiseyi üzerime geçirip abartı olmayan bir makyaj yaptım. Aynada yüzüme bakıp makyajımı çok umursamadan saatime baktım. Evden hemen çıkmazsam yetişemeyecektim.
Telefonumu ve çantamla anahtarımı alarak aceleyle evden çıktım. Apartmandan çıkarken birden İbrahim ile karşılaştım.
“Ela?”
“İbrahim…”
“Dünden beri sana ulaşmaya çalışıyorum. Annen, evde ve rahatsız dediği için senin adına endişe duyuyorum ve şimdi de seni bu halde dışarı çıkarken buluyorum.” Dedi kızgın bir sesle.
“İbrahim, açıklayabilirim.”
“Allah aşkına Ela, bütün bu durum ne demek oluyor?” Ses tonunda kırgınlık vardı.
“Evet dün kendimi pek iyi hissetmiyordum. Bugün de Ateş beni…”
“Ateş mi?” Diye sordu İbrahim büyük bir öfkeyle.
“Bu halde Ateş’in yanına mı gidiyorsun sen?”
“İbrahim, sandığın gibi bir durum yok.”
“Ela, sana inanamıyorum!”
“Bir saniye beni dinler misin?” Neredeyse yalvaracaktım.
“Biliyor musun? Ben artık seni dinlemek falan istemiyorum. Baştan beri bu salak herif hep aramızdaydı ve sen asla ona olan duygularından vazgeçmedin. Hafızanı kaybettikten sonra beni, ona karşı hiçbir şey hissetmediğine inandırdın sen! Şimdi de bütün bir gün ne aramalarıma ne de mesajlarıma geri dönmeyip o adamın yanına gittiğini söylüyorsun bana. Ben aşığım Ela ama aptal değilim. Neyin ne olduğunu gayet iyi görebiliyorum. Uzun bir süre beni kandırmana izin verdim ama artık yeter!” İbrahim’in söylediği her şeyi şok içinde dinliyordum.
“İbrahim, neler diyorsun?” Dedim inanamayarak.
“Beni gayet iyi anladığını düşünüyorum Ela. Ben uzun bir süredir sırf senin için o adamın varlığına katlandım ama artık bunu yapamam. Ben kendimden hep ödün verdim ama sen hiçbir zaman bunu yapmadın. Şimdi sana son bir şans vereceğim.”
“Ne?”
“Ela, ya şimdi benimle gelirsin ve o adamı hayatından çıkarırsın ya da o adamın yanına gidip bundan sonraki tüm ömrünü onunla geçirirsin. Seçim senin.” Bu olay öyle bir anda patlamıştı ki ne yapacağımı bilemedim. Ağlamak üzereydim ama ağlamamak için kendimi olabildiğince sıktım. Aslında ortada somut hiçbir şey yokken İbrahim’in beni dinlemeden bana bunları söylemesi canımı çok sıkmıştı. Üstelik beni seçim yapmak zorunda bırakması fazlasıyla gereksiz gelmişti.
“Şu an bunları söylediğin için bir gün utanacaksın. Nereye, ne için gideceğimi bilseydin kendinde bunları söyleme hakkını bulamazdın. İzninle ben arkadaşım için özel olan bir etkinliğe yetişmeliyim. Hoşça kal.” Diyerek İbrahim’in öfkeli bakışlarından sıyrılıp geçip gittim. Hızlı adımlarla apartmandan uzaklaştıktan sonra bir taksi çağırdım. Taksi kısa sürede gelmişti. Bindikten sonra gideceğimiz yeri tarif ettim. On dakika sonra mekana gelmiştik. Taksiciye parasını verdikten sonra inip mekanın dışında göz gezdirdim.
Kalbim fazla hızlı atıyordu. Her an nefesim kesilecekmiş gibi hissediyordum. Ateş’in başka bir kız için hazırlamış olduğu bu sürprize tanıklık edecek olmak kalbimi her geçen saniye daha da sızlatıyordu.
Derin bir nefes alarak içeriye ilk adımı attım. Işıklar kapalıydı ve Ateş’i göremiyordum.
“Ateş!” Diye seslendiğim anda biri bileğimden tutunca korkuyla olduğum yerde bağırdım.
“Ela! Buradayım güzelim. Sakin ol.” Diyerek beni kollarının arasına alıp başımı göğsüne yatırdı. Bana güzelim diye hitap etmesine fazlasıyla şaşırmıştım ama bozuntuya vermeden göğsünün üzerinde oyalandım.
“Özür dilerim, ben seni göremeyince ve bir anda…” Daha fazla bir şey demedim.
“Haklısın benim hatam. Işıkları deniyordum sen de tam o sırada geldin.”
“Anladım.” Dedim umutsuzca.
Telefonunun fenerini açarak beni bileğimden tutup sürükledi. Sonra da boş olan bir sandalyeye oturmamı sağladı.
“Şimdi ben ışıkları yakacağım sonra da rastgele bir müzik açacağım. Bana görüşlerini bildir tamam mı?” Dediğinde başımla onayladım. Beş dakika sonra önce ışıklar açıldı sonra da bir şarkı açıldı. Şarkı bana çok tanıdık gelmişti. Sanki daha önce defalarca duyduğum ve benim için önemli olan bir şarkı gibiydi. Şarkı açılınca Ateş’in yüz ifadesi değişti. Kısa bir süre bana baktı.
“Bu şarkı bana çok tanıdık geliyor. Saki miydi adı?” Diye sorduğumda daha da garip baktı. Boğazını temizleyerek şarkıyı değiştirdi.
“Neden değiştirdin?” Diye sorduğumda bana bakmaktan kaçtı.
“Ben pek sevmiyorum.”
Daha fazla bir şey söylemedim. Bu şarkının neden onu bu kadar rahatsız ettiğini anlamaya çalışıyordum ama lanet hafızam buna izin vermiyordu.
“Sence ses sistemi ve ışıklar nasıl?”
“Gayet iyi.” Diyerek geçiştirdim çünkü umurumda bile değildi.
“Şarkıyı ben söyleyeceğim.” Dediğinde inanamayarak ona baktım.
“Öyle mi?” Diye sordum şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak.
Ateş, şarkı söyler miydi? Hatırlayamıyorum. Oysa ben sesini hiç duymamıştım. Yani duyduysam da hatırlamıyordum.
Kendimi zaman geçtikçe daha da kötü hissetmeye başlamıştım. Buradan gitmek istiyordum ama onu üzmemek adına kendimi kalmak için fazlasıyla zorluyordum. O kız her kim ise onu görmek istemiyordum. Ben böyle düşünürken Ateş birden heyecanla yanıma geldi.
“Ela! Geldi. Saklan.” Deyip beni elimden tuttu ve kaldırdı. Sonra da peşinden arka tarafa doğru sürükledi. Sahne arkasında dar bir yerde durduğumuzda Ateş bana çok yakındı. Ne yapacağımı bilemedim. Kalbim istemsizce heyecanının kurbanı olmuştu. Ona bakmamaya çalışıyordum çünkü buna hazır hissetmiyordum.
“Ela..” Adım, Ateş’in dudaklarının arasından döküldüğünde başımı istemsizce kaldırıp ona baktım.
“Evet..?” Dedim sorarcasına.
“İyi ki varsın.” Dediğinde onu orada öpmek istedim ama yapamadım. O artık benim değildi, bir başkasına aitti.
“Sende.” Dedim istemsizce gülümseyerek. Hemen ardından Ateş sahneye doğru koştu ve bir müzik çalmaya başladı. Romantik bir aşk şarkısıydı. Bunu duymak bana hiç iyi gelmemişti. Ellerimle kulaklarımı kapatarak yere çöktüm. Göz yaşlarıma engel olamadım. Bir başkası için çalan bu şarkıyı duymamak için elimden geleni yaptım. Şarkı bittikten birkaç dakika sonra başımı olduğum yerden biraz çıkarttım. Kızın arkası dönüktü ve sarılıyorlardı. Canım biraz daha yandı. Ben tam içeri geçecekken Ateş beni fark etti.
“Ela! Gel buraya.” Dedi bir heyecanla. Ne yapacağımı bilemedim ama gitmek zorunda kaldım. Ben onlara doğru yapmacık bir gülümseme ile ilerlerken kız yavaşça bana doğru döndü. Aniden göz göze geldiğimizde olduğum yerde kalakaldım. Gözümün önünde canlanan bir anı ile bütün vücudum buz kesti.
3 Sene Önce:
‘’Senin benimle derdin ne?’’
‘’Benim senin gibi biriyle ne gibi bir derdim olabilir?’’
‘’Buse susar mısın?’’ Derya, Buse’ye sinirlenmiş görünüyordu.
‘’Niye susayım? Artık bu eziğin haddini bilmesi gerekiyor.’’ Dediğinde kan beynime sıçradı.
‘’Ben miyim ezik? Asıl ezik sensin, sen ve senin gibi kendini kaf dağında görenler.’’ Dediğimde Buse bir kez daha güldü.
‘’En azından senin gibi bütün gün odamdan çıkmayıp derslerle kafayı bozmuş tecrübesiz ve kimse tarafından sevilmeyen bir ezik değilim. Sen bu hayatta ne gördün, ne yaşadın mesela? Sen bu hayatta fazlalıksın kızım! Oksijen israfısın.’’
İşte tam o anda her şeyi hatırladım. Beni bütün bunlara yaşamaya iten kız, Ateş’i tanımama sebep olan, değişmeme, benim hayatımın mahvolmasına sebep olan kız Buse… Ateş’in yeni sevgilisiydi.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 49.49k Okunma |
2.85k Oy |
0 Takip |
48 Bölümlü Kitap |