
Ateş’in dönüp kapıyı kapattığını anladığımda benden uzaklaşmasının verdiği cesaretle notu kitaplığa koyup arkamı döndüm. Orada durmuş bana bakıyordu. Ben ise kıpkırmızı olmuş, utançtan yerin dibine girmek üzereydim. Yine de hiçbir şey çaktırmamaya çalışıp direkt olarak boğazımı temizledim ve konuya girdim.
‘’Sunum konusu nedir hocam?’’ Diye sorarak kitaplıkta duran notu bedenimle gizlemeye çalıştım ama sanırım işe yaramamıştı.
Ateş bana doğru gelip tam önümde ciddi bir surat ifadesiyle durdu ve arkamda duran nota uzanıp aldı. Kalbim resmen yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Nefes alış verişim hızlanmıştı. Ateş nota bir kez bakıp sonra gözlerini üzerime dikti. Yüzünde anlam veremediğim bir ifade vardı. Yutkunarak gözlerinin içine baktım.
‘’Hocam, iyi misiniz?’’
‘’Neden kaçıp gittin?’’ Diye sorduğunda kaşlarım havaya kalktı. Bunu sorarken bana o kadar çok yaklaşmıştı ki nefesini dudaklarımda hissediyordum.
‘’Bizi bu kadar yakın görmeleri uygun değil.’’ Dediğimde gözleriyle diğer elinde tuttuğu anahtarı işaret etti.
‘’Şu an kimse bu odaya giremez, o yüzden konuşsan iyi olur.’’
‘’Hocam bakın…’’ Sözümü yarıda kesti.
‘’Bana hocam demeyi kes.’’ Hareketleri ve sözleri o kadar beklenmedik ve kafa karıştırıcıydı ki kafam allak bullak olmuştu.
‘’Ama siz benim hocamsınız.’’ Saçmalamaya başlamıştım ama Ateş bu cümleye dalga geçer gibi gülmüştü.
‘’Şu an bu odanın içinde ne sen benim öğrencimsin ne de ben senin öğretmeninim. Biz şu an o gece bir şeyler yaşamış ve problemleri olan iki kişiyiz.’’
‘’Ne değişti?’’ Diye sordum.
‘’Nasıl yani?’’ Diye sordu anlamayarak.
‘’İki gün önce bana bir yabancıymışım gibi davranıyordunuz. Şimdi ne değişti? Bilmek istiyorum.’’ Bunları söylerken kendimden emin görünüyordum. Üstelik Ateş’in fiziksel yakınlığının verdiği heyecana rağmen cümlelerimi iyi toparlamıştım.
‘’Asıl senin için ne değişti?’’ Diye sordu.
‘’Anlamadım, benim için ne mi değişti?’’ Benden biraz uzaklaştı.
‘’Beni bir not yazıp kaçıp gidecek kadar değersiz gördün, şimdi karşıma geçip beni hatırladın mı diye soruyorsun, amacın ne senin?" Kitaplıktan hızlı bir şekilde aldığı notu masaya vurdu. Gözlerinde kırgınlık ve öfke gördüğümde durumun hiç de sandığım gibi olmadığını anladım.
‘’Ben…’’ Hiçbir şey söyleyemedim. Çok haklıydı ve benim verecek bir cevabım yoktu.
‘’Sanırım sevgilinden kaçtığın bir geceydi o gece. Sabah kalkınca da pişman oldun ve kaçtın.’’ Dediğinde şok içinde gözlerinin içine baktım. Bana karşı resmen ön yargılı davranıyordu.
‘’Ben sevgilisini tek gecelik bir şey için aldatacak kadar karaktersiz miyim sence?’’ Söylediği şey beni yaralamıştı.
‘’Kantindeki çocuk sevgilin değil mi?’’
‘’Öyle ya da değil, bu durum sizi ne kadar ilgilendirir?’’ Dediğimde Ellerini dalgalı saçları arasından geçirip derin bir nefes aldı.
‘’O gece birini benimle aldatıp aldatmadığını bilmem gerekiyor.’’ Hâlâ aynı konuyu uzatmaya devam ediyordu.
‘’Benim o gece veya ondan önce hayatımda kimse yoktu! Oldu mu?’’ Sesim istemsizce yükselmişti.
‘’Bu ne demek oluyor? Daha önce hayatında kimse olmadı mı?’’ Lafı nereye getirmek istediğini anlamıştım. O an gözlerimin dolduğunu hissettim.
‘’Evet sen benim için ilktin.’’ Dedim gözlerimde birikmiş olan yaşların akmasına izin vererek.
‘’Ela, ben gerçekten neden benden kaçtığını anlayamıyorum."
‘’Artık neden kaçtığımın hiçbir önemi yok. Önemli olan senin beni ne ile itham ettiğin.’’ Gözlerimden akan yaşları elimle sildim.
‘’Sen benimle bir gece geçirip sonrasında arkanda sadece küçük bir özür notu bırakıp kaçıp gittin. Burada kendini haklı çıkaramazsın.’’
‘’Senin için bu kadar önemli miydi?’’ Diye sorduğumda arkasında duran masaya dayandı.
‘’Evet önemliydi. Sence ben her bulduğu kızı eve atan bir tipe mi benziyorum?’’ Hâlâ çok öfkeliydi ve sözleri hayal kırıklığı doluydu.
"Madem öyle değil o zaman neden beni evine çağırdın?" Diye sordum anlamaya çalışarak. Bir anlığına duraksayıp gözlerime baktı.
"Bilmiyorum, ben sanırım seni daha yakından tanımak istemiştim."
‘’Şimdi karşındayım işte.’’ Dedim kollarımı serbest bırakarak.
‘’Artık bir önemi kalmadı.’’ Dediğinde kaşlarımı çattım.
‘’Anlamadım.’’
‘’Ben senin öğretmeninim artık Ela. Şu an içinde bulunduğumuz durumun farkında mısın sen?’’ Dediğinde düşüncelerimde ufak bir şimşek çaktı.
‘’Doğru ya…’’ Dedim ümitsizce.
‘’Aslında merak ettiğim bir şey daha var ve bunun cevabını öğrendiğimde bile hiçbir şey değişmeyecek olsa da bilmek istiyorum.’’ Yeniden bana doğru geldi.
‘’Dinliyorum.’’
‘’Bana karşı bir şey hissediyor musun Ela?’’ Soruyu öyle bir ses tonuyla sormuştu ki yalan söylemek imkansızdı.
‘’Ben... bilmiyorum. O geceden sonra devamlı aklıma geldin evet ama bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum.’’ Sözlerim gözlerinde bir ışık ortaya çıkmasını sağlamıştı. Söylediklerim onu mutlu etmiş gibi görünüyordu.
‘’Kaçmasaydın belki de her şey daha farklı olurdu. Bu okulda olduğunu bilseydim tekliflerini asla kabul edip de gelmezdim Ela.’’ Dediğinde içimde büyük bir pişmanlık oluştu.
‘’Ama şu an ihtimalleri konuşmak için çok geç.’’ Dediğimde umutsuzca gülümsedi.
‘’Evet… haklısın, bu etik değerlere aykırı bir durum ve seni de beni de bu okuldan atabilirler. Hatta benim kariyerime son verirler, senin ise öğrencilik hayatın biter ve bu durum siciline işler. Notlarına baktım, çok parlak bir öğrencisin o yüzden de bu durumun duyulmaması için elimden geleni yapacağım. Söz veriyorum.’’ Artık gözlerimin içine bakamıyordu.
‘’Yani birbirimizden tamamen uzak duracağız.’’ Dedim emin olmak için.
‘’Zaten yeterince dikkat çektik.’’ Dedi.
‘’Özür dilerim.’’ Dediğimde kızdı.
‘’Lütfen artık özür dileme.’’ Dedi sinirle gülerek. Bu halde bile çok çekici görünüyordu.
Ona doğru yaklaşıp gözlerine baktım. Korkak olmamaya çalıştım.
‘’Ateş…’’ Uzun zaman sonra ilk defa ona adıyla hitap etmiştim. Bu hoşuna gitmiş olmalıydı ki kapalı gözleriyle alnını alnıma dayadı ve gülümsedi.
‘’Efendim?’’ Dedi tok sesiyle.
‘’Madem bu odadan çıktığımızda birbirimizi tanımıyormuş gibi yapacağız ve bir daha asla birbirimize yaklaşmayacağız…’’ Cümlemi yarıda kestim.
‘’Evet…’’ Onda yarım kalan bir şeyler olduğu çok belliydi.
‘’Öyleyse beni son bir defa öper misin?’’ Diye sordum tüm cesaretimi toplayarak. Ateş gözlerini açıp kaşlarını kaldırarak gözlerime baktı. Böyle bir şey dememi beklemediği çok açıktı. Ben bile kendimden bunu beklemiyordum ama onun yanındayken kendime engel olamadığım kanıtlanmış bir gerçekti.
Daha fazla beklemeyip dudaklarını dudaklarımla buluşturdu. 3 ay sonra ilk defa dudakları dudaklarıma değdiği için heyecandan bayılacak gibi olsam da bu anın mutluluğuna tutundum ve ellerimi iki yanağına yerleştirip onu daha sert öpmeye başladım. Alt dudağımı emmeye başladığında dizlerimin titrediğini unutup dudaklarımı ona teslim ettim. Dili dilimin çevresinde dolanıyordu. En sonunda da alt dudağımı yavaşça ısırıp son bir öpücük kondurdu dudaklarıma. Bu tanıdık öpücük, belki de asla unutamayacağım bir his uyandırmıştı içimde. Dudaklarımız ayrıldığında yüzümün önüne gelen bir tutam saçımı parmaklarının arasına alıp kulağımın arkasına sıkıştırdı.
‘’Gitmem gerekiyor…’’ Dedim soluk soluğa kaldığımızda.
‘’Gitme.’’ Bunu söylemesine şaşırmış olsam da gitmem gerektiğini biliyordum.
‘’Yapamam, gitmem gerek.’’ Diyerek kollarının arasından sıyrıldım ve masa duran anahtarı alıp kapının kilidini açtım. Son kez dönüp ona baktığımda gözlerime daha fazla bakmadı.
‘’Hoşça kal Ateş.’’ Ve kapıdan çıkıp gittim.
Artık bu defter kapanmıştı. Yani kapanması gerekiyordu. Bizim birbirimizden uzak durup kimseye hiçbir şey belli etmeden duygularımızı içimizde yaşamamız gerekiyordu.
Koşarak kantine geri döndüğümde Derya ve Ümit’in yanındaki boş sandalyeye oturup ağlamaya başladım. İkisi de şok içinde bana bakakaldılar. Geride bıraktıklarımdan haberleri bile yoktu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 49.49k Okunma |
2.85k Oy |
0 Takip |
48 Bölümlü Kitap |